Mutlu Olmak Varken - A. Kadir Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Mutlu Olmak Varken kimin eseri? Mutlu Olmak Varken kitabının yazarı kimdir? Mutlu Olmak Varken konusu ve anafikri nedir? Mutlu Olmak Varken kitabı ne anlatıyor? Mutlu Olmak Varken PDF indirme linki var mı? Mutlu Olmak Varken kitabının yazarı A. Kadir kimdir? İşte Mutlu Olmak Varken kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: A. Kadir
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789755104928
Sayfa Sayısı: 295
Mutlu Olmak Varken Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Toplumcu-gerçekçi şiirimizin büyük ustalarından biri olan "A, Kadir" (1917-1985), şiirlerini "Mutlu Olmak Varken" adı altında tek ciltte toplamıştı. O kitabına giremeyen, daha sonra yazdığı altmış kadar yeni şiiriyle birlikte, son günlerinde yazdığı kendi yaşam ve sanat serüvenini kitabına ekledik ve bu genişletilmiş yeni basıma yine "Mutlu Olmak Varken" adını koymayı uygun bulduk. Türk şiirinin bu değerli ustasını "Bütün Şiirleri"yle bir bütün olarak sunmanın kıvancı içindeyiz.
A. Kadir'i pek severim. Yüreğimin başında oturan insanlardan biridir. Onun yüreği halis bir şair yüreğidir.
-Nazım Hikmet-
A. Kadir'in adı, çilenin olduğu kadar direncin de adıdır, umudun ve çalışkanlığın da adıdır. Kısacası, örste dövüle dövüle çelikleşen namusun adıdır.
-Asım Bezirci-
Öyle insanı bir anda saran, sarsan bir şiir değil, yavaş yavaş sıcaklığını duyuran bir çalışmadır.
-Doğan Hızlan-
A. Kadir, dün de, bugün de halkın, insanların şairidir. Şiirlerinde alabildiğine bir insan sevgisi, alabildiğine bir sıcaklık ve candanlık vardır.
-İlhami Soysal-
Mutlu Olmak Varken Alıntıları - Sözleri
- Ben sevda içinde, tatlı türküde, inişte yokuşta, ekmek parasında...
- Bu akşam içimde tuhaf bir sıkıntı var, dünyada sanki bir ben kalmışım.. Sanki herkes nerde keder varsa bırakmış, ben nerde bulduysam toplamış almışım..
- Bir gün gelir, dünyamız aydınlık olur, dünyamız kurtulur.
- Sen benim, memleketimin şarkılarında bile varsın.
- Gönlümde bir dünya, pamuk gibi.
Mutlu Olmak Varken İncelemesi - Şahsi Yorumlar
A.Kadir, hayatından kesitler ve diğer mevzular.: Hem çevremde hem de bu sitede tanıdığım nitelikli okurlar var. Benim için nitelikli okur olmanın kriterlerinden bence en önemlisi kendine özgü bir okur kimliği oluşturabilmiş olmaktır. "Yapay" "zorlama" nitelikli okurlar da var. Onları ayırt edebildiğiniz zaman okur kimliğini elde etme yolunda adım atmış olursunuz. Kimisi metinler arasılık ile kendine yol çizer, kimisi sözlükler-ansiklopediler, eleştiri kitaplarından hareketle kendine yol çizer, kimisi de sürekli araştırarak, kitapçı-sahaf gezerek, fuarlara giderek, söyleşilere katılarak, biyografiler, otobiyografiler okuyarak hareket eder. Hangi yoldan olursa olsun bu nitelikli okurların buluştuğu nokta: "Okuma sevdası"dır. Merak, vazgeçmeme, umutsuzluğa, huzursuzluğa rağmen okumaya devam etmektir. Bu sitede de gerek yüz