diorex
Dedas

Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş - Henry Miller Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş kimin eseri? Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş kitabının yazarı kimdir? Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş konusu ve anafikri nedir? Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş kitabı ne anlatıyor? Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş kitabının yazarı Henry Miller kimdir? İşte Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 11.02.2022 00:46
Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş - Henry Miller Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Henry Miller

Çevirmen: Tomris Uyar

Orijinal Adı: The Smile At The Foot Of The Ladder

Yayın Evi: Nisan Yayınları

İSBN: 9789757496939

Sayfa Sayısı: 62

Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Önceleri bilmiyordum, ama soytarının bana çekici gelmesinin tek nedeni dünyadan kahkahalarla ayrılmasıymış. Galiba Balzac bir yerde, 'Öldüren bir ışık vardır,' demişti. Ben kahramanım Auguste'ün bir ışık gibi sönmesini istiyordum, ama ölerek değil! Onun ölümünün yol gösteren bir ışık olmasını istiyordum. Bir son olarak değil, bir başlangıç olarak görüyordum bu ölümü. Gerçeklere ve yaşantılara dayanarak yazdığım bütün öbür öykülerimden daha doğru bir öykü bu. Öteki kişilerim gerçek, hayatımdan alınma gerçek kişilerdi. Auguste gökten düştüğü için onlara hiç benzemiyor. Ama bizi kuşatan, saran bu gök, gerçek değil de nedir?"

(Arka Kapak)

Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş Alıntıları - Sözleri

  • İnsan, kendi kurduğu tuzağa nasıl da düşüyor. Bir gün mutluyken ertesi gün bakıyorsun kaygılar içinde. Ne sersemlik!
  • Biz bir şey yaratmayız aslında. Ödünç alır, yeni bir biçime sokarız. Açar, buluruz. Mistiklerin dediği gibi her şey verilmiştir. Gözlerimizi, yüreklerimizi açmamız, önümüze konulanda erimemiz yetecektir.
  • "İnsan, kendi kurduğu tuzağa nasıl da düşüyor. Bir gün mutluyken ertesi gün bakıyorsun kaygılar içinde. Ne sersemlik!"
  • Kendin olmak, yalnız kendin olmak çok büyük bir şey.
  • Hayat ufak hilelerle doludur, yalnız yararlanmayı bilmek gerek. Kimse, başkasının yardımı olmadan yükselemez.
  • "Bir soytarı ancak başka biri olduğu zaman mutludur. Bense kendimden başka biri olmak istemiyorum."
  • "Ne tuhaf değil mi? Azıcık boya, bir lastik, gülünç bir giysi; insanın bir hiç olması ne kadar ufak şeylere bağlı değil mi? İşte biz hiçiz aslında. Yani hiç kimseyiz. Ama aynı zamanda herkesiz de."
  • İnsanın hiç olması, ne kadar ufak şeylere bağlı, değil mi? İşte biz hiçiz aslında. Yani hiç kimseyiz. Ama aynı zamanda herkesiz de...
  • Kendin olmak, yalnız kendin olmak çok büyük bir şey. İnsan bunun üstesinden nasıl gelir, bunu nasıl gerçekleştirir? En büyük ustalık da bu ya. Bu iş ustalık ister, çünkü belirli bir uğraş gerektirmez.
  • Kader işin içine girdiği zaman herkesin anlayışı nasıl kıtlaşıyordu.
  • "kalbi kırıldığı için öldü o."
  • Kendin olmak, yalnız kendin olmak çok büyük bir şey.
  • Hayat ufak hilelerle doludur, yalnız yararlanmayı bilmek gerek.
  • Kendin olmak, yalnız kendin olmak çok büyük bir şey.
  • Bir son olarak değil bir başlangıç olarak görüyordum bu ölümü. Auguste, kendisi olduğu zaman hayat başlar – yalnız Auguste için değil bütün insanlık için geçerlidir bu.

Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş: Öncesinde ciddi ciddi tanımadığım ve okumadığım yazardı henry miller,sadece bir ay önce biyografisi elime geçmiş kütüphanemde tutmuştum.Bugunse bit pazarından bu kitabı buldum "hadi alıp bir bakayım ince kitap da çabuk biter"düşüncesindrydim ama.kitabı elime almamla bitirmem bir oldu.Soytarı Aguste'nin inişli çıkışlı hayat hikayesini en iyiyi bulmak için kendi kariyerinden.yer yer vazgeçmesi cidden okunası bir öykü oluşturmuş.Ah ah bide palyaço(Aguste)ölmeseydi çok daha iyiydi tabii ki .. (Mehmet başkaya)

