diorex
Dedas

Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i - Karl Marx Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i kimin eseri? Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i kitabının yazarı kimdir? Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i konusu ve anafikri nedir? Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i kitabı ne anlatıyor? Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i kitabının yazarı Karl Marx kimdir? İşte Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.03.2022 04:00
Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i - Karl Marx Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Karl Marx

Çevirmen: Tanıl Bora

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789750507878

Sayfa Sayısı: 188

Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İletişim Yayınları kuruluşunun 27. yılında 1500. kitabını yayımlıyor.

1500. kitabımız: Karl Marx’ın Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i. 

Bir buçuk yüzyıldan fazla zaman önce yayımlanmış bu eserde Marx, 19. yüzyıl ortası Fransası’ndaki sınıf mücadelelerini ve bu politik mücadelelerin bir hükümet darbesiyle sonuçlanışını tahlil eder. Bir toplumu vesayet altına alırken, vasat bir adamın “imparator” pelerini kuşanmasını sağlayan bir darbedir bu. 

12 Eylül 1980 darbesinin biçimlendirdiği “serbest piyasa ve serbest baskı” ortamında kurulan İletişim’in 1500 kitabı bulan hikâyesine, bu eserin denk düştüğüne inanıyoruz. Yayıncılık serüvenimize, “benzerine herhangi bir kahve köşesinde rahatça rastlanacak” yavan düşüncelerin iktidarda olduğu ve o rahatlıkla hayatımızı belirlediği koşullarda başlamıştık. Buna razı olmamak için… 

27 yıldan beri “trajedi” ve “fars”ın ardı ardına sahne aldığı bir ülkede, edebiyattan siyasete, tarihten popüler kültüre kadar geniş bir çerçevede 1500 eserlik bir kitaplık oluşturduk. Evrensel ilgilerle, tüm dünyaya açık bir merakla… Türkiye’nin geçirdiği siyasal, toplumsal, kültürel, tarihsel süreçlere, ezberci ve şabloncu olmayan bir titizlikle eğilerek… Yazarın, çevirmenin, editörün, dizgicinin, düzeltmenin, dağıtıcının, kitapçının emeği ve en önemlisi okurun göz nuruyla 1500. kitaba ulaşmak büyük bir mutluluk. 

Biliyoruz ki “kitap (hâlâ) ihtiyaçtır”. 

Hep birlikte nice 1500’lere... 

"İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama onu serbestçe kendi seçtikleri parçaları bir araya getirerek değil, dolaysızca önlerinde buldukları, geçmişten devreden verili koşullarda yaparlar. Tüm göçüp gitmiş kuşakların oluşturduğu gelenek, yaşayanların beyinlerine bir kâbus gibi çöker.Kendilerini ve bir şeyleri altüst etmekle, şimdiye dek hiç olmamışı var etmekle uğraşıyor göründükleri esnada, tam da böylesi devrimci kriz dönemlerinde, endişe içinde geçmişten ruhları yardıma çağırır, onların adlarına, sloganlarına, kıyafetlerine sarılır, dünya tarihinin yeni sahnesinde bu eskilerde hürmet edilen kılıklara bürünür ve bu ödünç dille oynamaya çalışırlar." 

