diorex
sampiyon

Küçük Bahçe - Çetin Altan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Küçük Bahçe kimin eseri? Küçük Bahçe kitabının yazarı kimdir? Küçük Bahçe konusu ve anafikri nedir? Küçük Bahçe kitabı ne anlatıyor? Küçük Bahçe kitabının yazarı Çetin Altan kimdir? İşte Küçük Bahçe kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.03.2022 02:00
Küçük Bahçe - Çetin Altan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Çetin Altan

Yayın Evi: İnkılap Kitabevi

İSBN: 9789751013521

Sayfa Sayısı: 214

Küçük Bahçe Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Küçük Bahçe", Çetin Altan'ın öteki romanları gibi, modern roman türünün ilginç bir örneği...

Bilinen insanı bilinen roman çerçevesi içinde değil, bilinmeyen insanı alışılmamış bir anlatım örgüsünde yansıtmaya çalışıyor; hem de anti-romanın bilinçli olarak karşı çıktığı sürükleyicilik öğesini rafa kaldırmadan...

Ve / ayrıca beş dakikalık bir zaman parçasından bir roman çıkarma cesaretini de yüklenerek...(İç Kapak)

"...Büyük Türk yazarı, kişiyi kendi kendini yok etmeye götüren bunalım olgusunun en ince ayrıntılarına kadar mekanizmasını sergiliyor..."

-Quotidien de Paris-(Arka Kapak'tan)

Küçük Bahçe Alıntıları - Sözleri

  • Burjuvalar bozuyor aşkı..
  • -Biliyor musun şimdi ona ne yapacağız, dedi. -Ne yapacağız? -Taş gibi bir yalnızlığa mahkûm edeceğiz,
  • Bütün anneler babalar, okula giden oğullarına ders çalışmanın kız peşinde koşmaktan çok daha önemli olduğunu söylerler. Nedense gaddarca yalan söylerler...
  • hiç çıkamayacağı bir kuyuya düşmüş gibiydi. Yaşıyor muydu, yaşamıyor muydu?
  • Burjuvalar bozuyor aşkı...
  • Üç yüz yıllık bir geçmişten bakınca, kim kimin devamıydı, bilen yoktu. Üç yıl sonra da bilen olmayacaktı. Bu ölçüler içinde herkes biraz piçken, piç doğurmaktan yahut piç doğmuş olmaktan korkmak anlamsız duruyordu.
  • Yaşamı değişmeyecekti. Yaşamını değiştirecek hiçbir şey olmayacaktı. Ne bir başarı, ne bir aşk, ne bir heyecan, ne bir davet, ne bir merhaba...
  • Bir türlü özünü kavrayamadığı birçok şeyler oluyordu dünyada.
  • Aslında kimse kim olduğunu bilmiyor. Bir şey olduğuna inanıp yaşamaya çalışıyor...
  • “Bir türlü özünü kavrayamadığı bir çok şeyler oluyordu dünya da.”
  • İşte şimdiye dek kimsenin açıklamadığı ve bundan sonra da açıklayamayacağı bir soru... Sanki sevişme Tanrı katına aykırı bir işmiş gibi...
  • Bari bir telefon gelseydi, yahut bir mektup ve bir şeyler değişseydi... Bir yaşam boyu beklemişti böyle bir telefonla mektubu, bir şeyleri değiştirecek bir telefonla bir mektup...
  • Sorun belirli bir kompozisyonun bilincine sahipken onun istemlerini özgürce yerine getirememekti... Örneğin düşündüklerini söyleyememek, belirli bir çalışma ortamı bulamamak, acıkınca karnını doyuramamak, arzulanınca sevişememekti.
  • İnsanlar isteseler de sağlayamayacakları sonuçları, önem vermedikleri için benimsemiyorlarmış gibi görünmek oyununda kendilerini avutmaya çalışırlar...

