Metafizik - İbn-i Sina Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Metafizik kimin eseri? Metafizik kitabının yazarı kimdir? Metafizik konusu ve anafikri nedir? Metafizik kitabı ne anlatıyor? Metafizik kitabının yazarı İbn-i Sina kimdir? İşte Metafizik kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İbn-i Sina
Çevirmen: Ekrem Demirli
Çevirmen: Ömer Türker
Yayın Evi: Litera Yayıncılık
İSBN: 9786059925044
Sayfa Sayısı: 512
Metafizik Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Metafizik, bütün ilimlerin ilkelerini temellendirmesi ve Gerçek Varlık hakkında bilgi vermesi bakımından felsefî ilimlerin zirvesinde bulunur. Platon ve Aristo'dan İslam dünyasına aktarılan ve Kindi, Farabi, İbn Sînâ, Gazali, İbn Rüşd gibi filozoflar tarafından geliştirilerek batıya aktarılan felsefi ilimler, teorik düşüncenin hem kaynağı hem de meyvesi olması bakımından metafizik etrafında şekillenir. Bu bakımdan metafizik, değişime konu olmayan gerçek varlıklar hakkında bilgi veren ilim olarak kabul edilmiştir.
İbn Sînâ, yüzyıllar boyunca doğu ve batıda kendisinden önceki bütün filozofları gölgeleyecek kadar etkili olan Şifa külliyatında felsefi ilimleri derlemiş ve tenkit süzgecinden geçirmiştir. Kuşkusuz bu külliyatın en önemli eseri varlık olmak bakımından varlığı inceleyen metafiziktir. Günümüze kadar üst düzey araştırmaların en önemli kaynaklarından biri olan bu eser Türk okuyucusuna sunulmaktadır. Ayrıca bu eser Yayınevimizin daha önce 2 cilt olarak yayınladığı Türkçe - Arapça Paralel Baskının, Arapça kısmı çıkartılmış ve iki cildin birleştirilmiş halidir.
Daha önce Arapça paralel metni ile 2 cilt halinde basılan eser şimdi yalnız Türkçe metni ile tek cilt halinde okuyucuya sunulmuştur.
Metafizik Alıntıları - Sözleri
- Çünkü bütünün parçalarını araştırmak, bütünü araştırmaktan öncedir.
- Şey kendisinden haber vermenin sahih oldu ğudur. Çünkü hem "sahih olur" hem de "haber" şeyden daha kapalıdır. O halde bu nasıl 'şey'in tarifiolur? Sahihlik ve haber, her birisinin açıklanışında; "O şeydir,", "O durumdur," veya "O şudur ki," gibi ifadelerin kullanımından sonra tarif edilebilir. Bütün bunlar, "şey" isminin eş anlamlıları gibidir. O halde "şey", ancak kendisi sayesinde bilinebilen bir şey ile gerçek anlamda nasıl tarif edilebilir? Evet, bu ve benzer tariflerde bir uyarı bulunabilir. Gerçekte ise "Şey, kendisinden haber vermenin 'sahih olduğu'dur," dediğinde, adeta şöyle demişsindir: "Kuş kusuz şey, ondan haber vermenin sahih olduğu şeydir." Çünkü "ma (o ki)", "ellezi (o ki)" ve "şey" lafızlarının anlamı birdir. Bu durumda şeyi şey'in tanımında kullanmış olursun.
- Her hâdisin maddî bir ilkesi olduğunu daha vurgulu açıklamak için kısaca şöyle deriz: Yok iken varlık kazanan her şeyin mutlaka bir maddesi vardır. Çünkü var olan her şey, var olmadan önce varlığının kendinde mümkün olmasına muhtaçtır.
- Mahiyetin var ve yok oluşu, illetin var ve yok oluşuna bağlıdır. Bu bağlamda bir mahiyetin varlık kazanmasını ifade eden bütün durumlar, metafizik illeti gerektirir.
- Zorunlu Varlık, her şeyi ancak tümel bir tarzda akleder. Bununla bi rlikte, hiçbir tikel şey O'na gizli kalmaz. 'Göklerde ve yerde zerre ölçüsünde hiçbir şey O'na gizli değildir.' Bu, tasavvuru büyük bir lütfa gerek duyan sırlardandır.
- Tanrı'nın varlığının bu ilimde bir konu gibi kabul edilmiş olması mümkün değildir; aksine Tanrı'nın varlığı, metafiziğin sorunudur. ...Çünkü bu takdirde hiçbir ilimde sorun yapılmamış olacaktır ki, bu durumda Tanrı'nın varlığı ya kendiliğinden açıktır ya da onun düşünce yoluyla açıklanması umutsuz bir vakıadır. Oysa ne kendiliğinden açıktır ne de açıklanması umutsuz bir vakıadır. Çünkü onun bir delili vardır.
