diorex

Mahmud ile Meryem - Elçin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mahmud ile Meryem kimin eseri? Mahmud ile Meryem kitabının yazarı kimdir? Mahmud ile Meryem konusu ve anafikri nedir? Mahmud ile Meryem kitabı ne anlatıyor? Mahmud ile Meryem PDF indirme linki var mı? Mahmud ile Meryem kitabının yazarı Elçin kimdir? İşte Mahmud ile Meryem kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 26.12.2022 15:00
Mahmud ile Meryem - Elçin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Elçin

Orijinal Adı: Mahmud və Məryəm

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789753167437

Sayfa Sayısı: 212

Mahmud ile Meryem Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu bir masal, ama hepimizin yaşayabileceği bir masal. Nasıl Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin'in ölümsüz aşkları aslında sizin, bizim, hepimizin aşkıyla aynı kaynaktan fışkırıyorsa, bu masal da bize aynı ufku gösteriyor: Aşka sarılarak insan olmanın değerine.

Ziyad Han, bir zalim hükümdar. Karısı Gemerbanu, tahtı tacı boş verip, oğlunun derdine düşmüş bir hükümdar karısı. Mahmud ise, baş keserek, ocak söndürerek gücüne güç, servetine servet katan babasının yerinde gözü olmayan, bir nazenin oğlan. Önce kadınsı davranışları yüzünden annesiyle babasını endişeye düşüren ve alay konusu olan, sonraysa bir papazın kızına âşık olarak, aşkın peşinde insanlık değerleriyle yüz yüze gelen bir hükümdar oğlu.

Meryem, papaz babasının kendi halinde bir kızı olarak, bütün gününü ak keçisiyle geçiren biriyken, bir gün Mahmud'u görür ve görür görmez de hayatın en doğal akışıyla onun hayatının erkeği olduğunu bilir. Göz göze gelip el ele tutuştuklarında daha aralarında tek bir kelime bile konuşmamışlardır.

Mesafaler yazarı Elçin, on altıncı yüzyılda geçen bu halk masalıyla, aslında bize sevgiyi ve hoşgörüyü öğreten bir çağdaş mesel sunuyor. Aşkların ve insanların önündeki yapay engellere, onları savaşa sürükleyen maddi emellere kafa tutuyor.

Mahmud ile Meryem Alıntıları - Sözleri

  • Çünkü bazen demek istediklerin, düşündüklerin ileride sinende taş olur, en yakınlarına bile söyleyemezsin.
  • "Yaşamaq gözəl idi.Adamlar niyə bunu başa düşmürdü?"
  • Adlar dəyişir, sifətlər dəyişir,hisslər həmin hisslərdir,xislət həmin xislətdir və əslində dünyada heç nə dəyişmir..
  • Adamlar tamam yad və mənasız idi..
  • Adlar dəyişir, sifətlər dəyişir, hislər həmin hislərdir, xislət həmin xislətdir və əslində dünyada heç nə dəyişmir, həyat elə bir məhəccərin içindədir ki, heç vaxt bu məhəccəri adlamaq olmayacaq.
  • Mehdi Sahib-əzzaman nəyi gözləyir? Niyə zühur etmir? Niyə bu zülmətə dözür, bundan artıq bir müsibət olarmı? Niyə gəlib dünyanı düzəltmir?...
  • Yeyip, içip keyif çatan günahkar olamaz. Gününü boşa geçiren, anlamsız bir döngüde sürünen, kendini cezalandıran, duygularını körelten, öldüren kimsedir günahkar.
  • "Keçi sağan qaraşın, arıq, adi bir qız gördü və bu işə sidq-ürəkdən təəccüb etdi... ...Sofi sonralar da bu işə tez-tez təəccüb edirdi, amma nə birinci dəfə, nə də çox-çox sonralar Sofinin ağlına gəlmədi ki, Məryəmə Mahmudun gözləri ilə baxmaq lazımdı..."
  • Ya olduğun kimi görün, ya göründüyün kimi ol.

