Manzaralar - John Berger Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Manzaralar kimin eseri? Manzaralar kitabının yazarı kimdir? Manzaralar konusu ve anafikri nedir? Manzaralar kitabı ne anlatıyor? Manzaralar kitabının yazarı John Berger kimdir? İşte Manzaralar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: John Berger
Çevirmen: Beril Eyüboğlu
Çevirmen: Oğuz Tecimen
Çevirmen: Özlem Dalkıran
Orijinal Adı: Landscapes
Yayın Evi: Metis Yayınları
İSBN: 9786053161479
Sayfa Sayısı: 264
Manzaralar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“Bazen bir manzara orada yaşayanların hayatları için bir dekordan ziyade ardında mücadelelerinin, başarılarının ve kazalarının vuku bulduğu bir perde gibidir. Orada yaşayanlarla birlikte perdenin ardında olanlar için köşe taşları artık yalnızca coğrafi değildir, aynı zamanda biyografik ve kişiseldir.”
Berger’ın tüm yapıtı yeniden hayal etmeye, farklı biçimlerde görmeye bir davet niteliğinde. Yazı yazmak Berger için her zaman “devrimci” bir eylem olmuştur. Berger’ın düşüncesini şekillendiren bireylerden –demek yoldaşlardan– söz eden yazıları bir araya getiriyor Portreler’in kardeşi Manzaralar: Antal, Raphael, Brecht, Barthes, Benjamin. Yanı sıra haritalar, patikalar, mekânlar, köyler, kasabalar, kentler, tarihsel zamanlar. Özetle bir “hikâye anlatıcısı”nı oluşturan, var eden şeyler.
Manzaralar Alıntıları - Sözleri
- “Manzaralar doğa olmaktan öte kültürdür. Hayal gücünün ormana, suya, kayaya yansıyan kurgularıdır.” Simon Schama, Landscape and Memory (1995, Manzara ve Bellek)
- İnsanın kendine acımasından nefret ederdi.
- Ben hikâyelerimi, şimdi yaptığım gibi, kağıtlara yazarım; onun asla okumayacağını bildiğim kağıtlara.
Manzaralar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Acemi bir sanatsever: Bu kitap benim John Berger ile ilk tanışmam oldu. Kitaba ilk başladığım andan itibaren -ön yazısı da dahil- kendimi yoğun ve zengin bir anlatımın içinde buldum. İlk başlarda beni korkutup, acaba bu kitabı anlamak için daha mı bilgili olmalıydım diye düşündürttü. Okuma sürecinde de bazı bölümlerde bu düşünceden kurtulamadım bir türlü. Her cümlenin göründüğünden çok daha fazlasını içerdiğini fark etmemek imkansız. Bir cümlenin üzerinde durup, sindirilmeden geçilince, sonraki satırlar manasını yitirir oluyor. Okuma sürecinde, anlayamayıp bir sayfayı üç kere okuduğum oldu, ilk okuduğum anda içime kadar işleyen, yazarla sohbet edercesine okuduğum sayfalar da. Belki de çok sanat kitabı okumamama verin kitapla bu kadar cebelleşmemi; ama sanmıyorum ki bu kitap araştırma yapılırcasına incelenmeden anlaşılabilir, anlatmak istediğini okuyucuya verebilir. Kitabı anlamak zor olsa da oldukça önemli. Eleştirisini yaptığı konular hepimizin yaşadığı hayatlar arasından. Kitaptaki çoğu yazısı yeni de değil üstelik. Uzun yıllar öncesinde yazdığı yazıları okurken, bugün bile fikirlerinin günümüzle uyuştuğu söylenebilir. Beni, kitap boyunca ustaca yaptırdığı sanat tarihi gezintisi büyüledi. John Berger okumaya ve kitaplarıyla boğuşmaya devam edicem. (hilal sinem)
