diorex
life

Modern Dünyada Gündelik Hayat - Henri Lefebvre Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Modern Dünyada Gündelik Hayat kimin eseri? Modern Dünyada Gündelik Hayat kitabının yazarı kimdir? Modern Dünyada Gündelik Hayat konusu ve anafikri nedir? Modern Dünyada Gündelik Hayat kitabı ne anlatıyor? Modern Dünyada Gündelik Hayat PDF indirme linki var mı? Modern Dünyada Gündelik Hayat kitabının yazarı Henri Lefebvre kimdir? İşte Modern Dünyada Gündelik Hayat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 04.08.2022 09:00
Modern Dünyada Gündelik Hayat - Henri Lefebvre Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Henri Lefebvre

Çevirmen: Işın Gürbüz

Orijinal Adı: La Vie Quotidienne Dans le Monde Moderne

Yayın Evi: Metis Yayıncılık

İSBN: 9789753421911

Sayfa Sayısı: 199

Modern Dünyada Gündelik Hayat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Modern Dünyada Gündelik Hayat", yayımlandığı tarihten bugüne, mevcut düzene karşı gündelik hayatın kendisinden yola çıkarak muhalefet oluşturmak isteyenlere yol gösterdi. Fransa'da 1968'in hemen öncesinde çıkan kitap, yeni muhalefet hareketlerinin, dünyaya dair yeni bir algılama ve kavrama çabasının habercisi oldu.

Henri Lefebvre, felsefecilerin, sosyologların, antropologların bir dolayım olarak, kendisinden başka bir şeyin işareti ya da bahanesi olarak ele aldıkları gündelik hayatı eleştirel teorinin merkezine koyuyor bu yapıtında. Modern toplumun bütün gerilimlerinin yansıdığı alan olan gündelik hayat bir araştırma nesnesi haline getirilirse, hem baskılama tekniklerine hem de özgürleşme olanaklarına baka bir gözle bakılabilir. Dilin toplumsal baskıyı örtmekteki işlevi, tüketim ideolojisinin yarattığı yanılsamalar, iktidar aygıtları tarafından uygulanan terör ancak gündelik hayat içinden anlaşılabilir; çünkü çeşitli biçimlerde adlandırmaya çalıştığımız, ekonomik terimlerle, statü gruplarının hareketlilikleriyle, kendi çıkarını gözeten birey anlayışıyla incelediğimiz toplum, bu kavramsal araçları yetersiz kılacak denli karmaşıklaşmıştır. Ancak gündelik hayatı ve bu hayatın aldığı çeşitli biçimleri merkezine alan bir tarihsel eleştiri bu zorlu çabanın altından kalkabilir; varlığını sürdüren ama halihazırdaki toplum içinde göze görünmeyen muhalefetleri, direnişleri ve başkaldırı olanaklarını açığa çıkarabilir.

Henri Lefebvre'in kitabı, bugüne değin güncelliğinden hiçbir şey kaybetmedi. "Modern Dünyada Gündelik Hayat"ta geliştirilen teori, onu hayata geçirecek özneler bekliyor hala.

(Arka Kapak)