Miller, kitabın sonuna eklediği notlarında, bu hikayeyi sipariş üzerine yazdığını söylüyor ve çıkan sonuca kendisinin de hayret ettiğini söylüyor. Miller'ı bilenler bilir; hikayeleri ve romanları, felsefe ve psikoloji harçlı yarı otobiyografik monologlardır. Edebi tarzından ve konularından bir hayli uzak olan bu kısa hikaye ise, işte bu isteğe bağlı yazılan bu hikaye ise bize gösteriyor ki Miller çağdaşlarının yolunu ve tarzını benimsemiş olaymış çok da güzel eserler çıkacakmış piyasaya... 'Keşke yazma yeteneğini komplike düşünceler uğruna harcamasaymış' diyesi geliyor insanın... Neyse ney, sirklerde çalışan bir adamımız var hikayede, insanları güldürmeye, eğlendirmeye çalışan bir soytarı bu. Gösteri bittiğinde, gerçek dünyaya dönüldüğünde soytarımızın içsel hesaplaşmaları başlıyor; seyircilere karşı nasıl bir sorumluluğu olmalı, acaba onları kandırıyor mu, kendi kişiliğini kandırıyor mu, kendisine karşı nasıl bir sorumluluğu olmalı; işte bunlar gibi muhtelif sorular, hesaplaşmalar... Bütün bu hesaplaşmalar çığrından çıkarsa, akıl sağlığı tehlikeye girerse soytarımız nasıl bir tutum sergilemeli? Okuyalım görelim; hikaye karakterimizi bekleyen trajik final ne? Duygu yüklü, güzel bir hikayedir bu, tavsiye olunur... İyi okumalar... (Black Garden)

Bu kitabı okuduktan sonra söyleyeceğim tek şey; "neden?" diye sormak oldu. Neden hiçbir şey ifade etmeyen yetersiz kitaplar yazmanın popüler olduğu bir dönem yaşanmış ve neden günümüzde de bu popülerlik yine baş göstermiş? Sevdiğim tek şey çevirisiydi, o da zaten Tomris Uyar hatrına... (Selman Sendrom)

Kitabın Yazarı Henry Miller Kimdir?

Henry Valentine Miller, yaşadığı dönemdeki edebiyat formlarının dışına çıkarak roman, otobiyografi, felsefe ve mistizmi karıştırarak kendi tarzını yaratmıştır. Kendi hayatından aldığı gerçekleri tekrardan kurgulayarak kitaplarına aktarmıştır.

Alman göçmeni katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası terzi Heinrich Miller, annesi ise Louise Marie Neiting'di. Çocukluğu Brooklyn'de geçti. Gençliğinde çeşitli işlerde çalıştı ve kısa bir süre New York Şehir Üniversitesi'nde okudu. 1928 ve 1929 yıllarında ikinci karısı June Edith Smith (June Miller) ile birlikte birkaç ay Paris'te geçirdi. 1930 yılında tek başına Paris'e taşındı ve II. Dünya Savaşı patlak verene kadar burada yaşadı. Bu dönemde meteliksiz bir şekilde arkadaşlarından geçinerek avare bir hayat sürdü. Anais Nin, Alfred Perles, ve Lawrence Durrell gibi yazarlarla dostluk kurdu. 1931'in sonbaharında Alfred Perlés vasıtasıyla Chicago Tribune'un Paris baskısında bir iş buldu. Sevgilisi Anais Nin'in desteğiyle 1934 yılında ilk kitabı Yengeç Dönencesini (Tropic of Cancer) yayımladı. Ardından Kara İlkbahar (Black Spring) (1936) ve Oğlak Dönencesini (Tropic of Capricorn) (1939) yazdı. Kitapları ABD'de müstehcen bulunduğu için yasaklandı. Ancak elden ele ulaştırılan kitapları ona belli bir ün kazandırdı.

1940'da ABD'ye döndü ve California'da Big Sur'a yerleşti. ABD'nin kültürel değerlerine ve ahlâkî tavrına meydan okuyan çalışmalarına devam etti. Hayatının son yıllarını Pacific Palisades'de geçirdi.

Yengeç Dönencesi'nin 1961 yılında ABD'de yayımlanması bir müstehcenlik davasına neden oldu. 1964 yılında ABD Yüksek Mahkemesi kitabın bir edebiyat çalışması olduğuna karar verdi. Bu olay cinsel devrimin kilometre taşlarından biriydi. Kitabın basılmasını savunan avukat Elmer Gertz ve Miller sonraki yıllarda yakın arkadaş oldular.

Edebiyat çalışmalarının yanında Miller bir ressam ve amatör bir piyanistti.