yüze tanıdığım gerekse uzun zamandır incelemeleri, okuma listeleri ile takip ettiğim insanlarla güzel bir okuma mozaiği oluşturduğumuzu düşünüyorum. Aramızda geçen tavsiyeler, yardımlaşmalar olduğu kadar farklılıklar da var hatta burada bulunduğum iki yıllık süreçte bu farklılıkların neden olduğu bir sürü karşılıklı olumsuz tartışma, yanlış anlama-anlaşılma, engelleme durumları da yaşandı. Sanal alemde olsun, gerçek yaşantımızda olsun savunduğumuz düşüncelere göre ilerlememiz gerekiyor. Gerektiği zaman tartışmalı, lafımızı söylemeliyiz. Ortak hareket edememe nedenlerimizin en büyüğü: Yüzeyde el ele tutuşur gibi gözükürken derin de ise birbirimize olan öfkemizi, nefretimizi yüzeye çıkmasın diye ayaklarımızla bastırarak iyi bir şey yaptığımızı düşünmektir. Farklılıklara rağmen el ele tutuşabildiğimiz insan var mı varsa da birbirimize neler katabiliyoruz diye etrafa bakabilmeliyiz.. "bunları niye yazdım"ı bir köşeye bırakarak A.Kadir'e gelmek istiyorum. Geçen haftalarda Edebiyat adına bir sürü akademik kaynak hazırlayan Seyit Kemal Karaalioğlu'nu keşfettim. İki eserini birden okumaya başladım. Hacimli eserler bunlar yavaş yavaş içindeki bilgileri sindirerek okuyorum. Biri: kitap/resimli-motifli-turk-edebiyati-tarihi--247259 ki bu seri beş cilt ve 4000 sayfadan oluşuyor şuan için ilk üç cildi var elimde diğerlerini de denk getirirsem bu dev Edebiyat tarihini bitirmeyi düşünüyorum. İkincisi: kitap/resimli-turk-edebiyatcilar-sozlugu--248517 bu da yaklaşık 500 sayfadan oluşan ve geçmişten 1970'li yıllara kadar gelecek şekilde 900 küsur yazar, şairi ele alan bir edebiyat sözlüğü. İki gün önce A harfinde okumalar yapmaya devam ederken "A.Kadir"e sıra geldi. Bir sayfadan oluşan tanıtım yazısını okuyunca kitaba nokta koydum. A.Kadir'in kitaplarını PDF olarak bulmaya koyuldum buldum da. İlk olarak şiirlerini okumak istedim. Kitabın adı da Mutlu Olmak Varken ismi bile bir sürü şey ifade eden bu kitaba geçmeden önce Seyit Kemal Karaalioğlu'nun A.Kadir için dediklerine bakalım: ŞAİR ve yazar. İstanbul'da doğdu. Alaydan yetişme bir subayın oğludur. «Abdülkadir Meriçboyu» asıl, «Ali Karasu» takma adıdır. Eyüp ortaokulu (1933), Kukuleli Askeri Lise (1936) ögrenimlerinden sonra girdigi Harp Okulu'nun son sınıfında, 1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet eserinde belirttiği olaylar yüzünden tutukluluk yılları başladı; askerliğini er olarak bitirdi. (1941): İstanbul Hukuk Fakültesi'ne girdi (1941-1943). Geceleri gazetelerde çalışarak, gündüzleri Fakülteye devam ederek yaşamını sürdürüyordu, "Tebliğ" şiir kitabının yayınlanması üzerine tutuklandı. Muğla, Balıkesir, Konya, Adana ve Kırşehir'de dört buçuk yıl sürgün yaşadı. "Şiirlerinde sağlam bir söyleyişle toplumsal gerçeklerimizi dile getirir. Oyunsuz, süssüz, açık, halkın dilini kullanır. Insanlara gerçekçi bir gözle, dostça bakar. Dizelerinde düşünsel duygululuk, özgürlük özlemi, mutlu yarınları bekleyiş, köylülerle