diorex

Mekan Feşmekan - Georges Perec Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mekan Feşmekan kimin eseri? Mekan Feşmekan kitabının yazarı kimdir? Mekan Feşmekan konusu ve anafikri nedir? Mekan Feşmekan kitabı ne anlatıyor? Mekan Feşmekan PDF indirme linki var mı? Mekan Feşmekan kitabının yazarı Georges Perec kimdir? İşte Mekan Feşmekan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.04.2022 10:00
Mekan Feşmekan - Georges Perec Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Georges Perec

Çevirmen: Ayberk Erkay

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051851327

Sayfa Sayısı: 348

Mekan Feşmekan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“İsterdim ki sabit, hareketsiz, dokunulamaz, dokunulmamış ve neredeyse el sürülemez, hareket ettirilemez, köksüz yerler olsun: referans, çıkış noktası, kaynak vazifesi görecek yerler: doğduğum ülke, ailemin beşiği, doğmuş olduğum ev, büyüdüğünü gördüğüm (babamın ben doğduğum gün diktiği) ağaç, çocukluğumun el değmemiş hatıralarla dolu tavan arası...” -Georges Perec

Mekân Feşmekân, Georges Perec’in yapıtının tüm stratejilerini yeniden üreten, sonradan ortaya çıkacak kitapları birer düşünme alıştırması, fantezi, koza, potansiyel olarak barındıran olağanüstü bir laboratuvar.

Perec boş sayfa ile başlayıp yatak, oda, daire, apartman, sokak, mahalle, şehir, sayfiye, ülke, dünya ve uzay sıralamasını izleyen, iç içe halkalar oluşturarak adım adım genişleyen kitap boyunca yaşamöyküsel verilerin mekânlarla ilişkisi; yararsızlık, sıradanlık, ikamet edilebilir, yaşanabilir olan; pencereler, ölçüler, sınırlar; yerlerin bellekle kurduğu tuhaf etkileşim üzerine düşünüyor, düşlüyor, yeni projeler, biçimler üretiyor, sorular soruyor: Bir odada ikamet etmek ne demektir? Bir yer neden ve nereden itibaren bütünüyle bize ait olur? Bir odada yatağın yerini değiştirecek olursak, oda değiştirmiş olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Hiç nasıl düşünülür? Neden otobüsler falanca yerden filanca yere gidiyorlar? İnsan kendi şehrini nasıl tanır? Dünyaya dair ne bilebiliriz? Yeni başlayanlar için mekâna ilişkin notlar, çıkmalar, ödevler, bakma, görme alıştırmaları, planlar, takıntılar, sınıflandırmalar, listelemelerden oluşan bir mekân kullanma kılavuzu; “bir mekân kullanıcısının günlüğü.”

