diorex
sampiyon

Kutsal İsyan - 1 - Hasan İzzettin Dinamo Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kutsal İsyan - 1 kimin eseri? Kutsal İsyan - 1 kitabının yazarı kimdir? Kutsal İsyan - 1 konusu ve anafikri nedir? Kutsal İsyan - 1 kitabı ne anlatıyor? Kutsal İsyan - 1 PDF indirme linki var mı? Kutsal İsyan - 1 kitabının yazarı Hasan İzzettin Dinamo kimdir? İşte Kutsal İsyan - 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.06.2022 09:00
Kutsal İsyan - 1 - Hasan İzzettin Dinamo Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Hasan İzzettin Dinamo

Yayın Evi: TekinYayınevi

İSBN: 9789754780512

Sayfa Sayısı: 592

Kutsal İsyan - 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

adrazamın İstanbul'dan gönderdiği telgrafta: "İstanbul'da bulunmanız uygun olur." demesi ne demekti? Demek ki İstanbul bir ana-baba günü yaşıyordu. Kıyıda köşede kalmış aklı başında kişilerin payitahtta bulunması gereken günler gelip çatmıştı. Talat Paşa'nın harp kabinesi, düşeliberi en önemli ikinci olay, İzzet Paşa kabinesinin düşüşüydü.

Bundan sonra, iktidar, karanlıkta nöbet bekleyen karanlık zümrelerin, hırsların, belki de gerçek yurt düşmanlarının eline geçecekti. İzzet Paşa, son namuslu sadrazam sayılabilirdi. Rauf Bey, Fethi Bey gibi kaliteli hürriyetçi ve yurtsever arkadaşlarıyla birlikte büyük bir iyiniyetle de kabinesini güçlendirmişti.

(Arka Kapak)

