Konuştuğumuz Gibi Uzaklara - Kürşat Başar Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Konuştuğumuz Gibi Uzaklara kimin eseri? Konuştuğumuz Gibi Uzaklara kitabının yazarı kimdir? Konuştuğumuz Gibi Uzaklara konusu ve anafikri nedir? Konuştuğumuz Gibi Uzaklara kitabı ne anlatıyor? Konuştuğumuz Gibi Uzaklara kitabının yazarı Kürşat Başar kimdir? İşte Konuştuğumuz Gibi Uzaklara kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Kürşat Başar
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752893412
Sayfa Sayısı: 98
Konuştuğumuz Gibi Uzaklara Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Çok kısa bir süre önce zamanlar yeniden karıştı, sabah çok erken mi, gecenin başlangıcı mı? Hem ne fark eder, dedim. Bir ülkenin, bir kıyının düzenli çizgisini ansızın bozan bir çıkıntıya benzettim kendimi -kendi yaşamım için- bir fazlalığa... Göğüs kafesimde, karın boşluğumda, atalarımızın kanıtlayıp tanımlayamadığı bir şey vardı, sonsuzca büyümüş bir gözyaşı ya da hiçbir filmde, hiçbir deneyde görülmez bir yara... Çünkü bu büyülü kürede düz bir çizgideymiş gibi ilerlemezsen hep yaralanıyorsun. Yağmur yağıyor, çok fazla ses yok, büyük ve karmaşık bir kentteyiz, galiba güneşin çevresinde bir kez daha döndük. İyi yıllar."
(Tanıtım Bülteninden)
Konuştuğumuz Gibi Uzaklara Alıntıları - Sözleri
- "Ne kadar yalnızsın," diyor "ne kadar yalnızım."
- Seni başka yüzlere benzetmeye, başka anlamlar vermeye çalışmıyorum artık..
- ...bütün kentler kalabalık, birbirini tanımayan, birbirinden sıkılan ve sürekli birbirinin yanından geçip giden insanlarla dolu.
- Dünyanın umrumuzda olmadığı o günleri nasıl da özlüyorum şimdi,
- Bütün güzel anların geride kaldığı bütün saatlerden nefret ediyorum,
- Seslerden ya da sözcüklerden oluşan cümlelerimin kimseye ulaşmasını beklemiyordum zaten.
- "İlişkilerin sürekli yinelenmesine, başladığı an biraz sonra olacakların bilinmesine, bu kahrolası bilgiyle kendini asla bırakamayışın verdiği hüzne, yine yanıldığını bilmenin ve yine de sürdürmenin acısına artık dayanamıyorum."
- "Seni başka yüzlere benzetmeye, başka anlamlar vermeye çalışmıyorum artık."
- "Bu yalnızca bizim aldanmamız, hiçbir şey bizi bir bütün, mükemmel bir biçim haline getiremez."
- "Artık geri dönmeyeceğini biliyorum, o gece yanından çıkarken bana son kez baktığında da biliyordum."
- "Bu kitap, şimdi kentin bir bahar sabahı, yeniden anılara, yitirdiğim için üzülmeyi çoktan unuttuğum, yalnız zaman zaman bir göz dalgınlığına sürüklendiğim o düşsel tarihe beni döndüren bu kitap, gerçek yazarına, artık uzundur çok uzak bir ülkede yaşayan, yıllardır hiç konuşmadığımız, birbirimize tek satır yazmadığımız o eşsiz sevgiliye -söz verdiğim gibi- bir anmalık."
- "Çok eskiden bu kentte, sevdiğim biri bana, bir durumdan ötekine geçemediğimi söylemişti. Bir durumdan ötekine geçemediğim, yaşamın, sonsuz acı ve yıkımın önünde, ölümün önünde çok zayıf, çok zavallı olduğunu hiç unutmadığım doğru."
- "Ayaklarımızı üstüne basıp da döndüğünü bile hissetmediğimiz bu dünyaya hiç yakışmıyoruz biliyor musun?"
- Artık geri dönmeyeceğim, sevdiğim, hep görmek istediğim, ne zaman düşünsem bu dayanılmaz dünyaya katlanmamı sağlayan bir anı bulduğum ölülerle,bir de yaşayan ama hiç görmek istemediğim insanlarla dolu bu kentte kalacağım. Herhalde çok üşüyerek,hep yanlız uyuyarak, bekleyerek...