Küçük Bahçe İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitap bay X i anlatıyor. Bay x ise herkes olabilir. Bakış açısı, yaklaşımı güzel ancak Çetin Altan'ın diğer kitapları kadar akıcı gelmedi bana. Sonlara doğru daha akıcı olsada başlarda kopuk kopuktu. Yine de okunmaya değer bir kitap olduğunu düşünüyorum. (Hakan Çakmak)

Çetin Altan'ın hayatının zor günlerini kurgusal olarak anlattığı romanlarından biri. Asıl karakter Bay X'in hapishaneden çıktıktan sonra, küçük bahçede bir şezlongda oturarak, hayal ettiği yaşamlara girip çıkar, ama gerçekte bunların hiçbirini yaşamaz. Her hayalden sonra yine kendini şezlongda oturur bulur X. Kendini bir boşluğa ışınlanmış olarak gören X, kendisinin yapayalnız hisseder ve bu hayata ait görmez. Aslında burda X, Çetin Altan'ın bizzat kendisidir. Her zaman X'ler de vardır çevremizde ama biz farketmeyiz X'leri. Çünkü romandaki gibi farketmemiz istenmez yalnızlaştırılıp, yok edilmeye çalışırlar. X ise sorar "Neredeydiniz arkadaşlar?" https://www.youtube.com/watch?v=UixfFXfx9_o '' - Neredeydiniz hocam? Arkadaşlar nerede? Bütün o koşuşturmalar, o eylem planları, paylaştığımız her şey nerede? Bir şeyler söyleyin hocam. O kalabalıklara ne oldu? O meydanlara sığmayan kalabalıklara, üç beş kişiden bahsetmiyorum. Mümkün mü yüz binlerin aynı anda unutması her şeyi? - Kimi adını değiştirdi, kimi yüzünü. Hatta kalbini bile değiştirenler oldu Ali. Kimi kayboldu, senin gibi derinlere düşmeseler de...'' Sahi, o kalabalıklara ne oldu? Bu arada kitap 1977'de yazılmış, ben Özgür Yayınları tarafından basılmış 2. Baskısından okudum 1984 basımı, benden daha eski olan kitaplara bayılıyorum. Şuan telif hakları İnkılap Yayınevinde diye biliyorum ama yeni baskılarını yapmıyorlar galiba ki hiçbir yerde bulamıyorum, kitap siteleri dahil. (Salih)

İlk okuduğum, bana okumayı sevdiren kitaplardan biri. Bu kitabı okuduktan sonra hemen gidip bulabildiğim tüm Çetin Altan kitaplarını almıştım ama hiçbiri Küçük Bahçe'nin tadını vermemişti. Tavsiye ederim. (Zehra Mert)

Küçük Bahçe PDF indirme linki var mı?

Çetin Altan - Küçük Bahçe kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Küçük Bahçe PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Çetin Altan Kimdir?