Modern Dünyada Gündelik Hayat Alıntıları - Sözleri

  • "(...)Felsefi saflıkla, saflıktan uzak olan gündelik hayatı kesin bir biçimde ayıracak mıyız? Gündelik hayat, bilgelik tarafından yüzüstü bırakılmış, kendi acı kaderine terk edilmiş şey olarak mı düşünülecek? Işıklı derinliğin dünyanın üzerinde parıldamasını engelleyen bir duvar olduğu mu söylenecek? Ya da kaçınılmaz bayağılığın,varlığın arka yüzünün, gözden düşmüş olan hakikatin, "neyse o olarak" hakikate ve varlığa ait olduğu mu söylenecek? Bu dünya bayağılık olarak, pratik bir bayağılık ve bayağı bir pratik olarak var olduğu ölçüde, felsefe ya gereksiz bir şeydir, ya da felsefi olmayan dünyanın dönüştürülmesinin temeli ve başlangıç noktasıdır. Şu halde açık kalan bir tek yol var önümüzde: Ondaki ikiliği, düşkünlüğü ve verimliliği, sefaleti ve zenginliği göstermek için gündelik hayatı felsefeden yola çıkarak betimlemek ve çözümlemek. Bu da gündelik hayatın özünde bulunan yaratıcı etkinliği, tamamlanmamış yapıtı ortaya çıkaracak olan devrimci bir kurtuluş tasarısını gerektirir(...)"
  • "Kendi kendisinden kaçmak, gündelik hayatın varoluş koşuludur."
  • Birçok kez, ilk profesyonel felsefecinin, yani hiç yazmamış olan Sokrates'in, felsefi bir diyaloğa girişmek için nasıl sadece günlük şeylerden, küpçüyle birlikte küplerden, ayakkabıcıyla birlikte ayakkabılardan söz ettiğini dile getirmişlerdir. Felsefe, gündelik hayatın karşısındaki bu masum ve manidar şaşkınlığı yeniden bulacak mı? Belki de. Her ne olursa olsun, felsefe gündelik hayat karşısında küçümseme ve hayranlık duyguları arasında gidip gelecektir.
  • Kendi kendisinden kaçmak, gündelik hayatın varoluş koşuludur.
  • Yaklaşık yarım yüzyıl sonra ne değişti? Özne'nin silikleştiğini, zayıf çeperlerini yitirdiğini, artık bir kaynak olarak, hatta bir akış olarak bile görünmediğini hatırlatarak yeni bir şey söylemiş olmayız. Keza, özneyle birlikte ya da özneden önce karakterin, kişinin ve kişiliğin silikleştiğini hatırlatmak da aynı kapıya çıkar. Burada öne çıkan şey Nesne'dir. Sadece özne için, özne üzerinden ve özne karşısında anlamı olan nesnellik içinde var olan Nesne değil, kendi nesnelliği içinde, neredeyse saf bir biçim olarak Nesne'dir söz konusu olan. Eğer bugün yazacak olursam, ki "edebiyat yapma"yı kastediyorum, herhangi bir nesne alacağım. Onu titizlikle tasvir etmeye girişeceğim; duyularla algılanabilir olanı kendi isteğimle somut kabul edip bu düzeyde kalarak, gündelik olanın içinden alınan bu nesneyi inceleyeceğim, onun dökümünü yapacağım; ele aldığım şey bir maşrapa, bir portakal, bir sinek olabilir. Neden şu camdan süzülen su damlası olmasın? Bu damla üzerine bir sayfa, on sayfa yazabilirim. Bu damla benim için, gündelikliği bir kenara atarak gündelik hayatı temsil edecek, zamanı ve mekanı ya da zaman içindeki mekanı gösterecek, yok olmakta olan bir damla olarak aynı zamanda dünyanın ta kendisini temsil edecektir.
  • "(...)Felsefeci, felsefeci kimliği dolayımıyla tamamlanmış bir aklın vücut bulmuş hali olmayı istediği andan itibaren, bir hayal dünyasında yaşamaya başlar. İnsanın olanaklarını felsefi araçlarla gerçekleştirmek istediğinde, bu araçlara sahip olmadığını görür. Felsefe, felsefi olmayanı dışlayarak, kendisini tanımlanmış ve tamamlanmış bütünlük olarak ilan ettiğinde, ancak kendi çelişkisini gerçekleştirir ve kendi kendisini ortadan kaldırır(...)"
