diorex
life

Mavi Karanlık - Vedat Türkali Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mavi Karanlık kimin eseri? Mavi Karanlık kitabının yazarı kimdir? Mavi Karanlık konusu ve anafikri nedir? Mavi Karanlık kitabı ne anlatıyor? Mavi Karanlık kitabının yazarı Vedat Türkali kimdir? İşte Mavi Karanlık kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 13.02.2022 06:00
Mavi Karanlık - Vedat Türkali Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Vedat Türkali

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752892064

Sayfa Sayısı: 448

Mavi Karanlık Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Zaman: 12 Eylül 1980 Darbesi öncesinin minyatür, kaotik "iç savaş" yılları.

Yer: Bodrum...

Kişiler: Aydınlar...

Olayların eksenini, doktora öğrencisi Nergis'in ölümle tehdit edilen sevgilisi, fizik asistanı Korhan'ı ölümden kurtarmak için Bodrum'a getirilişi, orada eski sevgilisi Özgür'le karşılaşması oluşturuyor. Nergis-Korhan, Nergis-Özgür ilişkisinin çevresinde, ülkenin içinde bulunduğu durum, "terör"ün tırmanışı, Bodrum'daki yaşayış ele alınıyor.

Ölümün kol gezdiği bir dönemde her sınıftan aydının toplandığı Bodrum sığınağı şöyle çiziliyor:

"Tabaklarla, içki şişeleriyle donanmış masalardaki arkeolog, gazeteci, yazar, öğretmen, doktor, mimar, hukukçu, radyocu, televizyoncu, büyük kent sosyetelerinden kadınlı erkeli bilinen yüzler, türkülü, kahkahalı, gülücüklü, konuşmalı, alkol kokulu, sigara dumanlı bir ortalıkta karman çorman..."

"Mavi Karanlık", Korhan'la Özgür arasında bocalayan Nergis'in sevdası ekseninde; asıl, aydınlarla halk arasındaki ilişki ve çelişkinin hesaplaşmasının sergilendiği, bugün de güncelliğini yitirmemiş bir romandır.

(Tanıtım Yazısı'ndan)

Mavi Karanlık Alıntıları - Sözleri

  • Düşündüğünü söylemekten korkmaya başladı mı kişi, düşünmekten de korkmaya başlar.
  • Düşündüğünü söylemekten korkmaya başladı mı kişi, düşünmekten de korkmaya başlar.
  • Bu pis dünyaya nasıl dayanılır, güzel düşler de olmasa?
  • "Ne duruma soktular bu güzel ülkeyi? Böyle ne yaptılar bu millete?"
  • Bu pis dünyaya nasıl dayanılır, güzel düşler de olmasa?
  • Tutunduğum dalsın benim, dedi...
  • "Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da; hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..." Ama ölmüyor insan... Hem sevgi öyle bir şey ki.
  • "Anımsadığında daha mutlusundur bazı, yaşadığından"...
  • "Kirlendik mi, hiçbir yağmur arıtmıyor bizi!"
  • ''Kaplumbağa olacağım gene. Kabuğuma çekilip burnumun ucuyla gözetleyeceğim çevreyi. Buraya gelirken öyle dememiş miydim; niye döndüm? Dönmedim. İşte, söylüyorum gene. Yetti be. Bu pis, bu rezil, bu kanlı dünyada sevginin de yeri yok, sevecenliğin de. Hepsi bela kişinin başına. Seveceksen kendini sev!''
  • Vardığımız doğruların olup bitmiş yanlışlara gücü yetmiyor.
  • İnsancıklar, çırpınıp duruyorlar kendilerini kurtarmak için. Kapanlar kapmış parçanın büyüğünü, siz de didişip durun kırıntılar uğruna... Böyle gelmiş... böyle de gidiyor işte...
  • Korkuyorum yalnızlıktan; senin olmadığın her yerde yalnızım.
  • "Bu pis dünyaya nasıl dayanılır, güzel düşler de olmasa..."
  • Dünyanın en acımasız canavarı yatıyor içimizde.

