Muhammed Kimdir - Ali Şeriati Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Muhammed Kimdir kimin eseri? Muhammed Kimdir kitabının yazarı kimdir? Muhammed Kimdir konusu ve anafikri nedir? Muhammed Kimdir kitabı ne anlatıyor? Muhammed Kimdir kitabının yazarı Ali Şeriati kimdir? İşte Muhammed Kimdir kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ali Şeriati
Çevirmen: Ali Seyyidoğlu
Yayın Evi: Fecr Yayınları
İSBN: 9789757138457
Sayfa Sayısı: 352
Muhammed Kimdir Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Muhammed'in, vücuduna akın eden can alıcı dertler ve ağrılar, hastalık çilesini artırmıştı. Bayıldı... Fatma, Ali'nin eşi ve O'nun öz kızı; yarının ilk kurbanı, babasının başı ucunda dertli dertli ağlıyordu. Gözyaşı, aşk, hasret, korku dolu gözlerini babasının sakin çehresine dikmişti.
"Onun parlak yüzü açığa çıktığında suda ışık gibidir.
O, yetimlerin sığınağı ve dul kadınların koruyucusudur."
diye şiir okuyordu.
Peygamber gözlerini açıp: "Kızım şiir okuma, Kur'an oku, Kur'an!" dedi.
"Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geri mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir." (Al-i İmran, 144)
(Arka Kapak)
Muhammed Kimdir Alıntıları - Sözleri
- Bedir ile Uhud iki ayrı ve çelişik sonuç doğuran iki savaştır. Bedir ile Uhud'da rehber aynıdır. Din de aynı özellik taşır. İki düşman güç arasındaki denge ve özellik, ırk, toplumsal yapı, egemen şartlar, fertlerin özelliği aynıdır. Ama yağmalama için çıktıkları Bedir savaşında zafer kazanıyor, savaş için çıktıklan Uhud savaşında da yenilgiye uğramış oluyorladı. Niçin? îslam ve Muhammed'i tanımak için yapılan bu inceleme ve araştırmalar şunu gösteriyor ki; yenilgi de zafer gibi çok derin bir anlam taşımaktadır.
- Gerçek kimlik iki yerde ortaya çıkıyor!!! İnsan; iki yerde iki yüzlü maskesini düşürür, biri zindan, ikincisi ölüm döşeğinde.
- islam, artık ciddi bir güç olmuştu. Bu nedenle Yahudiler tutumlarını değiştirdiler. Adaletli ve şerefli bir şekilde düzenlenmiş olan, önceki antlaşmayı küstahça yırtmalarından dolayı, bu sefer zilletli bir antlaşma imzalamak zorunda kaldılar.
- Eğer Muhammed, sadece dağınık, vahşi Arap kabilelerini birleştiren, 20 yıl geçmeden onlan çevik kuvvete dönüştürüp, büyük ve görkemli Iran ve Roma imparatorlannı ortadan kal-dırtan bir kahramandan ibaret olsaydı, kuşkusuz, büyük bir iş yapmış olur ve tarih de buna tanıklık ederdi. Fakat şüphe yok ki tarih, Muhammed'i de, büyük olaylar çıkaran iskender, Asur-Banibal, Cengiz gibi birisi sayardı. Ama islam'da en önemsiz sayılan şey; Muhammed'in anî askerî fetihleridir. Bu yüzden Muhammed'in adı tarihin zihninde; Cengiz, iskender, Sezar, At-tila, Asur'lu Banibal gibi bir çağrışım oluşturmaz. Tarih onu, Musa, Isa, Buda, Zerdüşt, Sokrates ile kıyaslar. Gerçi Muhammed ile bu şahsiyetler arasındaki fark, herkesçe açık bir şekilde bilinmekte ve bu fark kıyaslanmayacak kadar büyüktür de.
- "ister Mekke'nin içinde, isterse Mekke'nin dışında olsun, karşılaştıkları her mazlumu kollayıp hakkını ihya etmeye çalışacaklarına dair" and içtiler. Genç Muhammed de bu antlaşmaya katıldı.
