Köy - William Faulkner Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Köy kimin eseri? Köy kitabının yazarı kimdir? Köy konusu ve anafikri nedir? Köy kitabı ne anlatıyor? Köy kitabının yazarı William Faulkner kimdir? İşte Köy kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: William Faulkner
Çevirmen: Deniz Ilgaz
Orijinal Adı: The Hamlet
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750808312
Sayfa Sayısı: 386
Köy Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Nobel ödüllü Amerikalı yazar William Faulkner’ın Köy adlı romanı YKY tarafından yayımlandı. Snopes ailesi üzerine üçlemesinin ilki olan Köy yoğun, ağır, çarpıcı bir roman. Köy, insani güdülerin, zaafların, tutkunun, kaybetmenin ve değişimin romanı. Dili ne kadar karmaşık, kalabalık karakter ve olay örgüsü ne kadar yöresel olursa olsun; keskin, evrensel ve çağdaş bir okuma…
Köy Alıntıları - Sözleri
- Coğrafya: Buluşların o en yetersizi, kaçış için coğrafyadan daha iyi bir yol bulamayan insanın uzaklığa olan o beyhude inancı.
- Kaçtı, geçmişinden değil de, geleceğinden kurtulmak için.
- Sorun şuydu ki, sanki bebeklikte bile gitmek isteyebileceği hiçbir yerin olmadığını biliyordu; bir ilerleyişin sonunda hiçbir yeni ya da özgün şeyin olmadığının, her yerin hep birbirine benzediğinin farkındaydı.
- ... artık çok çabuk öğrenmektedir, başarıyı öğrenmiştir ve sonra sakınmayı ve gizliliği ve çalmayı ve hatta basireti; oğlanda yalnızca hırs ve kösnü ve kana susamışlık vardır, geceleri onu uykusuz bırakacak bir vicdansa gelişmemiştir henüz.
- Ve onu karısı olarak da istemiyordu, onu yalnız bir kez istiyordu, kangrenli bir eli ya da ayağı olan bir adamın kendisini göreceli bir bütün olarak yine yaşama gerisin geri döndürecek o balta vuruşuna susadığı gibi.
- Yanlışı şuradaydı ki dişilerin acımasızlığının bir sınırı olur sanmıştı.
- "At eskiyi al yeniyi, eski hamam eski tas, belki işi yeni tellak yapıyor ama yayılan yine o eski kıç değil mi?"
- ... o beş yılda kız bir yolunu bulup var olmuş değildi de, o doğana dek Houston kendisi var olmaya başlamamıştı sanki, ikisi o saatten sonra ve sonsuza dek değiştirilemez bir biçimde zincirlenmişlerdi, aşkla değil amansız bir sadakat ve yılmaz bir reddedişle-...
- ...şimdiden sonra karanlık basana değin ikisi yalnızca günün ilerleyişi gibi ilerleyecekler, daha hızlı değil. İkisinin de hedefi aynıdır; gün batımı. Aynı güneşin yaptığı gibi kovalarlar bu hedefi , tek bir değişmez ufkun çemberi içinde. Ateşli ve umursamaz güneşe ayak uydururlar ,kendileri de umursamadan ve çaba harcamadan , dingilli yeryüzünü döndüren güneşe -ayarlanmış dişli çarkların çubukları gibi yükselen ağaç gövdelerinin gölgeleri arasından , güçlü ama telaşsız, karanlığın kovuklarından dışarı doğru, tan ağartıcısını ve sabahı ve sabahın ortasını geçerek ; en sonunda öğlenin yavaşlayan en alçak gelgiti içine, ki o sel , o doruğun gevşemesi ve ışığın çemberinden oluşan tek küçük bir taç , düşmüş ama tövbe ermemiş meleği çelenklendirir...
- Kaçtı, geçmişinden değil de, geleceğinden kurtulmak için.