Konuştuğumuz Gibi Uzaklara İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kürşat Başar'la, ödüllü kitabı "Kış İkindisinin Evinde" ile tanışmıştım. Kitabında 7 arkadaşın hikayesini, anlaşılmasını neredeyse imkansız hale getiren bir giz içerisinde, ancak güzel ve etkileyici bir dille anlatmaya çalışmıştı. İki kez okumama rağmen hala oturtamadığım şeyler olduğu için kitap beni yormuş, içine alamamıştı. Sırf dili için bu adam bir kere daha okunur demiştim ve okudum: Hem dili, hem hikayeleri, hem anlaşılırlığı bu sefer çok çok daha iyiydi. Tabi hala "şey"in ayrı yazılmaması gibi bir sorun var ama, dil bilgisi açısından önceki kitaptan yine daha iyi durumda. Kitabı bir önceki kitabından bağımsız olarak değerlendirmek uygun olmaz. Çünkü bu sefer yine aynı arkadaşlardan üçünün hikayesi üzerine yoğunlaşıyor. Ayrıca bir sonraki kitaplarındaki incelemelere de bakılırsa, genel hikaye daha net oturabilir diye düşünüyorum kafanızda. Şimdi, bu kısımdan sonrası SÜRPRİZ KAÇIRAN içermektedir. Aslında sürpriz kaçıranlara girmek istemiyordum. Ama kitabın anlaşılması için, kitap dışından ve içinden bazı bilgiler verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu şekilde kitabı okursanız, eminim daha çok etkilenirsiniz. İlk olarak arkadaşları sayalım: Cem, Selin, Levent, Lale, Nevit, Elfe ve Ali. Bu kitapta özellikle Selin, Elfe ve Nevit'in hikayesine odaklanılmış. İlk kitapta huylanılsa da emin olunamayan bazı hususlar bu kitapta biraz daha aşikar edilmiş, daha sonraki "Sen Olsaydın Yapmazdın, Biliyorum" adlı kitapta ise netleştirilmiş. Hikayenin daha iyi anlaşılması için bu üçlü arasındaki ilişkiyi açıklayalım. Yine söylüyorum! Bundan sonrası 3 kitaplık SÜRPRİZ KAÇIRAN içerir. Nevit erkek ismi. Elfe ile Nevit sevgili. Selin ile Elfe çok yakın arkadaş. Selin aile problemleri olan, psikolojik olarak sıkıntılı, akıl hastanesinde tedavi görmüş, Elfe ile bu tedavi sonrasında arkadaşlıkları daha da ilerlemiş, Elfe hep yanında olmuş. Nevit piyanist ve tam bir ıssız adam profili. Bu kitapta Nevit ile Selin arasında gizli bir aşk ilişkisi ve kötü bitişi anlatılıyor. Ancak nasıl bittiği, neden bittiği çok anlaşılır değil. Bir sonraki kitapta bu sebep de açığa çıkarılmış. Selin Nevit'ten hamile kalıyor, Nevit'in haberi var mı yok mu bilmiyoruz ama bu esnada ayrılıyorlar, Nevit Elfe ile evlenip yurtdışına yerleşiyor. Elfe'nin durumdan haberdar olmadığını düşünen Selin, bir vicdan muhasebesi sonucunda olan biten her şeyi mektuplarla Elfe'ye anlatıyor. Ama anlaşılıyor ki Elfe'nin zaten durumdan haberi varmış bir süredir. Şimdi, bu bilgiler eşliğinde kitabı okursanız, hangi bölümde kimin kime hitap ettiğini ve hangi olayların kastedildiğini daha iyi anlarsınız diye düşünüyorum. Kitap beni oldukça etkiledi. Benim hikayelerime benzerliği neredeyse hiç yok. Ama kitabın ön sözünde yazarın dediği gibi oldu sanırım, tuhaf bir bağlantı kurdum hikayelerimle. Aşağıda bu önsözden bir kısım ekliyor ve kitabı okumanızı tavsiye ederek incelememi bitiriyorum: "Onu mu anlattım gerçekten yoksa kendimi mi, bana ait olmayan bir geçmişi, gerçekte hiç yaşanmamış bir aşkı mı? Kitabı şimdi, bittikten sonra okuduğumda kendi geçmişime dönmemi sağlaması, onun izdüşümlerini taşımasından değil, başkalarının öyküsüyle-hiç benzemese de- kendimizinki arasında kurduğumuz o tuhaf bağlantı yüzünden." (Portakal Çiçeği)
