diorex
Dedas

Mantık Bilimi - Georg Wilhelm Friedrich Hegel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mantık Bilimi kimin eseri? Mantık Bilimi kitabının yazarı kimdir? Mantık Bilimi konusu ve anafikri nedir? Mantık Bilimi kitabı ne anlatıyor? Mantık Bilimi kitabının yazarı Georg Wilhelm Friedrich Hegel kimdir? İşte Mantık Bilimi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 06.03.2022 02:00
Mantık Bilimi - Georg Wilhelm Friedrich Hegel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Georg Wilhelm Friedrich Hegel

Çevirmen: Aziz Yardımlı

Yayın Evi: İdea Yayınevi

İSBN: 9789753970396

Sayfa Sayısı: 432

Mantık Bilimi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hegel'in Mantık Bilimi Aristoteles'in Organon başlığı altında toparlanan Mantık çalışmalarından bu yana insan Usunun kavramsal yapısı üzerine üstlenilen en tam çözümleme girişimidir. Sözde biçimsel, simgesel, matematiksel vb. "mantık" olarak bilinen daha sonraki girişimler bir yandan yöntemsizlikleri ve öte yandan içeriksizlikleri açısından Hegel'in biçim ve içeriği birbiri dışına bırakmayan ve saltık yöntem ya da saltık tanıtlama üzerine kurulu mantık dizgesi ile karşılaştırma içine getirilemezler. Hegel'in Mantık Bilimi'nin "önceki Metafiziğin" (vormalige Metaphysik) yerini aldığı yolundaki sözleri 'Mantık = Metafizik' denklemini imlemez. Mantık hiç kuşkusuz meta-fizik değildir, çünkü Doğanın ötesi Tindir, Logos değil. Tam tersine, Mantık Doğa ve Tin için biçimsel ya da kavramsal öncüldür. 'Mantık Bilimi = Ontoloji' denklemi de geçersizdir çünkü Ontoloji yalnızca Nesnel Mantığa karşılık düşer, Mantığın bütününe değil. Sözde modern "mantık" girişimleri Mantık Bilimi'nin yalnızca Öznel Mantık üçlüsünün birinci bölümü olan Kavram Mantığının (Kavram, Yargı, Tasım) dizgesel yapısı ile ancak bölümsel olarak örtüşür ve Nesnellik ve İdea bölümlerini dışlar. Bütün bu dışlanan kavramsal içeriğin mantıksal olmadığı önyargısı modern simgesel "mantık" modellerinin dilbilgisine andırımlı ve sözde matematiksel yapısının mantıksal olduğu gibi enteresan bir sanıdan doğar.

Hegel Mantık Bilimi üzerine ilk çalışmasını (Büyük Mantık) Nürnberg'de 1812 ve 1816 yıllarında iki bölüm olarak yayımladıktan sonra, 1817'de Heidelberg'de derslerinde kullanılmak üzere hazırladığı Felsefi Bilimler Ansiklopedisi'nin Birinci Bölümü olarak anahatlarda daha kısa bir Mantık Bilimi çalışması (Küçük Mantık) yazdı (ikinci ve üçüncü bölümler Doğa ve Tin Felsefeleri olmak üzere). Bu çalışma daha sonra 1817 ve 1830'da genişletilerek ve gözden geçirilerek yeniden yayımlandı. Numaralı paragraflar genellikle kısadır ve genellikle bir Not (Anmerkung) tarafından izlenir. Yine her paragrafın sonundaki Ekler (Zusátze) yayımcılar tarafından Hegel'in kendisinin elyazmalarından ve öğrencilerinin tuttukları notlardan derlenmiştir.