  • "(...)İnkalar'da veya Aztekler'de, Yunanistan'da veya Roma'da, en ufak detayları; davranışları, sözleri, aletleri, alışılmış nesneleri, giysileri, vs. belirleyen bir üslup vardı. Kullanılagelen, alışılmış (gündelik) nesneler, henüz içlerindeki şiiri yitirmemişlerdi. Düzyazıda yansıyan hayat ile şiirsel hayat birbirinden ayrılmamıştı. Bizim gündelik hayatımız ise, üsluba karşı duyulan nostalji, üslupsuzluk ve inatla bir üslup aranması gibi özellikleriyle öne çıkar. Üslubu yoktur; eski üslupları kullanmaya veya bu üslupların kalıntıları, yıkıntıları ve anıları içine yerleşmeye yönelik çabalara rağmen kendine bir üslup yaratmakta başarısız kalır. O derece ki, üslup ve kültür, birer karşıtlık olarak tanımlanacak denli birbirinden ayırt edilebilir. Gündelik hayata ayrılan toplam, gündelik olanın ticaret ve para ekonomisinin genelleşmesinden, XIX. yüzyılda kapitalizmin kurulmasının ardından edindiği özgüllüğü açmayarak, kavramları muğlaklaştırır ve birbirine karıştırır. Böylece, dünyayı anlatmayı üstlenen düzyazı her şeyi, metinleri, yazılanları, yazıların yanında nesneleri istila eder; ta ki şiir bu yayılmanın önünde geri çekilene kadar(...)"
  • "(...)Öyleyse felsefeden, onun dilinden, en iyi geliştirilmiş kavramlarından yola çıkacak,fakat bunları felsefi olmayan dünya ile karşılaştırmak için spekülatif sistematikleştirmelerden koparacağız; hem felsefecinin yabancılaşmasını hem de kavramsal açıklıktan yoksun olan, körlemesine ve el yordamıyla arayan, çok sınırlı bir varoluş içine hapsolmuş bulunan felsefeci olmayanın yabancılaşmasını eşzamanlı olarak aşmaya çalışacağız. Gündeliklik kavramı felsefeden gelir ve felsefe olmadan anlaşılamaz. Bu kavram, felsefe için ve felsefe tarafından, felsefi olmayanı belirtir. Fakat felsefi olmayanı düşünmenin ve ele almanın tek yolu, bir felsefe eleştirisi geliştirmektir. Gündeliklik kavramı, gündelik hayattan gelmez; gündelik hayatı yansıtmaz; daha ziyade, felsefe adına, onun, olanaklı kabul edilen dönüşümünü ifade eder. Bu kavram yalıtılmış felsefeden değil; felsefe olmayan üzerine düşünen felsefeden doğar; bu ise, kuşkusuz, felsefenin kendisini aşma çabası içinde ulaştığı en üst basamaktır!(...)"
  • Gündelik hayat, "yaşanmışlığın" ve düşünmenin düşük bir derecesi -yaşanmışlığın ve düşünmenin henüz birbirinden ayrılmadı­ğı, algılanan her şeyin geniş bir evrenin parçası olduğu, dünyanın tüm şeylerin toplamı olarak görüldüğü bir derece- olabilir mi? Bu sadece tecrübeye ilişkin, "dünya"yı ve "evren"i bir kapsayıcı olarak, geniş bir·kap olarak, dev bir çerçeve olarak gören, felsefi dü­zeyi hayli düşük bir yorum mudur? Nihayet, gündeliklik, modern felsefenin Physis.* Tanrısallık, İnsanlık gibi ciddi konularının alanına eklenmesi yakışık almayan bir önemsiz nesneler topluluğu mudur? Felsefi geleneği bu şekilde sürdüren ve felsefeyi engel haline getiren felsefecilere her fırsatta karşı çıkacağız; böyle felsefeler, bu "dünya"nın dönüştürülmesine yönelik her türlü tasarıyı yasaklar, önemsiz olan ve ciddi olan ayrımını benimserler; kesin bir biçimde Varlık, Derinlik ve Töz'ü bir tarafa, olayları, görü­nüşleri ve belirtileri diğer tarafa koyarlar. * Özde bulunan veya doğal olarak oluşan gelişmenin veya değişmenin kaynağı.
