diorex
sampiyon

Memleketimden İnsan Manzaraları - Nazım Hikmet Ran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Memleketimden İnsan Manzaraları kimin eseri? Memleketimden İnsan Manzaraları kitabının yazarı kimdir? Memleketimden İnsan Manzaraları konusu ve anafikri nedir? Memleketimden İnsan Manzaraları kitabı ne anlatıyor? Memleketimden İnsan Manzaraları kitabının yazarı Nazım Hikmet Ran kimdir? İşte Memleketimden İnsan Manzaraları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 23.02.2022 04:00
Memleketimden İnsan Manzaraları - Nazım Hikmet Ran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Nazım Hikmet Ran

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750803772

Sayfa Sayısı: 544

Memleketimden İnsan Manzaraları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzeltilmiş "külliyatı"...

(Arka Kapak)

Haydarpaşa garında

1941 baharında

son on beş.

Merdivenlerin üstünde güneş

yorgunluk

ve telaş.

Bir adam

merdivenlerde duruyor

bir şeyler düşünerek.

(Kitabın İçinden)

Memleketimden İnsan Manzaraları Alıntıları - Sözleri

  • Görülecek nesi var? İnsanoğlu bir suya, bir ekmeğe bir de döşeğe muhtaç.
  • Beraber yaşanır, dövüşülür beraber ama herkes kendi payına ölür.
  • İnsan eti yiyenlere memleketimin buğdayını yedirenlerin Allah belasını versin.
  • Fakat bugün yaşamak bir piyango gibi: bana dolu çıkmış ona boş.
  • Yol aydınlık. Radyo şarkı söylüyor: 'Ne gelen var, ne haber, gün uzun, yollar Uzak...'
  • İbret al, deli gönlüm demir sandıkta saklansan bulur seni, ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm..
  • Anlamak: en büyük rahatlık. Karşı konulmaz zoru sosyal zaruretlerin ve kavga: akıl, yürek, yumruk, alabildiğine nefret, kin, alabildiğine merhamet, sevgi, insan insanı sömürmesin diye ve daha âdil bir dünya daha güzel bir memleket için...
  • Kitaba düştüm, sabahtan akşama kadar okuyorum. Kitaplar en uzak, en güzel yolculuk, fakat kısır, fakat sensiz..
  • Dünya var memleketimiz var açlık, ölüm, hasret, ümit ve zafer, dünya ve memleketimizle beraber ve onların içinde şu anda ayrılığımız ve aşkımızla ikimiz de varız.
  • Nerde olursan ol, uzak, yakın, insan senin iptilana tutulur. Sen zatısın iptilanın. Görüyorsun ya, ey cânü tenim, mektupla halimi arzetmesini bilmiyorum.
  • hepsinin beteri: duymayan, görmeyen, kımıldanmayan yalnızlık...
  • Gök dağlar morardı, gel. Akşam oldu gün battı. Akşam oldu yine garip olana. Akşam oldu neyleyim?
  • “Onlar paranın sahibi değil, para onların sahibi. “
  • Hayatın, her şeyin teceddüt ve tekemmüle gittiğini gören ve bilen meyus olur mu?
  • "Ve ölüm birleştirmiyor, ayırıyor insanları."

Memleketimden İnsan Manzaraları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Nazım Hikmet’in en önemli eserlerinden biri olan Memleketimden İnsan Manzaraları, bir gardan çıkan ve yolcuların arasında mahkumların da olduğu bir trenin Ankara’ya gelmesi, siyasi suçtan dolayı mahkum olan Halil’in cezaevine aktarılması , yolculuk ve cezaevinde yaşanan olayları düzyazı, şiir, destansı bir anlatımla anlatıldığı konuları kapsar. Çok farklı bir türde yazılan bu kitabı; I.Dünya Savaşı öncesinden 2.Dünya Savaşına kadar Türk toplumunun yaşadığı siyasal ve toplumsal dönüşümleri, toplumun her kesiminden insanların gözünden okuyucuya aktarmış Nazım Hikmet. Bu farklı karakterlerle tanışmanız dileğiyle .. (A.Topcu)

Bir ömre kaç hayat sığdırabilir insan?: Nazım Hikmet’i azıcık da olsa anlayacak kudrette gibiyim de anlatacak kudrette değilim. Olamadım olamıyorum ! Şairler şiirlerini bazen şiir yazmış olmak için yazmış olsa ne kadar kolay olurdu. Saçma sapan oldu değil mi temennim? Hani diyorum , sadece okusam , meraklanıp detayına inmesem , ne kadar kolay. Ruhun dinlensin, beynin canlansın, acıların depreşsin. Olmadık seslerin , görüntülerin hayallerinde peşlerinden koş , hayatı şen şakrak kahkahalar ile karşılayacağım özgüvenin yerle bir olsun. Nedir şiir? Binlerce izah edilebilir tarifi, bir melodinin güftesi, ölümün ağıdı, kahramanlık destanı, ayrılıkların tesellisi, isyanı, vuslatın heyecanı, uzar gider herkesin kendince anladığı duygusu. Bence şiirin tarifini en güzel verenlerden birisidir Ülkü Tamer. Ne de güzel izah etmiş; ''Şiir ölümün gölgesidir, yaşamanın örtüsü. Çocuğun savunmasıdır şiir. Şiir kumsalın eleğidir, kayanın tortusu. Mermerin sunduğu damardır şiir. Şiir uykusuzluğun şiltesidir, uykunun haritası. Balkonun uyanışıdır şiir. Şiir ateşin habercisidir, yangının kundakçısı. Yanardağın üstündeki kuştur şiir.'' Hafif bir girizgahtan sonra gelelim Memleketimden İnsan Manzaralarına.. Okuduklarımdan yaşadıklarıma uyarladıklarıma. Benim için kitap okumanın en zevkli kısmı muhakkak kendimi dahil edebildiğim satırlar, kendimde bulduğum benzerlikler, hatıralar hayaller diyelim ve başlayalım benim insan manzaralarıma… "İşsiz kalırsam" diye düşündü 22 yaşında, "İşsiz kalırsam" diye düşündü 23 yaşında, "Işsiz kalırsam" diye düşündü 24 yaşında, Ve zaman zaman işsiz kalarak "İşsiz kalırsam "diye düşündü 50 yaşına kadar. (...) Şimdi 52 yaşındadır. İşsizdir." 80 li yılların sonu eee işsiz kalmak pek bir ayıp bizim sülalede , kadını erkeği okuyacak eli ekmek tutacak, kimseye muhtaç değil yük olmayacak. Şartlar mı öyle gerekti, aslında şartları hiç zorlamadan kolay yolu mu seçtim ki diye artık sorgulamadığım, Nazım’ın işsiz kalırsam satırlarındaki 23 yaşından daha once eğitim için gittiğim Trabzon polis okulu seneleri. 500 erkek 50 bayan öğrencinin bulunduğu, her bayan başına 10 erkek talibin denk geldiği, meslekte omuz omuza çalışarak aynı şartlarda maaş almanın adil olduğu öğretilirken ama ne ilginçtir ki haremlik selamlık eğitimin uygulandığı, kadınların erkeklerin oturma alanlarının ayrı tutulduğu, hafta sonu çarşı iznine kiminle çıktığının kontrol edildiği, ben nereye geldim sorgulaması yapmaya fırsat bulamadığım trajikomik okul yılları ile başladım memleket turuma ve memleketim insan manzarası seyirlerine. Karadeniz hakikatten çok güzeldi. Okulun insaf edip topluca yaptırdığı gezilerle zevkle gezdiğim Uzungöl’ü, Boztepe’si, Sümela Manastırı, Atatürk Köşkü, her ne kadar adı Maraş olsa da Mecburiyet adıyla daha kolay bilinen caddesi, rus pazarları ve her an kavga edecek potansiyele sahip olduklarını hissettiğim , sürekli oraya ait olamadığını hissettiren buna rağmen hem sinirli hem neşeli ‘’Beraber yaşanır, Dövüşülür beraber Ama herkes kendi payına ölür ‘’ dizelerinin timsali karadeniz halkı. Bir yıl eğitim sonrası "Dünya nereye gidiyor böyle? İnsanlar nereye gidiyor?" Koşturması, bürokrasisi Ankara.. Güzide bir kent, başkent, gözde bir şube ama yine kimyam uymuyor . Oyy amir bir kocam olsun da meslekte sırtım yere gelmesin hevesindeki bayan memurlar, eş, hayat arkadaşı görmezden önce yürüyen ayaklı bankamatik mantığı ile evlenmeye hevesli erkek memurlar . Uğur Mumcu, Aziz Nesin okuyup Ahmet Kaya dinleyenlerin afaroz edildiği, aklınla idrakın ile değil de giyiminle saçınla başınla, konuştuklarınla , karışmayıp sessiz kaldıklarınla ,aslında katılmak için can attığın ama taraf olmak ne haddine, müdahaleci olmak, zor kullanma yetkini anında uygulamak için görev aldığım eylemler sorgular ile dolu yıllar. İlk meslek yıllarım olması, ilk evladımı kucağıma aldığım mutluluğu olsa da sevemedim . Hep soğuk gelmiştir bana. Tuhaf bir koşuşturma, telaş , resmiyet , ‘’Ama insanlar bir tuhaf yahut ben bir tuhafım..’’ ın kabulü , sevemedim vesselam işte Ankara’yı.. Sonrası ilk şark Iğdır… ‘’ ve yan yana durdukları halde herbiri kendi kederiyle yapyalnız.’’ Azerisi, kürdü, şafisi, caferisi, hanifisi, al alması, terörü, dostluğu , seyahat korkusu, birbirine kenetlenmenin saflığı. 90 lı yıllar daha yeni il olmuş , Kars’tan ayrıldığına sadece oraya atanan memurların haberdar olduğu doğunun çukurovası Iğdır. Giderken saçma sapan tembihlerin söylendiği, sanki öleceksin korkusunun aşılanmaya çalışılmasına rağmen bir gün bile ölüm tedirginliği hissetmediğim , "Elektrik ampulü gibidir insanın yüreği. Cereyan alırsa ışık verir, Cereyansız ampul iyi olsun istediği kadar ne ışıl ışıl yanar, ne kendini gösterebilir." aradan 25 yıldan fazla zaman geçmiş olsa da halen görüştüğüm dostlarımın yaşadığı Iğdır. 2000 li yılların başı ve tekrar batı Eskişehir. Porsuk’u , Hamamyolu, İsmet İnönü anonsunun yapıldığı tramvayın doktorlar durağı, odunpazarı evleri, çiğböreği. Acısıyla tatlısıyla geçen 13 yılın kenti. Eeee artık memuriyetin yeniliği yok, bir batı, bir şark palazlı memur havası, yine güzide bir şube pavyonları, kavgaları, gece hayatı küçük İstanbul Eskişehir. İkinci evladımın doğum yeri, aldanmışlıklarımın , yanılgılarımın , güven sarsıntılarımın depremlere dönüştüğü, Allah’a emanet ettiklerimi artık havale ettiğim "- Usta, yine tuhaf şeyler düşünüyorsun" "- Düşünüyorum evlat. Geçmiş olsun." "- Eyvallah usta. Düşünmek değiştirmez hayatı." Dizelerinin düşünmekle hiçbir şey öğrenemeyeceğimi öğreten sorgulamalarımın kenti Eskişehir. Gitmeye fırsatınız oldu mu bilmiyorum ama gitmenizi şiddetle tavsiye edeceğim bir ildir Eskişehir. İlden ziyade koskocaman bir kampüs, bir kültür merkezi içinde hissetmenizi sağlayacak medeniyet, konfor ve standartlarınıza göre yaşam alanı seçebileceğiniz , kendinizden, kendi şehrinizden muhakkak bir hemşehri bulabileceğiniz içimde tek ah vahı kalan il. 13 yıl sonrası gönüllü ikinci şark ve Tunceli.. "Hükümetsiniz, beyim, hükümet zarara sokar mı kendi kendini?" Ne güzel yazmış Nazım tam da Tunceli’yi hatırlatırcasına bana. Senelerce bir çok ilde görev yaptım. Bu kadar özgüvenli, bu kadar muhalefet, bu kadar hakkını aramaktan çekinmeyen, kadına dünyanın hiç bir yerinde rastlayamacağınız kadar değer verilen ve hakikatten okumayı yaşam biçimi seçmiş başka bir topluma rastlamadım. ‘’Ölmeyi isteyecek kadar çıldırmak için bugün bu dünyada öyle çok sebep var ki. İnsanları öyle kolay yeniyorlar ki, sahanlıkta kapının aralık kalışını, sadece bir kazayı, aklın kabul etmiyor.’’ Munzur’u, Ovacık gözeleri, yeşilliği, suyu , dutu, kömbesi, alevisi, sünnisi, cemevi, camisi, isteyen Dersim desin ister Tunceli, milyonlarca kez selam olsun … Geçti mi bir üç yıl daha ... ‘’Canım hiçbir iş görmek istemiyor. İçimde bir sabırsızlık bir sıkıntı var. Bir şeyler bekliyorum ama bilmiyorum ne olduğunu’’ Hislerimin kenti Yozgat. Kimse alınmasın lütfen şehir olmasını bir türlü mantığımın almadığı, beni tebessüm ettiren tek şeyin Nordavind 'nun incelemelerinde geçen ince ince hicivlerle tüm düşündüklerimi ifade ettirdiği, siyasi kırk ayak oyunlarının takip edilemeyecek bir hızla döndüğü Yozgat. Bir yaz boyunca canı çıkarcasına çalışılıp , kışa saklanması lazım denilmesi gerekirken kazanılan paranın birkaç gecede pavyonlarda yenildiği, çalıştığım iki sene boyunca ne havasına, ne insanına , ne sokağına ne suyuna alışamadığım Yozgat. Tek hatırası, komşumun ‘’kızım kocan yok mu ‘’ diye sorduğunda ‘’rahmetli oldu teyzeciğim’’ demem üzerine , Cuma günü evime gelip kocana bir yasin okuyalım ruhu şad olsun diyerek mevlid okuduğu ( herkes boşandığı eşine kolay kolay yasin okutmaz canına okur , bu detayı es geçmeyelim lütfen) andır. O kadar alışamadım ki emekli olmamı sağlayacak kadar meslekten uzaklaştıran , ‘’Söyleyecek ne kadar güzel sözlerim vardı insanlara, bana hiçbirini söyletmediler.’’ Sükutunu sağlayan Yozgat.. Bir çok şehir , binlerce insan , bir çok anlatmak istediklerim , çok çok daha fazlasını gizlediklerim , Yaşayamadığım hayatların hesabını sorgulayamadan yaşadıklarımı sindirmeye çalıştığım koskocaman yürekli bir şiir kitabı. Ne diyor Nazım; ‘’ Kitaba düştüm, sabahtan akşama kadar okuyorum. Kitaplar akıllı kitaplar aptal. Kitaplar büyük kitaplar çocuk.’’ Bol okumalı günleriniz olsun… (Ferah)

Nazım Hikmet serbest nazım toplumcu gerçekçi şiir anlayışının edebiyatımızdaki öncüsüdür. Sosyalist ideolojinin şekillendirdiği dünya görüşüyle kaleme aldığı şiirleriyle ön plana çıkmıştır. Şiirlerinde her zaman halkın yanında yer almıştır. Toplumsal eşitsizliklerin, toplumda haksızlığa uğrayan emeği sömürülen kesimlerin şiirlerinde sözcülüğünü yapmıştır. İnsanlığın hakkını en yüksek sesle şiirlerinde dile getiren bir kalemdir. İşçinin emeğine büyük değer vermiş ve işçilerin emeğini yücelterek şiirlerinde işlemiştir. Onun hayalini kurduğu toplum düzeni toplumsal eşitliğin sağlandığı, gelir dağılımının dengelendiği, işçi sınıfını üretimde ve yönetimde söz sahibi olduğu düzendir. Kalemiyle bu düzene ulaşmak için mücadele vermiştir. Hayatı boyunca inandığı değerlerden ve sahip olduğu düşüncelerden bir an olsun vazgeçmemiştir. Bütün baskılara, zorlamalara karşı direnmiştir. Vatan hayini yaftasına rağmen ülkesini ve ülkesinin insanlarını sevmekten vazgeçmemiştir. Alışılmış mısra düzenini kırmış, şiiri düzyazıya yaklaştırmış, imla ve noktalamayı farklı kullanmıştır. Böylelikle şiirin yapısında büyük değişiklikler meydana getirmiştir. Şiirlerinin içeriğinde ise sosyal ve siyasi konuları bütün derinliğiyle işlemekten geri durmamıştır. Nazım Hikmet okumak bizleri bilinçlendirir ve bizlerde farkındalık uyandırır. İyi okumalar dilerim ... (Şeref Namalır)

Kitabın Yazarı Nazım Hikmet Ran Kimdir?

Nâzım Hikmet Ran ya da Türkiye'den ayrıldıktan sonraki soyadı ile Nâzım Hikmet Borzecki (15 Ocak 1902; Selanik, Osmanlı İmparatorluğu - 3 Haziran 1963; Moskova, SSCB), Türk şair ve yazardır.

Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.

Komünist siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiş; Türkiye'de 11 ayrı davadan yargılanarak İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapis yatmıştır. 1951 yılında Türkiye'den ayrılması sonrasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmış; bu karar ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihinde iptal edilmiştir.

1963 yılında Moskova'da kalp krizinden hayatını kaybetmiştir. Mezarı Moskova'dadır.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Nâzım_Hikmet

Nazım Hikmet Ran Kitapları - Eserleri

  • Büyük İnsanlık
  • Nazım İle Piraye
  • 835 Satır
  • Benerci Kendini Niçin Öldürdü?
  • Yatar Bursa Kalesinde
  • Kuvâyi Milliye

  • Memleketimden İnsan Manzaraları
  • Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar
  • Piraye'ye Mektuplar
  • Bütün Şiirleri
  • Yazılar 1
  • Yazılar 3
  • Kan Konuşmaz

  • Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
  • Yeşil Elmalar
  • Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim
  • Henüz Vakit Varken Gülüm
  • İlk Şiirler
  • Son Şiirleri
  • Demokles'in Kılıcı

  • Bir Ölü Evi & Ocak Başında
  • Enayi
  • Sanat Ve Edebiyat Üstüne
  • Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar
  • Şehrime Ulaşamadan Bitirirken Yolumu...
  • Bu Şehir Güzelse Senin Yüzünden
  • Yazılar 2

  • Sevdalı Bulut Masalı
  • Ferhad ile Şirin
  • Kuvayi Milliye (Çizgi Roman)
  • Nazım Hikmet Şiirleri 2: Mapusluk Zor Zanaat
  • Yaşamak Seni Sevmek Gibi
  • Nazım Hikmet Şiirleri 4: Gurbet Ölümden Beter
  • Nazım Hikmet Şiirleri 3: Sevda Ateşten Gömlek

  • Nazım Hikmet Şiirleri 6 : Herkes Kendi Payına Ölür
  • Nazım Hikmet Şiirleri 5: Bir Hazin Hürriyet
  • Sana Tütün ve Tespih Yolluyorum
  • Yazılar 4
  • Yazılar 5
  • Hikayeler
  • Kadınların İsyanı

  • Yusuf İle Menofis
  • Masallar
  • La Fontaine'den Masallar
  • Çeviri Hikayeler
  • Yazılar 6
  • Yeni Şiirler (1951 - 1959)
  • Tavı Gelmişti Demirin

  • Fatma, Ali ve Diğerleri
  • Üç Şiir
  • İt Ürür Kervan Yürür
  • Seçme Şiirler
  • Sarayda
  • Şeyh Bedrettin Destanı
  • Sabahat

  • Das schönste Meer ist das noch nicht befahrene Liebesgedichte
  • Kuvayi Milliye: Abidin Dino'nun Desenleriyle
  • Taranta Babu'ya Mektuplar
  • Öteki Defterler
  • Beyazıt Meydanındaki Ölü
  • Unutulan Adam
  • Sonuna Kadar Kavga

  • Nazım Hikmet ve Tosca'sı Semiha Berksoy
  • Tüm Eserleri 1 - Şiirler 1
  • Tüm Eserleri 2 - Şiirler 2
  • Tüm Eserleri 3 - Şiirler 3
  • Tüm Eserleri 4 - Şiirler 4
  • Tüm Eserleri 5 - Şiirler 5
  • Tüm Eserleri 6 - Şiirler 6

  • Kuvayi Milliye Destanı
  • Keloğlan
  • Tüm Eserleri 7 - Şiirler 7
  • Hasretle - Nazım Hikmet Mektupları
  • Memleketimden İnsan Manzaraları 1
  • Memleketimden İnsan Manzaraları 2
  • Memleketimden İnsan Manzaraları 3

  • Memleketimden İnsan Manzaraları 4
  • Kurtuluş Savaşı Destanı
  • Memleketimden İnsan Manzaraları 5
  • Dört Hapishaneden
  • Rubailer
  • Sürekli Bir Bahar
  • Güzel Günler Göreceğiz

  • Kafatası
  • Yel Üfürdü Su Götürdü
  • Bursa Cezaevinden Va-Nu'lara Mektuplar
  • Yaylamıza Kiraz Vakti
  • Kuvayi Milliye
  • İnek
  • Kerem Gibi

