diorex
Dedas

Kur'an'a Göre Araştırmalar I - Hüseyin Atay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kur'an'a Göre Araştırmalar I kimin eseri? Kur'an'a Göre Araştırmalar I kitabının yazarı kimdir? Kur'an'a Göre Araştırmalar I konusu ve anafikri nedir? Kur'an'a Göre Araştırmalar I kitabı ne anlatıyor? Kur'an'a Göre Araştırmalar I PDF indirme linki var mı? Kur'an'a Göre Araştırmalar I kitabının yazarı Hüseyin Atay kimdir? İşte Kur'an'a Göre Araştırmalar I kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 10.07.2022 16:00
Kur'an'a Göre Araştırmalar I - Hüseyin Atay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Hüseyin Atay

Yayın Evi: Atay Yayınları

İSBN: 9786056557118

Sayfa Sayısı: 128

Kur'an'a Göre Araştırmalar I Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kur'an-ı Kerim her şeyden önce ilme ve düşünceye önem verir. Getirdiği esasları ilme ve akli ilkelere dayandırır. Bunun anlamı şudur: Kur'an'ı ilmin ve aklın ilkelerine göre anlamak gerekir. Akla, ilme ve mantığa aykırı gelen Kur'an'a da aykırı düşer. Bunun için Kur'an, kendi ilke ve hükümlerinde çelişki olmadığını açıkça ortaya koyarak, herkesi aklını çalıştırmaya, mantıklı ve tutarlı olmaya, sözünde, işinde çelişkiye ve tutarsızlığa düşmemeye çağırır.

İlim objektiftir. Herkes tarafından kontrol edilebilir. Yanlışlığı ve doğruluğu ortaya konabilir. İlimde herhangi bir kimseye yanıldığı gösterilebilir, yanlışlığı kabul ettirilebilir. Ama, iman subjektiftir. İnsanın vicdanının verdiği bir hükümdür. Eğer insanın imanı ilme dayanmazsa, onun doğruluğu veya yanlışlığı ortaya konamaz. Bunun için de bir kimseye senin imanın yanlıştır veya doğrudur, hükmü verilemez. Benim inancım böyledir, dediğinde karşıdaki de ona benim inancım da seninkinin zıddıdır, demiş olsa birinin imanı diğerinin yanlışını göstermiş olmayacağı için her ikisinin inancı kendisine göre doğru olur. İşte iman imanla düzetilmez, iman imanın doğruluk ölçüsü olamaz. İman ilme dayanırsa, imanın doğruluk ölçüsü ilim olur ve ilim ile imandaki yanlış düzeltilebilir. Senin imanın, ilmin şu esaslarına ve aklın şu ilkelerine aykırı olduğu için yanlıştır, denebilir, miraç konusunda olduğu gibi.