yok Yokroman: Ağır romanlar arasında iki saatte okuduğum kısık bir nefes gibi. Temelinde Cem'in küçüklüğünden beri gelen Uzaklara Gitme dürtüsü ve bunun için yitirilmiş Selin'e duyduğu aşk ve Nevit'le olan arkadaşlığı. Korku, iğrenmişlik ile kaçılan yer ve zamanlar Proust'un yapıtları gibi muallak ancak annesinin ve Nevit'in ölümü ile Selin'in başkasıyla evlenmesi fazlasıyla gerçek. Ve müzikle ilgilenen, tüm bunları pişmanlıkla anan yazarın (Cem) karaladığı eser: Yokroman. Kurgu yok, zaman dönüşlerle dolu, dil #kışikindisininevinde 'ki gibi felsefeye kaçan özel bir üslubu barındırmıyor ama aradığınız bazı şeyleri sorgulatabiliyor: Yeterli diyorsanız okuyun. (Hayat Bu)
"insanları şekerleri bitinceye kadar çiğneyip sonra da tüküren".. Bir arkadaşının Nevit'i anlatmak icin seçtiği cümle bu.. Bu kitapsa neden onun tam da boyle biri oldugunu anlatıyor.. Nefret ederek öldürecek misiniz, yoksa yaralarını öperek ağlaya aglaya sevisecek misiniz karar veremediginiz bir karakter Nevit.. Onu sonraki yıllarda bir tabir olarak kafamıza kazınan deyimle bir cesit "Issız adam" sanabilirsiniz..ama hayır.. o yaşamaya korktugundan degil, tam da bu sekilde yaşamı duyumsadigindan seciyor yaralarken yaralanmayi.. hayatta kalmak icin gerekirse kendi annesini öldürecek bir fetüs gibi..içgüdüselce.. Kendi bedenine yukardan bakan ve onun seçimleriyle basetmek zorunda kalan bir ruh o.. Cok kısa süre sonra "sen olsaydin yapmazdin biliyorum"da da birlikte olacağımız Nevit bugünkü hatalarina sizi buyur ederek kendi ön savunmasını yapiyor gelecek hataları icin.. Kürşat basar"in harfleri birbirinin üstüne bindirilerek anlamini bir diğerinin sırtına biraktıgı cumleleri, paragraflariyla tanıştığım karakterdir Nevit.. ne sahane bir sey demiştim bu bosluksuzluk.. ne cok sey soylemek istemiş bu telaştan arayi acamamis cümleler, okunup ölmeden önce.. Her okudugumda baskalasmis buluyorum onun hikayelerini.. sozcukler ayni..ama fondaki desen Nevit'in tenhalıgında usul usul tirnakladigi yaralarından sizan kanla değişiyor hep.. Özlemişim. .gidip okuyayım :) (Hanzade sayın)
Kitabın Yazarı Kürşat Başar Kimdir?
Kürşat Başar, 1963'te İstanbul'da doğdu. İstanbul, Ankara, Lefkoşa ve Ağrı - Doğubeyazıt'ta tamamladığı ilk ve orta öğreniminin ardından İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Çeşitli basın kuruluşlarında çalıştı.
1989 yılında yayımladığı Kış İkindisinin Evinde adlı ilk kitabıyla Haldun Taner Öykü Ödülü'nü kazandı.
Kürşat Başarr gazeteciliğe üniversitede felsefe okurken cep harçlığını kazanmak için Hürriyet Gazetesi'nde çalışmaya başlamıştır. Gösteri adlı edebiyat dergisini 1985'lerde zirveye taşıyan grubun as elemanıdır. Kürşat Başar gazete ve dergi yöneticiliği de yapmıstır. Tempo dergisi tiraj rekoru kırdığı yıllarda derginin genel yayın yönetmenidir. Yeni Yüzyıl, Star ve Akşam gazetelerinde yazıları arka kapaktan okuyucuyla buluşurdu. Yazıları mail ortamında gezmeye başlayan ilk gazetecilerdendir.
1990 yılında Konuştuğumuz Gibi Uzaklara, 1992'de Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum, 1996'da Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları adlı romanları yayımlandı. Yazı ve denemelerinin bir bölümünü İğreti Yaşamlar adlı kitabında topladı. 2003 yılında Başucumda Müzik, 2006 yılındada yine yazı ve denemelerinden oluşan Çok Güldük Ağlamayalım adlı kitabı yayınlanmıştır
NTV'de "Siyaset Hakkında Her Şey" adlı televizyon programını Çiğdem Anat ile birlikte hazırlayıp sunmuştur.
Kanaltürk'te Kürşat Başar'la adlı televizyon programını sunmuştur.
Cnn Türk ve Fox Tv'de kendi adını taşıyan programlar yapmıştır.
Cumhuriyet Gazetesi'nde "Hayal ve Gerçek" adlı köşesinde yazmıştır.
İyi derecede saksafon çalan yazar önemli müzisyenlerle birçok konser vermektedir. 2014 yılında Turkmax Gurme kanalında her zamanki formatıyla program sunmaya başlamıştır.
