Kur'an ve Hayat - Celaleddin Vatandaş Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kur'an ve Hayat kimin eseri? Kur'an ve Hayat kitabının yazarı kimdir? Kur'an ve Hayat konusu ve anafikri nedir? Kur'an ve Hayat kitabı ne anlatıyor? Kur'an ve Hayat PDF indirme linki var mı? Kur'an ve Hayat kitabının yazarı Celaleddin Vatandaş kimdir? İşte Kur'an ve Hayat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Celaleddin Vatandaş
Yayın Evi: Pınar
İSBN: 9789753520980
Sayfa Sayısı: 240
Kur'an ve Hayat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kur'an bazen tüccara, bazen askere, bazen yöneticiye, bazen düşküne, yoksula, zengine vs. hitap eder, durumlarını açıklar ve ne yapmaları gerektiğini bildirir. Böylelikle de bütün bir hayatı kuşatır. Bireysel ve toplumsal yönleriyle, düşünce ve uygulamalarıyla, inanç ve hayat tarzlarıyla bütün bir hayatın genel çerçevesini çizer. Dosdoğru bir inanç, ve hayat tarzının esaslarını hiç bir açık nokta bırakmadan, hiç bir çelişkiye neden olmadan, hiçbir tereddüt ve sıkıntıya sevketmeden en mükemmel tarzıyla açıklar. İnsan hayatının bütün aşamalarında yol gösterici fonksiyonunu en mükemmel tarzıyla yerine getirir.
Kur'an, tamamıyla hayatın içersindedir. Hayattan kopuk bir düşünce veya ütopyalar aleminin sözcüsü değildir. Bizzat hayatın içersinde yerini alır ve fonksiyonunu olanca açıklılığıyla ve mükemmeliğiyle yerine getirir.
Kur'an, mü'minler topluluğuna hayatlarının her anında "dosdoğru"yu bizzat hayatın içinde yer alarak canlı, pratik şekilde gösterir. Bu özelliğini ise en açık ve tartışılmaz biçimiyle Resulüllah'ın tebliğinde gözler önüne serer. Çünkü, Kur'an'ın bir insanın hayatında, hayat tarzında gerçekleştireceği inkilabın ilk muhatabı bizzat Resulüllah iolmuştur.
Kur'an, Resulüllah'ın şahsında pratiğe dönüşmüş, onun şahsında adeta bir insan olmuştur. Resulüllah ise onun hükümlerine pratiklik kazandırarak canlı bir Kur'ân olmuştur. Bundan dolayı Hz. Aişe, Resulüllah'ın ahlakını, Kur'an'ın pratiğe dönüşmesi olarak ifade eder.
Kur'an ve Hayat Alıntıları - Sözleri
- İlahi irade bir insanın şahsında, bütün insanlığın kaderine müdahale eder ve karanlıkları yarıp yok eden mutlak aydınlığı insanlara lutfeder..
- ''İslam dinini iyi bilen ve olup bitenleri araştıran herkes bilir ki bu ümmetin adet ve gelenekleri arasına gerek Bizans kültüründen ve gerekse eski İran kültüründen bir çok sözlü ve davranışa dayalı unsurlar karışmıştır.''
