diorex
sampiyon

Mağaradakiler - Cemil Meriç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mağaradakiler kimin eseri? Mağaradakiler kitabının yazarı kimdir? Mağaradakiler konusu ve anafikri nedir? Mağaradakiler kitabı ne anlatıyor? Mağaradakiler kitabının yazarı Cemil Meriç kimdir? İşte Mağaradakiler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.02.2022 14:00
Mağaradakiler - Cemil Meriç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Cemil Meriç

Yayın Evi: İletişim Yayıncılık

İSBN: 9789754705997

Sayfa Sayısı: 287

Mağaradakiler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Aydın mı dersiniz, entelektüel mi dersiniz? İki kavrama farklı anlamlar mı yüklersiniz? Aydınlardan/ entelektüellerden çok şeyler mi beklersiniz, hiçbir şey beklemez misiniz?.. Öyle ya da böyle, kültürle derinlemesine alışveriş kaygınız varsa, zaman eksenine düşünce mesaisi düşürebiliyorsanız, bu kavramlar üzerine kafa yorarsınız, bu sorulara cevap ararsınız, ufuk ararsınız. Cemil Meriç'in "hakikatte içi de, dışı da bir" mağarayı anlattığı kitap, Mağaradakiler, bir "geniş ufuk" kitabı.

(Tanıtım Bülteninden)

Mağaradakiler Alıntıları - Sözleri

  • "Düşünmek savaşmaktır. Bir nesil uğruna, bir millet uğruna, bir medeniyet uğruna savaşmak."
  • Demokrasi bir aldatmacadır, ona göre "Halk temsilcilerini seçtiği için hürdür" diyorlar, bu öküzün istediği kasabı seçmesi gibi bir şey.
  • Gençler birer ihtiyar adayı.
  • "İnsanlar kırıcıydı kitaplara kaçtım."
  • Kuzum siz filozoflar ne kadar cesursunuz.
  • Önce kafaları hazırlamak lazım.
  • "İnsanlar kırıcıydı kitaplara kaçtım."
  • Nâzım' ın türkçesi, dilin varabileceği bütün sınırları zorlayan ve daha sonraki nesillere yol gösteren bir türkçe. Ne var ki, şairi geniş hazırlıklı, soğukkanlı bir düşünce adamı sanmak da yanlış. Sıhhatli bir çocuktu Nâzım. Aşırılıkları, ihtiyatsızlıkları ile çocuk. Ve yalnızdı. Bence Türk şiiri Nâzım'la biter, Avrupaî düşünce Nâzım'la başlar. Paytak, acemi, elyordamıyla ilerleyen bir düşünce. Biraz Heine, biraz Nietzsche, biraz Mayakovski; biraz divan, biraz halk, biraz Fikret, biraz Akif. Ama yine de KENDİSİ.
  • Tecessüsü felce uğramış entelektüel'in. Bu alçalışın sebebi cehalet.
  • Hakikat dâima hakikattir, ama her çağın,her ülkenin susuz olduğu hakikatler başka.
  • İnsanlar yalnızca ekmekle yaşamaz, ruhun da gıdaya ihtiyacı var.
  • “Ne gülüyorsun, anlattığım senin hikâyen.”
  • "Kimi başında taçla doğar, kimi elinde kılıçla... Ben kalemle doğmuşum. İnsanlar kırıcıydılar, kitaplara kaçtım"
  • Üslubun kimliğindir.

Mağaradakiler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Arkamda kilometre taşları ve yaprak yaprak dökülen rüyalar." Cemil Meriç okurken birçok Duygu değişimi yaşıyorum. Uzun bir yolculuk bu dünyanın dışında yaşadığım bir yolculuk... Nuri Pakdil'in deyimiyle "80 yıldır Batı'ya bakmaktan boynu tutulan" Türk aydınının tarihinden, kültüründen ve köklerinden nasıl koparıldığının felsefi boyutunu irdeleyen Cemil Meriç'in büyük eseri. fikir adamı Meriç'i anlamak için edebiyat, tarih, felsefe, sosyoloji...Kısaca insanı anlamak ve bilmek lazım. İnsan yetiştirmekse ve kendimize değer katmaksa gaye okumak yetmez eserlerinde. Her satırı irdelenmeli, bolca tefekkür edilmeli..Bunca meseleyi düşünen bir insanın ülkeye ve insanlığa katacağı çok şey olmalı. Meriç kitabında entellektüel kavramını masaya yatırmış.Avrupa'da Rusya'da bu kavramın ne ifade ettiği üzerine eğilmiş. Bizim aydınlarımızdan da bahsetmiş.Entellektüel üzerine karşılaştırmalı bir deneme sayılabilir tabi büyük mütefekkirin zenginliğiyle... "Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin, idrâkimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlıyacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü. San'at düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat, mukaddeslerin mukaddesi.. Hakikat ve sevgi." Büyük fikir işçisine Rahmet olsun... (Meryem)