Mekan Feşmekan Alıntıları - Sözleri

  • Odanın mekanının dirilmesiyle, en silik, en ehemmiyetsiz hatıralar birdenbire en önemli hatıralar olup çıkar, hayat bulur, anımsanırlar.
  • "Bakışımız, önü kesilmediği takdirde, çok uzaklara ulaşabiliyor. Buna karşın, herhangi bir şeyi görmesi, ancak o şeye çarpmasıyla mümkün oluyor; yalnızca çarptığı şeyi görebiliyor: Mekân, bakışımızı durduran, görüşümüzün takıldığı şeydir."
  • "Bir yerde yaşarız: Bir ülkede, bir ülkenin bir şehrinde, bir şehrin bir mahallesinde, bir mahallenin bir sokağında, bir sokaktaki bir binada, bir binadaki bir dairede. Yer değiştirmeyi, özgürce yer değiştirmeyi, bedelsizce yer değiştirmeyi çok uzun zaman önce alışkanlık edinmemiz gerekirdi. Ama yapmadık: Olduğumuz yerde kaldık, şeyler oldukları gibi kaldılar. Neden orada duruyorlar da başka yerde durmuyorlar, bu neden böyle de başka türlü değil diye sormadık. Sonra, doğal olarak, çok geç oldu, alışkanlıklar yer etti. Olduğumuz yerde olmaktan mutlu olduğumuza inanmaya başladık."
  • Yaşamlarımızın mekanı ne devamlı, ne sonsuz, ne türdeş, ne de eşyönlü. Peki tam olarak biliyor muyuz nerede kırıldığını, nerede büküldüğünü, nerede bağını kopardığını ve nerede bütünleştiğini? Yarıklar, ses boşlukları, sürtüşme noktaları hissediyoruz belli belirsizce, bazen bir yerlerde sıkıştığına ya da yarıldığına ya da çarptığına dair muğlak bir hisse kapılıyoruz. Bundan fazlasını bilmeyi nadiren istiyor, oluşan aralıkları tetkik etmeye, hesap etmeye, hesaba katmaya lüzum duymadan, bir yerden başka bir yere, bir mekândan başka bir mekâna geçiyoruz. Mesele mekânı icat etmek değil, mekânı yeniden icat etmek hiç değil, mesele mekânı sorgulamak, daha yalın bir ifadeyle, mekânı okumak; çünkü alışılagelmişlik adını verdiğimiz şey belirginlik değil, bulanıklıktır: Bir körlük biçimi, bir uyuşma hali
  • Sınırlar çizgilerdir. Milyonlarca insan bu çizgiler yüzünden öldü. Milyarlarca insan bu çizgilere ulaşamadıkları için öldü: Hayatta kalmaları sıradan bir nehre, küçük bir tepeye, sakin bir ormana ulaşmaktan geçiyordu..
  • Salon ve yatak odası, kilere nazaran biraz daha fazla önem arz etmektedir. Kilere elektrik süpürgesi, yatak odasına yorgun bedenler konulur : Aynı bakım onarım işleminin farklı suretleri.
  • "İnsan kendini korur, insan dışarıya set çeker. Kapı durdurur ve ayrı tutar. Kapı mekânı kırar, onu böler, geçişime müsaade etmez, bölüşümü şart koşar: Bir yanda ben ve "benim ev", mahrem, yuva (mülkiyetimle dolup taşan mekân: Yatağım, duvardan duvara halım, masam, daktilom, kitaplarım, La Nouvelle Revue Française sayılarım...), öbür yanda başkaları, dünya, toplum, politika. Birinden diğerine keyfince geçip gidilemez, birinden diğerine ne bir yönde, ne aksi yönde geçiş yapılamaz.."
  • "..alışılagelmişlik adını verdiğimiz şey belirginlik değil, bulanıklıktır: Bir körlük biçimi, bir uyuşma hali."
