diorex
sampiyon

Miskinler Tekkesi - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Miskinler Tekkesi kimin eseri? Miskinler Tekkesi kitabının yazarı kimdir? Miskinler Tekkesi konusu ve anafikri nedir? Miskinler Tekkesi kitabı ne anlatıyor? Miskinler Tekkesi kitabının yazarı Reşat Nuri Güntekin kimdir? İşte Miskinler Tekkesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.02.2022 21:40
Miskinler Tekkesi - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Reşat Nuri Güntekin

Yayın Evi: İnkılap Kitabevi

İSBN: 9789751002280

Sayfa Sayısı: 208

Miskinler Tekkesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Miskinler Tekkesi; Türkiyedeki dilencilerin dünyasını ve cahil hocaları başarıyla tasvir eder. Güntekinin en dikkate değer eserlerinden biridir. Padişah II. Mahmut dönemi ileri gelenlerinden olup padişaha yakınlığıyla tanınan Kocabaş Kazasker Şemsettin Mollanın torununun hayatı üzerine kurulmuş bir kitaptır. Padişahın ekmek kırıntılarının kat kat işlemeli bohça ve sedef kutularda saklandığı bir ortamda, padişah dilencisi bir dedenin torunu olan ve hem Meşrutiyet hem Cumhuriyet dönemlerinde yaşayan roman kahramanı, bir çeşit soyaçekimle, dilenciliği meslek edinir.

Miskinler Tekkesi Alıntıları - Sözleri

  • "Biz adalet ve zekâ aşığı insanlarız.."
  • ".. Vuslat yine mi kaldı, güzel bahara..?"
  • ''Her şeyin büsbütün bittiğini gören bir dargın âşık gibi bir mucize bekliyorum.''
  • Seviyorum onu muhakkak. Daima da seveceğim. Fakat korkuyorum ki birbirimizi anlamadan öleceğiz.
  • ..benim gibi bir insan için en iyi hürriyet , hürriyetsizlik!
  • Cüzzamlı,yanık acısına ne kadar duygusuzsa ben de kuyruk acısına öyleyim.
  • "Her şeyin büsbütün bittiğini gören bir dargın aşık gibi bir mucize bekliyorum."
  • Allah, insanı gördüğünden yad etmesin.
  • Demek yıllar insanı değiştirmiyor.
  • geçerken mihnet gibi uzun, geçtikten sonra visal gibi kısa,yıllar!
  • "Peki, seni sevmeleri lazım değil mi? Talat, gene güldü : -Onu inkar edersem nankörlük olur. Severler ; tıpkı sütlü ineği, yumurtalı tavuğu sevdikleri gibi..."
  • Ben, bir sokak adamıyım. Uzaktan, yakından insanların adamı..
  • "Geçerken mihnet gibi uzun, geçtikten sonra visal gibi kısa" yıllar!..
  • Gözler , birbiriyle karşılaştıktan sonra, inkâr kabil mi?

Miskinler Tekkesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Miskinler Tekkesi: Kitabı beğendim ilk başta dili ağır geldi ama devam ettikçe dil,anlam ve konu bakımından aslında ne kadar günümüze de hitap ettğini görüyorsunuz.Reşat Nuri nin okuduğum ilk kitabıydı çocukluktan kalma alışkanlıkla basladığı dilencilik hayatını anlatıyor kitap akıcı.Ama ilginc olan başkarakter isimsiz(yani bütün dilencileri kastediyor gibi:) (Kadir TAŞGIN)