- İslam tarihinde, İslam gerçeklerini çarpıtmak için inşa edilen ilk cami olan Dırar mescidi Peygamber'in eliyle yakılıp yerle bir edildi.
- Mekke halkı, yirmi yıl boyunca her gün Muhammed'le yüzyüze kaldıklarından ve devamlı onun düşünce ve eylemleri hakkında konuştuklarından dolayı Onu iyice tanımışlardı. Bu uzunca sürede yavaş yavaş Onun sözlerine alışmış ve Onun bazı düşünce ve hareketlerinden etkilenmişlerdi. Ona karşı düşmanlıkları azalmıştı. Özellikle halk kitlesi; herkesi eşitliğe çağıran, kendine yaptıkları eziyet ve zulme karşın, Mekke halkına maddî yardımda bulunan, sevgi besleyen Muhammed'in etkisi altında kalmıştır.
- Peygamber, Ebu Sufyan ile düşmanlığının zirvesinde iken Ummu Habibe'yle evlenip, onun damadı olmuştu. Bu çok derin anlamlı bir evlilikti. Ebu Sufyan kızının evine girdi ve doğrudan Peygamber'in yatağı üzerine oturmak istedi. Ummu Habibe hemen yatığı topladı. O da dedi ki: "Kızım, bu yatağı benim için hoşgörmedin mi, yoksa beni bu yatağa uygun mu bulmadın?" O da: "Hayır... bu, Rasulullah'ın yatağıdır. Sen ise mürşik ve necis birisin, Rasulullah'ın yatağı üzerinde oturmam istemedim" dedi.
- Zedûşt dininin manevî düşüşü, İran toplumunda çok büyük bir düşünce boşluğu yaratmıştır. Sasaniler zamanında "Mazdek" ve "Mani"nin ortaya çıkışı, İran'ın siyasi rejiminin şiddetli mücadelesine rağmen, -Roma imparatorluğunun dini olan- Hıristiyanlığın hızla İran'da yayılışı, İran'ın o dönem-de canlı bir maneviyata ve yeni bir imana susadığını gösteriyor. Siyasi düzensizlik, sınıfsal ayrılıklar, halk kitlesinin yoksulluğu, egemen sınıfın zulmü, siyasi baskı bu mücadeleyi şiddetlendirmişti, islam ise bütün bu istek ve dertlere bir çare ve cevap idi.
- Peygamber, Yahudilerin topluca Medine'yi terketmelerini emir buyurdu.İbn Ubey, Peygamber'i aldığı karardan vaz geçirmek için tekrar harekete geçti. Müslümanlardan biri, ona mani olmaya çalışınca yaralandı. Benî Kaynuka bu durumu görünce: "Bizim uğrumuzda senin yaralanıp da, müdafaanı yapamadığımız bir şehirde kalamayız" diyerek silah ve altınlarını (kuyumcuydular) bırakıp, Şam'a doğru yola çıkarak, Filistin'e yakın bir yere göç ettiler. Müslümanlar ciddi bir tehlikeden uzaklaştıkları, dıştaki müşrikler ve içdeki münafıklarla söz birliği ve pratikte dayanışma içinde olan ve devamlı ithamlarda bulanan Yahudilerden kurtuldukları gibi, ilk defa olarak barış yoluyla çok büyük miktarda ganimet de elde ettiler.
- Muhtemelen Yakubî fırkasından olan, Hıristiyan Rahib Bahira Serciyus onu yolda görür ve onun gelecekte Risalet sahibi olacağını anlar... Yahudilerin, Muhammed'i öldürebileceklerini ve onun can düşmanı olduklannı Ebu Talib'e bildirir. O da Gassanîlerin hükümet merkezi Basra'dan daha ileri gitmez ve Mekke'ye geri döner.