- Çünkü bütünün parçalarını araştırmak, bütünü araştırmaktan öncedir.
- Çünkü ilk, bu nizamı taşmış, olmuş ve mevcut olarak akleder.
- Özü gereği Zorunlu varlık sırf iyiliktir. İyilik, kısaca her şeyin arzuladığı şeydir. Her şeyin arzuladığı şey ise varlıktır veya varlığın varlık açısından yetkinliğidir. Yokluk, yokluk olması bakımından arzulanmaz; bilakis o, kendisini bir varlığın veya varlık yetkinliğinin izlemesi bakımından arzulanır. Dola- yısıyla bu durumda, gerçekte arzulanan yine "varlık"tır. Binaenaleyh varlık, sırf iyilik ve sırf yetkinliktir.
- Kötülüğün ise bir zatı yoktur. Bilakis kötülük, ya cevherin yokluğudur veya cevherin bir haline ait iyiliğin (salah) yokluğudur. O halde varlık, iyiliktir; varlığın yetkinliği ise varlığın iyiliğidir.
- Rububiyet aleminin son derece yüce olduğunu bilmelisin. Bir şeyden 'akledilme özelliğine sahip bir suretin taşması' ile bir şeyden herhangi bir ilave olmaksızın 'akledilir olması bakımından akledilir bir suretin taşması' arasında da fark bulunduğunu bilmen gerekir. İlk, kendi zatını akledilir her şeyin malul bir akledilir olmak bakımından taşmasının ilkesi olarak akdetmektedir. Nitekim o, malul bir mevcut olmak bakımından her varlığın taşmasının ilkesidir.
- Her hâdisin maddî bir ilkesi olduğunu daha vurgulu açıklamak için kısaca şöyle deriz: Yok iken varlık kazanan her şeyin mutlaka bir maddesi vardır. Çünkü var olan her şey, var olmadan önce varlığının kendinde mümkün olmasına muhtaçtır.
- Cisim, cins olduğu yönden dikkate alındığında henüz bilinmeyen gibidir. Hangi sûrette olduğu ve kaç sûreti kuşattığı bilinmez. Nefs ise bunu elde etmeyi ister, çünkü var olmuş cisimden ibaret bir şey henüz bilfiil karar kılmamıştır. Rengi aldığımızda ve nefse hatırlattığımızda da durum böyledir. Çünkü nefs, bilfiil olmaksızın karar kılmış bir şeyi elde etmekle ikna olmaz, rengin anlamında bilfiil renk olarak karar kılmasını sağlayacak bir ilave ister.
- Şey kendisinden haber vermenin sahih oldu ğudur. Çünkü hem "sahih olur" hem de "haber" şeyden daha kapalıdır. O halde bu nasıl 'şey'in tarifiolur? Sahihlik ve haber, her birisinin açıklanışında; "O şeydir,", "O durumdur," veya "O şudur ki," gibi ifadelerin kullanımından sonra tarif edilebilir. Bütün bunlar, "şey" isminin eş anlamlıları gibidir. O halde "şey", ancak kendisi sayesinde bilinebilen bir şey ile gerçek anlamda nasıl tarif edilebilir? Evet, bu ve benzer tariflerde bir uyarı bulunabilir. Gerçekte ise "Şey, kendisinden haber vermenin 'sahih olduğu'dur," dediğinde, adeta şöyle demişsindir: "Kuş kusuz şey, ondan haber vermenin sahih olduğu şeydir." Çünkü "ma (o ki)", "ellezi (o ki)" ve "şey" lafızlarının anlamı birdir. Bu durumda şeyi şey'in tanımında kullanmış olursun.
- Şu halde onlar, İlk'in iyiliği akledişinin ta kendisidir. "İlk, onları aklettiğinde var olurlar, onlarla beraber başka bir akletme yoktur ve onların var olmaları da onların akledişler olmalarından başka bir şey değildir," dediğimizde, adeta şöyle demiş oluruz: "Çünkü İlk onları aklettiğinden akletmiştir;' veya "Onlar, İlk' ten var olduğundan var olmuşlardır."
Metafizik İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Psikoloji ile ilgilenenler için aralanması gereken bir kapı.: İbn-i Sinan'nın bu kitabı ve Fizik kitabını okuyunca bir şey dikkatinizi çekecek ben size ufacık bir ipucu vereceğim ' Psikanaliz' Psikanaliz kavramını Freud getirdiğini herkes bilir peki Freud neden diğer düşünürler gibi yardım desteğini İbn-i Sina'dan onun eserlerinden aldığını dile getirmez ? Psikoloji ile ilginen bireyler için bir kapı diyebilirim. (Bibliothécaire)
Kitabın Yazarı İbn-i Sina Kimdir?
