Meşakk-ı Hayat - Ahmet Rasim Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Meşakk-ı Hayat kimin eseri? Meşakk-ı Hayat kitabının yazarı kimdir? Meşakk-ı Hayat konusu ve anafikri nedir? Meşakk-ı Hayat kitabı ne anlatıyor? Meşakk-ı Hayat PDF indirme linki var mı? Meşakk-ı Hayat kitabının yazarı Ahmet Rasim kimdir? İşte Meşakk-ı Hayat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ahmet Rasim
Yayın Evi: Kitapzamanı Yayınları
İSBN: 9786051003283
Sayfa Sayısı: 50
Meşakk-ı Hayat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bazı zaman ayaklar bir çimene gömülür, bazı zaman da kum yığınına batar. Uzakta birer hayal gibi görünen ağaçlar, kırsalın değişmez bekçileri gibi görünürler. Gecikmiş bir yolcunun yorgunluğunu gidermek için attığı coşkun çığlık, garip ama hüzünlü ezgilerle birleşerek çevreye yayılır. Ara sıra duyulan çan sesleri, kulaklarda korkunç çınlamalar yaratır. Ta denizin ortalarında, hemen sönecek gibi gelen bir ışık, yaşam mücadelesinin acılarını anlatır. Bunların hepsi, ruhta duygulanım, düşüncede hızlı bir akış yaratarak gece hayatının ıssızlığını, ürkünçlüğünü doğal bir biçimde göz önünde canlandırır.
Meşakk-ı Hayat Alıntıları - Sözleri
- "O benim hayatımın neşesi, ben onun gönlünün kederiyim."
- Aşk ancak karşılıklı olduğunda mutluluğu getirir.
- Hayat, düzgün bir çizgide ilerlemiyor ki gelecekte olacakları kestirmek kolay olsun.
- Geçmişten sıyrılarak mutlu bir geleceğe yelken açmaya başlayınca insanda kaygı ve korku oluşur.
- Özgür olmak kadar güzel bir şey yoktu.
- Aşk ancak karşılıklı olduğunda mutluluğu getirir.
- Hayatı inceleyip öğrenmek isteyenler bu dış görünüşle yetinmezler; onlar, her türlü duyguların oluştuğu beynin gösterdiği düşüncelerden ve hükümlerden hoşlanırlar.
- Ben bir kişilik savaşçısı olmalı idim; olamadım. İşte benim doğru yoldan ilk sapışım. Ancak, insan kişilikle ilgili mücadelede üstün gelebilir mi? Hayat düzgün bir çizgide ilerlemiyor ki gelecekte olacakları kestirmek kolay olsun.
- İnsan duyguları ve kalbiyle garip bir varlıktır.
- ‟Ben bir kişilik savaşçısı olmalı idim; olamadım. İşte benim doğru yoldan ilk sapışım. ⟮…⟯”
- Sabırla koruk helva olurmuş.
- İnsan yaşam mücadelesinin ne derece zorlu olduğunu idrak ettiği anda, hislerini etkileyen olayları tekrar düşünmeli, muhasebe etmeli.
- Bu acı beni yiyip bitirecek, fakat ben bu acıya katlanmak zorundayım.
- İşte hayat böyle müthiş değişimler içine girdi mi, ondan kurtuluncaya kadar insan yaşamış sayılmaz.
- Bizim bu duygulanmalarımız , bizimle birlikte yürüyen koyu bir gölgenin ruh durumuna içtenlikle yaklaşımımızdan doğmuştur.
