Kızlarağasının Piçi - Reşad Ekrem Koçu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kızlarağasının Piçi kimin eseri? Kızlarağasının Piçi kitabının yazarı kimdir? Kızlarağasının Piçi konusu ve anafikri nedir? Kızlarağasının Piçi kitabı ne anlatıyor? Kızlarağasının Piçi PDF indirme linki var mı? Kızlarağasının Piçi kitabının yazarı Reşad Ekrem Koçu kimdir? İşte Kızlarağasının Piçi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Reşad Ekrem Koçu
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9786050934489
Sayfa Sayısı: 72
Kızlarağasının Piçi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Reşad Ekrem'in dilinde tarih gerçek hayattan daha canlı, daha güzel, daha büyülü…
Kızlarağası Sünbül Ağa'nın Sultan İbrahim'e sunduğu Gürcü dilberi Zafire'nin oğlu Osman'ın başına neler geldi? Haremin civarındaki ağaçlar neden kesildi? Abaza Mehmed Paşa ne yaptı da IV. Murad'ın bile taklit ettiği bir "moda ikonu" oldu? Saray baltacılarından Deli Hüseyin'in, İran elçisinin hediyesi "katı yay"la başlayan Osmanlı tarzı "başarı öyküsü". İstanbul gümrüklerinin kadın mültezimi Ester Kira'nın hazineye verdiği kalp akçeler nelere yol açtı? Gemici mahallesi Kasımpaşa fetihle başlayan tarihi boyunca neler gördü? Bütün bu meraklı soruların cevapları Reşad Ekrem Koçu'nun renkli kaleminden Kızlarağası'nın Piçi'nde.
"Uzun yıllar öncesine dönüyorum ve Murat Reis'in Oğlu'nu okumaya başlıyorum. Büyük bir hayranlıkla okuduğum bu roman uçsuz bucaksız denizlerden geçip giderek bana Osmanlı tarihini sevdiriyor. Yazarı Reşad Ekrem Koçu, Osmanlı tarihini 'bugünde yaşatan' mucizevi, görkemli bir yazar! Reşad Ekrem'in eşsiz eseriyle dostluğum artık hep sürecek, herhalde ölünceye kadar…"
-Selim İleri-
"20. yüzyılın başında şehrin hüzünle yaraladığı ve şehrin hüzünlü ama tamamlanmamış bir imgesini yaratan o özel ruhlardan biridir Reşad Ekrem Koçu."
-Orhan Pamuk -
Kızlarağasının Piçi Alıntıları - Sözleri
- "Su testisi su yolunda kırılır, derler... "
- Bir gece, Hocapaşa Mahallesi imamının genç ve güzel oğlu, camiden kapı karşı olan evine fenersiz gelirken tebdili kıyafetle gezmekte olan Sultan Murad’a rastlamıştı. Çocuğun fenersiz olduğunu gören Murad derhal gazaba gelerek zavallıyı hemen oracıkta bir hançer darbesiyle yere yuvarlamıştı.
- Tütün içmek ve işret etmek, cezası idam olan en büyük cürümlerdendi. Geceleri damlara tırmanan casuslar, bacaları koklayarak tütün kokusu ararlardı.
- IV. Murad, on sekiz-on dokuz yaşlarına basıp da devletin idaresini bizzat kendi eline alınca, saltanatı uğruna her şeyi feda eden zalim ve kanlı bir hükümdar olmuştu. Dört kardeşinden üçünü idam ettirerek, içlerinden yalnız aklı biraz zayıf bulunan İbrahim'in hayatını anası Kösem Mahpeyker Sultan'ın himayesiyle lütfen bağışlamıştı.
- İçeriye kapıağası girmişti. İki büklüm hürmetkârane eğilerek: - Şehzadem. Başınız sağ olsun. Biraderi saad ahteriniz Sultan Murad dârı bekaya gitti. Tahtı saltanat sizindir, buyurunuz ! dedi.
- “Su testisi su yolunda kırılır” derler. Herkes onun işretle öleceğine kanaat getirmişti. Ve işte, Hicrî 1049 şubatının bu soğuk gecesinde, bütün İstanbul karanlıklara bürünmüş ve dehşet içinde uyurken, Sarayı Hümayun’un balmumlarıyla aydınlanmış ve bukalemun çinilerle müzeyyen bir odasında, IV. Murad'ın ölüsü bir lahur şalının altında bütün haşmet ve heybetiyle serilmiş yatıyordu.