KARL MARX

Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i Alıntıları - Sözleri

  • On dokuzuncu yüzyılın toplumsal devrimi, şiirini geçmişten değil, yalnızca gelecekten çıkarabilir.Geçmiş hakkındaki tüm boş inançlardan sıyrılmadan, kendisini başlatamaz.
  • Sömürü üzerine kurulu bir düzende, gerçek bir eşitlik mümkün değildir.
  • "Sana karınca görünüyorum, ama bir gün aslan olacağım".
  • İnsanlar tarihlerini kendileri yapar; ama onu özgür iradesiyle değil, kendi seçtikleri koşullar altında değil, dolaysız olarak önlerinde buldukları, verili, geçmişten devrolan koşullar altında yaparlar.Tüm ölmüş kuşakların geleneği, yaşayanların beyinlerine bir kâbus gibi çöker.
  • Hegel, bir yerlerde, dünya tarihindeki tüm büyük olguların ve kişilerin, bir anlamda, iki kez ortaya çıktığını söyler.Şunu eklemeyi unutmuş: birinde trajedi, diğerinde komedi olarak.
  • “Nasıl ki, Bourbon’lar büyük toprak mülkiyetinin hanedanı olmuşlardı, nasıl ki, Orleans’lar, paranın hanedanı olmuşlardı, Bonaparte’lar da köylülerin, yani Fransız halk kitlesinin hanedanıdırlar.”
  • İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama onu serbestçe kendi seçtikleri parçaları bir araya getirerek değil, dolaysızca önlerinde buldukları, geçmişten devreden verili koşullarda yaparlar. Tüm göçüp gitmiş kuşakların oluşturduğu gelenek, yaşayanların beyinlerine bir kâbus gibi çöker. Kendilerini ve bir şeyleri altüst etmekle, şimdiye dek hiç olmamışı var etmekle uğraşıyor göründükleri esnada, tam da böylesi devrimci kriz dönemlerinde, endişe içinde geçmişten ruhları yardıma çağırır, onların adlarına, sloganlarına, kıyafetlerine sarılır, dünya tarihinin yeni sahnesinde bu eskilerde hürmet edilen kılıklara bürünür ve bu ödünç dille oynamaya çalışırlar.
  • “Askeri ve bürokratik muazzam örgütü ile, karmaşık ve yapma devlet mekanizması ile, yarım milyon insandan bir memurlar ordusu ve bir ikinci beş yüz bin askerlik ordusu ile, bu yürütme gücü, Fransız toplumunun bütün bedenini bir zar gibi saran ve bütün deliklerini tıkayan bu korkunç asalak yapı, mutlak krallık döneminde, devrilmesine yardım ettiği feodalitenin sona erişinde meydana geldi.”
  • Bütün ölmüş kuşakların geleneği, büyük bir ağırlıkla, yaşayanların beyinleri üzerine çöker
  • İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar, ama kendi keyflerine göre, kendi seçtikleri koşullar içinde yapmazlar, doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar içinde ya­parlar.
  • Koalisyon halindeki burjuvaziye karşı, küçük burjuvalar ile işçiler arasındaki bir koalisyon, sosyal demokrat diye anılan parti kurulmuştu. Küçük burjuvalar, 1848 Haziran günlerinin ardından yeterince ödüllendirilmediklerini, maddi çıkarların tehlikeye düştüğünü ve bu çıkarları geçerli kılmalarını sağlacak olan demokratik güvencelerin karşı- devrim tarafından tartışmaya açıldığını görüyordu. Bu yüzden işçilere yaklaştılar. Diğer taraftan, burjuva cumhuriyetçilerinin diktatörlüğü sırasında kenara itilmiş olan parlemanter temsilcileri Montagne, kurucu meclisinin yaşamının ikinci yarısında, Bonaparte'la ve kralcı bakanlarla mücadelesi sayesinde, yitirmiş olduğu popülerliği yeniden kazanmıştı. Sosyalist önderlerle ittifak kurmuştu. Şubat 1849'da uzlaşma törenleri düzenlenmişti. Bir ortak program taslağı hazırlanmış, ortak seçim komiteleri kurulmuş ve ortak adaylar çıkarılmıştı. Proleteryanın toplumsal taleplerinden devrimci uçları koparılmış ve bu taleplere demokratik bir yön verilmiş, küçük burjuvazinin demokratik istekleri saf siyasal biçimlerinden arındırılmış ve isteklerin sosyalist uçları öne çıkarılmıştı. Sosyal demokrasi bu şekilde ortaya çıktı.
  • Deniz tanrıçası Tetis, Aşil’e gençliğinin baharında yok olup gideceğini önceden haber vermişti. Aşil gibi ancak bir yerinden yaralanabilir olan anayasa da, erken bir ölümle yokolacağını önsezileri ile hissediyordu.
  • "Ama imparator­luk pelerini en sonunda Louis Bonaparte'ın omuzlarından düştüğü gün, Napoleon'un tunçtan heykeli, Vendôme dikili­ taşının tepesinden gümbürtüyle devrilecektir."

Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Louis-Napoléon Bonaparte, Fransız Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı idi. Doğrudan halk oyuyla seçilen ilk Fransa cumhurbaşkanı. Ne var ki ikinci kez seçilmesinin önüne anayasa ve parlamento engeli çıkınca, bir 'darbe' düzenledi ve 2 Aralık 1852’de, amcasının taç giyme töreninin kırk sekizinci yıldönümünde o da taç giyerek Napoléon III unvanı ile 'Fransız İmparatorluğu'nun 'imparatoru' oldu. Kitap da 1848-1852 yılları arasında yaşananları anlatıyor. Tabi ki Karl Marx’ın gözünden.. (Hüsamettin Çalışkan)