Çok uzun süredir okumayı istediğim bir kitap daha bitti. Gerçekten harika bir eserdi. Çok büyük bir fikir insanının çok büyük bir fikir kitabı. Kitabı belli kalıplara sokmak bence saçma olur. Çünkü çok geniş bir yapısı var. Anlattığı şeyler asla belli konulara ya da idealara bağlı kalmıyor. Sürekli bir ilerleyiş, arayış var. Daima bir anlatı ya da kanıt bulunmakta. Kitapta tabiri caizse ne ararsanız var. Bu yüzden de biraz yoğun ve ağır bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ama fikirlerimizde öyle değil midir zatan? Asla belli konulara bağlı kalmaz daima değişir ve sürekli durmadan yenilerini üretir. Bu kitapta bir fikir, idea, düşünce, eleştiri ya da başka bir isimle isimlendirilebilecek bir kitap. Kitapta Cemil Meriç'in fikirleri var. Ama bu deneme gibi değil. Misal denemede yazar genel olarak kendi fikirlerini sunarken(çoğunlukla soyut konular) bu kitapta Cemil Meriç inanılmaz bir veriyle karşımıza çıkıyor. O kadar çok kitaptan alıntı, söz, şiir, belge var ki bir yerden sonra nerede olduğunuzu şaşırıyorsunuz. Kitap gerçekten hiçbir kalıba sığmıyor. Bazen Marksizm'den bahsediyor, bazen tarihe giriyor, bazen inkılapları anlatıyor, şiire giriyor arada, bir yazarın nasıl hiciv yapacağını anlatıyor, farklı kavramlar üzerinde duruyor, dine değiniyor... Hatta bir ara baktım Kominizmi anlatırken farklı konulara girdi bir şekilde tarihe saptı oradan Atatürk ve inkılapları hakkında bilgi veriyor, fikir yürütüyor arada eleştiriyor. Anlayacağınız bayağı bir şey var. Akşamki halısaha ilk on biri için taktik var mı diye aradım ama o yoktu.(ironidir) Genel olarak ağır ve çok kapsamlı bir kitap. Kesinlikle okunmalı. Verilen hiçbir bilgi ya da görüş kanıtsız belgesiz bırakılmamış. Onlarca yazardan, kitaptan alıntı mevcut. Çok kıymetli bir fikir adamının çok kıymetli fikirlerinin bulunduğunu güzel bir kitap. Kafasının karışmasını seven okurlara tavsiye edilir. Keyifli okumalar... (Oğuzhan Güneş)

