Menderes Irmağın Gölgesi - Üstün Dökmen Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Menderes Irmağın Gölgesi kimin eseri? Menderes Irmağın Gölgesi kitabının yazarı kimdir? Menderes Irmağın Gölgesi konusu ve anafikri nedir? Menderes Irmağın Gölgesi kitabı ne anlatıyor? Menderes Irmağın Gölgesi kitabının yazarı Üstün Dökmen kimdir? İşte Menderes Irmağın Gölgesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Üstün Dökmen
Yayın Evi: Remzi Kitabevi
İSBN: 9789751416834
Sayfa Sayısı: 320
Menderes Irmağın Gölgesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Günümüzün önemli sorunlarından biri de bir toplulukta suçlanmak, dışlanmak, canından bezdirilmektir. Bir insanın ya da bir nesnenin ne zaman, kimin tarafından, neyle suçlanacağını, bezdiriye (mobinge) uğrayacağını kestirmek güçtür. Görünür ya da gizli tanıklar, aile içinde veya işyerinde kişiyi akla gelmedik şeylerle, örneğin bir ırmağın gölgesini çalmakla suçlayabilirler. Kişi büyük bir çabayla kendini aklayabilse de, çevresiyle, dünyayla olan ilişkisinde sıkıntı yaşar. Romanda, benzer sıkıntıları yaşayan kahramanımız İbrahim oğlu İsmail, tam nedenini bilemese de, kaynağından başlayarak Menderes ırmağını boydan boya yürümeye karar verir. Bu yolculuk sırasında hatırladığı kadarıyla tüm yaşadıklarıyla ve insanlığın başından geçen benzeri sorunlarla hesaplaşmaya girişir, onlara anlam vermeye çalışır. İbrahim oğlu İsmail, Menderes ırmağıyla ve tarihteki bazı kişilerle kendisi arasında benzerlikler kurar ve sonuçta, ırmağın denize ulaştığı noktaya vardığında tüm yaşamını değiştirecek beklenmedik bir karar verir.
(Tanıtım Bülteninden)
Menderes Irmağın Gölgesi Alıntıları - Sözleri
- 'Gerçek' önemli değildi, önemli olan onların kendi gerçekleriydi.
- Içindeki bu düşünceden, bu kötü enerjiden, elektrik çarpmış gibi sarsılmış, salonu terk etmişti.
- Ismail ise ağabeyinin aksine , her konuda olduğu gibi bu konuda da farklı bir duyarlılık içindeydi.
- Hipatina'ya yemek getiren, teselli eden komşular bir süre sonra ayrıldılar. Hipatina'nin hüzünle ve korkuyla atan kalbine güç vermişlerdi.
- ***Bütün türkiye din ve ahlak dersinden 5 alıyor, peki bu kadar hırsız, uğursuz, ahlaksız nereden çıkıyor***
- ...bütün Türkiye din ve ahlak dersinden 5 alıyor, peki bu kadar hırsız, uğursuz, ahlaksız nereden çıkıyor,...
- Ibrahim, Adnan Menderes'e sevgisinden , oğlu Hasan'in adına, bir de Adnan'i eklemişti ve Hasan Adnan babasının her şeyiydi. Ibrahim Bey'in geçmişi, mevcudu, geleceği, ileride olmak istediği her şey, umudu, utkusu Hasan Adnan'daydi.
- "Bak koçum, pozitif bilimler ayrı, dini inançlar ayrı tutulmalı. Şimdi sen kalkıp 'Benim dedem namusluydu' dersen, bu sözün pozitif bilime göre aykırıdır. Elinde data yok, veri yok. Sürekli dedenin yanında mı dolaştın? Dedenin namuslu olduğu konusunda senden veri isterim, veremezsen sıkıntı olur. Ama, 'Ben dedemin namuslu olduğuna inanıyorum' dersen, inanıyorsun diye senden veri istemem, inancına saygı duyarım. Bu inancın doğru mu yanlış mı diye kurcalamam. Pozitif bilim ile inanç arasındaki fark budur."
- İyi de, Türkiye'de bazı bilim insanları diyor ki, oğlunu maganda yetiştirdi diye anneyi suçlamak, kurbanı suçlamak demektir. Kadın zaten mağdurdur, kurbandır. Bizde kadın. Bizde kadına tecavüz ederler, akıllı geçinen erkekler, 'Kadın bir şey yapmıştır da erkek ondan tecavüz etmiştir' derler. Maganda erkeği anneler yetiştiriyor deyince, yine kadını eleştiriyoruz sessizce. Maganda erkeği kadınlar değil, feodal düzenin erkekleri yetiştiriyor bizde...
- "İster Erciyes'te, ister denizde, Karda veya güneşte, Her mevsim eksiktir Sen yoksan içinde..."
- 'Gerçek' önemli değildi, önemli olan onların kendi gerçekleriydi.
- Bir cuma akşamı evde Ismail'in cep telefonu çaldı, eski sevgilisi Mariya arıyordu. Musluğu kapatıp sabunlu ellerini havluya kuruladı, telefonu açtı. Karşılıklı birkaç nezaket cümlesinden sonra Mariya ağlamaklı bir sesle anlatmaya başladı. Ismail dinledi, dinledi, dinledi; duydukları korkunçtu. Telefonu kapattığında ne yapacağını bilemedi, öfkeyle duvara bir yumruk attı, sonra salona doğru koştu.
- ...bu dünyada sosyal gerçekler fiziksel gerçeklerden üstündü. Minyatürde, ağaçlar da gemiler söz konusu ise perspektif ilkeler gözetilirdi; ancak Buda ya da bir şah, bir padişah çizilecekse, uzakta bile olsalar, yakınlardaki insanlardan daha büyük çizilmeleri gerekirdi. Çünkü bunlar büyük insanlardı; yani sosyal gerçekler fiziksel gerçeklerden daha önemliydi.
- Nice cahil ve sadomazoşist anne gibi Esma Hanım arada İsmail'e, "Ben öleyim, baban başka bir kadınla evlensin, size bir üvey anne getirsin" derdi. Annesinin bu sözleri karşısında İsmail, "Anne n'olur ölme!" diye panik içinde ağlardı. Esma Hanım bunu, oğluna kızdığı için söylemezdi, laf olsun diye söylerdi. Kurbanının yerinde bulunmayı alttan alta isteyen, sado-mazoşist işkenceciler gibiydi Esma Hanım.Hem ölmekten, kocasının tekrar evlenmesinden korkardı, hem de oğlunun paniğe kapılmasından, ağlamasından zevk alırdı.
Menderes Irmağın Gölgesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ibrahim oğlu Ismail, Menderes ırmağıyla ve tarihteki bazı kişilerle kendisi arasında benzerlikler kurar ve sonuçta, ırmağın denize ulaştığı noktaya vardığında tüm yaşamını değiştirecek beklenmedik bir karar verir. (Semih özgün cankurt)
Yazarın psikoloji alanındaki başarısı ve uzmanlığı tartışılamaz bir konu ayrıca son kitaplarında psikolojiyi romanlaştırarak okura sunması bence daha ilgi çekici olmuş. Mobing (bezdiri) konusunu aile içinde ele almasının yanı sıra tarihsel ve mitolojik örneklerle de desteklemiş yazar... Değindiği konular ilgi çekici ve gerçekçi, okurken insanı düşündürüyor. Ancak şunu da söylemeliyim ki bir solukta okunacak çok akıcı bir kitap değil, okurken biraz çaba göstermeniz gerekebilir, tavsiye ederim... (Pelin)
Yazarın okumaya başladığım ilk kitabı. Çok fazla tekrar eden cümle var Fazla ve gereksiz yapılan bir çok açıklama dolayısıyla bi yerden sonra artık kitap ilerlemiyor ve sıkılıyorsunuz. Kahramanın geçmişinden bilgi vereyim derken Gezi Parkı Olaylarına bile yer verilmiş kitapta bence çok gereksiz ayrıntılarla dolu daha 100. sayfaya bile gelemeden yarım bırakmak ve bi daha başlamamak kararı aldım. (Büşraaa)
Kitabın Yazarı Üstün Dökmen Kimdir?
Üstün Dökmen, (d. 1954, İstanbul). Türk akademisyen, psikolog, yazar ve televizyon programcısı. Hâlen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nde profesördür.
1971 yılında Ankara'da Cumhuriyet Lisesi'ni, daha sonra Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümü'nü bitirdi. 1986 yılında doktorasını Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında bitirdi. 1988'de doçentlik, 1995'de profesörlük derecesini aldı.
Sosyal bilimlere ilgi duyuyordu, ancak öncelikle Hacettepe Üniversitesi Fizik Bölümü'ne kaydoldu. Üçüncü sınıfa gelince fiziğin kişiliğine uygun olmadığını fark etti. Yeniden üniversite sınavlarına girerek Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne geçti. Bu bölümden mezun oldu ve aynı bölümde Uygulamalı Psikoloji (Klinik Psikoloji) alanında master yaptı. Psikolojik danışma ve rehberlik alanında 1986 yılında doktora, 1988 yılında doçentlik, 1995te ise profesörlük derecesi aldı. Hâlen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde öğretim üyesidir.
TRT'de Küçük Şeyler adlı bir programı hazırlıyor ve sunuyordu.
