diorex
sampiyon

Korsan Çıkmazı - Nezihe Meriç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Korsan Çıkmazı kimin eseri? Korsan Çıkmazı kitabının yazarı kimdir? Korsan Çıkmazı konusu ve anafikri nedir? Korsan Çıkmazı kitabı ne anlatıyor? Korsan Çıkmazı kitabının yazarı Nezihe Meriç kimdir? İşte Korsan Çıkmazı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 01.03.2022 04:00
Korsan Çıkmazı - Nezihe Meriç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Nezihe Meriç

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753639880

Sayfa Sayısı: 154

Korsan Çıkmazı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Uzak bir doğu ilinde kar kapıyı alır. Sobada ekmekler kızarır. Mütevazı odaları demli çay kokusu doldurur. Kırmalı elbiseler dikilir. Mahir amca Beethoven'ı anlatır. Dışarda büyük bir savaşın kan kokusu ve korkusu vardır.

İki küçük kız, Berni ile Meli, modernleşmekte olan bir ülkenin çehresini oluşturan Neyyire hala ve Mahir amcanın evinde erdemli insanlar olarak büyütülürler.

Hayatın karmaşık ve bazen zalim yüzü onları şaşırtsa da, doğru insan, dürüst insan olacaklardır. Korsan Çıkmazı büyüyüşün uzun bir öyküsüdür.

Nezihe Meriç'in 1960 yılında yazdığı bu sıcacık roman, erdemli insanın toplumsal rolünü anlayabilmek için, yeni okumalara her zaman açık. Erdemin anlamının giderek sislendiği yeni zamanlarda da...

Korsan Çıkmazı Alıntıları - Sözleri

  • Kitap gibi kızsın maşallah.
  • Çocukken yalnız ihtiyarlar ölür sanırdık.
  • "Memleket batak oldu batak!"
  • “../insan sevmeli hayatta, anlatabiliyor muyum, insan ille sevmeli. Bu ne bileyim seçtiği işi mi olur, şiiri, romanı, resmi, sanatı diyelim, bir şeyi..”
  • Tanrım nasıl dayanmalı. Nasıl güçsüzüz çevreye karşı. Nasıl böylesine geri, böylesine cahil olabiliyoruz.
  • Mutluluk, mutsuzluk... Bunlar büyük kavramlar.
  • Oturup kendime hikayeler anlatırım en iyisi. Dinlenirim. Her hikayenin sonuna bir, “Onlar ermiş muradına” koyarım, becerebilirsem..
  • Keşke kafamız fazla çalışmasa, her şeyi böyle apaçık anlamasak. Rahat ederdik.
  • “Yaptığımız her işte çevreyi bütün boş vermelerimize karşı hep çevreyi düşünmek, alışkanlık oldu artık bizlerde..”
  • Aldırmayın siz namussuzlara. Orospudur hepsi onların. Orospu demek, heriflerle yatıp kalkmak demek değildir. Hadi. Orospu demek insanları zehirlemek demek. Arkadaşlığı, dostluğu anlamamak demek, anlaşıldı mı?
  • Birbirimizi konuşmadan anladık. Bu önemli benim için işte.
  • Ben size kısaca anlatmaya çalışayım. Din bir yönetim yoludur.
  • Yeni dostluklar kuracak yürek kalmadı artık bizde. İşimiz çok üstelik; yorgunuz.
  • Ona sigara içmek yakışıyor. Gözlerini hafifçe kısıyor dumanı içine çekerken. Sigara bir kişilik kazanıyor parmaklarının arasında. Ağır ağır yanıyor. Dumanı tütüyor. Külü düzgün aralıklarla silkeleniyor. Tütünü ve kağıdı yavaş yavaş yandıkça küçülüyor... Sonra bir tablada söndürülüyor.
  • "Çocukken yalnız ihtiyaralar ölür sanırdık."

