diorex
Dedas

Nasreddin Hoca - Pertev Naili Boratav Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Nasreddin Hoca kimin eseri? Nasreddin Hoca kitabının yazarı kimdir? Nasreddin Hoca konusu ve anafikri nedir? Nasreddin Hoca kitabı ne anlatıyor? Nasreddin Hoca PDF indirme linki var mı? Nasreddin Hoca kitabının yazarı Pertev Naili Boratav kimdir? İşte Nasreddin Hoca kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 25.04.2022 14:00
Nasreddin Hoca - Pertev Naili Boratav Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Pertev Naili Boratav

Yayın Evi: Kırmızı Yayınları

İSBN: 9789759169206

Sayfa Sayısı: 350

Nasreddin Hoca Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Nasredin Hoca’yı böyle bilmezdik. Bu cümle, ufkumuzda, biz Hoca’yı böyle istemiyoruz’un bir çevirisi olarak belirdi aslında. Karagöz metinlerinde olduğu gibi ayıklanmış, aklanıp paklanmış, bu yoldan yükü atılmış bir corpus’te uzlaşılmasıydı amaç, aşırılık fazlalıktı, halk kaynaklı bir bilgeliğin halkı korumak, ola ki kendinden korumak için törpülenmesiydi hedeflenen. Boratav’ın ulaştığı elyazmalarına şüpheyle bakanlar gördüm, duydum…..

Nasreddin Hoca: Zaman zaman ne kadar çağdışı kaldığımzı gösteren çağdaşımız değil midir?