Reşat Nuri’nin her kitabına, her cümlesine BAYILIYORUM. Bu kadar içten, bu kadar farklı, hiç aklınıza gelmeyecek pencerelerden o kadar güzel bakıyor ki hayata.. Peki bu kitapta nereden bakacağız hayata? Varlıklı ailelerden birinin Küçük Bey’inin gözlerinden, Arap bacıların deyimiyle Gucubey’in. Bu öyle bir Küçük Bey ki , küçükken oyun olsun diye taklidini yaptığı dilenciliği, kendisine meslek olarak seçecek ya da şöyle demeli , bugün dilenci olarak yaşamını sürdüren bir insanın Küçük Bey iken nasıl dilenci olduğunun hikayesi. İkisi farklı sonuçta biri sondan biri baştan başlar hikayeye. Bu Küçük Bey’in hayatı, insanları değerlendirme şekli o kadar farklı o kadar yerinde ki , sık sık gerçekten de ne kadar haklı dedim . Çoğu insanın belki de yanlarından kaçarak uzaklaştığı, toplumun en aşağı sayacağı bir konumdan dünyaya bakmak , hele ki bu insan bir zamanlar diğer insanlarla aynı konumda ise , inanın çok fazla gerçeği yüzünüze çarpıyor. Ben burada ne Mesule Bacı’nın, ne İsmail’in ne de Talat Bey’in öylesine hikaye içine serpiştirilmiş karakterler olduğunu düşünmüyorum. Bunlar toplumun aynalarıdır bence. Yetiştiği aileyi hor gören bir çocuk , eski bir ahbabı düşmüş olduğu için onunla el sıkışmayı bile kendine yediremeyen bir arkadaş, tek yaptığı eski günlerini, alıştığı sorumluluğu devam ettirmek olan bunun için kaç yaşına gelmiş yaşlı bir insanı dahi Gucubey’im diye anan bir kadın. Bunların her birinin kitapta aldığı rol hayata dair bir eleştiridir. Yazar belki de en büyük eleştiriyi İsmail üzerinden yapar ve kahramanımızla İsmail arasındaki ‘duygusal’ bağa diğerlerinden daha çok yer verir. Kitabın sonunda İsmail’i okumuş, çok yüksek mevkilere gelmiş olduğu halde baba dediği bir dilencinin eline öpmeye getirerek eleştirisini noktalar. Benim için bu olay örgüleri içinde dikkat ettiğim iki süreç vardı. Kahramanımızın dilenci haline gelirken ve dilenci olduktan sonra çevresindeki insan tahlilleri ve İsmail’in ona onun İsmail’e karşı duygularındaki değişiklikler. İnanın bunların pek çoğu ile hem ben, hem de sizler hayatınızın pek çok döneminde karşılaştık ve ya karşılaşacağız. Reşat Nuri’nin her kitabında olduğu gibi bu kitapta da herkes için bir şeyler vardı.O yüzden kendi payınıza düşeni almanızı kesinlikle öneriyorum. (RJ)

Asil bir ailede konakta büyümüş kahramanımız ailede dilencilik gecmisi olan bir akrabasından feyz alıp her çocuktan farklı olarak küçükken oynadığı dilencilik oyunu ilerde hayatının bir parçası olur.iste bu konakta ve dilencilkle yaşadığı hayatı, o dönemi bir evlatlgi olan İsmailin yaşamını anlatan yer yer okumakta kopsamda güzel bir kitaptı.eski yazarların naifligi, betimlemeleri herzaman takdire şayan. (Sibel tanrıkut)

Kitabın Yazarı Reşat Nuri Güntekin Kimdir?

Reşat Nuri Güntekin (25 Kasım 1889;, İstanbul - 7 Aralık 1956; Londra), Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Geceve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.

Hayatı

1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Kars valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü. Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Reşat Nuri, ilköğrenimine Çanakkale'de başladı. Çocukluk yıllarında dinlediği Fatma Aliye Hanım’ın Udi isimli romanı hayatına iz bırakıp,sanata heveslendiren eserleri arasına girdi. Babasının Çanakkale’deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu. İzmir'deki Frerler okulunda bir süre öğrenim gördükten sonra İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde öğrenim gördü. Yükseköğrenimini Darülfünun Edebiyat Şubesi'nde 1912'de tamamladı. Böylece öğrenim hayatını yirmi üç yaşında bitirmiş oldu.