- Zubeyr iki köleyle geri döndü, ve onları konuşturmak, bildiklerini söyletmek için Muhammed'e götürdü. Muhammed, namaz kılmaktaydı. Ashab ise iki kölenin de yalan söyledikleri ve çok şey bildikleri halde söylemedikleri savıyla onları konuşturmak için dövüyorlardı. Çünkü onlar Kureyş'in sakinleriydi ve en basit bilgileri bile islam ordusunun işine yarayabilirdi. Yakalanan bu kölelerin verdikleri bilgiler, daha geniş bilgi elde etmeye çalışan ashab için tatmin edici değildi. Muhammed namazı bitirdi ve ashabı, onları azarlamaktan sakındırdı. Daha sonra kendisinin yönetttiği çok titiz sorularla o kölelerin bile bilmedikleri bilgileri elde etti: O şöyle sordu: "Mekke ordusu sizce kaç kişi olabilir?" "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler. "Fakat epey kalabalıklar". "Ordunun yemeğini hazırlarken kaç deve kesiyorlardı?" "Bazen on, bazen dokuz deve kesiyorlar" diye cevap verdiler." "Mekke'nin ileri gelenlerinden orduda kimler var?" Onlar da bir bir isim söylediler. Böylece borçlusunu kendi yerine temsilen gönderen Ebu Leheb'ten başka, ileri gelenlerin hepsinin Mekke ordusunda bulundukları belli oldu. Peygamber güvenle gülümseyerek dostlarına hitaben şöyle dedi: "İşte Mekke, ciğerparelerini sizin karşınıza fırlatmışta"
- Bu ayette çok ilginç ve dikkat çekici olan şey şudur: İlki, İslam'daki ilk tevekkül meselesinin keyfiyeti ve onun Müslümanları hasta kılan günümüzdeki "Sufi Tevekkül"ü ile karşılaştırılmasıdır. Bunun çok dertli öyküsü vardır. İkincisi; insanın "tahrik" konusundaki ruhsal hassasiyetlerinin, onun psikolojik özelliklerine karşı titiz bir yaklaşımın, sanatsal ve hünerli beyan şeklidir. Üçüncüsü, savaş kaderini önceden tahmin şeklidir. Böyle bir söz açık, kesin, şartsız olarak savaşın zaferle sonuçlanacağı sözüdür. Burada Allah'ın böyle bir tahminde bulunduğu ve kesinlik arzettiği ortadadır
- Bedir savaşı, Sâ'd bin Mu'âz, Ebu Bekir, Ömer ve diğerleri için itikadi ve düşünsel bir savaş niteliğindeydi. Fakat Bilal için bu savaş, hem itikadı, hem de intikam alma ve kurtuluşçu bir savaş idi. Ona göre bu savaş, köleliğe ve insanın esaretine karşı bir savaş idi. Bilal için tevhid, salt felsefe ve fikir değil, bütün vücuduyla (deri ve kemiğiyle) somut olarak hissettiği bir şeydi. Ebu Bekir'in tevhid anlayışı, hakkı gören, bilimsel bir görüştür. Doğru bir dünya görüşü ve anlayış tarzıdır. Bilal'ın tevhid anlayışı, siyasi, toplumsal ve hayatî bir ekol ve akımdır.
