diorex

Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme - Julia Kristeva Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme kimin eseri? Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme kitabının yazarı kimdir? Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme konusu ve anafikri nedir? Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme kitabı ne anlatıyor? Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme PDF indirme linki var mı? Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme kitabının yazarı Julia Kristeva kimdir? İşte Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 30.08.2022 23:00
Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme - Julia Kristeva Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Julia Kristeva

Çevirmen: Nilgün Tutal Cheviron

Tasarımcı: Sevinç Altan

Orijinal Adı: Pouvoirs de I'horreur

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755394305

Sayfa Sayısı: 288

Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Dehşet, iğrençlik, pislik... Uzakta tutulmaya çalışılan, dışlanan, bastırılan ama geri dönen; bir tokat gibi suratımızda patlayan; bedenimizi istila eden; rüyalarımızı, bilincimizi ve bilinçdışımızı belirleyen, silinmeyen damga. Binlerce yıllık bir hafızada, mitlerde, dinlerde ve nihayet edebiyattaki iziyle dehşet. İşte Kristeva´nın Korkunun Güçleri´nde disiplinlerarası bir yaklaşımla, psikanalizden dilbilime, semiyotikten edebiyata uzanarak gözler önüne serdiği ana tema. 

Yakından bakıldığında tüm edebiyatın konusudur neredeyse "kıyamet". Ve tarih boyunca, o "kıyamet"i yaşayanların varoluşu artık kimliksiz, heterojen, hayvani, başkalaşmış ve kırılgan bir sınırda kendini gösterir; borderline yani sınır kişilikler, travmanın kalıcılığı... 

Kristeva, dehşetin anlamının ve gücünün hangi evrensel öznellik meknizmalarına yaslandığını göstermeye çalışırken, bu konuda ayrıcalıklı yeri edebiyata verir. Hem de böylesi bir edebiyatın en derin, en mahrem kıyametlerimizin odağı olduğuna vurgu yapar. 

Baudelaire, Lautreamont, Kafka, Bataille, Sartre aracılığıyla, kimliğin cehenneme inişine eşlik ettiğimize vurgu yapan Kristeva, asıl Celine üzerinde durur. O, İkinci Dünya savaşı gibi bir facianın ortasında, iğrencin yörüngesindeki hiçbir şeyi bağışlamaz. Ne ahlak, ne politika, ne din, ne estetik, ne de öznellik ya da söz... Celine, bir tür nihilizmin gidebileceği en uç noktaya işaret ederken, dehşetin bu bölgesinin herkesi büyüleme gücünü de gözler önüne sermektedir. Dev bir kahkaha, çığlık, alaydır Celine, bütün insanlıkla dalgasını geçer. Psikanalitik boyutta, özellikle din tarihinde iğrenmenin konusu olan annenin, kadının "şeytani" kabul edilişi üzerinde duran Kristeva, bu şeytaniliğin kendi varlığımızın ayrılmaz bir parçası oluşunun, sürekli bir katarsis ediminin içinde yaşayışımızın ifadesini yine edebiyatta bulur. Farklı perspektiflerin kesiştiği Korkunun Güçleri´nde, iğrenç temasına fenomenolojik bir bakışın ardından Kristeva semiyolojik düşüncelerini üç ana kutup üzerinde odakla: Analitik teori (fobi), dinler tarihi (günah, murdar), çağdaş edebiyat deneyimi (Celine). Korkunun Güçleri, acılı ve esritici deneyimlerin çemberinden eçmiş olanlara hitap ediyor. İğrenmekten duyulan acıdan, kendini ve ötekini sevmeye götüren bir yolun kitabı...

Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme Alıntıları - Sözleri

  • Bir çekme ve itme kutbu, musallat olduğu kişiyi sanki kaçılamaz bir bumerang gibi hiç durmadan, sözcüğün gerçek anlamıyla, kendinden geçirir.
  • Nasıl ki yoksa ebedi yansısı olmayan bir hayvan; kah şefkatli kah acımasız tanrının gazabına uğramayan gözbebeği de yoktur iğrenç ve aşağılık Victor Hugo, La Legende des siecles
  • Tehdit orada, çok yakındadır ama özümsenemez. Arzuya dil döker, onu hırpalar, büyüler ama arzu baştan çıkarılmaya yanaşmaz. Telaşa kapılarak geri çekilir.Tiksinip yadsır.
  • Varlığın kuralsız, zıvanadan çıkmış bir içeriden ya da dışarı­ dan kaynaklandığını sandığı, tahammül ve tahayyül edilebilir olasılığın dışına defedilmiş bir tehdide karşı o şiddetli, karanlık isyanlarından biridir iğrenme.
  • Tüm iğrenmelerin, aslında her varlığın, anlamın, dilin ve arzunun üzerinde temellendiği eksikliğin kabul edilmesi olduğunu gösteren tek şey, benlikten iğrenmedir.
  • İmgesiz ama karanlık seslerle sarsılan bir gecede; her şeye ve hiçbir şeye karşı var olmaya devam etme arzusundan başka hiçbir şeyin işgal etmediği terk edilmiş bedenlerin kalabalığında; transfer sırasında boşluklarını bana hediye olarak sunanların acısını çiziktirdiğim bir sayfa üzerinde iğrenmeyi adlandırdım. Binlerce yıllık hafızayı katederek, bilimsel bir amaç taşımayan ama dinsel imgelemlerin izinden giden kurgunun, korkuyla ve tüm gücüyle birlikte nihayet edebiyatta gerçekleştiğini gördüm.
  • " Her suç, yasanın dayanıksızlığına işaret ettiğinden iğrençtir; ama önceden tasarlanan suç, sinsi cinayet, ikiyüzlü intikam, yasanın dayanıksızlığını çok daha iyi teşhir ettiklerinden daha da iğrençtirler."
  • "... iğrenç kılan, kirlilik ya da hastalık değil, bir kimliği, bir sistemi, bir düzeni rahatsız edendir. İğrenç, sınırlara, konumlara ve kurallara saygı göstermeyen bir şeydir."
  • Savaşı aniden her yönüyle keşfetmiştim... Savaşın ne olduğunu, kahret­ sin, dosdoğru ve cepheden görmek için o anda benim olduğum gibi yal­ nız olmak gerekir.** Üzüntü sonunda kelimelere dökülmüştü, ama üzüntüyle ne yapacağını bilir gibi bir hali yoktu, üzüntüsünü sümkürmeye çalışıyordu, ama üzüntüsü gözyaşlarıyla birlikte boğazında düğümleniyor ve o da yeni­ den başlıyordu. İlk örnekte sözcede yerinden çıkarılan parça ( "kahretsin") daha sonra gelmektedir ama ikinci alıntıda ("üzüntü") başta yer alır. Yerinden çıkarılan öğe, sözcede yinelem*** süreciyle temsil edilir ("la voir la vache"; "qu'en ire du chagrin"; il lui revenait, son chagrin").**** Bu tür yeniden girişlerde, yerinden çıkarılan parça­ nın sözcede kesin bir sözdizimsel işlevi yoktur. Aynı sözceler sözdizimsel yapılar olarak değil ama konuşan bir özne ile muhatabı arasındaki sözceleme sürecindeki iletiler-bildrimler olarak başka bir çerçevede analiz edilecek olursa, yerinden çıkarmanın amacının, yerinden çıkarılan parçayı temalaştırmak olduğu açıklık kazanacaktır; böylece yerinden çıkarılmış parça bir tema (başka bir deyişle konuşanın hakkında konuştuğu şey) değil, ama vurgulanmış bir yorum [rheme] (yani temaya sızan bil­ gi) konumuna bürünür. Bu tür bir inşada, kahretsin [la vache] ve üzüntü [chagrin] asıl bilgiyi, yani konuşanın vurguladığı temel iletiyi ifade ederler. Bu bakış açısından da, yerinden çıkarılan öğe­ nin sözdizimselliği bozulmaktadır.23 Kısacası, bilginin bildirişimsel nüvesi muhtelifyerinden çıkar­ ma araçlarıyla kuralcı sözdizimsel yapıya zarar verecek şekilde vurgulanır. Adeta son kertede sözdizimin mantığını (özne-eylem­ yüklem) iletinin mantığı (tema/konu-yorum, konu/yorum, des­ tek-dayanak/ekleme, ima edilen/belirtilen vb.) biçimlendirmiş gibidir. Söz konusu olan, sözcelem kipliğinin, konunun (olumla­ yıcı ve sorgulayıcı iki muhtemel kiplik uyarınca) en son betilen­ mesine derinden bağlı olarak biçimlenmesidir. Tema/konu ikililiğiyle birlikte bu betimlemeye özellikle çocukların sözdizi­ mini öğrenme sürecinde ya da duygusal ve rahat, günlük-popüler konuşma dilinde çok sık rastlanması, bu betimlemenin sözceyi sözdizimsel yapılardan daha derin bir şekilde biçimlendirdiğinin ek bir kanıtıdır.
  • Sır gibi ve gizemli Yahudi ("Yahudi gizemlidir, onun tuhaf dav­ranışları vardır...") kavranılamaz bir iktidara sahiptir. Yahudi­nin her yerdeliği yalnızca uzamla sınırlı değildir, yalnızca bizim yaşadığımız mekanlarda değildir, derimize işlemiştir, hemen en yakınımızdaki ve bize en benzeyen kişidir, asla ırkını ayırt ede­mediğimiz kişidir, kimlik şaşkınlığı: "Ne sahip oldukları ve sahip olabilecekleri yüzleri tanıyoruz ne de nasıl davrandıklarını." Böylece Yahudi zamanın tümlüğünü ele geçirir, kendisine hem geleneği hem de aileden ve toplumdan oluşan grubun servetini devralma şansını garanti eden bir soyun, bir tür soylular sınıfının mirasçısı, devamcısı ve bunlardan yararlanacak kişiye dönüşür: Her küçük Yahudi güzel bir kariyer yapmaya yarayacak tüm olanakları daha doğduğu anda beşiğinde bulur... Yahudi, Birin ve Ötekinin, Yasanın ve Hazzın, Var Olan kişi ile Sahip olan kişinin şu tahammül edilemez birleşmesi olduğun­ dan dolayı tehditkar hale gelir. Yahudi karşıtı ntezi buna karşı kendini savunmak için bu nesneyi [objet] iğrencin [ab-ject] yerin­ de konumlandırır. Yahudi: Atığın ve arzu nesnesinin, kadavranın ve yaşamın, dışkısalın ve zevkin, öldürmeye yönelik saldırganlı­ ğın ve en nötrleştirici iktidarın birleşmesidir - "Ne biliyordum?" "Ya Yahudi olmakya da ölmek gerektiğini"... içgüdülerimle ve tar­ tışmasız bir şekilde biliyordum!"48 Yahudi, egemen konumuna yerleştirilmiş şu dişil, şu başkalaşmış e ndi, şu çok anlamlı şey, benzer ile öteki, özne ile nesne ve hatta içerisi ile dışarısı arasında­ ki katı ayrım çizgilerinin kaybolduğu şu sınır haline gelir. Demek ki Yahudi, hem korku hem de büyülenme nesnesidir. Bizzat iğ­ rençliğin kendisidir. Yahudi iğrençtir: kirlidir, çürümüştür. Onun­ la özdeşleşen, onunla kardeşçe ve ölümcül bir şekilde kucaklaşmayı (sınırlarımı yitirdiğim kucaklaşmayı) arzulayan ben, kendimi aynı iğrençliğe, çürümüşlüğe, dışkısallığa, dişilliğe ve edilgenliğe indirgenmiş olarak bulurum: "iğrenç Celine".

Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Çeviri felaketi: Bu kitabı okuyacaksanız İngilizceden okuyun zira Türkçe çevirisi çok kötü. Sanki kitap google translater tarafından çevrilmiş. O derece kötü yani... Yayınevi bu şekilde nasıl basmış bu kitabı hayret doğrusu... (Hatice Ardıç)

Üniveriste öğrencisi olduğum dönemde #doğubatıdergisi nde sanırım 29.sayiydi okuduğum Nilgun Tutal in Korkunun Igrenclikleri üstüne iki deneme makalesinde tanıdığım #juliakristeva nin yıllar sonra kitabının çevirisinin yapilmasindan sonra aldığım kitap. Arka Kapaktan Dehşet, iğrençlik, pislik... Uzakta tutulmaya çalışılan, dışlanan, bastırılan ama geri dönen; bir tokat gibi suratımızda patlayan; bedenimizi istila eden; rüyalarımızı, bilincimizi ve bilinçdışımızı belirleyen, silinmeyen damga. Binlerce yıllık bir hafızada, mitlerde, dinlerde ve nihayet edebiyattaki iziyle dehşet. İşte Kristeva´nın Korkunun Güçleri´nde disiplinlerarası bir yaklaşımla, psikanalizden dilbilime, semiyotikten edebiyata uzanarak gözler önüne serdiği ana tema... (Mehmet Emin Çiçek)

Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme PDF indirme linki var mı?

Julia Kristeva - Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Julia Kristeva Kimdir?

Julia Kristiva (24 Haziran 1941, Sliven), edebiyat teorisyeni, psikanalist, yazar ve filozof. 1965'ten beri Fransa'da Paris'te yaşamakta ve çalışmalarını esas olarak burada yürütmektedir.

