Köşebaşı - Ahmet Kutsi Tecer Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Köşebaşı kimin eseri? Köşebaşı kitabının yazarı kimdir? Köşebaşı konusu ve anafikri nedir? Köşebaşı kitabı ne anlatıyor? Köşebaşı PDF indirme linki var mı? Köşebaşı kitabının yazarı Ahmet Kutsi Tecer kimdir? İşte Köşebaşı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ahmet Kutsi Tecer
Tasarımcı: Ahmet Sınav
Yayın Evi: Kültür Bakanlığı Yayınları
İSBN: 9751707714
Sayfa Sayısı: 75
Köşebaşı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ahmet Kutsi TECER ( 1901 - 1967) : Şair, oyun yazarı, folklor araştırmacısı, eğitimci. Bugün çeşitli alanlarda ünlü pekçok sanatçının yetişmesinde büyük çabaları olmuştur.
"KÖŞEBAŞI", Devlet Tiyatroları'nın 27 Aralık 1947 günü açılan ilk sahnesi Ankara'da "KÜÇÜK TİYATRO"nun açılış oyunudur. İlk baskısı da yine 1947 yılında yapılmıştır. O günden beri ülkemizin
çeşitli tiyatrolarında defalarca sahnelenmiştir. Ünlü ressam Turgut Zaim tarafından hazırlanan ilk dekoruna da hemen her defa bağlı kalınarak sahneye konmuştur. Bugün artık bir başyapıt ve çağdaş Türk Tiyatrosu'na yol açan oyun olarak Tiyatro Edebiyatı'ndaki yerini almıştır. İngilizceye de çevrilmiş olan KÖŞEBAŞI yurt dışında temsil edilen ilk Türk oyunudur.
Yazarın açıklamasına göre: " Köşebaşı bir hayat dilimidir. ...... Eserin asıl kahramanı mahalledir..... .... Eski bir mahallenin yirmi dört saatinden alınmış bir kesitle günlük yaşayışımızdan bir tablo ..... Orta oyununun tiyatro bakımından özellikleri bana Köşebaşı'nda ondan faydalanmayı ilham etti. Orta oyunu biraz da İstanbul demektir. Köşebaşı'nda Orta oyunu varsa bu da Rüstempaşa'nın İstanbul'da bir mahalle olmasından başka nedir?"
Köşebaşı Alıntıları - Sözleri
- Bozulan şey kolay kolay düzelmez.
- Say ulan say! Sokaklar, evler, adamlar... Hepimiz, topumuz birden eskidik!
- Eh, dünya bu!
- HAMİNNE - ...Damat olacak herifin gözü evdeymiş meğer, kızda değil. BAKKAL - (Alaycı) Evlenmek buna derler işte.
- ''Benim yüreğim yufka. Öyle ağlamak, sızlamak kaldırmaz benim içim...''
- Hey gidi dünya hey! Neler, ne hesaplar var.
- Bir saati bir saatine uymaz. Sabahleyin lodos, akşamleyin poyraz.
- Gözünü seveyim, İstanbul! Gez gez bitmez!
- Para diye gözü dört oluyor.
- Evden kahveye, kahveden eve. Şu pis kahvenin oturulacak nesi var, kuzum?