Mavi Karanlık İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir Vedat Türkali kitabıyla daha karşınızdayım. Önceki incelemelerimde Türkali'nin nasıl bir anlatım yolu izlediğinden bahsetmiştim. Fakat şimdi biraz daha iyi bahsetmek gerekiyor. Öncelikle Türkali, toplumcu gerçekçiliğe yaftalanan ''Köy edebiyatı'' argümanını kıran bir yazar. Sonra toplumcu olunca bireyin iç dünyasıyla ilgili psikolojik bir incelemenin eksik olduğu kanısına varılır. Türkali bunu da aşmış bir yazar. Tam tersine, şu ana kadar okuduğum eserlerinde devamlı bir iç hesaplaşma var. Tabii bu hesaplaşmanın toplumsal mücadeleyle ve siyasal ilişkilerle yakinen ilgisi var. Bu açıdan(toplumculukla bireyin iç dünyası arasında bağlantı kurması açısından) en çok da Tanpınar'a benziyor. O da toplumcu olmamasına rağmen bireyi toplumun içinde ele alan ve o bireyden yola çıkarak toplumu anlatan bir yazardı(Tanpınar'ın Huzur kitabıyla Türkali'nin Bir Gün Tek Başına'sı arasındaki benzerlik çok şaşırtıcıdır). Türkali'nin bu açıdan Türk edebiyatındaki teşekkülü muazzamdır. Çok yönlü bir yazar ama esas olarak toplumcu ve siyasal meseleleri merkeze alan bir yazar. Tanpınar'dan farkı da daha ideolojik olabilmesidir bence. Çünkü Tanpınar toplumu yansıtırken hiçbir siyasi görüşünü belirtmez. Bu iki yazar arasındaki anlatım benzerliğine dikkat çekerek Türkali'nin anlatımıyla ilgili bazı fikirler verdim. Şunu da belirteyim ki Türkali'nin psikolojik tahlilleri, onu elbette bu anlatıma özel teknikleri kullanmaya itecekti. İç monolog, bilinç akışı gibi teknikler Türkali'de normal bir toplumcu eserin tekniklerinden(gösterme tekniği, diyalog) çok daha fazla kullanılmıştır. Bu anlamda, örneğin Orhan Kemal'in fazla fazla kullandığı diyalog tekniği Türkali'de o kadar çok kullanılmaz, toplumcu olmasına rağmen. Bu da demektir ki biz eserleri ve yazarları edebiyatımızda o dönemde cereyan eden akımlara göre sınıflandırırken doğru bir iş yapmıyoruz. Esasında bu tam bir şablonlaştırma, şematikleştirme halini alıp meselenin özünü gözardı etmemize sebep oluyor. Meselenin özü ise yazarın kendi şahsi kullanımını kapsayan anlatımdır. Yani ikisi de toplumcu olsa her birinin anlatımı kendine özgü, bu anlatım yazardan yazara değişmiş. Keza biz aynı şekilde bireyin iç dünyası derken de tamamen kendinden menkul olan Tanpınar'ı bu kategorinin içine dahil edemeyiz. İşbu müfredatımız dahil ederek Tanpınar'ın dili ve anlatımına büyük bir saygısızlıkta bulunmuş... Şimdi Türkali'ye tekrar dönelim. Aslında edebiyat dersinde görmemiz gereken en önemli ve orjinal yazarlardan biriyse de eğitimin ideolojik tavrı nedeniyle hiçbir öğrenci adını bile bilmiyor. Bir zamanlar Nazım Hikmet de böyleydi. Fakat eminim ki o da bir gün Nazım gibi unutulan raflardan alınacak ve okunacak. Unutulmaması adına Türk Dili ve Edebiyatı dersinde proje olarak bu yazarı aldım ve okuduğum eserleri neticesinde yapacağım bir sunumla yazarın ismini duyuracağım. O zamana kadar olabildiğince tüm eserlerini okumaya gayret ediyorum. Hocaya şimdilik Güven kitabına kadar söz verdim. Şimdi bu incelemenin esas konusu olan Mavi Karanlık kitabına geçebiliriz. Mavi Karanlık, Bir Gün Tek Başına kadar başarılı olmasa da yazarın küçük burjuva aydın bunalımını merkeze aldığı bir eser. Bodrum'da geçiyor. O dönemlerde ülkenin kaotik ortamından kaçan insanların sığındığı yer. Nergis, Özgür, Korhan ve Muhtar bu niyetle Bodrum'dalar. Tabii Korhan ve Bodrum'da işçi olarak çalışan İbraam farklı. Onlar sınıf bilinçli insanlar. Tehlikeden kaçmanın tehlikeyi ortadan kaldırmadığının farkındalar. Özgür, Nergis ve Muhtar ise farkında değil. Oysa hepsi sürekli bir tehlikenin ve mücadelenin ortasındalar. Özgür'ün başına gelenler bunu kanıtlayacaktır. Sonra gene o bölgedeki patronlardan Recai Bey, Malik Bey gibilerinin çıkar çatışmasının ortasında olduklarını da farkedecekler. Fakat Nergis ve Özgür? Onlar sadece canlarını düşünen, sözde devrimci ama özde küçük-burjuva, yer yer romantik çıkışlar yapsalar da bunların hiçbir faydasının olmadığını bilen insanlar. İkisinin başına gelen olaylar doğal olarak onları yerden yere savuracak. Korhan ise Özgür'den farklı. Kitapta sürekli ikisinin kıyaslanması söz konusu. Korhan, Nergis'in ısrarıyla, kendisi hakkında suikast söylentileri çıktığı için Bodrum'a gelmiştir. Ancak hayatın mücadele etmek olduğunun bilincinde olan Korhan, bir süre sonra Ankara'ya geri dönmüştür. İbraam da aynı şekilde mücadelenin sürekli devam ettiği İstanbul'daki fabrikaya çalışmak için gidecektir. Hayal aleminde tehlikeden kurtulduğunu sananlar ise her daim tehlikeyle burun buruna olacak ve mücadele etmektense işi şansa bırakacaklardır(son bölümdeki lodoslu havada özellikle tekneyle İstanbul'a gitmek istemeleri, İbraam'ın ise işini şansa bırakmayarak otobüsle gitmesi bunu anlatır). Bu hayal aleminde devamlı birbirini aldatan aşıklar(Fatoş, Muhtar, Nergis, Özgür), sözde aydınlar(Özgür), her attığı adımda kararsız kalanlar(Nergis), burjuva olmaya özenenler ve burjuvazinin ihtişamına kapılıp pis tarafını görmeyenler(Muhtar) vardır. En nihayetinde hepsinin olaylar karşısında nasıl hareket ettikleri görülecektir. Vedat Türkali böyle karakterlerle okuyucuya derin bir içerik sunmuştur. Türkali romanlarındaki siyasi unsur, psikolojik tahliller ve her sınıftan insanlarla birleştiğinde mükemmel bir edebiyat silsilesi ortaya koyar. Edebiyatın ideolojiden ve siyasetten uzak kalacağını düşünenler, yanılıyorsunuz. Vedat Türkali okuyan bir kimse için bu düşünce geçersizdir. İyi okumalar. (Arda Çolakoğlu)