Mahmud ile Meryem İncelemesi - Şahsi Yorumlar

'Mahmut ile Meryem' romanına dair küçük bir tavsiye: Bilge Seyidoğlu'nun 'Erzurum Masalları' derleme eseriyle de halk edebiyatı motif çalışması yapılabilir.Bir 'Modernize edilmiş 'Aslı ile Kerem ' hikayesi...Kitabı okurken Existansiyalizm ve Tasavvuf felsefesi altyapısında pek çok concepte rastladım.Özellikle Platon'un 'Devlet' indeki retorik konuşmalar,burada ilahi anlatımla verilmiş.Yazar heryerde...Yazar Kamerbanu'nun kendince çırpınışlarında,Ziyathan 'ın biçareliğinde,Mahmud'un kamil & filozof ve sorgulayan davranışlarında,yazar Meryem'in melek kalbinde,babakeşisin bu yasak aşk karşısındaki tavırlarında,papazın varoluşunu keşfinde,Şah İsmail'in solunda,Süleyman'ın raks masasında,yazar heryerde....Felsefe ve edebiyat gözlüğüyle okunmasını tavsiye ederim. (zeynep avşar)

Ahh Elçin Efendiyef ahhh ne yaptınız siz öyle yaa.. Neden seven insanların kavuşması bu kadar zor ¿ Niçin gerçek aşıklar kavuşamaz ¿ Okumayın içinizi yakmayın :( hüzünlü ve çok duygusal bir kitap.. Alıntı "Okuma aydınlanmanın temel ışığıdır. Bu ışıktan yoksun toplumun çağdaş dünya içinde yeri yoktur." (Bir Avuç Huzur ⸙ M)