- Elbetteki “terk etmek” sadece “reddetmek" değildir. Hakikati duymamak için kulakları tıkamak ve yine hakikati görmemek için de örtülerin altına gizlenmek sadece parmakları kulaklara sokmak veya elbiseyi başa geçirmekle gerçekleşmez. Hakikat karşısında kulakları tikamanın, örtülerin altına gizlenmenin sayısız şekilleri vardır: Kur'an terk edilir. Hükümlerini hayattan uzaklaştırıp, sadece raflarda muhafaza edilen bir süs eşyasına dönüştürerek. Kur'an terk edilir: O'nu hayattan kovup, sadece hastalara ve ölülere okunan bir kitap kılarak. Kur’an terk edilir. O, anlaşılır olduğunu, apaçık olduğunu, öğüt olduğunu, furkan olduğunu... tekrar takrar bildirmesine rağmen, “O anlaşılmaz” veya “O'nu sadece falan anladı” deyip O’ndan uzaklaşarak. Kur'an terk edilir: Gözyaşları içerisinde, duygu seline sürüklenerek dinlenen ayetlerin bizzat hayata hitap ettiği görmemezlikten gelinerek. Kur’an terk edilir: Kur'an okunduğu zaman “Müslümanlıktan sapılacağı” sapkınlığı ile... Kur'an'a kulakları tıkamaktır: Müslüman ismine sahip olunduğu halde, Kur'an'ın bildirdiği gibi inanmamak ve yaşamamak. Kur'an'a kulakları tıkamaktır. O'nu övmekle hayır elde edildiğine inanıp, bununla yetinmek ve bunlara karşılık başkalanna göre yaşamak. Kur'an'a kulakları tıkamaktır: Hiç bir hakikate dayanmavan inanca sahip olup, o konuda Allah in ne dediğine kulak vermemek. Örtülerin altına saklanmaktır. Hak üzere olunduğu iddia edilmesine rağmen, Kur'an'dan uzak durmak. Örtülerin altına saklanmakur: Hiç bir hakikate dayanmadan yaşayıp bunu doğru kabul etmek ve “Hududullah” dikkate almamak Örtülerin altına saklanmaktır: Okul, iş, evlilik, eş, çocuk, çocukların geleceği, tatil, ev, otomobil, rütbe, makam, maaş, terfi.. devip hayatı bunlar üzerinde inşa etmeye karşılık, Kur'an'i bir tablo gibi duvara asmak veya sadece belirli gecelerde "formalite yerine gelsin” türünden okumak. Örtülerin altına saklanmaktır. Kur'an'ı kutsamayarak hayatla olan bağlarını koparmak... Örtülerin altına saklanmak ve kulaklar tikamaktır. Kur'ani okumamak ve okumaktan da israrla kaçmaya karşılık, başka kitapları okuyarak Kur'an okunduğu düşünce ve inancına sahip olmak. Örtülerin altına saklanmak ve kulakları tıkamaktır: Kur'an'ı sadece göbek üstünde taşınan, öpülüp başa konulan kutsal bir nesne haline getirmek Kör ve sağır olmaktır. Kur'ansız bir hayata sahip olmak. Kör ve sağır olmaktır. Kur'ani en üst otorite kabul etmemek, Kör ve sağır olmaktır. Kur'an'a muhalif seylere sahip olmak ve bunları Kur'an'dan zannetmek....
- "İdrakimi gideren, benden aşağısını bana güldüren bir şeyi içmem...."
- Eğer islam'ın, insanların ona dahil olmasını engelleyecek olumsuz bir özelliğini tesbit edebilirlerse, iş kendileri açısından hallolacak demektir. Ancak içinde bulundukları şartlarda islam'ın bir eksikliğini veya yanlışlığını kendilerinin bilebilmesi veya bulabilmesi mümkün görünmemektedir. Çünkü islam da, İslami getiren resul de hem doğruydular, hem de emin'diler...