Sıcacık başlamıştı Mavi Karanlık. Adından da belliydi beni neler beklediği ama yine de sürüklendim Akdenizin maviliklerinde sürüklenir gibi. Korhan, Nergis, Özgür, Muhtar, İbraam, Banu... Hepsinde kalbime dokunan şeyler oldu ama Korhan bambaşkaydı. Güldürdü, düşündürdü, ağlattı, acıttı en çok da. Kitap ne anlatıyor deseniz inanın özetleyecek cümleleri bulmakta zorlanırım ama bana hissettirdikleri hep kalbimin bi köşesinde asılı duracak. Korhan da öyle... * Aylardır kitaplığımda duruyordu bu kitap ama nedense Vedat Türkali ismi beni korkutuyordu. Ağır bir edebiyat beklerken ağır bir yaşanmışlık karşıladı beni. Keşke daha önce okusaydım dedirtti. Yine de diğer kitapları için sabırsız davranmayacağım, önce bunu sindireyim, yeni yaralar için öncekileri biraz iyileştirmem gerekecek.☺ Kitapla kalın. (Buket)

Güzel bir dil, akıcı bir hikaye, dönemin yaşanılan olaylarına ışık tutan bir roman. Vedat Türkali gerçekten Türkçeyi çok iyi biliyor ve yazıyor. 80lerin siyasi olayları, Ege kasabaları, öldürülen ve işkence gören birçok insanın haberlerinin manşetleri süslediği bir dönem. Bolca kişi ve karakter ama en önemlisi birçok kişi gibi benim de korhan oldu :)) öneririm. (bentuba)

Kitabın Yazarı Vedat Türkali Kimdir?

