Mektup - Üstün Dökmen Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Mektup kimin eseri? Mektup kitabının yazarı kimdir? Mektup konusu ve anafikri nedir? Mektup kitabı ne anlatıyor? Mektup kitabının yazarı Üstün Dökmen kimdir? İşte Mektup kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Üstün Dökmen
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9786050944518
Sayfa Sayısı: 304
Mektup Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ne yazdığı değil, ne okuduğundur önemli olan
Mirza Emir, çok eskiden beri tanıyormuş gibiydi onu… Gül, ortancaların ve menekşelerin arasında oldum olasıya, öylesine duruyordu sanki…
Uzak mı uzak, kurgu mu kurgu, dağların gerisinde kalmış bir köy…
Yolları bu ücra köyde kesişen iki genç adam: Mirza Emir ve Yusuf… ve Mirza Emir’in Gül’e, Yusuf’un Yıldız’a aşkı…
Gençlerin aşkları karşılık bulacak mı? Bu çifte aşk dağlarda yankılanacak mı?
Üstün Dökmen yeni romanı Mektup’ta, hırsın ve boş inançların nasıl büyük yangınlara dönüşebileceğini, sadece muhterisi ve muktediri değil, çevresini de yakabileceğini gösteriyor okura.
Mektup Alıntıları - Sözleri
- "Ağlamak, ne kadınlara özgüdür ne zayıflara. Ağlamak insanlara özgüdür."
- İnsan insanın kurduymuş; daha da ötesi, insan insanın utanç kaynağıdır. İnsanın insana ettiğini hiçbir canlı ötekine etmedi.
- "Hayalinizde değişmeden hayatınızı değiştiremezsiniz."
- Toplum temelde kişilere değil, kafasındaki inançlara itaat ederdi.
- Coşkuyla yapılan fedakarlıklara aşk deniyordu.
- 'Cesur olmayan devrimci, devrimci değildir.'
- "Bu din denen şey ateş sanki, karanlıkta kalan kiminin önünü aydınlatıyor, eline alıp silah yapmak istersen, önce senin elini yakıyor."
- "Bir insanın kendi kültürüne karşı objektif olması zordu."
- Aristo, her şeyi sorguladı ama Atinalıların dinini sorgulamadı, Sokrates ucundan sorgulamaya kalktı, kendisi sorgulandı. Aristo hemen her konuya dolu dolu değindi, “Yıldızlar nedir?” diye de sordu ama bir konuya hiç dokunmadı, o da kölelikti. Bütün filozoflar ve tek tanrılı dinler, “Lütfen kölelerinize iyi davranın.” dediler fakat hiçbiri köleliğin insan onuruna yakışmadığını, tümden kaldırılması gerektiğini söylemedi. Bazı konular tabudur dünyada.
- "Şu dürüstlük ile doğruluk bir araya gelmez mi?"
- "İnsanların, anlamadan, 'anladım' anlamında kafa sallamaları, 'evren'in en ekonomik iletişim şekillerinden biridir."
- (...) gözyaşları, pencereden süzülen yağmur damlaları gibiydi, içlerindeki gerginliği gideriyordu ama aynı zamanda dış dünyayı görmelerini zorlaştırıyordu.
- "Sanki kendisine ait olmayan bir dünyada ikamete mecbur edilmişti."
- Dış dünyaya yönelik algımızın kaynağı, dış dünya değil, içimizdeki, sert ya da ılıman iklimlerdir.
- "Fikirlerimin suçu yoktu, onları savunduğum için ben suçlandım."
