diorex
Dedas

Modern Çöküş - Celaleddin Vatandaş Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Modern Çöküş kimin eseri? Modern Çöküş kitabının yazarı kimdir? Modern Çöküş konusu ve anafikri nedir? Modern Çöküş kitabı ne anlatıyor? Modern Çöküş PDF indirme linki var mı? Modern Çöküş kitabının yazarı Celaleddin Vatandaş kimdir? İşte Modern Çöküş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 04.04.2022 02:00
Modern Çöküş - Celaleddin Vatandaş Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Celaleddin Vatandaş

Yayın Evi: Açılım Kitap

İSBN: 9789944105842

Sayfa Sayısı: 400

Modern Çöküş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Çok zengindiler. Güçlüydüler. Bilgide çok ileriydiler; bilim ve teknolojide müthiştiler. Diğer insanlarla karşılaştırdıklarında kendilerini çok farklı ve değerli buluyorlardı. Şımardılar; hak-hukuk tanımaz oldular.

Durumun farkında olan birisi, gidişatın yanlışlığı konusunda kendilerini uyardı: Yapmayın. Aklınızı başınıza alın. Durumunuzu düzeltin dedi. Ama söz dinlemediler.

Üstelik uyaranı yanılmakla, akılsızlıkla suçlayıp; hak, hukuk, adalet, ahlak gibi şeylerin modası geçmiş saçmalıklar olduğunu savundular.

Uyarıcı, Gidişatınız kötü, düşünceleriniz yanlış; kendinizi mahvedeceksiniz. Felaketin bulutları üzerinizde dolaşıyor ama görmüyorsunuz, görmek istemiyorsunuz. Felaket gelince hiç olduğunuzu anlayacaksınız; o zaman biliminiz, zenginliğiniz, gücünüz, imkânlarınız hiçbir işe yaramayacak dediyse de aldırmadılar.

Saçmalama, bize kim ne yapabilir. Gücümüz karşısında kim durabilir? Üstelik biz yanlış iş yapmıyoruz; bunları elde etmek için nice emekler sarf ettik dediler. Ve bir gün ufku bulutlar sardı. Güldüler. Uyarıcıya gülüp; sen azaptan bahsediyorsun, hâlbuki bunlar rahmet dediler.

Ama yanıldılar; rahmet dedikleri felaketti. Bir anda her şey alt üst oldu. Sanki tüm yaşananlar bir hayaldi. Kendilerinden geriye hiçbir şey kalmadı. Hiç yaşamamış gibi oldular.

(Tanıtım Bülteninden)