işçilerin yaşantısı, direniş, insan gücünün üstünlüğü, doğa-çocuk sevgisi ağır basar." Tırnak içine aldığım ikinci bölüm beni onu acilen okumaya sevk etti. Biraz araştırınca da Nazım Hikmet'in bir dönem hapishane arkadaşı olduğunu da öğrendim. Ve çok büyük bir Nazım Hikmet sevdalısıdır. Nazım üzerine yazdığı ağıtlar olsun yaşarken ki dönemden kalan şiirleri olsun Nazım Hikmet'in her arkadaşı üzerinde bıraktığı o büyüleyici insanı sevgi ve saygıyı hissediyorsunuz satırlarda. Ben çok severek, duygu yoğunluğunu hissederek okudum. Ama bu incelemeyi başka bir şekilde devam ettireceğim. A.Kadir'in kitabın sonuna yerleştirdiği hayat hikayesinden bazı kesitler ve o kesitleri anlatan şiirlerini bölüm bölüm sıralayarak sizleri A.Kadir ile başbaşa bırakacağım. Okunması gereken bir yazar diye de not düşeyim. Mutlu Olmak Varken: https://youtu.be/gn62bbmwOHQ "Beş yaşında mahalle mektebine gittim. Orda daha çok din dersleri okutulurdu. Hocamız koca sarıklı, koca sakallı, iri gözleri fıldır fıldır bir imamdı. Çok sert, nemrutun biriydi. Dersini bilmeyen ya da yaramazlık eden öğrencileri falakaya yatırırdı boyuna. Hemen hemen her gün bu cezalarla karşı karşıyaydık, korkular içinde. Sonraları bende baş veren baskı ve zorbalığa karşı öfkenin tohumları o yıllarda atılmış olabilir." "Nasıl sileceksiniz siz bu kanı, ey üsttekiler, üsttekiler, nerden bulacaksınız onca suyu? Ey üsttekiler, ellerinizdeki kanı silmenize, duyuyor musunuz, denizleriniz yetmez." "Sekiz yaşındayken ilkokulun ikinci sınıfına geçmiştim ki, babam öldü. Anam ve biz üç kardeş, babamdan bağlanan az bir maaşla yoksul kalakaldık. Ablam okulu bıraktı, bir dikimevine girdi. İlkokulu bitiren ağabeyim, ta Erzincan’a, ordaki askerî ortaokula gitti. Ben de güçbelâ ilk ve ortaokulu bitirebildim. Yaz tatillerinde orda burda çalışarak, bir sepetçi yanında sepet örerek, kahveci çıraklığı yaparak, mahalle aralarında kurabiye satarak, önümdeki ders yılı için defter ve kitap paramı kazanıyordum" "Benim anam hep ağlardı. Babama ağlardı. Bir kaltak getirmişti anamın üstüne babam üç çocuklu eve. Ayyaşlığa vurmuştu sonra. O benim umacımdı. Öldü çıldırarak. Anam ona ağlardı. Benim anam hep ağlardı. Ağabiğme ağlardı. Gitmişti çok uzaklara ağabiğm on iki yaşında parasız bir yatılı okula. ... Benim anam hep ağlardı. Bana ağlardı. Ben giderdim okula çok sabah harçlıksız, o da ağlardı bana. Benim anam hep ağlardı. Ablama ağlardı. Girmişti ablam dikimevine. Ağrına gitmişti anamın. Anam ona ağlardı. Benim anam hep ağlardı. Evimize yılda iki lira getiren bir erik ağacımız vardı. Kurudu. Anam ağlardı ona." Nazım Hikmet: "A. Kadir’i pek severim. Yüreğimin başında oturan insanlardan biridir. Onun yüreği halis bir şair yüreğidir." "Nâzım Hikmet’le dostluğumuz mahkeme salonunda başladı. Daha önce birbirimizi hiç görmemiştik. Sorgular sırasındaysa o ayrı yerdeydi, biz ayrı yerde, hücrelerde. Oturum aralarında konuştuk birbirimizle ve hemen kaynaştık. Benim