- Kur'an, herhangi bir kitap gibi değildir. O'nda herhangi bir konu, herhangi bir kitapta olduğu gibi, ana başlıklar halinde, ana başlıklar da alt başlıklara bölünerek ele alınmış değildir. Kitaplarda bulunan bildik yazım usülleri Kur'an'da bulunmaz. Konuların önce genel hatlarıyla ele alınıp, sonra ayrıntılarına inerek açıklanması ve daha sonra da bir sonuca bağlanma süreci Kur'an'da söz konusu değildir. Bütün kitaplar, ilk sayfalarından son sayfalarına kadar bir konu dahilinde bütünlüğe sahiptirler. Bunun için de o kitaplar ortasından okunmaya başlanırsa ilk bölümler de anlatılanlar, yarısına kadar okunursa sonucu anlaşılmaz. Böylelikle de okunan kısmın çok fazla bir anlamı olmaz. Fakat Kur'an böyle değildir. Kur'an'la ilk defa muhatap olup, O'nu okumaya başlayan kişi önce çok şaşırır. O zamana kadar hiç görmediği bir sistem ve hiç duymadığı bir üslup karşısında şaşkın ve hayran bir şekilde kala kalır. Çünkü O'nun sistematiği, kitaplarla ilgili olarak alışılmışın dışında ve oldukça farklı, fakat bir o kadar etkili ve önemlidir. Zira o 'dosdoğru' bir hayatın kendisi, 'dosdoğru' bir hayatın yegane rehberidir. Onu okuyan ilahi iradenin sesini duyar, gerçek ilmin ışığını fark eder 'dosdoğru' hayat yolunun siluetini fark eder. Ondaki ilahi ses, kalbi ve kafayı en ücra köşelerine kadar etki altına alır. Üstelik onu baştan sona okumak veya belirli bir kısmını okumak da zorunlu değildir. Okumaya nereden başlanırsa başlansın, ilahi iradenin insana yönelik hitabı, insanı 'dosdoğru' bir inanç ve hayata sevk eden gücü bütün yüceliğiyle açığa çıkar. Hatta bir veya birkaç ayeti dahi okumak, ilahi sesi duymak ve 'dosdoğru' olanlarla 'doğru görünme gayretinde olanlar' arasındaki farkı anlamak için büyük oranda yetip artacaktır bile.
- Kur'an'ı ancak " akleden ", " tefekkür eden", " tezekkür eden" , " tedebbür eden" , " fıkheden", " şuur ve idrak " içerisinde bulunanlar anlar. Yani düşünüp, insanları hayra, doğruluğa, esenlik yurduna gitmeleri için öğüt olan Kur'an'a kulak vererek okuyanlar, ibret alınması gerekenlerden ibret alıp, sakınılması gerekenlerden sakınarak, yapılması gerekenlere kulak kabartarak yönelenler anlayabilir. Düşünemeyen (tefekkkür etmeyen), lehinde veya aleyhinde olanları anlamak istemeyen (fıkhetmeyen) veya anlamaktan özellikle kaçınanların Kur'an'da bir nasipleri yoktur. Üstelik onlar Kur'an'ı şuurlu bir şekilde okumak veya dinlemekten uzak oluşlarıyla Kur'an'ı anlamamalarını ve böylelikle de karanlıklar içerisinde bocalamalarını iyice pekiştirmiş olurlar.
- ''Kur'an'ı kum saçar gibi saçmayın, Şiir okunur gibi hızlı hızlı okuyup geçmeyin. Harikaları karşısında durun ve onunla kalpleri harekete geçirin. Sizden hiçbirinizin amacı sûrenin sonuna gelmek olmasın''
- Müşrikler, Kur'an ile önerilen ve insanî bütün alanlarını kuşatıp, kontrol eden inanç sistemi ve yaşam tarzını (Hukuk sistemini) kabul etmedikleri gibi başkaları tarafından kabul edilmesine de razı olmazlar.
- Şirkin bir hayat biçimi olarak yaşandığı, Allah'ın sadece varlığının ve bazı sıfatlarının kabul edildiği, ancak hükümlerinin reddedildiği bir toplumda, Allah'ın hükümlerini hâkim kılmak, statükoyu tamamen değiştirmek, inançtan yaşantıya kadar her şeyi sil baştan yeniden inşa etmek kolay iş değildir.
