Kumru ile Kumru - Tahsin Yücel Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kumru ile Kumru kimin eseri? Kumru ile Kumru kitabının yazarı kimdir? Kumru ile Kumru konusu ve anafikri nedir? Kumru ile Kumru kitabı ne anlatıyor? Kumru ile Kumru kitabının yazarı Tahsin Yücel kimdir? İşte Kumru ile Kumru kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Tahsin Yücel
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750704703
Sayfa Sayısı: 312
Kumru ile Kumru Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
2002 yılında yayınladığımız Yalan adlı romanı ile büyük ilgi toplayan Tahsin Yücel, yeni romanı Kumru ile Kumru'da yine toplumumuzun aslında gözler önünde olan ama kimsenin bir türlü dile getiremediği, yüksek sesle söylemekten herkesin ürktüğü bir sorununu anlatıyor. Yaşamımıza egemen olan eşyanın, yalnızca günlük çalışma biçimimizi değil, aynı zamanda duygularımızı, düşüncelerimizi ve giderek kişiliğimizi de nasıl etkisi altına aldığı, son derece etkileyici ve inandırıcı bir dille anlatılmış Kumru ile Kumru'da. Tahsin Yücel bu anlatılması güç konuyu ustalıkla romanlaştırmış; eşya zamanla bize egemen olur. Başka pek çok konuda olduğu gibi eşya tutkusunda da televizyonun belirli bir etkisi vardır. Oysa bir yerde durup kendi kendimize sormamız gerekir: kim kumanda etmekte? Biz mi televizyonu, yoksa televizyon mu bizi?
Tahsin Yücel son romanı Yalan'da, toplumumuzda benzerlerine rastladığımız bir kahraman yaratmıştı. Yusuf Aksu, yalan üzerine kurulmuş bir itibarın sahibiydi. Bir arkadaşının dil üzerine bir teorisini onun ölümüyle birlikte sahiplenmiş, bu sayede az bulunur bir şöhretin ve itibarın sahibi olmuştu. Ama suçlu o muydu burada? Toplum 'birilerini yüceltme' hastalığının kaynağı değil miydi? Benzer bir durum Tahsin Yücel'in yeni romanı Kumru ile Kumru'da da var. Tahsin Yücel yeni romanıyla da ülkemize hiç bakılmamış açılardan bakmaya devam ediyor.
İstanbul'un denize yakın mahallelerinden birinde yaşayan bir kapıcı ailesi: İri yarı Pehlivan, sessiz ve tuhaf Kumru ve çocukları Sultan ile Hakan. Kumru, Pehlivan ile görücü usulü evlendirilmiş, büyük şehre yollanmıştır. Başta ısınamamıştır kocasına. Ama daha sonra onu sevmiş, zaten çocukları da olmuştur. Çocuklarının isimlerini İstanbul'daki akrabaları İsmail Abi (anlaşıldığına göre mafya şefidir İsmail) koymuştur. Hakan, zeki bir çocuktur, dersleri iyidir ama olup bitenleri dışardan izlemekle yetinir. Sultan'sa zıddıdır onun. Öğretmenleri onu okulda istemezler, kızcağız düpedüz aptaldır, tek yapabildiği söylenenleri tekrarlamaktır. Kapıcı dairesinde otururlar, Kumru evlere gündeliğe gidip gelmeye başlar. Gündeliğe gittiği evlerden birinde buzdolabı ile tanışır ve makineye hayran olur. Gece rüyasında onu görür. Sonunda aynı buzdolabını almaya karara verir. Taksitle alınan buzdolabı eve getirildiğinde Kumru büyük hayal kırıklığına uğrar. Dolabın içinde o kutular, şişeler, yiyecekler yoktur! Gündeliğe gittiği hanım da Kumru'yu alıp Migros'a götürür. Bundan böyle dolabın boş bırakılmaması gerektiğini, tüketilenin yerine yenisinin koyulmasının şart olduğunu anlar. Böylece sık sık Migros'a gidilmeye başlanır...