John Berger yine görünenin ardındakinin peşine düşmüş ve ortaya Portreler adlı kitabıyla kardeş bir eser çıkmış. Hayatı güzelleştirmenin sırrı galiba biraz da güzel insan olmaya çalışmakla başlıyor. Berger bunu gayet güzel başarıyor. Olaylara bakarken sakınmadığı vicdan ve eşitlik eksenindeki siyasi doğruculuğu bu başarıyı kolaylaştırıyor. Latife Tekin ile yaşadığı sössüz iletişimi anlattığı bölüm, ütopik bir rüya gibi. Farklı bir sanat yapıtı okumak isteyenler için güzel bir alternatif. İyi ki bu dünyadan geçtin ve bize bu güzellikleri bıraktın John Berger. Devrin daim olsun! (Erkan Demirci)
“Bazen bir manzara orada yaşayanların hayatları için bir dekordan ziyade ardında mücadelelerinin, başarılarının ve kazalarının vuku bulduğu bir perde gibidir. Orada yaşayanlarla birlikte perdenin ardında olanlar için köşe taşları artık yalnızca coğrafi değildir, aynı zamanda biyografik ve kişiseldir.” John Berger’ın okuduğum ilk kitabı oldu. Bu zamana kadar nasıl okumadım diye kendime biraz kızdım açıkçası. “Manzaralar” onun kendisi olma ve düşüncelerinin şekillenme sürecini, sanat eleştirmenliğinin kilittaşı konularını anlatıyor. Sanat, sanatın toplumla ilişkisi, günümüz sanatı, kübizm, ideal eleştirmenlik gibi birçok konu hakkındaki fikirlerini ve bunlar üzerinden dünya görüşünü kavrıyoruz. Yani sadece ele aldığı konular sanatla kalmıyor, evrensel konulara, kattığı yorumlarla zamansızlığa ulaşıyor. Onun kitabı yazdığı dönemden bu yana dünyada çok da bir gelişme olmadığı, hatta sorunların üstüne katlandığı gerçeğini de görüyoruz. Çok yoğun bir kitap ben ne desem az kaldığını düşünüyorum. En güzel tarafı da bu kitapta herkes kendinden bir şeyler bulabilir. Sanata ilginiz de varsa mutlaka okumalısınız. (İdil)
Kitabın Yazarı John Berger Kimdir?
1926'da Londra'da doğdu. İngilizce yazan en etkili sanat eleştirmenlerinden biri olan Berger, ayrıca senaryo yazarı, romancı ve belgesel yazarı olarak da tanınıyor.
İlk romanı 1958'de yayımlanan "Zamanımızın Bir Ressamı"dır. Romanı "G." İle 1972 yılında Booker ödülünü almıştır.
Metis Yayınları yazarın klasikleşmiş yapıtı Görme Biçimleri'nin (1986) yanı sıra, Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı (1988), Düğüne (1997), Alain Tanner ile birlikte yazdığı 2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus (1997), Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar (1999) ve Fotokopiler (1999) adlı kitaplarıyla, özellikle görsellik üzerine denemelerini bir araya getiren O Ana Adanmış (1988) adlı seçkisini yayımlamıştır. Berger'ın son romanı Kral ise 2001 yılında Müge Gürsoy Sökmen çevirisiyle yayımlandı.
John Berger Kitapları - Eserleri
- Görme Biçimleri
- Hoşbeş
- Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü
- A'dan X'e
- Uçuşan Etekler
- Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar
- Bir Fotoğrafı Anlamak
- Sanatla Direniş
- Düğüne
- Portreler
- G.
- Yedinci Adam
- Duman
- Buluştuğumuz Yer Burası
- Bento'nun Eskiz Defteri
- Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı
- Kıymetini Bil Herşeyin
- Hayvanlara Niçin Bakarız?