Muhammed Kimdir İncelemesi - Şahsi Yorumlar
HAK DİN İSLAM PEYGAMBERİ MUHAMMED (SAS) "Eğer benim çizdiğim Muhammed portresinin rengi ve çizgileriyle gözünüze tuhaf geldiğini görür veya başkalarının çizdiği portreye pek benzemediğini fark eder ve onu tanıdık bulmazsanız beni veya zihinlerin gerisine o yaygın resmi çizenleri kötü ressam olarak ilan etmekte hürsünüz. Ama her halükarda ben, yaygın olanın aksine, İslam Peygamberi ile ilgili olarak çizdikleri meşhur “şemayil” i bir model olarak seçmedim; onu bir çırpıda unutmaya çalıştım. Tıpkı bir kişinin nitelik ve durumları hakkında edindiği bilgilere ve verilere dayanarak ve onu yakından gören ve tanıyan kimselerin onunla ilgili olarak anlattıklarını esas alarak onun ilk kez portresini çizen bir ressam gibi ben de doğrudan Muhammed'in siyerini inceleyerek onun simasını tasvir edeceğim. Bu sima, başkasının onunla ilgili olarak çizdiği ve diğer herkesin de tamamen ondan taklit ettiği portreye asla benzemez. Burada kalemin, Peygamberi tanıyan bir Müslümanın elinde değil, özellikle insanı tanıyan bir tarihçinin elinde ressam olmasını istedim. Değerli olan, bir aşığın gözündeki değil, bir alimin gözündeki yüz güzelliğidir." Evet, böyle söylüyor Şeriatı kitabı yazarken. Aynen de öyle yapıyor. Birçok siyer kaynaktan siyer kitapları okumuştum ancak, Şeriati'nin kaleminden okuduğum bu eser nadide bir eser. Diğer kaynaklarla kıyasladığımda, diğer eserlerde Hz Muhammed (s) i insan üstü bir varlık olarak ele almalarının yanında, onun bulunduğu ortami hurafelerle süsleyip bir ütopik mekan portresi çizmislerdi. Hayır, kesinlikle bu eserde tüm kişi ve olaylar tamamen rasyonel olarak anlatılıp sunulmuş bize. Ayrıca yazar, o dönemde yaşanmış tüm olayları en ince ayrıntısına kadar büyük bir ustalıkla kaleme almış. Yazar ayrıca şuna da özellikle vurgu yapıyor: "Ben, burada İslam Tarihi’nin en eski senetlerine dayanarak Peygamber ve Medine’ye en yakın nokktadan bakmaya çalıştım. Ayrıca anlattıklarımı Ehl-i Sünnet kardeşlerimin metinlerine isnat ettirdim. Beklediğim, onların da çalışmalarını Ehl-i Şia kardeşlerinin senet ve kitaplarına isnat edebilmeleridir. Böyle olunca yıllarca birbirinden uzak kalmış ve yabancılaşmış bu iki kardeşin birbirine yakınlaşıp birleşmeleri sağlanabilir. Çünkü her bir fırkanın itikadi yapıları, kardeş fırkaların eserlerinde zikredilirse, onların itikadının doğruluğu hakkında hiçbir şüphe kalmamış olur. Ben, Taber’inin Tarih’ini ve İbni Hişam’ın Sird sini metin kaynağı olarak seçtim. Başka bir kaynaktan yararlandığım zaman da kaynağın adını belirtmeye çalıştım. Diğer bir önemli nokta; İslam Peygamberi hakkında -pek çok yazılar yazıldığı halde- okur için tekrar sayılan ve de siyerlerden edinilebilen bilgilerden ayrı şeyler yazmaya çalışmış olmamdır. Son nokta da şudur ki; benim bu öyküye bakış açım, mezhebi itikadlar açısından değil, herhangi bir inanç ve dine mensup bir insanın bakış açısından olayı değerlendirmemdir. Böyle bir bakış açısından seyredilen manzara; her türlü taassup, taraf tutma ve pek çok araştırmanın hastalığı sayılan önyargıdan uzak gözükecektir. Bu yüzden İslam Peygamberi hakkında seçtiğim konuşma tarzıyla ilgili olarak, okurdan beni bağışlamasını dilerim. Çünkü burada vurgulanmak istediğim şey, bir Müslüman olarak değil, tarafsız ilmî bakış açısıyla olayları değerendiren bir düşünür olarak Muhammed’in görüntüsünü sergilemektir." Tarafsız ilmi bir bakış açısıyla Hz Muhammed (sas) in hayatını okumak isteyenler bu eseri mutlaka okumalı, zira başka bir örneğine rastlamadım. Keyifli okumalar... (GONCA)
Peygamberimizin hayatının farklı bir pencereden anlatıldığı ve Ali Şeriati’nin ustalığını ve farklı üslubunu sergilediği ağlayarak okuduğum bir eser.. (Mali Ethem)
Ali Şeriatiden olsun ama siyer gibi olsun ama sosyoloji olsun detay da olsun içim buram buram peygamberle dolsun akşam işten gelince sıyrılayım yanına varayım diyorsanız buyrun Muhammed Kimdir ‘e (Nezihe K)
Kitabın Yazarı Ali Şeriati Kimdir?