Modern Çöküş Alıntıları - Sözleri

  • Franz joseph Gall ile ırk anlayışı önemli bir aşamaya kavuşurken, Petrus Camper (1722-1789), Gall'ın iddia ve görüşlerini daha ileriye taşıyarak ırk sınıflamalarına yeni bir ölçüt ekledi. Camper Başın sagittal kesiti olarak adlandırılan desen üzerinde bazı noktaları birleştirerek yüzün çıkıklık derecesini hesapladı. Ölçümleri ile bu açının maymunlarda 58 derece, genç bir si­yahta 70 derece, bir Avrupalıda ise 80 derece olduğunu tespit etti. Camper bu sonuçtan yola çıkarak siyahların, maymunlara daha yakın olduğu sonucuna vardı. Kafa şekillerinin ırk sınıf­lançndırmalarına girmesiyle birlikte yüz açısı ve kraniyel kapa­site (beyin boşluğu), farklılıkları ölçmede kriter olarak kullanıl­maya başlandı. Kraniyel kapasite çalışmaları, kafatası hacminin beyin büyüklüğü ile ilişkili olduğunu varsaymış ve beyin bü­yüklüğünün de zihinsel yetenekler için belirleyici olduğu fikrini öne sürmüştür. 1950'lere kadar da bu yöndeki çalışmalar yoğun bir şekilde devam etmiştir.
  • Kapitalist kültür endüstrisinin gönüllü köleleri haline getirilmiş olan kadınlar tüketerek daha özgür, kendileri ile daha barışık, daha mutlu... vb. olduklarını düşünmektedirler. Zira kitle iletişim araçlarının yoğun bombardımanları altında böyle olduğuna inandırılmış bulunmaktalar.
  • Sonuç itibarıyla, modern insan, kendisinin de yaratılmış ol­duğunu unutup yaratıcı rolüne soyunması, doymak bilmez aç­ gözlülüğü, son derece megaloman kişilik özelliğiyle parçası ol­duğu doğaya, doğanın doğal akışına müdahale etmiş ve hem kendisini ve hem de doğayı hızla tahrip eden bir süreci başlat­mış bulunuyor
  • Afrika'dan Amerika'ya köle taşıyan gemilere "Tumberio", yani 'Ölü taşıyıcıları' adı verilmiştir.
  • Eşcinsel sapması 1960'lardan sonra politik ve yasal desteklerle kendisini meşrulaştırma sürecine girerken ilginç bir şey yaşanmaya başlamıştır. Eşcinsel zihniyet, eşcinsel olmayan insanları cinsel hayatları nedeniyle suçlayamamış, ama kendisini normal eksine oturtarak diğerlerini sapkın olarak nitelemeyi başarmıştır. Bu yapılırken de psikolojinin bazı bulguları ve kavramları çok ustalıkla kullanılmıştır. Artık eşcinsel olmayan ve eşcinselliği olumlu değerlendirmeyenler hastadır, sapkındır. Eşcinsel olmayanları sapkın ve hasta gösterme çabalarının temel kavramı fobidir. Eşcinselliğe ve eşcinsellere yönelik olumsuz duygu ve düşüncelere sahip olanlar fobik olmakla itham edilmişlerdir. Bu bağlamda homoerotikfobi (1967), antihomoseksüellik (1976), heteroseksizm (1978), homonegativizm (1980) gibi çeşitli kavramlaştırmalara gidilmiştir. Ancak yaygın şekilde tercih edilen kavram homofobi olmuştur. Bu da ilginç bir kavramlaştırmadır; çünkü insandan korkmak anlamına gelmektedir ve böylelikle vurucu etkisi hayli artırılmıştır.
  • Hayvanları oranla daha aşağı telakki edilen köleleri dövmek, organlarından herhangi birisini kesmek, gözünü çıkarmak, işkence yapmak, öldürmek köleci toplumlarda alışılmış uygulamalardandı ve bütün bunlar sahibinin kölesi üzerindeki hakkı kabul edilirdi.
  • Hiç kuşku yok ki mevcut herşey tepetaklak olacak. Zaman gelecek, tüm yaşananlar bir kâbus gibi hatırlanacak. Tüm bu yaşananlar hiç yaşanmamış gibi olacak... Ama insanlık nerede olacak? Sen veya ben nerede olacağım? Cevap, bugün nerede durulduğuyla doğrudan ilgili.
  • Dünün köleciliginde kölelerin isyanı köle sahipleri için en büyük tehlikeydi. ama bugünün dünyasında köle sahipleri için artık bir köle isyanindan bahsetmek pek mümkün değil. Çünkü köleler isyan etme bilincine sahip değiller; hatta köle olamamislar bile köle olma hayaliyle yanıp tutuşuyor; henüz köle olamamanin açısıyla kahroluyorlar..
  • İnsanlar bakıyorlar ama baktığını değil kendisinden istenileni görüyorlar.
  • Doğal olmayan, başka bir değişle kimyasal yapıları bozulmuş transgenik ürünlerin insan metabolizmasında nelere yol açabi­leceğini kestirmek şimdilik pek mümkün değildir. Bu kuşku bütün dünya tarafından paylaşılmaktadır. Ağır bir açlığın pen­çesinde kıvranan Zimbabwe'de hükümetin ABD'nin transgene­tik tohumla üretilmiş tahıl yardımı önerisini kesin bir dille red­detmesi ve İngiltere Gıda Standartları Temsilciliği tarafından yapılan bir seri araştırmada, GDO'lu ürünleri tüketen kişilerin çoğunda gut hastalığının belirtilerine rastlanması ve Japonya'da genetik değişimli bir bakteriye bağlı olarak meydana gelen bir sendromun, 37 kişinin ölümüne neden olması GDO'lar konu­sunda birçok ülkede büyük kuşkulara yol açmış ve tepkilere neden olmuştur.