Meşakk-ı Hayat İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitap güzel ile çirkinin aşk ilişkisini anlatıyor. Bir kadın var güzel ve alımlı. Fakat bu kadının ailesi olmadığı için çirkin ve hastalıklı olan bir akrabasının oğluyla evlendirilir. Bu evlilik yaklaşık 5 yıl boyunca devam eder. Adam karısını çok güçlü bir aşkla sevmektedir fakat kadın adamdan çirkin olduğu için iğrenmektedir. Devamı için kitabı okuyabilirsiniz.. (best in bad)
Eserde, İstanbul'a yakın kırsal bir bölgede geçen, ayrılıkla sonuçlanan bir akraba evliliği hikayesi anlatılıyor. Yazar eserin neredeyse yarısından fazlasını karakterlere isim vermeden 'Adam, Kadın, Yaşlı Kadın' gibi isimlendirmelerle anlatıyor. Yüzünde çocukken geçirdiği çiçek hastalığının kalıcı izlerini taşıyan, bu sebeple evliliği boyunca sürekli bir üzüntü ve iç hesaplaşma yaşayan 'Adam'ın ruh hali, düşünceleri etkileyici bir şekilde anlatılıyor. 'Kadın'ın yani Firdevs'in ise ayrılık sürecindeki çaresizliği, her gittiği yerde kendini sığıntı hissetmesi gibi zor durumlarına dikkat çekiliyor. Yazar, 'Adam'ın çirkinliğine, sevgi dolu yüreğine karşın, Firdevs'i çok güzel ve kendini beğenmiş bir karakter olarak anlatıyor. Ahmet Rasim esasen, anlattığı bu kısa hikayenin özünde evliliğin, sevginin önemine dikkat çekiyor. 'Adam'ın sevgisini, yüreğinin güzelliğini anlamayan ve onun çirkinliğini bahane ederek terkeden, kendini beğenmiş Firdevs'e ise en güzel cevabı; yine çocukken geçirdiği çiçek hastalığı sebebiyle gözlerini kaybetmiş ve karısı tarafından terkedilmiş 'Aşık Veysel Baba' veriyor: Güzelliğin on par'etmez Bu bendeki aşk olmasa Eğlenecek yer bulaman Gönlümdeki köşk olmasa... İyi okumalar... (Bünyamin Müftüoğlu)
Kısa, sıkmayan, güzel ve trajik bir öykü. İnsan okurken aslında çok önceden beri güzelliğin iç-dış çatışmasını ve bunun kaynak geçmişini de fark ediyor. Okurken insanı sıkmayacak ve iddaa ediyorum fikirlerinizi de değiştirecek bir eserdi. Çok kısa olmasına rağmen beni çok etkileyen bir eser oldu .. (Sadık Kocak)
Meşakk-ı Hayat PDF indirme linki var mı?
Ahmet Rasim - Meşakk-ı Hayat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Meşakk-ı Hayat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ahmet Rasim Kimdir?
Kendine özgü bir üslupla kaleme aldığı eserleri geniş bir okur kitlesi tarafından okunan, mutlakiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerine tanıklık etmiş bir yazardır. 50 yılı bulan yazı hayatında farklı edebi türlerde ve çok sayıda eser verdi. Dönemin İstanbul hayatının ayrıntıları üzerinde durduğu fıkralarıyla tanındı.3.ve 4. Dönem TBMM'de İstanbul milletvekili olarak yer aldı. Tanınmış bestekar Osman Nihat Akın'ın dedesidir.
Darüşşafaka mezunudur. Muharrirlik, Yazarlık, Bestekârlık, Posta Telgraf İdaresi Memurluğu, Tercümanı Hakikat, Saadet, İkdam, Sabah, Malumat, Servet, Tanin, Hak ve Tasvir-i Efkar gazeteleri yazarlıkları, Güneş, Gülsen, Sebat, Say ve Servet-i Fünun, Resimli Gazete, Musavvar ve Malumat dergileri yazarlıkları, TBMM III. ve IV. Dönem İstanbul Milletvekilliği ve III. Dönem Kütüphane Encümeni Reisliği yapmıştır. Evli ve altı çocuk babasıdır.
Yaşamı
1864'te İstanbul'da Fatih'in Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. Babası Menteşeoğulları'ndan Kıbrıslı Bahaeddin Efendi, annesi Nevbahar Hanım'dır. Babası kendisi doğmadan evvel ailesini terk ettiği için Nevbahar Hanım onu tek başına yetiştirdi. 1875 yılında başladığı Darüşşafaka'da edebiyatla tanıştı. Bu okulda bestekâr Mehmet Zekai Dede'den müzik dersleri de aldı. Kendi çabasıyla Fransızca öğrendi. Eğitimini 1883 yılında birincilikle bitirdi.
Okulu bitirdikten sonra diğer Darüşşafaka mezunları gibi Posta ve Telgraf Nezareti'nde memur oldu. Bu kurumda kısa bir süre kâtiplik yaptı. Memuriyet hayatının ilk aylarında Sadberk Hanım ile evlendi; 1902'de eşinin ölümüne kadar süren bu evlilikten dört oğlu, iki kızı oldu.
Memuriyet hayatını benimsemeyen ve hayatını yazar olarak kazanmak isteyen Ahmet Rasim'in ilk yazısı Ahmet Mithat Efendi'nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımlandı. Bu, 'Yolcu' başlıklı bir tercüme yazı idi. Ardından dönemin ünlü gazetecisi Baba Tahir vasıtasıyla Ceride-i Havadis'te fenni konularla ilgili yazı ve tercümeler yayımlamaya başladı. Bir süre Mekteb-i Behrami adlı okulda ve Komonto Musevi okulunda öğretmenlik yaptı. Ahmet Mithat'tan gördüğü teşvik sayesinde 1885'ten sonra kendisini tamamen gazeteciliğe verdi.