Ali Şeriati (Farsça: علی شريعتی) (d. 1933, Sabzevar - ö. 1977), İranlı Müslüman sosyolog, aktivist, düşünür ve yazar; özellikle din sosyolojisi ve çağdaş İslam düşüncesi üzerine eserler vermiştir. Marksist düşünceden yaptığı alıntılar ve türetmeler ve bunların kendi zamanındaki İran'a ve çevresine adapte edilmesi ve Marksizm kritiği ile birlikte çağdaş İslam düşüncesi ve devrimcilik açısından ortaya koyduğu çeşitli sonuçlar ve yarattığı ilgi sebebiyle, gerek önemli çağdaş İslam düşünürleri arasında gerekse İran'daki devrimci İslam'ın babası ve İran İslam Devrimi'nin baş düşünürü olarak anıldığı olmuştur. Düşünceleri genel olarak "İslam'a dönüş" -"öz"e dönüş- başlığı altında toplanabilir ve bilimsel kaynaklara dayanması, sosyoloji vurgusu yapması ve Batı metodolojisini, çeşitli açılardan eleştirmekle birlikte çeşitli açılardan yapıcı bir şekilde kullanması (ki sosyoloji gibi çeşitli bilimler ve Batı düşüncesinde ortaya çıkan çeşitli fikirlerin, örneğin bazı Marksist fikirlerin, İslam'ın özünde de daha farklı bir şekilde ortaya konduğunu da savunur) sebebiyle moderndir ve gelenekçilikten uzak olduğu gibi gelenekçi görüş ve kesimlere eleştirel yaklaşır nitekim bu sebeple eleştirildiği veya çelişki ile suçlandığı olmuştur. Bu tarzından yola çıkarak kendisi hakkında "sosyolojiyi İslamlaştırmaktan" ziyade "İslam'ın sosyolojik" bir okumasını yaptığı da söylenmiştir.
Hayatı
Çocukluğu
Şeriati 1933 yılında Mazinan, Sabzevar, İran'da doğdu. Babası ilerici milliyetçi bir öğretmen olan Muhammed Taki'dir. Eğitim yıllarında ilk kez İran'ın daha aşağı sınıflarından insanlarla tanıştı, var olan fakat bilmediği yoksulluk ve zorluklarla tanışması bu dönemde oldu. Ayrıca aynı dönemde Batı felsefi ve siyasi düşüncesiyle de tanışmıştır. Modern sosyoloji ve felsefenin bakış açısı ve bunun geleneksel İslami prensipler ile harmanlanması aracılığıyla Müslüman toplum ve toplulukların karşılaştığı sorunları açıklamaya ve çözümler bulmaya çalışmıştır. Şeriati Mevlana ve Muhammed İkbal'den büyük ölçüde etkilenmiştir.
Eğitimi
Lisansını İran'da bitirdikten sonra, Paris Üniversitesi'nde doktorasına başladı. Burada, 1964 yılında Sayfuddin'den "Belh'in Faziletleri Tarihi" isimli bir el yazmasının notlandırılmış bir Farsça çevirisini yaparak Edebiyat dalında doktor olmuştur. Daha sonra İran'a dönmüş, fakat hemen şah yönetimi tarafından tutuklanıp hapsedilmiştir. Yönetim onuFransa'dayken devleti yıkıcı siyasi aktivitelerde bulunmakla suçlamıştır. Daha sonra 1965'te serbest bırakılmış ve Meşhed Üniversitesi'nde eğitim vermeye başlamıştır.