Nasreddin Hoca Alıntıları - Sözleri

  • Nasreddin Hoca'nan türbesi, önüne gelenin kolayca engelleyecek ciddi güvenlik tedbirlerinden yoksun yerler için atasözü değerinde bir benzetme niteliği kazanmıştır. Atatürk'le ilgili bir fıkraya göre Ankara'da, yabancı diplomatların bulunduğu bir toplantı sırasında Maginot Hattından (Fransızların, 1930'larda, Alman saldırısına karşı kurdukları savunma hattı) söz ediliyormuş. Atatürk "Onun tipik bir modeli yüzyıllar önce Anadolu'da vardı demiş ve merakla ağzına bakanlara açıklamış "Dört yanı açık; ön cephesinde bir kapı ve kapıda koca bir kilitle Nasreddin Hoca'nın türbesi".
  • Ölünün körü (yani: ölünün mezarı) sözü, tıpkı Cehennemin dibi gibi, yersiz soruları ile insanı baştan savmak için kullanılan bir deyimdir Türkçemizde.
  • Kimi atasözlerinin ve atasözü değerinde deyimlerin Nasreddin Hoca fikralarına bağlanması onun ‘halk bilgesi' kişiliğini belgeleyen bir olgudur.
  • ... Batı dünyası Nasreddin Hoca ile güldürülerini iki yüzyılı aşan bir süreden beri tanıyor. Türkiye'de ve başka Doğu ülkelerinde onun ününün yayılması çok daha eskilere çıkar. Ondan söz eden en eski kaynak 1480 tarihlidir: Sultan Cem'in yakınlarından biri olan EbalHayr-i Rûmi adlı müelliften beri Nasreddin Hoca'ya Müslüman ülkelerinde Diyojen ve Esop soyundan bir bilge, bir halk filozofu, ama daha çok bir ermiş kişi nitelikleri verilmiştir.
  • Hoca'ya Temürlenk demiş ki: "Hoca ! Bilirsin ki Hulefay-ı 'Abbasiyyeden her birinin unvanı: kimi Muvaffak -Billah, kimi Müteekkil-Alellah, kimi Mu'tesim Billah, hep bu yolda idi. Ben de onların meyanında gelseydim, benim 'unvanım ne olurdu?" Hoca derhal demiş ki: " Ey sahib-kıran! Hiç şüphe etmeyiniz ki sizinki muhakkak surette Ne'uzi-billah olurdu."
  • Batı aydınlarının Nasreddin Hoca'yla ve onun fıkralarıyla ilgilenmeleri XVII. yüzyıl sonlarına çıkar. Paris Devlet Kütüphanesi'nde bulunan bir "Türk Fıkraları Külliyatı” yazması, o kütüphaneye girmeden Antoine Galland'ın eline geçmişti. ... Bir süre sonra, Rumen vakanüvisi Kantemir (ölümü 1723) bizim Hoca'dan uzun uzun söz eder ve onu Temürlenk'in çağdaşı olarak anlatan hikâyeleri nakleder.
  • Çağdaş yayıncılar, yazmalardan ve sözlü gelenekten derledikleri Nasreddin Hoca fıkralarını yayınlamaya girişince, onlardan 'edep dışı' gördüklerini tümüyle atmak, ya da içeriklerindeki bu türden kelime ve anıştırmaları 'edepli' biçime sokmak yoluna gidiyorlar. Eski yazmaları meydana getirenlerin, ve Batılı çağdaş araştırmacıların bu konuda hiç de titizlik göstermemelerine karşılık, Nasreddin geleneğinin beşiği olan ülkelerdeki yayıncılar, hatta bilim çalışmaları çerçevesine giren yayınlarda bile 'edep' ve 'haya' ölçülerine çok dikkat ediyorlar.
  • DTCF Kitaplığı yazmasının derleyicisi, kitabının en sonuna geçirdiği bu fikraya şu açıklamayı eklemiş: "Hoca Nasreddin Efendi ne büyük mertebe bir devletlü ve evliyâ ullâhtan imiş kim merhûm olduktan sonra dahi kerâmâti zuhûr etmişdir."
  • Nasraddin Hace'ye ayıtdılar: "Senün gelinün gezegendür." dediler. "Eğer gezegen olsa bize de gelürdi." demiş.
  • Nasraddin Hoca'ya meğer günlerde bir gün bir kimesne gelüp: "Hoca! lutf edüp var, fülan kimesnenün kızını bana dileyüver." demiş. Hoca dahı varup kızı kendüye dilemiş. Ba'dehu ol kimesne gelüp Hoca'ya demiş ki: "Niçe oldı? Kız bize verürler mi?" Hoca dahı demiş ki: "Vallahi'l-'azim! Bürazer! Bana dahı gücile verdiler." demiş.
  • Hoca bir gün müsafirliğe gitmiş. O gün gayet sıcak olmakla koca bir kase buzlu hoşaf getirmişler. Hane sahibi, hoşaf taksim edilen büyük ma'den kaşığı alup Hoca'ya zergerdan, küçük, yayvan bir kaşık vermiş. Hane sahibi koca kepçe ile buzlu hoşafı atıştırır, bir de: "Oh! Öldüm!" dermiş. Hoca ise, kaşığı daldırır, fakat içi bir şey almadığından yalnız yalarmış. Hane sahibi yine: "Oh!... Öldüm!" demesinde ber-devam. Hoca bakmış ki olacak şey değil, hane sahibine demiş ki: "Efendim! Rica ederim. Şu elinizdeki kaşığı bana da veriniz de bir kerre de ben öleyim."
  • Hoca'nın kadılığı esnasında birisi gelüp: "Efendi! Kırda sığır yayılırken bir alaca inek, gaaliba sizin olmalı, bizim ineği karnından kakup öldürmüş. Buna ne lazım gelir?" diyince Hoca: "Bunda sahibinin ne kabahatı var? Hayvandan kan da'vası edilmez a!.." demiş. Bu sefer herif: "Ben yanlış söyledim. Bizim inek sizinkini öldürmüş." diyince Hoca: "Ha!.. O vakıt mes'ele çatallaştı. Bana, şu raftaki kara kaplı kitabı indiriverin, bakayım!" demiştir.
  • Nasraddin Hoca'ya: "Fülan kişi oruc yedi" demişler. Hoca da ayıtmış: "Vay bir kişi dahı olayıdı, namazı da yiyeyidi" demiş.
  • Toplumun törelerine ve ahlâk, edep kurallarına aykırı görüldüğü için Nasreddin Hoca'ya yakıştırılmayan hikayelere, derleyicilerin ve araştırıcıların gösterdikleri tepkilere örnekler pek çoktur. Bu türden davranışlara, eski yazmalarda ve sözlü gelenekte değil de, çağdaş yayınlarda rastlıyoruz. Çağdaş yayıncılar, yazmalardan ve sözlü gelenekten derledikleri Nasreddin Hoca fıkralarını yayınlamaya girişince, onlardan 'edep dışı' gördüklerini tümüyle atmak ya da içeriklerindeki bu türden kelime ve anıştırmaları ‘edepli' biçime sokmak yoluna gidiyorlar. Eski yazmaları meydana getirenlerin ve Batılı çağdaş araştırmacıların bu konuda hiç de titizlik göstermemelerine karşılık, Nasreddin geleneğinin beşiği olan ülkelerdeki yayıncılar, hatta bilim çalışmaları çerçevesine giren yayınlarda bile edep' ve 'haya' ölçülerine çok dikkat ediyorlar.
  • En eski yazmalarda, yani XVI. yüzyılda yazıldığı kesin olarak bilinen nüshalardaki fıkra sayısı, daha sonrakilere göre çok düşüktür: Oxford yazmasında 43, Groningen nüshasında 76 fıkra var. Nasreddin Hoca fıkralarını bir araya toplayan yazmalar ele alınınca adı belli bir yazarın eseri ya da bir tek nüshaya çıkarılabilecek anonim bir yapıt söz konusu olamaz.