Kumru'nun değişimi böylece başlamış olur. Kocası Pehlivan da bu değişimin yükünü kaldırabilmek, hayran olduğu karısına istediği yaşamı verebilmek için İsmail Abi'nin yanında çalışmaya başlar. Sınıf atlarlar, arabaları bile olur. Kumru gördüğü her şeyi önce garipser, sonra alışmaya başlar. Bu değişim ile, önce çevrelerinde bulunan diğer kapıcıların dostluğunu yitirirler, sonra da...
Kumru ile Kumru eşyalaşmanın sonunun bulunmadığını çok çarpıcı bir dille anlatıyor. Kumru köyünden çıkıp şehirde yaşadığı halde uzun süre bu eşyalaşmanın farkında olmamıştır. Ama buzdolabı ile başlayan tutsaklık başka eşyalarla sürer. Bir ara kapıcı dairesinin bahçesine çıkan Kumru kızı Sultan'ı da yanına alarak bahçedeki nar ağacının altına gider ve 'Seni unuttuk, kusura bakma', der. Romanın en güzel, en etkileyici sahnelerinden biridir bu. Gerçekte, bugün toplumumuzda yaşanan çözülmenin açıklaması da burada gizlidir; eşyalaşma, kişiliksizleşme, Kumru'ya evini köydeki ailesini yıllarca anımsatmış olan nar ağacının unutulması ile başlamıştır...
Tahsin Yücel, şimdiye dek yapılmamış bir şey yapıyor bu romanında; Türkiye toplumunda yaşanan eşyalaşmayı anlatıyor...
Kumru ile Kumru Alıntıları - Sözleri
- Bilinmeyenin yerini bilinenin aldığını düşündüğü anda, bir bilinmeyen daha dikiliyordu karşısına.
- "Burada düşünemiyorum, yalnız anımsıyorum, bir de özlüyorum. Diyeceğim hep eskiye, hep geriye gidiyorum yavrum. Bu yüzden ölemiyorum da."
- “ama böyle oldu bu işler: namuslu olmanın yolu da namussuzluktan geçiyor: suç bizde değil.”
- Şu gök delinse de bir soluk alsam!
- Babasının kekliklerine benzetiyordu kendini, özgür yaşamak için yaratılmışken insan eline düşüp kafese kapatılmış gibi bir duygu vardı içinde.
- Şu gök delinse de bir soluk alsam!
- "Bu memlekette başımıza ne geliyorsa gerekli yerde, gerekli adama, gerekli rüşveti vermesini bilmemekten geliyor."
- ... "Ne demek istiyorsun yani, insan yalnız okula gittiği için mi okur?" "Başka ne için okusun ki? Sen evlenmişsin, kocan var, evin var, her şeyin tamam." Tuna hanım bunu hiç düşünmemişti. "Başka ne için mi?" dedi, dalıp gitti bir süre, sonra gülümsemeye başladı. "Olduğum yerden başka yerde olmak için." diye ekledi. "Evet böyle söylenebilir: Olduğum yerden başka yerde olmak için."
- Bağışla, unutup gitmişim seni…
- Şu gök delinse de bir soluk alsam
- Memleketin yarısı çöpçü de olsa çöplerinin altında boğulacaklar sonunda!
- -Neden kitap okuyorsun? -Olduğum yerden başka yerde olmak için.
- "Şu gök delinse de, bir soluk alsam!"
- “İnsan yalnız okula gittiği için mi okur?” “Başka ne için okusun ki? Sen evlenmişsin, kocan var, evin var, her şeyin tamam.” Tuna hanım bunu hiç düşünmemişti. “Başka ne için mi?” dedi, dalıp gitti bir süre, sonra gülümsemeye başladı, “Olduğum yerden başka yerde olmak için,” diye ekledi. “Evet, böyle söylenebilir: olduğum yerden başka yerde olmak için.”