Modern Çöküş İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Eser tek kelimeyle Muazzam 10/10 Daha önce nasıl olurda bu Vatandaşı okumamışım? nasıl olurda hiç karşıma çıkamamış? diye düşünüyorum. Oysa yazar gerçek bir sosyolog. Kitap; -Kölelik -Cinsellik -Metalaşan insanlık modern dünyada kadın olmak -Katledilen masumiyet modern dünyada çocuk olmak -Şiddet, Modern inançlar -Farklı olana Tahammülsüzlük, Ayrımcılık, Irkçılık ve Yabancı düşmanlığı olmak üzere altı bölümden oluşmaktadır. Kitabın en etkili bölümleri ilk iki bölüm olsada genel olarak her bölümden ayrı zevk alınacağından eminim. Kitabı özetlemeye kalksak ortaya yeni bir kitap çıkacak kadar değerli ve önemli bilgiler barındırmakta. Kölelik bölümünden biraz bahsederek devamını meraklarınıza arz ediyorum. KÖLELİK Antik yunan ve roma toplumunun yüzde 35'i kölelerden oluşuyordu. Kölelik Antik Yunan'da felsefi temel ve inanç boyutunu kazandı. Zira onlara göre yunanlı olmayan herkes potansiyel köledir. Platon ideal devlet tasarımında köleliği doğal ve gerekli görmüştür. Aynı şekilde Aristoteles'e göre toplumun bazı kesimleri itaat etmek ve bazı kesimleri de itaat ettirmek için yaratılmışlardır. Köle düşününebilen fakat akıldan mahrum bir varlıktır . Köleliğin yakın tarihteki en önemli örneği Amerika'ya, özellikle Portekizli ve İspanyol tüccarlar tarafından ölü taşıyıcıları dedikleri gemilerle götürülen Afrikalı köleler oluşturmaktadır. Bu gemilerden birisiyle denizi aşan bir İtalya'nın vaziyeti anlatmasıyla gemideki durumun ne kadar içler acısı olduğunu göstermektedir: "Erkekler güverte altına üst üste yığılmış, ayaklanıp gemideki tüm beyazları öldürürler korkusuyla da zincirlerle bağlanmışlardır. Kadınlar için, ikinci güverte arası ayrılmıştı. Hamile olanlar arka kamerada toplanmıştı. Çocuklar birinci güverte arasında balık istifi gibi sıkıştırılmıştı. Uyumak istediklerinde birbirlerinin üstüne düşüyorlardı. Doğal gereksinimlerini gidermek için sintineler vardı, ama çoğu yerini kaybetmek korkusuyla bulunduğu yerde rahatlıyordu. Özellikle erkekler acımasızca üstüste yığılmış oldukları için, bulundukları yerde koku ve sıcak dayanılmazdı. Atlantik Okyanusu 35-40 gün arasında aşılmaktadır. Ölüm oranı havasızlıktan boğulma ve salgın hastalıklar yüzünden çok yüksekti. Bu oran yüzde elliye ulaşabilir. Çoğu zaman salgınlarla baş edebilmek için hastalar öldürülür." Hiç şüphesiz Orta çağdaki bu kölecilik faliyeti gücünü Tevrat ve İncilin kölelik düzenini onaylıyor olmasından almaktaydı. Yine ünlü filozofların köleliği onaylamış olmaları dikkat çekici olmuştur Hegele göre siyah insanların medeniyeti öğrenebilmeleri için kölelik gerekli bir süreçtir. Kant, beyazların insanoğlunun ulaştığı zirve diye nitelemiştir. John Lock ise köle ticaretine bizzat iştirak etmiş ve ona göre vahşilerin, zeka özürlülerin ve kadınların ortak noktası kavrayışlarının kıt olmasıdır. David hume: siyahların beyazlardan daha aşağı olduğunu düşünmeye meyelliğim demiştir. Marxa göre köylülerde bir sınıf bilinci oluşturma koşulları yoktur. Günümüze geldiğimiz vakit, İnsanlar eskiden köleleri ellerinde zincirlerle hayal ediyorlardı oysa asıl şimdi bu zincirler modern kölelerin düşüncelerin atılmış. Eskiden köleler şuanki modern kölelerden daha çok hakka sahiplerdi. Modern kölelerinin önemli bir kısmı biyolojik anlamda bile hayatını sürdüremeyecek kadar yoksullaştırılmış durumdadır. Bu yoksullukla da dünün kölelerinin dahi sahip olmadığı olumsuz yaşama koşullarını sürdürebilmenin çabası içerisinde yer almaktadırlar. Bugünün dünyasında her gün 84 bini 5 yaşın altındaki çocuklar olmak üzere 100 bin insan yoksulluğa yetersiz beslenmeye bağlı sebeplerden ölmektedir. 1960 yılında en zengin 20 ülkenin geliri en fakir 20 ülkenin gelirinden 18 kat fazla iken 1995'te bu oran 37 ile ikiye katlanmıştır. ABD ve AB ülkelerinde bir yılda sadece parfümler için harcanan toplam para ile tüm Dünya nüfusunun açlık sorununun çözülebileceği söylenmektedir. Eski kölelerin tamamı istemedikleri halde köle durumuna düşerken modern köleler ise bunu gönüllü bir şekilde yapmaktadır. Üstelik insanların çoğu köle olma hayali ile yaşamaktadır. ........ ........ ...... (Rıdvan Düzen)