(Tanıtım Bülteninden)

Mantık Bilimi Alıntıları - Sözleri

  • Düşünce evrenin ilkesidir,evrenin özü Düşünce olarak belirlenecektir.
  • Felsefe objelerin düşünce ile görülmesidir
  • Varolan her şey yitişinin tohumunu doğuşunun kendisinde taşır.
  • Birey başka her şeye sınırlar koyması yoluyla kendi ile bağıntılıdır.
  • Hiçbir özgürlük yoktur, tersine evrendeki her şey yalnızca doğa yasalarına göre olur.
  • Yapabilirsin,çünkü yapman gerek.
  • Zekasını beğendiğin biɾinin göɾüntüsünü meɾak etme Zekasını kullanmayan biɾinin ise göɾüntüsünden etkilenme !
  • “Bilinç somut olarak tindir, ve dahası artık dışşallığa düşmüş bir bilmedir.” Almanları olanca zorluklarına rağmen okutan motivasyonları böyle can alıcı tespitleri olsa gerek… bilmenin ancak ve ancak “an” da olabileceği bundan daha şık anlatılamazdı.
  • Henüz Yokluk vardır ve Bir şeyin oluşması gerekir. Başlangıç arı Yokluk değil ama öyle bir Yokluktur ki, ondan Bir şey çıkacaktır; öyleyse Varlık da daha şimdiden başlangıçta kapsanır. Başlangıç öyleyse her ikisini, Varlığı ve Yokluğu kapsar; Varlık ve Yokluğun Birliğidir.

Mantık Bilimi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Hegel Günlükleri" serimin üçüncü kitabı ve incelemenin başında belirtmek istiyorum ki adeta nutkum tutuldu daha önceleri Hegel'in idealizmine ve varlık düşüncelerine azda olsa aşina idim ama bu kitabı okuduktan sonra nefesim kesildi. Öncelikle kitap 600 sayfa boyunca anlatacağı dört kelimenin tanımını yaparak başlıyor. Nitelik nedir ? Varlık nedir ? Oluş ve yok oluş nedir ? Bu tanımları kitabın ilk bölümünde okurken aslında şunun farkına varmanızı sağlıyor Hegel; Kant ve Hegel'e gelene kadar felsefe ciddi bir boşluk içindeydi ve biz bu boşluğu doldurmaya geldik diyor. Çünkü Hegel'i diğer bir çok kitabında yerden yere vurduğumuz o radikal Katolik görüşleri burada adeta bir tanrı bilimine dönüşmüş. Tanrının var oluşu üzerine dini inançlarını hiçe sayarak yaptığı tanıtlamalar gerçekten bu kitabı etkileyici kılmış. Bir diğer nokta ise evren bilim, mantık ve matematik. Hegel diyor ki "Bilimselin alanında da evrensel değişimin bu gözardı edilmesi aşamalı olarak sona ermeye başlamaktadır Ayrımsanmaksızın , yeni düşünceler giderek onlara karşı olanlar tarafından bile öğrenilip özümsenmektedir." Yani mantık biliminin yeni bir yaratıcılık anlayışı getirdiğini savunmaktadır. Kitabı okumaya devam ettiğinizde biraz sıkılmaya başlayabilirsiniz hatta kitabın kalınlığı gözünüzü korkutabilir ama ortalara geldiğinizde Hegel'in varlık üzerine yaptığı söylevleri sizi adeta uçuracak sanki kendinizi 1816'da Hegel'in odasında hissedeceksiniz. Varoluşun ve başlangıcın sonsuzluğu üzerine Kant'ında dahil olduğu incelemeler bu incelemeler sonucunda yaşadığı kafa karışıklığı, heyecanlanması, uzay ve zamanı anlamaya çalışması anladıktan sonra geliştirdiği karşı savları aforizmalarla birlikte açıklaması sizi saracak ve kitabın diğer sayfalarını merak etmenizi sağlayacak. (Erim Asya)

Allahı unuttuğu devirlerden beri, ışıldattığı milyarlarca milyar ampullere rağmen, ruhundaki yıldızları sayısız kollu bir şamdan gibi söndüren insanlık, kendisine büyük şevk ve neş'eyi getirecek fikir kahramanını bekliyor. yazar/necip-fazil-kisakurek / kitap/cerceve-3--51171 / BÜYÜK ŞEVK VE NEŞ'E (zaimoğlu mehmet)

Kitabın Yazarı Georg Wilhelm Friedrich Hegel Kimdir?