mahkemede yaptığım konuşma, Nâzım’ın çok hoşuna gitmişti; onu, gözyaşı dökecek kadar heyecanlandırmıştı." "Yürürsen ölüme karşı, yaşamak sonsuz. Yürürsen ölüme karşı. ... Ağlar aç bir çocuk, bir fabrika kapısında, şimdi Nâzım uyanacak! Ağlar aç bir çocuk, bir fabrika kapısında" "Ankara Askerî Cezaevi’nde aylarca bir arada kaldık. Dostluğumuz pekişti. Onun her hareketini şaşarak izledim. Yaşama olan bağlılığı, insan sevgisi, dostluğu, alçakgönüllülüğü, memleketseverliği, halkına düşkünlüğü, nerede yumuşak nerede sert olmak gerekir bilmesi, direnmesi, bütün bunlar bende derin izler bıraktı." Nazım'a ağıt.. "Gidenin bir resmi kalır, asarlar duvara, yavaş yavaş duvarda unutulur. Senin sesini duyacak insanlar kıyamete dek, sabahlar gibi taze, bal gibi tatlı, ve yorgun ve sevdalı ve yiğit." "Ben asıl, Nâzım’ın mektuplarına yanarım; onları aldılardı, bir tomardı. (Bu aramadan sonra, Nâzım’dan gelen birkaç mektubu, Konya’da benimle sürgün bir arkadaşa vermiştim, “Daha iyi saklarım ben,” demişti. “Aman, iyi sakla!” demiştim ben de ve mektupları vermiştim ona. Burada, İstanbul’da rastladıkça hep sorarım ve isterim arkadaştan o mektupları.." "Toprak çürür, o gözler çürümez, açar mavi mavi çocukların gözlerinde. Çocukların gözlerinde." "Bir-iki dostumdan ve ağabeyimden ancak kıt kanaat karnımı doyuracak kadar bir yardım görmeseydim, çoktan açlıktan ölmüş olacaktım. Kırşehir’de iki yılım geçti." Tenhaca bir yere çekilip ağlamak isterim dağlara, taşlara karşı. Ne yalnızlığı gökyüzünün ne ağaçların ne çayırların yeşilliği, ne de merhametli türküsüyle akan dere. Sadece esirliğim, üstüm başım, karnımdaki açlık." Kırşehir, 1945 "Sıkıyönetim kalkmıştı ama polis baskısı olanca ağırlığını sürdürüyordu. Polisçe izleniyordum. Çalıştığım yerlerde patronlara baskı yapılıyordu, işten atılmam için. Bunlar beni yıldırmadı. Bir yandan ekmek paramı zar zor çıkarmaya bakıyor, bir yandan da şiir çalışmalarıma devam ediyordum. Ama yayımlayamıyordum." "Acıdan, dirençten, umuttan başka ne insan dediğin." "1947 sonunda sıkıyönetim kalkınca İstanbul’a döndüm." (Beş yıl süren sürgünden sonra) "Hapse düştüm, buram buram tüttün burnumda. Asker oldum, taşını toprağını kucakladım düşümde, kulaç attım denizinde, türkü yaktım gecende. Baharını, yağmurunu, rüzgârını, sabahını dağlara savurdum sürgünde. Duyuyor musun, İstanbul, gene çalıyorum kapını, ta nerelerden sağ salim döndüm işte, ne yıldım, ne pes dedim, ne tükendim, ne yem oldum kurda kuşa. İstanbul, gene çalıyorum kapını, bana bir yerin var mı, şöyle kıyıcığına kıvrılsam." "Tüm şiirlerimi tarih sırasıyla 1968 yılında Mutlu Olmak Varken adı altında bir kitapta yayımladım. Ve geniş bir soluk aldım: En sonunda nem var, nem yok dökebilmiştim ortaya. Geniş bir soluk aldım, çünkü sağlığım enikonu bozulmaya yüz tutmuştu. Ölüm, kapımı çalabilirdi. Üzerimde hiçbir şey kalmamalıydı. Ölüm, vücudumdan başka hiçbir şeyimi götürmemeliydi.." "Ne derlerse desinler varsın. Madem