Bir Avuç Kül ve Meryem'in Mahmut'u: Zaman zaman içinde Zaman kalbin ritminde Aşk hepsinden ötede... Okur bazen bir kitabın etrafında kuş gibi çırpınır. Kanatları onu nereye götürürse, orada nefeslenmek ister. Sayfaların arasında çırpınırken, elime değen kitabın göğüne doğru fırlattım kalbimi. Kanatlarım beni Göygöl'ün sularından geçirip Azerbaycan'ın Gence şehrine götürdü. Bir sarayın penceresinde konakladım, merakım başıma hep iş açsa da sahiplendiğim yegâne duygumdu. Nihayetinde bir kuş suretinde kimse tanımazdı beni, Gence'nin hükümdarı Ziyad Han bile! Kamer Banu'nun gözlerine bakarken gördüm onu. Banu'nun başı düşüktü, omuzları kırgın. Kamer Banu Ziyad Han'a hatun olalı dokuz yıl geçmişti ancak ona bir evlat verememişti. Dualar, iksirler, büyüler kâr etmiyordu. Gence'nin gökyüzüyle konuşanları, karanlığa üfleyenleri, sabahın hayrında secde eden başları… Hepsi Kamer Banu ile hanlarının bir çocuğu olsun diye koşturuyorlardı ancak nafileydi… Kamer Banu'nun gözünün yaşını sileyim, Ziyad Han'a bir iki tesirli cümle söyleyeyim dedim, kanatlarımı açtım, bir baktım elimde Azeri yazar Elçin Efendiyev'in Mahmut ile Meryem'i. Ne Kamer Banu'nun gözünün yaşını silebiliyorum ne Ziyad Han'a tesirli sözler edebiliyorum. Onlar sayfaların ardında duran bir efsanenin kahramanları. Ben onları görüyorum ama onlar beni görmüyor ya da ben öyle sanıyorum! Yirmi birinci yüzyılda bile çocuksuzlukta akla gelen ilk figür kadınsa, bir efsanenin içindeki kısırlığın başkahramanı da ebet bir kadın olabilir(!) Yazardan başka ne bekleyebilirdim ki diyorum. Kuş olup uçsam, hatta bir düşünce parçası olup Kamer Banu'nun beyninde konaklasam bir süreliğine! Öyle yapıyorum, Kamer Banu'nun beynindeyim ve burası çok karışık. Çaresizliğin hat safhasında, karanlık yüzlü Kısır Karı'da arayacak son medeti. Kararlı. Saraya çağırttı. Kısır Karı Kamer Banu'ya bir şeyler fısıldadı. Kamer Banu yanına bu karanlık yüzlü cadı kadını, Sofu'yu ve birkaç yaveri alıp yola düştü. Kurt ve Dilsiz'i buldular. Kurt, Dilsiz'e fısıldadı; Dilsiz, Kamer Banu'nun gözlerine doğru bir bakış fırlattı. Banu'nun aklı hala karışık, ama inanıyor çünkü Ziyad Han'a tahtının varisi bir çocuk doğurmak istiyor, çünkü kadınlığını böyle ispat edecek Gence'nin hanına, halkına… Beyninde değilim artık Kamer Banu'nun, Dilsiz onu sözle bezerken orada olmak istemedim. Canım sıkıldı. Neden hep bir kadın ispat etmek zorundadır bir şeyleri sevgili okur? Kadınlığını, anneliğini, eşliğini, gelinliğini, mesleki kariyerini… Çoğaltalım mı daha? Hayır, lütfen kalsın dediğini duyar gibiyim. Efsaneler ya da gerçek hayat, ikisinde de hayatımız zor sanki! Tamam, susuyorum bir kuş olup yeniden Dilsiz'in kel kafasına konuyorum! Dokuz ay dokuz gün sonra bir oğlun olacak, ancak yolu taht değil aşk olacak diyor Kamer Banu'ya Dilsiz. Banu'nun umurunda mı, hem de erkek çocuk, nihayetinde taht onun olmayacak mı, hareminde aşk çok olacak ama tahtı hep bir tane olacak! Banu'nun gözleri ışıldıyor, Banu'nun kalbi sevinçle doluyor. Her ne olursa olsun annelik efsanelerde, dünyada ve ahirette kutsal bir duygu biliyorum, kadınlığın en güzel merhalesi farkındayım… Türk edebiyatının Aslı ile Kerem hikâyesinin Azerbaycan türünü, Mahmut ile Meryem'de yaşatıyor Elçin Efendiyev. Halk edebiyatı türünde anılan bu efsanevi anlatılar günümüzdeki güncelliğini korurken modern edebiyatın geleneğin memesine yapıştığını ve kanırta kanırta emdiğini de açıkça görüyoruz. Elçin'in kaleminden çıkan bu eser, aynı zamanda tarihe de aynı tutmakta; Şah İsmail Ve Yavuz Sultan Selim'in karşı karşıya geldiği Çaldıran savaşı üzerinden, devlet idaresi mesajları verip, savaşı Mahmut'un gözüyle görmekte, hümanizmin gerçekte uygulanabilirliğini çürüterek ütopyasını yıkmaktadır. Aşkın külü: Mahmut ile Meryem Bir kuş olup Gence semalarına varıyorum yine sayfalar arasından. Kamer Banu'nun çığlıkları kulağımı sağır ediyor. Dilsiz'in kehaneti dokuz ay, dokuz gün sonra tutuyor. Ebe kanlı bir vücudu Kamer Banu'nun göğsüne konduruyor, Ziyad Han adına "Mahmut" diyor. Kamer Banu kısır olmaktan kurtuldu, Gence halkı memnun, Ziyad Han'ın artık bir varisi var, Ziyad Han şükür deminde, tahtı artık sağlam! Mahmut ile aynı zamanda bir keşişin çocuğu da dünyaya geliyor; Meryem. Adı gibi tertemiz doğan ve babasının ömrünce günahsız diye vasıflayacağı bir çocuk olma olarak büyüyor. Mahmut büyüyor büyümesine ama kılıçla değil sevgiyle, cenk meydanında değil kütüphanelerde. Erkekliğini ispat için gönderilen köle kıza okuma yazma öğretiyor. Mahmut aşkın gölgesinde filizlendiğini bilmeden, babasının kendisine karşı öfkesini anlamıyor. Elinde kılıçla karşısına çıkan Bayındır'a karşılık vermiyor. Çünkü Dilsiz daha onun doğacağını haber verdiği an kılıç ehli değil aşk ehli olduğundan haber vermişti. Elbet bunu o bilmiyor. Kırlarda dolaşıp, şiirler okuduğu, gökyüzüne bakıp sonsuzluğa sevindiği demde, bir ırmak kıyısında gördü Meryem'i. Gördü ve gözlerini Meryem'in kalbine astı. Meryem'de Mahmut'u gördüğünde kalbini Mahmut'un gözlerinde bıraktı ve Mahmut'un senelerdir gölgesinde filizlendiği aşk çiçek açtı. Meryem İsevi, Mahmut Muhammed ümmetinden. Meryem Keşiş kızı, Mahmut han! Aşk imkansızlıklar içinde doğup büyümüyor muydu zaten? Kitap iki din noktasında da zaman zaman sorgulayıcı bir üslupla okurun karşısına çıkıyor. Çeviriyi yapan Ali İhsan Durmaz, Azeri Türkçesinden Türkiye Türkçesine çeviride bir takım handikaplara düşüleceğini belirtse de önsözde, başarılı bir iş çıkardığı ortada. Baba Keşiş'in kızı Meryem'i Mahmut'tan kaçırması ile gelişen olaylar, Ziyad Han'ın ölümü ve Mahmut'un Meryem'i bulmak için yola revan oluşuyla okuyucuyu sürükleyen Elçin, tam vuslat sahnesi yazmış derken okurun yaşadığı sürprizler… Hikâyenin efsanevi özelliğini ele alacak olursak elbette fantastik öğelerin anlatımda kullanımı kaçınılmaz olmuş. Aynı zamanda senaristlerin de ilgisini çeken bu hikâye, 2013 yılında Türkiye- Azerbaycan ortak yapımı ile başrollerini Aras Bulut İynemli ve Eva Dedova'nın oyunculuğu ile sinemaya uyarlanmış ancak film kitapla kıyaslanınca maalesef vasatın altında kalmış. Senarist kitabı bir başkasına okutmuş da öyle çekmiş gibi! İki ayrı dinden, iki temiz gencin hikâyesi olan bu kitap okuruna keyifli vakit geçireceği gibi Azerbaycan edebiyatı ve Elçin hakkında da bir şeyler öğrenmeye yöneltiyor okurunu. Bu bakımdan kitabı yayınlayan Ötüken neşriyatta bir teşekkürü hak ediyor sanırım. Aşk bir bakış, bir gülüş makamındaydı. Mahmut Meryem'e bir kere baktı, Meryem'in kalbi sıkıştı. Meryem Mahmut'un saçlarına dokundu ve Mahmut kül oldu… Aşk, ateşin doğurduğu bir çocuktu, büyürken insanı kül ediyordu. Mahmut ile Meryem Elçin Efendiyev Ötüken Yayınları 253 Sayfa Bu yazı Ayraç Dergisi 87. Sayıda yayımlanmıştır. (Gülnaz Eliaçık Yıldız)