Günümüzde Almanya'nın güneybatısında yer alan Stuttgart, Württemberg'de doğan idealist Alman filozof. Etkisi, hem onu takdir edenler (Bradley, Sartre, Küng, Bauer, Stirner, Marx ) hem de acımasızca eleştirenler (Kierkegaard, Schopenhauer, Nietzsche, Heidegger, Schelling) gibi çok farklı konumlardaki insanlar üzerinde çok geniş bir yelpazede olmuştur. Felsefenin sürekli tartışılan sorunlarının fasit dairesinin dışına çıkmak için, muhtemelen felsefede ilk kez, tarih ve yapının önemli olduğunu ileri sürdü. Efendi-köle diyalektiği nin kavramsallaştırması öz farkındalık oluşması için ötekinin öneminin altını çizdi.

Bir memurun oğluydu. Tübingen'de ilahiyat okuduktan sonra Bern ve Frankfurt'ta felsefe öğretmenliğine başladı. 1805'te Jena Üniversitesi'ne profesör oldu. Başlangıçta Schelling'in öznel idealizm felsefesine inanmış görünüyordu, sonradan kendine ayrı bir sistem kurup onun savunmasını yapmaya başladı. Kurduğu bu felsefe sistemini 'phanomenologie des Geistes' adındaki eserinde anlatmıştır. Bir süre Nürnberg'de kaldıktan sonra Berlin ve Heidelberg üniversitesinde profesörlük yaptı. Bu devrede yazdığı eserler arasında 'Mantık Bilimi' ve 'Felsefe Ansiklopedisi' dikkati çekti.

Hegel'in kurduğu sisteme 'diyalektik mantık' denilir. Buna göre bir fikir(yani tez), karşısındaki başka bir tezle(anti-tezle) karışır, bundan yeni bir anlayış doğar ki buna sentez denilir.

Hegel, Kant'ın felsefesine inanmakla beraber onun fikirlerini yetersiz buluyordu. Kant'ın aksine insanların her şeyi öğrenebileceklerine inanmıştı. Hegel'e göre dünya demek mantık demekti. İnsanlar mantığın sınırlarını çözdükleri anda beşerin sınırlarını da çözmüş olacaklardı. Hegel'e göre, biricik, canlı felsefe, çelişmelerin -daha doğrusu karşıtların- felsefesidir; çiçek, meyvanın ortaya çıkmasına yol açar, ama meyvenin ortaya çıkması için de, çiçeğin ortadan kalkması gereklidir. Demek ki üremenin gerçeği, hem çiçek hem meyva olmaktır. Ölüm hem ortadan kaldırmadır, hem yeniden doğuşu sağlayan koşuldur.

Hegel ömrünün son yıllarını Berlin'de geçirdi. 1831 yazı ve sonbaharı boyunca süren kolera salgınının son kurbanlarında biri oldu. 14 Kasım'da kısa süren bir hastalıktan sonra aniden ölmüştür.

Georg Wilhelm Friedrich Hegel Kitapları - Eserleri

  • Tarihte Akıl
  • Akıl Dediğimiz Şey
  • Estetik
  • Tinin Görüngübilimi
  • Tarih Felsefesi
  • Din Felsefesi Dersleri

  • Hukuk Felsefesinin Prensipleri
  • Mantık Bilimi
  • Karalama Defterinden Aforizmalar
  • Mekanik
  • Felsefe Tarihi - 1. Cilt
  • Tarih Felsefesi - 4
  • Tarih Felsefesi - 3

  • Felsefe Tarihi 2. Cilt
  • Estetik
  • Tarih Felsefesi - 2
  • Bütün Yapıtları (Seçmeler) 1
  • Seçilmiş Parçalar
  • G.W.F. Hegel Eserlerinden Seçmeler
  • Tanrının Varoluşunun Tanıtları Üzerine Dersler

  • Felsefe Tarihi 3. Cilt
  • Hegel ve Aydınlanma Yüzyılı
  • Tüze Felsefesi
  • Elements of the Philosophy of Right
  • Felsefenin Serüveni