2014 Haziran ayında 11 yıl aradan sonra yeni romanı "Yaz", Everest Yayınları'ndan çıkmıştır.
Kürşat Başar Kitapları - Eserleri
- Başucumda Müzik
- Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum
- Çok Güldük Ağlamayalım
- Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları
- Kış İkindisinin Evinde
- İğreti Yaşamlar
- Konuştuğumuz Gibi Uzaklara
- Yaz
- Sanki Bir Roman Kahramanı
- Aslında Hayal
- Alparslan Türkeş & Dokuz Işık
- Bazen Unutmak İstersin
- Aklımda Hep Sen
- Gerek Yok, Hoş Değil
- Dışarda Kötülük Vardı
Kürşat Başar Alıntıları - Sözleri
- Belki de insan büyük acıları yaşadıktan sonra sımsıkı tutunduğunu sandığı şeyler avcundan kayıp gidiyor. (Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları)
- Seni başka yüzlere benzetmeye, başka anlamlar vermeye çalışmıyorum artık.. (Konuştuğumuz Gibi Uzaklara)
- Düşünce ve kadro üretemediğimizden, özgürlükleri yasalara koysak bile evlerimize sokamadığımızdan söz etmiyoruz da her felaketi 'dış mihrak'lara bağlıyoruz. (İğreti Yaşamlar)
- "İnsan ne zaman geçmişi düşünür? Geleceği düşünmek istemediği zaman mı? An' da olmak acı verdiği zaman mı?" (Aklımda Hep Sen)
- Ne yaparsam yapayım sanki coğrafya ve iklim hayatları da belirlermiş gibi bir parça hep eksik kalıyor. (Aslında Hayal)
- Bazen, yazık ki biriyle yanlış bir yerde, yanlış bir zamanda tanışırsınız. (Bazen Unutmak İstersin)
- "İlişkilerin sürekli yinelenmesine, başladığı an biraz sonra olacakların bilinmesine, bu kahrolası bilgiyle kendini asla bırakamayışın verdiği hüzne, yine yanıldığını bilmenin ve yine de sürdürmenin acısına artık dayanamıyorum." (Konuştuğumuz Gibi Uzaklara)
- Yokluğun, artık karşı konulmaz yokluğun -bir kitabın son sayfasında, kurumuş bir çiçeğin- 'kurumuş bir çiçek' ,diyorum. (Kış İkindisinin Evinde)
- Cumhuriyet devrimleri bir yandan dini, yönetimden çıkartırken, öte yandan Batılılaşma denilen reformları gerçekleştiriyordu. Yüzünü Batı'ya dönen, kendini Avrupalı sayan ve ancak oradaki yarışa girerek büyüyebileceğini düşünenlerin ülkesi. (İğreti Yaşamlar)
- Koskoca bir dünyada öylesine rastladığımız biriyle kuruyoruz bütün düşlerimizi, yaşamımızı insanların üstüne kurmamalıydık, insanlar bizi bırakıp giderdi. (Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları)
- Zaman -neresinde olduğumu hiç belirleyemediğim zaman -çok hızlı, çok hızlı, çok hızlı geçecek, şu rüzgar gibi ve biz onu hep aynı sanacak, hep tutunduğumuz yerde kalmak isteyeceğiz. (Kış İkindisinin Evinde)
- Ben kimseye göre bir hayat kurmadım, başka birine göre hayatını kurarsan mutsuz olursun. Ben kendim gibiyim. (Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları)
- Dünyanın pek çok yerinde bir araya gelen topluluklar, kendilerinden olmayanları, kendilerine benzemeyenleri istemediğini haykırıyor, sonra onlara saldırıyor, yok etmek istiyordu. Hepimiz karşımızdakinden aynı şeyi istiyorduk: “Benim gibi ol!” (Aslında Hayal)
- Bir gece sabaha kadar yazdım ve kitap bitti. (Bazen Unutmak İstersin)
- Bana mı öyle geliyor yoksa inanılmaz bir aynılaşma dönemi ne mi girdik? (Gerek Yok, Hoş Değil)
- Evet bazen bir müzik kutusu yalnızca bir eşyadır. Bazen de o kutunun içinden hayatınızı değiştirecek bir şarkı duyuluverir. Çok uzaktan, usulca... (Bazen Unutmak İstersin)
- Evet artık estetik amleiyatlar var ama sözcükler hâlâ aynı gücü koruyor (İğreti Yaşamlar)
- Herkes biraz ülkesine benzer… (Yaz)
- Çünkü sanırım hayatında benim var olabileceğim bir zaman ve mekan yok. (Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları)
- Bana kalsa dürüst olmak çok daha kolaydı. Asıl cesaret isteyen böyle gizli yaşamaktı. İki hayatı olmak, hayatını ikiye bölmek, parçalanmış bir ruhla, yırtılmış bir kalple, gelgitler içinde kalmaktı... (Başucumda Müzik)