diorex
Dedas

Mutlu Olma Sanatı - Bertrand Russell Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mutlu Olma Sanatı kimin eseri? Mutlu Olma Sanatı kitabının yazarı kimdir? Mutlu Olma Sanatı konusu ve anafikri nedir? Mutlu Olma Sanatı kitabı ne anlatıyor? Mutlu Olma Sanatı kitabının yazarı Bertrand Russell kimdir? İşte Mutlu Olma Sanatı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 02.03.2022 16:00
Mutlu Olma Sanatı - Bertrand Russell Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Bertrand Russell

Çevirmen: Yunus Sağlamtürk

Orijinal Adı: The Conquest Of Happiness

Yayın Evi: Say Yayınları

İSBN: 9786050202403

Sayfa Sayısı: 192

Mutlu Olma Sanatı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Mutlu Olma Sanatı Bertrand Russell'ın iyi bir yaşam sürmek isteyenlere sunduğu bir reçetedir. Kişisel Gelişim kitaplarının vermeyi vaat ettiği ama veremediği mutluluk sırlarını açıklar. Russell'a göre mutluluk birtakım insanların bizim elimizden alabileceği temel insan haklarından biri değildir. Kişi mutluluğa başkalarını suçlayarak değil, belirlediği hedeflere erişmek için mücadele ederek ve bu mücadele sırasında eğlenerek ulaşır. Üstelik kişi bu mücadeleyi iç dünyasına değil, sosyal yaşamına dönerek vermelidir.

Deyim yerindeyse, Mutlu Olma Sanatı, kişisel gelişim vaat eden bir popüler felsefe kitabıdır.

(Tanıtım Bülteninden)

Mutlu Olma Sanatı Alıntıları - Sözleri

  • "Kararsızlık kadar yorucu ve yararsız bir şey yoktur."
  • Sarhoşluk geçici bir intihardır; mutsuzluğu bir süre için unutmaktır.
  • Gerçek ne kadar tatsız ya da acı olursa olsun, yüz yüze gelmeli, alışmalı ve yaşayışımızı ona uydurmaya çalışmalıyız.
  • Eğer birbirimizin düşüncelerini okuyabilseydik, bence bunun ilk sonucu, bütün dostluklar sona ererdi; ikinci sonucu çok iyi olurdu, çünkü arkadaşsız bir dünya çekilmeyeceğinden, insanlar birbirleri hakkındaki gerçek düşüncelerini saklama gereksinimi duymadan dost olmayı öğrenirdi.
  • Gerçek aşk sönmez ateştir, durmadan yanar gönülde.   Ne soğur, ne sararır, ne ölür ne kendi kendine yüz çevirir.
  • Şu ya da bu nedenle anne-baba sevgisinden yoksun kalan bir çocuk, korkuya ve kendisine acıma duygusuna kapılır, pısırıklaşıp çekingen olur ve artık dünyaya görüp öğrenme isteği ile bakamaz. Böyle çocuklar, şaşılacak derecede küçük yaşlarından itibaren hayatı, ölümü ve insanlığın kaderini düşünmeye başlarlar. Önce melankolik olurlar; sonunda ise herhangi bir felsefe ya da inançtan medet umar, içine kapanırlar.
  • İleri toplumlarda bugün rastlanan en tehlikeli yorgunluk şekli, sinirsel yorgunluktur.
  • Yanlış olduğunu düşündüğüm inançlara dayanan bir mutluluğun avukatlığını yapamam.
  • Hoşnutsuzluk ile heves kırıklığının başlıca nedenlerinden birisi, insanın sevilmediği duygusuna kapılmasıdır. Bunun aksine olarak seviliyorum duygusu da keyfi arttırır.
  • İster deli olsun, ister sözüm ona aklı başında; kendini büyük görmek, aşırı bir alçaltılmanın sonucudur.
  • En iyi sevgi, insanın eski mutsuzluklarından kaçmak için değil de, yeni mutluluklara kavuşmak umuduyla beslediği sevgidir.
  • Yanlış olduğunu düşündüğüm inançlara dayanan bir mutluluğun avukatlığını yapamam.
  • Ailesinin dinsel inançlarına ya da politik görüşlerine ters düşse başı derde girer. Bu nedenle, olağanüstü yetenekleri olan genç erkekler ve kadınlar ergenlik çağında mutsuz olurlar. Sıradan gençler için eğlence ve zevk çağında, onlar daha ciddi bir şeyler ararlar, ama doğdukları çevredeki büyüklerde de yaşıtlarında da aradıklarını bulamazlar.
  • Mutlu bir yaşam, sakin bir yaşamla mümkün olur, çünkü gerçek hoşnutluk, ancak sakin bir ortamda yeşerebilir.
  • Halkı umursamayan bir kişi hem dayanıklı hem de mutludur. Üstelik geleneklere pek fazla boyun eğmeyenlerin oluşturacağı bir topluluk, herkesin aynı şekilde davrandığı bir topluluktan daha ilgi çekicidir.