Dökmenin çeşitli bilimsel dergilerde yayımlanan makalelerinin yanı sıra dört bilimsel, bir de şiir kitabı vardır. Bu kitaplar sırasıyla; Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi: Kuruluşu, Gelişmesi, Çalışmaları , Okuma Becerisi İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma , İletişim Çatışmaları ve Empati , Sosyometri ve Psikodrama adlarını taşımaktadır. Şiir kitabının adı Selam dır. Meslektaşı Doç. Dr. Zehra Yaşın Dökmenle evlidir; iki kızı bulunmaktadır.
Üstün Dökmen Kitapları - Eserleri
- Küçük Şeyler 1
- Küçük Şeyler 2
- Ladesçi
- Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati
- Kelebekler ve İnsanlar
- Küçük Şeyler 3
- Küçük Şeyler 4
- Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak
- Miyase'nin Kuzuları
- Mektup
- Direksiyon
- Çocuklara ve Büyüklere Masallar
- Kuzular Vadisi
- Ay Kapanı
- Menderes Irmağın Gölgesi
- Yorgun Heykel
- Metrestepe
- Komşu Köyün Delisi
- Deriden Kültüre
- Sağdıç - Cümlemiz Bir Cümleyiz
- Komşu Köyün Delisi - Nokta Nokta Hanım'ın Hayatı
- Anne - Babayı İstismar
- Uzaktaki Köyden Biri
- Sosyometri ve Psikodrama
- Selam
- Mevsimler
- Oyuncak Şehir
- Otoyolda Piknik, Padişah-ı Hali Osman, Uluğ Bey
- Küçük Gezginler
- Mimari
- Ankara Destanı
- Çocuk ve Gençlik Oyunları
- Piknikte...
- Depremzadeler Mahallesi - Pusulamı Ayarlar Mısınız?
- Nokta Nokta Hanımın Hayatı
- Yağmurda Yangın
- Bir Yumurtanın Tarihçesi veya Bir Yumurta Pişirme Tarifi
- Okuma Becerisi, İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma
Üstün Dökmen Alıntıları - Sözleri
- "Çocuğa sınır koymak onu sevmemek anlamına gelmez." (Anne - Babayı İstismar)
- Çatışmak, kavga etmek, kısa vadede kârlı olabilir; ancak uzun vadede taraflara ve ilişkiye zarar verir. (Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak)
- Oysa canı olan her canlının canı yanar canına kastedildiğinde... (Miyase'nin Kuzuları)
- Geç fark etti insanoğlu, sönmüş bir güneşin üzerinde oturduğunu. (Yağmurda Yangın)
- İletişimde mimiklere dikkat etmek, bazı canlı türlerinde, özellikle insanlarda ilginç özellikler ortaya çıkarıyor. Örneğin, yapılan araştırmalar genelde kadınlarda empatik becerinin erkeklere oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor. (Küçük Şeyler 1)
- İnsanların yüzlerinin ve gözlerinin rengi başka başka da olsa gözyaşlarının rengi hep aynıdır. (Küçük Şeyler 3)
- Yol yorar seni ama belki bir gün hedefe ulaşırsın. (Ladesçi)
- "Bazı anababalar çocuklarını bugün için bir ekonomik meta, bazıları ise geleceğe bir yatırım olarak görüyor. İkinci grup, çocuğunu duygusal açıdan bağımlı kılarak, 'Yaşlılığımızda bize bakar, aman iyi yetiştirelim,' düşüncesini taşıyor. Çocuğu bu şekilde geleceğe yatırım olarak görmek de, onu bir tür meta konumuna indiriyor. Bu yüzden bu tavır, en azından bir duygusal istismar, bir tür kullaştırma sayılabilir. (Küçük Şeyler 4)
- İnsanın bencilliğine sınır yok. (Direksiyon)
- Hayatınızın başlangıcından sorumlu değilsiniz ancak finalinden sorumlu olacaksınız. (Küçük Şeyler 2)
- Sanırım Ezop masallarından birinde okumuştum bu acı dolu rivayeti "Kartalın kemiğinden Ok yapmış Avcı'nın biri, ve bu Avcı başka Kartalı vurmuş. Vurulan Kartal ölmeden önce demiş ki; öldüğüme yanmıyorum da, bir Kartal kemiğiyle vurulduğuma yanıyorum" bu masal bizim için de geçerli. (Metrestepe)
- Özünde, empati ve saygı olan her şey insanlığın yüzünü ağartır. (Kelebekler ve İnsanlar)