  • "Yaşanmaz yer: Çöp denizler, dikenli tellerle çevrili kıyılar, çorak araziler, toplu mezarlar, iskelet yığınları, çamurlu nehirler, mide bulandıran şehirler Yaşanmaz yer: Tahkir ve gösteriş mimarisi, kulelerin ve gökdelenlerin sığ kibri, üst üste yığılmış milyonlarca fare deliği, şirket merkezlerinin tenzilatlı cakası Yaşanmaz yer: Daraltılmış, nefes alınmaz, küçük, pespaye, daracık, milimi milimine hesaplanmış Yaşanmaz yer: Kuşatılmış, yasaklanmış, kafeslenmiş, kilitlenmiş, kırık cam şişelerden yapılmış duvarlar, gözetleme delikleri, zırhlı kapılar Yaşanmaz yer: gecekondu mahalleleri, naylon şehirler Düşman, gri, isimsiz, çirkin, metronun koridorları, hamamlar, hangarlar, park yerleri, manevra garları, gişeler, otel odaları, fabrikalar, kışlalar, hapishaneler, tımarhaneler, huzurevleri, liseler, duruşma salonları, okul bahçeleri"
  • Yatağımı seviyorum. Yatağıma uzanıp, boş gözlerle tavana bakmayı seviyorum. Zamanımın büyük kısmını böyle geçirebilirdim (bilhassa sabahları) şayet daha acil olduğu kabul edilen ihtiyaçlarla (listesini yapmaya üşendim şimdi) uğraşmak zorunda kalmasaydım.
  • "Yatak: Tanımlanmamış tehdidin meskeni, tezatların meskeni, fani haremleriyle dolu yalnız bedenin mekânı, arzuya yasak mekân, bağlılığın umulmadık mekânı, düşün ve ödipal özlemin mekânı: Ne mutlu uyuyabilene korkmadan kahırlanmadan O heybetli, o kutsal yatağında babanın Soyundan gelenlere hem beşik hem mezar olan. José Maria de Heredia Trophées"
  • "Dünyaya dair ne bilebiliriz? Bakışımız, doğduğumuz an'dan öldüğümüz an'a kadar, ne kadar miktarlık bir mekânı taramış olabilir? Pabuçlarımızın tabanları, Dünya adı verilen gezegenin kaç santimetrekaresine dokunmuş olabilir? (...) Dünya, durmadan başa dönülmesi gereken bir parkura, bitiş çizgisi olmayan bir yarışa, sürekli bir meydan okuma zorunluluğuna, umut kırıcı bir yığılmanın tek bahanesine, bir fetih yanılsamasına karşılık gelen değil; bir yönün yeniden keşfine, bir yeryüzü yazısının, bizzat yazarı olduğunu unuttuğumuz bir 'coğrafyanın' algılanmasına denk düşen dünya..."
  • "Mekân erir, parmakların arasından kayıp giden kum gibi. Zaman onu alır götürür ve geriye kalır biçimsiz parçalar: Yazmak: Özenle bir şeyleri saklamaya, bir şeyleri idame ettirmeye çalışmak: Giderek oyulan boşluktan birkaç kıymık koparıp almak, bir yerlere bir çizik, bir iz, bir im ya da birkaç işaret bırakmak."
  • "Bir odada ikamet etmek ne demektir? Bir yerde ikamet etmek, o yere sahip olmak mı demektir? Bir yere sahip olmak ne demektir? Bir yer neden ve nereden itibaren bütünüyle bize ait olur? Plastik pembe bir leğenin içinde üç çift çorabı yıkadığımız zaman mı? Bir tüpün üzerinde spagetti ısıttığımız zaman mı? Elbise dolabındaki her biri ayrı telden çalan bütün askıları kullanmış olduğumuz zaman mı? Carpaccio'nun Azize Ursula'nın Düşü'nü resmeden eski bir kartpostalı duvara çivilediğimiz zaman mı? Boşa çıkan beklentilerin acısını ya da tutkuyla alevlenen azgınlıkları ya da çürüyen dişlerin verdiği ıstırabı tecrübe ettiğimiz zaman mı? Perdeleri keyfimize göre çektiğimiz, duvar kağıtlarını yapıştırdığımız, parkeleri zımparaladığımız zaman mı?"
  • "Şehirde insana dair olmayan hiçbir şey yoktur, kendi insanlığımız hariç."