Kutsal İsyan - 1 Alıntıları - Sözleri

  • Bütün ihanetler, düşmanlık­lar, alçaklıklar, bu kutlu topraklara gömülecek ve orda ancak gübre görevi görecekti...
  • ...kalbindeki umutlar, birden ak kiraz çiçekleri gibi açıvermişti.
  • Mustafa Kemal, tek Türk askerinin yitirilmemesi için elinden geleni yapıyordu...Yarın, altının gümüşün yapamıyacağını yine bu Türk çocukları yapacaktı.
  • Geç kalan teselli idamdan son­raki affa benzer. Shakespeare.
  • ...siyasi oyunlarla, kombine­zonlarla hiç bir şey olamıyacağını kesin olarak anlamıştı...Parlamentoları meydana getiren adamların böyle kaypak, böyle karaktersiz, böyle uçucu yaratıklar olacağını şimdiye dek gerçekten bilmiyordu. Yarım saat önce tükürdükleri tükrüğü yalayıp yutmuşlardı.
  • Servi yıkılınca herkes ondan bir dal koparır. Aristofanes.
  • Osman Nevres...taka ile Romanya'ya geçti. Bükreş’te Baxton'lar( Balkanlarda İngiliz propogandası yapan gazeteciler) ona hakaret dolu bir karşılık verdiler. "Bizim barbar Türklerle konuşacak hiçbir şeyimiz yok" dediler. Bu­nun üzerine Nevres, işi barışçı bir yolda çözülmeyeceği­ni anlamıştı. İkisini de ağırca yaralayarak Romen Adliyesinden 10 yıl hapis cezası yedi. Birinci Dünya Savaşı içinde Türk ordusu Bükreş'e girince kurtularak yurda döndü. Ne var ki bu kez de veremin kara pençesinde inlemeğe başlamıştı. Zindan yaşayışından bu korkunç hastalık onu pençesine geçirmişti. Talat Paşa'nın yardı­mıyla tedavi edilmek üzere İsviçre'ye gönderildi. Osman Nevres, İsviçre'ye tedaviye giderken babasının nüfus kâğıdıyle pasaport almak zorunda kaldığından Hasan Tahsin Recep adı sonradan üzerinde kaldı.
  • Şişli caddesini soğuk bir poyraz yalıyor ve inceden bir yağmur serpiyordu...Bu sırada caddeden abanoz yüzleri ile bir Fransız - Senegalli bölüğü geçiyordu. Zen­ciler; İstanbul'un soğuğunda büzülmüş asık yüzleriyle yürüyorlardı. Atları üzerinde dim dik durmaya çalışan Fransız subayları, "Küçük dağları ben yarattım" deyip birer küçük Napolyon minyatürü gibi ilerliyorlardı. Mus­tafa Kemal, kapıyı kapayıp içeri girerken: "Napolyon’un bir Moskova dönüşü olduğu gibi General Franchet Desperey'nin de bir İstanbul dönüşü olacaktır; bunu yarının tarihleri yazacaktır" diye söylendi.
  • Bir İngiliz atasözü söylemiyor muydu: Küçük darbeler kocaman meşeleri devirir diye. Tarih bütün bu ufacık - tefecik darbelerin zamanla meydana getirdiği kocaman olaylardan başka neydi ki?
  • Para akıllı insanlara hizmet eder, akılsızlara ise hükme­der. — Th. Fuller —
  • — Eğer mühim bir memuriyetle Anadolu'ya geçmek imkanını bulamazsam Anadolu'da en güvendiğim bir ku­mandanın yanına giderek ilk işe oradan başlayacağım. Ali Fuat Paşa(Cebesoy), onun ne demek istediğini çok iyi an­lamıştı : — Paşam, dedi. Ben ve kolordum, daima emrindeyiz.
  • İstanbul soluk alınamaya­cak, içinde kımıldanılamayacak bir arslan kafesine dön­müştü. İşgalciler, ellerinde ateşten kırbaçları bulunan arslan terbiyecileri gibi bu kafesin kızgın demir çubuk­ları çevresinde dönüp duruyorlardı.
  • 1 Ağustos 1918 de Kâzım Karabekir'in kolordusunaTebriz kentinin işgali için buyruk verilmişti. O buna kar­şı da direnmişti: Onun kanısına göre Aras'ın güneyine geçmek yanlış bir davranış olacaktı; en doğrusu Nahcıvan bölgesiyle Türk Azerbeycan'ı arasındaki Zangezur bölgesine girmek ve burdaki güçlü Taşnak çetelerini yok etmeğe çalışmaktı. Bunu da birkaç kez orduya yazmak­tan geri durmamıştı.
  • Osmanlı imparatorluğunun çökmesi öy­le korkunçtu ki, bîr yurttaş ne kerte güçlü ve iradeli olursa olsun enkaz altında kalıp ezilebilirdi. Şu anda atı­lacak her yanlış adım, yapılacak en küçük ihanet, bu za­vallı milleti daha içinden çıkılmaz felaketlere sürükleye­bilirdi. Kurtarılabilecek ne varsa çabucak onu kurtar­mak ve ilerisini de buna göre düşünmek gerekti...Herkes, bu yaralı arslandan bir parça koparmağa çalışacaktı, iha­netler, zulümler, fedakârlıklar, alçaklıklar, yurtseverlik­ler hep birbirine karışacaktı.
  • ...bir evin penceresinden kendisini göz­yaşları ile seyreden yaşlı bir kadın gördü. — Nine gördün ya dedi, yarın ahirette şahidim sen ol, kurşunum tükendi.

Kutsal İsyan - 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İttihat Terakki liderlerinin İstanbul sahilinden bir denizaltıya binerek Odessa limanına yolculukları ile başlayan, 15 Eylül 1919 tarihinde, okunması gerçekten çok zor olan İzmir'in işgali sırasında yaşanan insanlık dışı eylemler, tecavüzler, katliamlar, işkenlerle biten May yayınlarının 8 ciltlik nehir tarih anlatımının ilk kitabı. Ne kadar fazla sayıda Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'mız üzerine yazınsal eser okuyup, görsel yayın izlemiş olsam da bu kadar canlı bir anlatıma denk gelmemiştim. Bildiğinizi sandığınız bazı olayların, kişilerin, durumların, ilişkilerin daha detaylı, boşlukları doldurucu nitelikteki bilgileri daha derinlemesine düşünmenize, o dönemin koşullarına yönelik sağlam yargılara kavuşmanıza yardım edebilir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Vahidettin arasındaki ilişkiler, padişahın kızı Sabiha Sultan ile Atatürk arasında kurmayı planladığı evlilik; Kazım Karabekir paşanın askerlik dönemindeki öngörülerinin tutarlılığı, Atatürk'ün Samsun'a çıkışı için gerekli görevlendirmenin Damat Ferit Paşa ve Ali Fuat Cebesoy'un kardeşinin kayınpederi Hürriyet ve İtilaf partisinden nazır olan Mehmet Ali Bey'in başka amaçlarla oynadıkları rolleri, babasının pasaportu ile tanınan Osman Nevres'in nam-ı diğer Hasan Tahsin'in kendi Hukuki Beşer(İnsan Hakları) gazetesi ile vermeye çalıştığı mücadele ve İzmir'in işgaline karşı verdiği ilk kurşun tepkisi ve sonrasında İzmir valisi Kambur İzzet'in ve ordu komutanı Ali Nadir paşanın pasiflik ve basiretsizliklerinin yol açtığı Yunan mezalimi, Atatürk'ün kurtuluş için örgütlenme çabaları ekseninde bir dönemin ufuk açıcı anlatımı. Hangi düşünceye, ideolojiye sahip olunursa olunsun Atatürk'ün hakkının Atatürk'e verilmesi temennisiyle; İyi okumalar. (ercanscgn.)