Köşebaşı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Mahalleye yabancı biri gelir. Onun gelişi çeşitli söylentilere neden olur çünkü bu hikaye çok eskilere dayanmaktadır. Mahalleye gelen yabancı hiç de yabancı değildir aslında. Macit beyin ölmesi üzerine olaylar gelişir... (Samed Zengin)
Ahmet Kutsi Tecer; Hem şair hem de tiyatro yazarı olarak karşımıza çıkan Ahmet Kutsi Tecer'in günümüze ulaşan sekiz tiyatro metni vardır. Oyunlarında halk kültürüne ait öğeleri sıkça kullanmakla beraber Türkiye'nin geçirmiş olduğu kültürel değişimleri de kaleme almıştır. Ahmet Kutsi Tecer'in tiyatro metinlerini yazdığı 1940'lı yıllar Türkiye'de bu alanda yazar sıkıntısının yaşandığı yıllardır. Gençlik yıllarında amatör bir şekilde yazdığı metinlerle başlayan tiyatro metin yazarlığı Paris Sarbonne Üniversitesinde Biyoloji eğitimi almaya gittiği 1926 yılında Paris'te dönemin ünlü tiyatrocularını sahnede izleme şansı bulur. Ve birkaç Fransızca tiyatro metnini dilimize çevirir. Paris macerasında ilgi alanına daha fazla giren tiyatroya memlekete dönünce ağırlık verir ve özellikle halk tiyatrosuna değinen Tecer ilk basılı eserlerini oluşturmaya başlar. 1939 yılında "Köylü Temsilleri" adlı denemeyi yayımlar. Bu deneme halk tiyatrosunun farklı yönleriyle ele alındığı bir denemedir. Köylü temsillerinden yeni bir halk tiyatrosu kurulabilir savını öne süren Tecer böylece yerli tiyatrodaki yazar eksikliğini bir nebze dindiren isim olacaktır. Oyunlarında genel anlamda halk kültürü ve çağdaş kültür arasında bir köprü kurmayı amaçlamıştır. Köşebaşı oyunu ilk tiyatro eseri olarak bilinir lakin ondan önce "Yazılan Bozulmaz" adlı oyunu çıkmıştır. Köşebaşı: İstanbul'un Rüstempaşa Mahallesi'nde bir gün içinde geçen olayları anlatan bir metindir. 75 sayfalık eserde mahalle hareketliliğini aktarabilmek adına yaklaşık olarak 45 kişilik bir kadro oluşturmuştur. Gündelik hayatta bir yabancı eski İstanbul mahallelerinin birine rastgele geçip sokakları gözlemlediği vakit nasıl bir izlenimi elde ederse bizde eserin içine öylece girmiş bulunuyoruz. Mahalle esnafının ve etraflarındaki insanların dile gelmesiyle mahallenin "iç yüzü"yle karşı karşıya geliyoruz. Köy veya mahalle gibi yerlerde yaşayanlar bilir. Ana caddeden geçerken her şey olağanmış gibi gelir insana lakin ortama bir yabancı gelince ya da iki esnaf, iki müşteri yan yana gelince mahallenin iç yüzü kısık sesle gün yüzüne çıkar. Kitapta bu durum şu şekilde anlatılır: "Mahalle hiç susar mı? Bir kapı sussa bir kapı söyler. Bir tarafı tıka, bir tarafı patlar. Bu söz doğru işte: Patlar! Mahalle bir şey söylemezse patlar." Bir kadına laf mı atıldı? O kadın artık mahalleli tarafından sistematik dedikoduya maruz kalacaktır. Oyundaki Dürdane de bu mağduriyeti yaşayacak yaşı biraz geçip evlenmeyince önce annesi zaten iyi kadın değil lafları ortaya atılacak sonrasında bu kız da anasına çekmiş savı öne sürülecek ve bu sözler Dürdaneye yapışıp kalacaktır. Canlı bir mahalle görüntüsü yaratmak isteyen Tecer. Merkeze Kahveci ve Bakkalı alarak onların sürtüşmeleriyle ayakta kalan bir aksiyon oluşturmuştur. Tiyatro eserinde yabancı sinema filmine giden çırağın bir başka çırağa filmi önerdiğini görürüz. Geleneksel yaşamın içine yabancı sinemanın geçiş yaptığı yıllardır. Daha sonra kuşak çatışması yaşayan dede ile kızın diyalogları da vardır. Kız çağdaş yaşamı yakalama peşinde dede ise eskileri koruma gayesini taşımaktadır. “Hoppala Kız: Pardon dedeciğim, size takdim edeyim: Bu sene Arşitektürden Prömiye pri… Beybaba: Efem? Hoppala Kız: Öff dedeciğim! Prömiye pri, yani Akademinin birincisi!” Ahmet Kutsi Tecer bu oyunu şöyle tanıtır: “İşte size Macit Bey’in hikâyesi etrafında örülmüş bir ortaoyunu” Bu oyun Macit Beyin evinde yaşayan insanların dedikoduları üzerinden işlenecektir. Kurgusunu tahmin ederken zorlanmayacağımız bir oyundur. Zaten istenilen şey kurgudan ziyade mahalle hayatını ele almak ve anlatımdaki sıcaklık bunun gerçekleşmesini sağlıyor. Oyunun başlangıç noktasına en sonda değinmek istedim çünkü güncel hayatımıza bağlamak istedim. 1940'lı yıllarda bir mahallede gece vakti başlayan bir eserden söz ediyorsak atlamamamız gereken önemli bir figür var: "Bekçi" figürü. Oyun bekçi ile başlamaktadır: Bekçi: "Neler neler var şimdi bu evlerde! Katıla katıla ağlayan çocuklar, inim inim kıvranan hastalar, bu saatte ışık yakıp oturan uykusuz ihtiyarlar, güneş doğmadan sıcak yatağından kalkıp ev işi gören hamarat kadınlar, neler neler… Kimi gelir, kimi göçer! Kimi konar, kimi gider. İşte böyledir bu mahalleler. Dünkü çocuklar kocaman adam olurlar. Eskiler gider, yenileri gelir. Didiş didiş, yine bu dünya. Değişen ne sanki? Yirmi yıldır bekçilik ederim: yine o mahalle, yine o mahalle." Değişen ne sanki? 80 yıl geçti aradan biz hâlâ sözde gece asayişini sağlamak için bekçileri görevlendirdik. En son gelen güncellemeler ile artık "ahlâk-namus" bekçiliği de yakacak bu görevliler. Sözün kısası ha 1940 ha 2020 değişen ne var? Maalesef ki ülkemizi çağdaş uygarlığa taşımak yerine gelenekselliğe gericiliğe mahkum bıraktık. Başkalarının namusu hâlâ uğraş meselesi. Hâlâ dini ve toplumsal istismar, sömürü devam ediyor. Bekar kadınların evine girmek üzere olan erkekleri uyaracak Bekçilerin düdük seslerini bekliyoruz artık. Ya da saat ondan sonra kızlı erkekli yürüyen insanları ayırıp herkes evine diye uyaracak bekçi düdüklerini, alkol almak isteyen birine sataşacak bekçi düdüklerini, kısa giyinen kadınlara yan gözle bakıp "bu saatte dışarıda ne arıyorsunuz?" Diye hesap soracak bekçi düdüklerini, mahalle namusunu kendi namusundan daha çok önemseyen görevini "layıkıyla" yerine getiren bekçi düdüklerini bekliyor olacağız.. Çok fazla sürmez merak etmeyin son hızla geriye doğru hareket ediyoruz. Birkaç saat sonra gece olacak ve duyacaksınız Bekç.. pardon "Gece Kartalları''nın sesini.... Tecer'in de dediği gibi" "Değişen ne sanki?'' Hiç... (Adem Yüce)
Köşebaşı PDF indirme linki var mı?
Ahmet Kutsi Tecer - Köşebaşı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Köşebaşı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ahmet Kutsi Tecer Kimdir?
Ahmet Kudsi, babasının memuriyeti sebebiyle 4 Eylül 1901'de Kudüs'te doğmuştur. Asıl adı Ahmet olup Kutsi ismi doğduğu yer olan Kudüs'ten dolayı verilmiştir. İlk öğrenimini Kudüs'te bir Fransız okulu olan Kudüs Frers Okulu'nda tamamlamıştır. Ahmet Kutsi, babasının Kırklareli'ne tayini sebebiyle orta okulu Kırklareli'de, lise öğrenimini Kadıköy Sultanisinde tamamlamıştır. Lise sonrası iki yıllık olan Halkalı Yüksek Ziraat Okulu' nu bitirmiştir. Daha sonra Yüksek Öğretmen okulu imtihanını kazanarak iki yıl İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam etmiştir. 1925 yılında, Yüksek Öğretmen Okulu bursuyla biyoloji öğrenimi için gönderildiği Paris Sarbonne Üniversitesi'nde felsefe öğrenimini sürdürdü, ancak bu öğrenimini de tamamlayamadan yurda döndü ve tekrar Edebiyat Fakültesi'ne devam ederek öğrenimini tamamladı . 1930'da Gazi Eğitim Enstitüsü'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı.