Mutlu Olma Sanatı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Adı üstünde Russell'dan mutlu olmaya dair bazı tespitler. Ama ben sadece en çok ilgimi çekeni paylaşmak istiyorum sizinle. Russell'a göre mutlu olabilmenin en kolay yollarından biri ilgi alanlarınızın çok ve çeşitli olması. Örneğin ormanda sıradan bir insanın yürüdüğünü düşünelim. Başta ağaçlara, yeşile hayran kalır ancak bir süre sonra manzara ilgisini çekmemeye başlar. Yürüdükçe sıkılacaktır. Fakat böceklere ya da farklı bitkilere ilgi duyan bir insan mesela. Hem o yürüyüş sırasında aldığı haz çok çok daha fazla olacaktır hem de çok daha geç sıkılacaktır orada yürümekten. Size yüzünden gülümseme eksik olmayan erkek arkadaşımdan bahsetmek istiyorum. Birbirinden farklı birçok ilgi alanı var. Köpekler, voleybol, tenis, müzik, arabalar gibi. Onunla sahilde yürürken mesela, gördüğü her köpeğin cinsine dikkat etmesi, duyduğu her şarkıdaki enstrümanları anlamaya çalışması, bu gibi küçük şeyler belki ama böyle ilgiler hem onun sahilde yürümekten bana göre daha çok zevk almasını hem de daha mutlu hissetmesini sağlıyor. (canım ben de çok zevk alıyorum da örnek olsun diye) Eh toparlamam gerekirse: mutlu olmak için - mutluysanız da daha mutlu olmak için- ilgi alanlarınızı genişletin. Bir şeylere zorla ilgi duyun demiyor tabi Russell ancak bir şeylere biraz daha dikkatli bakarsanız onda ilginizi çeken bir şey mutlaka bulacaksınız. (Özge Gören)

Kitap adının da vadttiği üzere mutlu olma sanatının inceliklerinden bahsediyor. İlk kısmın her bölümünde mutluluk savaşında karşımıza çıkan bir başka düşmanı ele alıp onları hangi gözle görürsek yenilmeyeceğimizi inceliyor. Bu düşmanlar yorgunluk, rekabet, kamuoyu korkusu gibi hemen her hayatın içinden düşmanlar. İkinci bölümde ise mutluluk için gerekenler sıralanıyor. Kısaca özetlemek gerekirse, mutlu olmak dış etkenleri sorumlu tutmadan, dışa tutumumuz üzerinde çalışarak kazanılacak bir savaş. Mutsuz eden durumun çözümünün mümkünlüğünü sakince sorgulamak, değilse de yolumuza bakmak akla yatkın bir tavır olabilir mesela. Kitabı benim için en başarılı kılan yönlerinden birisi tam bir dengeyi tavsiye etmesi. İlk bölümdeki can sıkıntısını da kabul edebilme tavsiyesine mukabil ikinci bölümde keyif almayı bilmek var. Yani mümkün olduğunda ve olmadığında mutluluğa erişmek nasıl bir süreç. Zaten yazar da kitabın sonunda bu amacına şöyle değiniyor: "Ölçülü olma (her şeyin ortası) öğretisi ilgi çekici değildir ve ben gençken bu düşünceyi küçük görüp reddettiğimi anımsıyorum, çünkü o günlerde hayran olduğum şey, kahramanlık gerektiren aşırılıklardı. Ne var ki, gerçek her zaman ilgi çekici değildir ve birçok şeye, başka bir nitelikleri olmadığı halde, ilgi çekicilikleri yüzünden inanılır. Ölçülü olmaya gelince, ilgi çekici olmayabilir, ama pek çok durumda yararlı olan bir öğretidir." Bilmiyorum, benim mutlu olmayı birinin bana öğretmesine dair talebimin güçlülüğü bunda ne kadar rol oynadı ama bana kalırsa kitap gerçekten de insanı teskin ediyor. Başladığımda olduğum kişi değilim artık :) Ayrıca Russell'ın deyim yerindeyse bir halk filozofu olup kompleks bir dil ya da kuram kaygısı taşımayan tarzı, tatlı tatlı sohbet ediyormuşçasına kitabın akmasını sağlıyor. Bir bu kadar daha olsa yorulmadan okuyacaktım. Şimdi de yeniden ihtiyaç duyduğumda açıp göz atacağım, ne okusam diye soran arkadaşlarıma önerebileceğim bir kitap oldu. İyi okumalar. (Beyza)