Kur'an ve Hayat İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitabından adından hareketle Iceriginin sosyal ve içtimai hayata dair meseleleri kuran ışığında ele aldığını düşündüm. Kitabın büyük bir kısmı risaletten bahsediyor. Bir nevi siyer kitabi okuyor gibi hissettim. 3 bölümden oluşan kitabı beni çarpmamasina rağmen bitirdim:))) (Semanur bozok)
“Kur’an ve Hayat”, Celaleddin Vatandaş Külliyatı’nın öz itibariyle aynı kavramsal alt yapı itibariyle farklı bir kitabı. Hayatın içinde yer alan/alması gereken Kur’an-ı Kerim, hayattan kopuk veya ütopik düşüncenin sözcüsüymüş gibi değerlendirilmesi büyük yanılgıdır. Hayatın içerisinde yer alan Kur’an, bütün insanlığa hayatın tamda ortasından doğuruyu göstermek için indirildi. Celaleddin Vatandaş işte tam bu gerçeklik üzerinden yola çıkıyor. Peygamber (as)’ın şahsında pratiğe dönüşen Kur’an-ı Kerim’in yol gösterici fonksiyonunu hatırlatıyor. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümü; Kur’an’ın anlaşılmak ve yaşanılmak için olduğu, insan ile olan ilişkisi ve hidayet kitabı olduğu kısımları içeriyor. İkinci bölümde Kur’an’ın toplumsal boyutu ile birlikte Risaletin ilk günlerini Hicret’e kadar getiriyor. Üçüncü bölümü ise Kitab’ın Tahrifi ve Kur’an’ın Masallaştırılmasına ayrılmış. “Kur’an ve Hayat”, Kur’an’ın okunmasının ve anlaşılmasının yolunu Abdullah Bin Mes'ud’un şu rivayetiyle özetlenebilir: “Kur'an'ı kum saçar gibi saçmayın, şiir okur gibi hızlı hızlı okuyup geçmeyin. Harikaları karşısında durun ve onunla kalpleri harekete geçirin. Sizden hiçbirinizin amacı surenin sonuna gelmek olmasın.” (Aynı Adam)
Celaleddin Vatandaş: Bir celaleddin vatandaş klasiği işin özüne inen nedenine ve niçinine korkusuzca değinen olayların arka planını irdeleyip sapmaların çıkış noktalarını tespit eden sonuç olarak amacı yarayı kaşımak değil kökten temizlik anlayışıyla hareket etmek olan yazarımızdan kaleme alımış güzel bir çalışma sevgiyle tavsiye edililr. (ömer)
Kur'an ve Hayat PDF indirme linki var mı?
Celaleddin Vatandaş - Kur'an ve Hayat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kur'an ve Hayat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Celaleddin Vatandaş Kimdir?
Celalettin Vatandaş (d 1962, Kırşehir) Sosyolog İlk ve orta öğrenimini Kırşehirde tamamladı 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü kazandı 1985 yılında Milli Eğitim bünyesinde Felsefe Grubu dersleri öğretmeni olarak çalışmaya başladı Bir süre Besni, Adıyaman ve Bozkır, Konyada öğretmenlik yaptı Öğretmenliği sırasında sosyoloji alanında yüksek lisans ve doktora programlarını tamamladı Yüksek Lisans ve Doktora tezlerini Türk Modernleşmesi üzerine yaptı Yüksek Lisans tezinde Türk Modernleşmesinin Osmanlı dönemini, Doktora tezinde Türk Modernleşmesinin Cumhuriyet dönemini araştırdı Bir süre Kanadada bir toplumsal uyum politakası olarak çokkültürlülük üzerine araştırmalar yaptı Doç Dr Celalettin Vatandaşın yayınlanmış çok sayıda makalesinin yanısıra Aile ve Şiddet (Türkiyede eşler arası şiddet), Çokkültürlülük ve Ulusal Kimlik (Türk Ulusçuluğunun Doğuşu) isimli kitapları bulunmaktadır
Celaleddin Vatandaş Kitapları - Eserleri
- Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1
- Vahiyden Kültüre
- Modern Çöküş
- Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2
- Tevhid ve Değişim