Çetin Altan (d. 22 Haziran 1927, İstanbul ö.22 Ekim 2015, İstanbul), Türk yazar, gazeteci, köşe yazarı, oyun yazarı ve eski milletvekilidir. 22 Haziran 1927'de İstanbul'da doğdu. Dedesinin babası Kırım'dan göç eden arabacı Ahmet Qıpçaqskiy, dedesi Tatar Hasan Paşa idi. Babası hukukçu Halit bey, annesi Nurhayat hanımdır. Galatasaray Lisesi'ni, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1943-1944'de Çınaraltı, Varlık, İstanbul ve Kaynak'da şiirleri ve düz yazıları çıktı. İlk kitabı Üçüncü Mevki 1946'da yayınlandı. Ulus gazetesinde muhabir olarak başladığı gazeteciliğe Hür Ses'de fıkra yazarlığı ile devam etti. Daha sonra Halkçı, Tan, Akşam, Milliyet, Yeni Ortam, Hürriyet, Güneş gazetelerinde ve Çarşaf dergisinde köşe yazıları yazdı. 1959 yılında Abdi İpekçi'nin teklifi üzerine Peyami Safa'nın (1899 - 1961) yerine Milliyet gazetesinde yazmaya başlamıştır. Daha sonra Devrim, Akşam, Hürriyet, Güneş, Sabah, Milliyet gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Dünyanın en çok köşe yazısı yazmış yazarlarındandır. Çetin Altan 1965-1969 arasında Türkiye İşçi Partisi'nden milletvekilliği yaptı. Önce dokunulmazlığı kaldırılan, sonra da iade edilen ilk milletvekilidir. Bu dönemdeki anılarını "Ben Milletvekiliyken" adıyla kitaplaştırdı. 1960'lı ve 1970'li yıllardaki köşeyazıları, Taş, Sömürücülerle Savaş, Suçlanan Yazılar, 'Kahrolsun Komünizm' Diye Diye, Onlar Uyanırken, Kopuk Kopuk, Geçip Giderken, Gölgelerin Gölgesi, Şeytanın Aynaları, Bir Yumak İnsan (1978 Türk Dil Kurumu Ödülü), Nar Çekirdekleri adlı kitaplarda toplandı. Bu yıllarda gerçekleşen 27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 askeri darbelerini destekledi. 9 Mart 1971 darbe teşebbüsünü destekleyen "Devrim" gazetesi mensubu olduğu gerekçesiyle, bu "Milli Demokratik Devrim" darbesi planlarına karşı çıkan zamanın 1. Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün tarafından tutuklanarak sorguya çekildi. Altan'ın dört romanı vardır: Büyük Gözaltı (1973 Orhan Kemal Ödülü), Bir Avuç Gökyüzü, Viski ve Küçük Bahçe. Dördü de Fransızcaya çevrilen bu eserlerden Büyük Gözaltı İsveçce, Yunanca, Bulgarca ve İspanyolca; Bir Avuç Gökyüzü ise İspanyolca ve Romence dillerinde yayınlandı. Büyük Gözaltı Fransız liselerinde seçmeli ders kitabı olarak okutuldu. Yazarın tümü oynanmış oyunlarından basılı olanlar; Çemberler, Mor Defter, Suçlular, Dilekçe ve Tahtaravalli, basılmamış olanlar ise, Beybaba, Yedinci Köpek, Islıkçı ve Telefon Kimin İçin Çalıyor'dur. Kavak Yelleri ve Kasırgalar'da çocukluk anılarını anlatan Altan'ın Aşk Sanat ve Servet ve Atatürk'ün Sosyal Görüşleri adlı iki incelemesi vardır. Rıza Bey'in Polisiye Öyküleri ile Türk yazınında pek az denenmiş olan polisiye türünde eser veren yazar Zurnada Peşrev Olmaz'da mizahi yazılarını topladı. 2027 Yılının Anıları ise onun fütürist bir çalışmasıdır. Çok yönlü bir yazar olan Altan'ın gezi yazıları Al İşte İstanbul ve Bir Uçtan Bir Uca adlarıyla yayınlandı. Tarihinin Saklanan Yüzü ise onun Osmanlı tarihi üzerine yaptığı bir araştırmadır. Tüm yapıtlarından örneklerin toplandığı "Seçmeler" 1992'de yayımlandı. 1997'de Seçmeler genişletilerek Dünyada Bırakılmış Mektuplar adıyla tekrarlandı. Son 15 yılın günlük gazete yazıları da Şeytanın Gör Dediği kitabıyla okuyucuya ulaştı. Yazar son olarak çocuklar için özel bir yapıtı gerçekleştirdi, Alfabe. Elli yıllık yazı yaşamında yazılarından ötürü pek çok kez mahkemeye verilen Altan hakkında ağır cezada 300'den fazla dava açıldı. 1972 yılında gözaltı süresi 24 saat olmasına karşın 15 gün gözaltında tutuldu. Üç kez tutuklandı, iki kez mahkûm oldu ve iki yıl cezaevinde yattı. Son olarak hakkında 159. Maddeye dayanılarak açılan davada tek celsede beraat etti. Çetin Altan köşe yazılarına Milliyet gazetesinde devam ediyor. Oğulları Ahmet Altan ve Mehmet Altan’dır. Kızı Zeynep Bakan'dır. Hayat hikâyesi, 1998 yılında eşi Solmaz Kâmuran tarafından İpek Böceği Cinayeti adlı kitapta kaleme alınmıştır.