1848 Fransa Devriminin ele alındığı bu kitapta Marx, Reformist karakterli burjuva cumhuriyetçiliğinin ve bu rejimin meşru yalan söyleme mekanizması olarak işleyen sözde demokrasisinin, III. Napoleon’a iktidarı sunarak Fransa’yı tekrar İmparatorluğa sürükleme sürecini analiz ediyor. 1789 Devrimi ile ülke yönetiminde etkin halen gelen ulusal meclisin zamanla kendi içinde kamplara ayrılması her devrimin başına gelen o kaçınılmaz senaryonun hayata geçmesine neden olmuştur: Restorasyon Dönemi. Bu süreci Marx kendine has üslubuyla şu şekilde ifade ediyor: “İmparatorluk pelerini sonunda Louis Bonaparte’ın omuzlarına düştüğünde, Napoleon’un Vendome Sütunu’nun tepesindeki tunç heykeli devrilecek.” (özgür koç)

sol yayınlarından çıkan eski baskıdan ziyade, daha sonra iletişim'in bastığı ve ahmet insel'in kaleme aldığı önsözü (ki kitabın kendisi kadar güzeldir) taşıyan baskısını tavsiye ederim. (blntylv)

Kitabın Yazarı Karl Marx Kimdir?

19. yüzyılda yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur. Birçok politik ve sosyal konuda fikri olmakla beraber, en çok Komünist Manifesto'nun (1848) giriş cümlesinde özetlediği tarih analiziyle tanınır: "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir." Marx, bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel dinamikler barındırdığına inanırdı; onun düşüncesine göre, nasıl ki kapitalizm eskimiş feodalizmin yerini aldıysa, sınıfsız bir toplum olan komünizm de "devletin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olmadığı" siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır.

Marx, sosyoekonomik değişimlere belirli bir tarihsel zorunluluk perspektifinden bakardı; ona göre kapitalizm, yapısal durumunun dinamiği ve çatışması sonucu yerini komünizme kesin olarak bırakacaktır:

"Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır."

(Komünist Manifesto)

Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünür; bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana gelecektir: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda varolan öncüllerden doğarlar." (- Alman İdeolojisi)

Marx yaşadığı dönemde dünya çapında ünlü bir isim sayılmasa da, ölümünden kısa bir süre sonra düşünceleri dünya işçi hareketine yön vermiştir. Marksist Bolşeviklerin Rusya'da Ekim Devrimi'ni gerçekleştirmesi bunun en büyük örneğidir. 20. yüzyılda dünyada Marksist düşünce hemen hemen bütün ülkelerde taraftar bulmuştur. Marksizm, akademik ve politik çevrelerde en çok tartışılmış konulardandır.

Karl Marx Kitapları - Eserleri

  • Das Kapital
  • Zincirlerimizden Başka Kaybedecek Neyimiz Var?
  • Kapital Manga Cilt: 1
  • 1844 El Yazmaları
  • Yahudi Sorunu Üzerine
  • Kapital Manga Cilt: 2

  • Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr
  • Kapital 2. Cilt
  • Kapital 3. Cilt
  • Ücret Fiyat ve Kar
  • İntihar Üzerine
  • Felsefenin Sefaleti
  • Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i

  • Yabancılaşma
  • Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850
  • Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı
  • Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi
  • Fransa'da İç Savaş
  • Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri
  • Formen

  • Manifesto
  • Artı- Değer Teorileri
  • Grundrisse - Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma
  • Türkiye Üzerine
  • Halkın Afyonu
  • Kapitalizm Öncesi Üretim Modelleri
  • Fransız Üçlemesi

  • Jenny'ye Adanmış Şiir Albümlerinden
  • Basın Özgürlüğü Üzerine
  • 18. Yüzyılda Gizli Diplomasi
  • Amerikan İç Savaşı
  • İktisat Üzerine
  • Matematiksel Elyazmaları
  • Gazete Yazıları

  • Hayalet
  • Artı-Değer Teorileri İkinci Kitap
  • Seçme Yazışmalar 2
  • Ekonomi Yazıları
  • Seçme Sosyoloji Yazıları
  • 1855 Kars Kuşatmasının Öyküsü
  • Felsefe Yazıları

  • Politik ve Askeri Savaş Sanatı 2
  • Genç Düşünceler (1838-1845)
  • Balladlar, Şarkılar, Ağıtlar, Şiirler & Hegel Üzerine Epigramlar
  • Grundrisse 2
  • Etnoloji Defterleri