Ölümü ve etkileri
Dersleri kısa sürede farklı toplumun farklı kesimlerinden öğrenciler tarafından beğenilmiş ve popülerleşmiştir. Bunun sonucu yönetim Üniversite'yi zorlayarak onun eğitim vermesini engellemiştir. Bunun üzerine Şeriati Tahran'a giderek Hüseyniye-i İrşad Enstitüsü'nde ders vermeye başlamıştır. Yine büyük bir popüleriteye ulaşan dersleri, yine toplumun her kesiminden öğrencileri etkilemiştir. Şeriati'nin görüşlerine ilginin arttığı orta ve yüksek sınıflardan öğrencilerin olması dikkat çekiciydi. Bu ilgi de şah yönetiminin Şeriati ile bazı öğrencilerinin tutkulanması emrini vermesine neden oldu. Gerek yurt içinden gerekse yurt dışından gelen tepkiler üzerine yönetim onu serbest bıraksa da çeşitli şartlarla tahliye edilmişti: kesinlikle herhangi bir eğitim aktivitesinde yer almayacak, hiçbir şey yayımlamayacak ve özel veya genel hiçbir toplantı yapmayacaktı. Ayrıca devletin güvenlik örgütlerinden SAVAK onun yakın çevresini yakın gözetim ve denetim altında tutacaktı. Şeriati bu şartlara karşı çıkarak ülkesini İngiltere'ye gitmek üzere terk etmeye karar verdi. Üç hafta sonra, 19 Haziran 1977'de SAVAK tarafından öldürüldü.
Tahran'ın büyük hastanelerinden birine Şeriati'nin ismi verilmiştir.
Devrim öncesi İran'ın en önemli ve etkili felsefi liderlerinden sayılan Şeriati'nin görüşleri bugün hâlâ İran toplumunda popüler ve etkindir. Özellikle bugünki İslami Cumhuriyet rejiminin biçimi, ruhban sınıfının konumu ve eşitlik anlayışına karşı çıkan kesimler tarafından beğenilmektedir.
Şeriati'nin düşünsel çalışmaları sadece devrim öncesi ve sonrası İran'ı değil, dünya çapında İslamcı topluluk ve düşünceler başta olmak üzere birçok kişi ve grubu etkilemiştir. Çeşitli dini kavramlara yaklaşımı, ruhban sınıfının eleştirisi ve İslamcılık hareketinin içinde kabul edilen çeşitli çıkarımlarıyla ilgi çekmiştir.
Şeriati, ayrıca Martinikli Marksist düşünür ve şair Frantz Fanon'un "Yeryüzünün Lanetlileri" isimli eserini, Jacques Derrida'dan "Şiir Nedir" ve Fransız oryantalist ve aynı zamanda katolik papaz olan Louis Massignon'dan "Selman-ı Pak" adlı eserleri Farsçaya çevirmiştir.
Birçok eseri bulunan Ali Şeriati'nin eserlerinin neredeyse tümü Türkçeye çevrilmiştir.
wikipedia
Ali Şeriati Kitapları - Eserleri
- Hac
- İnsanın Dört Zindanı
- Ali
- Dine Karşı Din
- Kendini Devrimci Yetiştirmek
- Ebuzer
- Anne Baba Biz Suçluyuz
- Kadın (Fatıma Fatımadır)
- Her Hicret Bir İnkılaptır
- Muhammed Kimdir
- Kendisi Olmayan İnsan
- İnsan
- Bilinç ve Eşekleştirme
- Dua
- Çocuklar ve Gençler
- Dinler Tarihi 1
- Dinler Tarihi 2
- Şehadet
- Aydın
- İslam ve Sınıfsal Yapı
- Marksizm
- Kur'an'a Bakış
- Hangi Şia?