Mekan Feşmekan İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Georges Perec, okuduğum her kitabıyla, kitaplarının ilginç isimleriyle gönlümü çelen, zihnimde bambaşka pencereler açan; tek kelimeyle "sıradışı" diyebileceğim canım yazar.. Şeyler, W Ya da Bir Çocukluk Hatırası, Olağan-İçi ve Uyuyan Adam'dan sonra Mekân Feşmekan da büyüledi beni. "Kimin aklına gelir ki?" cinsinden sevilesi sorular, sıradan'ın çok uzağında kalan bir zihin akışı, mekân'a bambaşka bir bakış.. Beyaz bir dikdörtgen sayfadan yatağa, odaya, daireye, mahalleye, şehre, ülkeye, dünyaya uzanan ve yine beyaz bir sayfada, yazmak'ta nihayete eren sihirli bir kitap bu. En başından sonuna kadar gülümsemekle birlikte hüzün de peşimi bırakmadı okurken.. Mekân üzerine farklı bir okuma yapmak isteyenlere öneririm. Bitmesin istediğim, tekrar tekrar elime alacağımdan emin olduğum kitaplar rafına bırakıyorum kendisini. (şaziye..)

Bu kitabı okumak oyun oynamaya benziyor. Perec size betimlemeler ya da tanımlar sunmuyor; kendi deyimiyle belirgini değil bulanıklığı yeğliyor. Gözlerinizi kapayıp Perec ile hayal etmek istiyorsunuz ama sayfada uçuşan kelimeleri okumaktan kendinizi alamıyorsunuz. Ben kitabı bitirdiğime göre artık istediğim bölüme geri dönüp hayal edebilirim. Yarasız bir mekan örneğin.. (meli)

Kitap George Perec'in derin felsefesini içeriyor. Aslında okurken kolay anlaşılır çerez bir kitap gibi, ama değil eğer ki kitabın hakkını vermek istiyorsanız hiç değil size bir sayfadaki bir cümleyi defalarca okutup, düşüncelere daldırabilecek kadar derin. Ve sonundaki Cem Ileri'nin kitap üstüne inceleme yazısı, ya ben daha önce inceleme yazısı okumadım ya da bu çok ayrıntı ve kafamı karman çorman edecek kadar karışıktı. Evet çok şey farkettim inceleme sayesinde ama bana ağır geldi. Cem Ileri de çok dolu biri ama çok derin analizleri var. (Eudaimonia)

Mekan Feşmekan PDF indirme linki var mı?

Georges Perec - Mekan Feşmekan kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Mekan Feşmekan PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Georges Perec Kimdir?

Şaşırtıcı özgünlükteki yapıtlarıyla, anlatı üslubuna ve şiire getirdiği yeniliklerle edebiyat dünyasında ayrı bir yer edinen Georges Perec, 7 Mart 1936'da Paris'te doğdu, 3 Mart 1982'de Ivry'de öldü. Neredeyse tüm yaşamı boyunca Paris'te yaşadı. İkinci Dünya Savaşı'na katılan babası 1939'da öldürüldü. Almanlar Fransa'yı yavaş yavaş ele geçirirken, Perec akrabaları tarafından kırsal bölgeye götürüldü. 1942 yılı sonlarında Paris'te kaybolan annesinin de daha sonra Auschwitz'de ölmesiyle, altı yaşında öksüz kaldı ve halasıyla eniştesi tarafından büyütüldü. Yahudi kökenli oluşunu ve anne babasını savaşta kaybetmesini hiçbir zaman açıkça irdelemese de, bunlar yapıtlarında alttan alta her zaman var olan unsurlar oldu.

Perec eğitimini tamamladıktan sonra, bazı dergilere yazılar yazmaya başladı. 1965'te ilk romanı Les Choses. Une histoire des années soixante (1965; Şeyler - Altmışlı Yılların Bir Hikayesi, çev.: Sevgi Tamgüç, Metis Yay., 1998) ile Renaudot Ödülü'ne layık görüldü. O tarihten itibaren birbiriyle hiçbir benzerlik taşımayan yirmiden fazla kitap yayımladı.

Perec, 1960'ta Raymond Queneau ve François Le Lionnais tarafından kurulan, Paris merkezli OuLiPo'nun (Ouvroir de Littérature Potentielle-Potansiyel Edebiyat Atölyesi) üyelerindendi. Italo Calvino, Harry Matthews, şair ve matematikçi Jacques Roubaud'nun da üyesi olduğu, matematik, mantık ya da satranç gibi başka alanlardan biçimsel olarak yararlanan, edebiyatı bu alanlardan ödünç aldığı yeni yapılar ve örneklerle genişletmeye çalışan OuLiPo'nun başını çeken edebiyatçılardan biri oldu.