haklısın, yaşarsın. Bu yüzden dünyayı seviyorum. Bu yüzden korkmuyorum senden, ölüm." "Bizim bu zanaat gerçekten zor zanaat, ağır zanaat. Bir yerde, ezilen, hor görülen, hatta diş bilenen insanın yangınından geçeceksin, bir yerde, onun binbir kokulu, binbir çiçekli bahçesinden. Her şeye rağmen en önde onun yaşadığı, onun var olduğunu bileceksin. Onun yaşama koşullarının değiştirilmesi gerektiğine inanacaksın. Onun gelecek günlerinin bir habercisi de sensin, aklından çıkarmayacaksın bunu. Demir kapıları zorlayacaksın sabahlara açmak için, tahta kapıları değil. Şunu da bileceksin ki, toplumdan koptuğun anda, hem topluma karşı, hem kendine karşı cinayetin en büyüğünü işlemiş olacaksın, ihanetin en büyüğünü. Dayanacaksın yani, sonuna kadar dayanacaksın. Bir İspanyol şairi ta İspanya’dan sesleniyor bize: “Yan tutmayan şair, şair değildir,” diyor. “Bir şair yan tutmalı,” diyor, “damgalanıncaya kadar.” Eserleri: kitap/mutlu-olmak-varken--27988 kitap/1938-harp-okulu-olayi-ve-nazim-hikmet--40586 kitap/bugunun-diliyle-tevfik-fikret--27986 kitap/bugunun-diliyle-mevlana--27987 kitap/hos-geldin-halil-ibrahim--147474 .. Arkadaşları ile Çevirdiği, derlediği bazı eserler: kitap/portekiz-somurgeleri-siiri--145486 kitap/secme-siirler--95333 kitap/odysseia--127910 kitap/halkin-ekmegi--248630 kitap/ilyada--1953 kitap/dunya-halk-ve-demokrasi-siirleri-1--211342 kitap/dunya-halk-ve-demokrasi-siirleri-2--211347 kitap/dunya-halk-ve-demokrasi-siirleri-3--211350 Ben Bir Kayısı Ağacıyım: (Kendi sesinden) https://youtu.be/7ZGovKzKe-U (Adem Yüce)
Şiddet, zorbalık ve baskıya karşı büyüyen bir öfke ve korkuyla geçirilen ilkokul yılları, sekiz yaşında babasını kaybetmesi, geçim sıkıntısı, yatılı okul, annesinin ölümü derken edebiyatın ve şiirin içinde bir uyanış, bir direniş... Nazım Hikmet'in önce şiirleriyle daha sonra kendisiyle tanışmış ve onu gençliğinin yol göstericisi olarak kabul etmiş. Şiirlerinde esen havanın rengi de Nazım, kokusu da Nazım olmuş bence bu yüzden. Aynı insan sevgisi, kardeşlik, dostluk; halka, memlekete inanç ve düşkünlük; yaşama bağlılık, tükenmeyen bir umut, daha güzel bir dünya özlemi... (Su)
Bir şiir kitabı olarak gene istediğimi bulamadım. 100lerce şiir kitabı okudum ama beni saran şiir kitabı bir elimin parmaklarını geçmiyor maalesef. Bu da çok kötü bir durum. Ülkemizde şiir kitaplarının çok stmadığı gerçeği var. Olmuyor. İlerlemiyor. Şiirsellik ve melodiden uzak şiirlerle olmaz bu iş. Bunu defalarca diyorum yine de diyeceğim. Bu kitaba çok bir şey demeyeceğim. Şiirler orta derece diyebilirim. Bana kızan da alacaktır ama yapacak bir şey yok maalesef. Eski halk ozanları ve divan edebiyatı şairleri gibi şiirler yok maalesef. Zaten divan edebiyatı şiirlerini bile okuyamıyoruz özensiz çeviriler yüzünden. Beyitleri düz yazı şeklinde okuyacaksam öyle çeviriyi istemem ben. Neyse inşallah aradığım şiir kitabını bulurum. (Emre Şeyda)
Mutlu Olmak Varken PDF indirme linki var mı?