  • Boş zaman toplumu ? Günümüzde tanık olunan geçiş, büyük değişme, kıtlıktan bolluğa olduğu kadar, işten boş zamana geçiş de değil midir? Çağ değiştiriyoruz, egemen "değerler"imizi değiştiriyoruz; zor bir değişim bu.
  • Gündelik hayatın görünürdeki yoksulluğu altında gizli olan zenginliği ortaya koymak, olağanlığın olağanüstülüğüne ulaşmak; sadece emekçilerin hayatının temel alınması, bu hayatı yüceltmek için emekçilerin yaratıcı kapasitelerinin açığa çıkarılması koşuluyla görülebiliyordu.
  • "(...)İnsanların yazgısı, gündelik olmayan bir dünyada belirlenir: savaşta. Yine de, gündelik olduğu gizlense de, burada konu edilen şey gündelik alandır. Felaketten ve kader gününden önce, olup bitenlerde sanki bir düzen, bir mantık vardı. Oysa var olan tek mantık, düzen ve anlam felaketi hazırlamak ve gerçekleşmesini sağlamaktı. Düzen daha en baştan kendi çözülmesini içinde barındırmaktaydı. Sıradan hayat, olağandışı olanın kılıfından ibaretti: erotizmin, tutkunun, aşkın. Halbuki, bir zaman sonra, bu olağandışılığın bir aldatmaca olduğu anlaşılır. Gündelik hayatın olağandışılığı, sonunda üzerindeki örtü kaldırılan gündelikliğin ta kendisidir: düş kırıklığı, büyünün bozulması. Tutkusuz aşktan hiç de farklı olmadığı anlaşılan tutkulu aşk; kendisini doğuran yokluk ve eksikliği doldurması beklenen, ancak bunları daha da keskinleştirmekten başka bir işe yaramayan tutku. Önceki dönemin hot üslubunun yerini cool üslup mu alıyor? Bunu ileride göreceğiz. Yazarın düz sesi, tutkuyu, onun yanılsamalarını, sahteliğini tutku duymaksızın anlatır. Gündelikliğin dışına çıkmak olanaksızdır; onun dışına çıktıklarını iddia edenler bile ona kapılmışlardır. Eşler de, sevgililer de, kimileri gündelik olanın içinde, kimileri gündelik olmayanın içinde hüsrana uğramışlar, aldatılmışlardır; aldanma ve hüsran döngüsü, anılarda saklı tutulan zamandan beri (anlatılar bir kuşaktan diğerine aktarılırken, bir buçuk yüzyıldan bu yana) dönüp durur. Zamandan söz edilmesi, zamansallığı ortadan kaldırır(...)"
  • Felsefi hayat gündelik hayat karşısında üstünlük iddia eder; aslında soyut ve orada olmayan, mesafeli, kopuk bir hayattır. Felsefe gerçeğin esrarını çözmeye giriştiğinde bir süre sonra kendisindeki gerçeklik eksikliğini saptar; bu değerlendirme onun özünde vardır. Kendisini gerçekleştirmek ister ve başaramaz; felsefenin felsefi hayat olarak kendisini aşması gerekir.
  • "(...)Eğer bugün yazacak olursam, ki "edebiyat yapma"yı kastediyorum, herhangi bir nesne alacağım. Onu titizlikle tasvir etmeye girişeceğim; duyularla algılanabilir olanı kendi isteğimle somut kabul edip bu düzeyde kalarak, gündelik olanın içinden alınan bu nesneyi inceleyeceğim, onun dökümünü yapacağım; ele aldığım şey bir maşrapa, bir portakal, bir sinek olabilir. Neden şu camdan süzülen su damlası olmasın? Bu damla üzerine bir sayfa, on sayfa yazabilirim. Bu damla benim için, gündelikliği bir kenara atarak gündelik hayatı temsil edecek, zamanı ve mekanı ya da zaman içindeki mekanı gösterecek, yok olmakta olan bir damla olarak aynı zamanda dünyanın ta kendisini temsil edecektir(...)"
  • Koyu bir karanlıkla sarıldığımızı düşündüğümüzde, bir parıltı karanlıkları yararak ışıldamaya başlamıştır bile.