Mektup İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İşte karşınızda yazar/Ustun-Dokmen 'in kaleminden kitap/mektup--81116. Aşkla başlayan, kanla biten kitap. Bir umutla başladığım ve beni yarı yolda bıraktığını düşündüğüm kitap. Dökmen genel olarak gerçek ve hayali "put"'larımızdan bahsetmiş. Ve Türkiye'nin bir dönem yaşadığı saçma ve utanç verici olaylardan. Allah'ın unuttuğu Arpalı köyünde sınıf öğretmenliğine sürülmüş bir tarih öğretmeninin, köyün muhtarının kızına gönlünü kaptırmasıyla başlar romanımız. Sonrasında cereyan eden olaylar sizi birtakım hayretlere düşürebilir, şimdi ben hiç spoiler vermeyeyim. Solcu, dinci, bilge, sınıf farkları ve daha nice kavramlar kitapta yazar tarafından bolca işlenilip okuru üzerinde düşünmeye itilmiştir. Böyle yazdığıma bakmayın, ben kitabı beğenmedim. Açıkçası psikoloji bitirmiş bu yazarımızın insan tahlillerinde ve portrelerinde çok sığ kaldığını düşünüyorum. Eğer sıkı bir okursanız ve elinizde okuyacak başka bir romanınız yoksa buyrun okuyun derim ama kitap asla koşarak gidip almalısınız diyebileceğim bir kitap değil. Buraya kadar geldiğiniz için teşekkürler :) (Nida Börü)
Mektup harika bir roman. Diğer eserlerine nazaran Üstün Dökmen'in başyapıtı diyebilirim. Cehaletin eleştirisi ve sorgulanması için muhakkak okunmalı. Kitap çok güzel akıyor. Unutmadan Yusuf karakteri kalp ben... (Didem Ayça Karagöz)
Mirza öğretmen başına geleceklerden habersiz şekilde bir köye atanır. Köyde güzel bir şekilde vakit geçiren Mirza öğretmen Has bey'e ziyarete gider ve orada köyün vicdana sığmayan gelenekleri öğretmeni endişeye düşürür. Mirza öğretmen köylüyle tanıştıkça yeni şeyler öğrenir. Bu sırada Has bey'in kızı Gül gözüne çarpar. Has bey kızını kimseyle evlendirmemiştir. Bu zamana kadar köye birçok öğretmen gelip gitmiştir ve hepsi Gül'e göz koymuştur fakat Has bey kızını layık görmemiştir. Belki de Gül'ün gönlünde farklı biri vardır. Kitabın sonunda okuyun ve şaşırın derim :) Zaman sonra Mirza köyün Bilgesi ve eğitimli olarak bilinen Yusuf karakteri ile tanışır. Zamanla olaylar çok farklı yönlenir ve Mirza öğretmen kitabın sonunda başına hiç beklenmeyen olaylar alır. Hakimiyet kurmaya çalıştığı bu köyde fark etmeden kendinin yok oluşunu izler belki de. Ben kitabı işleyiş olarak beğendim. Dili sade ve anlaşılır. Ağır bir dili olmadığı için olayları güzel bir şekilde sindirebiliyorsunuz. Herkese iyi okumalar (Senanur)
Kitabın Yazarı Üstün Dökmen Kimdir?
Üstün Dökmen, (d. 1954, İstanbul). Türk akademisyen, psikolog, yazar ve televizyon programcısı. Hâlen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nde profesördür.
1971 yılında Ankara'da Cumhuriyet Lisesi'ni, daha sonra Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümü'nü bitirdi. 1986 yılında doktorasını Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında bitirdi. 1988'de doçentlik, 1995'de profesörlük derecesini aldı.
Sosyal bilimlere ilgi duyuyordu, ancak öncelikle Hacettepe Üniversitesi Fizik Bölümü'ne kaydoldu. Üçüncü sınıfa gelince fiziğin kişiliğine uygun olmadığını fark etti. Yeniden üniversite sınavlarına girerek Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne geçti. Bu bölümden mezun oldu ve aynı bölümde Uygulamalı Psikoloji (Klinik Psikoloji) alanında master yaptı. Psikolojik danışma ve rehberlik alanında 1986 yılında doktora, 1988 yılında doçentlik, 1995te ise profesörlük derecesi aldı. Hâlen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde öğretim üyesidir.
TRT'de Küçük Şeyler adlı bir programı hazırlıyor ve sunuyordu.
Dökmenin çeşitli bilimsel dergilerde yayımlanan makalelerinin yanı sıra dört bilimsel, bir de şiir kitabı vardır. Bu kitaplar sırasıyla; Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi: Kuruluşu, Gelişmesi, Çalışmaları , Okuma Becerisi İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma , İletişim Çatışmaları ve Empati , Sosyometri ve Psikodrama adlarını taşımaktadır. Şiir kitabının adı Selam dır. Meslektaşı Doç. Dr. Zehra Yaşın Dökmenle evlidir; iki kızı bulunmaktadır.
Üstün Dökmen Kitapları - Eserleri
- Küçük Şeyler 1
- Küçük Şeyler 2
- Ladesçi
- Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati
- Kelebekler ve İnsanlar
- Küçük Şeyler 3
- Küçük Şeyler 4
- Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak
- Miyase'nin Kuzuları
- Mektup
- Direksiyon
- Çocuklara ve Büyüklere Masallar
- Kuzular Vadisi
- Ay Kapanı
- Menderes Irmağın Gölgesi
- Yorgun Heykel
- Metrestepe
- Komşu Köyün Delisi
- Deriden Kültüre
- Sağdıç - Cümlemiz Bir Cümleyiz
- Komşu Köyün Delisi - Nokta Nokta Hanım'ın Hayatı
- Anne - Babayı İstismar
- Uzaktaki Köyden Biri
- Sosyometri ve Psikodrama
- Selam
- Mevsimler
- Oyuncak Şehir
- Otoyolda Piknik, Padişah-ı Hali Osman, Uluğ Bey
- Küçük Gezginler
- Mimari
- Ankara Destanı
- Çocuk ve Gençlik Oyunları
- Piknikte...
- Depremzadeler Mahallesi - Pusulamı Ayarlar Mısınız?
- Nokta Nokta Hanımın Hayatı
- Yağmurda Yangın
- Bir Yumurtanın Tarihçesi veya Bir Yumurta Pişirme Tarifi
- Okuma Becerisi, İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma
Üstün Dökmen Alıntıları - Sözleri
- "Çocuğa sınır koymak onu sevmemek anlamına gelmez." (Anne - Babayı İstismar)
- Çatışmak, kavga etmek, kısa vadede kârlı olabilir; ancak uzun vadede taraflara ve ilişkiye zarar verir. (Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak)
- Oysa canı olan her canlının canı yanar canına kastedildiğinde... (Miyase'nin Kuzuları)
- Geç fark etti insanoğlu, sönmüş bir güneşin üzerinde oturduğunu. (Yağmurda Yangın)
- İletişimde mimiklere dikkat etmek, bazı canlı türlerinde, özellikle insanlarda ilginç özellikler ortaya çıkarıyor. Örneğin, yapılan araştırmalar genelde kadınlarda empatik becerinin erkeklere oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor. (Küçük Şeyler 1)
- İnsanların yüzlerinin ve gözlerinin rengi başka başka da olsa gözyaşlarının rengi hep aynıdır. (Küçük Şeyler 3)
- Yol yorar seni ama belki bir gün hedefe ulaşırsın. (Ladesçi)
- "Bazı anababalar çocuklarını bugün için bir ekonomik meta, bazıları ise geleceğe bir yatırım olarak görüyor. İkinci grup, çocuğunu duygusal açıdan bağımlı kılarak, 'Yaşlılığımızda bize bakar, aman iyi yetiştirelim,' düşüncesini taşıyor. Çocuğu bu şekilde geleceğe yatırım olarak görmek de, onu bir tür meta konumuna indiriyor. Bu yüzden bu tavır, en azından bir duygusal istismar, bir tür kullaştırma sayılabilir. (Küçük Şeyler 4)
- İnsanın bencilliğine sınır yok. (Direksiyon)
- Hayatınızın başlangıcından sorumlu değilsiniz ancak finalinden sorumlu olacaksınız. (Küçük Şeyler 2)
- Sanırım Ezop masallarından birinde okumuştum bu acı dolu rivayeti "Kartalın kemiğinden Ok yapmış Avcı'nın biri, ve bu Avcı başka Kartalı vurmuş. Vurulan Kartal ölmeden önce demiş ki; öldüğüme yanmıyorum da, bir Kartal kemiğiyle vurulduğuma yanıyorum" bu masal bizim için de geçerli. (Metrestepe)
- Özünde, empati ve saygı olan her şey insanlığın yüzünü ağartır. (Kelebekler ve İnsanlar)
- Felsefede her tanımlama bir yadsıma (ötekilerden/diğerlerinden ayırma) anlamı taşır. (Deriden Kültüre)
- Gerçek kölelik , köleliği kanıksamakdır. Köleliği içine sindiremeyen, gerçek köle değildir. (Küçük Şeyler 4)