- Cumhuriyetin Tarihi
- Kur'an ve Hayat
- Yol Ayrımı
- Tevhid ve Toplum
- Esenlik Yurdunun Çağrısı
- Hz. Muhammed (s)'in Hayatı
- Hz. Muhammedin Hayatı ve İslam Daveti
- Hz. Muhammed'in Hayatı
- Bilim ve Ahlak
- Ulusal Kimlik
- Aile ve Şiddet: Türkiye'de Eşler Arası Şiddet
- Çok Kültürlülük
- Hz. Muhammed (s)'in Hayatı
Celaleddin Vatandaş Alıntıları - Sözleri
- Gazali'ye göre hakka kısmen yakın olanları bulunsa bile filozoflara "Küfür ve ilhad damgasını vurmak gerekir." Bu özellikle Farabi ve İbni Sina için gereklidir. (Vahiyden Kültüre)
- 'Rabb'in için sabret' (Hz. Muhammed (s)'in Hayatı)
- Hz. Ali şöyle der: "Dünya arkasını dönmüş gidiyor. Ahiret yüzünü dönmüş geliyor. Her bireyin kendine has çocukları var. Siz ahiret çocuklarından olun, dünya çocuklarından olmayın! Bugün çalışma günüdür, hesap günü degil. Yarın hesap günüdür, çalışma günü değil." (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1)
- Peygamber elbette ki bir insandır; ama herhangi bir insan değil, seçilmiş bir insandır. İnsanların arasından Allah tarafından seçilip, insanların ebedî modeli kılınmıştır. Ancak O’nun seçilmişliği ve seçkinliği, O’nun İlâhî irade ile özel bir irtibatının bulunması, O’nun hiçbir zaman sıkıntıya, zorluğa, acıya, üzüntüye uğramayacağı anlamına gelmez. O, istemediği, hoşlanmadığı, beğenmediği şeyleri yok edecek bunların yerine istediği güzel, iyi, kolay, şeyleri koyacak iradeye sahip değildir. Çünkü o bir kuldur. Elçi olmasının, Allah tarafından beğenilip getirdiği farklılıklar olabilir ve olması da beklenir; ancak onlar O istediği için değil Allah istediği için gerçekleşir. O zor durumda kalınca durumunu kolaylığa dönüştüremez; O çaresiz kalınca durumunu esenliğe ulaştıramaz; O bir el hareketiyle bir sözle kendisine yönelenleri defedemez, düşmanları yok edemez, uçamaz veya ateşte yürüyemez, gayb alemine hükmedemez. Bu nedenle bir şey yemezse acıkır ve açlıktan zayıf düşer; düştüğü zaman yaralanır, taş çarpınca yüzü parçalanır, dişi kırılır; çok hareket edip çabalayınca gücü kaybolur yere yığılıp kahr ve ancak bir başkalarının yardımıyla doğrulabilir. O hâlde Müslümanlar bilmelidirler kî Muhammed’in Allah’ın elçisi olması O’nu insan üstü bir varlık kılmamaktadır. O elçidir ama insan olan bir elçidir. O’na ve O’nun şahsında Müslümanlar verilen nimetler, başarılar, yardımlar, O istediği ve irade ettiği için değil, Allah istediği ve irade ettiği için gerçekleşir; bunların ne zaman ve nasıl gerçekleşeceğini de sadece ve sadece Allah bilir. (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2)
- ..diğer ilahlara kulluk etmek âsiliktir ama kişinin kendisini ilah mevkiîne koyarak başkasını kendisine kulluk ettirmesi isyanın ta kendisidir. (Tevhid ve Değişim)
- Gerçekten peygamberlerin kıssalarında akıl sahipleri için büyük bir ibret vardır. (Tevhid ve Toplum)