- Felsefede her tanımlama bir yadsıma (ötekilerden/diğerlerinden ayırma) anlamı taşır. (Deriden Kültüre)
- Gerçek kölelik , köleliği kanıksamakdır. Köleliği içine sindiremeyen, gerçek köle değildir. (Küçük Şeyler 4)
- "... döverdi, hep böyleydi Karagöz Hacivat'ı, sevdiği korumaya çalıştığı soydaşları Don Kişot'u, Gestapo üstün ırklı kardeşini, Sovyet polisi yoldaşını, ... vatandaş doktoru döverdi. Huzursuz insanların dünyası huzursuzdu yani," (Sağdıç - Cümlemiz Bir Cümleyiz)
- Bozkırın ve onun onurlu insanlarının, birilerini beğenmek ve onlar tarafından beğenilmek gibi bir telaşları yoktu. (Direksiyon)
- "Bazen küçük çiçekler büyük işler görürler." (Anne - Babayı İstismar)
- Anasından doğduğu gibi durmuyor insanlık. günbegün uyuyor tüfeklerin ve arzuların menzilleri. Freud haklı, varsa yoksa cinsellik ve saldırganlık. İnanmayan umumi tuvaletlerin arka kapılarına baksın yada gazetelerin ön yüzlerine. Mart kedisi gibi insan oğlu. Hem doğurur, hem doğurduğunu yer. Sen benden delisi Jung Baba: ortak bir bilinci yok ki insanlığın, ortak bir bilinç dışı bulunsun. (Komşu Köyün Delisi - Nokta Nokta Hanım'ın Hayatı)
- Bebeğiniz ile müdürünüz arasındaki benzerlikler: 1. Her ikisine de sahip olduğunuzda, başlangıçta çok sevinirsiniz, ancak ileride başınıza neler açabileceklerini düşünemezsiniz. 2. İkisi de çok sabırsızdır, isteklerinin hemen yerine getirilmesini isterler. İstekleri hemen olmazsa bağırıp çağırmaya, ortalığı birbirine katmaya başlarlar. 3. İkisinin de belleği zayıftır; bir gün önce onlar için yaptığınız onca şeyin önemi yoktur. 4. Her ikisinin de arada gazını almalısınız. 5. İkisi de size teşekkür etmez. 6. Siz ikisine de çok şey verdiğinizi düşünürsünüz. Onlar ise size açıkça bir şey vermemektedir. Siz "seviyor ama belli etmiyor" diye kendinizi rahatlatırsınız. 7. İkisi de size kötü davranır, tırmalarlar, hatta fırsat verirseniz sizi ısırırlar. Siz çocuğunuza bakıp "Büyüyünce geçer", amirinize bakıp "Bir gün değerimi anlayacak" dersiniz. Ama o gün hiç gelmez; çocuk büyür ergen olur, yüzünüze kapıyı çarpar, amiriniz yaşlanır, yüzünüze dosyaları fırlatır. 8. Bebeğiniz de amiriniz de sizin empatik becerinizi geliştirir. Bebeğinizin ağlamasının gaz ağlaması mı, yoksa acıkma ağlaması mı olduğunu kısa sürede kavrarsınız. Amirinizin hoşnutsuzluğunun işten mi, yoksa kendinden mi kaynaklandığını da kısa sürede öğrenirsiniz. 9. Her ikisinin de yüzünde tebessüm belirtisi ararsınız. Bebeğiniz yüz kaslarını hafifçe oynattığında "Bana gülümsüyor!" diye bağırırsınız. Benzer şekilde amirinizin de yüzüne bakıp "Bugün bana hafifçe gülümsedi galiba" dersiniz. 10. · İkisinin de kelimelerinden anlam çıkarmaya çalışırsınız. Bebeğiniz ·A..." dediğinde 'Anne dedi", "B..." dediğinde "Baba dedi" diye heyecanlanırsınız. Müdürünüz ise ''T..." dediğinde teşekkür ettiğini düşünürsünüz . 11 . Bazen her ikisinden de bıktığınız düşüncesi geçer aklınızdan ama hemen suçluluk duyar, günah işlediğinizi düşünürsünüz, 'Allah eksikliklerini göstermesin" dersiniz. 12. Her ikiside ben merkezcidir(ego-santriktir);sizin tek işinizin kendisi olduğunu düşünür. Her ikisi de sizin kendinize ait bir özel yaşamınız olduğundan habersizdir. Gecenin bir yarısında bebeğiniz pıtır pıtır gelip eşinizle aranıza girer, müdürünüz ise cep telefonunuzu sürekli açık tutmanızı ister, böylece o da "gecedir, özeldir" demeden yatak odanıza girmiş olur. (Küçük Şeyler 2)
- Ey gidi gocu benli nine eeeyyyy, Az galsın ölüveecekti. (Komşu Köyün Delisi)