A. Kadir - Mutlu Olmak Varken kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Mutlu Olmak Varken PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı A. Kadir Kimdir?
A. Kadir ya da tam adıyla İbrahim Abdülkadir Meriçboyu (d. 1917, İstanbul - ö. 1 Mart 1985, İstanbul), 1940 kuşağı toplumcu şairleri arasında yer alan Türk şair. Çeviri çalışmalarıyla dünya şiirinin tanınmasına katkıda bulunmuştur.
Ortaöğrenimini Eyüp Ortaokulu (1933) ve Kuleli Askeri Lisesi'nde (1936) tamamladı. Kara Harp Okulu son sınıf öğrencisiyken (1938) Nâzım Hikmet'le beraber tutuklandı; on ay hapse mahkûm oldu. Hapisten çıkınca askerlik görevini er olarak tamamladı. İstanbul Hukuk Fakültesi'ne girdi (1941). 1943'te yayımladığı Tebliğ adlı şiir kitabı yasaklanarak toplatıldı. İstanbul'da bulunması sakıncalı görülen kişilerle birlikte sıkı yönetimce sürgüne gönderildi. Sürgünlük dönemini Muğla, Balıkesir, Konya, Kırşehir ve Adana'da geçirdi. 1947'de İstanbul'a döndü ve bir bisküvi fabrikasında çalışmaya başladı. Buradan ayrılınca çeşitli yayın evlerinde düzeltmenlik, çevirmenlik gibi işler yaptı. 1965'ten sonra kitaplarını kendisi yayımlayarak yazarlık yaşamını sürdürdü.
A. Kadir Kitapları - Eserleri
- Bugünün Diliyle Hayyam
- Mutlu Olmak Varken
- Bugünün Diliyle Mevlana
- 1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet
- Bugünün Diliyle Tevfik Fikret
- Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1
- Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 3
- Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 2
- Hoş Geldin Halil İbrahim
- Sovyet Rusya'da On Beş Gün
A. Kadir Alıntıları - Sözleri
- Bir gün gelir, dünyamız aydınlık olur, dünyamız kurtulur. (Mutlu Olmak Varken)
- Bütün bu çablaman neden? Karnını doyurmak içinse bir diyeceğim yok Üstün başın, çoluğun çocuğun içinse gene yok Ama çok paralı bir adam olmak içinse Kıyma güzel ömrüne, değmez. (Bugünün Diliyle Hayyam)
- "Ne okumamı istiyorsunuz benim? Halit Fahri'leri Orhan Seyfi'leri, Yahya Kemal'leri mi? okuyacağım, Nâzım Hikmet'i okuyacağım. Ama okuyorum diye isyan falan mı düşünüyorum sanıyorsunuz? Askeri isyan nerde, ben nerde?. Bizim aklımızın ucundan geçmiş değil böyle şeyler. Bedava yemekleri kursağımızdan çıkarmak istiyorsunuz bakıyorum. Nedir bu dünyada zenginlik, fakirlik, diye düşündük mü, hemen komünist deniyor. Ben zenginleri sevmiyorum. Komünistlik mi bu sizce? Soruyorum, koministlik mi? Mahallemizde 《yorgancilar》 denen birleri vardı, çok zengindiler, komşumuzdular. Bir akşam bir tabak yemek gönderdiler bize. Koyduk yemeği sofraya. İlk lokma boğazımda kaldı. Yemek ekşimişti. Namussuzlar, bizi insandan mı saymıyorlardı fukarayız diye? İşte ben o günden beri hiç iyi gözle bakmam zenginlere. Zenginleri sevmemek, fakirlere acımak, Nazım'ı okumak ve sevmek komünistlik mi? Eğer komünistlikse bu, komünistim ben işte, ne yaparsanız yapın." (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
- ...çok çabuk çoğalıyoruz biz yoksullar beşikten mezara kan ter içinde sevinçten yana hep sonda. çabucak büyüyor, yaşlanıyoruz bitiveriyor yaşamımız herkesten önce... ... (vasil karagozov) (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 3)
- Ne kadar da mutsuz bizim şu halk (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1)
- Gene bir sis kaplamış ufuklarını, inatçı bir sis, gitgide büyüyen bir ak karanlık. Ağırlığı altında ne varsa sanki yok olup gitmiş, kalmış ortada kala kala bir tozlu yığın, o tozlu, korkunç yığına bakan göz şaşırır titrer, ilerisine gidemez. Ama sen hak ettin bu karanlık, kalın örtüyü, bu örtü tıpatıp sana uydu, ey kanlı toprak, ey zulümler meydanı, ey yaldızlı ülke, döktüğü kanla, çektirdiği acıyla çalım satan! Ey gösterişin, şatafatın beşiği ve mezarı, oldum olası imrenilen kraliçesi Doğu'nun! Ey kanlı sevgileri, kılı kıpırdamadan zevk ve safaya susamış bağrında emziren! Ey Marmara'nın mavi kucağında ölüm uykusuna dalmış diri, ey köhne Bizans, büyücü kocakarı, ey bin kocadan artakalan el değmemiş dul, gene de güzel görür, taptaze görür seni, gene de üstüne titrer sana bakan. Ne kadar tatlı, cana yakınsın, ne kadar, süzgün, mavi gözlerinle sen uzaktan! Oysa ne farkın var kirli kadınlardan senin, hiçbir şey umurunda değil, belli, ne bunca acı türkü, ne bunca kan ağlayan! Sen kurulurken katmış olmasın bir hain el senin temeline zehirli suyunu kötülüğün. İşte her yanda ikiyüzlülüğün kiri, nereye baksan çekememezlik, nereye baksan çıkarcılık, nereye baksan hergelelik, yalan dolan. Demek yükselmek yalnız bunlarla oluyor. Koynunda barınan nice yaratık arasında kaç tanesinin alnı açık, yüzü ak? Örtün, ey İstanbul, kanlı toprak, örtün, kart orospu, örtün, hiç uyanma! (...) Adamı yukarlara çıkaran yol, el etek öpme yolu. Yakınması senin yüzünden bütün öksüzlerin, dulların, arkasızların, senin yüzünden bütün, ey silahlı korku! Nasıl dokunulmaz olacak, özgür olacak şöyle bir soluk almayla kişi, söyle, ey kanun denen efsane! Ey tutulmayan sözler, sonsuz yalan! Ey mahkemelerden her gün kovulan hak! Ey kuşkunun pençesinde kıskıvrak, duygusuz, ta yüreklere dek uzanan gizli kulak, senin korkundan ağızlar sımsıkı kilitli. Seni hor görüyorlar, halkım için dökülen alınteri! Ey kalem ve kılıç, siyasi iki mahkûm, ey doğruluk ve yiğitlik, unutulmuş yüzlersiniz artık! Ey kodamanlar ve kuyrukları onların, pısırıklar, çekingenler, korkaklar sizi, nasıl da alışmışsınız iki büklüm yaşamaya, adınızın sanınızın da maşallahı var hani! Ey yere eğilmiş kafalar, ak pak, ama tiksindirici! Ey genç kadın ve ardından koşan delikanlı! Ey kahırlı ana, ey dargın karı koca! Ya sizler be çocuklar, anasız babasız, başı boş yavrucaklar, ya sizler... Örtün, ey İstanbul, kanlı toprak, örtün, kart orospu, örtün, hiç uyanma! (Bugünün Diliyle Tevfik Fikret)
- "Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak, bu kadar mavi, bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldanmadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum. Dayadım sırtımı beyaz duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım. " Nazım Hikmet RAN (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
- Ben bir denizim, kendi varlığı içinde taşan, uçsuz bucaksız, alabildiğine geniş, kıyısız, hür bir deniz. (Bugünün Diliyle Mevlana)