- “Elinde bir uzaktan kumanda bulunsun istiyor, herkes gibi. Alacak uzaktan kumandayı eline, dünyalara kumanda ettiğini düşünecek, gerçekte uzaktan kumandanın ona kumanda ettiğini, kendisinin uzaktan kumandaya çalıştığını hiçbir zaman bilemeyecek, herkes gibi.”
Kumru ile Kumru İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Tahsin Yücel~Kumru ile Kumru 308 syf Kitabın ismi Kumru'dn önce doğan ve nüfus cüzdanı alınan ablasının ölümüyle nüfus kağıdını artık ikinci Kumru'nun kullanması ile başlar.. Aslında bu uygulama Anadoluda o kadar yaygın ki aileler ölen kişinin kaydını iptal etmez ve doğan çocukların daha önce alınan nüfus cüzdanını ismi kullanımı devam eder. Kumru çocuk gelin güzelliği dile destan İstanbul'dan Pehlivan lakaplı bir adama başlık parası ile verilmesi. Daracık bir kapı dairesinde Pehlivan ikiz çocukları Sultan ve Hakan ile İstanbul da hayata tutunuşları. Kumru hem çocuk hem anne hem yoksul hem de okuma yazması yok gündeliğe gittiği evler de ve o evlerin hanımlarından öğrendikleriyle yavaş yavaş uyku açılmakda. Köy insanı Kumru kentli yaşam karşısındaki şaşkınlığı ayak uyduruşu bir zaman sonra gündeliğe gittiği ve en sevdiği hanımlarından Tuna hanımın "buzdolabına"sevgisi hayranlığı sırf aynı buzdolabına sahip olmak için kendini hırpalayışı. Kumru ne eder eder buzdolabını alır ufacık kapıcı dairesine koca dolap getirilir ve sonra başka bir dert buzdolabının içi de Tuna hanım gibi doldurulmalıdır aksi mutsuzluk, aksi huzursuz Kumru. Bir buzdolabının içini Tuna hanım gibi varlıklı biri doldurmak da kolay değil. Daha çok gündeliğe gider Kumru buzdolabının içini Tuna hanım gibi "Migros dan doldurur başka bakkallardan da buzdolabının içini doldurmayı teklif eden Pehlivana karşı gelir aynı üründe olsa #Migros dan alınandan başka ürün buzdolabına sokmaz. "Buzdolabı"hevesi geçince "televizyon" derdi başlar Kumru'nun Pehlivan Kumru'yu mutlu etmek yıllar önce yemin verip ayrıldığı işine, karmaşık ve kanunsuz işler yapan İsmail abisinin yanında tekrar işe başlar. Kumrular böylece kapıcılık yaptıkları binada bir üst daireye taşınır İsmail abileri her türlü ihtiyaçlarını alır her eşyaları vardır Kumru artık ne o köy insanı ne o gündelikçidir. Sürekli heves ettiği aklına koyduğunun peşinden koşar koşar da okurken fark ediyorsunuz mutlu değil Kumru mutlu değil. İkizlerdn Sultan Hakan'nın aksine engelli öğrenme güçlüğü var bu karmaşanın içinde Pehlivan ve Kumrunun hatta bazen Hakan'nın dahi yüreğinde ara ara kendini gösteren aynı hızla sona eren sızı. Dupduru Türkçe herkesin kolaylıkla okuyabileceği bir kitap. İyi okumalar (Hangimizokur)