Kur'an'a Göre Araştırmalar I Alıntıları - Sözleri

  • Anladığımı ve anlatabildiğimi bütün açıklığıyla yazmaya ve konuşmaya başladım. Allah’tan başkasını memnun etmeyi gözden çıkardım.
  • Fazilet budur fazilet sabır işidir. Sabır acı bir ağacın öz suyudur; onu içmeye dayanan fazilet sahibi olur.
  • Kuran, tek tip insan ve tek tip toplum yaratma peşinde olmayıp her toplumda yaşama niyetinde ve emelindedir. Esefle söylemeli ki, mezhepler tekdüzelik üzerinde durmuşlar ve bu İslam'ın aleyhinde olmuştur.
  • "İman, aklın ve bilimin önüne alındığı için İslam'a birçok hurafe, yanlış inanç ve hüküm girmiştir. Hristiyanlardaki gibi önce inanılmış, sonra onun nazariyesi yapılmış; bilim, inanca uydurulmuştur. Bunlara, bilime ve Kur'an'ın dayandığı aklî ilkelere göre itiraz yöneltilse karşısındaki onun imanının zayıf olduğunu, hatta imansızlığını iddia ederek itham etmeye kalkar. Eğer bilimle karşılık verilmiş olsa anlaşmak kolaylaşır. Böylece bilimsel yanlışlıklar düzeltilmediğinden imandaki yanlışlar da düzeltilemez."
  • Kur’an’ı okumanın fiziki bir şartı yoktur. Kur’an okumanın önemli ve tek bir şartı; peşin fikirli, ön yargılı olmadan, herhangi bir mezhebin ve görüşün etkisinde kalmadan anlamaya çalışmaktır. Kur’an okurken herhangi bir alimin, fakihin veya şeyhin kitabını, fikrini, anlayışını ölçü almamak, başka birinin fikrine yönlendirmemektir. İşte bunlardan uzak durarak Kur’an’ı anlamaya çalışmak şarttır ve en saf, temiz, doğru anlama bu yolla sağlanır.
  • İlk müslümanlar, ilmi öne almışlar ve herşeyi ilme göre tartışmaya ve değerlendirmeye çalışmışlardır. Bu yola onları sevk eden Kur'an'ın açıkça ilimden yana tavır koyan ayetleriydi.İlk dönemde ve ilk müslümanlar zamanında otorite Kur'an ve akıl idi. Sonraları Kur'an ve akıl terk edilerek, bunların yerine sahabenin, tabiinin ve mezhep imamlarının sözleri geçirildi. Oysa, onların böyle bir telkini ve tutumu da yoktu. Böylece metot saptırıldı.
  • Bundan dolayıdır ki,Müslümanlar bilime ve akla sırt çevirdikleri için hurafelerin altında ezilip kaldılar,bilim kervanının en arkasına düştüler. Önder olmaları gerekirken kuyruk ve uyruk oldular. Bunun yegane çıkış yolu aklı kullanmak,bilim üretmek ve yapılan bilime uymaktır.
  • Hz. Muhammed hakkında öyle hikayeler uydurdular ki, ona tanrı adını takmadan verdikleri sıfatlarla onu bir tanrı yaptılar.
  • Bundan beş yüz sene önce, on beşinci asrın sonunda İspanya’dan dinlerinden ve ırklarından dolayı yurtlarından kovulan yahudileri dinleri, dilleri, ırkları ayrı olduğu halde vatandaş olarak bağrına basan Osmanlı idaresinin medeniyet seviyesine batı medeniyeti henüz gelememiştir.
  • Bir yanlış kitaplara yazılınca kitap bilgisi oluyor ve düzeltilmesi de zor oluyor.
  • Kur'an, müslümanların kafasına muammalı, anlaşılmaz, erişilmez kutsal bir kitap olarak nakşedildi. Onu anlamadan sözlerini söylemek, papağan gibi tekrarlamak, teyp gibi okumak en iyi Müslümanlık sayıldı. Bunun sonucunda onu sadece ölülere okumak üzere mezar kitabı yaptılar.
  • "Kur’an’ı hatmetmek yerine bir ayetin manasını anlamaya ve üzerinde düşünmeye çalışan bir kimse daha çok sevap alacaktır. Böylece ayet ayet Kur’an’ın manasını da öğrenmiş olacaktır."
  • Kur'an tek tip insan ve tek tip toplum yaratma peşinde olmayıp her toplumda yaşama niyetinde ve emelindedir.
  • Akla, ilme ve mantığa ayrı gelen Kur'an'a da aykırı düşer. Bunun için Kur'an, kendi ilke ve hükümlerinde çelişki olmadığını açıkça ortaya koyarak, herkesi aklını çalıştırmaya, mantıklı ve tutarlı olmaya, sözünde, işinde çelişkiye ve tutarsızlığa düşmemeye çağırır.
  • Bundan beş yüz sene önce, on beşinci asrın sonunda İspanya’dan dinlerinden ve ırklarından dolayı yurtlarından kovulan yahudileri dinleri, dilleri, ırkları ayrı olduğu halde vatandaş olarak bağrına basan Osmanlı idaresinin medeniyet seviyesine batı medeniyeti henüz gelememiştir.