- Kapitalizm
- İran ve İslam
- İslam Bilimi (Ciltli) I-II
- İbrahim'le Buluşma
- İslam'ı Tanıma Metodu
- Dünya Görüşü ve İdeoloji
- Yeni Çağ'ın Özellikleri
- Ne Yapmalı
- Yalnızlık Sözleri 1
- İslambilim 1
- İslambilim 2
- Biz ve İkbal
- Aydınlara Umut Çağrısı
- Ali Şiası Safevi Şiası
- Hür Düşünce Mektebi
- İslam Nedir Muhammed Kimdir
- Mektuplar
- Çöle İniş
- İslam'ı Anlamak
- İnsan Olmak
- Kevir/ Bir Tarih Olarak Beliren Coğrafya
- Muhammed'i Tanıyalım
- Kültür ve İdeoloji
- Kendini Bilmek
- Yalnızlık Sözleri 2
- Medeniyet ve Modernizm
- Medeniyet Tarihi 1
- Medeniyet Tarihi 2
- İdeallerin Yenilgisi
- Kapitalizm Uyanıyor mu?
- Şia
- Mükemmel Bir Cemaat Ali Şiası
- Sanat
- Dine Karşı Din / Anne Baba Biz Suçluyuz
- Ümmet ve İmamet
- Adem'in Varisi Hüseyin
- Aşina Yüzlerle Ailesine ve Dostlarına Mektuplar
- Kavramlar Sözlüğü
- Muhtelif Eserler- I
- Muhtelif Eserler- II
- İslambilim 3
- Bir Önünde Sonsuz Sayıda Sıfırlar
- Tevhidi Altyapı
- Bekleyiş - Karşı Tepki Dini
- İslam Ekonomisi
- İslam'ın Tarih Felsefesi
- İslam Sosyolojisi Üzerine
- Sizi Rahatsız Etmeye Geldim
- Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri
- Yarının Tarihine Bakış
- Sevmek Aşktan Üstündür
- Terimler Sözlüğü
- Gençler İçin İnanç ve Ahlak Prensipleri
- Dine Dayanmak
- Siret
- Ali Şeriati'den Aforizmalar
- Dinleri Tanımak
- İki Sûre İki Yorum
- Çağımızın Müslüman Kadından Beklentisi - Emperyalizme Karşı Müslüman Kadın
- Toplumbilim Üzerine
- Çar Zindanen İnsan-Eli Şerieti
- Aşk ve Devrim
- Ve Cevap Veriyorum
- Öze Dönüş
- Ayet Yorumları
Ali Şeriati Alıntıları - Sözleri
- Diğer canlılar niçin yaşadıklarını anlamaları gerekmeksizin yaşarlar. Ama insana: "Yaşa!" dedikleri zaman "Nasıl?" diye sormadan önce "Niçin?" diye soruyor. Bundan dolayı insana,sadece nasıl yaşayacağını öğretmek yetmiyor. İnsan, aç olduğu sürece alışılmış hayat nimetlerinin peşinden gider ve gündelik dertlerini gidermek için çabalar; bu durumda bu sorulardan az ya da çok uzaklaşır. Fakat bu ihtiyaçlar giderildiğinde onun için insan olmanın temel ihtiyaçları ve nerede olması gerektiği gündeme gelir.Gercekten de gerçek din ve mutlak din duygusu bugün daha çok, daha ciddi ve daha hayatı bir ihtiyaç konusudur. (Dinler Tarihi 1)
- Bu dünyada şu üç şeyi şunlarla ara: Gerçekliği, düşünce ve ilimle; iyiliği, ahlak ve dinle; güzelliği, sanatla. Ve aşk sana bu üç dünyanın da kapılarını açabilir. (Aşina Yüzlerle Ailesine ve Dostlarına Mektuplar)
- Başkalarıyla oldukça kendimi yalnız görüyordum. Yalnız kendimle, yalnız değildim. (Çöle İniş)
- Diyorlar ki kafir, ölümden sonraki dünyaya inancı olmayan kimse demektir. Mümin ise bunlara inancı olan kimsedir. (Dine Dayanmak)