Mağaradan Bir Çıkış: Düşünmek: Uzun bir zaman önce kütüphaneme kattığım fakat okumaya bir türlü cesaret edemediğim bir eserdi. Çünkü kitabı açar açmaz Platon’un mağara alegorisi karşılıyor sizi ve buradan ötesinde ele alınacak konuların ne derece yoğun ve düşündürücü olduğunu az çok anlayabiliyorsunuz. “Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim” Üstlendiği, üstlenmek istediği vazifeleri böyle dile getiriyor yazar/cemil-meric . Kendisini yalnızlığa mahkum eden, kitaplarda yaşamaya zorlayan kıyıcı bir insanlığı dönüp yine kendi elleriyle kurtarmak istiyor. Sanıyorum ki bu kitap ve yazdığı daha birçok kitap, bu kurtarma çabasının birer mahsulü. Cemil Meriç okumak için sanırım az çok sosyoloji, felsefe, tarih, edebiyat gibi alanlarda bilgi sahibi olarak belirli seviyeye ulaşmak gerekiyor aksi halde boğulup kalınabiliyor kavramların, konuların altında. Bilhassa bu kitap için söylüyorum, çok fazla kavram ve bunların lügat karşılıkları var ve bunlar tarihi şema olarak ele alınmış. Akışı kaçırmamak ve kitaptan kopmamak adına kitabı okumak için yeterli birikimi sağlayarak doğru zamanı kollamakta yarar var. kitap/magaradakiler--1153'i okurken daima bir devinim ve akışkanlıkta oradan oraya sürükleniyorsunuz adeta. “Entelektüel Nedir” ile başlayan okuma serüveninde kendinizi bir anda tarihin arasında buluveriyorsunuz. Yeri geliyor Cemil Meriç ile birlikte 1789 İhtilali’ne katılıyorsunuz, yeri geliyor Cumhuriyetin ilk günlerine gidiyorsunuz, yeri geliyor orta çağda bir kilise ayinine katılıyorsunuz, yeri geliyor şiir ve eleştiri üzerine iki kelam ediyorsunuz, ihtilal- devrim üzerine tartışıyorsunuz, yeri geliyor uzunca dipnotları okurken sıkılıp ara vermek istiyorsunuz. Anlayacağınız üzere okunulması, düşünülmesi, üzerine tefekkür edilmesi gereken bir kitap. Bazı “yitikleri” bulmak, bizim(Türklerin) tarihin düşünce dinamiğinin neresinde yer aldığını anlayarak bir duruşa, bir kimlik bilincine sahip olmak adına okunması ve okutulması gereken başlıca kitaplardan olduğunu düşündüğümü belirterek yazar/cemil-meric’in kitaptaki şu meşhur sözleriyle bitiriyorum: “Kimi başında taçla doğar, kimi elinde kılıçla.. Ben kalemle doğmuşum. İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım. Kelimelerle munisleştirmek istedim düşman bir dünyayı” (AhmetA)

Kitabın Yazarı Cemil Meriç Kimdir?

Hüseyin Cemil Meriç (12 Aralık 1916, Reyhanlı - ö. 13 Haziran 1987, İstanbul), Türk yazar, şair ve düşünür.

Meriç’ten önce bir dönem, Şaman ve Yılmaz soyadlarını kullandı. Rumeli’den göçen bir ailenin çocuğudur. İlk ve ortaokulu Reyhanlı Rüştiyesinde(1928) tamamladı. Burada Arapça, Fransızca, Kur’an, tecvîd (Kur’an-ı Kerim’I uygun telâffuzla okuma), ahlâk okudu. Buradaki Türkçe öğretmeni yarım düzine şiir kitabı olan Ömer Halim Bey’di. Sonradan adı Fransız Lisesi (Lycéed’Antioche) olan Antakya Sultanisi’nde okudu, “benim üniversitem” diye andığı bu lisede Fransız ve yerli hocalardan özel dersler aldı. Ali İlmî Fânî’nın kılavuzluğunda Divan edebiyatının sihirli dünyasını burada keşfetti. Yine burada Bazantey’den Fransız edebiyatı tarihi okudu. 1936’da İstanbul’a giderek bir yıl Pertevniyal Lisesine devam etti. Buradaki öğretmenleri arasında Nurullah Ataç ve Reşat Ekrem Koçu da vardır. Bu arada Nâzım Hikmet ve Kerim Sadi ile tanıştı. 1937’de kısa süre İskenderun’un bir köyünde öğretmenlik

yaptı, İskenderun Tercüme Bürosuna sınavla reis muavini oldu, bu işe beş ay devam etti. 1938’de Fransızlar tarafından Aktepe’ye nahiye müdürü tayin edildi, yirmi gün sonra işine son verildi. 1939’da iki ay hapis yattı, hakkında açılan dava beraatle sonuçlandı. 1940’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Felsefe Bölümünde bir süre okudu. Ancak üniversiteden çok kütüphanelere devam ettiği için bu bölümü bitiremedi. Birkaç yıl sonra aynı fakültenin Fransız Filolojisi Bölümünden mezun oldu (1944). Tayin edildiği Elazığ Lisesi öğretmenliğinden (1942-45) sonra hayatını kalemiyle kazanmaya başladı. 1946’da

sınavla İstanbul Üniversitesine Fransızca okutmanı olarak (1946-74) girdi. Bu arada bir yıl İstanbul Işık Lisesinde öğretmenlik (1952-53) yaptı. 1974’te emekliye ayrıldı.