Korsan Çıkmazı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Cumhuriyet Dönemi İlk Kadın Öykücümüz Nezihe Meriç ve İlk Romanı: Nezihe Meriç, cumhuriyet dönemi ilk kadın öykücümüz olarak bilinir. Aynı zamanda 1950 Kuşağı öykücüleri diye anılan yazarlarımızdan biridir. Adı en çok öykü ile yan yana gelse de roman, çocuk romanı, tiyatro, anı gibi diğer türlerde de eser vermiş ve dergicililk de yapmıştır. Yazın hayatı 1940'lardan 2000'lere uzananan verimli bir sanatçımızdır. Bu değerli yazarımızın öyküleri ile henüz tanışamadım. Yıllar önce anıları ile yazarı tanımaya başlayayım diye kitap/cavlanin-icinde-sessizce--48375 'yi okumuştum. Bu eser anlatılanlar bakımından unutulsa da kalbe koyduğu hisler bakımından unutulmayan eserlerden olmuştu benim için. Korsan Çıkmazı'nı okurken yaptığım ufak araştırmalara ve Meriç'in kendisinden dinlediğime göre yazarın bu ilk romanı da otobiyografik izler taşıyor. Yani bu iki eseri arka arkaya okusaymışım daha verimli ve keyifli bir okuma olabilirmiş. Bu iki eserden birini okumak isteyen ya da Nezihe Meriç'i tanımak isteyen okurlara bu şekilde okumalarını tavsiye edebilirim. Korsan Çıkmazı'nı bitirdikten hemen sonra Meriç'in kendisini ve edebiyatını anlatışını izledim: https://youtu.be/xMh8eo4cibI Diksiyonu oldukça düzgün, üslubu da bir o kadar dinlendirici olan bu zarif kadından ve anlattıklarından etkilenmemek mümkün değildi. Görselleri çok iyi ayarlanmış bu tanıtımda yazar, eserlerinden bir parçayı da seslendiriyor. Yeni okuduğum romanının ruh halinden henüz çıkamadığım için izlediklerimden ve dinlediklerim beni aldı götürdü. Ve Korsan Çıkmazı: Yazarın bu ilk romanı, 1962 TDK Roman Ödülü'nü almış ve ülke çapında daha çok tanınmasını sağlamıştır. 154 sayfalık küçük bir roman ama öyle bir çırpıda okunmuyor. Yazıldığı dönemin genel çizgisinden farklı bir seyir izleyerek modernizm etkisiyle kaleme alınmış. Eserde takip edilecek belli bir olay yok. Otuz yaşında olan iki kadın karakterin ve diğer yan karakterlerin çocukluklarına, gençliklerine gidip geliyoruz sürekli. Okuru olaylar değil çağrışımlar, duygulanmalar, hatırlamalar sürüklüyor. Modernist etkilerle yazılmış eserde birçok roman tekniğinden faydalanılmış. Ayrıca karşımıza günlük, mektup gibi diğer türler de çıkıyor. Yazarın bütün bu teknikleri bir arada kullanmayı tercih ederek eseri boğduğunu ve anlatımı yavaşlattığını düşünüyorum. En çok dikkatimi çeken iki teknik "iç monolog" ve "iç çözümleme" idi. Hangisinin nerede bitip nerede başladığı ara sıra karışıyordu. Bu yüzden ilk 50 sayfada (ki bu da kitabın üçte birine tekabül ediyor) eserin içine girmekte zorlandım. Bu kısmı bir seferde okuyamamam da etkili olmuş olabilir. Ama iyi ki de sabredip bitirmişim eseri. Romanı bir cümle ile özetlemeye kalkarsak çocukluktan beri dost olan, 30 yaşına kadar da bu dostluğu hiç bozmayan iki kadının büyüme serüveni diyebiliriz. Taşradan büyük şehire okumaya gelen bu kızlar, bize bir yandan hayatla ve çevreyle baş edişlerini anlatırken bir yandan da 30'lardan 60'lara uzanan Türkiye'yi anlatıyor. Berni ile Meli birbirine hem çok benziyor hem de çok farklilar. Birbirini tamamlayabilen, imrenilesi iki yakın arkadaşlarlar. Bazı kaynaklarda Meriç'in daha çılgın ve atak olan Meli olduğunu okudum; yazarın kendisini dinleyince de daha sakin ama kararlı olan Berni olduğunu düşündüm. Ama şimdi yeni baştan düşününce Nezihe Meriç'in hem Meli hem Berni olduğunu hissediyorum. Birine içindeki edebiyat aşkını, birine de müzik aşkını vermiş. Zaten her kadının içinde biri mantığıyla biri de duygularıyla hareket eden iki kadın yok mu? Okuduğum hemen her yazıda yazarın eserlerinde "kadın ve çocuk sorunları"nı ele aldığı yer alıyordu. Bu durum Korsan Çıkmazı için de geçerli. Yalnız yazar bu sorunları açıktan anlatmıyor bize. 7-8 tane farklı kadın tipi sunarak sorunları "seç, beğen, sen tespit et" diyor. Kimi kadınlar da idealize edilmiş. Özellikle Meri ile Berni'nin bir dönem yanlarında kaldığı ve onların kişiliklerini hayli etkileyen Neyyire Hala. İçi insan ve yaşama sevgisiyle dolu bu kadını çok sevdim ve sarılasım geldi. Yazar Neyyire Hala karakteri ile bize şunu demek istiyordu sanki: "Bakın erdemli olunca dünya ne güzel oluyor." Ama kızların bugünkü durumlarının hep onun eseri olduğunu yinelemelerini inandırıcı bulmadım. Her ne kadar beğenmeseler de, farklı olsalar da onları lise çağına kadar büyüten annelerinin etkisini böyle küçümseyemezler bana göre. Kitabın genel havasında yaşamın kendisinde olmayan bir naiflik var. Bunun yaşamda yeri olmadığını bilmekle beraber bu huzurlu havayı da çok sevdim. Bence yazarın bu romandaki en büyük başarısı kadınların iç sıkıntısını bize yansıtabilmesiydi. Güzel de olsalar, eğitimli de olsalar, aşık da olsalar, anne de olsalar, kusursuz da olsalar, çevreleri insan da dolsa kelimelere dökülemeyen bir yalnızlık ve iç sıkıntısı oluyor çoğu kadında. Bu kadın olmanın doğasıyla mı ilgili yoksa toplumdaki konumumuzla mı, tam bilmiyorum. Romanda da kimi zaman mutfaktan, kimi zaman bir müzik aletinden, kimi zaman da bir kitaptan taşıp bizi buluyor bu sıkıntı. Sonuç olarak bu roman, benim bütün olumlu yönleriyle ve kusurlarıyla kucakladığım kitaplardan biri oldu. Henüz kadın yazarlarımızin kendini tam gösteremediği o yıllarda böyle bir roman yazdığı ve öncü olduğu için yazarı taktir ettim. Bir de İstanbul'da olup Korsan Çıkmazı'na gitmek istedim. İstiklal Caddesi'nde gerçekten böyle bir yer varmış. Romanda anlatılan evi bulmak ne güzel olurdu. (Gönül.)