- Kral
- O Ana Adanmış
- Manzaralar
- Fotokopiler
- Domuz Toprak
- Gökyüzü Mavi Siyah - Bütün Şiirleri
- Sanat ve Devrim
- İstanbul’dan Gelen Telefon
- Bir Zamanlar Europa'da
- Leylak ve Bayrak
- Görme Duyusu
- Şiirin Saati
- Zamanımızın Bir Ressamı
- Clive’ın Koğuşu
- Bologna'nın Kırmızı Tenteleri
- 2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus
John Berger Alıntıları - Sözleri
- Delilik, benliğe kapatılmış devrimci özgürlüktür. (Görme Duyusu)
- Bir yalan hakikat sayılırsa, gerçek hakikat sahte olanı doğrudan teatral bir ha kikate çevirir. (Görme Duyusu)
- Sevilen insan sokaktan geçerken ya da yüzünü yıkarken görülen insanla aynı değildir. (O Ana Adanmış)
- Ölülere yakılan ağıtlar ölmekle kaybettikleri umutlaradır aslında. (Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü)
- Geleceği görmek için geriye gidiyorum. (Bir Fotoğrafı Anlamak)
- Fotoğraflar belirli bir durumda hayata geçirilen insansal bir seçimin tanığıdır. (Bir Fotoğrafı Anlamak)
- “Zorunluluk hem tragedya hem de komedya üretir. Öptüğünüz ya da kafanızı çarptığınız şeydir.” (Sanatla Direniş)
- Soyut sanata gelinceye kadar insan bedeni her anıtsal heykele konu olmuştur. Dolayısıyla, sembolizmle yüklenmiş ve idealize etmenin birçok değişik biçimine girmiştir. Oysa bugün, insan bedeni tek ve kaçınılmaz konu değildir. Bugün bir sanatçı, bedene özgü nitelikler ilgisini çektiğinden ötürü insan bedenini seçebilir. (Sanat ve Devrim)
- Vedalaşmayla buluşma ne kadar da yakındır birbirine! (O Ana Adanmış)
- Kapitalist üretim tarzı kadar sürekli ve kapsayıcı bir biçimde geleneği parçalayan, geçmişi gereksiz kılan ve yadsıyan başka hiçbir şey yoktur. Brecht’in dediği gibi “Radikal olan, komünizm değil kapitalizmdir.” (O Ana Adanmış)
- Bugün resim yapmak, yaygın bir ihtiyaca cevap veren bir direniş eylemidir ve umutlanmayı teşvik edebilir. (Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar)
- NASIL OLUYOR DA hâlâ yaşıyorum? (Kıymetini Bil Herşeyin)
- Hikayelerimizin bizi ele geçirme tehlikesi olduğunu bilsek, başka türlü yazar mıydık acaba? Sanmıyorum. (Hoşbeş)
- 'Solcu'ların bazı teorileri kolaylıkla aşırı basit olarak eleştirilebilir. Mühendis-sanatçı, sanatçı türlerinden yalnızca biridir, filozof-sanatçılar da vardır. Sanat eseriyle makine ürünü de kesin olarak aynı şeyler değildir. Gene de, makineyi gözlerinde bu denli büyütmüş olmaları, bağlantıları içinde görülürse kolayca anlaşılabilir; sanayileşme fikri lirik bir güç kazanmıştı, çünkü, sanki bu fikir sayesinde tarihin bütün bir evresi, acılarıyla, sıkıntılarıyla yaşanacak yerde atılabilecekti. Aynı liriklik Lenin'in ünlü, 'komünizm demek, elektrik enerjisi artı Sovyetler demektir' sloganında da alttan alta saklıdır. (Sanat ve Devrim)
- Kalbin gecikmelere tahammülü yoktur, inancını yitirmişçesine perişan olur. (Kıymetini Bil Herşeyin)
- Yorulunca sessizliği ararız, ama sessizlikten de korkarız, boş tiyatrolardan korkan oyuncular gibi. (Düğüne)
- "Bir resim cansızsa, bunun nedeni ressamın modeline bir işbirliğinin başlaması için yeteri kadar yaklaşmaya cesaret edememesidir." (Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar)
- Kelimeler konuşan kişiyi ayakta tutarlar, düşüşler ancak konuşmaların yokluğunda ortaya çıkar. (Şiirin Saati)
- Roland Barthes fotoğrafla ölüm arasındaki gizli anlaşmayı keskin bir dille ifade etti; her ikisi de zamanı durdurur, her ikisi de öldürücü bir darbe indirir. Senin sorun başka türlü. Geçmiş ve gelecek donar da, şimdiki zaman sonsuza dek sürerse ne olur? Saatsiz bir mutfağın sessizliğinde neler yaşanır? (Bir Fotoğrafı Anlamak)
- Çıplak doğan kalbimin ilk kundağı ninnilerdi. Ardından kendi kendine şiir giydi giysi diye. Bir gömlek gibi taşıdım sırtımda okuduğum şiirleri. Yarım yüzyıl yaşadım böyle Sandalye sırtındaki gömleğimden karşılaşana dek o sözsüzlükte. Öğrendim ki bu gece yıllar boyu kalbimin ezberlediği bekleyişimmiş seni. (Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü)