diorex
Dedas

Midas'ın Müritleri - Jack London Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Midas'ın Müritleri kimin eseri? Midas'ın Müritleri kitabının yazarı kimdir? Midas'ın Müritleri konusu ve anafikri nedir? Midas'ın Müritleri kitabı ne anlatıyor? Midas'ın Müritleri kitabının yazarı Jack London kimdir? İşte Midas'ın Müritleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.02.2022 14:00
Midas'ın Müritleri - Jack London Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jack London

Çevirmen: Fahri Öz

Orijinal Adı: The House of Mapuhi The Law of Life Lost Face The Minions of Midas The Shadow and the Flash

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları

İSBN: 9786059658645

Sayfa Sayısı: 114

Midas'ın Müritleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Jack London'ın dünyasında birbirine karşıt iki öğreti buluşmuş ve kaynaşmıştır. Yaşam mücadelesinde en güçlü olanın ayakta kalacağını savunan Darwin'in öğretisi ve sonsuz insan sevgisi. Jack London tensel ve tinsel yaşamı son damlasına kadar tüketerek kırk yaşında öldü. Bu yaşamlardan hiçbiri ona tam anlamıyla doygunluk sağlamadı ve ölümde hiç'in karanlık görkemini aradı. Bu kitap için yazarın yeteneğini ve yapıtlarındaki çeşitliliği kanıtlayan beş öykü seçtik. Okuyucu, Mapuhi'nin Evi'nin ancak sonlarına doğru gerçek kahramanın kim olduğunu fark eder. Hayatın Kanunu herkes tarafından doğallıkla ve saflıkla kabul edilen acımasız bir kaderi ortaya koyar. Yüz Karası işkence tehdidine maruz kalmış bir adamın korkunç bir oyun sonucunda kurtuluşunu anlatır. Midas'ın Müritleri anarşistlerden oluşan bir örgütün acımasız işleyişinin ayrıntılarını verir. Gölge ve Parıltı, görünmez olabilme gibi yazın sanatının eski motiflerinden birine yenilik ve zenginlik kazandırır.