  • Nazım Hikmet’in Açlık Grevi (Tıpkı Basım İçerikler)
  • El Yazmalarında ve Basılı Kitaplarda Saman Sarısı
  • Sovyet Demokrasisi
  • Jokond ile Si - Ya - U
  • Alman Faşizmi ve Irkçılığı
  • Gece Gelen Telgraf
  • 1 + 1= Bir

  • Nazım Hikmet Şiirleri: 1
  • Şu 1941 Yılında
  • Yaşamaya Dair
  • Saat 21-22 Şiirleri
  • Orman Cücelerinin Sergüzeşti
  • Büyük Taarruz
  • Aydınlıkçı şair, aydınlıkçı yazar Nazım Hikmet

  • Faşizm Sınıflar ve Emperyalizm
  • Seçilmiş Əsərləri
  • Güneşi İçenlerin Türküsü

Nazım Hikmet Ran Alıntıları - Sözleri

  • Bizim İstiklal Marşın'da aksayan bir taraf var, Bilmem ki, nasıl anlatsam, Akif inanmış adam, Fakat onun, ben, İnandıklarının hepsine inanmıyorum. Mesela, bakın: "Gelecektir sana vadettiği günler Hakk'ın" Hayır, Gelecek günler için Gökten ayet inmedi bize. Bir şarkı istiyorum Zaferden sonrasına dair. Kim bilir belki yarın (Kuvayi Milliye Destanı)
  • Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne, allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar.. (Güzel Günler Göreceğiz)
  • "Kim bilir ; Masalınızın kahramanı, başka bir hikayenin figüranı olmaya gitmiştir belki de. (Yaşamak Seni Sevmek Gibi)
  • Yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim... (Kuvayi Milliye: Abidin Dino'nun Desenleriyle)
  • Büyümez ölü çocuklar... (Henüz Vakit Varken Gülüm)
  • "Sen daha çok hikâyeler dinlersin ama, artık sana hikâye anlatacak bulursan!.." (Ferhad ile Şirin)

  • " Bırak ay gitsin sen kal bu gece... " (Bu Şehir Güzelse Senin Yüzünden)
  • Yolunda pusuya yattıklarını arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek… Yürümek yürekten gülerek yürümek… (Yazılar 6)
  • ...yolsuzluğun da türlü türlüsü vardır. (Yazılar 3)
  • İnsanların başlarında kalpak, yüreklerinde keder, yüreklerinde müthiş bir ümit vardı. (Kuvayi Milliye Destanı)
  • Bir insan bir vazife alırsa, bu vazife küçük ve ehemmiyetsiz de olsa, onunla öteki vazifeler arasındaki bağı unutmamalı ve ben işimi yapıyorum ya, işimden gayrisi beni alakadar etmez, banane dememelidir. Çünkü her iş, başka işle bağlıdır. (Hikayeler)
  • Bulut mu olsam, gemi mi yoksa, balık mı olsam, yosun mu yoksa? .. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla. (Büyük İnsanlık)
  • Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin (demeğe de dilim varmıyor ama) kabahatın çoğu senin canım kardeşim. (Nazım Hikmet Şiirleri: 1)

  • Fotoğrafınızı pek yakında beklerim. Sıhhatiniz nasıldır ? Ateşiniz devam ediyor mu ? Oraları çok mu soğuk ? Herhalde odanızda soba vardır. Burada havalar birkaç gündür lodos. Denizde beyaz köpükler... ağaçlarda beyaz çiçekler... (S. Berksoy) (Nazım Hikmet ve Tosca'sı Semiha Berksoy)
  • Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz ölümün önünde sigaramızı. (Nazım Hikmet Şiirleri 5: Bir Hazin Hürriyet)
  • Hem anlatsana bana: nasıl oluyor da çıldırmıyoruz öleceğimizi bildiğimiz halde? Yoksa ben ölmem gibi mi geliyor insana. (Yatar Bursa Kalesinde)
  • -Mayakovski’nin kitaplarından en çok hoşunuza gidenler hangileridir? + Sevgilinin gözlerini mi, yoksa burnunu mu seviyorsun sorusunu nasıl yanıtlamalı? Mayakovski’yi tepeden tırnağa severim ben. (Yazılar 6)
  • “Onlar paranın sahibi değil, para onların sahibi. “ (Memleketimden İnsan Manzaraları)
  • "Yaşamak güzel şey be kardeşim." (Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim)
  • Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. Bakış açım belli oldu yine. Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde. (Tüm Eserleri 2 - Şiirler 2)

Yorum Yaz