Georg Wilhelm Friedrich Hegel Alıntıları - Sözleri

  • Ne çok gülmüşümdür. Içinde binlerce kötülük bulunan ama kendini iyi biri zanneden zayıflara. (Hegel ve Aydınlanma Yüzyılı)
  • Kant felsefesi, her şeyi özbilince geri götürür , ama özbilincin bu özüne, bu salt özbilince hiçbir gerçeklik veremez; kendi başına varlığı keşfedemez; yalın düşünceyi, kendi kendisinde farkı taşır diye kavrar, ama her gerçekliğin tam da bu farkta olduğunu henüz anlamaz; özbilincin tikelliği aşmasını bilemez. (Bütün Yapıtları (Seçmeler) 1)
  • Çoban yaşamı tüm Dünya'da aynıdır. Halkın seçtiği ve kendi gücü altında yaşattığı bağımlı din hocaları. Bu bağımlılık onları düzenbaz yapar. Onlar eğitimsiz sürüye dalkavukluk ederler, aile gizlerine üşüşürler, tarafları hoş tutarlar ve yurt sakinlerinin ruhları üzerinde kapsamlı bir egemenlik ele geçirirler. Eğitimsiz yığınların özgürlüğü yoksulluk ve iç sıkıntısı olur. İbadethaneler de dua edenlerden, caddeler hacılardan, mezarlıklar diz çökenler den hiç yoksun kalmaz. (Karalama Defterinden Aforizmalar)
  • ''Ne çok gülmüşümdür; içinde binlerce kötülük bulunan, ama kendini iyi biri zanneden zayıflara...'' (Bütün Yapıtları (Seçmeler) 1)
  • Doğada tomurcukların nasıl düştüğünü ve yerlerine yenilerinin geldiğini biliyoruz. Ama tinsel yaşam başkadır. Ağaç hep kalır, filizlenir, yapraklanır, çiçek açar, meyva verir ve daima yeniden başlar. (Tarihte Akıl)
  • Din zamanımızın gücü değil, güçsüzlüğüdür. Tanrıyı kendilerine kılavuz yapanlar boş bir gururu tatmin edecek hale gelmişlerdir. (Hukuk Felsefesinin Prensipleri)

  • Genel olarak kötülüğün kaynağı, özgürlüğün sırrında aranmalıdır. Özgürlük, zorunlu bir şekilde, kötülüğü, tabiî iradeden çıkarak, içten gelen bir şey gibi onunla zıtlaşmaya zorlar. İşte, kendi kendisiyle bir çelişki olarak mevcudiyet alanına giren, bu zıtlık içinde kendi kendisiyle uzlaşamayan irade, bu tabiî iradedir; ve yine iradenin bu özelliğidir ki, kendisini durmadan kötülük olarak belirler. (Hukuk Felsefesinin Prensipleri)
  • “… İlke bütününde mutlak olmasa da muhafaza edilir. Ağacın gelişimi tohumun, çiçek de yaprakların olumsuzlanmasıdır, zira bunlar ağacın en yüksek ve en gerçek varoluşu olmadıklarını göstermektedir. Sonuç olarak, çiçek de olumsuzlanışını meyvede bulur. Ancak bunlardan hiçbiri daha önceki aşamalar tarafından öncelenmiş olmanın dışında edimsel varoluşa gelemezler. O halde bir felsefeye yönelik yaklaşımımız bir olumlu, bir de olumsuz yan içermelidir; bir felsefeye bunların her ikisini de hesaba kattığımız zaman ilk defa hakkını vermiş oluruz. Olumlu yanı sonraları hem yaşamda hem de bilimde öğreniriz; doğrulamaktan ziyade çürütmek o nedenle bize kolay gelir.” s. 54 (Felsefe Tarihi - 1. Cilt)
  • “Hakikatin yargıcı akıldır (logos), o keyfi olmayıp tek tanrısal ve evrensel yargıçtır - her şeyin Varlığının içinden geçen ölçü, ritimdir. Mutlak zorunluluk tam da hakikate bilinçte sahip olmaktır; ama her düşünce veya bireyden kaynaklanan şey, içinde yalnızca form olan ve sıradan ideanın içeriğine sahip olan her ilişki böyle değildir; böyle olan şey evrensel anlayıştır, zorunluluğun gelişmiş bilincidir, öznelle nesnelin özdeşliğidir. Herakleitos bu bağlamda, Diogenes’e göre şöyle der: “Çok şey öğrenmek zihni eğitmez, eğer öyle olsaydı bu Hesiodos’u, Pythtagoras’ı, Ksenophanes’i ve Hekataios’u da eğitirdi. Tek bilgelik her şeye hükmeden aklı bilmektir.” s. 268-269 (Felsefe Tarihi - 1. Cilt)
  • İman, as­lında kendi içinde bir karşıtlığa sahiptir, ama bu az ya da çok belirlenmemiş bir imandır. İman bilginin karşısına yer­leştirilir ama bu içi boş bir karşıtlıktır. Zira inandığım şeyi aynı zamanda bilirim, o benim bilincimdeki bir içeriktir. Bilgi evrenseldir, halbuki inanç bilginin sadece bir parçasıdır. (Din Felsefesi Dersleri)
  • ⟨‹Tarih, fikirlerin peşinde koşan maceraperest insanların cesaretleriyle oluşur.›⟩ (G.W.F. Hegel Eserlerinden Seçmeler)
  • Her yerde kötülük görmek, olumluyu, sahiciyi gözden kaçırmak, en büyük sığlık belirtisidir. İnsan yaşlanınca genel olarak daha ölçülü olur, gençler daima güç beğenir: yaşlılık insanların yargısına olgunluk verir, kayıtsızlıktan ötürü en kötü olanda karar kılmak değildir bu, tersine gün görmüş olarak, olayların tözsel ve kalıcı yanına eğilmek demektir. (Tarihte Akıl)
  • Ahlakli insan yalnizca doğru olanı isteyen ve yapan değildir;tersine,yaptığının bilincini taşıyandır. (Tarih Felsefesi - 3)