Modern Dünyada Gündelik Hayat İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kent ve mekan üzerine çalışmaları ile bilinen Henri Lefebvre, bu kitabında insanın gündelik hayat ile ilişkisini farklı boyutlarla ele almaktadır. Bu boyutlar 5 başlık olarak ortaya konmaktadır: -Bir Araştırmanın ve Bazı Bulguların Takdimi -Bürokratik Yönlendirilmiş Tüketim Toplumu -Dilin Görüngüleri -Terörizm ve Gündelik Hayat -Sürekli Kültür Devrimine Doğru İlk bölüm olan Bir Araştırmanın ve Bazı Bulguların Takdimi’nde özellikle Ulysses ile ilgili tespitlerinden yola çıkarak yaptığı saptamalar yazarın bağlam gücünü ortaya koymaktadır. Tüketim ile ilgili yazdıklarında ise insan gündelik hayat dönüşümünün içerisinde tüketimin artan ve diğer her şeyi içine alan yapısını vurgulamaktadır. Dil ile ilgili bölümde ise toplumsal gerçeklik olarak dil ve bilimin prototipi olarak dilbilim gibi ayrımların üzerine gidilmektedir. Terörizmi kavramsal olarak sorgulamakta kültür ile ilgili birikimin gündelik olana etkisini de vurgulamaktadır. Modern yaşam/kent yaşamı ile ilgili değişimler açısından bu kitap ve yazarın diğer çalışmalarını ilgi duyan kişilere tavsiye ederim. Araştırma yapan kişiye iyi referanslar sağlamasının yanı sıra bu konularda düşünen kişilere de iyi pasajlar sunmaktadır. (Murat Karahan)