Çetin Altan Kitapları - Eserleri

  • Bir Avuç Gökyüzü
  • Büyük Gözaltı
  • Viski
  • Tarihin Saklanan Yüzü
  • Rıza Bey'in Polisiye Öyküleri
  • Ben Milletvekili İken
  • Küçük Bahçe
  • Şeytanın Gör Dediği
  • Kadın, Işık ve Ateş
  • Zurnada Peşrev Olmaz
  • Gölgelerin Gölgesi
  • Onlar Uyanırken
  • Bir Yumak İnsan
  • Kavak Yelleri ve Kasırgalar
  • Yeryüzü Tanrıçaları
  • Kullar ve Sultanlar
  • Kahrolsun Komünizm Diye Diye Globalleşme
  • Nar Çekirdekleri
  • Kral Öldü Yaşasın Kral 2027 Yılının Anıları
  • Kopuk Kopuk
  • Aşk, Sanat ve Servet
  • Kalem Bahçelerinden Yedi Hayat
  • 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10
  • İyi Ki Şu Köyceğiz Var
  • Geçip Giderken
  • Atatürk'ün Sosyal Görüşleri
  • Dünyada Bırakılmış Mektuplar
  • Enseyi Karartmayın
  • Uçuk
  • 2027 Yılının Anıları
  • Şeytanın Aynaları
  • Öldürülmüş Şehzadeler ve Devrilmiş Padişahlar
  • Trapez
  • Suçlanan Yazılar
  • Sömürücülerle Savaş
  • Bir Yumak İnsan
  • Bir Uçtan Bir Uca / Al İşte İstanbul (2 Kitap)
  • Çemberler
  • Suçlular
  • Alfabe
  • Tarihin Saklanan Yüzü
  • Toplu Oyunları 1
  • Bütün Tiyatro Eserleri

Çetin Altan Alıntıları - Sözleri

  • Tarihi genellikle bir tiyatro sahnesine benzetirler. Aktörlerinin, aktrislerinin, figüranlarının, sonunun ne olduğunu kendilerinin de bilmedikleri bir oyunu oynadıktan sonra kaybolup gittikleri bir tiyatro sahnesine... (Tarihin Saklanan Yüzü)
  • İran-Irak savaşında yüz binler ölürken Salvador Dali'nin tablolarıyla ilgilenmeyi anlamsız mı buluyorsunuz; yoksa Salvador Dali'nin tablolarıyla ilgilenmek dururken, böyle bir savaşın sürdürüp götürülmesini mi? (Uçuk)
  • Devletin temeline dinamit koymak ne demektir. Maydanoz ortada dururken, kalkıp nane yemektir. (Zurnada Peşrev Olmaz)
  • Sorun belirli bir kompozisyonun bilincine sahipken onun istemlerini özgürce yerine getirememekti... Örneğin düşündüklerini söyleyememek, belirli bir çalışma ortamı bulamamak, acıkınca karnını doyuramamak, arzulanınca sevişememekti. (Küçük Bahçe)
  • Zaten onlar için yaşam göğüslemesi gereken bir can sıkıntısından ibaretti ... (Kavak Yelleri ve Kasırgalar)
  • Doluverdi gözlerim, bir hıçkırıkla göğsüm kabardı indi. Birisine sarılarak, başımı göğsüne bastıra bastıra ağlamak istiyordum. Ama başımı bastırarak ağlayacağım bir göğüs yoktu. Uzayda yerçekimsiz kalmış gibiydim. (Büyük Gözaltı)

  • Yalnız söz aramızda ben vaktiyle okullarda derslere çalışıp sınıfları sonuna dek geçtim ama yaşamın ne zorluğunu yenebildim, ne katılığını, ne de acımasızlığını. Boyuna işsiz kaldım, borç harç içinde yaşadım, mahkemelerden de başımı alamadım.. Anlaşılan babam pek iyi öğretememiş bana yaşamın ne olduğunu. Yaşamın ne olduğunu iyi öğrenemediğim için de yaşamla aramda bir uyum sağlayamadım. Yahut belki de zekâm, enerjim, kültür donatımım ve kavrama hızım yeterli değildi. Olsun ben yine de yaşamın ne olduğunu anlatıp duruyorum bizim çocuklara. Sıkıla patlaya nezaketen dinliyorlar.. (Zurnada Peşrev Olmaz)
  • Biliyorum en kolayı uydurmaktır yazarlıkta (Kopuk Kopuk)
  • Yaşasın vatan, yaşasın hürriyet, yaşasın lider! Böyle büyük davalar uğruna bizim gibilerin harcanmasından ne çıkar. Parti kazanacak, lider kazanacak ya. Yeter bu kadarı. Bir hayat hiçbir şey değildir. Amaaa hiçbir şey de bir hayat değildir. (Trapez)
  • Fevzi Çakmak da, bizim Göztepe'deki köşkün sokağında, eskiden Cemal Paşa'ya ait olan köşkte oturuyordu. Arnavut kaldırımı olan sokağın, sadece onun köşk kapısına kadar olan bölümü asfaltlanmış olduğu için, bunu dedemin ölmüş olmasına bağlıyor, -Dedem sağ olsa, asfalt bizim bahçe kapısının önünden de geçerdi, diyordum. Aynı sokakta oturan iki paşadan biri öldüğü için, asfalt sağ kalanın önüne kadar yapılmıştı. Bu görüşümü annem de paylaşıyordu, babam ise merhum kayınpederi yanında kendi öneminin küçümsenmesini tam benimseyemediğinden, -Belediye reisiyle konuştum, asfalt tamamlanacak, diyordu... ... ... Oysa asfalt ancak yirmi yıl sonra tamamlandı. Mareşal de, babam da öldükten sonra... (Kavak Yelleri ve Kasırgalar)
  • Ege köylerindeki kahvelere de,henüz kadın değilse bile,bilardo girmeye başladı. (Kral Öldü Yaşasın Kral 2027 Yılının Anıları)
  • "İnsan gücünü aşan ve sonu gelmeyen görünmez trajedilerin zincirlerini kuşaktan kuşağa boyunlarında taşıyıp, sessiz sedasız kahırlar zakkumunda eriyen kadınlar.." (Kadın, Işık ve Ateş)
  • Elektrik yoktu o zamanlar. Anne diye bir kadın dolaşırdı evin içinde, babaanne diye bir ihtiyar, baba diye bir adam, bir de Sadakat diye bir evlatlık... (Büyük Gözaltı)