Kitabı aşşırı beğendim. Kitap yedi güncel konudan oluşmaktadır. İlk bölümde geçmişten günümüze ‘Köleliği’ ele alıyor. Düşünce, insan yaşantısı, psikolojisi ve pek çok yönüyle evrilirken, kölelikte aynı şekilde evrilmiştir. Geçmişte ellerde ve ayaklarda bulunan prangaların yerini tüketim köleliği almış durumda. İkinci bölümde ‘Cinsellik’ konusunu ele almış. Özellikle bu bölümde en dikkatimi çeken kısım sayfa 105’te. İyiyce okumanızı tavsiye ederim. Üçüncü bölümde ‘Moden Dünyada Kadın Olmak’ konusuna değinmiş. Yazar önceki bölümle bağlantılı ki kitabın tamamı o şekilde diyebiliriz. Örneğin 5. bölümde ilk 4 bölümden benzer konuların geçtiğini fark edeceksiniz. Kitabın en sevdiğim yönü bu oldu açıkçası. Günümüz kadının biblo olarak algılandığından bahsediyor yazar. Ayrıca geçmişte ‘Cadı’ olarak yakılmasından tut sanayi devriminde ağır şartlarda çalıştırılma durumuna bırakılmasına kadar değiniyor. Dördüncü bölümümüz ‘Şiddet’. Kitapta en uzun olarak işlenen konu oldu. Bu bölümde sonuç olarak yazdığı parağrafla olaya çok güzel nokta koydu bence yazar. (sf 232) Beşinci bölümde ‘Modern İnançlar’dan bahsetti ki bu konuda en dikkatimi çeken kısım yazarın örnek verdiği ‘Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi’ gibi serilerdeki kahramanların çocuklar üzerindeki etkisi oldu. Daha fazla spoiler vermeyeyim Altıncı bölümde ‘Modern Çağda Çocuk Olmak’ konusu. Bölümün sonlarına doğru dehşete kapıldıım ve insanoğlunun bu denli vahşiliğiyle bir hayvandan daha tehlikeli olabileceğini yeniden öğrendim maalesef. ☹ Yedinci bölümde ‘Ayrımcılık, Irkçılık Ve Yabancı Düşmanlığı’. Bu konuda ne kadar az şey bildiğim yüzüme vuruldu :/ Bu konu hakkında bildiğim şey ten rengi ayrımı olduğuydu ama çok daha fazla şey öğrendim. Kısaca kitap sizi bu konularda dürtüyor, uyandırıyor diyebiliriz. Okuyun, okutturun derim ben. Sevgiler (rabia)