Modern Dünyada Gündelik Hayat PDF indirme linki var mı?

Henri Lefebvre - Modern Dünyada Gündelik Hayat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Modern Dünyada Gündelik Hayat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Henri Lefebvre Kimdir?

Henri Lefebvre ( d. 16 Haziran 1901 – ö. 29 Haziran 1991) Fransız sosyolog, entelektüel ve felsefecidir. Daha çok Neo-Marksist olarak bilinir.

Biyografi

Lefebvre, Hagetmau, Landes, Fransa'da doğdu. Paris Üniversitesi (Sorbonne)'nde felsefe okudu ve 1920 yılında mezun oldu.

1924 yılında beraber çalıştığı Paul Nizan, Norbert Guterman, Georges Friedmann, Georges Politzer ve Pierre Morhange ile "Philosophies" adlı felsefe grubunda bir "felsefi devrim" arayışındaydı. Bu çaba, Fransız Komünist Partisi (FKP)'ne doğru kaymadan önce, Gerçeküstücüler ve diğer gruplarla temasa geçmelerini sağladı. Lefebvre 1928'de FKP'ye katıldı.

1930 - 1940 yılları arasında Lefebvre, felsefe profesörü olarak çalıştı ve 1940'da Fransız Direnişine katıldı. 1944 - 1949 yıllarında Radiodiffusion Française'de yönetici oldu ve Toulouse'da Fransızca radyo yayıncılığı yaptı.

Gündelik hayat eleştirileri ilk olarak 1947 yılında basıldığında, COBRA ve Durumcular arasında entelektüel bir etki oluşturdu.

1958'de Lefebvre FKP'den ayrıldı. Daha sonraki yıllarda Arguments ve New Left dergisinde yayın kuruluna katıldı.

1965 yılında Nanterre'deki üniversiteye geçmeden önce, 1961 yılında başladığı Strasbourg Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.

Fransızca, İngilizce ve Almanca yazdı.

Lefebvre 1991 yılında öldü.