Julia Kristeva, 1970'li yıllardan itibaren çağdaş aydınların en saygın isimlerinden biri olmanın yanı sıra, eleştirel felsefenin de en önemli dayanaklarından birisi olmuştur. 1973 yılından beri Denis Diderot Üniversitesi'de profesör olarak kürsüye sahiptir. Dilbilim,

Julia Kristeva Kitapları - Eserleri

  • Samuraylar
  • Kadın Dehası
  • Kara Güneş - Depresyon ve Melankoli
  • Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme
  • Ruhun Yeni Hastalıkları
  • Bizans'ta Cinayet
  • Melanie Klein
  • Aşk Hikayeleri
  • Simone de Beauvoir Aramızda
  • Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Evlilik
  • Hannah Arendt

Julia Kristeva Alıntıları - Sözleri

  • "Hayal gücü eksikliği insanların var olmasını engelliyor." (Kadın Dehası)
  • Eğer "Anne" bir kişi değilse, kimse yoktur. (Ruhun Yeni Hastalıkları)
  • Nasıl ki yoksa ebedi yansısı olmayan bir hayvan; kah şefkatli kah acımasız tanrının gazabına uğramayan gözbebeği de yoktur iğrenç ve aşağılık Victor Hugo, La Legende des siecles (Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme)
  • ''Depresyon analizi, kendinden yakınmanın ötekine yönelik bir nefret olduğu ve kuşkusuz bu nefretin de akla getirilmeyen bir cinsel arzunun taşıyıcı dalgası olduğu gerçeğinin açıklığa kavuşturulmasından geçer.'' (Kara Güneş - Depresyon ve Melankoli)
  • "'Erkek' ne kadar gerçeğin ve aslında basit bir zaaf olan uyanıklıktan 'taraf' ise, 'kadın' sürekli dünyayı değiştirmek istemekten kendini alamıyordu, çünkü o 'anarşistti'." (Kadın Dehası)
  • ''İçinde yaşadığımız zamanın söylemimizin zamanı olduğu göz önüne alınırsa, melankolik kişinin yabancı, yavaşlayan, ya da dağılan sözü, onun merkezsiz bir zamansallık içinde yaşamasına yol açar. Bu zamansallık akmaz, önce-sonra vektörü tarafından yönetilmez, bir geçmişten bir amaca doğru yönlendirilmez. Yoğun, ağır ve kuşkusuz fazla acı ya da fazla sevinçle yüklü olduğu için travmatik bir an, depresif zamansallığın ufkunu kapatır ya da daha doğrusu, her türlü ufku ve perspektifi ortadan kaldırır. Geçmişe saplanmış, aşılmaz bir deneyimin cennetine ya da cehennemine gerileyen melankolik kişi tuhaf bir bellektir: Her şey geçip gitti, der gibidir, ama ben o geçip giden şeye sadığım, ona çivilenmişim, bir devrim olanağı yok, gelecek yok... Aşırı şişmiş, abartılı bir geçmiş ruhsal sürekliliğin tüm boyutlarını işgal eder.'' (Kara Güneş - Depresyon ve Melankoli)
  • İki kişi arasındaki aşk buluşması iki çocukluğun anlaşmasıdır. Öyle olmasa, pek bir şey ifade etmez. (Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Evlilik)
  • ''Arzunun ne anlama geldiğini bilmemek, arzunun kendisine sahip olmamak demektir.'' (Kara Güneş - Depresyon ve Melankoli)
  • Tanrı'ya inanmak birçok çifti dengelemişe benziyor. Bütün sorun, günümüzde Tanrı inancı kaybolmuşken onun yerini kimin alacağı. (Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Evlilik)
  • Kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur… (Simone de Beauvoir Aramızda)
  • Canımı yakanlardan intikam almayı düşünmedim hiç Hayat benden daha yaratıcı... (Simone de Beauvoir Aramızda)
  • Sezgi bir affetmedir, armağan sunumudur. (Ruhun Yeni Hastalıkları)
  • Varlığın kuralsız, zıvanadan çıkmış bir içeriden ya da dışarı­ dan kaynaklandığını sandığı, tahammül ve tahayyül edilebilir olasılığın dışına defedilmiş bir tehdide karşı o şiddetli, karanlık isyanlarından biridir iğrenme. (Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme)