Elhamdülillah Çok güzel bir kitabın sonuna daha geldik. Doğrusu daha önce neden okumadım diye hüzünlendim. Tek kelime ile hakikatleri dile getiren Gerçek verilere dayanarak ve istatiklere değinerek ele alınmış bilgi dolu mükemmel bir kitap... Yazar Girişte "Zoraki Kölelikten Gönüllü Köleliğe" başlığı altında Kölelikten bahseder. "Köle olamamışlar bile köle olma hayaliyle yanıp tutuşuyor. Henüz köle olamamanın acısıyla kahroluyorlar." Etrafımızda kimlerin modern köleler, Tüketim kölesi, Moda kölesi veya beden kölesi olup olmadığını merak ediyorsanız En kısa sürede kitabı temin edip okumanız gerekir. Yazar Celaleddin Vatandaş Kitabın diğer kısımlarında - Modern Dünyada Kadın Olmak -Şiddet -Modern inançlar -Modern dünyada çocuk olmak -Ayrımcılık -Irkçılık vs vs Konularını enine boyuna sosyolojik açıdan ve güncel örneklerle ele almış. Açıkçası kitaptan çok istifade ettim. Sizlerinde beğenerek okuyacağını düşünüyorum. (Amine Demir Gülsever)

Modern Çöküş PDF indirme linki var mı?

Celaleddin Vatandaş - Modern Çöküş kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Modern Çöküş PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Celaleddin Vatandaş Kimdir?

Celalettin Vatandaş (d 1962, Kırşehir) Sosyolog İlk ve orta öğrenimini Kırşehirde tamamladı 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü kazandı 1985 yılında Milli Eğitim bünyesinde Felsefe Grubu dersleri öğretmeni olarak çalışmaya başladı Bir süre Besni, Adıyaman ve Bozkır, Konyada öğretmenlik yaptı Öğretmenliği sırasında sosyoloji alanında yüksek lisans ve doktora programlarını tamamladı Yüksek Lisans ve Doktora tezlerini Türk Modernleşmesi üzerine yaptı Yüksek Lisans tezinde Türk Modernleşmesinin Osmanlı dönemini, Doktora tezinde Türk Modernleşmesinin Cumhuriyet dönemini araştırdı Bir süre Kanadada bir toplumsal uyum politakası olarak çokkültürlülük üzerine araştırmalar yaptı Doç Dr Celalettin Vatandaşın yayınlanmış çok sayıda makalesinin yanısıra Aile ve Şiddet (Türkiyede eşler arası şiddet), Çokkültürlülük ve Ulusal Kimlik (Türk Ulusçuluğunun Doğuşu) isimli kitapları bulunmaktadır

Celaleddin Vatandaş Kitapları - Eserleri

  • Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1
  • Vahiyden Kültüre
  • Modern Çöküş
  • Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2
  • Tevhid ve Değişim
  • Cumhuriyetin Tarihi
  • Kur'an ve Hayat
  • Yol Ayrımı
  • Tevhid ve Toplum
  • Esenlik Yurdunun Çağrısı
  • Hz. Muhammed (s)'in Hayatı
  • Hz. Muhammedin Hayatı ve İslam Daveti
  • Hz. Muhammed'in Hayatı
  • Bilim ve Ahlak
  • Ulusal Kimlik
  • Aile ve Şiddet: Türkiye'de Eşler Arası Şiddet
  • Çok Kültürlülük
  • Hz. Muhammed (s)'in Hayatı