Mahmud ile Meryem PDF indirme linki var mı?

Elçin - Mahmud ile Meryem kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Mahmud ile Meryem PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Elçin Kimdir?

Hikâye ve roman yazarı, devlet adamı. 13 Mayıs 1943, Bakü / Azerbaycan doğumlu. Tam adı Elçin İlyasoğlu Efendiyev. Eserlerinde kısaca Elçin adını kullandı. Babası İlyas Efendiyev de (1914 - 3 Ekim 1996) Azerbaycan’ın ünlü yazarlarındandı. Elçin, ortaöğrenimini Bakü’de yaptıktan sonra Azerbaycan Devlet Üniversitesinin Dil ve Edebiyat Fakültesinde öğrenim gördü. Bilim kurulunun kararıyla Azerbaycan İlimler Akademisi Nizami Dil ve Edebiyat Enstitüsüne asistan olarak kabul edildi. 1968’de Sovyet Yazarlar Birliğine üye olan yazar, Azerbaycan Yazıcılar İttifakının yönetim kurulu sekreterliğinde, Edebiyat ve İncesanat (güzel sanatlar) gazetesinin redaksiyon heyetinde görev aldı. Ülke dışındaki Azerbaycanlılarla kültürel ilişkileri yürüten Vatan Cemiyetinin başkanı oldu. 1993’ten itibaren Azerbaycan hükümetinde Başbakan Yardımcılığı görevini yürüttü.