Nasreddin Hoca İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitap, Nasreddin Hoca'nın bizim gibi bir insan olduğunu hatasıyla sevabıyla yaşayıp, bize fıkralarını bırakan yeri geldiğinde şaklaban yeri geldiğinde bilge biri olduğu gösteriyor. Yaklaşık 42 yıllık bir çalışmanın eseri. İçerisinde farklı kaynaklarca derlenmiş yüzlerce fıkra var. Keyifli okumalar. (Fatih Çelikbilek)

Bir Hoca Nasreddin: Pertev Naili Boratav'ın 42 yıllık araştırmasının ve emeğinin ürünü olan değerli bir kitap. Nasreddin Hoca'yı kim bilmez ki değil mi? Aslında pek de bildiğimiz söylenemezmiş. Zaten kitapta da değinildiği gibi "Nasreddin Hoca'yı biz böyle bilmezdik." konusu oldukça güzel şekilde açıklanmış. Nasreddin Hoca'nın kimi fıkraları, dini hassasiyetler ya da toplumsal ahlak gerekçesiyle ya yok sayılmış ya da değiştirilerek anlatılmış. Ne yalan söyleyeyim ben de birçok fıkrada epey şaşırdım. Oldukça müstehcen fıkraları da varmış meğer Hocamızın :) Bunun yanında Nasreddin Hoca'nın mizahı Anadolu'dan Balkanlar'a, İran'a, Orta Asya ülkelerine, Avrupa'ya kadar dünyanın birçok yerine yayılmış. Her kültür kendisine göre de şekillendirmiş Hoca'yı. Örneğin Balkanlar'da Hitar-Pitar adıyla bir Hoca yaratılmış. ( Hitar-Pitar da eşeğe ters biner.) Hangi ülke, hangi millet olursa olsun hepsi de sevmiş Hoca'nın fıkralarını, güldürüsünü... Nasreddin Hoca'nın fıkraları o kadar güçlü bir etki bırakır ki dilimize de yeni deyimler olarak geçer: "Hırsızın hiç mi suçu yok", "Ye kürküm ye" , "Parayı veren düdüğü çalar" gibi. Nasreddin Hoca Timur'un huzuruna çıktı mı? Bilemeyiz. Ama Timur'un zulmü altında yaşayan halk kendi söyleyeceğini ya da söyleyemediğini Hoca vasıtasıyla söylemiş. Adaletsizliğe karşı Hoca'nın mizahı konuşmuş. Tıpkı Büyük İskender'e karşı "gölge etme yeter" diyen Sinoplu Diyojen'imiz gibi. Kitabın tek olumsuz tarafı; fıkraların eski Türkçe ile anlatılması nedeniyle anlamakta zorlanmam oldu. Bazı kelimelerin ne anlama geldiğini internette bile bulamadım. Bunun dışında eksiksiz bir kitap. (Faust burina)

Nasreddin Hoca PDF indirme linki var mı?