Nezihe Meriç'in okuduğum ilk eseri. Öylesine sıcak, öylesine bizim gibi. Sıkılmadan akıp gidiyor kitap. Korsan Çıkmazı'ndan çıkmak istemiyor insan. Meli ile Berni'nin sade ama dokunaklı hayatı çok etkileyici. Bazen hüzünlendiriyor, bazen de güldürüyor. İyiki okumuşum... (Gülhan)

Korsan Çıkmazından ayrılmamalıyım!: Nezihe Meriç, cumhuriyet dönemi ilk kadın öykücümüz olarak bilinir. Aynı zamanda 1950 Kuşağı öykücüleri diye anılan yazarlarımızdan biridir. Adı en çok öykü ile yan yana gelse de roman, çocuk romanı, tiyatro, anı vb. Türk edebiyatının önemli kadın öykücülerinden birisidir. 1970'li yıllardaki siyasi savrulmaları öyküleştirmiş, kadın ve çocuk sorunlarına eğilmiş bir yazardır. İlk kitabı olan kitap/korsan-cikmazi--45039 ; Korsan Çıkmazı, Beyoğlu’nda bir sokağın ismidir. Berni ve Meli aynı apartmanda yaşan 30 yaşlarında iki dosttur. Kitabı okuduğumuzda hep kendimizden olsun hayattan olsun paylaştığım alıntılar olsun hepsi var. Berni ve Meli çocukluk olsun üniversite yılları olsun birlikte geçirip kadınların nasıl olması gerektiğini bir toplumun ve çağın bu devire nasıl geldiğini anlatıyor. Korsan çıkmazı 1961 Yılında yayınlanmış olsa da Nezihe Meriç'in kalemi sayesinde hala kitaptan o zamanda bu zamana izler görmek çok güzel kitap birbirlerini destekleyen Berni ve Meli olmak dileğiyle. Nezihe Meriç ile tanışmak isteyen bir okur bu kitabı okuduğunda asla pişman olmayacağını kaleminin o zamandan bu zamana geldiğini hissediyor. (rüm⠀ོ)

Kitabın Yazarı Nezihe Meriç Kimdir?