-Jorge Luis Borges-

Midas'ın Müritleri Alıntıları - Sözleri

  • "Kanun ve kurallar işe yaramıyor artık."
  • Eskinin Feodal Baronluğu dünyayı ateş ve kılıçla talan etmişti; günümüzün Sermaye Baronluğu ise yeryüzünün ekonomik güçlerini ele geçirip istediği gibi kullanmakta ve dünyayı sömürmektedir. Ebedi olan kas değil, akıldır; ve hayatta kalmaya en uygun olanlar, entelektüel ve ticari açıdan güçlü olanlardır. Bizler, Midas’ın Müritleri, ücretli köleler olmaya razı değiliz. Sizin de aralarında bulunduğunuz büyük tröst ve ticari kurumlar zekamızla hak ettiğimiz konumlara gelmemizi engelliyorlar. Neden? Çünkü sermayemiz yok. Biz alt tabakadanız ama bir farkımız var, biz çok zekiyiz, ne aptalca ahlaki ne de toplumsal takıntılarımız var. Gece gündüz çalışan, kıt kanaat geçinen biz ücretli kölelerin şu anda mevcut büyük sermaye birikimleriyle baş edebilmemize yetecek miktarda parayı değil altmış yılda, altı yüz yılda bile biriktirmemiz mümkün değil. Ne var ki mücadeleye başladık. Şimdi dünya sermayesine rest çekiyoruz, istese de istemese de bizimle savaşacak.
  • kendi anılarının resimlerine sanki herhangi birinin hayatının resimlerine bakıyormuşçasına, ilgisiz, kişisellikten uzak bir şekilde bakıyordu.
  • Yöneticiler ve iktidarlar iskambil kağıtlarından yapılmış, yıkılmayı bekleyen kuleler gibi.
  • Ölülere borcunu ödeyemezsin.
  • Doğa bir görev veriyordu insana. Görevi yerine getirmeyince ölüyordu insan. Yerine getirince de değişen bir şey olmuyor, yine ölüyordu. Doğa'nın aldırdığı yoktu; bir sürü boyun eğen vardı ona, ama burada önemli olan boyun eğmenin kendisiydi, boyun eğen değil.
  • "Her şey yolunda. Dala hafifçe tutunan, geçen yıldan kalma bir yaprak gibiyim. İlk esintide yere düşeceğim. Sesim yaşlı bir kadının sesine benziyor. Ayaklarımın gideceği yolu gözüm görmüyor, adımlarım ağırlaştı ve yoruldum artık. Her şey yolunda."
  • Mevcut toplumsal koşullar altında hangimiz ayakta kalacak?
  • Ölülere borcunu ödeyemezsin.
  • Toplum temellerin den sarsılıyor. Yöneticiler ve iktidarlar iskambil kağıtlarından yapılmış, yıkılmayı bekleyen kuleler gibi.
  • Günümüzün varoluş mücadelesinde kas değil, akıl kazanır. Ama gene de, bu ilişkilerin hepsi güç üzerine kuruludur.
  • Biz sizin mülkiyetinizin özü ve bir parçasıyız. Milyonlarınızla birlikte biz de sonsuza kadar varislerinize geçeriz. Bizden kaçamazsınız. Biz sınai ve toplumsal yanlışların bir sonucuyuz.
  • Edilgen adamlar olan Kipling ve Nietzsche kaderin kendilerinden esirgediği eylem ve tehlikeye özlem duymuşlardır. Serüven adamları olan London ve Hemingway ise serüvene daha bir bağlanmışlardır.
  • Her ikisi de-London ve Hemingway-şiddete karşı geliştirdikleri aşırı tutkudan pişmanlık duydular. Şöhret, tehlike ve altından bıkan her iki yazarın da intiharı sığınak olarak görmesi rastlantı değildir. London'ın özelliği, mesleğine hakim usta bir gazeteci olması, Hemingway'inki ise belirli yazın kuramlarını benimseyen ve bunlar üzerinde uzun uzadıya tartışan bir edebiyatçı olmasıydı.
  • Kabile üyelerinin tek tek önemi yoktu, onlar yalnızca birer ayrıntıydı. Bir yaz göğündeki bulutlar gibi kaybolup gitmişlerdi. Kendisi de küçük bir ayrıntıydı ve göçüp gidecekti. Doğa'nın aldırdığı yoktu. Hayat bir görev, bir de kanun vermişti. Hayatın görevi sürüp gitmekti, kanunuysa ölüm.

Midas'ın Müritleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

5 öykülük Jack London kitabıdır. Tam da Martin Eden sonrası daha sakin okuyabileceğim, dili kolay, güzel bir hikaye kitabı iyi olur derken karşıma çıkması da çok hoş etti beni. 100 yılı devirmiş kitaplara ayrı bir saygıyla bakıyorum ama 100 yıl sonra bazı güncel kitaplara umarım aynı şekilde bakmazlar. Hani yazmak için yazanlar 15 16 yaşlarında sadece cinsel içerikli kitap yazıp ünlü olanlar varya onlara diyorum. Eski sanatçılar mezarından kalksa bunları döver. Mapuhi’nin Evi, Hayatın Kanunu, Yüz Karası, Midas’ın Müritleri, Gölge ve Parıltı adlı öyküleri içinde barındırıyor kitap. Hepsi de yaşam mücadelesi üzerine odaklanan hikayeler. İyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)

