matesis
dedas

Müruruzaman Cinayetleri - Suat Duman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Müruruzaman Cinayetleri kimin eseri? Müruruzaman Cinayetleri kitabının yazarı kimdir? Müruruzaman Cinayetleri konusu ve anafikri nedir? Müruruzaman Cinayetleri kitabı ne anlatıyor? Müruruzaman Cinayetleri PDF indirme linki var mı? Müruruzaman Cinayetleri kitabının yazarı Suat Duman kimdir? İşte Müruruzaman Cinayetleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 17.07.2023 17:00
Müruruzaman Cinayetleri - Suat Duman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Suat Duman

Yayın Evi: Alakarga

İSBN: 9786059315111

Sayfa Sayısı: 176

Müruruzaman Cinayetleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

70'lerin sonu, politik kaosun hüküm sürdüğü yıllar. Bir gösteri esnasında yaşanan bir patlama ve bugüne kadar devam eden sonuçsuz yargı süreci...

Suat Duman'ın Cinayet Mevsimi romanıyla tanıdığımız gönülsüz avukat karakteri Mehmet Cemil'in yolu, yürüttüğü bir dizi cinayet vakasında 80 öncesinin illegal örgütleriyle kesişiyor.

Müruruzaman Cinayetleri, politik polisiyenin önemli örnekleri arasında gösterilen, örneğine pek sık rastlamadığımız sert bir intikam hikâyesi.

Uzun bir süredir baskısı bulunamayan romanın ikinci baskısı nihayet Alakarga etiketiyle okurla buluşuyor.

Müruruzaman Cinayetleri Alıntıları - Sözleri

  • Tabiatın ürpertiyle seyrettiği evladıydı insan. Beton yollar dökmüş, demiri bükmüş, çelikten araçtan tasarlamış, oksijene zehir katmıştı.
  • Neredesin tabiat? Neredesin yalnızlık? Bu yol, toprak olmalıydı halbuki, bu insanlar egzozla, kimyevi karışımlarla kirlenmemeliydi. Ağaçların yapraklarından yağmur damlaları süzülmeliydi, kan değil!
  • Doğada suçlu yoktur. Suçlu buradadır, hakların ve mahrumiyetlerin dağıtıldığı insan hayatında.
  • Güzel bir yüzü izlemek müze gezmekten farksızdır. İnsan yüzü bir ekole ait değildir ama kendi manifestosunu yine kendisi aşar: her şey orada saklanır ama kendisi asla saklanabilir değildir. Müzeler güzel yüzlerin temsilleriyle doludur bu yüzden.
  • Yağmur bir ütopya habercisiydi. Yağmurun hiç dinmediği bir dünya dünyamızdan çok farklı olurdu. Konutlar buna göre tasarlanırdı ister istemez, yağmurdan kaçan değil, onunla beslenen konutlar. Yollar ve sokaklar suyun hareketine göre biçimlenirdi. Toprak çamur olacaktı diğer taraftan toz hayatımızdan büyük ölçüde çıkacaktı. Yağmurda kimse kimseyi öldürmeye yeltenmeyecekti. Zira saçlarını, tenlerini bastırıp yatıştıran damlalar ateşlerini de alacak, öfkelerini de dindirecekti. Savaş filan olmayacaktı haliyle. Şakır şakır yağan yağmurun altında dikilecek bir ordu kolay kolay bir arada tutulamazdı. Savaş makineleri suya dayanamayacak, çürüyecekti. Bomba alevi fazla dayanamayacak, yangınlar çabuk dinecekti. İntikam kelimesi de keşfedilemeyecekti böylece. Birileri daha çok kazanmak için daha şiddetle emmeyecekti insan iliklerini. Dünyanın her kıtası eşit olacaktı, işinin uzmanı milyonlarca zerre, pırıl pırıl akan bu damla ormanı, bu çalışkan, bu sabırlı barış işçileri, bu güneşli yağmur ortada sınıf filan bırakmayacaktı.
  • Sahaflar açıktı. Okunmuş, el değiştirmiş kitaplar hep aynı kokuyla dolduruyordu buraları. Bu koku kağıdın maddesiyle ilgiliydi belki. Fakat evlerimizde böyle kokmaz eski kitaplar. Sahafların bir karakteri olduğunu buradan anlarız. Farklı okurların elinden geçmiş, sırrını herkese açmış romanlar, koşuşturmalardan azade sarı bir ışıkta güneşlenirler. Efkarlı geceler yayılır böylece onların vücutlarından. Kiminden deniz kokusu alırız, kiminden yılgın bir Avrupa rüzgarı eser. Onlara değen her el, harflerini süpüren her nefes hissesine düşeni almış, terinden bir damla katmıştır. Bu koku özeldir. Nezih kitapçılarda sezemeyiz, mağazalarda alamayız. Diğer taraftan herkes de duymaz bu kokuyu. Burnunun direği sızlayan da vardır, rutubetten kolu bacağı ağrıyan da. Hasılı, burun zihnin işçisidir. Her kokuya açıktır, çalışır. Köhne bir zihin -bu onun sonunun yakın olduğuna da işarettir ya- pis kokuları sahiplenir, hür kokuları iter.
  • Kelime, alfabeyi oluşturan harflerin rastlantısal birleşiminden daha fazlasıydı. Bu yüzden kağıt üzerinde değildi yazının bütün macerası; mutlu ediyor, kedere sürüklüyordu! Ağlayan da vardı böylece aldatan da. Yazı insana dair her duyguyu harekete geçirebilir, bir duygunun keşfiyle bitebilirdi. Bir ahlaka nihayet, yeni bir ahlakın manifestosuna ses verebilirdi.
  • Müziğin kralları işçidir, sıradan insanların krallığıdır müzik!