Perec, romanlardan toplu çapraz bulmacalara, denemelerden taşlamalara, şiirlerden sözcük oyunlarına çeşitlilik gösteren yapıtlara imza attı. Tersinir sözler, evirmeceler, sözcük oyunları Perec'in yapıtlarından hiç eksik olmadı.

1969'da hiç "e" harfi kullanmadığı La Disparition (Kayboluş) adlı romanı yazdı. Kayboluş bir adamın ortadan kayboluşunun hikâyesidir ve adamın kaybolduğu dünyada "e" harfi de kaybolmuştur, ancak romanın hiçbir karakteri dildeki yer değiştirmelerin, benzetmelerin, tahrif etmelerin ve böyle bir evrenin boşluğu doldurmak için giriştiği sonu gelmeyen hilelerin farkına varmaz. Böyle bir dünyada arkadaşları Anton Ssliharf'i boşuna arar ve birer birer yok olurlar.

İnsanın yaşadığı ortamı keşfe çıkan Perec, kimi zaman sivri dilli bir alaycılıkla, kimi zaman da takıntılı bir yöntemcilikle romanlar yazdı. Özel hayatı konusunda her zaman ketum olsa da, yapıtları otobiyografik unsurlarla doludur. 1973 yılında yazdığı La Boutique Obscure, 1975'te kaleme aldığı W ou le souvenir d'enfance (W Ya da Bir Çocukluk Hatırası, çev.: Sosi Dolanoğlu, Metis Yay., 2001), 1978'de yayımlanan Je me souviens, otobiyografik özellikleri daha öne çıkan yapıtlarıdır.

Perec'in en önemli yapıtlarından biri de, 1978'de yayımlanan ve Medici Ödülü'ne layık görülen La vie mode d'emploi'dır (Yaşam Kullanma Kılavuzu, çev.: İsmail Yerguz, Yapı Kredi Yayınları, 2001).

Harflerle ve sözcüklerle oynamayı çok seven Perec, dili neşeli bir oyun ve keşif alanına, kapıları şiire olduğu kadar derin felsefi düşüncelere de açılan bir laboratuvara çevirmiştir.

Georges Perec Kitapları - Eserleri

  • Uyuyan Adam
  • Şeyler
  • Kayboluş
  • Doğdum
  • Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?
  • Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi
  • W ya da Bir Çocukluk Hatırası
  • Saraybosna Suikastı
  • Yaşam Kullanma Kılavuzu
  • Paralı Asker
  • Harikalar Odası
  • Mekan Feşmekan
  • Ellis Adası
  • Karanlık Dükkan
  • Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi
  • Olağan-içi
  • Her Durumda Yapmam Gereken Şeylerden Bazıları
  • Cantatrix Sopranica L. ve Diğer Bilimsel Yazılar
  • Kış Yolculuğu
  • Doğdum
  • Kış Yolculuğu ve Peşindeki Öyküler
  • İncelikli Go Sanatını Keşfetmeye Çağıran Küçük Kitap
  • A Void