Kur'an'a Göre Araştırmalar I İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hüseyin Atay İslam’ın akılcı ekolü mutezile çizgisinde... Duru, akıcı, aydınlatıcı bir üsluba sahip, aklı önceliyor. Örneğin kendi ifadesiyle ''günümüz Müslümanlarının anladığı gibi değişmez alınyazısı anlamında kadere iman esası olmadığı'' tespitinde bulunuyor. Kur'anda defalarca sözü edilen kader, ''dünya ve kâinat nizamı anlamında kullanılıyor'' dünya nizamıyla bireyin iradesi aynı şey değildir. İradi seçimlerimizde özgürüz. Kaldı ki bu seçim hürriyeti olmazsa cennet ve cehennem mefhumunun da bir anlamı kalmıyor. Yine kendisinden hareketle: ''Allah insanın iradesini kısıtladığı oranda sorumluluğunu ortadan kaldırmış olur.'' Nitekim içgüdüleri ile hareket eden hayvanların, Allah katında eylemlerinin sorumluluğundan bahsedemeyiz. Kitapta akılcı bir üslupla kader, abdest, namaz, dinde zorlama yoktur meselesi, miraç olayı, ilim-iman gibi konular yorumlanıyor. (Kader, ilim, iman konusu 1. cildin en önemli konuları) İlmin imandan önce geldiğini tane tane duru bir şekilde anlatıyor Hüseyin Atay. İlk Müslümanların ilim ve akılla iman ettiklerini ifade ediyor. Aklın öncelenmediği günümüz Müslümanlığı ancak hurafe üretiyor, tek dinamizmi taklit yollu iman oluyor. Örneğin; miraç hadisesindeki meşhur namaz vakitleri kıssası; Hikâyede Musa o denli yüceltilir ki Muhammed ümmetinin kaç vakit namaza dayanıp dayanamayacağını bilemez. Musa Peygamber Hz. Muhammed'e akıl hocalığı yaparak ve onu zorlayarak defalarca Allah'ın huzuruna gönderir. En son Musa sayesinde 5 vakitte karar kılınır. Bu hadisenin saçmalığını aklıyla yorumlayan her insan, ister Müslüman olsun isterse ateist, agnostik, rahatlıkla öykünün abukluğunu görebilir: Hz. Musa öyle yüksek bir konumdadır ki ne Hz. Muhammed ümmetinin kaç vakit namaza dayanabileceğini öngörebiliyor ne de Allah kulunun kaç vakit namaza dayanabileceğini biliyor. Belli başlı bazı cemaatlerde bu hikâyeleri dinleyip en ufak şekilde sorgulama emaresi göstermeyen insanlar var. Ben dindar biri değilim, dini bir yaşam biçimine de sahip değilim. Sürekli dayak atarcasına göze sokulan din retoriğinden de kaynaklanıyor olabilir. Bu ülkenin %99'u Müslüman varsayımımız var malum, kendini agnostik, deist, ateist addedenler de bu varsayımın içerisinde yer alıyor. En azından ben o varsayımın içerisinde değilim yanlışınız var deme cesareti gösteriyorlar ki takdir edilir. Peki, bu varsayıma sahip putperestleri, siyaseti din zanneden zavallıları, iman satan şarlatanları ne yapacağız? Dücane Cündioğlu yakın zamanda katıldığı bir programda şöyle bir şey söyledi; ''Din bu ülkede hep aşağılandı, hiç eleştirilmedi'' Bu sözü çok önemsiyorum. Eleştiriye ihtiyaç var, korkmadan sorgulamaya, anlatmaya, bolca tartışmaya ihtiyacımız var, inançları hakir görmeden, aşağılamadan… Hüseyin Atay gibi değerleri okumakta, tartışmakta fayda var. (İ. Sen)

Ezber bozmayı sevenlere...: Kader'den Mirac'a, Hz. Isa'nın (as) öldürülmesi'nden kadın'ın yaratılmasına kadar imani ve itikadi birçok konuda, Kur'an'ın akla ve düşünmeye insanı sevk etmesinin bir gereği olarak, akla ve mantığa dayalı ezber bozan yaklaşım ve tespitler sunmaktadır. Bu kitaptan alıntı yapmayı kitaba haksızlık addetmekteyim. Bu kitabın değil, tüm serinin mutlaka okunması gerekir diye düşünüyorum. (Rêzan Erdem)

Bu kitapta Kur'an ve Müslümanlık hakkında doğru bilinen yanlışlardan bahsedilmiş. Bence güzel bir kitaptı. Eğer merakınız varsa okumanızı tavsiye ederim. (Meltemnma)

Kur'an'a Göre Araştırmalar I PDF indirme linki var mı?