Cemil Meriç, 1954’te görme yetisinin zayıflaması üzerine geçirdiği bir dizi ameliyat

sonucunda gözlerini kaybetti. Hayatının geri kalan kısmını bu şekilde geçirdi. Bundan sonraki dönemde okuma ve yazma konusunda yakın çevresinden yardım aldı. 1974 yılında emekliye ayrılınca tüm zamanını eserlerine ayırdı. 1942’de evlendiği Fevziye Menteşoğlu’ndan Mahmut Ali ve Ümit (Meriç Yazan) adlı iki çocuğu oldu. 1984’te geçirdiği beyin kanaması sonucu felç oldu, sıkıntılı ve uzun bir hastalık döneminden sonra vefat etti. Karacaahmet Mezarlığında toprağa verildi.

İlk manzumesini on bir yaşında iken yazdı. Yayımlanan ilk yazısı “Geç Kalmış Bir Muhasebe”, "Yenigün" (23.9.1933) gazetesindedir. Ciddi anlamda ilk yazısı “Honoré de Balzac”, "İnsan" dergisinde (1941) yayımlandı. Aruz ve hece ölçüsüyle şiirler de yazmış olan Cemil Meriç, çok iyi özümsediği Batı düşüncesi ile Türkiye'nin batılaşması konularını incelediği eserleriyle tanındı. Batılı fikir ve sanat adamlarının adeta resmî geçitte olduğu eserlerinde Türk aydınlarının “müstağrib”leşmesini büyük bir yetkinlikle eleştirir, önce kendi kültürlerini tanımalarını ister. Yazılarında düşünür, sosyolog yanı ağır basar. Özellikle kullandığı bazı kelimeler mülkiyetine geçmiş gibidir. Kendisine has coşkulu üslubu ve temiz Türkçesi ile kırk kadar gazete, dergi ve ansiklopedi de yüzlerce makale yayımladı. Yazı ve çevirileri başlıca; İnsan, Amaç, 19. Asır, Gün, Yeni İnsan, Hisar (Fildişi Kuleden başlığı ile 1980'e kadar sürekli), Hareket, Yirminci Asır, Yurt ve Dünya, Yücel, Dönem, Çağrı, Türk Edebiyatı, Doğuş Edebiyat, Kubbealtı Akademi, Pınar, Köprü, Gerçek, Millî Eğitim ve Kültür gibi dergiler ile Yeni Devir (1980), Orta Doğu gazetelerinde yer aldı. Düşünce ve yazı hayatının en verimli yıllarında (1954’ten itibaren) gözleri görmüyordu. Okumalarına kızı yazar Ümit Meriç ve öğrencileri yardımcı oldu. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi ve Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye’de maddeler yazdı. Umrandan

Uygarlığa adlı kitabıyla 1974 yılında ve Kırk Ambar adlı kitabıyla 1980 yılında Türkiye Millî Kültür Vakfı ödülünü aldı. 1981 yılında Türkiye Yazarlar Birliğinin Üstün Hizmet Ödülünü Mehmet Kaplan ve Emin Bilgiç ile paylaştı. 1982’de Kayseri Sanatçılar Derneği'nden inceleme dalında ödül aldı. 1986 yılında Kültürden İrfana adlı eseriyle aynı kuruluşun fikir dalı ödülünü kazandı.

Cemil Meriç Kitapları - Eserleri

  • Jurnal
  • Kültürden İrfana
  • Mağaradakiler
  • Kırk Ambar 1: Rümuz-ül Edeb
  • Umrandan Uygarlığa
  • Bu Ülke

  • Bir Dünyanın Eşiğinde
  • Işık Doğudan Gelir
  • Sosyoloji Notları ve Konferanslar
  • Saint-Simon: İlk Sosyolog, İlk Sosyalist
  • Kırk Ambar 2: Lehçe-t-ül Hakayık
  • Jurnal
  • Bir Facianın Hikayesi