İlk hikâyesi 1959’da yayımlandı. 1970’te “Azerbaycan Bedii Nesri Edebî Tenkitte” adlı tez çalışmasıyla Òloloji (dil ve edebiyat) doktoru oldu. Aynı zamanda Bakü Devlet Üniversitesinde edebiyat nazariyeleri profesörü olarak dersler veren Elçin’in hikâye ve romanları Rusça Almanca, İngilizce, Fransızca, Macarca, Arapça, İspanyolca, Farsça ve Türkiye Türkçesinde olmak üzere dünyanın belli başlı dillerinde yayımlandı. Kendisi de diğer dillerden çeşitli eserleri anadiline çevirdi. Farklı üslubu ve gerçeküstücü unsurlara yer vermesiyle tanınmış olup birçok ödül kazanmıştır. Azerbaycan hikâye ve romancılığı hakkındaki tenkit yazısı Drujba Narodov (halkların dostluğu) dergisince 1973 yılının “En güzel makalesi” seçildi. Hikâyeleri 1982’de Sovyet Yazarlar Birliği ve Nedelya haftalık dergisinin, 1983’te Literaturnaya Gazeta’nın ve 1977 ile 1984’te Smena dergisinin ödüllerine layık görüldü. Şuşa Dağlarını Duman Bürüdü (1994), Ölüm Hükmü (1996), Mahmut ile Meryem ve Ak Deve adlı eserleri Ötüken Yayınları arasında Türkiye’de basıldı. Tiren, Picasso, La Tour (1968) isimli ilginç hikâyesi Türk Edebiyatı dergisinde yayımlandı (Haziran 1991, sayı: 212). Elçin, günümüz Azerbaycan edebiyatının önde gelen isimlerinden olup, hikâye, eleştiri, senaryo, tiyatro yazarı olarak büyük ün kazanmıştır. 2003 yılında Fatih Üniversitesi tarafından kendisine Onur Ödülü verildi.

Elçin Kitapları - Eserleri

  • Ak Deve
  • Mahmud ile Meryem
  • Ölüm Hükmü
  • Şuşa Dağlarını Duman Bürüdü
  • Kafa
  • Edebi Düşünceler
  • Gümüş Beyazı Karavan
  • Sarı Gelin
  • Gölge
  • Baladadaşın İlk Məhəbbəti
  • Cengiz Han’ın Taşları
  • Kitabi Dədə Qorqud Aliliyi
  • Kırk Ambar