1927'ye kadar Bursa ve İstanbul’da çeşitli okullarda Fransızca ve Türkçe öğretmeni ve müdür olarak görev yaptı. Görev aldığı okulların bazıları Bursa Sultanisi, İstanbul Beşiktaş İttihat Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Sultanisi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi ve Erenköy Kız Lisesi'dir. 1927’de Erenköy Lisesi’nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.

Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra edebiyatla uğraşan Reşat Nuri, Halit Ziya’nın eserlerinden aldığı ilhamla hikâye yazma hevesi duymaktaydı . Daha sonra tiyatro edebiyatını benimseyerek bir tiyatro yazarı olmak için uğraştı. Yazı hayatına I. Dünya Savaşı sonlarında başladı. Başlangıçta “Eski Ahbap” (1917) gibi uzun hikayeler, “Hançer”(1920) ve “Eski Rüya” (1922) gibi sahne eserleri, “Gizli El” (1924) gibi romanlar yazan, tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayınlayan sanatçı “Çalıkuşu” adlı romanının 1922’de Vakit Gazetesi’nde tefrika edilmesiyle şöhrete kavuştu.

Güntekin, 1931'de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Anadolu’yu baştan başa dolaşmasına neden olan müfettişlik görevi sayesinde ülkenin gerçeklerini yakından görme ve tanıma imkânı buldu.

1939'da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Bu görevini 1946'ya kadar sürdürdü. 1941’de tek çocuğu olan kızı Ela dünyaya geldi.

1947'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950'deBirleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.

Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyeti üyeliği yaptı. Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.

Levent’te oturduğu sokağa “Çalıkuşu” ismi, Kadıköy’de ve İzmir’de bir ilköğretim okuluna ve Fatih'te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.

Eserleri Hakkında Bilgiler

Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir.

Anadolu insanını iyi tanıdığını eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri Güntekin eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır.

Çalışma Yöntemi Hakkında

Bütün romanlarının tiyatro halinde senaryoları olduğunu söyleyen Reşat Nuri, Hikmet Feridun'la yaptığı bir konuşmada çalışma yöntemlerini şöyle açıklar:

"Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak'a olur, beni alâkadar eden bir vak'a.. Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. (Şu vak'ayı veya şu insanı, şu tipi yazayım) derim. Bu suretle eserin iki adımı atılmış olur. Mevzuu pek iptidai bir şekilde fikrime gelir. Hiçbir zaman hemen derhal bu mevzunun planını yapıp da yazmağa başladığım vaki değildir. Bulduğum mevzuu zihnimde bir köşeye atarım. Onun francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senelerin geçtiği de vakidir. Bu müddet zarfında mevzua bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını tayyederim, atarım, çıkarırım. Vakaları retuş ederim. Tipleri develope ederim (geliştiririm).. Yazma işine başladığım zaman da çok muntazam çalışırım. Romanın sonunu nasıl bitireceğimi tayin etmeden yazıya başlamam. Evvela umumi bir şema yaparım. Fakat eser henüz definitif (kesin, belirli) olmamıştır. Ortada şahıslar vardır, vakalar vardır, eserin ana hatları vardır. Fakat yazmaya başladıktan sonra şahıslar ekseriyetle hüviyetlerini değiştirirler, evvelce hiç düşünmediğim vak'alar, yeni şahıslar gelir. (Muhit dergisi, 1933; anan: Muzaffer Uyguner, Reşat Nuri Güntekin, Ağustos 1967) Kişilerine sevgiyle sokulan bir romancıdır Reşat Nuri. Genellikle onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yitirmeden yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği yaşama çok geniş bir perspektiften bakma imkânını sağladığı için romanları geçiş dönemi yaşayan ülkemizden "insan manzaraları" çizme başarısına ulaşmıştır."