Yayın hayatına 1891'de başlayan Servet-i Fünun dergisinde fen konularındaki yazılarının yanında, tefrik halinde romanlarını da çıkarma imkanı buldu. Leyal-i Izdırap, Meşak-ı Hayat ve Afife burada yayınlandı. Ancak Servet-i Fünun yazarlarının genel edebi çizgisini benimsemedi. O, Ahmet Cevdet Paşa ve Ahmet Mithat Efendi'nin doğu ve batı edebiyatının olumlu yanlarını sentez haline getirmeyi amaçlayan edebi anlayışını benimsemişti.
1908'de Hüseyin Rahmi ile birlikte 37 sayı süren 'Boşboğaz ile Güllâbi' adlı bir mizah gazetesi çıkaran Ahmet Rasim, gazeteciliği Malumat, Sabah, Sebat, Güneş, Maarif, Resimli Gazete, Mecmuai Ebüzziya, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Resimli Ay, İkdam, Boşboğaz, Basiret, Tasvir-i Efkar, Vakit, Akşam, Cumhuriyet gazete ve dergilerindeki yazılarıyla sürdürdü. Bunun yanında Gülşen, Sebât, Hamiyyet, Şafak, Servet, Tanin, Envâr-ı Zekâ, Maarif, Resimli Gazete, Hazine-i Fünun, Mektep, Pul, Fen ve Edep, İrtika, Surâ-yı Ümmet, Donanma, Resimli Kitap, Musavver, Muhit gibi dergilere gerçek adıyla, Hanımlara Mahsus Malumât'ta ise 'Leyla Feride" adını kullanarak yazılar göndermiştir.
1898'de Alman İmparatoru II. Wilhelm'in Suriye gezisi sırasında Malumat gazetesi tarafından Suriye'ye, 1916'da da Sabah gazetesince harp muhabiri olarak Romanya cephesine gönderildi.
Bu arada okullar için yazdığı tarih, dil bilgisi, imlâ ve aritmetik gibi çeşitli konulardaki eserlerini kitap halinde bastırdı. Menâkıb-ı İslâm adlı kitabı dolayısıyla II. Abdülhamit'ten Mecidi nişanı aldı. Şiir, hikaye ve roman alanlarında eserler verdiyse de onu günümüze ulaştıran "Şehir Mektupları", "Eşkâl-i Zaman", "Cidd-ü Mizah", "Gülüp Ağladıklarım" gibi inceleme, araştırma ve gözleme dayanan yazıları oldu.
Müzik alanında da eserler veren sanatçı, besteleri de kendisine ait olan pek çok şarkı sözü yazdı. Yakın dostu müzisyen Tatyos Efendi'nin bestelediği uşşak makamındaki 'Bu akşam gün batarken / Sakın geç kalma, erken gel' dizeleri ile başlayan güftesi günümüze kadar gelen eserlerindendir.
1927'de Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in referansıyla İstanbul milletvekili oldu ve TBMM'nin üçüncü ve dördüncü dönemlerinde milletvekilliği yaptı. Ancak sağlık sorunları yüzünden meclis oturumlarına bile katılmadı. 1932'de Heybeliada'daki evinde hayatını yitirdi, Heybeliada'daki Abbaspaşa Mezarlığı'na gömüldü.
İstanbul Fatih Karagümrük'te 1938-1939 öğretim yılında kurulan Karagümrük Ortaokulu'nun adı 1965-1966'da Ahmet Rasim Ortaokulu olarak değiştirilmiştir. Okul 1988-1989'dan itibaren Ahmet Rasim Lisesi adını almıştır.