Elçin Alıntıları - Sözleri

  • Bir gün, bu hisler, bu duygular böyle geri dönecek diye azap çektiğimi, bu yüzden mi şimdiye kadar yazdıklarımın bana manasız göründüğünü anlayacak mıyım? Bilmiyorum… (Ak Deve)
  • Tolstoy qələminin mənim üçün qəribə bir xüsusiyyəti var: onun qəhrəmanları mənim təsəvvürümdə Tolstoy qələminin onlara verdiyi ömür tarixinin çərçivəsindən heç cürə kənara çıxa bilmir. Yəni mən, misal üçün, Annanı heç cürə 60 yaşında təsəvvür edə bilmirəm.... Anna intihar etmədi, yaşadı və gəlib 60 yaşına çatdı - bu 60 yaşlı Annanı mən qətiyyən "görə" bilmirəm. Yaxud Vronskini 70 yaşında təsəvvür etmək mənim üçün qəti surətdə mümkün deyil. Mən Levini 70 yaşında "görürəm", amma Vronskini yox. Mən, hətta Karenin kimi bir tipin gəncliyini təsəvvür edə bilirəm, amma Vronskinin qocalığını yox. (Edebi Düşünceler)
  • "Öyle şairler oldu ki bir mısra dahi yazmadı." (Ak Deve)
  • Adamlar tamam yad və mənasız idi.. (Mahmud ile Meryem)
  • "Yaşamaq gözəl idi.Adamlar niyə bunu başa düşmürdü?" (Mahmud ile Meryem)
  • Belki bunlar bizim anlayışımızda olan şeyler ve belki bizim anlayışımız dışında başka anlayışlar da vardır? (Cengiz Han’ın Taşları)
  • Quranın "Nisa surəsi"ndə deyilirdi:" Yaxşı əmələ yardım göstərən şəxsə ondan( o işin savabından) bir hissə, pis əmələ yardım göstərənə isə ondan ( o işin günahından) bir pay veriləcəkdir. Əlbəttə, Allah hər şeyə qadirdir!" Bir halda ki, belədir, bir halda ki, belə bir qadirlik var, bəs nə üçün O kiminsə pis əmələ yardım göstərməyinə və ümumiyyətlə, pis əməlin mövcudluğuna imkan verir? Yalnız ona görə ki, Qiyamət günündə həmin günahların əvəzi veriləcək, günah işlədən insanlar cəzalanacaq? (Ölüm Hükmü)
  • ... Oku!.. Okumaktan çıkar ne çıkarsa!.. (Ölüm Hükmü)
  • -Millət oyanacaq...O zaman yalnız millətini sevən insanlar yaşayacaq... o gün gələcək ustad, gələcək...Mütləq gələcək...-və bu sözləri deyə-deyə gənc nasir Səlim Bədbin kövrəldi( millətdən söhbət düşəndə həmişə beləcə kövrəlirdi).-Yazıq millət...bədbəxt millət... (Ölüm Hükmü)
  • Bazen bize öyle geliyor ki, günlerimiz haddinden fazla alelade, sıradan geçiyor, günlerimiz birbirinin aynısıdır. (Şuşa Dağlarını Duman Bürüdü)
  • Lenin, “Eğitim, eğitim, yine de eğitim!” demişti gerçi, ama “Nasıl bir eğitim?” konusu bugün cahil ellerde şekilleniyordu... (Ölüm Hükmü)
  • Eski bir filozof dünyanın en anlamlı ve gamlı sözlerinden birini söylemiş: Her şey geçip gider... (Ak Deve)
  • ... her sabah gözlerini müthiş bir korku içinde, ürkütücü bir tedirginlik içinde açıyordu. (Cengiz Han’ın Taşları)
  • Güneş bundan milyon yıl evvel de şüphesiz ki böyle çıkmıştı. Güneş bundan milyon yıl sonra da böyle çıkacaktı. (Şuşa Dağlarını Duman Bürüdü)
  • -İndiyənə qədər sənin oxuduğun ən kədərli hekayə? -Kafkanın " Çevrilmə" si (Edebi Düşünceler)
  • Ama o bir günlük ömür kelebeğe yetiyor.. (Sarı Gelin)
  • "Əzizimin cəfası" romanını tapa bilməmişdi. Əlbəttə,belə bir adda roman yox idi, amma Murad İldırımlı Bakıda keçirdiyi dörd illik tələbəlik dövründə başa düşmüşdü ki, Azərbaycanda və ümumiyyətlə, bütün Sovet İttifaqında hünər orasındadır ki, olmayan romanı oxuyasan! "Əzizimin cəfası" romanı yox idi, amma sən o olmayan, o yazılmamış romanı oxumağı bacarmalı idin və tələbə Murad İldırımlı buna qəti əmin olmuşdu ki, bu gün insanlar elə bir dövrdə və elə bir ölkədə yaşayırlar ki, o yazılmamış romanı oxuya bilməsən sənin işlərin heç vaxt düz getməyəcək... (Ölüm Hükmü)
  • ' Hayatım acıyor ' (Kafa)
  • Bakınca hatırlama, hatırlayınca bak! (Ak Deve)
  • Bir vaxtlar ərəblər dünyanın sahibi idi, sonra Osmanlılar, indi isə dünya avropanındır... (Kafa)

Yorum Yaz