Müruruzaman Cinayetleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Dikkat spoiler içerir. Mehmet Cemil, Zeki Bey adındaki bir avukatın yanında çalışmaya başlayan, bir kitapçıdaki Sevinç adlı sesi kısık çalışandan hoşlanan, Asi, Aşık ve Üzgün lakaplı arkadaşları olan genç bir avukat adayıdır. Bir gün bir sergide resimlere bakarken patronundan aramasını isteyen bir mesaj alır ama aramaz. O gün Çorum'da bir kişi, İstanbul'a da Servet adında bir müteahhit ve başka bir adam öldürülür. Seri bir cinayet söz konusudur. Servet'in karısı Zeki beyi arar ve bu işle ilgilenmesini ister. Zeki de Mehmet Cemil'i bu konu ile ilgili işlere koşturur. Öncelikle bir kartta telefon numarası Kameriye diye kaydedilmiş birini arar ve Tatyana adında bir kadına ulaşır. Servet kadına bol para vermekle beraber onunla ilişkiye girmemiştir. Sonrasında bu 3 adamın aslında adlarını değiştirdiğini Doğrucular adında 80lerden kalma bir sol örgüte üye olduklarını ve bombalı bir eylem yaptıklarını öğrenir. Bu eylemden zarar görenler arasında ölen bir çocuk ve tesadüfe bakın ki Asi'nin babası Bora Aykul da vardır. Bu arada bir adam süreli annesinin aynasını bulmak için evlere girip ayna çalmaktadır. Sevinç Fransa'da üniversite okumak için bir burs almıştır ve gidecektir. Bora'da ölen kişilerin son adresleri hariç tüm adreslerinin bulunduğu bir dosya çıkar. İzler sarışın bir kadını gösterir. Ve çocuğun annesi de sarıl saçlıdır. Ama Tatyana da sarı saçlıdır. Katil kimdir ve cinayet sebebi nedir? Ayna çalan adam ile Mehmet Cemil'i yolu kesişecek midir? Keyifle soluksuz okunan bir roman. (Serdar Poirot)

Aslında Cinayet Mevsimi adlı kitabın devamı niteliğinde bir kitap. (Ben 2 kitabı da sipariş etmeme rağmen Cinayet Mevsimi stokta olmadığı için alamadım. Ama olaylar birbirinden bağımsız olduğu için bir sorun olmadı.) Kitap Ankara'da hukuk okumuş bir genç olan Mehmet Cemil'in, İstanbul'da staj yaparken çözdüğü bir davayı konu alıyor. Polisiye okumaya alışık değilim fakat bu kitap bana göre hem edebi hem de merak uyandırıcıydı. Yazarın betimlemelerine ve bazı konulardaki görüşlerine hayran kaldım. Bazen yavaş ilerlese de keyif alarak okudum. Bana göre üzerinde çok düşünülmüş bir kitap. Satış kaygısı değil,edebi kaygılarla yazılmış. Müruruzaman, "zamanaşımı" anlamına gelen Arapça bir kelime. Gerçekten zaman aşımına uğramış bir cinayetten bahsediliyor. Polisiye severler için çok heyecanlı ve ilgi çekici gelmeyecektir ama yine de okunabilir. (Aleyna)

Müruruzaman Cinayetleri PDF indirme linki var mı?