Merhaba arkadaşlar. Aslında böyle değerli bir seriye yeni yılın ilk ayında yer verecektim. Onun için ayırmıştım. Önceliğim 8 kitaplık Kutsal İsyan serisi ve hemen akabinde 4 serilik Kutsal Barış serisiyle 2020 Ocak ayını verimli bir şekilde kapatmayı planlıyordum ancak planlarda bir değişiklik yapmak mecburiyetinde kaldım. Bazen uzun dönemli planlarda aksaklıklar yaşanabiliyor, gerçi ben son 3 yıldır bu planlamalarda çok aksama yaşadım ama mühim olan burada ben değil kitabımız. Kitabımıza başlayalım. Kitabımızın bir sayfa düzeni ve ara bölümleri olması çok güzel. Böyle olmadan düz yazıyla yazılan TARİH kitapları okuyucuyu mutlaka sıkar. Üstelik burada her bölümün başında bir özlü söz diyebileceğimiz tarihi kişilerin sözlerini de okuyoruz. 1918 yılı Kasım ayına uzanıyoruz. Hikayemiz burada başlıyor. Talat ve Enver Paşanın yurt dışına İttihat ve Terakki sonrası kaçışlarını kodu edinen bir dönem. İşte sırasıyla Vahdettin ile geçen yolculukları ve ilk başta daha Padişah olmadan evvel ne kadar yakın oldukları, ailesinin durumları, eş-dost ilişkileri, İşgal İstanbul’u ve orada yaşadıkları güzel bir anlatım sırasıyla ilerliyor. Kötü noktalarda var tabii ki. Mesela Mustafa Kemal Paşa’nın gereğinden fazla övüldüğünü görüyorsunuz. Bunu kötülük için söylemiyorum. Bu kitabı alıp yurt dışında araştırırlar. Bizde okunmayan kitaplar genelde orada araştırmalara konu oluyor, bizde bunun rezilliğini Tiyatro skeçlerinde görüyor ve bir de gülümsüyoruz. Neyse demek istediğim şu, bir insanı övmek güzeldir, hatta övülmek insanın da hoşuna gider ama bu övme YARANMAK manasına geldiğinde övülen kişiyi de sıkar, hayali karakterler bile kitaplarda yazar tarafından bu kadar övülmez bu nedenle. Çünkü bu bir araştırma kitabı ve herkes Mustafa Kemal’i tanımıyor. Onu tanımak onu anlamak için daha fazla okumalıyız ama kaynak yok elimizde. Ya yok olmuş ya yok edilmiş. Elimizde olanların da değerini bilmek lazım. Bir diğer kötü nokta nedir benim için ona geleceğim. Hiçbir devlet büyüğü benim için KÜFÜR edilecek raddede değildir. İstediğiniz kadar kızabilirsiniz, küsebilirsiniz ama KÜFÜR bana göre değildir. Bana yakışmaz. Sen ki koskoca bir devletin yetiştirdiği insansın, sen ki ataların o devletten yetişmiş, ne olursa olsun o devletin reislerine dil uzatamazsın çünkü bilirsin ki kendi topraklarından çıktığın an sağcı, solcu ne bileyim milliyetçi, komünist vs vs gibi sizi kimse ayırmaz. Yurt dışına hiç çıkmadıysanız size bir İpucu vereyim. Ne olursanız olun Türkiye sınırlarından çıkıp başka herhangi bir ülkenin topraklarına girdiğiniz anda Türksünüz! Kimliğiniz, pasaportunuz ne diyorsa o. Biraz buna göre davranılmalı diye düşünüyorum. Tabii geçmiş zaman olan olmuş diyoruz ama buna da dikkat çekmek şart. Yöneticilere istediğiniz kadar laf söyleyebilirsiniz ama üzerinde yaşadığınız topraklara? Asla! Ben bunu böyle belledim böyle savunurum. İlkokulda öğrendiğimden beri de söylerim: NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Neyse dönelim kitabımıza. 1919 yılı Şubat ayı için artık Mustafa Kemal’in aklında birtakım direniş fikirleri vardır. Siyasete zorla sokulduğu için bu alanda asla hakkında yorum yapamayacağım ama gerek askeri dehası gerekse Mustafa Kemal’in en büyük dayanağı olduğu için Doğu bölgesinin o mükemmel asker adamı Kazım Karabekir ise 1919 yılı 11 Nisan Cuma günü sanırım Şişli’deki evdi, Mustafa Kemal ile görüşmeye ve tanışmaya geliyor. Bu düşüncelerimde yalnız değilim, Paşa’m da benimle beraber. Ruhu şad olsun. Kemal Paşa’nın ömrü boyunca unutmadığı Ticaret anısı ve nasıl dolandırıldığı da yüzümü güldürdü. Çünkü her ticaretle uğraşan bilir ki en az 1 kere dolandırılmıştır, her işe atılan bilir ki bir kere bir hırsız ondan faydalanmıştır hatta ve hatta her ehliyet alan bilir ki ufak bir sürtme dahi olsa kazası yoksa usta bir şoför olamamıştır. Belki de bunlar bizim batıl inançlarımız ama hep karşılaştıklarımız. Romanda öne çıkan ve romanın ilerleme sürecini belirten bir diğer karakterimiz ise Osman Nevres. Hani şu bir ara mecliste bazı kendini bilmezlerin bağımsız olsun dediği İzmir’in Türk yurdu olduğunu gazete yazılariyle kimseye anlatamayıp ateşi yakmak adına ilk kurşunu sıkan ve orada şehit edilen ilk kardeşimiz Hasan Tahsin’den bahsediyorum. Bu ismi de cezası nedeniyle kimliğini aldığı babasının ismi olarak kullandığını kendi adının Osman Nevres olduğunu belirtmeyi bir vefa borcu bilirim. Bu güzel kitabımız Hasan Tahsin’in vefatı ve işgal sonrası İzmir’in yaşananlarını anlatarak bitiriliyor. Final bölümü okurken gözyaşlarımı tutamadım. Atalarımıza yapılanları tekrar anmak ve ona göre Milli Bilinci tazelemek oldukça iyi oldu kanımca. Bir sonraki kitabı okumak için sabırsızlanıyorum. İyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)