Midas'ın Müritleri beş öyküden oluşuyor.Bu beş öykü tema olarak ortak bir noktada buluşuyor; insanoğlunun doğası.Beş öykünün kişileri,o kişilerin içindeki durumlar,olaylar birbirlerinden hayli farklıyken,farklı insanlık halleri aktarılıyor;kin,korku, doğanın gücüne karşı çaresizlik,insanın  kendine ve etrafına olan kötülüğü... Kitaba adını veren Midas'ın Müritleri, para nedeniyle masum olan insanların ölümünü işliyor.Ölümler bir mektupla haber verilirken,öldüren çetenin talebi yerine getirilmedikçe ölümler devam ediyor.Çetenin amacı kendilerini yaratan toplumdan hesap sormak. Mapuhi'nin Evi kitabın ilk öyküsü.İnsanın bin söz söylese bile, tek bir sözüyle hayatının belirlenmesini işler.Doğanın ve kaderin karşısındaki kabullenişlerimizi aktarıyor.Sarkaçlı, sekizgen saatli bir evin hayali ve bölgede bin iki yüz kişiden sadece üç yüz kişiyi hayatta bırakan,ağaçları ,evleri,kiliseyi yerlerinden söken, bir fırtınanın sürükleyici hikayesi. 1876 yılında doğan 1916 yılında ölen Amerikalı yazar Jack London'ın Yaşamın Kanunu,kitabın ikinci öyküsüdür.Koskoosh ölüme yakın bir yaşlıdır ve yaşamın kanununu kabul etmiştir.Ölüm üzerine okuduğum en güzel ve en özel öykülerden oldu. Yüz Karası ,işkenceden kaçan ve bu kaçışı zekası ile kurduğu bir oyunla gerçekleştiren bir adamın hikâyesini işler. Son öykü  olan Gölge ve Parıltı, Lyod ve Paul'un her alanda  zekalarıyla yaptıkları çekişmeleri anlatır. (hernevikitap)

Özellikle toplamaya adını veren öykü, üzerinde makaleler yazılacak değerde derinliğe sahip harika bir öyküydü. Teknik olarak uygulanabilirliği imkansıza yakın olmasa Anarşistler için doğru ve haklı bir manifesto olabilirdi. Yüz Karası çok çarpıcı bir öyküydü. Afallatan bir son ve hayatın onuru hakkında alışılagelmiş anlayışı bir balta hamlesiyle tersyüz ediveriyor. Jack London kalitesine yaraşır bir öykü örnekle deseler bu öyküyü ve Ateş Yakmak'ı tercih ederdim. Gölge ve Parıltı ise eninde sonunda bilimin insanın içindeki ilkel vahşete, doğal hırslara hizmet edebileceğinin incelikli bir uyarısı. Diğer iki öykü de iyiydi fakat bu üçü kadar değildi. (Muhammed Tiryaki)

Kitabın Yazarı Jack London Kimdir?

12 Ocak 1876’da San Francisco’da doğdu. Gerçek adı John Griffith Chaney’dir. Evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelen Jack London, soyadını, henüz sekiz aylıkken annesinin evlendiği John London adlı savaş gazisinden aldı. Maddi sıkıntılar nedeniyle küçük yaşta okulu bırakıp gazete satıcılığı, tayfalık, balıkçılık, istiridye korsanlığı, gazetecilik, sahil koruma devriyeliği gibi çeşitli işlerde çalıştı ve Amerikan işçi sınıfını tanıdı. 1894’te serserilik suçlamasıyla otuz gün hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra hayatını değiştirmek arzusuyla liseye kayıt yaptırdı. Lise öğrenimini bir senede tamamlayarak 1896 yılında Kaliforniya Üniversitesi’ne girdi. Bir dönem okuyabildiği üniversiteden maddi zorluklar sebebiyle ayrıldı. 1897’de Klondike bölgesinde altın arayanlara katıldı ama bir yıl sonra yine yoksul ve işsiz olarak geri döndü. Yoğun bir çalışma programı hazırlayarak şansını yazarlıkta denemeye karar verdi. Soneler, baladlar, nükteli fıkralar, anekdotlar, korku ve serüven öyküleri yazmaya başladı. 1909’da yazdığı Martin Eden bu dönemi yansıtması bakımından otobiyografik izler taşır. İlk kitabı Kurt Dölü (1900) büyük ilgiyle karşılandı. Aynı yıl Elisabeth Maddern ile evlendi ve bu evlilikten iki kızı oldu. Ancak bu beraberlik uzun ömürlü olmadı ve 1904’te sona erdi. Charmian Kittredge ile ikinci evliliğin ardından 1916’da Kaliforniaya’daki çiftliğinde hayatını kaybetti. London yazarlık kariyeri boyunca elliye yakın kitap yazdı ve döneminin en çok okunan yazarlarından biri oldu. Yazdıkları, yaşadıkları etrafında şekillenmiş, sosyalizmin de etkisiyle toplumcu bir dünya görüşüne ulaşmıştır. Başlıca eserleri arasında Beyaz Diş, Martin Eden, Uçurum İnsanları, Vahşetin Çağrısı yer alır.