Hüseyin Atay - Kur'an'a Göre Araştırmalar I kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kur'an'a Göre Araştırmalar I PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hüseyin Atay Kimdir?

1930'da Rize'nin İkizdere ilçesinin Güneyce nahiyesinde (Hacı Şeyh Köyü) doğdu. Küçük yaşta babası Hafız İsmail'in ve amcası merhum Hafız Yusuf'un yanında hafızlığını yaptıktan sonra imtihanla ilkokulun 2. sınıfına geçmiş, 3 ve 4. sınıfları köyde okuyup 5. sınıfı İstanbul Kadırga İlkokulunda okurken hususi olarak, İstanbul'da Şehzadebaşı İbrahim Paşa Camii İmami ve hatibi Hacı Hasib Efendi'den Arapça okumaya başladı.

Kumkapı Ortaokulu'na devam ederken İstanbul müftü müsevvidi müderris Mustafa Asım Hacı Bilaloğlu'ndan Arapça okumaya devam etti. Ortaokulu iftiharla bitirince 1945'ten 1948 yılına kadar Mustafa Gümülcüneli'den, Medresetul Kudat hocalarından Ali Haydar Güleryüz'den ve sonradan Rize müftüsü olan müderris Yusuf Ziya Karal'dan İstanbul medreselerinde okutulan bütün ilimlerin yanında medrese programlarında olmayan ilimleri de tahsil etti.

1948'de Bağdat'a gidip liseyi orada bitirdi.

1954'de Bağdat İlahiyat Fakültesi'ni birincilikle bitirdi.

Bağdat'ta gerek lise ve gerekse fakülte tahsili esnasında oranın müderrislerinden de hususi olarak Tefsir, Hadis, Fıkıh, Usul ül-Fıkh, Kelam, Mantık, Arap Edebiyatı, Arapça, Feraiz, (Miras Hukuku) ve İlm-i Heyet okudu.

1956 yılında Yedek Subay olarak askerliğini tamamlayıp, 26 Kasım 1956'da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne İslâm Felsefesi asistanı olarak girdi.

1960 yılında "Kur'an'a göre iman esasları" adlı teziyle doktorasını verdi.

1960-61 yıllarında sıkı bir çalışma neticesinde merhum Doç. Dr. Yaşar Kutluay'la beraber Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayınladığı, Kur'an'ı Kerim'in mealini hazırladı.

1962 yılında Ankara Üniversitesi tarafından İbranice'yi öğrenmek için iki sene müddetle iki asistan arkadaşıyla İsrail'e gönderildi. Bu suretle İslâm Felsefesinin İbranice'ye yapılan tercümelerini ve Yahudiler yoluyla Avrupa'ya geçişini doğrudan doğruya inceleme fırsatını buldu.

1965 yılında bir bursla Amerika'ya gidip Chicago Üniversitesi'nde 1 yıl 8 ay İslâm Felsefesi ile ilgili ilmî araştırmalar ve incelemeler yaptı.

1968 yılında "Farabi ve İbn-i Sina'ya Göre Yaratma" adlı teziyle İslâm Felsefesi'nde doçent oldu.

1969 yılında Kelam dersinin yanı sıra İslam Hukuk Felsefesi (Usul ül-Fıkh) dersini beş (5) sene müddetle okuttu.

1969-71 öğretim yıllarında Konya Yüksek İslam Enstitüsü'nde klasik mantık okuttu.

1974 yılında Kelâm profesörü oldu ve aynı yıl kurulan Kelam İlmi Kürsüsüne başkan seçildi.

1974-75 öğretim yılında Harvard Üniversitesi'nin daveti üzerine aile planlaması Ahlak, Din ve Hukuk Felesfesiyle ilgili araştırmalarda bulundu.

1975-76 öğretim yılında Chicago Üniversitesi'nin daveti üzerine İslam'iyetin Değişen Toplum Karşısında Durumu'nu konu alan altı (6) İslam memleketinin ilim adamlarının katıldığı seminerle yönetici olarak katılmıştır.