Köy İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Nobel ödüllü Amerikalı yazar William Faulkner'ın Snopes ailesi üzerine üçlemesinin ilki olan Köy'ü okudum bitti. Kurnaz ve enrikacı Flem Snopes, akrabalarıyla birlikte, Frenchman's Bend köyünü yavaş yavaş ele geçirmeye başlar. Snopes klanı bir anlamda ABD'de "kalın enseli" adı verilen taşralı orta sınıfın ortaya çıkışının ve yükselişinin hikâyesidir. Köy, insani güdülerin, zaafların, tutkunun, kaybetmenin ve değişimin romanı olarak ilginçti. Dili karmaşık, kalabalık karakter ve olay örgüsü nedeniyle pek çok kişi okumakta zorlanabilir. Ben evrensel bir kitap olarak ciddi okurların beğeneceğini umuyorum. (Melek Ceylan)
Kitapyurdu'ndan Büyük Kitap Çekilişi: (Kitapyurdu.com)
Aylardır William Faulkner kitaplarını okumaya çalışıyorum. Bu sene benim için Faulkner senesi. Üniversitede ne düşünüp de bize Abşalom, Abşalom!u okutmaya çalıştılar bilmiyorum, zaten okumamıştık, okuyamamıştık. O uzun paragrafları gördüğümüzde hocamızın itirazlarımıza boyun eğişini hatırlıyorum, kimbilir neler düşünmüştü kadıncağız, laf olsun diye, başka bir yere giremediği için edebiyat okuyan bir sürü genç...ne zaman? 25 sene önce. Abşalom'un yerine ne okuduğumuzu hatırlamıyorum, ama bu kitap hep aklımda kalmıştır, merak etmişimdir. Bu sene Faulkner senesi benim için.Türkçeye çevrilmiş bütün eserlerini, ilk çeviriler de dahil bulup okumaya çalıştım, çalışıyorum. Okuma sıramı da iyi oluşturduğumu düşünüyorum. Ancak okumak için çoğu zaman yanlış zaman ve mekân seçtiğimi düşünmeden edemiyorum. Bu sıkıntıyı Köy kitabından daha fazla yaşadığım bir örnek olmadı sanırım. Çünkü kitabın kırk elli sayfasını okumadığım gibi, okusam da anlamadığım yığınlar arasında kaybolmuş durumdayım. Bu kitap muhakkak ki kısa süreli ve yoğun bir dikkatle okuma gerektiriyor, çünkü Faulkner'ın gevşek, neredeyse belirsiz bağları, ilişki çizgileri karakterleri sayfalar boyunca okurken ancak çok odaklanmış, çok dikkatli bir okurun takip edebileceği rotalar çiziyor ki bu okur ben değilim, zira okuduğum şeyden aldığım tadın güzelliğini takdir etmekle beraber kitabın bütünü içerisinde nerede durduğunu, nereye eklendiğini anlayamıyorum, yazardan beklediğim şey bana bu anlamda yol göstermesi, ancak Faulkner büyük bir keyifle sadece oraya bizi bırakarak küçük ipuçları, mırıldanır tarzda rehberliklerle yollarda, sayfalarda sürüklüyor insanı ve sonuçta, kitabın son bölümünde yapayalnız ve hiç bir şey anlamamış bir halde kalakalmış durumdayım. Benden buraya kadar. En kötüsü ise Abşalom Abşalom!u okuyup anlayabilme şansım kalmadı gibi, zira yazarın edebi yetkinliğinin zirve noktası olan bu eser muhakkak ki Köy'den çok daha kapsamlı, karmaşık, içiçe geçmiş ağlarla örülmüş bir eser. Oralara girmem zor. En azından kendi yerimi, tarzımı, çizgimi öğrenmiş olmayı da kâr saymam gerek, çünkü benden iyi bir Faulkner okuru olmaz, ama bir okur olma sevdalısı olabilir,çünkü okuduğum bütün eserlerinde bende kalan şey çevirilerle kaybolup giden Güney dünyası, ABD güneyinde aristokrasinin çöküşü, sosyal çalkantıların ve güneylilerin yenilgilerinin kuşaklara ödettiği bedeller ya da ırkçılığın irdelenmesi değil, benim gördüğüm ve beni çok etkileyen şey zamanın yıkıcılığı, bütün karakterlerde gördüğüm gibi insanın yaşamaya yazgılı oluşu ve yaşamanın mutluluk getirmemesi, insanın yazgısının diğer insanların ve insanın içindeki kendi kötülüğüyle