  • (...) aşk temelde bireysel ve dolayısıyla da ölçüsüz değil midir, bu nedenle de partnerleri sadece sonsuzlukta buluşmaya mahkûm etmez mi? (Aşk Hikayeleri)
  • Ülkede Simone de beauvoir & sartre tadında başlayan ilişkilerin safiye & faik gerçeğine dönüşmesi ... (Simone de Beauvoir Aramızda)
  • İşte aşkın mümkün bir tarifi: İnsan birbirini ancak çocuk olarak tanırsa sever. (Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Evlilik)
  • iki kişi arasındaki aşk buluşması iki çocukluğun anlaşmasıdır. öyle olmasa, pek bir şey ifade etmez. (Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Evlilik)
  • Sır gibi ve gizemli Yahudi ("Yahudi gizemlidir, onun tuhaf dav­ranışları vardır...") kavranılamaz bir iktidara sahiptir. Yahudi­nin her yerdeliği yalnızca uzamla sınırlı değildir, yalnızca bizim yaşadığımız mekanlarda değildir, derimize işlemiştir, hemen en yakınımızdaki ve bize en benzeyen kişidir, asla ırkını ayırt ede­mediğimiz kişidir, kimlik şaşkınlığı: "Ne sahip oldukları ve sahip olabilecekleri yüzleri tanıyoruz ne de nasıl davrandıklarını." Böylece Yahudi zamanın tümlüğünü ele geçirir, kendisine hem geleneği hem de aileden ve toplumdan oluşan grubun servetini devralma şansını garanti eden bir soyun, bir tür soylular sınıfının mirasçısı, devamcısı ve bunlardan yararlanacak kişiye dönüşür: Her küçük Yahudi güzel bir kariyer yapmaya yarayacak tüm olanakları daha doğduğu anda beşiğinde bulur... Yahudi, Birin ve Ötekinin, Yasanın ve Hazzın, Var Olan kişi ile Sahip olan kişinin şu tahammül edilemez birleşmesi olduğun­ dan dolayı tehditkar hale gelir. Yahudi karşıtı ntezi buna karşı kendini savunmak için bu nesneyi [objet] iğrencin [ab-ject] yerin­ de konumlandırır. Yahudi: Atığın ve arzu nesnesinin, kadavranın ve yaşamın, dışkısalın ve zevkin, öldürmeye yönelik saldırganlı­ ğın ve en nötrleştirici iktidarın birleşmesidir - "Ne biliyordum?" "Ya Yahudi olmakya da ölmek gerektiğini"... içgüdülerimle ve tar­ tışmasız bir şekilde biliyordum!"48 Yahudi, egemen konumuna yerleştirilmiş şu dişil, şu başkalaşmış e ndi, şu çok anlamlı şey, benzer ile öteki, özne ile nesne ve hatta içerisi ile dışarısı arasında­ ki katı ayrım çizgilerinin kaybolduğu şu sınır haline gelir. Demek ki Yahudi, hem korku hem de büyülenme nesnesidir. Bizzat iğ­ rençliğin kendisidir. Yahudi iğrençtir: kirlidir, çürümüştür. Onun­ la özdeşleşen, onunla kardeşçe ve ölümcül bir şekilde kucaklaşmayı (sınırlarımı yitirdiğim kucaklaşmayı) arzulayan ben, kendimi aynı iğrençliğe, çürümüşlüğe, dışkısallığa, dişilliğe ve edilgenliğe indirgenmiş olarak bulurum: "iğrenç Celine". (Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme)
  • "Umutsuzluğun anlamını aramaktansa, umutsuzluktan başka anlam olmadığını itiraf edelim." (Kara Güneş - Depresyon ve Melankoli)
  • Arzu ve haz içine kök salmış, bir yandan da gerçekte sade­ce simgesel ya da imgesel bir biçimde alevlendirmek amacıyla bunlardan vazgeçebilen aşk, kabul edeceğiniz gibi narsisizmle idealleştirme’ ’in iki ucu arasında hüküm sürer. Yüce Benlik idealleştirilmiş bir öteki’de yansıdığında kendini gösterir ya da kendini göklere çıkarır veya parçalanır ve yok olur: Bu idealleştirilmiş öteki yücedir, kıyaslanamazdır, benim ona layık olmayabileceğim kadar o (bana?) layık bir kimsedir, ve yine de bizim bölünmez birliğimiz için yaratılmıştır. Tüm aşk söylemleri narsisizmi işlemiştir ve pozitif, ideal değerler içeren kodlardan oluşur. (Aşk Hikayeleri)

Yorum Yaz