Reşat Nuri Güntekin Kitapları - Eserleri

  • Çalıkuşu
  • Acımak
  • Yaprak Dökümü
  • Anadolu Notları 1-2
  • Yeşil Gece
  • Leyla ile Mecnun

  • Kan Davası
  • Damga
  • Dudaktan Kalbe
  • Akşam Güneşi
  • Bir Kadın Düşmanı
  • Değirmen
  • Kızılcık Dalları

  • Olağan İşler
  • Miskinler Tekkesi
  • Eski Hastalık
  • Ateş Gecesi
  • Gökyüzü
  • Gizli El
  • Harabelerin Çiçeği

  • Sönmüş Yıldızlar
  • Tanrı Misafiri
  • Kavak Yelleri
  • Son Sığınak
  • Hadiye'ye Mektuplar
  • Salgın - Madalyonun Ters Tarafı
  • Eski Ahbap

  • Balıkesir Muhasebecisi - Tanrıdağı Ziyafeti
  • Hülleci
  • Eski Şarkı / Yaprak Dökümü
  • Bir Kır Eğlencesi
  • Gizli El - Sahne Işıkları
  • Bir Köy Öğretmeni
  • Roçild Bey

  • Çalıkuşu
  • Madalyonun Öteki Yüzü
  • Yeşil Gece

Reşat Nuri Güntekin Alıntıları - Sözleri

  • "Ben sevmeyi onların hepsinden daha iyi biliyorum.." (Olağan İşler)
  • Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!.. (Çalıkuşu)
  • — Bu acı, zamanla geçer mi acaba enişte?  — Her yara gibi o da kapanır kızım,.. Bahusus sen, hemen hemen çocuksun... Önünde bütün bir hayat var... izi bile kalmaz...        Bu teselli sözleri onu bilâkis daha ziyade meyus etti.    — Ne fena bir şey söylediniz enişte... - Niçin?     — Çünkü ben, bu yarayı çok seviyorum. (Akşam Güneşi)
  • Fakat hiddet, insana neler yaptırmaz? (Gökyüzü)
  • Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra gülümseyerek: "Züleyha, senin ne kadar çok susacak şeyin varmış!" dedi. (Eski Hastalık)
  • Aynı duayı birbirimden habersiz eden iki insan, er ya da geç birbirlerine kavuşurlar. (Çalıkuşu)

  • Tevekkeli dememişler, deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz diye... (Değirmen)
  • O mesut olursa ben ziyan olan gençliğime acımayacağım. (Dudaktan Kalbe)
  • Atalarımızın "Ar ve hayâ perdesi yırtılmak" diye pek düşündürücü bir tâbirleri vardır... İnsanın öyle şeyleri saklayıp bir anda ortaya çıkardığı oluyor ki... (Kavak Yelleri)
  • " Benim derdim başka... Herkesin bir şeyden şikayeti var; benimki belli değil... Düşünmek, istemek... Hoş bir şey olacağını tahmin ediyorum. Ben, o kadar fukarayım ki..." (Son Sığınak)
  • "Meğer ben seni ne kadar severmişim..." (Dudaktan Kalbe)
  • "Benim asıl davam kendi kendimle.." (Gökyüzü)
  • Gülmesini biliriz biz yalandan. (Damga)

  • Sevda, tatlı şeydi. Fakat ne çare ki vefa ile bir arada yaşayamıyordu. (Sönmüş Yıldızlar)
  • İnsan, sırası geldikçe eğlenmeli, ama bütün aklını da eğlenceye vermemeli! (Kızılcık Dalları)
  • Kurdun çocuğu nihayet kurt olur. (Kızılcık Dalları)
  • Bazı tesadüfler insana elli senede öğrenemeyeceği şeyleri iki dakikada öğretiyor. (Eski Ahbap)
  • İnsanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşadım.O kanaatle öleceğim. (Eski Şarkı / Yaprak Dökümü)
  • İlim para ile satılmaz... (Kavak Yelleri)
  • Bu dağ tepesinde bütün dünya ile alakasını kesmiş garip, fakir köylülerin cehaletlerinden başka ne günahları olur? (Salgın - Madalyonun Ters Tarafı)

Yorum Yaz