Kurtuluş Savaşı inkar edilemez...: Bu kitabı yıllar önce okumuştum. 70'li yıllarda genç bir öğretmen iken okuduğumda Türkiye karışıktı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının maalesef yaşam haklarının elinden alındığı günlerdi. Elimde bu kitabı görenler kitabın adından dolayı devlete karşı olduğumu sanıyordu. Benim okuduğum yıllarda seri olarak 7 kitap halinde okura sunulmuştu... Kurtuluş Savaşı o kadar güzel anlatılmıştı ki hala tesirindeyim... Hasan İzzettin Dinamo'nun anlatımı ile Atatürk ve onun "Size ölmeyi emrediyorum!" demesiyle birlikle erlerinin Allah Allah diyerek siperlerden fırlayışı... Gözünü kırpmadan ölüme koşuşları... Şu an okumuşum gibi hatırımda... Yıllar bu kitabı gözümde daha da özel kıldı... Bu kitabı okuyun... Özellikle siz okuyun gençler... Ülkemize sahip çıkın... Kurtuluş Şavaşını yok sayan küçük beyinlilere inanmayın.... (Nazmiye Bağcı Çaylıoğlu)

Kutsal İsyan - 1 PDF indirme linki var mı?

Hasan İzzettin Dinamo - Kutsal İsyan - 1 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kutsal İsyan - 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hasan İzzettin Dinamo Kimdir?

Hasan İzzettin Dinamo (d. 1909, Akçaabat, Trabzon - ö. 20 Haziran 1989), Türk yazar.