- "... döverdi, hep böyleydi Karagöz Hacivat'ı, sevdiği korumaya çalıştığı soydaşları Don Kişot'u, Gestapo üstün ırklı kardeşini, Sovyet polisi yoldaşını, ... vatandaş doktoru döverdi. Huzursuz insanların dünyası huzursuzdu yani," (Sağdıç - Cümlemiz Bir Cümleyiz)
- Bozkırın ve onun onurlu insanlarının, birilerini beğenmek ve onlar tarafından beğenilmek gibi bir telaşları yoktu. (Direksiyon)
- "Bazen küçük çiçekler büyük işler görürler." (Anne - Babayı İstismar)
- Anasından doğduğu gibi durmuyor insanlık. günbegün uyuyor tüfeklerin ve arzuların menzilleri. Freud haklı, varsa yoksa cinsellik ve saldırganlık. İnanmayan umumi tuvaletlerin arka kapılarına baksın yada gazetelerin ön yüzlerine. Mart kedisi gibi insan oğlu. Hem doğurur, hem doğurduğunu yer. Sen benden delisi Jung Baba: ortak bir bilinci yok ki insanlığın, ortak bir bilinç dışı bulunsun. (Komşu Köyün Delisi - Nokta Nokta Hanım'ın Hayatı)
- Bebeğiniz ile müdürünüz arasındaki benzerlikler: 1. Her ikisine de sahip olduğunuzda, başlangıçta çok sevinirsiniz, ancak ileride başınıza neler açabileceklerini düşünemezsiniz. 2. İkisi de çok sabırsızdır, isteklerinin hemen yerine getirilmesini isterler. İstekleri hemen olmazsa bağırıp çağırmaya, ortalığı birbirine katmaya başlarlar. 3. İkisinin de belleği zayıftır; bir gün önce onlar için yaptığınız onca şeyin önemi yoktur. 4. Her ikisinin de arada gazını almalısınız. 5. İkisi de size teşekkür etmez. 6. Siz ikisine de çok şey verdiğinizi düşünürsünüz. Onlar ise size açıkça bir şey vermemektedir. Siz "seviyor ama belli etmiyor" diye kendinizi rahatlatırsınız. 7. İkisi de size kötü davranır, tırmalarlar, hatta fırsat verirseniz sizi ısırırlar. Siz çocuğunuza bakıp "Büyüyünce geçer", amirinize bakıp "Bir gün değerimi anlayacak" dersiniz. Ama o gün hiç gelmez; çocuk büyür ergen olur, yüzünüze kapıyı çarpar, amiriniz yaşlanır, yüzünüze dosyaları fırlatır. 8. Bebeğiniz de amiriniz de sizin empatik becerinizi geliştirir. Bebeğinizin ağlamasının gaz ağlaması mı, yoksa acıkma ağlaması mı olduğunu kısa sürede kavrarsınız. Amirinizin hoşnutsuzluğunun işten mi, yoksa kendinden mi kaynaklandığını da kısa sürede öğrenirsiniz. 9. Her ikisinin de yüzünde tebessüm belirtisi ararsınız. Bebeğiniz yüz kaslarını hafifçe oynattığında "Bana gülümsüyor!" diye bağırırsınız. Benzer şekilde amirinizin de yüzüne bakıp "Bugün bana hafifçe gülümsedi galiba" dersiniz. 10. · İkisinin de kelimelerinden anlam çıkarmaya çalışırsınız. Bebeğiniz ·A..." dediğinde 'Anne dedi", "B..." dediğinde "Baba dedi" diye heyecanlanırsınız. Müdürünüz ise ''T..." dediğinde teşekkür ettiğini düşünürsünüz . 11 . Bazen her ikisinden de bıktığınız düşüncesi geçer aklınızdan ama hemen suçluluk duyar, günah işlediğinizi düşünürsünüz, 'Allah eksikliklerini göstermesin" dersiniz. 12. Her ikiside ben merkezcidir(ego-santriktir);sizin tek işinizin kendisi olduğunu düşünür. Her ikisi de sizin kendinize ait bir özel yaşamınız olduğundan habersizdir. Gecenin bir yarısında bebeğiniz pıtır pıtır gelip eşinizle aranıza girer, müdürünüz ise cep telefonunuzu sürekli açık tutmanızı ister, böylece o da "gecedir, özeldir" demeden yatak odanıza girmiş olur. (Küçük Şeyler 2)
- Ey gidi gocu benli nine eeeyyyy, Az galsın ölüveecekti. (Komşu Köyün Delisi)