Merhaba sevgili okur, Kumru ile Kuru,Tahsin Yücel ile tanışma kitabımdı. Severek okudum. Hakkında konuşacak çok şey var ve hangisinden başlayacağımı bilemiyorum. Yazarın, bazen zorlama gibi gelse de, dil kullanımını sevdim. Kitapta yer alan toplumsal ve siyasi göndermeler, eleştiriler gayet dozunda ayarlanmıştı. Kitabın kapak tasarımı içerikle çok uyumluydu. İnsan ilişkilerinin boyutu, duruma göre şekillenmesi oldukça çarpıcıydı. Çok sürükleyiciydi. Güzeldi vesselam. Bitirdiğimde adeta Türk filmi izlemişim hissi yaşadım. Üzerine konuşacak çok şey var efenim. Hayattan beklentilerimiz ve isteklerimizin ne kadarını gerçekten istiyoruz acaba? Yoksa toplumun ve çağın gözümüze soktuklarını istediğimizi mi zannediyoruz? Bir şeye ulaşmak mıdır kıymetli olan yoksa o şeye ulaşmak için kurulan hayaller ve gösterin çaba mı? Hayat zorluklarıyla mı güzel acaba? Kumru’nun bir eşyaya olan bağladığı eleştiriyoruz ama hangimizde yok bu durum? Bazı şeyler yokken daha güzel galiba. Bunca varın ve bunca yokun arasında kısacık bir ömür yaşamaya çalışıyoruz. Meryem ebe haksız mı peki? “Şu gök delinse de bir soluk alsam!” “Var” ımızdan da “yok” umuzdan da sıyrılıp bir nefes alabilsek keşke. Okumayı düşünenler hiç tereddüt etmesin efenim. Çok akıcı bir roman sizi bekliyor.Puanım: 8/10 efenim, herkese tavsiye ederim. (Hilal)
Çok farklı bir hikayeye sahip kitap. İnanılmaz sade bir anlatım. Kitaba başladığınız an bitirme isteği duyuyorsunuz. Anadolunun bir köyünde başlayan alın yazısının eşya kültürü algısının farklı bir anlayışta olduğu istanbulda biten bir hikaye. Sonu belki daha aydınlatıcı bitme açısından daha da uzatılabilirdi ama yine de tavsiye edilir. 8/10 (ebru barin)
Kumru ile Kumru PDF indirme linki var mı?
Tahsin Yücel - Kumru ile Kumru kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kumru ile Kumru PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Tahsin Yücel Kimdir?
Hayatı Kunduracı olan Ahment Yücel'le Nuriye Münevver Hanım'ın oğludur. İlköğrenimini Elbistan Gazi Paşa İlkokulu'nda tamamladıktan sonra 1945'te İstanbul'a gelmiştir. 1953'te Galatasaray Lisesi'ni, 1960'da da İÜEF Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi.
Fakülteyi bitirdikten sonra, İstanbul'da kalmayı tercih etti ve 1969'da doktorluk, 1972'de doçentlik, 1978'de de profesörlük ünvanlarını aldı. 2000 yılında emekliliğe ayrıldı.
Tahsin Yücel, çalışmalarına öykücülükle başladı. İlk öyküsü olan ¨Dert Çok, Hemdert Yok!¨, bir derlemede (Yeni Hikâyeler 1950) yayımlandı. Daha sonraları Varlık, Seçilmiş Hikâyeler, Yeryüzü, Beraber ve Mavi gibi dergilerde öyküleri yayımlanmaya devam etti. Bu dönemlerde; kullandığı yalın dil, kullandığı modern sözcükler, Anadolu insanına yaklaşımındaki tutarlılık ve anlatımındaki ustalık dikkat çekti. Behçet Necatigil gibi isimlerden yorumlar aldı.
Uçan Daireler, Haney Yaşamalı ve Düşlerin Ölümü adlı öykü kitaplarını yayımlayarak kariyerine devam eden Yücel, bu kitaplarda kendi geçmişinden bazı öğeler kullandı. Bunları ele alırken oldukça karamsardı; ancak daha sonraları bunu dönemin akımlarından etkilenerek yaptığını belirtmiştir. Bu kitaplarla daha çok tanınmaya başladı.