Vedat Türkali (doğumu. 13 Mayıs 1919, Samsun) Abdülkadir Demirkan 'ın (1950'li yıllarda Abdülkadir Pirhasan olmuştur) yazılarında kullandığı ismidir. Senarist, şair ve romancı olan Türkali, liseyi Samsun Lisesi'nde okuduktan sonra 1942 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun olmuştur. Aynı yıl eşi Merih Pirhasan'la evlenmiştir.

Maltepe Askeri Lisesi ve Kuleli Askeri Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra 1951'de siyasi eylemleri sebebiyle tutuklanmış; 9 yıl ceza almış 7 yıl sonunda koşullu olarak serbest kalmıştır. Gar Yayınları'nı Rıfat Ilgaz ile kurduktan sonra, 1960'da Dolandırıcılar Şahı ile senaristliğe başlamıştır. Senaristliğine devam eden Türkali, 1965'de yönetmenliği denemiştir.

Bir Gün Tek Başına ve Mavi Karanlık gibi romanları Türk edebiyatının en büyük eserleri arasına girmiş; daha sonra da Yeşilçam Dedikleri Türkiye ve Tek Kişilik Ölüm romanlarını da yazmıştır.

Mihri Belli'nin yakın arkadaşı ve Atıf Yılmaz'ın arkadaşı ve akrabasıdır. TKP'nin eski üyelerindendir. 2002 seçimlerinde DEHAP'dan aday olarak aktif siyasete atılmıştır.

Vedat Türkali, oyuncu Deniz Türkali ve yönetmen Barış Pirhasan'ın babası, Deniz Türkali'nin kızı şarkıcı Zeynep Casalini'nin dedesidir.

Vedat Türkali Kitapları - Eserleri

  • Fatmagül'ün Suçu Ne?
  • Güven - Cilt 1
  • Güven - Cilt 2
  • Bir Gün Tek Başına
  • Mavi Karanlık
  • Özgürlük İçin Kürt Yazıları

  • Şeytanın Kaşık Oyunları
  • Tüm Yazıları Konuşmaları
  • Yalancı Tanıklar Kahvesi
  • 141. Basamak
  • Bu Ölü Kalkacak
  • Dallar Yeşil Olmalı
  • Eski Filmler

  • Eski Şiirler Yeni Türküler
  • Üç Film Birden
  • Yeşilçam Dedikleri Türkiye
  • Komünist
  • Ölmedikçe
  • Kayıp Romanlar
  • Tek Kişilik Ölüm - Komünist

  • Tüm Yazıları Konuşmaları 2
  • Özgürlük İçin Kürt Yazıları 2
  • Bitti Bitti Bitmedi
  • Tek Kişilik Ölüm
  • Bekle Bizi İstanbul Eski Şiirler Yeni Türküler
  • Bu Gemi Nereye
  • Yanıtlar

  • Güven (4 Cilt Takım)
  • Güven - Özel Baskı(Birinci Kitap)
  • Güven - Özel Baskı(İkinci Kitap)
  • Güven - Özel Baskı(Üçüncü Kitap)
  • Güven - Özel Baskı(Dördüncü Kitap)
  • Mavi Karanlık
  • Eski Şiirler Yeni Türküler

  • Tiyatro Oyunları

Vedat Türkali Alıntıları - Sözleri

  • Kitap rüzgâr olmalı, perdeyi kaldırmalıdır. (Komünist)
  • Bedenini söküp atabilseydi, yaksaydı onu, başka bir beden giyinebilseydi... (Fatmagül'ün Suçu Ne?)
  • Dünyanın en acımasız canavarı yatıyor içimizde. (Mavi Karanlık)
  • Evlenmek, işte böyle bir eve tıkılmak, yemek pişirip çocuk doğurmak, erkeğini beklemek, bir süre sonra da sevişmenin tadını tuzunu yitirmek olmalı. (Güven - Cilt 1)
  • "Kirlendik mi, hiçbir yağmur arıtmıyor bizi!" (Mavi Karanlık)
  • En güzel dünya çocuklarla delilerin dünyası ! (Tek Kişilik Ölüm)