Kızlarağasının Piçi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Tarihimizde Grip Vakalar isimli kitapta özetleri geçen bazı olayların uzun versiyonlarını burada bulabilirsiniz. Bazı tarihi vakalar gerçekten ilginç ve güzeldi. Meraklılarına tavsiye ederim. (İbrahim Yalçın Şeker)
Kitaba ismini veren hikaye ile başlıyor, toplam 7 tane hikayeden oluşuyor. Çoğu 4.Murat döneminde geçen anlatıların tamamı tarihi dayanaklara sahip. Yazarın kendi deyimiyle; tüm portreler, hikayeler gerçek. Eski İstanbul'un mekanları, insanlar, eserler öyle güzel tasvir ediliyor ki, gözünüzde canlanıyor ve sanki bir gezintiye çıkıyorsunuz. 1933 yılında yazılmış olmasından dolayı çok fazla Farsça, Osmanlıca kelime var. Ancak çok ahenkli, okuması keyifli, belgesel tadında... (Iraz)
Reşad Ekrem Koçunun kaleminden okumuş olduğum ikinci kitap oldu. Yazar genel olarak osmanlı döneminde geçmiş sıradışı vakalar ile sıradışı olayları kitaplarına konu edinir. Bu kitabı ise oldukça ince olup (72 sayfa), 7 tane hikayeden ya da 7 kişinin hayat hikayesinden oluşmaktadır. Kitabın ilk öyküsü olan Kızlarağazı Piçi 4.muradın kardeşi olan İbrahim Paşaya Kazlarağası olan Sümbül Ağa tarafından verilen dilberin doğurmuş olduğu çocuğun hayatını anlatmaktadır. Kitapta özellikle, Abaza Mehmet Paşaya baya yer ayrılmış olup, Abaza Mehmet Paşada 4.Murat gibi yeniçerileri idam etmesi ile nam salan sadrazam ve vezirlerden biridir. Erzurumda yaşadığı dönemde Yeniçerilerin erzuruma girmeye korktukları bir rivayete göre yazar tarafından dile getirilir (Batuuuu)
Kızlarağasının Piçi PDF indirme linki var mı?
Reşad Ekrem Koçu - Kızlarağasının Piçi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kızlarağasının Piçi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Reşad Ekrem Koçu Kimdir?
Tarihi konularda yazdığı fıkra, roman, hikâye ve incelemeleriyle ve en önemli yapıtı İstanbul Ansiklopedisi'yle tanınmaktadır. 1905'te İstanbul'da doğan Koçu, Bursa Erkek Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü'nü 1931 tarihinde bitirdi. Aynı fakültede asistan oldu, ancak, 1933 Üniversite Reformunda hocası Ahmet Refik Altınay'la beraber üniversiteden ayrıldı. Alman, Kuleli, Pertevniyal ve Vefa liselerinde tarih öğretmenliği yaptı. Reşad Ekrem Koçu 6 Temmuz 1975'te İstanbul'da öldü.
Öğretmenliği sırasında Tarihten Sesler gibi çeşitli dergi ve gazetelerde şiir, hikâye ve çocuk romanları, Osmanlı döneminin ilginç olaylarını ve kişilerini öyküleştirdiği Forsa Halil (1962), Patrona Halil (1967), Erkek Kızlar (1962) ve Haşmetli Yosmalar (1962) gibi kitaplar yazdı. Evliya Çelebi Seyahatnamesinin (1943-1967, 6 cilt) bazı bölümlerini bugünkü dile aktardı. Türk Giyim, Kuşam ve Süsleme Sözlüğü (1967) ise alanında yapılmış ilk önemli çalışmadır. Reşad Ekrem Koçu'nun en önemli ve büyük yapıtı, İstanbul'u her yönüyle ayrıntılı biçimde anlatan İstanbul Ansiklopedisi olarak kabul edilir. Bu ansiklopedinin ilk baskısı 1944-1951 Aba-Bahadir Sokağı maddeleri ve ikinci baskısı 1958-1971 yayımlandı ve 11'inci ciltte 7076 sayfaya ulaşarak "Gökçınar" makalesinde yarım kaldı. Koçu'nun diğer kitapları arasında Osmanlı Padişahları (1960) ile Eski İstanbul'da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri (1947) ve 2 ciltlik Kösem Sultan sayılabilir.
Reşad Ekrem Koçu Kitapları - Eserleri
- Tarihimizde Garip Vakalar
- Yeniçeriler
- Kızlarağasının Piçi
- Kösem Sultan
- Fatih Sultan Mehmed
- Osmanlı Padişahları
- Aşk Yolunda İstanbul'da Neler Olmuş
- Eski İstanbul'da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri
- Tarihimizde Kahramanlar
- Topkapı Sarayı
- Patrona Halil
- Kabakçı Mustafa
- Forsa Halil
- Erkek Kızlar
- Osmanlı Tarihinin Panoraması
- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar
- Esircibaşı
- Kafes Arkası Günahkarları
- Cevahirli Hanım Sultan
- Aşık Şair ve Padişahlar
- Tarihte İstanbul Esnafı
- Dağ Padişahları
- Hatice Sultan ile Ressam Melling
- Haydut Aşkları
- Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü
- Türk Zaferleri
- İstanbul Tulumbacıları
- Taçlı Fahişeler
- Selçuk Tarihi
- Ahmed Rasim - Ahmed Refik
Reşad Ekrem Koçu Alıntıları - Sözleri
- Bir kere bir akıl çelindi mi üst yanı kolaydır. (Kafes Arkası Günahkarları)
- Alemdar Mustafa Paşa'nın İstanbul'a girdikten sonra yaptığı işler Vaka-yi Selimiye denilen 1807 Mayıs İhtilali'ne kuvvetle bağlıdır. (Kabakçı Mustafa)
- Bir gün yeni harp hazırlığının nereye karşı olduğunu soran bir ordu kadısına; "Efendi! Eğer sakalımın tellerinden bir tanesi tasavvurlarımı bilseydi onu koparır ve yakardır!" demişti.. (Fatih Sultan Mehmed)
- Mayaları aynı çamurdan insanlar çabuk anlaşırlar, ilk tanıştıkları gün kırk yıllık dost kadar yaklaşırlar. (Cevahirli Hanım Sultan)
- Bütün tebaasının malı ve canı iki dudağı arasında çıkacak emre bağlı padişahlar, askeri ihtilallerde öyle bir acze düşmüşlerdir ki, yüzlerine karşı pervasızca hitaptan ve hatta hakaretten çekinilmemiştir. (Topkapı Sarayı)
- Abdülaziz'in horoz ve koç dövüştürme merakı ve galip gelen hayvanların boyunlarına elmas nişanlar taktığı rivayetleri saltanatının bu sonuncu devrine yakıştırılan şeylerdir. (Osmanlı Padişahları)
- Gidenler devlet hazinesini soymuştu, gelenler hazinede bir şey bulamadıkları için gidenlerin terekesini yağmaladılar. (Yeniçeriler)
- Eski berberler aynı zamanda sünnetçi, dişçi ve hacamatçıydı;kellik, uyuz, sıraca, egzama gibi cilt hastalıklarına da ilaçlar, merhemler yapardı,çeşitli ihtisas sahibi mütetabbiptiler. (Tarihte İstanbul Esnafı)
- “Bir yeniçeriye de bir gün, - Nizamıcedid olur musun? diye sormuşlar. - Vallah billah Moskof olurum, Nizamıcedid olmam!.. demiş.” (Yeniçeriler)
- "Şimâlden, cenuptan, şarktan ve garptan, İstanbul'a esen bütün rüzgârlar, fitne ve fesat tohumları saçıyordu." (Esircibaşı)
- Sarayın odun ambarı 16. asırda bir cinayete sahne olmuştu. 17. asır ortasında ise tarihi bir idam fermanının tatbik edildiği yer oldu. Sultan IV. Murad zamanında asrın büyük şairi, Türk hiciv edebiyatının büyük üstadı Nef'î, bu padişahın gazabına uğrayarak burada idam olundu. ... Şairin cesedi Saray-ı Hümayun'un deniz kenarındaki Balıkhane Kapısı önünden denize atıldı. (Topkapı Sarayı)