  • Yedi milyon yıl önce ilk insan, dört ayak yürümekten vaz geçip iki ayağı üstüne kalktığı zaman, doğayla tersliğe düşmüş. Ayağa kalkan dişilerin de üretim organları yukarı çekilip daraldığından, yüz binlerce yıl boyunca ölüp gitmişler doğum yaparken.. Ve sonra ayağa kalkan dişilerin doğurma sürelerinde yavaş yavaş bir kısalma olmuş. Örneğin daha önceleri bir yıl olan gebelik on bir aya; on bir ay on aya; on ay dokuz aya inmiş. Yani dişiler bir savunma refleksiyle ,erken doğuma yönlenmişler. Ancak vaktinden erken doğan bebekler doğar doğmaz yürüyüp koşup kendi kendilerini yetiştirme olanağından yoksun kaldıkları için, çaresiz anneleri ,daha çok sahip çıkmaya ve bakmaya başlamış onlara.. Ne var ki, erken doğum yapan dişinin, güçsüz doğan bebeğine bakma zorunluluğu, bu kez de dişinin avlanmaya gitmesini engellemiş. Ve dişi bir erkeğe muhtaç olmuş... Erkeği kendine bağlı tutup karnını doyura bilmek için de ,başlamış kendini her an sevişmeye hazır tutmaya.. O yüzden de yılın her gününde sevişmeye hazır olan tek dişi, insanın dişisi. (Enseyi Karartmayın)
  • 'Varlıklı olmak' da bazen aradığını bulmaya yetmez, 'var olmak' için sıradanlığın dışına çıkmayı göze almak da... (Aşk, Sanat ve Servet)
  • "Bütün nesiller yanımdan kahkahalar ve şarkılarla geçip gidiyor ve ben dünyanın nimetlerine hâlâ bir dilenci gözüyle kenardan bakıp durmaktayım. Komadı gitti bu devlet bizi adem yerine." Ahmet Haşim (Kalem Bahçelerinden Yedi Hayat)
  • Payesiz insanları, toplumun verdiği maskeleri yere çalmış insanları severim ben.Kadın kadındır, erkek erkek ve kimse polis,avukat ve doktor değildir. (Toplu Oyunları 1)
  • Sonra iki elimi pantolonumun cebine sokup bütün şarkıları deneseydim ıslıkla aya karşı..Dünyevi şeyler uğramasaydı semtime. (Geçip Giderken)
  • Yumurtam olsun rafa Bütçeyi kaldır rafa Avucunu yala dur Sende varken bu kafa. (Zurnada Peşrev Olmaz)
  • Mektup alırsın, her taraf gül gülistan Derken cenaze geçer, her taraf zindan Mümkün olsa da insan, her zaman gülebilse. Olmasa her neşenin sonunda hüzün. Acısı da tatlısı da ömrümüzün Çok pahalıya oturur üstümüze. Cahit Sıtkı Tarancı (Dünyada Bırakılmış Mektuplar)

Yorum Yaz