Georges Perec Alıntıları - Sözleri

  • her şey, herkes tehditkar hale geliyor. geçtiğim yerlerin hepsi bana yabancı. (Karanlık Dükkan)
  • servis şefinizin karşısına geçmiş alçak sesle yaşam koşullarınızın yavaş yavaş bozulmakta olduğunu anlattığınızda sizi sempatik ve neredeyse heyecanlı bir dikkatle dinlemeyeceğini ve size gelecekte bir ücret artışı umudu vermeyeceğini düşünmeniz için hiçbir neden yoktur (Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi)
  • bir servis şefi astlarından birini hiçbir zaman tebrik etmez. (Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi)
  • Yaşamak hoşuna gidecek mi? Evet desene. Evet ve yine evet. Güneşte yürümenin hazzı, yağmurda yürümenin hazzı, yolculuğa çıkmanın, yemenin hazzı. Yüzmenin. Tren sesi duymanın? (Paralı Asker)
  • Saat dördü beş geçiyor. Göz yorgunluğu. Sözcük yorgunluğu. (Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi)
  • Binet, kralın perukacısı Rigaud'ya bir tablo ısmarladı. Ressam bu işten hiç memnun kalmadı Çünkü küçümserdi fırçası tarakları Ama Rigaud, peki ya olmasaydı Modellerin perukları Ne renkleri kalırdı ne ruhsarları O vakit çok arardın perukacıları! (Harikalar Odası)
  • "Zaman geçiyor, ama sen saati bilmiyorsun..." (Uyuyan Adam)
  • Herkes ayağa kalkar ve hiçbir şey ol­maz. (Doğdum)
  • Geçtiğim yerlerin hepsi bana yabancı. (Karanlık Dükkan)
  • Küçük bir şişe Vittel su içiyorum oysa dün kahve içiyordum (bu durumun meydan üzerinde dönüştürücü bir etkisi var mı?) (Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi)
  • "Dönüşsüz bu gidiş uzak kadere teslim hep başka kıyılara doğru sürükleniriz bari bir gün sonsuz sularında senelerin demirleyemez miyiz ey göl daha bir sene anca geçti aradan doyamadığı maruf dalgaların başında bak oturduğu taşta yapayalnız bir adam benim o bir başıma." (Saraybosna Suikastı)
  • Ey edebiyat! Senin o kutsalların kutsalı süreklilik aşkın yüzünden ne ezalar, ne cefalar çekiyoruz!... (Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?)
  • Anlam ortada aslında. Ortada ama az ya da çok uzağımızda. Az ya da çok bulanık, az ya da çok muğlak ama orada. (Kayboluş)
  • "Yatak: Tanımlanmamış tehdidin meskeni, tezatların meskeni, fani haremleriyle dolu yalnız bedenin mekânı, arzuya yasak mekân, bağlılığın umulmadık mekânı, düşün ve ödipal özlemin mekânı: Ne mutlu uyuyabilene korkmadan kahırlanmadan O heybetli, o kutsal yatağında babanın Soyundan gelenlere hem beşik hem mezar olan. José Maria de Heredia Trophées" (Mekan Feşmekan)
  • Nasıl ulaşmalı sıradan olana, basit olana, gündelik olana, olağan olana, her gün olup bitene? (Ellis Adası)
  • Birçok şey değişmemiş, yerinden bile hareket etmemiş (harfler, semboller, çeşme, toprak alan, banklar, kilise vb.), ben de aynı masada oturuyorum (Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi)
  • “Arkanda maskeler var. İçinde hiçbir şey yok . Yaşama arzusu. Ölme arzusu.Bir boşluk hissi , hoyrat bir anlayışsızlık .Ya sonra ? ” (Kayboluş)
  • “Mışıl mışıl uyumak burnumda tütüyor. Dalmak, uyumak, top patlasa duymamak istiyorum. Ama imkânsız.” (Kayboluş)
  • İnsan bir ad, bir sözcük istiyor. Haykırmak istiyor: Çözümü bulduğunu, bunalımının kaynağına indiğini haykırmak istiyor. Bu abuk sabuk karmaşık laf yığınından sıçrayıp çıkmak, bu sözcük bataklığından kaçıp kurtulmak istiyor insan. Ama artık bir sıçrama taşı da yok, tutunacak bir dal da. Hayal gücünün dibini boylamaktan başka yol yok. Bir başlangıç noktası yakalamak istiyor insan: Ama bütün noktalar çok uzaklarda, çok bulanık... "KAYBOLUŞ" GEORGES PEREC️ (Kayboluş)
  • Her yapıt başka bir yapıtın aynasıdır. (Harikalar Odası)

Yorum Yaz