Karl Marx Alıntıları - Sözleri

  • "Çalışmayan zenginlik ile yaşamak için çalışan yoksulluk arasındaki uzlaşmaz karşıtlık, ayrıca bilgi karşıtlığına da neden olur. Bilgi ve emek ayrışır. Bilgi, emeğin karşısına sermaye olarak çıkar. (Artı- Değer Teorileri)
  • Temmuz Monarşisi mali sıkıntıları nedeniyle başından itibaren yüksek burjuvaziye bağımlıydı ve yüksek burjuvaziye bağımlılık, giderek artan mali sıkıntıların bitmez tükenmez kaynağı olmuştu. Bütçe dengesini, yani devletin giderleri ile gelirleri arasındaki dengeyi sağlamadan, devlet yönetimini ulusal üretimin çıkarlarına bağımlı kılmak olanaksızdır. Ve devlet harcamalarını sınırlandırmadan, yani, her biri egemen sistemin dayanaklarını oluşturan çıkarlara zarar vermeden ve vergi dağılımını yeniden düzenlemeden, vergi yükünün önemli bir bölümünü doğrudan doğruya yüksek burjuvazinin omuzlarına yüklemeden, bu denge nasıl kurulabilir? (Fransız Üçlemesi)
  • 1 libre iplik eğirmek için, 1 libre pamuktan daha fazlası gerekli olmasaydı,1 libre iplik üretiminde bu miktardan daha fazla pamuk tüketmemeye özen gösterilmesi gerekir, iğ için de aynı şey söz konusudur. KAPİTALİST, ÇELİK İĞ YERİNE, ALTIN İĞ KULLANMAYI BİLE ALIŞKANLIK HALİNE GETİRSE, ipliğin değerinde sayılan tek emek, çelik iğin üretiminde gerekli olandır; çünkü belirli toplumsal koşullarda DAHA FAZLASI GEREKSİZDİR. (İktisat Üzerine)
  • İnsanın kendi kendisiyle ilişkisi, onun için ancak başkası ile ilişkisi aracıyla nesnel, gerçek bir ilişki olabilir. Öyleyse o kendi emek ürününe karşı, kendi nesneleşmiş emeğine karşı, yabancı, düşman, güçlü, ondan bağımsız bir nesne olarak davrandığı zaman, bu nesne ile kendisine yabancı, düşman, güçlü, kendisinden bağımsız bir başka insan ona sahipmiş gibi bir ilişki içindedir. O kendi öz etkinliği karşısında, özgür-olmayan bir etkinlik karşısındaymış gibi davrandığı zaman, ona karşı bir başka insanın hizmetinde, bir başka insanın egemenliği, zorlaması ve boyunduruğu altındaki bir etkinlik olarak davranır. (Yabancılaşma)
  • Hepimizin bildiği gibi,bir ülkenin dolaşımındaki parası iki büyük kesime ayrılır.Farklı norminal değerlere sahip banknotlar biçiminde sağlanan bir para türü,tüccarlar arasındaki işlemlerde ve müşterilerin tüccarlara yaptığı büyük ödemelerde kullanırken, bir başka para türünün,yani madenî paranın dolaşım alanı perakende ticarettir. (Ücret Fiyat ve Kar)
  • ... birikime artık-değerde bir büyüme, dolayısıyla mutlak kârlılık oranında bir büyüme eşlik etmelidir. Gene de değişmeyen sermaye değişenden çok daha çabuk artış göstermelidir; böylece net sonuç hâlâ düşen kârlılık oranıdır. (İktisat Üzerine)