İbn-i Sina (Farsça: ابن سینا) veya Ebu Ali Sina (Farsça: ابوعلی سینا), Batılıların söyleyişiyle Avicenna (/ˌævɪˈsɛnə, ˌɑːvɪ-/; y. 980 – Haziran 1037), İslam'ın Altın Çağı'nın en önemli doktorlarından, astronomlarından, düşünürlerinden ve yazarlarından biri olarak kabul edilen Fars polimat ve polimerik erken tıbbın babası.
Buhara yakınlarındaki Efşene köyünde (Özbekistan) 980 yılında dünyaya gelmiş ve Hamedan şehrinde (İran) 1037 tarihinde ölmüştür. Tıp ve felsefe alanına ağırlık verdiği değişik alanlarda 200 kitap yazmıştır. Batılılarca modern Orta Çağ biliminin kurucusu, hekimlerin önderi olarak bilinir ve "Büyük Üstat" ismi ile tanınır. Tıp alanında yedi asır boyunca temel kaynak eser olarak süre gelen El-Kanun fi't-Tıb (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenmiş ve bu kitap Avrupa üniversitelerinde 17. asrın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur.
İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240'ı günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu). Bu iki eser Orta Çağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.
Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn-i Sînâ (Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü Bilgin Natili'den ve İsmâil Zâhid'den ders aldı. Geometri (özellikle Öklid geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi'nin el-İbane's aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce Gürgan'da Şirazlı Ebu Muhammed'den destek gördü (Tıp Kanunu'nu Cürcan'da yazdı.). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.
İbn-i Sînâ, İslam'ın Altın Çağı olarak bilinen ve Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp yoğun bir şekilde incelendiği dönemde önemli çalışmalar ve yapıtlar gerçekleştirdi. Horasan ve Orta Asya'daki Samani Hanedanı ve Batı İran ile Irak topraklarındaki Büveyhiler bilimsel ve kültürel ilerlemeye çok uygun bir ortam hazırlamışlardı. Bu ortamda Kur'an ve hadis çalışmaları çok ilerlemişti. Felsefe, fıkıh ve kelam çalışmaları İbn-i Sina ve çağdaşlarınca oldukça geliştirilmişti. Râzî ve Farabi tıp ve felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı. İbn-i Sînâ; Belh, Hamedan, Horasan, Rey ve İsfahan'daki muhteşem kütüphanelerden yararlanma olanağı elde etmişti.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/ibn-i_Sina
İbn-i Sina Kitapları - Eserleri
- Hay bin Yakzan
- Hayy bin Yakzan
- Metafizik
- Mantığa Giriş / Kitabu'ş-Şifa
- Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa
- Felsefe Risalesi
- El-Kanun Fi't-Tıbb
- Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırrı
- İşaretler ve Tembihler
- Ruh Üzerine Bir Özet
- İhlas Suresi Tefsiri
- Aşkın Mahiyeti Hakkında
- Mutluluk ve İnsan Nefsinin Cevher Olduğuna İlişkin On Delil
- En - Necat: Felsefenin Temel Konuları
- Tanımlar Kitabı
- Fizik I / Kitabu'ş Şifa
- Şifasız Hastalık Yoktur İrade Eksikliğinden Başka. Değersiz Bitki Yoktur Tanınmamasından Başka
- Nefsin Halleri
- Kategoriler
- Aşk Risaleleri
- Sofistik Deliller
- Sema ve Alem
- Yorum Üzerine / Kitabu'ş-Şifa
- El-İşârât ve't-Tenbîhât
- Ariflerin Makamları Makamatu'l-Arifin ve Esraru'l- Ayat
- Risaleler
- Görüntülər
- Topikler / Kitabu'ş Şifa
- Avicenna
- Metafizik II / Kitabu'ş-Şifa
- Kategoriler / Kitabu'ş-Şifa
- Poetika / Kitabu'ş Şifa
- Danişname-i Alai
- Ahvalu’n-Nefs
- A Treatise on the Canon of Medicine of Avicenna
- Musiki
- Fizik II / Kitabu'ş Şifa
- İlahiyat
- İlahiyat
- et-Ta‘likat
- II. Analitikler
İbn-i Sina Alıntıları - Sözleri
- ... Bu, ince ve latif bir yiğit olması için, kendisine ustalık kazandırır. Bu yüzden, ince ve bilge kimseler arasında anlayışlı olanlardan âşık olma yoluna girmeyenler yok gibidir. (Aşkın Mahiyeti Hakkında)
- “İtimada layık en büyük şey, akıl ve iyi ahlâktır.” ― İbn Sînâ (İlahiyat)