Ahmet Rasim Kitapları - Eserleri
- Falaka
- Şehir Mektupları
- Gecelerim ve Falaka
- Leyal-i Iztırab
- Meşakk-ı Hayat
- Hamamcı Ülfet
- Güzel Eleni
- Eski İstanbul'da Hovardalık
- İki Güzel Günahkar
- Ramazan Sohbetleri
- Eserlerinden Seçmeler
- Osmanlı Tarihi
- Eşkal-i Zaman
- Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik
- İstanbul'da Eğlence Hayatı
- Muharrir Bu Ya
- Kitabe-i Gam
- Şehir Mektupları
- Asabi Kız Sabiha
- Gecelerim
- Falaka
- Meşakk-ı Hayat
- Ameli ve Nazari Talim-İ Lisan-ı Osmani
- Söz ve Çizgi Ustalarımız
- Osmanlı İmparatorluğu'nun Reform Çabaları İçinde Batış Evreleri
- Ahmet Rasim Kitaplığı 1: İlk Sevgi
- Asker Oğlu
- Hanım
- Osmanlı Tarihi
- Gülüp Ağladıklarım
- Romanya Mektupları
- Ramazan Karşılaması - Sohbetler
- Osmanlı Tarihi
- Anılar ve Söyleşiler
- İki Hatırat Üç Şahsiyet
Ahmet Rasim Alıntıları - Sözleri
- Bir kıyafet, bir eda hiç olmazsa hoş bir seda. (Eşkal-i Zaman)
- Ben seninim, sen benimsin Göz önünde durma,kaçıl (Şehir Mektupları)
- Bizde siyasete karışmayan, karıştırılmayan ne vardır? (Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik)
- Fuhuş, çıplak ve perişan sokak ortalarına, duvar diplerine, viranelere, ıssız yerlere, deniz kenarlarına, ağaç altlarına, gölgeliklerle doldu, tabir mazur görülsün, çoluk çocuk maskarası ve belki bir kat daha rezil ve rüsva oldu! (Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik)
- İşte insanlık böyle... Karanlık, muzlim, müphem vaziyete girmedikçe: “Ben neredeyim? Demez." (İstanbul'da Eğlence Hayatı)
- Görmek neye yarar? Hissetmeliyim, bu bana yeter. (Gecelerim ve Falaka)
- İnsanın tahammülden ziyade neye ihtiyacı var ? (Kitabe-i Gam)
- Meğer tutku kederle ümit arasında yatıp kalktıkça serpilir, tazelenirmiş. (Hamamcı Ülfet)
- Güler gibi ağlarım. Yok. Ağlar gibi gülerim. Ah! Tarif edemedim. (Gecelerim)
- Dayak atıldığını izlemek de hemen hemen dayak yemektir. (Gecelerim ve Falaka)
- iki sefilin bakışları , birbirlerine tesadüf etmesi gönül alıcı hasretleri olan birtakım mutluluk manzaraları anlattı. Fakat hayalleri o kadar safça , o kadar çocukçaydı ki bu özel vaziyet ancak bu çağdaki masum kalplere vergidir. (Güzel Eleni)
- “İhtiyarlık ne yaman dert…” (İstanbul'da Eğlence Hayatı)
- Zaman ne olursa olsun hızını değiştirir mi? (Hamamcı Ülfet)
- Öldürdü beni zaman (İstanbul'da Eğlence Hayatı)
- Fakat öyle kalpler vardır ki onlardaki üzüntü girdibanın derinliği bilinemez. Orası bir çıkmazdır. (Güzel Eleni)
- Siması, fotoğraf amatörlerini bile hayrette bırakacak doğaüstü bir profil çizer. (Eşkal-i Zaman)
- Kamuoyu üzerinde hükmünü yürütmek istersen, yaz. (Gürültülü sesler...) Ama bâzıları yazdıklarına saçma, sayıklama diyeceklermiş, bunlar azınlık partisidir. Senin mensûb olduğun parti ise, çoğunluktur. Kısım kısım değiş-tokuş yap, araştırıcı gâvurları kov, gerçekleri bulup ortaya çıkan günahkârlara yüz verme.(*) * Ahmet Rasim, burada; düşünmeden, aklına nasıl gelirse öyle yazan kimselere taş atmaktadır. Anlatmak istediği şey şudur: Böylelerinin gözünde gerçek araştırıcılar ve bilginler değersizdir, kötüdür. (Muharrir Bu Ya)
- Okul herhâlde evden daha eğlenceliydi. Hiç olmazsa kaçamak olarak leblebiyle; tek mi, çift mi, iplikten su yolu, almaca, ten ten, el el üstünde kimin eli var, vay benim köse sakalım, evelenme develenme, devekuşu kovalama, parmak ayırmaca, yokuş aşağı, seke seke ben geldim, çıngırağım hoş geldin, fış fış kayıkçı, duvarda top, cevizle vurup almaca, beş taş oynardık. Mahallede ise bir arkadaşımla kapı dibinde olsun, bir kaydırak oynayamaz, bahçemize; çiçekler bozulur, toz toprak olur derler diye, kimseyi çağıramazdım. Oyunsuz çocuk ise, karnına dokundukça, vık vık! eden kukla bebeklerden başka bir şey değildir. (Eserlerinden Seçmeler)
- Ben Galata'nın kendisini sevmiştim. Burada korkunç olduğu kadar eğlendirici bir hayat vardı. Hâlbuki insan etraflıca düşünecek olursa bu dünyanın ne tarafı korkunç değil? (Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik)
- Senden uzağa gitmek de mümkün değil.Azmediyorum.Takatim kesiliyor.Duruyorum.Senden sakınıyorum.Anlıyorsun ya.Seni hem görmek,hem görmemek istiyorum. (Kitabe-i Gam)