1980-82 yıllarında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde dekanlık yaptı.

1985-89 yıllarında Kral Fahd Petrol ve Madenler Üniversitesi'nin daveti üzerine, Dhahran, Suudi Arabistan'da İslam Dini Esasları dersi verdi.

1989 yılında Türkiye'ye A.Ü. İlahiyat Fakültesi'ndeki görevine geri döndü, Kelam kürsüsü başkanı olarak 1997 yılında emekli oluncaya kadar devam etti.

1997'den sonra A.Ü. İlahiyat Fakültesinde master ve doktora dersleri vermeye başladı ve bu görevini hala devam ettirmektedir.

Atay hoca, Arapça, İngilizce ve İbranice bilmektedir.

Hüseyin Atay Kitapları - Eserleri

  • Kur'an'a Göre Araştırmalar I
  • Kur'an'da İman Esasları ve Kader Sorunu
  • Cehaletin Tahsili
  • Ben
  • Kur'an'a Göre Araştırmalar II
  • Kur'an'a Göre Araştırmalar - III
  • İslamı Yeniden Anlama
  • İslam'da İşçi - İşveren İlişkileri
  • Kur'an'a Göre Araştırmalar IV
  • Kur'an'a Göre Araştırmalar VI
  • Kur'an'a Göre Araştırmalar VII
  • Kur'an'a Göre Araştırmalar 5
  • İslam'ı Yeniden Anlama
  • Farabi Ve İbn Sina'ya Göre Yaratma
  • Kur'an-ı Kerim
  • Yahova Şahitlerinin İç Yüzü
  • Peygamberlik ve siyasetle Hz. Muhammed
  • Dinde Reform ve Atatürk'ten Kesitler
  • Kur'an'ın Reddettiği Dinler
  • Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi
  • Kur'an'a Göre İslam'ın Temel Kuralları