Nezihe Meriç, Nezim, (d. 1925, Gemlik - ö. 18 Ağustos 2009, İstanbul), Türk yazar.

Türk edebiyatının önemli kadın öykücülerinden birisidir. 1970'li yıllardaki siyasî savrulmaları öyküleştirmiş, kadın ve çocuk sorunlarına eğilmiş bir yazardır.

1925'te Gemlik'te dünyaya geldi. Çocukluğu Anadolu'nun değişik kentlernide geçti. Orta öğrenimini 1943'te Eskişehir Lisesi’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Mezun olmadan, 1945’te öğrenimini yarıda bıraktı. Öğrenimi sırasında Verda Ün'den piyano dersleri almış olan Meriç, onbir sene boyunca (1945-1956) Heybeliada İlkokulu’nda müzik öğretmenliği görevinde bulundu. 1956 yılında yazar Salim Şengil ile evlendi.

1952 – 1972 yılları arasında Şengil’in çıkardığı Dost dergisi ve Dost Yayınları’nı yönetti. bu evlilikten Aslı adında bir kızı oldu. Nezihe Meriç'in ilk yazısı olan Ümit İstanbul Dergisi'nde 15 Şubat 1945’te N. Ufuk imzasıyla, ilk öyküsü Bir Şey ise Seçilmiş Hikayeler Dergisi'nde yayımlandı. Korsan Çıkmazı ile 1962 Türk Dil Kurumu, Bir Kara Derin Kuyu ile 1990 Sait Faik Armağanı, Yandırma ile 1998 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü, 2007’de ise Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nü aldı. Kanser tedavisi görmekte olan Meriç, 18 Ağustos 2009'da İstanbul, Etiler'deki evinde hayatını kaybetti. Cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Nezihe Meriç Kitapları - Eserleri

  • Dumanaltı
  • Toplu Öyküler 1
  • Bozbulanık
  • Çisenti
  • Oradan da Geçti Kara Leylekler
  • Gülün İçinde Bülbül Sesi Var

  • Korsan Çıkmazı
  • Küçük Bir Kız Tanıyorum On Bir Yaşında
  • Küçük Bir Kız Tanıyorum Dokuz Yaşında
  • Küçük Bir Kız Tanıyorum Sekiz Yaşında
  • Küçük Bir Kız Tanıyorum On Yaşında
  • Püf Noktası
  • Küçük Bir Kız Tanıyorum Yedi Yaşında

  • Küçük Bir Kız Tanıyorum Altı Yaşında
  • Aix-Londra-İstanbul Mektupları
  • Zor Yokuşu
  • Alagün Çocukları
  • Çın Sabahta
  • Dur Dünya Çocukları Bekle
  • Çavlanın İçinde Sessizce

  • Alacaceren
  • Yandırma
  • Ahmet Adında Bir Çocuk
  • Topal Koşma
  • Küçük Bir Kız Tanıyorum On İki Yaşında
  • Toplu Öyküleri 2
  • Boşlukta Mavi

  • Bir Kara Derin Kuyu
  • Sular Aydınlanıyordu - Sevdican
  • Menekşeli Bilinç
  • Kimse Hikâyeyle Aramda Geçenleri Anlamıyordu

Nezihe Meriç Alıntıları - Sözleri

  • Fikir ayrılığı başka iyi ya da kötü insan olmak başka. Değil mi? (Zor Yokuşu)
  • “Ofsayt efendim ofsayt! Kendini hiçbir şeye karşı sorumlu duymamak durumudur bu bizimki. Anadan, babadan, dostluk, arkadaşlık kavramlarından, yani, aileden, toplumdan, insanlardan çözülmek, körü körüne bir Allah’a inanış içinde yaşamak, toplumun bütün kurumlarının çürük olduğunu öğrenmek… Daha sayayım mı? Yaşamak için ekmek kadar, su kadar gerekli olan, inanmak, güvenmek, çalışmak gücünü bulamamak… Gündelik olayların, dedikoduların içinde yuvarlanmak…" (Bozbulanık)
  • Yeniden başlamak! Bütün iş burada işte. Yeniden başlanamaz. Çünkü insanoğlunun kaderinde yoktur bu. Hayatı ona verilmiştir; büyük bir oyun. İstediği gibi oynayabilir. Yanlışlar ve doğrularla. Ama bozmak, bozup yeniden başlamak yoktur bu işte. Üstelik önceden haber de verilmemiştir. Kendi rızasıyla başlayamayışı gibi... (Topal Koşma)
  • Kendi var kendisi için. (Yandırma)
  • “Ben hayal ettim, yazdım, siz okuyorsunuz. Karşılıklı bir emek alışverişi... Bir anlamda buluşuyoruz.” (Oradan da Geçti Kara Leylekler)
  • Yıllar, birçok şeyi beraber götürerek, dönmemecesine geçip gitmiştir bir kez. Yeniden de kurulamaz... (Topal Koşma)