Suat Duman - Müruruzaman Cinayetleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Müruruzaman Cinayetleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Suat Duman Kimdir?

1977 Kars doğumludur, üniversite eğitiminin sonuna dek 20 yıl Ankara’da yaşadı. Ankara Hukuk’ta okudu. Mesleki nosyonun ötesinde, fakültenin kendisine kazandırdığı “yetenek” muhakeme yeteneği oldu.

2008 yılından beri İstanbul’da yaşıyor.

Bir yandan avukatlık yaparken bir yandan da polisiye romanlar yazmaya ve yayınlamaya başladı. İlk romanı Cinayet Mevsimi Ankara yıllarından izler taşır. Cebeci Kampüsü çevresinde geçen bir seri cinayet olayını araştıran Hukuk Fakültesi öğrencisi Mehmet Cemil’in okurla buluştuğu ilk kitap Cinayet Mevsimi’dir. İkinci romanı Müruruzaman Cinayetleri’nde aynı karakterin, bu kez İstanbul’da geçen macerasını anlattı. Her iki roman da siyasi polisiye janrı içerisinde önemli eleştiriler aldı.

Üçüncü romanı Dünyanın Leşleri 2015 yılı Aralık ayında yayınlandı. Bu sefer isimsiz bir karakterin sürüklediği bir kara polisiye ile okuru tanıştırdı.

Suat Duman Kitapları - Eserleri

  • Rakun
  • Cinayet Mevsimi
  • 1918 - Kalbim, Kimsesiz Yurdum
  • 1918 Ah Dehşet, Dehşet Dehşet!
  • Müruruzaman Cinayetleri
  • Dünyanın Leşleri
  • 1918 - Bir Hayalet Dolaşıyor