  • Nazım'ın dizelerindeki gibi. ''Nereden ,nasıl geleceğini bilmeden gelecek dehşetli güzel günlere inanıyorduk!..'' (Tek Kişilik Ölüm - Komünist)
  • Enişte sözü çirkin. Keşke hiç olmasaydı Türkçede böyle bir söz daha iyiydi! (Güven - Cilt 1)
  • Korkuyorum yalnızlıktan; senin olmadığın her yerde yalnızım. (Mavi Karanlık)
  • "Itri'yi de dinleyeceksin,Bach'ı da .Marks'ı da bileceksin,Bedrettin 'i de . Nâzım'ın şiiri olmasa nerden bilecektik Bedrettin'i?" (Güven - Özel Baskı(Birinci Kitap))
  • Bir bilsen dostunu düşmanını kardeş Bir bilsen nedendir çektiklerimiz Nasıl da başka olacak yaşamanın tadı (Bekle Bizi İstanbul Eski Şiirler Yeni Türküler)
  • Yıkılamaz, görkemli sosyalist toplum, bu sindirilmiş aydınlarla, "depolitize" edilmiş emekçi sürüleriyle mi kurulacaktı? (Komünist)
  • Dünya tatlı da, birbirlerine çirkin yazgılar oluşturmak için insanlar yaratıyor tatsızlıkları! (Bitti Bitti Bitmedi)

  • ...yönetmen hamit akınlı ''bu ölü kalkacak''ı şehir tiyatrosu'nda sergilemek için bana başvurduğunda, elimde oyunun teksti bile yoktu. sağolsun, seçici kurul üyesi iken edinip sakladığı oyunla çalışmalara girişebilmişti sayın akınlı. oyun fatih şehir tiyatrosu'nda oldukça iyi karşılandı. yılın ikinci yarısında üsküdar şehir tiyatrosu'na geçirilince nerdeyse kapalı gişeye gidiyordu ki, bir ''ihbar'' sonucu savcılık kararıyla oyun durduruldu... ... (vedat türkali) (Bu Ölü Kalkacak)
  • - Kolay ne var bu dünyada? Sen bunları kolay mı yaşadın? (Bitti Bitti Bitmedi)
  • İngiliz kompradorları olan Ermeni varsılları üstüne Kürtler'in saldırtılması, kıyıma uğratılması, ittihatçılarca da benimsenip sürdürülen bir Abdülhamit kalıtıdır.. Ancak Kürtler'i sindirip yok etmenin de yollarını ararlar. I. Dünya Savaşı başlarında, Ermeni saldırısından korunması gerekçesiyle, Kürtler'i yerlerinden, yurtlarından ayırıp yoğun Türk bölgeleri arasında dağıttıkları bilinir. Bu göçlerde, açlıktan, soğuktan, hastalıktan ölenlerin sayısı belli değildir. 1920 yılındaki Koçgiri Kürt halk başkaldırısını canavarca kıyım, kırımla bastıran Sakallı Nurettin Paşa'nın "Türkiye'de Zo' diyenleri yok ettik, 'Lo' diyenleri de ben kökünden temizleyeceğim!" sözleri ulusalcılık savındaki ittihatçı kafasının göstergesi gibidir. (Özgürlük İçin Kürt Yazıları)
  • ...boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul bekle bizi... ... (eylül 1944,akşehir) (Eski Şiirler Yeni Türküler)
  • Şu para denen pisliği bulanın... Kes zevzekliği de işine bak! Bin yıllardır dünyayı o pis para değiştiriyor; sövgülere şerbetli! (Yalancı Tanıklar Kahvesi)
  • "Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz" diyor Başbakan. Desen ne olacak, demesen ne olacak. Devletin tüm önemli koltuklarını bölüşüp oturmuş faşistler. (Yalancı Tanıklar Kahvesi)
  • Alıştık, dedi. Herkes kendi acısını yaşıyor sonunda.. (Kayıp Romanlar)

Yorum Yaz