Mutluluk, TDK sözlüğünde “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik” olarak tanımlanmakta. Tanımdan yola çıkarak söyleyecek olursak, bütün özlemler eksiksiz giderilebilir mi? Öyleyse mutlu olunabilir mi? Herkesin hayatında mutlu olduğu anlar mevcuttur. Aksinin olduğu gibi. Peki her duygu hayattan ise, neden özellikle mutlu olmak için bu kadar çok çabalıyoruz? Çünkü kendimizi unuttukça bu denge mutsuzluk lehine bozuluyor. İnsan olarak mutluluktan beklentimiz ne? Beklentilerimiz hayatımızı şekillendiriyor. Değişen zamanla birlikte beklentilerimiz ve bunun izdüşümü duygularımız da yeniden biçimleniyor. Dolayısıyla mutluluktan beklentimiz zamana, kişiye göre oldukça farklılık gösteriyor. Russel, mutluluğun çabalayarak elde edilebilecek bir şey olduğunu düşündüğü için bu uğraşa, Mutlu Olma Sanatı adını veriyor. Elbette bu uğraşın ilk adımı kendini tanımaktan geçiyor. İş, aile, din, komuoyu gibi birçok farklı alanda farkında olarak ya da olmayarak hissettiğimiz sıkışmışlığı çözemedikçe, mutluluğun hep bizden uzaklaşacağını söylüyor. Bu doğrultuda bakışımızı içimize çevireceğimiz konularda açıklamalar yaparak, kendi mutsuzluk kaynağımıza ulaşmamızı hedefleyen kitap, devamında bu duyguyu iyileştirebilmek için de önerilerde bulunuyor. Kitaba başlamadan önce zor bir metin beklediğimi fakat aksine oldukça akıcı bir okuma sunduğunu söylemeliyim. Bu tarz kitaplar, bir anda okuyucunun hayatını değiştirmez fakat belli bir farkındalık oluşturarak hayatında oluşturacağı yeniliğin kıvılcımını ateşleyebilir. Benim gibi beklettiğiniz bir kitapsa, daha fazla ertelememenizi dilerim. İyi okumalar. (Merve)

Kitabın Yazarı Bertrand Russell Kimdir?

Hayatının çeşitli dönemlerinde kendisini liberal, sosyalist ve barışsever olarak tanıtmış ayrıca hiçbirine derinden bağlı olmadığını itiraf etmiştir. Monmouthshire'de İngiltere'nin önde gelen aristokrat ailelerinden birinin ferdi olarak dünyaya gelmiştir.

Russell 1900 lerin başında İnglizlerin "idealizme karşı isyanı" na öncülük etmiştir. Gottlob Frege ve Ludwig Wittgenstein ile birlikte analitlik felsefenin kurucusu kabul edilir. A. N. Whitehead ile birlikte Principia Mathematica adlı kitabı yayınlamıştır. Felsefi denemesi ''On Denoting''(İfade Üzerine) adlı eseri felsefinin paradigması olarak kabul görür. Aynı zamanda geniş bir çevrece 20. Yüzyılın önde gelen mantıkçılarından biri olarak kabul görür. Çalışmaları mantık, matematik, dilbilim, bilgisayar teknolojisi ve filozofiyi, özelliklede dil felsefesi, epistemoloji ve metafiziği önemli ölçüde etkilemiştir.

Russell önde gelen savaş karşıtlarındandır. Serbest ticareti ve anti emperyalizmi desteklemiştir ve barışsever tutumundan dolayı Birinci Dünya Savaşı sırasında hapishanede yatmıştır. Daha sonra Adolf Hitler'e karşı kampanyalar düzenlemiş, Stalinci totalitarizm'i eleştirmiş, Vietnam Savaşı'ındaki tutumu nedeniyle Amerikan hükümetini suçlamıştır. Aynı zamanda nükleer silahsızlanmanın dobra savunucularındandır. Son eylemlerinden bir tanesi İsrail'in Orta Doğu'daki ülkelere karşı izlediği tutumu eleştirdiği bir bildiri yayınlamasıdır.