Jack London Kitapları - Eserleri

  • Beyaz Diş
  • John Barleycorn
  • Martin Eden
  • Demir Ökçe
  • Ay Vadisi
  • Demiryolu Serserileri

  • Vahşetin Çağrısı
  • Deniz Kurdu
  • Uçurum İnsanları
  • Alın Teri
  • Şampiyon
  • Dehşet Ülkesi
  • Güneşin Oğlu

  • Yanan Günışığı
  • Kız, Kar ve Kan
  • Düş Ülkelerine Yolculuk
  • Sevginin Katıksızı
  • Tanrılar ve Köpekler
  • Suikast Bürosu
  • Kurt Dölü

  • Denizin Çağrısı
  • Midas'ın Müritleri
  • Yıldız Gezgini
  • Ölüme Boyun Eğmeyen Adam
  • Ataların Tanrısı
  • Beyaz Sessizlik
  • Can Yoldaşı

  • Devrim
  • Dönek
  • Gece Doğan
  • Halk Avcısı
  • İnsanın Sadakati
  • Meksikalı
  • San Fransisco'nun Güneyi

  • Sınıf Farkı
  • Makaloa Hasırı Üzerinde
  • Bana Göre Hayatın Anlamı
  • Hawaii Öyküleri
  • Büyük Serüven
  • Kurt Kanı
  • Yakalanış

  • Öyküler
  • Uzak Diyarlarda
  • Bir Kuzey Macerası
  • Gece Geçen Serseriler
  • Gemide İsyan
  • Geleceğin Hikayeleri
  • Beyaz Cehennem

  • Büyük Evin Küçük Hanımefendisi
  • Beyaz Diş - Madam Bovary
  • Şafak Kızı
  • Beyaz Diş - Esrarlı Ada
  • Yumruk
  • Buzun Çocukları
  • Bin Düzine Yumurta

  • Adem'den Önce
  • Oyun
  • Ateş Yakmak
  • Acemi Gece
  • Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman)
  • Kumarbazlar Cenneti
  • Vahşetin Çağrısı - Beyaz Diş

  • Ateş Yakmak
  • Hayatın Kanunu
  • Demir Yolu Çocukları
  • Kızıl Veba
  • Büyük Sorgu
  • Mapuhi’nin Evi
  • Ölümcül Dalgalar

  • Kadın Denen Mucize
  • İlk Savaş, İlk Zafer
  • İnsanlığın Sürüklenişi
  • Kepaze
  • Çinago
  • Bütün Dünyanın Düşmanı
  • Alice Ruhunu Açınca

  • Kahekili’nin Kemikleri
  • Dağ Adamı
  • Bir Dilim Biftek
  • Kırmızı
  • Tek Özgürlüğüm
  • Güneşe Doğru
  • Lost Face And Other Stories