- Peygamber, ağır düşüncelerin baskısı altında bunaldığında ve ruhunun çetin dalgaları ve düşüncelerinin yüksek miraçları karşısında takatsiz kaldığında, Ayşe' yi çağırıp " Benimle konuş ey Hümeyra( pembelim) ! diyordu. (İslam Nedir Muhammed Kimdir)
- “Sezgisel ve tahmini değil, aksine gözle görme şeklinde olan kesim bilimsel ölçülere dayanarak ikinci neslimiz bizimle yabancılaştığını biliniz.” (İbrahim'le Buluşma)
- Dua; öğreten, bilinçlendiren, iyilik ve güzelliği telkin eden bir metin, ruhu ruhani miraca götüren, ölüm gününden kurtaran, Allaha yaklaştıran, eğitip öğreten bir ilimdir. (Kavramlar Sözlüğü)
- Kıyamette görmeye başlayıp başkalarını görme azabına uğrayacağımdan korkuyorum. [Ebulala Maarri] (İslambilim 2)
- İbrahim'e bak! Sevgili evladını aşka kurban ediyor. (Ali Şeriati'den Aforizmalar)
- "O sıfır aleminin içinde bir gibiydi." (Çocuklar ve Gençler)
- Netice, yine umutsuzluk, nefret, sorumluluktan kaçma, kendi köşesine çekilme, mistik hayat, varoluşçu oyunlar vb .. (Medeniyet ve Modernizm)
- Dua, yüzüne açılmayan hiçbir kapıyı çalmaz.. Dua, en yüksek ifade zirvesini, aklın karanlık gecesinde, Akıl bineğinin ayağı topalladığında, Aşk uçuşu sırasında bulur.. (Dua)
- lnsan ne kadar daha fazla anlar ve ne kadar daha derin hissederse daha çok acı çeker ve sorumluluğu ağırlaşır. (Yalnızlık Sözleri 2)
- Yarının tarihini yazarsak ancak, tarih değer kazanacaktır. Tarih, eğer yarını bilmemize, bugünün insanını ya da ortaya çıkacak insanı bilmemize yardımcı olmuyorsa, faydasız olacaktır. Çünkü tüm bilimler; insanları, geleceğin insanının hayatını ve bugün ile yarının insanının idealini anlamada, en azından yararlı olmak zorundadır. Geçmişteki insanı anlamak, kendimizi ve geleceğimizi anlamada bir başlangıç olmalıdır... (Yarının Tarihine Bakış)
- Şüphe yok ki, bu memlekette aç olanlar en çok çalışanlardır. Bununla şerefiyle çalışan, hırsızlık, yan kesicilik, aldatma, dalkavukluk, rüşvet, nüfuz sömürücülüğü, kadın ticareti, insanı kısa yoldan seçkin kılacak herhangi ber şeyi yapmayan namusluları kastediyorum. (Kapitalizm Uyanıyor mu?)
- Komünizm ve kapitalizmin her ikisi de şekil farklılıklarına rağmen insana "ekonomik bir hayvan" olarak bakmaktadırlar. Aralarındaki bu şekil farkı bu hayvanın ihtiyaçlarını karşılamada hangisinin daha başarılı olabileceği meselesi üzerinedir. (İnsan)
- Aydın ; son peygamberden sonra, peygambere benzeme eylemidir. Ümmi olmak ; halkın adamı olmaktır. Ümmetin hem içinde hem de dışında ayaklanmaktır. (Ne Yapmalı)
- "Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez." (Bilinç ve Eşekleştirme)
- Halkın eleştirilerini özgürce yapamadığı bir toplumda eleştiriler, mizahla yapılır ve bu mizahlar bir araçtır. (Medeniyet Tarihi 1)
- Kuran'ın Allah'ı insana yakındır, herkesle birliktedir. (İslam Nedir Muhammed Kimdir)
Editör: Nasrettin Güneş