- Kur'an, herhangi bir kitap gibi değildir. O'nda herhangi bir konu, herhangi bir kitapta olduğu gibi, ana başlıklar halinde, ana başlıklar da alt başlıklara bölünerek ele alınmış değildir. Kitaplarda bulunan bildik yazım usülleri Kur'an'da bulunmaz. Konuların önce genel hatlarıyla ele alınıp, sonra ayrıntılarına inerek açıklanması ve daha sonra da bir sonuca bağlanma süreci Kur'an'da söz konusu değildir. Bütün kitaplar, ilk sayfalarından son sayfalarına kadar bir konu dahilinde bütünlüğe sahiptirler. Bunun için de o kitaplar ortasından okunmaya başlanırsa ilk bölümler de anlatılanlar, yarısına kadar okunursa sonucu anlaşılmaz. Böylelikle de okunan kısmın çok fazla bir anlamı olmaz. Fakat Kur'an böyle değildir. Kur'an'la ilk defa muhatap olup, O'nu okumaya başlayan kişi önce çok şaşırır. O zamana kadar hiç görmediği bir sistem ve hiç duymadığı bir üslup karşısında şaşkın ve hayran bir şekilde kala kalır. Çünkü O'nun sistematiği, kitaplarla ilgili olarak alışılmışın dışında ve oldukça farklı, fakat bir o kadar etkili ve önemlidir. Zira o 'dosdoğru' bir hayatın kendisi, 'dosdoğru' bir hayatın yegane rehberidir. Onu okuyan ilahi iradenin sesini duyar, gerçek ilmin ışığını fark eder 'dosdoğru' hayat yolunun siluetini fark eder. Ondaki ilahi ses, kalbi ve kafayı en ücra köşelerine kadar etki altına alır. Üstelik onu baştan sona okumak veya belirli bir kısmını okumak da zorunlu değildir. Okumaya nereden başlanırsa başlansın, ilahi iradenin insana yönelik hitabı, insanı 'dosdoğru' bir inanç ve hayata sevk eden gücü bütün yüceliğiyle açığa çıkar. Hatta bir veya birkaç ayeti dahi okumak, ilahi sesi duymak ve 'dosdoğru' olanlarla 'doğru görünme gayretinde olanlar' arasındaki farkı anlamak için büyük oranda yetip artacaktır bile. (Kur'an ve Hayat)
- ... Elbiseni temiz tut. (74:4) 'Elbiseyi temiz tutmak' , Araplar arasında kullanılan ... bir deyimdi. Araplar, yalan söyleyen veya sözünde durmayan kimse için ''elbisesini kirletti 'derlerdi. Yine aynı şekilde olmak üzere, iffetli kimseler için de 'eteği/elbisesi temiz' derlerdi. Bu ayetle, Rasûlullah (s)'e, her türlü ahlâksızlıktan, ... yüz kızartıcı davranışlardan uzak durulması emredildi. (Hz. Muhammed (s)'in Hayatı)
- Doğal olmayan, başka bir değişle kimyasal yapıları bozulmuş transgenik ürünlerin insan metabolizmasında nelere yol açabileceğini kestirmek şimdilik pek mümkün değildir. Bu kuşku bütün dünya tarafından paylaşılmaktadır. Ağır bir açlığın pençesinde kıvranan Zimbabwe'de hükümetin ABD'nin transgenetik tohumla üretilmiş tahıl yardımı önerisini kesin bir dille reddetmesi ve İngiltere Gıda Standartları Temsilciliği tarafından yapılan bir seri araştırmada, GDO'lu ürünleri tüketen kişilerin çoğunda gut hastalığının belirtilerine rastlanması ve Japonya'da genetik değişimli bir bakteriye bağlı olarak meydana gelen bir sendromun, 37 kişinin ölümüne neden olması GDO'lar konusunda birçok ülkede büyük kuşkulara yol açmış ve tepkilere neden olmuştur. (Modern Çöküş)
- "Fakat her şeye rağmen dönemin bütün tasavvufi düşüncesini bir kalıp içerisinde düşünemiyoruz..." (Vahiyden Kültüre)
- Vallahi ağlamakla hüznümün azalacağını bilseydim ağlardım. (Hz. Muhammed'in Hayatı)
- Hatice, ilk zamanlar hiç aklında olmadığı halde, zaman geçtikçe yakından tanıdığı ve ahlakına hayran kaldığı Muhammed'in aradığı hayat arkadaşı olabileceğini düşünmeye başladı. Onun bu düşüncesi kavminin kendisi için bir sıfat olarak kullandığı 'Tahire' isminin gereğine uygundu. Tahire'ye uygun olan ancak bir 'tahir'di ve' tahir' de Muhammed'den başkası değildi. (Hz. Muhammed (s)'in Hayatı)