1970'li yıllara gelindiğinde, öncelikle "Yaşadıktan Sonra" ve "Dönüşüm" kitaplarıyla, daha sonra da "Vatandaş ve Ben" ve "Öteki" kitaplarıyla tarzında bir değişiklik gözlemlendi; daha derin kişilikler yaratıp, ¨çevreyle¨ daha az ilgilenmeye başladı. Bu kitaplarıyla karışık yorumlar alan Yücel, kariyerine Komşular adlı kitabıyla devam etti. Bu kitabın konusu, diğerlerinden farklı olarak, insanların politika hakkındaki görüşlerinin eleştirisiydi Fethi Naci, bu kitabındaki bir öyküsünü bir başyapıt olarak değerlendirdi.
Tahsin Yücel aynı zamanda bir romancıdır. Romanları (Peygamberin Son Beş Günü, Mutfak Çıkmazı, Bıyık Söylencesi) genel anlamda, halka karşı ironik eleştiriler barındırır. Bunlardan Peygamberin Son Beş Günü fazla solcu bulunduğundan dolayı politik anlamda da eleştiriler almıştır. Öykü ve roman dışındaki eserlerine bakıldığında, Yazın, Gene Yazın ve Tartışmalar adlarında iki deneme kitabı görülür. Bunlardan ilki, genellikle kendi hayatından alıntılar içerirken, ikincisi, dilsel konuları alan polemikleri konu alır. Aynı zamanda, Türkiye'ye göstergebilimi tanıttığı çalışmaları da vardır. Yurtiçi ve yurtdışında ses getiren yazınsal incelemelerinin yanı sıra, hatrı sayılır çevirileri de vardır. Öykülerinden bazıları, İsveççe ve Fransızca'ya çevrilmiştir.
Tahsin Yücel Kitapları - Eserleri
- Kumru ile Kumru
- Gökdelen
- Peygamberin Son Beş Günü
- Yalan
- Mutfak Çıkmazı
- Bıyık Söylencesi
- Sonuncu
- Vatandaş
- Komşular
- Golyan Devrimi
- La Fontaine Masalları
- Haney Yaşamalı
- Salaklık Üstüne Deneme
- Aykırı Öyküler
- Gün Ne Günü?
- Kimim Ben?
- Anadolu Masalları
- Dil Devrimi ve Sonuçları
- Yazın, Gene Yazın
- Yazın ve Yaşam
- Kendine Doğru Yolculuk
- Yüz ve Söz
- Ben ve Öteki
- Yapısalcılık
- Göstergeler
- Eleştiri Kuramları
- Alıntılar
- Yazının Sınırları
- Tartışmalar
- Dönüşüm
- Türkçenin Kurtuluş Savaşı
- Ayna
- Görünmez Adam - Tahsin Yücel Kitabı
- Anlatı Yerlemleri
- İnsan Yazdığı Şeydir
- Uçan Daireler
- Söylemlerin İçinden
- Anadolu Masalları
- Peygamberin Son Beş Günü
- Düşlerin Ölümü
- Meyvecilik Bilgisi
- İnsanlık Güldürüsü'de Yüzler ve Bildiriler
- Yapısalcılık
Tahsin Yücel Alıntıları - Sözleri
- “ İnsanların insanlara sonradan taktıkları adların kağıt üstündeki adlardan çok daha güçlü ve çok daha uzun ömürlü olduğunu anlattı ona. Kağıt üstündeki ad kağıt üstündedir diye daha güçlü ve kapsamlı sanılırdı, ama yasal bir addı yalnızca, insanların taktığı ya da benimsediği adsa kişinin tüm yaşamıyla özdeşleşirdi. “ (Bıyık Söylencesi)
- Gül bakalım, gül gülebildiğince! Hiç çekinme, bu gülmeler ne kızdırır, ne de şaşırtır beni. Bilirim, başka türlüsü beklenmez sizlerden: her zaman, her yerde böylesiniz: olduğu gibi görmek istemezsiniz hiçbir şeyi, kendi küçük dünyanıza sığmadı mı her şeyi gülünç bulursunuz. (Vatandaş)
- “Birim dolar, kural serbest pazar olduktan sonra, İzmir’e pasaportla gitsek kıyamet mi kopardı?” denilebilir. Yakındır, ağızdan dolma dâhilerimiz oraya da gelirler. Fikir Adamı 23.8.1994 (Alıntılar)
- Yoksullukta çok yaşamıştı Divitoğlu, ama bu boşlukta yaşayamıyordu. (Mutfak Çıkmazı)
- "Türkiye özgür bir ülke, bir demokrasi cenneti," dedi: "Her şeyini satabilir, donunu bile." (Gökdelen)
- “Su, ne tadın, ne rengin, ne kokun var, anlatılamazsın, tadılırsın yalnız, anlaşılamazsın. Yaşam için zorunlu değilsin, yaşamsın. Duyularla açıklanması olanaksız bir hazla işlersin içimize. Tüm güçler de seninle birlikte varlığımıza dolar. Senin yüceliğin sonucu, yüreğimizin tüm kurumuş pınarları yeniden gürülder içimizde.” (Kimim Ben?)