Pertev Naili Boratav - Nasreddin Hoca kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Nasreddin Hoca PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Pertev Naili Boratav Kimdir?

Pertev Naili Boratav (asıl adı Mustafa Pertev, d. 2 Eylül 1907, Darıdere [bugün Zlatograd, Bulgaristan] - ö. 16 Mart 1998, Paris, Fransa), Türk halkbilimcisi, halk edebiyatı ve folklor araştırmacısı.

Darıdere'de 1907'de doğdu. 1927'de İstanbul Erkek Lisesi'ni, 1930'da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. 1931-1932'de Fuad Köprülü'nün asistanlığını yaptı.

1941'de Halk Hikayeleri ve Halk Hikayeciliği teziyle doçent oldu, 1948'de profesörlüğe yükseldi. 1948'de başkanı olduğu Halk Edebiyatı Kürsüsü CHP iktidarınca komünizmi yaydığı gerekçesiyle kapatıldıktan sonra yurtdışına gitti.

ABD, Almanya ve Fransa'da çalıştı. 1940'lı yıllarda Behice Boran'ın Yurt ve Dünya dergisini yönetti. Stanford Üniversitesi Türkiye bölümünü kurdu. Paris'te ölümüne kadar CNRS (Centre National de la Recherche Scientifique)'de çalıştı. 1998'de Paris'te öldü.

Türk halk edebiyatı araştırmaları öncüsü Pertev Naili Boratav 2000 masal, 40 halk hikâyesi, çocuk oyunları, türküler, tiyatrolar, şarkılar, fıkralar, şiirlerden meydana gelen zengin bir arşiv kurdu. CNRS, Sedat Simavi, TC Kültür Bakanlığı ödülleri almıştır.

Pertev Naili Boratav, Türk kültürünün kaynakları arasında en başta halk edebiyatının geldiğine inanıyordu. Anadolu halk kültürü araştırmalarına, aşık geleneğine yöneldi.

Pertev Naili Boratav Kitapları - Eserleri

  • Az Gittik Uz Gittik
  • Türk Mitolojisi
  • 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı
  • Köroğlu Destanı
  • Zaman Zaman İçinde
  • 100 Soruda Türk Folkloru
  • Halk Hikayeleri ve Halk Hikayeciliği
  • Pir Sultan Abdal 
  • Nasreddin Hoca
  • Nasreddin Hoca
  • Pir Sultan Abdal
  • İzahlı Halk Şiiri Antolojisi
  • Tekerleme
  • Folklor ve Edebiyat 1
  • Anadolu Destanları
  • Halk Edebiyatı Dersleri
  • Folklor ve Edebiyat
  • Nasreddin Hoca