ilmik ilmiş dokunmuş olması ve nereye gidersek gidelim her yerde ve her mekânda zamanın en büyük efendi olduğu: var olan herşey yıkılacak ve kötüler, art niyetliler ve şeytandan yana olanlar bütün yerlilikleriyle, bütün kendine özgülükleriyle eskinin kaybolup gitmesi ve yeninin hükümdarlığının bedelini ödetiyorlar. Bütün mutsuzluklar, bütün kötülükler herkesin hep yanlış yerde, yanlış mekânda yaşamasından...aranan bir kutsal sığınak var evet, ama aradıklarından değil, arasalar da bulamayacaklarını bilen joe christmas gibi lanetlenmiş karakterler ya da popeye gibiler bütün o kendini salmışlıklarıyla bize kötümserliklerinin içinde tebessüm ediyor. İşte bu beni etkiliyor. Aynı şeyin Köy kitabında da olduğunu söylemek mümkün: arzu eden, isteyen, suç işleyen insanlar taşıdıkları lanetle mahkûm edilmişler, ve onlar Çılgın Palmiyeler'de benim için bütün Faulkner romanlarının en güzel sembolü olan o selle coşup taşmış nehrin önüne gelen her şeyi ağır ağır yıkıp yok edişi, ve sonra sanki hiç birşey olmamış gibi kendi yatağına usulca dönüşü gibiler; bu lanetin önünde yuvarlanıp tökezleyen, düşen, arzu edip isteyen, bu uğurda öldüren, öldürülen karakterler kötülüğün, istismarcılığın, yeni değerlerin kendi yatağından taşıp önüne gelen her şeyi yıkması gibi, efendisi zamana boyun eğmiş bir ur gibi, yayıldıkça yayılan hastalığın temsilcileriler. Faulkner, Köy'ü 1940'da yazmış. Kitabın orijinal adı Hamlet aslında 20-30 haneden oluşan ama içinde kilise bulunmayan yerleşim birimlerine verilen admış. Kilisenin olmaması kitapta Snopes ailesiyle temsil edilen yeni değerlerin, yani menfaat ve kötülüğün yaygınlaşmasına uygun düşmüş olmalı. Bu kitap aslında bir üçleme. Faulkner 2. kitabı "Kasaba"yı 1957'de, son kitap "Köşk" ya da "Konak"ı ise 1959'da yazıyor. Üç kitap da neredeyse yazarın bütün kitaplarının ana mekânı olan Yoknapatawpha'da geçiyor. Böyle bir yer gerçekte yok, yazarın "Sartoris" kitabıyla (3. kitabı) hayâl edip yazmaya başladığı bir yer burası. Neredeyse bütün Faulkner kitaplarında diğer kitaplarda gördüğümüz karakterlere rastlıyoruz. Snopes ailesi de az ya da çok diğer Faulkner kitaplarında var. "Köy", 4 bölümden oluşuyor: 1-Flem, 2-Eula, 3- O Uzun Yaz ve son olarak 4- Köylüler. Kitabın tamamı Snopes ailesinin Frenchman's Bend denen yere yerleşmesini anlatıyor. Bu aile yavaş yavaş bu mekânı ele geçirecek ve zenginleşecek, gücü ele alacaktır. Tabii böyle yazınca sanki okuduğumuz buymuş gibi düşünüyoruz, ancak böyle değil. Faulkner için olayların kendisi değil, onların zihne bıraktığı izler, bir yere işaret etmeyen bütün işaretlerle dolu bir mekânda, zamanda yani salınarak akması önemli görünüyor. Bu yüzden bütün bu izleri, işaretleri okumak, kavramak için sağlam bir okuma yapmak şart. İlk bölümde ne olup bittiğini anlamak kolay diyemem. Eula bölümü en rahat okunan bölüm kesinlikle, çünkü klasik anlatı yapısına benzeyen tek bölüm neredeyse burası. Ben kendi adıma kitaba baktığımda olaylar değil, ama çok etkileyici karakterler ve ruhsal dünyalar görüyorum: Eula'ya tutulan öğretmen Labove; soğuk ve kurnaz Eula; herhalde başka hiç bir kitapta böylesine uzun, böylesine şiirsel bir dille okuyamayacağımız aşkıyla zekâ geriliğinden muzdarip Ike Snopes'un Houston'ın ineğine duyduğu hakiki, gerçek aşk; kitabın en etkileyici hikâyesi olan Houston karakterleri Faulkner'ın kaleminin tadını almamızı sağlıyor. Kitapla ilgili bir çok