- Şu gökyüzünün altında hiçbir şey yeni olmadığına göre, en iyisi okurlara "güzel ve anlamlı alıntı demetleri" sunmaktı. (Golyan Devrimi)
- “.., bir yandan, bilgi ve ölçüyü yadsımak pahasına, herkes ülke tarihini kendi paşa gönlüne göre yazmaya kalkıyor, bir yandan da belleksiz bir toplum olduğumuz söyleniyor. Bilgiye bu denli kararlı bir biçimde sırt çevirenler insanda bellek mi bırakır?” (Salaklık Üstüne Deneme)
- İnsanlar kafamı çok karıştırdı: yeryüzünde işim ne, bilemiyorum, şu yaşadığımız yaşama bir anlam veremiyorum, insanların çoğu davranışlarına akıl erdirmekte güçlük çekiyorum. (Yalan)
- Hep dönmüş kendi çevresinde, yaşamı boyunca yaptığı gibi (Peygamberin Son Beş Günü)
- “Türkiye özgür bir ülke, bir demokrasi cenneti,” dedi: “Her şeyini satabilir, donunu bile.” (Gökdelen)
- "Uçmak için kuş olmak gerekmiyor Küçük sevinçler olsun yeter" (Alıntılar)
- Hz. Ali ne güzel söylemiş ; "Kalbiniz üç şeyin evi olsun, İmanın, ümidin, aşkın... (Alıntılar)
- dilimde ve düşüncemde çağıma tutsak etme beni, ama ondan çok da uzak düşürme. (Yazın, Gene Yazın)
- Hiçbir yeni sözcük öyle bir çırpıda,TDK önerdi ya da ünlü bir yazar yazılarında kullandı diye benimsenmemiştir.Her birey kendi gereksinimlerini,kendi yönelimlerini izler bu konuda. (Dil Devrimi ve Sonuçları)
- -Neden kitap okuyorsun? -Olduğum yerden başka yerde olmak için. (Kumru ile Kumru)
- "Dünyaya gelen çocuk sayılmaz bir kalabalıktır, yaşam erkenden tek bir bireye, ortaya çıkan ve ölen kişiye indirger onu." (Mutfak Çıkmazı)
- Adına yaraşır bir romanı, bir öyküyü ya da bir şiiri bitirdiğimizde düş ve düşünce dağarcığımıza bir şeyler eklenir ister istemez, kendimize ve dünyaya ilişkin duygu ve bilgilerimize yeni öğeler eklenir. (Kimim Ben?)
- Kesintisiz bir borç benimki: Yalnızca ödenir, hiçbir zaman tükenmez. (Görünmez Adam - Tahsin Yücel Kitabı)
- Bilgiye bu denli kararlı bir biçimde sırt çevirenler insanda bellek mi bırakır ? (Salaklık Üstüne Deneme)
Editör: Nasrettin Güneş