Suat Duman Alıntıları - Sözleri

  • Maceraya hasret insanlar, soyulduklarını hissetmezler. (1918 - Bir Hayalet Dolaşıyor)
  • İtiraf ediyorum, duygusuzca davrandım. (Cinayet Mevsimi)
  • Genelde randevularıma erken giderim. Bekletilmek berbat bir şeydir. (Cinayet Mevsimi)
  • Güzel bir yüzü izlemek müze gezmekten farksızdır. İnsan yüzü bir ekole ait değildir ama kendi manifestosunu yine kendisi aşar: her şey orada saklanır ama kendisi asla saklanabilir değildir. Müzeler güzel yüzlerin temsilleriyle doludur bu yüzden. (Müruruzaman Cinayetleri)
  • .. çünkü ruh bize ait olan her şeydedir, değilse eşyaların aptallığına alışmamız imkansız olurdu ! (Cinayet Mevsimi)
  • Doğada suçlu yoktur. Suçlu buradadır, hakların ve mahrumiyetlerin dağıtıldığı insan hayatında. (Müruruzaman Cinayetleri)
  • Yıldızlar caddeyi ışıtır ama sokaklara düşer gölgesi, büyük binaların. (Cinayet Mevsimi)
  • "zaman, içinde tur atabileceğiniz bir lunapark değildir, seyahat edemezsiniz fakat zamanın kendisi olabilirsiniz. okumak ve bilmek bu nedenle kıymetlidir. okumanız ve sonra bilginin ta kendisi olana dek onu unutmanız gerekir. o andan itibaren siz zamanda devinmezsiniz, zaman sizin içinizde akmaya başlar." (1918 - Bir Hayalet Dolaşıyor)
  • Uçuk kaçık giyinen burjuva kızlarına özendiğini de üstüne basa basa belirtiyor. "Özeniyor" çünkü burjuva değil. (Cinayet Mevsimi)
  • Sonra gidip pencereyi açmıştı. Gök gürültüsü onu korkutuyordu ama korkmak ve sarılmak istemişti zaten. Korkmanın böyle bir yanı var, önce korkuyu öğreniyoruz, nelerden korkmamız gerektiğini. Uzak durmamız istenenleri bir güzel. Sonra da korkularımızla mücadele etmeyi. Bu bir haz! İnsanoğlunun acımasız zihni zevk almanın kanallarını öyle kusursuz örmüş ki, duygulanımlarımızın yolu hep hazza çıkıyor. Gelip sarılıyor ki korkması ve sarılması bana da haz veriyor. Gülizar Müjde'nin korkularının tadını çıkarıyorum. Bencilliğimizin sırları nerede gizli, bilemiyorum. Bencilliğimizin bu denli bilincindeyken nasıl yaşayabiliyoruz? Bilemiyorum. (Cinayet Mevsimi)
  • Hatıraların bir kıymeti yok Miette, aklımızın bize oynadığı bu tatsız oyun keşke hiç olmasaydı. İddia ediyorum daha mutlu olurduk. (1918 - Bir Hayalet Dolaşıyor)
  • Müziğin kralları işçidir, sıradan insanların krallığıdır müzik! (Müruruzaman Cinayetleri)
  • Neredesin tabiat? Neredesin yalnızlık? Bu yol, toprak olmalıydı halbuki, bu insanlar egzozla, kimyevi karışımlarla kirlenmemeliydi. Ağaçların yapraklarından yağmur damlaları süzülmeliydi, kan değil! (Müruruzaman Cinayetleri)
  • Tabiatın ürpertiyle seyrettiği evladıydı insan. Beton yollar dökmüş, demiri bükmüş, çelikten araçtan tasarlamış, oksijene zehir katmıştı. (Müruruzaman Cinayetleri)
  • "zaman sıralı değildir, zaman bir girdaptır. baş döndürücü bir girdap." (1918 - Bir Hayalet Dolaşıyor)
  • "oyun her zaman yenilenmenin en ideal biçimi olmuştur, unutulması gerekenin hiç zorlanmadan unutulduğu ve farkında bile olmadan ihtiyaç duyulanın keşfedildiği bir sarhoşluk hali." (1918 - Bir Hayalet Dolaşıyor)
  • Şöyle demli, taze bir sabah çayı. Değilse kafamı toparlamam mümkün olmayacaktı. (Cinayet Mevsimi)
  • "bilinmezi, yaşarken keşfetme olanağımızın olmaması ne garip, onu yalnızca, kimseye anlatamayacağımız zaman bilmemiz!" (1918 - Bir Hayalet Dolaşıyor)
  • Yağmur bir ütopya habercisiydi. Yağmurun hiç dinmediği bir dünya dünyamızdan çok farklı olurdu. Konutlar buna göre tasarlanırdı ister istemez, yağmurdan kaçan değil, onunla beslenen konutlar. Yollar ve sokaklar suyun hareketine göre biçimlenirdi. Toprak çamur olacaktı diğer taraftan toz hayatımızdan büyük ölçüde çıkacaktı. Yağmurda kimse kimseyi öldürmeye yeltenmeyecekti. Zira saçlarını, tenlerini bastırıp yatıştıran damlalar ateşlerini de alacak, öfkelerini de dindirecekti. Savaş filan olmayacaktı haliyle. Şakır şakır yağan yağmurun altında dikilecek bir ordu kolay kolay bir arada tutulamazdı. Savaş makineleri suya dayanamayacak, çürüyecekti. Bomba alevi fazla dayanamayacak, yangınlar çabuk dinecekti. İntikam kelimesi de keşfedilemeyecekti böylece. Birileri daha çok kazanmak için daha şiddetle emmeyecekti insan iliklerini. Dünyanın her kıtası eşit olacaktı, işinin uzmanı milyonlarca zerre, pırıl pırıl akan bu damla ormanı, bu çalışkan, bu sabırlı barış işçileri, bu güneşli yağmur ortada sınıf filan bırakmayacaktı. (Müruruzaman Cinayetleri)
  • Kelime, alfabeyi oluşturan harflerin rastlantısal birleşiminden daha fazlasıydı. Bu yüzden kağıt üzerinde değildi yazının bütün macerası; mutlu ediyor, kedere sürüklüyordu! Ağlayan da vardı böylece aldatan da. Yazı insana dair her duyguyu harekete geçirebilir, bir duygunun keşfiyle bitebilirdi. Bir ahlaka nihayet, yeni bir ahlakın manifestosuna ses verebilirdi. (Müruruzaman Cinayetleri)

Yorum Yaz