Celaleddin Vatandaş Alıntıları - Sözleri

  • Gazali'ye göre hakka kısmen yakın olanları bulunsa bile filozoflara "Küfür ve ilhad damgasını vurmak gerekir." Bu özellikle Farabi ve İbni Sina için gereklidir. (Vahiyden Kültüre)
  • 'Rabb'in için sabret' (Hz. Muhammed (s)'in Hayatı)
  • Hz. Ali şöyle der: "Dünya arkasını dönmüş gidiyor. Ahiret yüzünü dönmüş geliyor. Her bireyin kendine has çocukları var. Siz ahiret çocuklarından olun, dünya çocuklarından olmayın! Bugün çalışma günüdür, hesap günü degil. Yarın hesap günüdür, çalışma günü değil." (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1)
  • Peygamber elbette ki bir insandır; ama herhangi bir insan değil, seçilmiş bir insandır. İnsanların arasından Allah tarafından seçilip, insanların ebedî modeli kılınmıştır. Ancak O’nun seçilmişliği ve seçkinliği, O’nun İlâhî irade ile özel bir irtibatının bulunması, O’nun hiçbir zaman sıkıntıya, zorluğa, acıya, üzüntüye uğramayacağı anlamına gelmez. O, istemediği, hoşlanmadığı, beğenmediği şeyleri yok edecek bunların yerine istediği güzel, iyi, kolay, şeyleri koyacak iradeye sahip değildir. Çünkü o bir kuldur. Elçi olmasının, Allah tarafından beğenilip getirdiği farklılıklar olabilir ve olması da beklenir; ancak onlar O istediği için değil Allah istediği için gerçekleşir. O zor durumda kalınca durumunu kolaylığa dönüştüremez; O çaresiz kalınca durumunu esenliğe ulaştıramaz; O bir el hareketiyle bir sözle kendisine yönelenleri defedemez, düşmanları yok edemez, uçamaz veya ateşte yürüyemez, gayb alemine hükmedemez. Bu nedenle bir şey yemezse acıkır ve açlıktan zayıf düşer; düştüğü zaman yaralanır, taş çarpınca yüzü parçalanır, dişi kırılır; çok hareket edip çabalayınca gücü kaybolur yere yığılıp kahr ve ancak bir başkalarının yardımıyla doğrulabilir. O hâlde Müslümanlar bilmelidirler kî Muhammed’in Allah’ın elçisi olması O’nu insan üstü bir varlık kılmamaktadır. O elçidir ama insan olan bir elçidir. O’na ve O’nun şahsında Müslümanlar verilen nimetler, başarılar, yardımlar, O istediği ve irade ettiği için değil, Allah istediği ve irade ettiği için gerçekleşir; bunların ne zaman ve nasıl gerçekleşeceğini de sadece ve sadece Allah bilir. (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2)
  • ..diğer ilahlara kulluk etmek âsiliktir ama kişinin kendisini ilah mevkiîne koyarak başkasını kendisine kulluk ettirmesi isyanın ta kendisidir. (Tevhid ve Değişim)
  • Gerçekten peygamberlerin kıssalarında akıl sahipleri için büyük bir ibret vardır. (Tevhid ve Toplum)
  • Kur'an, herhangi bir kitap gibi değildir. O'nda herhangi bir konu, herhangi bir kitapta olduğu gibi, ana başlıklar halinde, ana başlıklar da alt başlıklara bölünerek ele alınmış değildir. Kitaplarda bulunan bildik yazım usülleri Kur'an'da bulunmaz. Konuların önce genel hatlarıyla ele alınıp, sonra ayrıntılarına inerek açıklanması ve daha sonra da bir sonuca bağlanma süreci Kur'an'da söz konusu değildir. Bütün kitaplar, ilk sayfalarından son sayfalarına kadar bir konu dahilinde bütünlüğe sahiptirler. Bunun için de o kitaplar ortasından okunmaya başlanırsa ilk bölümler de anlatılanlar, yarısına kadar okunursa sonucu anlaşılmaz. Böylelikle de okunan kısmın çok fazla bir anlamı olmaz. Fakat