Pertev Naili Boratav Alıntıları - Sözleri

  • Nasraddin Hoca'ya meğer günlerde bir gün bir kimesne gelüp: "Hoca! lutf edüp var, fülan kimesnenün kızını bana dileyüver." demiş. Hoca dahı varup kızı kendüye dilemiş. Ba'dehu ol kimesne gelüp Hoca'ya demiş ki: "Niçe oldı? Kız bize verürler mi?" Hoca dahı demiş ki: "Vallahi'l-'azim! Bürazer! Bana dahı gücile verdiler." demiş. (Nasreddin Hoca)
  • Ya devlet başa, ya kuzgun leşe... (Zaman Zaman İçinde)
  • Hoca'nın kadılığı esnasında birisi gelüp: "Efendi! Kırda sığır yayılırken bir alaca inek, gaaliba sizin olmalı, bizim ineği karnından kakup öldürmüş. Buna ne lazım gelir?" diyince Hoca: "Bunda sahibinin ne kabahatı var? Hayvandan kan da'vası edilmez a!.." demiş. Bu sefer herif: "Ben yanlış söyledim. Bizim inek sizinkini öldürmüş." diyince Hoca: "Ha!.. O vakıt mes'ele çatallaştı. Bana, şu raftaki kara kaplı kitabı indiriverin, bakayım!" demiştir. (Nasreddin Hoca)
  • Toplumun törelerine ve ahlâk, edep kurallarına aykırı görüldüğü için Nasreddin Hoca'ya yakıştırılmayan hikayelere, derleyicilerin ve araştırıcıların gösterdikleri tepkilere örnekler pek çoktur. Bu türden davranışlara, eski yazmalarda ve sözlü gelenekte değil de, çağdaş yayınlarda rastlıyoruz. Çağdaş yayıncılar, yazmalardan ve sözlü gelenekten derledikleri Nasreddin Hoca fıkralarını yayınlamaya girişince, onlardan 'edep dışı' gördüklerini tümüyle atmak ya da içeriklerindeki bu türden kelime ve anıştırmaları ‘edepli' biçime sokmak yoluna gidiyorlar. Eski yazmaları meydana getirenlerin ve Batılı çağdaş araştırmacıların bu konuda hiç de titizlik göstermemelerine karşılık, Nasreddin geleneğinin beşiği olan ülkelerdeki yayıncılar, hatta bilim çalışmaları çerçevesine giren yayınlarda bile edep' ve 'haya' ölçülerine çok dikkat ediyorlar. (Nasreddin Hoca)
  • «Ya mübarek ırmak! diyor adam. Bu yılan ateşte yanıyordu, ben bunu kurtardım. Şimdi beni sokmak istiyor. Bu, beni sokmalı mı? Sokmamalı mı?» «Tabii sokmalı, diyor ırmak. İnsanoğluna iyilik yaramaz. Sebep? Çamaşırını, her şeyini bende temizler, kendi de bende yıkandığı, benim suyumu içtiği halde, elini yüzünü yıkar da bir de yüzüme doğru tükürür.» (Az Gittik Uz Gittik)
  • Nasraddin Hoca'ya meğer günlerde bir gün bir kimesne gelüp: "Hoca! lutf edüp var, fülan kimesnenün kızını bana dileyüver." demiş. Hoca dahı varup kızı kendüye dilemiş. Ba'dehu ol kimesne gelüp Hoca'ya demiş ki: "Niçe oldı? Kız bize verürler mi?" Hoca dahı demiş ki: "Vallahi'l-'azim! Bürazer! Bana dahı gücile verdiler." demiş. (Nasreddin Hoca)
  • Dün gece seyrimde coştuydu dağlar Seyrim ağlar ağlar Pir Sultan deyü Gündüz hayalimde gece düşümde Düş de ağlar ağlar Pir Sultan deyü Uzundu usuldü dedemin boyu Yıldız'dır yaylası Banaz'dır köyü Yaz bahar ayında bulanır suyu Sular ağlar çağlar Pir Sultan deyü. Pir Sultan kızıydım ben de Banazda Kanlı yaş akıttım baharda güzde Dedemi astılar kanlı Sivas'ta Dar ağacı ağlar Pir Sultan deyü. (Pir Sultan Abdal)
  • Aziz Nesin, Nasreddin Hoca üzerine yazdigı bir incelemede Goethe'nin bir sözünü aktarıyor; Alman şairi demiş ki : «Kendi kendisiyle alay edemeyen, olgun insan olamaz. (Az Gittik Uz Gittik)