Cemil Meriç Alıntıları - Sözleri

  • Klasik denilenlerin çoğu unutulup gitmiş zamanla. Klasiklerin en büyükleri yaşadıkları dönemde anlaşılmayanlar. (Kırk Ambar 1: Rümuz-ül Edeb)
  •  Kimse ne olduğumuzu bilmez, nasıl göründüğümüzü bilir. (Umrandan Uygarlığa)
  • ... bireycilik şaşkınlıkların ve hataların kaynağıdır. (Işık Doğudan Gelir)
  • Ve dünya bir gözyaşı vadisi, bir vehim, bir rüya... (Umrandan Uygarlığa)
  • servet her olayın can damarı hiçbir şey yapmazsanız zengin değilsiniz herkesin emeli zengin olmak yeteneğinde ahlakın da ölçüsü para (Kırk Ambar 2: Lehçe-t-ül Hakayık)
  • İnsana, doğru yolu gösterecek iki kılavuz: imanla ilim. (Işık Doğudan Gelir)

  • |Ne yazık ki, deva illetten daha vahimdir. (Bir Facianın Hikayesi)
  • “Vaktiyle bütün insanların kolayca kavradığı hakikatleri anlayamaz olmuşuz yavaş yavaş. İlâhi hikmet unutulmuş.” (Bir Facianın Hikayesi)
  • Mümin Tanrısıyla gönül gönüledir. (Bir Facianın Hikayesi)
  • Ne acılar kelimeye aktarılabilir, ne sevinçler. Güneş altında söylenmeyen ne kaldı?  (Jurnal)
  • Kadının hayatında en bahtiyar çağ, bütün varlığını ailesine, bütün varlığını cemiyete verebildiği çağdır. Gerçek ve tabii bir heyecan. Kendi başkaları için çırpınır, başkaları onun için. Kadın çocuğu için hem sütanne hem terbiyeci, hem sevgili olduğu yıllarda bahtiyardır. (Kırk Ambar 2: Lehçe-t-ül Hakayık)
  • Sevdiğim bir başkasına tutkun. O bahtiyar rakip de başka bir dilberin esiri. Bana da sevmediğim bir kadın âşık. Sevdiğime de, sevdiğimin sevdiğine de, beni sevene de, aşk Tanrı'sına da, kendime de yuhhh! (Bir Dünyanın Eşiğinde)
  • sonra seni hatırlıyorum. birden zindanım aydınlanıyor. kuşlar cıvıldıyor içimde. (Jurnal)

  • Ölmek, unutulmaktır. Hatırlandıkça yaşıyoruz. (Jurnal)
  • Ne ararsan bulunur,derde devadan gayrı.” (Kırk Ambar 1: Rümuz-ül Edeb)
  • Saint Simon, o güne kadar bir fakirler yığını olarak ele alınan işçi sınıfına sosyal bir kişilik kazandırır. Artık fakir yok, fakir işçi var. Fakir kilisede avlusundan çıkmış, keşkülünü fırlatmış, çalışan bir insan olmuştur. Yoksuldur ama çalışmak isteyen bir yoksul. Ve çalıştığı halde fakir kaldığı için ahlak ve iktisat açısından ilgiye değer. Yoksuldur çünkü ya hakkı olan ücreti alamıyordur ya da işsizdir. Saint Simon iktisada yeni bir vazife yükler: fakirleri göz önünde bulundurarak toplumu yeni baştan düzenlemek. Çoğunluk ön plana geçiyordur artık. Bakışlar ücret verenden ücret alana, topraktan fabrikaya, çiftçiden demirciye çevirilir. (Saint-Simon: İlk Sosyolog, İlk Sosyalist)
  • “Aydın yanarak da aydınlatabilir, ama yıldızlaşacağını bilirse yanar, bir kova suyla söndürülen yangın olmak hazindir.” (Sosyoloji Notları ve Konferanslar)
  • Bugünkü sömürgeleştirme, 14. asırda doğdu. İki ihtiyacın çocuğudur: Baharat ve altın. (Kırk Ambar 2: Lehçe-t-ül Hakayık)
  • Şairin dediği gibi “Güleriz ağlanacak halimize”. (Jurnal)
  • kitapları oldukları gibi saklamak ve gelecek nesillere aktarmak büyük bir titizlik ve sadakatle sürdürülen bir iş olmuştur. (Işık Doğudan Gelir)

Yorum Yaz