- ''Teorik felsefede amaç, gerçeği bilmektir. Pratik felsefede amaç ise iyiyi bilmektir.'' (Mantığa Giriş / Kitabu'ş-Şifa)
- Mide dolu iken alınan banyolar, midede ve karaciğerde kısmen olgunlaşmış besin maddesinin emilmesini artırarak, şişmanlık oluşturur ve bu yolla ince damarlarda kan birikmesine ve tıkanmalara zemin hazırlar; şişmanlığa yatkınlığı artırır. (El-Kanun Fi't-Tıbb)
- " Zihin, nefsin ilim elde etme yönüne özgü kılınmış bir kuvvetidir. Zeka ise hads (sezgi) için istidat alan bir kuvvetidir. " (En - Necat: Felsefenin Temel Konuları)
- ALLAH,her cevher'in örneğini insanın vücuduna yerleştirmiştir ve İnsanı bütün alemin örneği yapmıştır. İşte bundan sebep on sekiz bin alem insanda mevcuttur derler. (Felsefe Risalesi)
- İnsanların taklitten hoşlanmalarının bir delili de (dışarıda, canlı olarak) görseler kendilerinden rahatsızlık duyacakları, tiksinilen ve çirkin görülen hayvanların nakşedilmiş resimlerini/suretlerini temaşa etmekten haz almalarıdır. Demek ki burada insanların hoşuna giden ne resmin kendisi ne de nakşedilen şeydir; aksine bir şeyin iyi bir şekilde taklit edilmiş olmasıdır. (Poetika / Kitabu'ş Şifa)
- Hakikat her gelen yol olmaktan münezzehtir. Ona ancak ender kişiler ulaşabilir. Bundan dolayı bu ilmin içerdiği şeyler, habersiz kimse için gülünç iken elde eden kimse için ibrettir. Her kim onu duyup da tiksinirse suçu nefsinde arasın. Belki onun nefsi, bu ilme münasip değildir. Herkes ne için yaratılmışşa ona kolaylıkla ulaşabilir. (Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırrı)
- "İnsan konuşan, ölümlü bir cevherdir." (Tanımlar Kitabı)
- "..bütün amacı mal toplamak, yemek içmek, cinsel isteklerini doyurmak, içindeki kin ve nefreti başkalarını ezerek yatıştırmak, mevki ve makam isteğinde bulunmak, öğretinin buyurduğu yükümlülükleri insanları aldatmak için yerine getirmek gibi aşağılık ve değersiz şeylerden öte gitmeyen insandan daha çok ziyanda olan kimse düşünülebilir mi? " (Hay bin Yakzan)
- Hayal etmek bir şeydir ve hayal etmenin bilincinde olmak da başka bir şeydir. (İşaretler ve Tembihler)
- Eğer (insan) mebde (başlangıç) ve meadı (dönüş yerini-ahireti) tamamıyla bilemez ve kendisini tanımazsa; kendi hakikatinin ne olduğunu ve surette, özellikte ve adetteki bu ihtilafın ne için olduğunu bilemez. (Felsefe Risalesi)
- Önce var olmayıp sonra var olan her şey, kendinden başka bir şeyle belirlenir. (Ruh Üzerine Bir Özet)
- Bir ülkeyi aydınlatmak istiyorsanız, bir medeniyet ve kültür şehri kurmayı düşünüyorsanız, oraya mutlaka iyi bir kütüphane kurunuz. Çünkü kitaplar bir mıknatıs gibidir, onun ilgilenecek zeki insanları kendine çeker. (Şifasız Hastalık Yoktur İrade Eksikliğinden Başka. Değersiz Bitki Yoktur Tanınmamasından Başka)
- Kılıç, demir olduğu için değil, keskin olduğu için kesmektedir ki bu onun biçimidir, buna karşılık biçimi nedeniyle değil, demir olması nedeniyle pürüzlenir. (Ruh Üzerine Bir Özet)
- " Oluş aracılık olmaksızın bir anda olan bir durumdur. " (Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa)
- Kadîm olan sadece yüce Allah'tır. Çünkü O, kendinden önce yokluk olmayan ve varlığını başkasından almayandır. Yaratılmış (hâdis) olan ise, O'nun dışındaki her şeydir. Çünkü yaratılmış olandan önce bir yokluk vardır, O'nun varlığı 'İlk (evvel)' iledir. O'nun kudreti ne büyüktür! (Risaleler)
- Zorunlu Varlık, her şeyi ancak tümel bir tarzda akleder. Bununla bi rlikte, hiçbir tikel şey O'na gizli kalmaz. 'Göklerde ve yerde zerre ölçüsünde hiçbir şey O'na gizli değildir.' Bu, tasavvuru büyük bir lütfa gerek duyan sırlardandır. (Metafizik)
- Zira O’nun fiilleri sıfatlarının sonucudur, sıfatları da zatındandır. Zat ise ebedi olarak zorunlu kılıcıdır. (Risaleler)
- Bir şeyden alınan estetik zevk elde edilen yararla kıyaslanamaz. Faydasız güzel, güzel olmayan faydalıdan üstün değildir. (Sema ve Alem)