İnsan Haklarını ve düşünce özgürlüğünü savunduğu yazıları dolayısıyla 1950 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Bertrand_Russell

Bertrand Russell Kitapları - Eserleri

  • Mutlu Olma Sanatı
  • İnsanlığın Geleceği
  • Aylaklığa Övgü
  • Evlilik ve Ahlak
  • Neden Hıristiyan Değilim
  • Bolşevizm

  • Sorgulayan Denemeler
  • Russell'dan Seçme Yazılar
  • Rölativitenin A B C'si
  • Politik İdealler
  • Anlam ve Doğruluk Üzerine
  • Din ile Bilim
  • Mantıksal Atomculuk Felsefesi

  • Dış Dünya Üzerine Bilgimiz
  • İktidar
  • Felsefe Yazıları
  • Neye İnanıyorum
  • Batı Felsefesi Tarihi 3 Cilt Takım
  • Eğitim Üzerine
  • Özgürlük Yolu

  • Etik, Toplum, Siyaset
  • Bilimsel Bakış
  • Eğitim ve Toplum Düzeni
  • Toplumsal Yeniden İnşanın İlkeleri
  • Felsefe Yapma Sanatı
  • Batı Felsefesi Tarihi Cilt 1
  • Batı Felsefesi Tarihi Cilt 2

  • Batı Felsefesi Tarihi Cilt 3
  • Sosyalizm
  • Varoluşçunun Bunalımı
  • Ana Hatlarıyla Felsefe
  • İkarus ya da Bilimin Geleceği
  • Dünya Görüşüm
  • Şeytan Banliyöde

  • Mümtaz Şahsiyetlerin Kabusları
  • Bolşevizmin Pratiği ve Teorisi
  • Cinsel İlişkilerin Tarihsel Evrimi
  • Vietnam'da Savaş Suçları
  • Felsefe Meseleleri
  • Bilimin Toplum Üzerindeki Etkileri
  • Düşünceler - Yetke ile Birey

  • Bilimden Beklediğimiz
  • Anılar
  • Yaşantım
  • Free Thought and Official Propaganda
  • Felsefe Sorunları
  • Mistisizm ve Mantık
  • Felsefede İlmi Metod

  • Hikayeler
  • The Basic Writings of Bertrand Russell
  • Bilimin Toplumsal İşlevi
  • Düşünceler
  • Bertrand Russel'dan Seçmeler
  • Denemeler
  • Human Knowledge: Its Scope and Limits

  • Felsefi Gelişimim
  • Dünyamızın Sorunları
  • Terbiyeye Dair
  • Yetke ve Birey
  • Endüstri Toplumunun Geleceği
  • An Outline Of Intellectual Rubbish
  • Mən Niyə Xristian Deyiləm

  • Human Society in Ethics and Politics

Bertrand Russell Alıntıları - Sözleri

  • We cannot enter into the minds of others to observe the thoughts and emotions which we infer from their behaviour. We must therefore accept analogy—in the sense in which it goes beyond experience—as an independent premiss of scientific knowledge, or else we must find some other equally effective principle. (Human Knowledge: Its Scope and Limits)
  • Ne kadar akıllıca olursa olsun, hiçbir kural, şefkatin ve düşünceli davranışın yerini tutamaz. (Aylaklığa Övgü)
  • Yemek yemeleri için zorlanan çocuklar yemekten tiksinir; öğrenmeleri için zorlanan çocuklar da bilgiden tiksinir. (Eğitim ve Toplum Düzeni)
  • "Kamuoyu, etkileyici nutuklarla ve basının etkisiyle büyük ölçüde devlet tarafından yaratılır. Zalim bir kamuoyu ise en az zalim yasalar kadar özgürlüğün düşmanıdır. Savaşmayı kabul etmeyen genç bir adam işten çıkarılırsa sokaklarda hakarete uğrar, dostları ona sırt çevirir ve önceleri ondan hoşlanan bir kadın tarafından küçümsenerek terk edilirse bunu ölüm cezası kadar katlanılmaz bulur." (Toplumsal Yeniden İnşanın İlkeleri)
  • "...aslında en fazla eğitim görmüş olanlar çoğunlukla, zihinsel ve ruhsal yaşamları dumura uğramış, dürtüleri körelmiş ve yaşayan düşüncenin yerine sadece belirli mekanik beceriler edinmiş olanlardır." (Toplumsal Yeniden İnşanın İlkeleri)
  • Başarı kazanan her devrim,otoriteyi sarsar ve toplumsal kohezyonu güçleştirir. (İktidar)