Ailesiyle önce İstanbul'a sonra Samsun'a yerleşti. Babası I. Dünya Savaşı'nda öldü. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'ndeki eğitimini tamamlayamadan ayrılan yazar, geçimini çeviriler yaparak ve özel ders vererek sağladı.

Dinamo, gençliğinde bireysel şiirler yazsa da Nazım Hikmet'in şiirleriyle tanışınca kendine toplumcu bir çizgi çizdi. Nazım'ın yanında, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve A. Kadir gibi şairlerle birlikte çalıştı. yedi ciltlik Kutsal İsyan ve Savaş ve Açlar gibi önemli romanlara imza atmıştır. 1977 yılında, "Kutsal Barış" adlı romanıyla, Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazanmıştır. Genellikle savaş dönemini anlatan romanlarının yanında şiir kitapları ve bir de öykü kitabı bulunmaktadır. İlk şiirlerinde Rıza Tevfik , Yusuf Ziya, Orhan Seyfi'nin etkileri görülür. Servet-i Fünûn dergisinde hece vezniyle şiirler yazmıştır. Aruz ölçüsünü kullanmış olsada yeniden heceye dönmüştür. Hapiste sayısız şiirler, romanlar, destanlar yazmıştır. Deniz Feneri, Kutsal İsyan, Savaş Ve Açlar adlı kitapları önemlidir.

Hasan İzzettin Dinamo Kitapları - Eserleri

  • Savaş ve Açlar
  • Öksüz Musa
  • Kutsal İsyan - 1
  • Açlık
  • Kutsal İsyan - 2
  • Kutsal İsyan - 3
  • Musa'nın Mapusanesi
  • Koyun Baba
  • Musa'nın Gecekondusu
  • Kutsal İsyan - 4
  • Kutsal İsyan - 5
  • Ateş Yılları
  • Çoban Şiirleri
  • Deniz Feneri
  • Kutsal Barış 1
  • Kutsal Barış 3
  • Kutsal Barış 2
  • Kutsal Barış 4
  • 6-7 Eylül Kasırgası
  • Kutsal İsyan - 6
  • Kutsal İsyan - 8
  • Kutsal İsyan - 7
  • Ateş Ormanları Arasından
  • Özgürlük Türküsü
  • Adalet Sıtması
  • Türk Kelebeği
  • Kavga Şiirleri
  • Anadolu'da Bir Yunan Askeri
  • Kenti Yiyen Çocuk
  • Gecekondumdan Şiirler
  • Tuyuğlar
  • Sürgün Şiirleri
  • Karacaahmet Senfonisi
  • İkinci Dünya Savaşı'ndan Edebiyat Anıları
  • Nazım'dan Meltemler
  • Savaşta Çocuklar