yorum, inceleme okudum, ama kitabın önsözünde çevirmen Deniz Ilgaz'ın yazdıklarının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Yazısının son kısmında şöyle söylüyor Ilgaz: "... Büyük bir ailenin yaygın ve çeşitli yorumlara açık yaşam öyküsünü dile getiren üç romanlık üçlemede ise Faulkner'ın çok ilginç bulduğu, insana özgü bir tutku ile iyiden iyiye uğraştığı görülür. Bu tutku, okuyucunun okuduğu şeyde hep bir öykü, bir anlam, bir değer yargısı bulma çabasıdır. Faulkner, zaman zaman alaya alacak kadar ilginç bulduğu bu tutku yoluyla ulaşılan hazzın, yalnızca asıl bilgiyi gizlemek ya da geciktirmekle tattırılamayacağını, bu eksik bilginin verilmediği bilincini sürekli ve etkili bir biçimde okuyucuya hissettirmenin de romanda kendi başına bir etken olabileceğini keşfetmiş bir yazardı. Faulkner okuyucusunu bir maraton koşucusu gibi soluk soluğa bırakan öge, işte bu her adımda romandan sökülüp alınan gizemin tam doygunluğunu tatmışken bunun daha da huzursuz edici gizemler pahasına elde edilmiş olduğunu birdenbire anlamış olmasının sonucudur. Gerçek yaşamda olup biten her şeyi aynı anda ve bir solukta anlatabilmenin, bütün olanlardan tek bir anlam çıkarabilmenin güçlüğü gibi, Faulkner romanlarını okurken de bir hipotez kurabileceğimiz ayrıntıları seçip birbirine bağlama çabasının güçlüğü içinde buluruz kendimizi. İster istemez boşlukları kendi değer yargılarımıza göre doldururuz. Hipotezlerimizi sürekli yenileriz. Kısacası, yaşarız." William Faulkner'ın bu romanını gerçek, sağlam edebiyat okurlarına şapkamı çıkararak mutlaka öneriyorum... Şimdiden iyi okumalar. (CemCBG)
Köy PDF indirme linki var mı?
William Faulkner - Köy kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Köy PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı William Faulkner Kimdir?
Amerikan Modernist yazarların babası sayılan Faulkner, rakip gördüğü Ernest Hemingway'den farklı olarak, uzun ve karmaşık anlatımları benimsemiştir. Uyguladığı teknikler arasında bilinç akışı tekniği ve çoğul anlatı (multiple narration) teknikleri bulunur. 1930'larda Avrupa'daki deneysel geleneği izleyen ilk Amerikan yazarıdır.
25 Eylül 1897'de Mississippi'de doğan Faulkner, buradaki Güney geleneğinden oldukça etkilendiği bir çocukluk geçirdi. Daha sonra hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği Oxford'daki Lafayette kasabasına taşındılar. Eserlerinde bahsettiği "Jefferson" Oxford'u, "Yoknapatawpha kasabası" ise Lafayette'i temsil eder. Büyük-büyük babası William Clark Falkner Konfederasyon ordusunda görev yapmış, tren yolu yaptırmış ve adını Tippah kasabası yakınındaki Falkner şehrine verdirmiş Mississippi'nin önemli karakterlerinden biridir. Aile soyadları Falkner olmasına rağmen, büyük ihtimalle görevli memurun hatası sonucu Faulkner olmuştur. Liseyi terkettikten sonra bir işte tutunamayıp "wastrel" (defolu mal) olarak anılmaya başlanmıştır. 1918'de, iki ailenin Faulkner'ın ev geçindiremeyeceğine karar verip ayırdıkları nişanlısı Estella Oldham'ın zengin ve yaşlıca olan Cornell Franklin'le evlenip Çin'e yerleşmesiyle büyük bir üzüntü yaşamış ve Yale öğrencisi olan Oxford'dan arkadaşı Phil Stone'un yanına, New Haven'a gitmiştir. Burada katiplik yapmış, Phil Stone'un onun için hazırladığı okuma programıyla klasikleri ve çağdaş yazarları okumuş, bu sayede Melville, Cervantes, Dostoyevski ve Conrad'ın eserlerine büyük hayranlığı oluşmuştur.