  • Kim solcu? Ben tabii. Ben solcuyum. (Zor Yokuşu)
  • Ham duygularımı, yaşamamın zorlukları içinde, nasıl da usumdan yarattığım güneşlerde olgunlaştırdım ben. Bu güneşlerimi ortalara çıkarmalıyım demiştim işin başında. İyi demişim. Hep kullanılmış duyguların, hep kullanılmışlıkların içinde çevremdekiler. Beni tüketen bu oluyor. (Toplu Öyküler 1)
  • Hiç kimseye tahammül edemedim, önüme gelene aksilendim. İçimde kaybolan bir şey var. Ağlasam bir hoş, ağlamasam bir hoş... (Püf Noktası)
  • N'oldu bizim insanımıza? (Gülün İçinde Bülbül Sesi Var)
  • Acemi biri, "Kapıyı çarptı. Çıktı." der. Yanlış. Kapıyı çarpıp çıkan biri, bir süre sonra döner... (Menekşeli Bilinç)
  • İnsanlar gülmüyor. Gülümsemiyorlar bile. Terör, kötülük, acı, kan, şiddet, hırs, para para kara para kara, ölümler, ziyan kadınlar, öldürenler, bebeler, küçük çocuklar, yokluk, yoksulluk, kavga, pislik, hastalık/lar, açlık, fuhuş, işsizlik, ziyan adamlar, isyan, başkaldırı, yürüyüşler, korku, korkusuzluktan korkma, utanmazlık, ha ha ha, dans, müzik, neşe, sarhoşlar, çılgın eğlenceler... Kusanlar... (Çisenti)
  • "Yazık oldu. Hayatı bu kadar anlamamalıydık..." (Bozbulanık)

  • Bir söz vardır: İnsanın ağzı torba değil ki büzesin, denir. İnsanlar ileri geri konuşur dururlar. Doğru, iyi, yerinde konuşmak, yaşamayı güzelleştirir. Ne var ki, bu herkesin harcı değildir. Bunu yapabilenler de bilge kişilerdir. (Dur Dünya Çocukları Bekle)
  • AH SİZLER! EĞİTİLMELİSİNİZ, EĞİTİLMELİ! (Zor Yokuşu)
  • Ham duygularımı, yaşamamın zorlukları içinde, nasıl da usumdan yarattığım güneşlerde olgunlaştırdım ben.. (Menekşeli Bilinç)
  • Yaşadığımız şu günleri anlamaya çalışmak, beni çok yordu. Yazmak giderek büsbütün zorlaşıyor benim için. (Bir Kara Derin Kuyu)
  • Gece uykusu kaçanlar, bir türlü uyku tutturamayanlar, 'sabahı sabahladım' derler. Geceyi nasıl geçirip, sabaha nasıl erişeceğini bilemez insan. Yatar. Olmaz; bir türlü yerleşemez yatağa. Sağa döner olmaz, sola döner olmaz, gene sağa, gene ... Döner durur. Düşünceler bile baştan başlayıp, sonuna dek sürdürülemez. Bölük pörçük, oradan oraya atlayarak dolaşır durur. (Çisenti)
  • Ben bu yaşa kadar, hiç kimseyle kavga etmedim. Kimseyle, öyle yüzyüze, telefonla olsun, mektupla olsun, bağırıp çağırmadım. Önüme kalabalık edenler, saygının, sevginin değerini bilmeyenler çıkınca, vazgeçiverdim onlardan; nasıl olsa işe yaramazlar diye düşündüm. Ayrıca kırdıklarım, gücendiklerim oldu. Olmaz mı? Oldu da, ben gene sustum. Beni kıracak durumu yaratabildiklerine göre, artık, dediydim, dediydin demenin ne anlamı var ki. Susmanın, susabilmenin güzelliğini neyle değişebilir insan. (Çavlanın İçinde Sessizce)
  • "Canına yandığımın dünyası!" (Dur Dünya Çocukları Bekle)

Yorum Yaz