  • Geçmiş şimdiden, şimdi de gelecekten çok daha büyük ve zengindi. (G.W.F. Hegel Eserlerinden Seçmeler)
  • İnsanlığın iyiliği için duyulan heyecan, sonuçta delice bir kendini beğenmişliğin hezeyanlarına ve ardından kendini mahvolmaktan korumak adına bilinçli olma hırsına dönüşür. (Akıl Dediğimiz Şey)
  • “Her ruh kendi acısının taşıyıcısı olarak bizâtihi sanatkârdır.” (Tinin Görüngübilimi)
  • Dindar ruhlar,başkalarının salt raslantı sandıkları birçok tek tek olayda,yalnızca genel olarak Tanrı 'nın takdirlerini değil,ama aynı zamanda Tanrı öngörüsünün yazgısını,bu öngürüdeki erekleri görmektedir.Yine de bu kabul etmeler ve görmeler tek tek olayların dışına çıkmama eğilimindedir:örneğin büyük bir bocalayış ve güçlük içinde olan bir kimseye hiç beklemediği anda bir yardım gelmişse,şükranını anlatmak için hemen Tanrı'ya ellerini açtığı için haksızlık etmememiz gerekir. Ancak burada varılmak istenen erek sınırlıdır :içeriği de yalnızca bu bireyin özel ereğidir. (Tarihte Akıl)
  • Cahil insan özgür değildir, çünkü karşısında yabancı, onun dışında ve pek de uzağında olmayan, bel bağladığı bir dünya vardır. Bu yabancı dünyada kendine ait bir yer bulamaz ve bu yüzden kendine ait bir yerdeymişçesine rahat hissedemez. Felsefi içgörünün en alt kademisinden en üst basamağına kadar olan merak dürtüsü ve bilgi edinme baskısı, yalnızca bu özgür olamama durumundan kurtulma ve fikir ve düşüncelerinde dünyayı kendine ait bir yer yapabilme çabasından doğar. (Akıl Dediğimiz Şey)
  • Varlık, karşıtını, salt Hiçlik’te bulan boş yalın dolaysızlıktır, ikisinin birleşmesi oluş’tur; Hiçlikten varlığa geçiş, olması bakımından oluş. Başlamadır: tersi sona ermedir. (Bütün Yapıtları (Seçmeler) 1)
  • Dünya tarihinde yer alan, görevi Evrenin Ruhunu temsil etmek olan kişilerin akibetine baktığımızda, hiç de mutlu bir hayat yaşamadıklarını görürüz. Dinginleştiren bir haz almamışlardır hayattan; tüm yaşamları çalışmakla ve sıkıntıyla geçmiştir; tüm hayatları yalnızca onları yöneten tutkudan ibarettir. Amaçlarına ulaştıklarında ise, tıpkı boşaltılmış bir kabuk gibi yere düşerler. (Akıl Dediğimiz Şey)

Yorum Yaz