- Bağlarına sığınmış iki yabancıyı uzaktan seyreden bahçe sahipleri, kim olduklarını bilmedikleri bu kişilere köleleri ile yemeleri için bir miktar üzüm gönderdiler. Köle kanlar içerisindeki iki yabancıya çekinerek yaklaşıp üzümü ikram etti. Resulullah, kanlı elini üzüme uzatırken 'Bismillah dedi. Köle şaşırdı; şaşkın bir halde bakakaldı. Köleye dönen Resulullah sordu: 'Nerelisin?" Hala şaşkınlıgını üzerinden atamamış köle, 'Ninova'dan' dedi. Resulullah sakinliğini hiç kaybetme den, sanki biraz önce taşlanmış, hâlâ vücudundan kanlar akan kişi kendisi değil miş gibi, aynı sakinlikle; 'Ninova mı? Salih insan Yunus b. Metta'nın şehrinden öyle mi?' dedi. Köle daha da şaşırdı: 'Sen Yunus b. Metta'yı nereden biliyorsun?' diye sordu. Resulallah; 'O benim kardeşimdir. O bir peygamberdi, ben de peygamberim' dedi. (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1)
- "Vallahi, eğer Allah hidayet etmeseydi biz doğru yolu bulamazdık." (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2)
- Eşcinsel sapması 1960'lardan sonra politik ve yasal desteklerle kendisini meşrulaştırma sürecine girerken ilginç bir şey yaşanmaya başlamıştır. Eşcinsel zihniyet, eşcinsel olmayan insanları cinsel hayatları nedeniyle suçlayamamış, ama kendisini normal eksine oturtarak diğerlerini sapkın olarak nitelemeyi başarmıştır. Bu yapılırken de psikolojinin bazı bulguları ve kavramları çok ustalıkla kullanılmıştır. Artık eşcinsel olmayan ve eşcinselliği olumlu değerlendirmeyenler hastadır, sapkındır. Eşcinsel olmayanları sapkın ve hasta gösterme çabalarının temel kavramı fobidir. Eşcinselliğe ve eşcinsellere yönelik olumsuz duygu ve düşüncelere sahip olanlar fobik olmakla itham edilmişlerdir. Bu bağlamda homoerotikfobi (1967), antihomoseksüellik (1976), heteroseksizm (1978), homonegativizm (1980) gibi çeşitli kavramlaştırmalara gidilmiştir. Ancak yaygın şekilde tercih edilen kavram homofobi olmuştur. Bu da ilginç bir kavramlaştırmadır; çünkü insandan korkmak anlamına gelmektedir ve böylelikle vurucu etkisi hayli artırılmıştır. (Modern Çöküş)
- Günümüz dünyası ; modern zamanlar cehaletin zirveye ulaştığı, cahileyenin belkide tüm insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar sistemlestiği ve güç kazandığı bir dönem olarak anlam kazanmaktadir. (Yol Ayrımı)
- Bireylerin sekülerleşmemesi, dinin bireylerin üst kimliğini oluşturmaya ve hayatlarında etkin olmaya devam etmesi, Baü’daki anlam ve biçimiyle laikleşmenin oluşmasına engel teşkil etmiştir. Çünkü, İslam, Hıristiyanlıkla kıyaslanamayacak kadar bireysel ve toplumsal hayatın içerisine köklerini salmış durumdadır. “Halka rağmen”ci programlar kadar, “İslam’a rağmen”ci programların da sorun oluşturucu olduğu görülmüştür. (Cumhuriyetin Tarihi)
- "İdrakimi gideren, benden aşağısını bana güldüren bir şeyi içmem...." (Kur'an ve Hayat)
- Fâtıma ile Ali’nin ilk çocukları doğduğunda, yiğit bir savaşçı olan Ali, bu özelliğinin etkisiyle oğluna ‘Harb’ ismini vermek istedi. Resulüllah isimler konusunda hassastı. Kan, kin, şiddet, kötülük, felaket çağrıştıran isimlerden hoşlanmazdı. Bu nedenle Ali’nin seçtiği ismi beğenmedi. Anne ve babanın iznini alarak doğumuna çok sevindiği torununa kendisi isim verdi. Ünce torununun kulağına ezan okudu ve o güne kadar Araplar arasında hiç rastlanmayan bir ismi torunu için seçti. Torunu için seçtiği isim Hasan idi. Anlamı güzellik demekti. (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2)
- "Ancak bugün gelinen aşamada, Kur'an'ı anlamamak esas aldı." (Yol Ayrımı)