  • "Köroğlu'nda zulme ve haksızlığa, Kerem'de sevgilerin önüne dikilen din bağnazlığına, Garip'te yıllar boyu gurbeti vatan edinmenin kahredici zorunluğuna baş kaldıran, ya da yanıp yakınan insanlar kendilerini bulurlar." (100 Soruda Türk Halk Edebiyatı)
  • Al-Bastı. Al-Karısı, Al-Anası, Al-Kızı veya kısaca Al da denir. Türk cinciliğinin bir figürü olan Al-Bastı, doğaüstü bir kadın yaratık olarak tasvir edilir. Özellikle loğusa kadınlara musallat olur, onlarda loğusa sıtması çıkarır ve hastaların ölümünü sağlayabilir; bu hastalık çoğunlukla al-bastı ifadesiyle, "Al'ın eziyeti" anlamında kullanılır. (Türk Mitolojisi)
  • Toprak. Kastamonu'daki (Kuzeybatı Anadolu) bir inanışa göre, toprak temiz bir maddedir çünkü pisliklerinden temizlenmek için her gece yedi kez çalkalanır. Bu düşünce, Müslümanlıktaki su olmayan ortamlarda abdest yerine geçen toprak veya kumla abdest almayı saklayan teyemmüm ilkesine uygun düşmektedir. (Türk Mitolojisi)
  • "Benim uzun boylu serv-i çınarım Yüreğime bir od düştü yanarım Kıblem sensin yüzüm sana dönerim Mihrabımdır kaşlarının arası" (Pir Sultan Abdal )
  • Kimi atasözlerinin ve atasözü değerinde deyimlerin Nasreddin Hoca fikralarına bağlanması onun ‘halk bilgesi' kişiliğini belgeleyen bir olgudur. (Nasreddin Hoca)
  • Delikli demir çıktı mertlik bozuldu Gitti dünya merd elinden kaldı namerd ortada (Köroğlu Destanı)
  • «Al, bu elmanın yarısını sen ye, yarisını karın yesin. Allah size bir oğlan evlat verir.» demiş. (Az Gittik Uz Gittik)
  • Hoca'ya Temürlenk demiş ki: "Hoca ! Bilirsin ki Hulefay-ı 'Abbasiyyeden her birinin unvanı: kimi Muvaffak -Billah, kimi Müteekkil-Alellah, kimi Mu'tesim Billah, hep bu yolda idi. Ben de onların meyanında gelseydim, benim 'unvanım ne olurdu?" Hoca derhal demiş ki: " Ey sahib-kıran! Hiç şüphe etmeyiniz ki sizinki muhakkak surette Ne'uzi-billah olurdu." (Nasreddin Hoca)
  • Tevfik Fikret'in bir şiirinden şu parça : Benim siyah bir bacım var: Adı Leylâ, gözü şehlâ, Kollarında, ellerinde, Saçlarının tellerinde Pullar, inciler parıldar. 1946’da, Antalya Sanat Okulu öğrencilerinden derlenmiş bilmeceler arasında yer almıştı; çözümü: gece idi. (100 Soruda Türk Folkloru)
  • “Al Allah kulunu, zapt et delini!” (Az Gittik Uz Gittik)
  • Yat, baş ucunda bul; kalk, ayak ucunda bul! (Yani; her istediğini kolayca elde etmeni dilerim Tanrıdan.) Bayrağın dikili, esvabın kesili kalsın! (Düğün hazırlıkları yaparken ölesin, anlamında; düğün göreneklerine anıştırma.) (100 Soruda Türk Halk Edebiyatı)
  • Toplumun törelerine ve ahlâk, edep kurallarına aykırı görüldüğü için Nasreddin Hoca'ya yakıştırılmayan hikayelere, derleyicilerin ve araştırıcıların gösterdikleri tepkilere örnekler pek çoktur. Bu türden davranışlara, eski yazmalarda ve sözlü gelenekte değil de, çağdaş yayınlarda rastlıyoruz. Çağdaş yayıncılar, yazmalardan ve sözlü gelenekten derledikleri Nasreddin Hoca fıkralarını yayınlamaya girişince, onlardan 'edep dışı' gördüklerini tümüyle atmak ya da içeriklerindeki bu türden kelime ve anıştırmaları ‘edepli' biçime sokmak yoluna gidiyorlar. Eski yazmaları meydana getirenlerin ve Batılı çağdaş araştırmacıların bu konuda hiç de titizlik göstermemelerine karşılık, Nasreddin geleneğinin beşiği olan ülkelerdeki yayıncılar, hatta bilim çalışmaları çerçevesine giren yayınlarda bile edep' ve 'haya' ölçülerine çok dikkat ediyorlar. (Nasreddin Hoca)

Yorum Yaz