  • Tanrı’nın beni yarattığından ötürü neden övülmesi gerektiğini bir türlü anlayamıyorum. (Şeytan Banliyöde)
  • Gerçekten de, bir şeyin hep belirli bir yerde olması kavramı, yeryüzündeki büyük nesnelerin çoğunun bereket ki hareketsiz oluşlarından gelmektedir. "Yer" fikri, sadece kaba bir pratik yaklaşıklıktır: mantıksal gereklilik değildir ve kesinleştirilemez. (Rölativitenin A B C'si)
  • "Başarı mutluluğun sadece bir öğesidir, diğer öğelerin tamamının feda edilmesi pahasına elde edilmişse çok pahalıya mal olmuş demektir." (Anlam ve Doğruluk Üzerine)
  • Sadece fizikçilerin değil, ilahiyatçıların da modern fiziğin öne sürdüğü savlarda yeni bir şey bulmuş gibi görünmeleri de oldukça gariptir. Fizikçilerden ilahiyat tarihini bilmeleri belki de beklenemez ama ilahiyatçılar modern savların daha önceki zamanlarda da emsallerinin olduğunun farkında olmak zorundadır. Eddington'un özgür irade ve beyin ile ilgili savı, gördüğümüz üzere Descartes'ınkini andırmaktadır. Jeans'ın savı ise Platon ile Berkeley'inkinin bir bileşimidir ve fizik alanında adı geçen her iki filozofun da yaşadığı dönemde sahip olduğundan daha fazla geçerliliğe sahip değildir. (Bilimsel Bakış)
  • Tanıdığımız özellikte ya da nitelikte bir nesne olduğunu bildiğimizde, nesne üzerine betimsel bilgimiz vardır; başka bir deyişle sözkonusu özelliklerin ya da niteliklerin başkası değil, bir nesneye ilişkin olduğunu bildiğimizde, nesneyi tanıyalım tanımayalım, bu nesne üzerine betim ile bilgimiz vardır denilir. Fiziksel nesnelerle öteki akıl’lara ilişkin bilgimiz, salt betim ile bilgidir; ilgili betimler genellikle duyu verilerini ilgilendirenler türündedir. (Mistisizm ve Mantık)
  • Zihnin gelişmesi için de disipline ihtiyaç vardır; disiplinsiz zihin incelik kazanamaz. (Aylaklığa Övgü)
  • ''Sezgi sadece bir içgüdüden ibarettir.'' (Mistisizm ve Mantık)

  • Bir süre yabancı bir ülkede yaşamak kendi ülkemizin yoksun kaldığı kimi değerleri, üstünlükleri öğretir bize; ülkemiz hangi ülke olursa olsun bu bir gerçektir. (Düşünceler - Yetke ile Birey)
  • . Hayatın bir kısmı belki de en önemli kısmı bireysel dürtünün kendiliğinden eylemine bırakılmalıdır, çünkü her şeyin sistem olduğu yerde zihinsel ve ruhsal ölüm olacaktır. ... (Bilimin Toplum Üzerindeki Etkileri)
  • Yaşamla, şunsuz ya da bunsuz savaşamazsınız demek korkaklıktır. (Düşünceler)
  • İnsanoğlunu cinayetten, kundakçılıktan, yağmacılıktan ve dolandırıcılıktan ne alıkoyuyor sanıyorsun? Mantığın çelimsiz gücü bu derece büyük bir şeyi etkileyebilir mi zannediyorsun? Heyhat, korunaklı hayatında insan doğasının karanlık tarafını öğrenmedin. Nezaket ve iyiliğin insan yüreğinde doğal olarak geliştiğine inanıyorsun. (Mümtaz Şahsiyetlerin Kabusları)
  • Bizim doğru dürüst bir toplum düzenimiz yok. Çünkü, olsaydı, kadın erkek herkes yararlı yetilerini ortaya koyabilirdi. Günümüzün iyi okumuş kadınlar evlendikten sonra yetilerini geliştirmiyorlar. Ama bu, toplumsal düzenimizin bir sonucudur. (Düşünceler)
  • “Bırakın egemen sınıflar komünist devrimi korkusuyla tir tir titresin. Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri yok. Ama kazanacakları bir dünya var. Tüm ülkelerin işçileri, birleşin!” (Özgürlük Yolu)
  • Tanrı, diyor, adil değil, adalettir. (Batı Felsefesi Tarihi Cilt 2)

Yorum Yaz