- ...durur kankırmızı barikatta, ayakta durur arasında ölü kardeşlerinin yıkıntılar üstünde tek başına ve ulu bir hayalet gibi bakar dosdoğru... .... (hristo smirnenski) (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 3)
- Hiçbir şeyden korkmuyorum artık. Kaya gibi güçlü buluyorum kendimi. Ve en ağır acılara katlanmaya hazırım. (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
- Bir düşünce durmadan kurcalar kafamı: Yatakta, başım yumuşak yastıkta mı ölmeli? Yoksa bir karanfil gibi mi solmalı yavaşça, gizli bir kurdun içten içe kemirdiği? Sessiz sedasız eriyip gitmeli mi yoksa boş bir odaya bırakılmış mum gibi? İstemem, tanrım, böyle bir ölüm istemem! Ölmeyi dilerim ben, ölmeyi birdenbire: Ayakta, yıldırımla parçalanan bir ağaç gibi, kasırgayla devrilen bir ağaç gibi ölmeyi, uçuruma yuvarlanan bir kaya gibi, tepeden tırnağa titrete sarsa yeri göğü. -Sandor Petöfi- (Çev.: A. Kadir - Asım Bezirci) (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 2)
- Kimden medet umayım? Tanrıdan mı? Onunla bir ilişiğim yok. Oldum olası aramız iyi değil. Hiçbir ahbaplığım olmadı onunla. Ne diye medet umayım ondan? (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
- Siz bakmayın onların pazar töreninde dua ettiklerine, hele tanrıyı hoşnut etmek istediklerine inanmayın sakın, derdi günü paradır onların, dinleri imanları para. (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1)
- Bir de mutlu görünürsünüz - ama sadece görünürsünüz -, acıyı gizlemek istersiniz, içinizden hiç çıkmayan acıyı, gizlemek için de konuşursunuz durmadan, ama bir türlü gizleyemezsiniz (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1)
- Bu memlekette bu iltimas varken biz adam olmayız, arkası olan gemisini kurtarıyor, bizim gibi kimsesizlere iş yok. (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
- Kendilerinden başka türlü düşünenleri beğenmezdiler kolay kolay. Burunları Kafdağındaydı. Yalnız kendileriydi gerçek milliyetçi. Bu vatan yalnız onlarınmış gibi, bu yurt üzerinde laf etmek yalnız onların hakkıymış gibi bir halleri vardı. (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
- Günahsız tek kişi göster bana. İnsan nasıl yaşar günah işlemeden? (Bugünün Diliyle Hayyam)
- Siz ki, sillesini yediniz kaderin, durursunuz gene dimdik, ayakta, yürekleriniz öfkeli, inanç dolu, siz ki, kederlisiniz ve kavgaya hazır, siz ki, sürgündesiniz ve baş kaldırmışsınız, ve yüzleriniz taş gibi katıdır; geliyor mısralarım size doğru. (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1)
- - Çok teşekkür ederim... Çok teşekkür ederim... Söyleyin, söyleyin... Olmaz... Olmaz. Pişsinler, pişsinler... Bırak pişsinler... (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
- Şimdi nasıl bu şiire emek veriyorsam, şu satırlarda, sanatın şu ince dokusunda nasıl apaçık, ortadaysa çabam, ömrümün payı yıkım ve mutluluk da öyle gelir, kendi isteğim, emeğimle. Arada kafam bozulunca gülerim içimden: Bütün acı, tatlı günlerimi yapan benim, şu güzel duruşu, şu berbat şekli değersiz mermere keyfimce veren ben. Demek bir oyuncağım kendi elimde ben kendim. (Bugünün Diliyle Tevfik Fikret)