Ahmet Kutsi, mecburi hizmetinden dolayı Sivas'a Milli Eğitim Müdürü olarak atandı. Sivas, Ahmet Kutsi için yönünü bulması bakımından önemli bir yer olmuştur. Âşık geleneğinin büyük bir canlılıkla yaşatıldığı bu ilimizde şiirin, çalışmalarının kaynağını bulmuştur.
Ahmet Kutsi, Sivas'ın Deliktaş Köyü'nden olan Ruhsati'nin bir şiirinde geçen Tecer Dağının adını soyadı olarak almıştır.
Ahmet Kutsi 1931'de Sivas'ta "Halk Şairlerini Koruma Derneğini" kurdu. Bu çalışmalar Halk müziğinin tanınmasında, bu müziğin okula ve radyoya girmesinde önemli bir rol oynadı.
1934'te Yüksek Öğrenim Genel Müdürü oldu. Yedi yıl süren bu görevi sırasında özellikle Devlet Konservatuarı'nı teşkilatlandırdı. 1942'de Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atandı ardından Adana ve Urfa milletvekili oldu. (1942-46) 1941-45 yılları arasında ülkü mecmuasını yönetti. Bu yıllarda köy temsilcileri ile ilgilendi, köy tiyatrosunu inceledi ve Koç yiğit Köroğlu oyununu yazdı.
1948'de Devlet Konservatuarı'na, 1949'da Paris Kültür Ateşeliğine atandı; daha sonra UNESCO ( Uluslararası Çocuk Yardımlaşma Derneği) Yürütme Komitesi Türk Delegesi oldu. 1951'de Galatasaray Lisesinde,1953'te İstanbul Konservatuarı'nda görevlendirildi. 1957'de Güzel Sanatlar Akademisinde estetik dersleri verdi; İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünde ve İstanbul Radyosunda folklor öğretmenliği yaptı.
1966'da İstanbul Eğitim Enstitüsü Öğretmeni iken yaş haddinden emekli oldu; 25 Temmuz 1967'de İstanbul'da öldü ve Zincirli kuyu mezarlığı'na defnedildi.
AHMET KUTSİ TECER'İN EDEBİ KİŞİLİĞİ
Ahmet Kutsi, ilk öğrenimini Kudüs'te bir Fransız okulu olan Freres okulu' nda, orta öğrenimini Kıklareli'de lise öğrenimi Kadıköy Sultanisi'nde, yüksek öğrenimini Halkalı Yüksek Ziraat Okulu' nda, İstanbul Darülfünun' da (üniversite) ve Paris Sarbonne Üniversitesi' nde öğrenim görerek öğrenimini tamamlamıştır.
Yolcular yolcular! Deniz çağırıyor,
Çağırıyor suların kükreyen sesi.
Kükreyen, çıldıran sular bağırıyor,
Bağırıyor toplamak için herkesi.
Ahmet Kutsi, Beş Hececiler' den sonra, bu vezne yeni ses ve söyleyiş imkânları getiren Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Muhip Dıranas kuşağındandır.
Önce tekçi temaları özellikle aşk, ölüm, ıstırap konularını işledikten sonra Faruk Nafiz' in açtığı yolda fakat onun tarzından çok türkülerde âşıklarda yol alan memleket şiirlerine yönelmiştir. Kimisi bir ülküye bağlı, kimisi biraz resmi ve zorlama kokan, kimisi de Anadolu' nun eski efsanelerine dokunan bu şiirler, Ahmet Kutsi' nin asıl kişiliğini gösterir.
Orhan Veli neslinden önce, Türk şiirini sade, saf ve çıplak hale getirenlerin başında Ahmet Kutsi gelir. Duygularını benzetmelerden ve sıfatlardan ayıklayıp, teferruatta değil öze önem verdiği üslubu çıplak dili de üslubu gibi yapmacıksız, tabii ve canlı; halkın günlük konuşma dilidir.
Ahmet Kutsi, şiirlerini tema bakımından ikiye ayırmak mümkündür: şahsi duyguları işleyenler ve yurt sevgisini dile getirenler. Şahsi duygularına yer verdiği şiirlerinde aşk, tabiat, metafizik(ölüm, hayat) gibi temalar; yurt sevgisini dile getiren şiirlerinden dolayı "memleketçi şiir" in temsilcileri içinde yer alır. Ahmet Kutsi, genellikle halk şiirlerinin sekizli ve on birli hece ölçüsüne ve milli nazım birimi olan dörtlüğe bağlı kalmış; bazen da heceyi yeni ölçülerle denemiştir.