- Bütün bu suları, merhemleri, tozları hazırlamak için bazen 14 yaşında bir erkek çocuğu beyni, bir küçük kızcağızın kalbi lazım geliyordu. Evinin fırınında ve bahçesinin muhtelif yerlerinde, 2.000'den fazla yakılarak öldürülmüş çocuk iskeleti buldular!.. (Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar)
- Büyük İtalyan edibi Edmondo de Amicis de (1846-1908) İstanbul Seyahatnamesi'nde İstanbul esnafından bahsederken şunları yazıyor : Türklerle pazarlık etmeyin "Rum, müşteriyi seslenip çağırır, eliyle koluyla işaretler yaparak davet eder ;Ermeni, biraz daha temkinlidir;Yahudi, malının fiyatını kulağa fısıldayarak arz eder;Türk'e gelince, sessiz, müşterisini sadece bakışlarıyla çağırır. Bir Türk'e söylediği fiyat için, sakın, 'Biraz aşağı olmaz mı?' diye pazarlığa girişmeyin, bunu kendisine bir hakaret sayar ve 'Ben hırsız mıyım ki önce sizden hakkım olmayan fahiş bir para isteyeyim ve sonra pazarlığa girişeyim!..' der. " (Tarihte İstanbul Esnafı)
- Halk denilen esrarengiz kitlenin içinde kulakların asla duyamayacağı ve gözlerin hiç göremeyeceği kim bilir ne garip ve acayip şeyler oluyordu? (Erkek Kızlar)
- Sultan İbrahim'in devrinde hakikat olan yolsuzluk, makam temini için rüşvet toplama, hısım ve akrabayı bir mansıpa kaydırmada dalkavuk kadınların devlet işlerine karışmasıdır; sancakbeyleri, valiler ve kadılar dama taşları gibi durmadan değiştirilmiş, herkes makamından emin olmadığı için verdiği rüşveti gittiği yerde halktan fazlasıyla çıkarmaya çalışmış, bu suretle memleketi zulüm kaplamıştır. (Osmanlı Padişahları)
- "Şu dünyada garip kaldım. " (Kafes Arkası Günahkarları)
- "Bencillik gütme, *müstebit olma. Adalet tarlasını bilgi sapanı ile sür ve **meşveret tohumunu ek. Bir an evvel bitip yeşermesi içinde durmadan gözyaşlarınla sula" *zorba, baskıcı **danışma, istişare, görüş paylaşımı (Dağ Padişahları)
- Abbasi halifelerinden Filozof Memun, "İnsan üç çeşittir" diyor, "Bir kısmı gıda gibi her zaman ve her yerde lazımdır. Bir kısmı deva gibidir, yerinde ve zamamnda lazımdır, bir kısmı da illet gibidir, Allah bizi onlardan korusun!.." (Patrona Halil)
- Bu hezele guruhunun (Patrona Halil ve peşinden giden ayaktaşlar) kıyamını, Lale Devri'nde İbrahim Paşa ve yâranının sefahat ve lüksüne karşı toplum ıstırabından doğmuş bir hareket gibi göstermek, bizce çok hatalıdır. Patrona ile ayaktaşlarının acı hayat hikâyesini yazar ve onların hakiki simalarını göstermeye çalışırken yukarıdaki satırları, işte bunun için yazdık Halkın ve esnafın bin türlü şikâyeti, vergiler, para ayarsızlığı, toplumu kızdıran himayeler de, lale merakı ve helva sohbeti gibi, Lale Devri'nden evvel de vardı, sonra da devam etti. Kaldı ki, karşısında hırslı muhalifleri ve düşmanları bulunamayan bir iktidar, Türkiye tarihinde değil, cihan tarihinde görülmez. (Patrona Halil)
- Oğullar ataya yürek yağıdır. Oğulun iyisi gamı dağıtır, Oğlu kim atanın hemsazı olsa Safalı bağı, bostan bağıdır. Oğlu kim dua alup makbul olsa Atanın devleti, yüzü akıdır. (Fatih Sultan Mehmed)