Henri Lefebvre Kitapları - Eserleri

  • Kentsel Devrim
  • Modern Dünyada Gündelik Hayat
  • Mekânın Üretimi
  • Şehir Hakkı
  • Gündelik Hayatın Eleştirisi 1
  • Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm
  • Ritimanaliz
  • Diyalektik Materyalizm
  • Marx'ın Sosyolojisi
  • Gündelik Hayatın Eleştirisi 2
  • Gündelik Hayatın Eleştirisi 3
  • Tarih ve Tarihçi
  • Vladimir İlyiç Lenin
  • Yaşamla Söyleşi
  • Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik
  • Marx'ın Sosyolojisi

Henri Lefebvre Alıntıları - Sözleri

  • "(...)İnkalar'da veya Aztekler'de, Yunanistan'da veya Roma'da, en ufak detayları; davranışları, sözleri, aletleri, alışılmış nesneleri, giysileri, vs. belirleyen bir üslup vardı. Kullanılagelen, alışılmış (gündelik) nesneler, henüz içlerindeki şiiri yitirmemişlerdi. Düzyazıda yansıyan hayat ile şiirsel hayat birbirinden ayrılmamıştı. Bizim gündelik hayatımız ise, üsluba karşı duyulan nostalji, üslupsuzluk ve inatla bir üslup aranması gibi özellikleriyle öne çıkar. Üslubu yoktur; eski üslupları kullanmaya veya bu üslupların kalıntıları, yıkıntıları ve anıları içine yerleşmeye yönelik çabalara rağmen kendine bir üslup yaratmakta başarısız kalır. O derece ki, üslup ve kültür, birer karşıtlık olarak tanımlanacak denli birbirinden ayırt edilebilir. Gündelik hayata ayrılan toplam, gündelik olanın ticaret ve para ekonomisinin genelleşmesinden, XIX. yüzyılda kapitalizmin kurulmasının ardından edindiği özgüllüğü açmayarak, kavramları muğlaklaştırır ve birbirine karıştırır. Böylece, dünyayı anlatmayı üstlenen düzyazı her şeyi, metinleri, yazılanları, yazıların yanında nesneleri istila eder; ta ki şiir bu yayılmanın önünde geri çekilene kadar(...)" (Modern Dünyada Gündelik Hayat)
  • Burjuva ekonomistlerin nesneler (emtia, para, sermaye) arasında ilişkiler gördükleri yerde, Marx insanlar arasında ilişkiler keşfetmiştir. (Vladimir İlyiç Lenin)
  • Yaratıcı kapasitenin(hayal gücünün) öncelikle varolanla hem kavramsal hem de gerçek, ideolojik ve pratik bir kopuş gerektirdiği bellidir. Bu kopuş nevroza, şizoide, paranoyaya kadar gidebilir. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 3)
  • Kral Davud Ahit Sandığı önünde dans etmişti;Doğu'daki dinlerde (Budizm? Şintoizm?) kutsal danslar vardır ;insan bedeni, ilahiyatçıların tasvir ettiği üzere, evrenin doğumunu ve ölümünü aktarır... (Ritimanaliz)
  • İkincisi, ahlâklar davranış ve düşüncelere, aslı-astarı olmayan değerler yakıştırdılar, onları allayıp pulladılar. Meselâ ferdi faaliyetin sınırlı oluşu karşısında ya da bir acı karşısında gösterilen sabır, bir erdem kılığına sokuldu: stoacıların ya da hıristiyanların tevekkülü gibi... Pek basit bir durum ya da başka türlüsü mümkün olmayan bir boyun-bükme (edilginlik) o zaman gerek ahlâkçı için, gerekse o ahlâkı benimseyen kimse için büyük bir önem, bir değer aldı. Bu durum ile ahlâkî büyüklüğü duymak için isteyerek acı çekmek ya da nefsin gemleyip sınırlandırmak durumu arasında, sık sık ve çarçabuk geçiliveren bir adımlık bir ara vardır. O zaman insan kendi zincirlerini doğru atılmış olur ve bunu yaparken özgürlüğe, kavuştuğunu sanır. İmkânlarının sınırına vardığı ve varlığının çemberli ve sınırlı olduğunu acı bir şekilde duyduğu zaman, ahlâkın sonsuzluğuyla yüz yüze geldiğini sanır. "Ahlâken büyüklük" deyimi aldatıcıdır, çünkü ahlâk hiçbir zaman, belirli bir andaki ortalama sosyal uygulama'yı -ferdin içinde vicdan biçiminde, ferdin dışında öğüt ve müeyyide biçiminde- onaylamaktan başka bir iş yapmaz. (Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik)
  • "(...)Felsefeci, felsefeci kimliği dolayımıyla tamamlanmış bir aklın vücut bulmuş hali olmayı istediği andan itibaren, bir hayal dünyasında yaşamaya başlar. İnsanın olanaklarını felsefi araçlarla gerçekleştirmek istediğinde, bu araçlara sahip olmadığını görür. Felsefe, felsefi olmayanı dışlayarak, kendisini tanımlanmış ve tamamlanmış bütünlük olarak ilan ettiğinde, ancak kendi çelişkisini gerçekleştirir ve kendi kendisini ortadan kaldırır(...)" (Modern Dünyada Gündelik Hayat)
  • Maraziliğin şiddetlenmesi, yaratıcının gündelik hayatın üstüne çıkmasını sağlayan tek şeydir. Fakat güçlü bir endüstri halini almış kültür üretimi bu maraziliği olumsuzlar ya da inkar eder. Bu yüzden yeni bir sanat tipi türer; Güvenlik içinde mutluluk sanatı. Oysa ki eser, hakim olunan ya da olunamayan kaygıdan meydana gelir. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 3)
  • gündelik hayat inşasının, egzotik ya da kendinden geçirici ritimlerin devasa başarısıyla birlikte, toplumsal hayatta müziğin büyüyen rolüyle birlikte ölümün kendinden geçiriciliğine varana dek bütün kuralların ihlali içinde 'uyuşturucu etkisiyle bilinci yitirme' ve gündelik hayatın dışına cıkma arayışıyla birlikte gelişmesi tesadüfmüdür?... (Ritimanaliz)