  • Theft
  • Tom Pomplun
  • Kaval Kemikleri

Jack London Alıntıları - Sözleri

  • “Sanki kendimin dışında durmuş da kuşkuyla kendime bakıyor gibiydim.” (Deniz Kurdu)
  • Henüz çıldırmadım ama çıldırmaya başladığım zaman beni görün;))) (Büyük Evin Küçük Hanımefendisi)
  • Yaşlılık zamanlarımızda dine ihtiyaç duyarız Alice. Din bizi yumuşatır, diğer insanların zayıflıklarına, özellikle de nerede sabah orada akşam hovardalık ettikleri ve ne yaptıklarını bilmedikleri gençlik zamanlarında gösterdikleri zayıflıklara karşı daha hoşgörülü ve affedici olmamızı sağlar. (Alice Ruhunu Açınca)
  • Ömrüm boyunca gövdemle hayvan gibi çalıştım ve ne kadar çok çalıştıysam çukurun dibine o kadar fazla yaklaştım. (Tom Pomplun)
  • °• İnsan her zaman hayattan talep ettiğinin daha azını alır . (Uçurum İnsanları)
  • Dünyaya egemen olan kanunu iyi biliyordu: zayıflar ezilir, güçlülere itaat edilirdi. (Beyaz Diş)

  • “Bana o gözleriyle bir dakika içinde, bin yılda kitaplarda okuyabileceğimden daha çok şey söylüyordu.” (Büyük Sorgu)
  • Bundan şu çıkıyordu ki bir kişi dostluğun d'sini bile bilmez ama soylu biri olabilir! (Uzak Diyarlarda)
  • İnsanlar neden şarap içer, at biner, aktristleri tutar, papaz ya da kitap kurdu olur? Öyle isterler de ondan. İşte sana cevap. Hepimiz, elimizdeyse, hoşlandığımız şeyleri yapmak isteriz, elde edelim etmeyelim, istediğimiz şeylerin peşinden koşarız. (Sevginin Katıksızı)
  • Güneş her sabah doğar. (Makaloa Hasırı Üzerinde)
  • Korkak olduğu için, zorbalığı da korkaklığıyla uyumluydu. (Can Yoldaşı)
  • Derler ki, bu aşk hayattan bile daha kıymetliymiş, aşık olanlar böyle söyler. Bir kadın ya da erkek, birini dünyadaki herkesten daha fazla severse, o zaman aşık olduğunu anlar. Böyle denir ama kelimelerle açıklamak fazlasıyla zor. Sadece bilirsin işte, o kadar. (Kadın Denen Mucize)
  • “Kalbimde sana duyduğum hisler yıldızlar kadar parlak ve çok, bunu ifade edebilecek bir dil yok. Sana nasıl anlatabilirim ki? Oradalar... Görüyor musun?" (Kadın Denen Mucize)

  • Tekdüzelikten uzak olması belki de serseri yaşantısının en güzel yanıdır. Topluluklar hâlinde yaşayan serserilerin ülkesinde, yaşamın yüzü sık sık biçim değistirir. (Demir Yolu Çocukları)
  • Yaşamaktan mutluyum, kendi akıl ve gücümden mutluyum, işleri yapmaktan mutluyum, kendim için yapmaktan. Bundan başka yaşamak için bir neden olabilir mi? Kendimden ve yaptığım işlerden keyif almayacaksam, neden yaşayayım? (Buzun Çocukları)
  • “Aramızda küçük bir tartışma yaşadık ve yapabileceğimiz en iyi şey, bunun bu kadarla kalmasını sağlamak.” (Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman))
  • Kötü olan iyi olanı bozar, her şey birlikte iltihaplanır. (Uçurum İnsanları)
  • Bugün n'oluyor, ilkokuldan sonra ortaokul, lise, sonra üniversite, sonra ya memur oluyoruz ya doktor moktor, bildiğimiz serüvenleri de sadece kitaplardan öğreniyoruz. (İlk Savaş, İlk Zafer)
  • Hayat hayal kırıklıklarıyla dolu ve öyle olmalı zaten. En tatlı et kıtlıktan sonra gelen ve en yumuşak yatak da zor bir avdan sonra yatılandır. (İnsanın Sadakati)
  • Kazanılacak bir oyun gibi gördükleri şeyi yıllarca oynayan insanları izledim. Sonunda kaybettiler... (Dönek)

Yorum Yaz