Ahmet Kutsi, yalnız halk edebiyatı sınırları içinde kalmamış, Divan Edebiyatının ritmik bir biçimi olan "müstezat" heceye uygulamayı başarmıştır. Şiirin dış yapısını kurarken kâfiyenin imkânlarından daima faydalanmış ve daha çok zengin kâfiyeyi tercih etmiştir.
Ahmet Kutsi' nin ilk şiirleri 1921-1922'de Dergah Mecmuasında, 1924-25 yıllarında Milli mecmuada yayımlanmıştır.1933-36 yılları arası şiir bakımından en verimli olduğu dönemdir. 1932' de Ahmet Kutsi' nin kendi eliyle yayımladığı "Şiirler"adlı kitabından sonra şiirlerinin çoğu Varlık, Oluş, Yücel, Ülkü ve Türk Düşüncesi dergilerinde yayımlanmıştır. Ahmet Kutsi' nin Şiirlerinin kaynağı halktır . Bundan dolayı saz şiirinin ve âşık tarzının bütün inceliklerini sabırla araştırıp folklor değerleriyle birleştirmiştir. Böylece milli bir şiir meydana getirmek istiyordu . 'Sanat hayatımızdaki durgunluğun altında kendi kendinden emin olmayan , ruhunun içinde yürümekten korkan mütereddit bir insan " tipimiz olduğunu belirterek milli sanatımızı kurmak isteyenlere yol göstermiştir.
Ahmet Kutsi, milli Eğitim Müdürü olarak Sivas'a tayin edilince folklor hevesine çok sağlam bir zemin bulmuş oldu ve Halk kültürünün ortaya çıkması için bütün kuruluşlardan faydalandı.
Bu hususta daha İstanbul'da öğrenci iken Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu kendisine yol gösterici olmuş, Fındıkoğlu'nun yönettiği Halk Bilgisi mecmuasında Paris kütüphanelerinde yaptığı çalışmalar yayımlanmıştır. Özellikle "Köroğlu" yazısı onun Türk edebiyatında isminin duyulmasında etkili olmuştur.
Ahmet Kutsi' nin Sivas' ta "Halk Şairleri Bayramı" düzenlemesiyle Âşık Veysel, Talibi ve Ali İzzet gibi âşıkları tanıdı. Türk folklor zenginliklerini o devrin "Halkevleri" ne; her ilde çıkan Halkevi dergilerine ve özellikle de 1941-1945 yılları arası çalıştığı Ankara' da yayımlanan Ükü dergisine getirenlerin başında Ahmet Kutsi vardı. Ülkü dergisini bir köy şiirleri ve folklor "mektebi" haline getirmiştir.
Ahmet Kutsi, tiyatro türünde de eserler vermiştir. Paris' e gidince modern Avrupa tiyatrosunu tanımış, yurda dönünce batı tekniği ile folklor ve halk malzemesini işlemek suretiyle milli tiyatroya ulaşmak istemiştir. Tiyatro türünde kendisine ilk şöhreti sağlayan, geleneksel tiyatromuzdan esinlenerek yazdığı Köşebaşı' dır.
Ahmet Kutsi, tiyatro oyunlarının iki belirgin özelliği vardır:
1.Biçim yönünden tiyatro geleneğimizden, halk kültüründen ve halk motiflerinden faydalanarak halkın konuştuğu Türkçe' yi şiirli bir dille yazıya geçirmiş;
2.Muhteva yönünden ise geçmişten geleceğe doğru uzanan bir süreç içinde dikkatlice gözlediği toplumumuzu özellikle toplumsal değişme, özüne yabancılaşma ve zıtlıklarıyla tasvir ederek diyalektik açıdan ele almıştır.
Ahmet Kutsi, gençlik yazılarından birinde "Ben ömrüm boyunca Anadolu'yu dinleyeceğim ve onun sesini dinletmeğe çalışacağım." demişti. Bu sözüne bağlı kalarak Avrupa' da öğrendiklerini memleket sevgisi ile birleştirip tam bir olumlu aydın örneği vermiştir. Folklor ve âşık şiirinin Türkiye' de yayılışı, radyoları ve memleketi kuşatması bakımından büyük emek ve hizmetleri görülmüştür.