Daha sonra Toronto'da yardımcı pilotluk yapıp Oxford'a geri dönen yazar bu sefer Mississippi Üniversitesi'ne girmiş, burada "Marionettes" adlı bir grup kurup aynı adı taşıyan bir oyun yazmaya çalışmış fakat başaramamış ve 1921'de okulu bırakıp New York'a gitmiştir. Burada bir kitapçıda çalışmış ve Sheerwood Anderson'ın ileride eşi olacak olan Elizabeth Prall'la tanışıp arkadaşlık kurmuştur. Aynı yılın Aralık ayında Oxford'a geri dönmüş ve bu sefer de üniversitede postane müdürü olarak çalışmaya başlamıştır. 1924'de The Marble Faun(Mermer Tanrıça) adlı şiir kitabını basmıştır.
1925'de New Orleans'a gidip arkadaşı olan Elizabeth Prall sayesinde Sherwood Anderson'ın "çırağı" olmuş ve onun yönlendirmeleriyle Birinci Dünya Savaşı sonunda entellektüellerde ve toplumda görülen sıkıntı ve büyük üzüntüyü benimseyip, yine Anderson'ın yönlendirmesiyle 1926'da Soldier's Pay'i yazmıştır.
1929'a dek olan yazılarında şeytani özellikler taşıyan karanlık kötü kadın karakterler görülürken, 1928'de Estella'nın boşanıp dönmesi ve William Faulkner'ın onunla evlenmesiyle bu kadın modeli değişmiştir. 1929'da Sartoris'i yazmıştır. Bu eserinin önemli özelliği, Faulkner'ın ünlü Yoknapatawpha kasabası sembolünü ilk kullandığı kitabı olmasıdır. Aynı yıl ünlü eseri The Sound and the Fury'yi (Ses ve Öfke) yazmış ve büyük bir başarı kazanmıştır. 1930'da ise As I Lay Dying'de (Döşeğimde Ölürken) 40 mil ötedeki Jefferson'a gömülmek istediğini söyleyen Addie Bundren'in cenazesinin ailesi tarafında buraya götürülmesi anlatılır.
Paraya sıkıştığı bir dönemde, sırf satış yapması için 1931'de yayımlanan Sanctuary'yi (Kutsal Sığınak) yazar fakat beklediği kadar büyük satışı sağlayamaz. Daha sonra devam eden maddi sıkıntıları yüzünden ara ara Hollywood'da senaryo yazarlığı yapar. 1932'de ise Light in August'u (Ağustos Işığı) yazar. Bu eserde, Lena Grave, Joe Christmas ve Peder Hightower'ın geçmişe saptantılı hikayeleri birçok anlatıcı kullanılarak anlatılır. 1936'da Absalom! Absalom!'u yazar.
Faulkner eserlerinde genel olarak Güney kültürünün çöküşü ve bozuluşunu, ve aile sevgisi ve gururunun yok oluşunu ele alır.
1949 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandıktan sonra, 1955'de Pulitzer Ödülü'nü alan Faulkner, 1962'de bir kalp krizi sonucu ölmüştür.
William Faulkner Kitapları - Eserleri
- Ses ve Öfke
- Döşeğimde Ölürken
- Kutsal Sığınak
- Ağustos Işığı
- Dilek Ağacı
- Abşalom, Abşalom!