Kur'an böyle değildir. Kur'an'la ilk defa muhatap olup, O'nu okumaya başlayan kişi önce çok şaşırır. O zamana kadar hiç görmediği bir sistem ve hiç duymadığı bir üslup karşısında şaşkın ve hayran bir şekilde kala kalır. Çünkü O'nun sistematiği, kitaplarla ilgili olarak alışılmışın dışında ve oldukça farklı, fakat bir o kadar etkili ve önemlidir. Zira o 'dosdoğru' bir hayatın kendisi, 'dosdoğru' bir hayatın yegane rehberidir. Onu okuyan ilahi iradenin sesini duyar, gerçek ilmin ışığını fark eder 'dosdoğru' hayat yolunun siluetini fark eder. Ondaki ilahi ses, kalbi ve kafayı en ücra köşelerine kadar etki altına alır. Üstelik onu baştan sona okumak veya belirli bir kısmını okumak da zorunlu değildir. Okumaya nereden başlanırsa başlansın, ilahi iradenin insana yönelik hitabı, insanı 'dosdoğru' bir inanç ve hayata sevk eden gücü bütün yüceliğiyle açığa çıkar. Hatta bir veya birkaç ayeti dahi okumak, ilahi sesi duymak ve 'dosdoğru' olanlarla 'doğru görünme gayretinde olanlar' arasındaki farkı anlamak için büyük oranda yetip artacaktır bile. (Kur'an ve Hayat)
  • ... Elbiseni temiz tut. (74:4) 'Elbiseyi temiz tutmak' , Araplar arasında kullanılan ... bir deyimdi. Araplar, yalan söyleyen veya sözünde durmayan kimse için ''elbisesini kirletti 'derlerdi. Yine aynı şekilde olmak üzere, iffetli kimseler için de 'eteği/elbisesi temiz' derlerdi. Bu ayetle, Rasûlullah (s)'e, her türlü ahlâksızlıktan, ... yüz kızartıcı davranışlardan uzak durulması emredildi. (Hz. Muhammed (s)'in Hayatı)
  • Doğal olmayan, başka bir değişle kimyasal yapıları bozulmuş transgenik ürünlerin insan metabolizmasında nelere yol açabi­leceğini kestirmek şimdilik pek mümkün değildir. Bu kuşku bütün dünya tarafından paylaşılmaktadır. Ağır bir açlığın pen­çesinde kıvranan Zimbabwe'de hükümetin ABD'nin transgene­tik tohumla üretilmiş tahıl yardımı önerisini kesin bir dille red­detmesi ve İngiltere Gıda Standartları Temsilciliği tarafından yapılan bir seri araştırmada, GDO'lu ürünleri tüketen kişilerin çoğunda gut hastalığının belirtilerine rastlanması ve Japonya'da genetik değişimli bir bakteriye bağlı olarak meydana gelen bir sendromun, 37 kişinin ölümüne neden olması GDO'lar konu­sunda birçok ülkede büyük kuşkulara yol açmış ve tepkilere neden olmuştur. (Modern Çöküş)
  • "Fakat her şeye rağmen dönemin bütün tasavvufi düşüncesini bir kalıp içerisinde düşünemiyoruz..." (Vahiyden Kültüre)
  • Vallahi ağlamakla hüznümün azalacağını bilseydim ağlardım. (Hz. Muhammed'in Hayatı)
  • Hatice, ilk zamanlar hiç aklında olmadığı halde, zaman geçtikçe yakından tanıdığı ve ahlakına hayran kaldığı Muhammed'in aradığı hayat arkadaşı olabileceğini düşünmeye başladı. Onun bu düşüncesi kavminin kendisi için bir sıfat olarak kullandığı 'Tahire' isminin gereğine uygundu. Tahire'ye uygun olan ancak bir 'tahir'di ve' tahir' de Muhammed'den başkası değildi. (Hz. Muhammed (s)'in Hayatı)