Ahmet Kutsi, halk şairlerinin son büyüklerinden olan Âşık Veysel' i Sivas' ın Sivralan köyündeki yalnızlığından çıkarıp bütün ülkeye tanıtmıştır. Müze ve kütüphanelerdeki eski yazmalar, vesikalar, minyatürler, kenar köşeye atılmış cönkler arasından belgeler çıkararak Yunus Emre ve Karacaoğlan'ın hayatına ışık tutmuştur. Eski Türk dansları, oyun kolları, Köylü Temsilleri, orta oyunu üzerinde çok önemli araştırmalar yapmıştır. Ayrıca Köylü Temsillerini ciddi manada ilk inceleyen Ahmet Kutsi' dir.
Ahmet Kutsi TECER ESERLERİ:
ŞİİR:
Şiirler (1932)
Tüm Şiirleri (ölümünden sonra, 1980)
OYUN:
Yazılan Bozulmadan (1947)
Köşebaşı (1948)
Bir Pazar Günü (1959)
Köroğlu (1959)
İNCELEME:
Köylü Temsilleri (Köy seyirlik oyunları derlemesi, 1940)
Ahmet Kutsi Tecer Kitapları - Eserleri
- Bütün Şiirleri
- Koçyiğit Köroğlu
- Köşebaşı
- Bütün Oyunları 1
- Bir Pazar Günü
- Köylü Temsilleri
Ahmet Kutsi Tecer Alıntıları - Sözleri
- Başına ne gelirse katlan. Usuna güven. O sana kılavuz olur. (Koçyiğit Köroğlu)
- Bir saati bir saatine uymaz. Sabahleyin lodos, akşamleyin poyraz. (Köşebaşı)
- — Benim evimde bana itaat edilir! — Ben gönlümün sesine itaat ederim! (Bütün Oyunları 1)
- At Ölür Meydan Kalır, Yiğit Ölür Şan Kalır (Koçyiğit Köroğlu)
- — Hekime ilaca çok para döktüler... — Ben buna kızarım işte. Hekime ver, ilaca ver... Sonra da yine ölüp gider insan... Üstelik de geriye bir sürü borç. (Bütün Oyunları 1)
- Besbelli ölümüm sabahleyindir. İlk ışık korkuyla girerken camdan, (Bütün Şiirleri)
- Evden kahveye, kahveden eve. Şu pis kahvenin oturulacak nesi var, kuzum? (Köşebaşı)
- Geceleyin bir ses böler uykumu, İçim ürpermeyle dolar: - Nerdesin? (Bütün Şiirleri)
- ...bey arı olmadan petek oğul tutmaz. (Koçyiğit Köroğlu)
- Hey gidi dünya hey! Neler, ne hesaplar var. (Köşebaşı)
- Gözünü seveyim, İstanbul! Gez gez bitmez! (Köşebaşı)
- Hıçkıran ruhlardır kederlerinden... (Bütün Şiirleri)
- ''Benim yüreğim yufka. Öyle ağlamak, sızlamak kaldırmaz benim içim...'' (Köşebaşı)
- Sana ne bu dünyadan? Ne gördün, ne anladın? Herkesin dünyası kendine göre. (Bütün Oyunları 1)
- Bilmem görecek miyiz yine birbirimizi? (Bütün Şiirleri)
- Sürü çobansız yayılmaz! (Koçyiğit Köroğlu)
- Say ulan say! Sokaklar, evler, adamlar... Hepimiz, topumuz birden eskidik! (Köşebaşı)
- Güzel söz yerinde olursa yürek tazeler. (Koçyiğit Köroğlu)
- HAMİNNE - ...Damat olacak herifin gözü evdeymiş meğer, kızda değil. BAKKAL - (Alaycı) Evlenmek buna derler işte. (Köşebaşı)
- ''Ben bir Köroğlu'yum dağda gezerim, Esen rüzgârlardan hiyle sezerim, Bolu Beyi bir gün seni ezerim.'' (Koçyiğit Köroğlu)