  • Formel mantık asla içeriksiz olamaz, yalnızca içeriğinin bir parçasını kopartır, onu incelte incelte iyice "soyut" hale getirir ama ondan asla tamamen kurtulamaz. (Diyalektik Materyalizm)
  • Üretim sadece işgücü ve üretim araçlarının değil, toplumsal tahakküm ilişkilerinin de yeniden üretimini içerir ve kapsar. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 3)
  • Demek ki, toplumsal ilişkilere somut anlaşılabilirlik [kavranabilirlik] kazandıran şey devrimci praksis'tir. Devrimci praksis, tasarımlar ile gerçeklik; kurumlar (üstyapılar) ile üretici güçler (temel) ve formlar ile içerik arasında çakışmanın ortaya çıkmasını sağlar. Burada, temel bir kavramla; aşma (depassement) kavramıyla yeniden karşılaşıyoruz. Aşma, toplumsal-olanın akliliğini ve insan zihinlerinde canlı bir düşünce olarak anlaşılabilirliği yaratmaktadır. (Marx'ın Sosyolojisi)
  • Oturduğu evden çıkıp yakındaki ya da uzaktaki gara, tıklım tıklım dolu metroya, büroya ya da fabrikaya koşturan, akşam olduğunda aynı yolu gerisin geri teperek evine gelen ve yeniden başlayacak ertesi güne hazırlanmaya çalışan kimsenin gündelik hayatını anlamak için insanın gözlerini açması yeter. (Şehir Hakkı)
  • Paradigmanın büyülü gücü şudur : Karanlık olanı şeffaf olana dönüştürmek, karanlığın "nesnesini" şekilsizleştirmeden -yalnızca formülasyonu sayesinde- aydınlığa taşımak. Kısacası, deşifre etmek. Bilgi, direnişleri, gölgeleri ve "varlıklarını" ortadan kaldırarak, hayranlık verici bir bilinçdışıyla iktidarın hizmetine girer. (Mekânın Üretimi)
  • Marksçılık gerçeklerin dışından bir takım değerler koymayı reddederek, dolayısıyla ahlâkî değerlerin temellerini gerçeklerin içinde arayarak, ahlâkî yabancılaşmadan ve ideolojik yanılsamalardan sıyrılımış yeni bir törebilim(ethique) kurmak gerektiğini söyler. (Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik)
  • Marksçılık duygulu ve gözü yaşlı Blbir hümanizma getirmez. Marks proletaryayla, bu sınıf baskı altında ezildiği için, onun ezilişine acımak için ilgi duymamıştır. Marks, proletaryanın baskıdan nasıl ve niçin kurtulabileceğini, insanları bekleyen imkânlara varacak yolu proletaryanın nasıl ve niçin açabileceğini göstermiştir. Marksçılık proleteryayla, zayıf olduğu için değil, bir kuvvet olduğu için; cahil olduğu için değil, bilgiyi kendine mal edeceği ve zenginleştireceği için; burjuvazi tarafından gayrî-beşerîlîğe itildiği için değil, insanın geleceğini proleterya kendinde taşıdığı ve o övüngen burjuvaziyi gayrî-beşerî bularak reddettiği için ilgilenir. (Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik)
  • İyi bir tarihçi, efsanelerin canavarına benzer: insanlık onurunun kokusunu aldığı yerin avlanacağı bölge olduğunu bilir. (Tarih ve Tarihçi)
  • Şehirciliği hem maske hem de araç olarak ifşa etmek gerekir: O, devletin ve politik eylemin maskesi, bir strateji ve sosyo-mantık içinde gizlenmiş çıkarların aracıdır. Şehircilik, mekanı bir sanat eseri olarak yahut öne sürdüğü teknik nedenlere göre biçimlendirmeye çalışmaz. Gerçekte bir politik mekanı biçimlendirmeye çalışır. (Kentsel Devrim)
  • Logos yalnızca bir iletişim aracı değildir. Onu teşvik eden ve onun düzenlediği duygular ve heyecanlar için bir filtredir. Bu sıfatla bir tür varlıktır, bir varlık biçimidir. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 2)
  • Birkaç günde eski Rejim sosyal, ahlaki ve psikolojik bütün sonuçlarıyla değilse de objektif te­melleri ve kurumlarıyla yok oldu: Serfliğin artık­ları, asillerin toprak mülkiyeti, yarı derebeyi kast­lar rejimi, erkekle kadının eşitsizliği, milli azın­lıkların ezikliği, Kilisenin resmi olan imtiyazlı du­rumu, vb. Ortaçağ geçmişinin dev bir arıtılması ile aynı zamanda bankaların, demiryollarının, ağır sanayinin millileştirilmesi sağlanıyor ve üretim ile dağıtım üzerinde işçi kontrolü kuruluyordu. Böy­lece iki devrim oluşmaktaydı: Fransada 1789-1793'­de yapılan, feodaliteye karşı yönelmiş ihtilale uyan demokratik burjuva devrimi, üstelik bu devrim son raddesine kadar güdülmekteydi ve üretim sosyal ilişikilerinin sosyalist dönüşümünün başlan­gıcı, objektif ön verisi, şartları ile, sosyalist dev­rim. (Vladimir İlyiç Lenin)
  • Fethedilmemiş iğrenç huzur göz ardı edilen ve küçümsenen tüm yoksunluklar, tüm çatışmalar, yetkin doğrulanmış çocukluk seni tanıyorum. Çocukluğumun iğrenç huzuru! Kurtulmak için, bu külü söndürmek için ne kadar sıkıntı çekmek gerekiyor. "Gerçek mümin çatışmasız değildir. İnanç kaygıdan doğar." böyle mi diyecekler. Hangi kaygı? Evet batak bir huzur içinde çürüten kaygı. Derin yoksunluklar mistik kesinliklerden ayrılmaz olduğu için huzurla karışmış kaygı. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 1)

Yorum Yaz