- Çılgın Palmiyeler
- Yenilmeyenler
- Ayı
- Emily’ye Bir Gül
- Duman
- Kurtar Halkımı Musa
- Köy
- O Akşam Güneşi
- Mektuplar
- Aşk ve Ölüm
- Sartoris
- Kırmızı Yapraklar
- Doktor Martino
- Mayday
- Intruder in the Dust
- Kurtar Halkımı Musa
- Ağustos Işığı
- Seçilmiş Eserleri
- The Mansion
- Pylon
- These 13
William Faulkner Alıntıları - Sözleri
- Daha ileri bir yaşta olsaydı, çocuk buna dikkat eder, neden daha büyük bir ateş yakmadığını anlamaya çalışırdı- yalnızca savaştaki savurganlığı ve yıkımı görmekle kalmayıp kanında kendisinin olmayan nesneleri hoyratça harcama eğilimi de taşıyan bir adam, neden önüne çıkan her şeyi yakmıyordu ki? (Emily’ye Bir Gül)
- Ben Tanrıyı hep bir adam gibi düşledim dedi kadın. (Kutsal Sığınak)
- ve çoktandır öğrenmişki insan özgür olamaz ve olsa da buna dayanamaz. (Ayı)
- Haksızlık yapılırken oturup bakamam. (Kutsal Sığınak)
- Yaşlı insanlar için tüm geçmiş, matematiksel bir düzen içinde gitgide uzaklaşan bir yol değil,en çetin kışlardan bile pek etkilenmeyen ve şimdi artık kendilerinden son on yılın darboğazıyla ayrılmış bulunan koskoca bir çayırlıktır. (Emily’ye Bir Gül)
- Onun gölgesi bende olsa ben de kendi gölgemden korkardım. (Kutsal Sığınak)
- ... hayat her zaman sen tüm olanakları yaşayıp tüketmeden önce biter. Ve bütün bunlar bir yerlerde var olmayı sürmeli, bütün bunlar yalnızca bir yana atılmak için icat edilmiş, yaratılmış olamaz. (Kurtar Halkımı Musa)
- Ben, insanın son bulacağını kabul etmiyorum. Dayanacağını düşünerek, insanın ölümsüz olduğunu söylemek kolaydır. (Kırmızı Yapraklar)
- Çünkü bir insan yüreğinin tarihindeki, birbiriyle çelişen giderek birbirini çürüten olayların sanat yoluyla bir düzene sokulup perçinleştirilmesi, böylelikle gerçeğe benzer, inanılır bir duruma getirilebilmesi ancak ve ancak yazında olur. (Duman)
- “Bir şeyi yapmaktan korktuğun zaman yaşadığını bilirsin “ dedi. (Emily’ye Bir Gül)
- "Çünkü bir insan her zaman şimdi çektiği sıkıntılardan çok ileride çekebileceği sıkıntılardan korkar. Bir değişikliği göze alamaz da, alışık olduğu sıkıntılarına dört elle sarılır. Evet. Çoğu adam yaşayan insanlardan nasıl kaçıp kurtulmak istediğini anlatır. Ama ölü insanlardır zarar veren. Sessizce bir yerlerde yatıp onu yakalamaya çalışmayan ölülerdir, kaçamadığı." (Ağustos Işığı)
- Benim kızdığım bir şey varsa, o da namussuzca ikiyüzlülük. (Ses ve Öfke)
- ...toprak, insanlar ancak ona karşı doğru davranırlarsa, üstünde yaşamalarına, onu kullanmalarına, ondan yararlanmaIarına izin verir, öyle davranmazlarsa, tıpkı pirelerinden kurtulmak isteyen 1köpek gibi, silkelenip onları sırtından atarmış... (Yenilmeyenler)
- Aynı anda birden fazla erkekle oynaşmaya kalkan kadın budalanın biridir. Erkekler derttir. Ne diye derdini ikiye katlasın ki insan? (Kutsal Sığınak)
- "Günaydın. "Biz Dilek Ağacı'nı arıyoruz," dedi kızıl saçlı oğlan. "Çok uzaklarda," diye yanıtladı yaşlı adam. Ciddi ciddi başını salladı. "Onu bulabileceğinizi hiç sanmam." (Dilek Ağacı)
- Sen beyazları anlamıyorsun. Çocuk gibidir bu adamlar, dikkatli davranman gerekir, çünkü bir adım sonra me yapacaklarını asla bilemezsin. (Emily’ye Bir Gül)
- Çünkü şimdiye kadar hiçbir savaş kazanılmamıştır demişti.Dahası savaşılmamıştır bile. Savaş alanı insanların delilikleri ile umutsuzluklarını ortaya çıkarır ve zafer felsefecilerle budalaların hayalidir. (Ses ve Öfke)
- ... yaşamla edebiyat arasında derin bir uçurum bulunduğunu anladım - anladım ki, hayatı her yönüyle yaşayabilenler, yaşıyor; yaşayamayıp da bunun açısını içlerinde yeterince derinden duyanlar, yazar oluyorlar. (Yenilmeyenler)
- Sevgili Bama Hala , kitabımı beyaz adamlar basacak artık. Harcourt &Brace A.Ş beni Liveright' dan satın aldı. Burası çok daha iyi. Kitap Şubatta çıkacak. Ayrıca şimdiye kadar okuduğum en korkunç kitap. (Mektuplar)
- Çünkü insan daha önce çektiği acılardan hep bir parça korkar. (Çılgın Palmiyeler)