Hasan İzzettin Dinamo Alıntıları - Sözleri

  • Fırsat bulsanız da okuyun, bulmasanız da okuyun." (Öksüz Musa)
  • Düşünmek kahramanlıktır, Düşünmek, bir çiğ tanesidir. bir anlıktır. Düşünmenin ötesi, karanlıktır cancazım, karanlıktır. (Kavga Şiirleri)
  • Düşünmek, salt insanoğlunun harcı. Yine insanoğlu, en büyük düşman ne yazık, düşünceye karşı. (Kavga Şiirleri)
  • <Türk Kelebeği)
  • Yine zindan, yine çark, yine bıçak, yine kelepçe, Gece başlıyor, kardeşler, gece. (Kavga Şiirleri)
  • Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar, hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Mustafa Kemal (Kutsal İsyan - 3)
  • "Ama çok yoksullar değil mi?" "Çalışan insanlar hep yoksuldur kızım." (Savaş ve Açlar)
  • İnsan yürekleri de gittikçe taşlaşmakta. (Çoban Şiirleri)
  • "insanoğlundan tiksinicek duruma gelmiştim. İçimde insan sesinin hiç işitilmediği kuytu ormanlara, dağ başlarına kaçmak eğilimi çan çalıyordu." (Musa'nın Mapusanesi)
  • İnsan, neden her istediğini olamıyordu? Bu adaletin ya da adaletsizliğin anahtarı kimin elindeydi? Toplum, yetenekli çocuklarını neden elinden tutup yetistirmiyordu? Bir Rousseau, bir Pestalozzi gibi düşünen insanların varlığına dayanan bir toplum, bir eğitim sistemi var olmadıkça bütün yetenekler güz yaprakları gibi yağmurun, rüzgarın önünde sürüklenmek zorundaydı. Toplumlar, çocuğun anası babası olmadıkça yeteneklere kurtuluş yoktu. (Açlık)
  • Yapamadım,yol verdim gözlerimdeki yaşa. (Çoban Şiirleri)
  • İstanbul soluk alınamaya­cak, içinde kımıldanılamayacak bir arslan kafesine dön­müştü. İşgalciler, ellerinde ateşten kırbaçları bulunan arslan terbiyecileri gibi bu kafesin kızgın demir çubuk­ları çevresinde dönüp duruyorlardı. (Kutsal İsyan - 1)
  • En son türkümde seni söyleyeceğim. Bir emperyalist tankı altında şair yüreğim ezilirken. Ya da dünyanın en güzel bir sabahında Bir duvar dibinde kurşuna dizilirken... (Özgürlük Türküsü)
  • Yıkıldı üstümüze zaman bir dağ gibi. (Çoban Şiirleri)
  • Umut gerçi kahpe bir şeyse de o gülümsedikçe ortada her zaman sahip olacağımız bir şey var demektir. Sen, şu sırada büsbütün umutsuz değil, salt öfkelisin. Tabancanı, hiçbir vakit öfkelenince kullanma, aziz kardeşim. (Adalet Sıtması)
  • Ben, Aziz Nesin’i güçlü mizah sanatiyle orda tanı­dım.Eski Marko Paşa’da yazdığı çok güzel yazılarını eski dostum Sabahattin Ali’ce kaleme alındığını sanıyordum, orda bana okumam için verdiği «İt Kuyruğu» adlı hikâye kitabını okuduktan sonra bu­nun yazarı birden bire gözümde dağ gibi büyüdü. Sonra iyi ahbap olduk. İyi bir okuyucu olduğumu da anlamış olacak ki, bundan sonra bütün oracıkta yarattığı mapusane ürünlerinin sanırım ilk okuyu­cusu ben oldum. Akbaba’cı Yusuf Ziya ile bağlantı kurar kurmaz sıtmalı bir yazı işine girişti. Artık, başnı kaşıyacak zamanı yoktu. Ha bire yazıyordu. Dışarda serbest gezen okuyuculanın daha sonra okuyup kahkaha patlatacakları ,biraz daha sonra da İtalya’da dünya mizah birinciliği alacak olan Fil Hamdi hikâyesini henüz müsvedde halindeyken ilk okuyan biz oluyor, kasıklarımız çatlarcasına gülüyorduk. O kötü koşullar altında başka hiçbir şey de beni güldürememişti. Bütün emniyet örgütünü son kerte zekice hicveden bu hikâye haklı olarak sonra Altın Palmiyeyi Türkiye’ye doğru yola çıkarmıştı. Aziz Nesin dışarda gene, güzel bir de sevgili bırakarak mapusaneye gelenlerdendi. Bu yüzden de içerde para kazanmak, sonradan karısı olacak sevgiliyi çıkıncaya dek dışarda barındırmak gerekiyordu. Yusuf Ziya da Nesin’i doludizgin sömürüyordu. Bir hikâyesine yedi buçuk yada on lira veriyordu. Geçmiş gün, iyi usumda yok. (6-7 Eylül Kasırgası)
  • Kent düzeni, belli bir saatten sonra kentin deliğini deşiğini kilit altına alıyor, yarattığı kanunsuz sürülerini kutsal masallardan uzak tutmaya çalışıyordu. Sokakta işsiz, aşsız, korumasız kalmış bir insan için, toplumların yarattığı kutsallikların ne anlamı olabilirdi? Bütün kutsalliklar en sonra insan denen değerin korunması, daha büyük bir değer olması için değil miydi? İnsan, hiçbir kutsallık için bir kurban değildi. Klan çağlarıyla Ortaçağ, artık tası tarağı toplayıp karanlık mezarına göç etmemiş miydi? (Açlık)
  • Biz dünyadan geçip gittikten sonra da ay pek çok kereler doğacak, fakat bizi bulamayacaktır. -O.Henry- (Ateş Yılları)
  • En güzel hürriyet düşleri zindanda görülür. Schiller. (Kutsal İsyan - 2)
  • ...insanın evini ancak kendisi, mezarını başkaları yapar. Ben, bunu bilirim. (Musa'nın Gecekondusu)

Yorum Yaz