Henry Miller Kitapları - Eserleri

  • Uykusuzluk
  • Yengeç Dönencesi
  • Oğlak Dönencesi
  • Seksus
  • Clichy'de Sessiz Günler
  • Neksus

  • Pleksus
  • Kara İlkbahar
  • Cinsellik Dünyası
  • Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş
  • Cennette Bir Şeytan
  • Marousi'nin Devi
  • Çılgın Üçlü

  • Aşk Mektupları
  • Rimbaud ya da Büyük İsyan
  • Hatırlamayı Hatırlamak
  • Edebi Bir Tutku
  • Big Sur ve Hieronymus Bosch'un Portakalları
  • The Time of the Assassins

Henry Miller Alıntıları - Sözleri

  • Kayıtsız, anlık da olsa duygulanma yetisine sahip, kerterizden yoksun, asıl merkezinden her an kopabilen bir yürek. Kendine yarattığı dünya ne kadar iğrenç ve kısıtlı olursa olsun, mükemmelce yaşıyordu içinde. Güç veren bir şeydi bu basbayağı. (Yengeç Dönencesi)
  • . Uzağa bakma. Her şeye düz bak. İyisiyle kötüsüyle gözünün içine bak. ... (Aşk Mektupları)
  • Now it is either heaven or hell, no in between is possible any longer. And by all indications we will choose hell. (The Time of the Assassins)
  • İnsan ne kadar dönüp dolaşırsa dolaşsın, daima yine olduğu yerde kalıyor. Bir türlü kabul edilemiyen 'şimdi'nin olduğu yerde. (Neksus)
  • Ay gibi ölü bir gezegene ulaşma düşüncesi insanlara, dünya üzerindeki diğer insanlarla iletişim kurma düşüncesinden daha heyecan verici geliyor. Dünyayı kurtarmak, hatta kendi kendimizi kurtarmak bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren bu gezegenden kaçmak. Bize sunduğu vaadi yitirinceye kadar yeryüzünü kuruttuk. (Hatırlamayı Hatırlamak)
  • "Asla kendini kaybetme!" (Uykusuzluk)

  • Bana kollarında birkaç gün huzur ver,buna çok ihtiyacım var. Yıkıldım,yıprandım,yoruldum.Ondan sonra dünyayla yüzleşebilirim. (Edebi Bir Tutku)
  • What devils are these who look like you and talk like you, who wear the same dress, eat the same food, and who hound you like dogs? Are these not the worst enemies a man can have? The others I can find excuses for, but for one's own kind I can find no excuse whatever. (The Time of the Assassins)
  • ...kitabın açılışında bir dünya yatıyordu ne denli kendine özgüdür büyük yapıtların sayfalarının açılışları... (Neksus)
  • "Senin suskunluğunun hiçbir anlamı yok benim için; benim suskunluğum seninkini bastıracak" (Uykusuzluk)
  • Dudaklarından soğuk, neşeden yoksun bir kahkaha döküldü – yalnızca ıssızlığın ortasında duyulabilecek bir kahkaha. İnsanca şakaları anlayabilecek biçimde eğitilmiş bir köpeğin salıvereceği türden bir kahkaha. (Çılgın Üçlü)
  • Dünyada bir başınasın! Yalnızsın... Yalnız... Yalnız. Acı bir şey yalnız olmak... Acı, acı, acı, acı. Sonu yok, akla hayale sığmıyor ve dünyadaki her insanın yazgısı böyle.. (Oğlak Dönencesi)
  • Unwittingly and unconsciously we have made the world one, but one in nullity. We must go through a collective death in order to emerge as genuine individuals. (The Time of the Assassins)

  • Kendin olmak, yalnız kendin olmak çok büyük bir şey. (Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş)
  • "Çevremdeki insanlar harika göründüğüm, gittikçe gençleştiğim ve bunun gibi bir dolu zırva laf ediyordu. Ruhumdaki kıymıktan haberleri yoktu." (Uykusuzluk)
  • Yoluma çıxan insanlar, hər gün baş verən və başqası üçün boş şey kimi görünə bilən hadisələr - hamısını mənim düşüncəmdə xüsusi bir məna kəsb edirdi. (Cennette Bir Şeytan)
  • Sizin objektifinize nasıl göründüğümden bana ne? (Big Sur ve Hieronymus Bosch'un Portakalları)
  • "Dünyayı sarsan ulusal ve ırksal dramların dışında, daha büyük bir oyun sahneleniyor;dünya dramı." (Cinsellik Dünyası)
  • ...Uzun, upuzun 1zaman geçiyordu; bildiğim tüm sessizliklerden daha an­lamlı 1sessizlik içinde. Söyleme gücünü kendi­mizde bulamadığımız herşey, bu karşılıklı dilsiz oyu­nunda dile geliyordu... (Cinsellik Dünyası)
  • Sonunda her şey tek bir gerçeğin içinde erir: Hatırlayış. (Hatırlamayı Hatırlamak)

Yorum Yaz