  • Bugünkü kuşak, Musa'nın çölden geçmelerine önderlik ettiği Yahudilere benziyor. Bu kuşağın yapacağı tek şey, yeni bir dünya fethetmek değil; yeni bir dünyayla baş edebilecek insanlara yer açmak için, yok olmak zorunda. (Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850)
  • M. Proudhon, özgür alıcıyı özgür üreticinin karşısına koyuyor. Birine ve ötekine tümüyle metafizik nitelikler veriyor. (Felsefenin Sefaleti)
  • Osmanlı İmparatorluğunun elinde kalan bütün kuvvet Asya Türkiyesinde bulunmaktadır. Türklerin, dört yüz yıl boyunca asıl yurtları olan Küçük Asya ve Ermenistan, Türk ordularına asker veren bir hazne gibidir. (Türkiye Üzerine)
  • Tarımın ve genel olarak sanayinin gelişmesi, ormanlık alanların tahrip edilmesi konusunda uzun süredir o denli etkili olmuştur ki, bunun karşısında, ormanların korunması ve üretimi için yaptıkları her şey, tümüyle devede kulak kalır. (Kapital 2. Cilt)
  • Kâr oranında bir düşme ile birlikte, emeğin üretken bir biçimde kullanılması için bireysel bir kapitaliste gerekli olan asgari sermayede bir yükselme olur; burada gerekli olan, hem genellikle emeğin sömürülmesi ve hem de, tüketilen emek-zamanının, metaların üretimi için gerekli emek-zamanına yetecek kadar olması ve böylece, metaların üretimi için gerekli ortalama toplumsal emek-zamanını aşmamasıdır. Bununla birlikte yoğunlaşma artar, çünkü, belli sınırların ötesinde, küçük bir kâr oranı ile büyük bir sermaye, kâr oranı yüksek küçük bir sermayeden daha hızlı birikir. Belli yükseklikte bir noktadan sonra, bu artan yoğunlaşmanın kendisi de, kâr oranında yeni bir düşmeye yol açar. Küçük, dağınık sermaye kitleleri, böylece zorla, spekülasyon, kredi sahtekârlıklan, sermaye dolandıncılığı ve bunalımlarla dolu maceralı bir yola itilmiş olurlar. Sermaye fazlalığı denilen şey daima, aslında, kâr oranındaki düşmenin kâr kitlesi ile telafi edilmediği sermaye fazlalığı -bu, yeni filizlenen sermaye sürgünleri için daima doğrudur- ya da kendi başına iş görmeyen sermayeleri, büyük işletmelerin yöneticilerinin emrine kredi biçiminde veren sermaye fazlalığı için geçerlidir. Bu sermaye fazlalığı, nispi bir aşırı-nüfus yaratan aynı nedenlerden ileri gelir ve bu yüzden, zıt kutuplarda bulundukları halde -kullanılmayan sermaye bir kutupta, işsiz çalışan nüfus öteki kutupta- nispi aşın-nüfusu tamamlayan bir olgudur. (Kapital 3. Cilt)
  • Komünizm hiç kimseyi toplumun ürünlerini mülk edinme gücünden mahrum etmez, yaptığı tek şey böyle mülk edinme aracılığıyla başkalarının emeğini boyunduruk altına almaktan mahrum etmektir. (Manifesto)
  • "Doğru bildiğin yolda ilerle! Başkaları ne derse desin. 'NORMAL' olduğu söylenen her şeye kuşkuyla yaklaş." (Kapital Manga Cilt: 2)

  • “her şeyin hiçbir şey olduğunu söyleyecek ama kendin var olmak isteyecek kadar bencil misin?” (1844 El Yazmaları)
  • Gerçek anlamda siyasi güç, bir sınıfın diğerini ezmek için kullandığı güçtür. (Manifesto)
  • Dostlarla ortak yaşamdır, insana yakışan. (Kapital Manga Cilt: 1)
  • Nitekim kullanım-değerlerinin nesnel farkları, üretim sürecinde, kullanım-değerlerini doğuran eylem farkları biçiminde belirmektedir. Kullanım-değerlerinin özel maddesinden ilgisiz olarak, değişim-değeri yaratıcısı emek, emeğin kendisinin özel biçimi karşısında da ilgisizdir. Üstelik çeşitli kullanım-değerleri, değişik bireylerin eylemlerinin ürünleri, bu bakımdan da bireysel karakterleri ile birbirinden ayrılan çalışmaların sonucudurlar. Ama değişim-değeri olarak, bunlar, birbirinden farklı olmayan eşit emekleri, yani içinde emekçilerin bireyselliklerinin silindiği emeği temsil ederler. Demek ki, değişim-değeri yaratıcısı emek, genel soyut emektir. (Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı)
  • Eğer halkın hükümranlığından anlaşılan şey cumhuriyet biçimi ya da daha açıkçası demokrasi ise ideanın güncel gelişme derecesi nedeniyle böyle bir görüşün savunulamaz olduğunu söylüyoruz. Demokrasi krallığın gerçeğidir. (Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi)
  • Soğuk yalnız kanıya göre vardır, sıcak yalnızca kanıyla göre vardır, ama gerçekte yalnız atomlar ve boşluk vardır. Dolayısıyla birçok atomdan bir çıkmaz, ancak atomların birleşimi sayesinde her nesne bir halinde gelir görünür. (Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri)
  • İlk gününden bugüne katıksız açgözlülük uygarlığın baskın duygusu olmuştur, para, yine para, hep para, toplumun değil ama her sefil bireyin tek ve yegane isteği hâline gelmiştir. (Manifesto)

Yorum Yaz