Hüseyin Atay Alıntıları - Sözleri

  • Kur'an tek tip insan ve tek tip toplum yaratma peşinde olmayıp her toplumda yaşama niyetinde ve emelindedir. (Kur'an'a Göre Araştırmalar I)
  • Kur’an’ı okumanın fiziki bir şartı yoktur. Kur’an okumanın önemli ve tek bir şartı; peşin fikirli, ön yargılı olmadan, herhangi bir mezhebin ve görüşün etkisinde kalmadan anlamaya çalışmaktır. Kur’an okurken herhangi bir alimin, fakihin veya şeyhin kitabını, fikrini, anlayışını ölçü almamak, başka birinin fikrine yönlendirmemektir. İşte bunlardan uzak durarak Kur’an’ı anlamaya çalışmak şarttır ve en saf, temiz, doğru anlama bu yolla sağlanır. (Kur'an'a Göre Araştırmalar I)
  • Bir ilimde ihtisas yapmış olan kimse, her ilmi bilemeyeceği için, ihtisasının dışında kalan ilimler hakkında bir şey öğrenmek isteyince, ihtisas yapana gitmesi gerektiği ve bu tutumun eski ve yeni ilmi metodun gereği olduğu herkesçe bilinen bir davranıştır. (Kur'an'ın Reddettiği Dinler)
  • Bundan beş yüz sene önce, on beşinci asrın sonunda İspanya’dan dinlerinden ve ırklarından dolayı yurtlarından kovulan yahudileri dinleri, dilleri, ırkları ayrı olduğu halde vatandaş olarak bağrına basan Osmanlı idaresinin medeniyet seviyesine batı medeniyeti henüz gelememiştir. (Kur'an'a Göre Araştırmalar I)
  • İlim ve cehalet 4 türlüdür: 1. Bilmez, bilmediğini bilmez. 2. Bilir, bildiğini bilir. 3. Bilmez, bilmediğini bilir. 4. Bilir, bildiğini bilmez. (Cehaletin Tahsili)
  • Dinin iki yönlü tezahürü bulunmaktadır. a. Biri, dinin sosyal bir müessese oluşudur. b. Diğeri ise metafıziki ve gerçek varlığıdır. (Kur'an'ın Reddettiği Dinler)
  • Kur'an ölümlü bir insanın kitabı olmayıp ölümsüz, ezeli ve ebedi Allah'ın kitabı olduğu için her zaman canlı ve hayat verici olarak elimizdedir. (Kur'an'da İman Esasları ve Kader Sorunu)
  • Müslümanların sorunlarının çözülemiyor olması, Kur'an'ı bin küsur yıldan beri terk etmiş ve onu HER ÇAĞA GÖRE göre anlamaya çalışıp uygulamayı ihmal etmiş olduklarındandır. Kur'an' çok okuyorlar, ama manasını anlamadan okumanın, teybe konulan bir kasedin Kur'an okumasından ne farkı vardır? Hala bunun farkında olmayan müslümanların elbette işleri, sorunları çözülmeden, yüzüstü kalmaya mahkumdur. (Kur'an'a Göre Araştırmalar VI)
  • En eksik kimse,kendini yetiştirme imkânı olduğu halde yetiştirmeyen kimsedir. (Cehaletin Tahsili)
  • Türkiye'yi idare eden teknik kişilerin Türk kültürleri lise düzeyinde bile değildir. Ya yabancı okullarda ve yabancı dillerde tahsil görmüş ya da lisenin fen bölümünden mezun olmuşlardır. İki tür öğrenim de Türk kültürünün ve Türk milletinin hassasiyetini kavramaktan yoksundur. İşte Türkiye'nin bugün yalnız ekonomosini değil, her şeyini dibe çökerten bu iki tür kadrodur. Bunların namaz kılanı ve kılmayanı arasında fark yoktur. (Cehaletin Tahsili)
  • "Akıl, Tanrı'nın vekilidir. Muhammed yalnızca Tanrı'nın elçisidir, vekili değildir." (Ben sizden sorumlu degilim 6/66-10/108) (Ben)
  • Toplu ibadetlerde ortak ve yüksek manevi haz ve duygu, iştirak eden fertlerin çokluğu İle çoğalır. (Kur'an'ın Reddettiği Dinler)
  • Okumakla âlim olunmaz, ancak malumat sahibi olunur. (Kur'an'a Göre Araştırmalar II)
  • İslam devletleri de günü birlik programlar yaptıkları için geleceğe dönük bir kalkınma projesi yapamadılar. Geçmişin çerçevesi içinde kaldılar. Geçmişin kültürünü din saydılar. Bir kalkınma yapabilmek için ancak geçmişin kültürünü din olmaktan çıkartıp akla ve Kur'an'a dayanarak yeni bir din anlayışı ile hareket etmenin gereğini kavrayamadılar. (Cehaletin Tahsili)
  • Kur an'ı olanın mehdiye ihtiyacı olmaz .Kur'an herkesi kendisine güvenmeye davet ediyor. (Cehaletin Tahsili)
  • İlahi adaletin insanlar arasında, dünyada tatbik edilmesini güçleştiren iki sebep vardır. Biri islamiyetin emrettiği adaletin hassasiyeti, diğeri insanların vicdanlarında ve kalplerinde olan şeylerin gizli kalmasıdır. (Kur'an'da İman Esasları ve Kader Sorunu)
  • Gerçekten dinin ve hukukun temel felsefesinin ahlak olduğu düşüncesine ulaştım. (İslam'da İşçi - İşveren İlişkileri)
  • Müslümanları gerçek imana kavuşturmak için iki önemli şart vardır. Bunlar birbirini tamamlar. Birincisi bin dört yüz senelik kültürü hesaba çekmek ve onun boyunduruğundan sıyrılmak, hürriyet sahibi olmak. İkincisi dinî kurumları Diyanet İşlerinin, tarikatların, dini derneklerin esaretinden , onların faşist çemberlerinin dışına çıkıp onları sorgulayarak, büründükleri zırhlarından onları çıkarmak suretiyle serbestliğe, kişiliğe kavuşturmak gerekir. (Cehaletin Tahsili)
  • Aklını kullan. (Kur'an-ı Kerim)
  • Denizde bir sıkıntıya düştüğünüz zaman, Allah'tan başka yalvardıklarınız kaybolup gider, fakat O sizi karaya çıkararak kurtarınca yüz çevirirsiniz. Zâten insan pek nankördür. (Kur'an-ı Kerim)

Yorum Yaz