  • Bağlarına sığınmış iki yabancıyı uzaktan seyreden bahçe sahipleri, kim olduklarını bilmedikleri bu kişilere köleleri ile yemeleri için bir miktar üzüm gönderdiler. Köle kanlar içerisindeki iki yabancıya çekinerek yaklaşıp üzümü ikram etti. Resulullah, kanlı elini üzüme uzatırken 'Bismillah dedi. Köle şaşırdı; şaşkın bir halde bakakaldı. Köleye dönen Resulullah sordu: 'Nerelisin?" Hala şaşkınlıgını üzerinden atamamış köle, 'Ninova'dan' dedi. Resulullah sakinliğini hiç kaybetme den, sanki biraz önce taşlanmış, hâlâ vücudundan kanlar akan kişi kendisi değil miş gibi, aynı sakinlikle; 'Ninova mı? Salih insan Yunus b. Metta'nın şehrinden öyle mi?' dedi. Köle daha da şaşırdı: 'Sen Yunus b. Metta'yı nereden biliyorsun?' diye sordu. Resulallah; 'O benim kardeşimdir. O bir peygamberdi, ben de peygamberim' dedi. (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1)
  • "Vallahi, eğer Allah hidayet etmeseydi biz doğru yolu bulamazdık." (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2)
  • Eşcinsel sapması 1960'lardan sonra politik ve yasal desteklerle kendisini meşrulaştırma sürecine girerken ilginç bir şey yaşanmaya başlamıştır. Eşcinsel zihniyet, eşcinsel olmayan insanları cinsel hayatları nedeniyle suçlayamamış, ama kendisini normal eksine oturtarak diğerlerini sapkın olarak nitelemeyi başarmıştır. Bu yapılırken de psikolojinin bazı bulguları ve kavramları çok ustalıkla kullanılmıştır. Artık eşcinsel olmayan ve eşcinselliği olumlu değerlendirmeyenler hastadır, sapkındır. Eşcinsel olmayanları sapkın ve hasta gösterme çabalarının temel kavramı fobidir. Eşcinselliğe ve eşcinsellere yönelik olumsuz duygu ve düşüncelere sahip olanlar fobik olmakla itham edilmişlerdir. Bu bağlamda homoerotikfobi (1967), antihomoseksüellik (1976), heteroseksizm (1978), homonegativizm (1980) gibi çeşitli kavramlaştırmalara gidilmiştir. Ancak yaygın şekilde tercih edilen kavram homofobi olmuştur. Bu da ilginç bir kavramlaştırmadır; çünkü insandan korkmak anlamına gelmektedir ve böylelikle vurucu etkisi hayli artırılmıştır. (Modern Çöküş)
  • Günümüz dünyası ; modern zamanlar cehaletin zirveye ulaştığı, cahileyenin belkide tüm insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar sistemlestiği ve güç kazandığı bir dönem olarak anlam kazanmaktadir. (Yol Ayrımı)
  • Bireylerin sekülerleşmemesi, dinin bireylerin üst kimliğini oluşturmaya ve hayatlarında etkin olmaya devam etmesi, Baü’daki anlam ve biçimiyle laikleşmenin oluşmasına engel teşkil etmiştir. Çünkü, İslam, Hıristiyanlıkla kıyaslanamayacak kadar bireysel ve toplumsal hayatın içerisine köklerini salmış durumdadır. “Halka rağmen”ci programlar kadar, “İslam’a rağmen”ci programların da sorun oluşturucu olduğu görülmüştür. (Cumhuriyetin Tarihi)
  • "İdrakimi gideren, benden aşağısını bana güldüren bir şeyi içmem...." (Kur'an ve Hayat)
  • Fâtıma ile Ali’nin ilk çocukları doğduğunda, yiğit bir savaşçı olan Ali, bu özelliğinin etkisiyle oğluna ‘Harb’ ismini vermek istedi. Resulüllah isimler konusunda hassastı. Kan, kin, şiddet, kötülük, felaket çağrıştıran isimlerden hoşlanmazdı. Bu nedenle Ali’nin seçtiği ismi beğenmedi. Anne ve babanın iznini alarak doğumuna çok sevindiği torununa kendisi isim verdi. Ünce torununun kulağına ezan okudu ve o güne kadar Araplar arasında hiç rastlanmayan bir ismi torunu için seçti. Torunu için seçtiği isim Hasan idi. Anlamı güzellik demekti. (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2)
  • "Ancak bugün gelinen aşamada, Kur'an'ı anlamamak esas aldı." (Yol Ayrımı)

Yorum Yaz