Nefaset Lokantası - Tuğba Doğan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Nefaset Lokantası kimin eseri? Nefaset Lokantası kitabının yazarı kimdir? Nefaset Lokantası konusu ve anafikri nedir? Nefaset Lokantası kitabı ne anlatıyor? Nefaset Lokantası PDF indirme linki var mı? Nefaset Lokantası kitabının yazarı Tuğba Doğan kimdir? İşte Nefaset Lokantası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Tuğba Doğan
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750844867
Sayfa Sayısı: 128
Nefaset Lokantası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“Hatırlamak kalbin düşünmesidir. Bırak kalbin düşünsün. Hatırla.”
“Varoluşu anlamsız bulanları anlamıyordu. Ona göre varoluşun sorunu nihayetinde anlamsız değil aşırı anlamlı olmasıydı. Katlanması zor olan da anlamsızlığı değil sonsuzcasına uzayıp giden anlamlarıydı. Şu sakin sakin yürüyen insanların kafalarının içinde ne dolaplar, ruhlarında kim bilir ne tufanlar dönüyor, bedenlerinin içindeki katilleri, maktulleri, âlimleri, adileri saklamak için kim bilir nasıl mucizevi bir mücadele veriyorlardı.”
Bir ay önce, on altı yıldır çalıştığı gazeteden kovulmasının ardından Türkiye’yi terk edip Rio de Janeiro’ya yerleşme kararı alan gazeteci Salih’i, yıllardır müdavimi olduğu Nefaset Lokantası’nda, neredeyse ailesi haline gelen lokanta sahiplerinin düzenlediği veda yemeğinde başka bir “sonun başlangıcı” beklemektedir.
Salih’in, kendi deyimiyle “zehirlenmiş bir topraktan” gitme hayali önce bir geçmiş aşk hikâyesine, sonra çocukluk hikâyesine takılır. Belleğin labirentlerinde geçmişe yapılan bu yolculukta iç içe geçen zaman parçaları, bir yandan bugüne bulaşıp onu belirsiz bir boşlukta asılı bırakırken, bir yandan da geleceği bulanıklaştırır.
“Musa’nın Uykusu” ile tanıdığımız Tuğba Doğan ikinci kitabı Nefaset Lokantası ile günümüz Türkiyesi’nde hayatın somut gerçeklikleriyle boğuşan bireyin açmazlarını, ana karakteri Salih’in bakış açısıyla ele alırken, zaman ve coğrafya ikiliğinin kıskacında dile gelen varoluşun içsesini de anlatıya dahil ediyor.
Kişi arzusuysa coğrafya kaderdir.
Nefaset Lokantası Alıntıları - Sözleri
- İnsanlara söylemeyi en çok sevdiğim kelime "Haklısın" Birine durmadan haklısın dersen onu etkisiz hale getirirsin.
- "İnsanoğlu ne kadar iyimser. Mutluluğu çoktan geçmiş değil de hep gelecek bir şey gibi düşünüyor."
- “insanın evi kitaplarının olduğu yerdir”
- "Düşmanlar birbirini dostlardan daha iyi tanır."
- "Kimse kimseyi gerçekte tanımıyor."
- Hayatın boyunca kimseye 'Efendim' deme oğlum.İnsan efendi değildir.
- "Sevgiyi anlamanın tek yolu sevmektir."
- Duygularını düşünebilmeli ve düşüncelerini de mümkün olan her şekilde hissedebilmelisin Salihciğim. O zaman varlığın bir vehim olmaktan çıkıp bir gerçeklik olabilir.
- “Bundan sonra da bu şarkı, Afitap Hanım’ı hiç ummadığı bir anda avlayan anevrizma gibi onu en olmadık yerlerde yakalayacak, herhangi bir olay ya da sözle bir yerlerde bir düğmeye basılmış gibi tekrar tekrar çalmaya başlayacak, Salih kendinden başka kimsenin duymadığı bu şarkıyı ömrü boyunca olur olmaz yerlerde defalarca dinleyecek, Nihan’ın adını upuzun bir ah gibi içinde gezdirecekti.”
- İnsan her şeye alışır. İnsan güzel şeylere daha çabuk alışır.
Nefaset Lokantası İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"Hatırlamak kalbin düşünmesidir.Bırak kalbin düşünsün. Hatırla.": “Sadece içimde susmak bilmeyen bir ses olduğu için yazıyorum.” diyen Sylvia Plath gibi eğer bu kitap hakkında bir şey yazmazsam içimdeki sesin susmayacağını düşünerek yazıyorum. Şayet bu kitap için bir şey yazmazsam kitabın güzelliğini anlatmadığım ve başkalarına okuması için yol göstermediğimden ötürü pişmanlık duyacaktım. Kitabı bitirdim ve göğsüme bastırdım, arkama yaslandım, bacaklarımı masanın üzerine uzattım. Uzunca bir süre tavanı izledim kulağımdaki müzikle. Hayır, dedim, bu bir kitap değil. Bu yaşamın ta kendisi. Bu insanı bazen yüksek dağ tepelerine çıkarıp derin ve temiz nefeslere boğan; aynı zamanda yerin dibine, merkeze, magmaya indirip cayır cayır yakan eşsiz bir deneyim. Şu an içimdeki hisleri duysanız ne yapacağınızı şaşırırdınız. Bir tepeye çıkıp deli gibi haykırmak istiyorum! Kahkahalar atmak ve ardından tırnaklarımı toprağa geçirerek ağlamak. Hıçkırıklara boğularak. Cenin gibi bükülüp kaybolmak, yok olmak istercesine! Kitabın başında “Herkesin ağlaması kendine benzer.” diyor yazar. İçe kapanık olan sessizce, belli belirsiz. Dışa dönük olan hıçkırıklarla, kederi her şekilde belli eden cinsten. Kitapta bir mektup yeri var ki kendimi kaybettiğimi hissettim, kitabı masaya bırakıp ağlamaya başladım ki aklıma yazarın ağlamakla ilgili bu sözü geldi. Kendime baktım içe dönüp, ben nasıl ağlıyorum? Gözyaşlarını her zaman özel buldum, bu yüzden birilerinin yanında ağlamaktan hep kaçındım. Kötü hissettiğimde, ağladığımda, ailemden veya arkadaşlarımdan kimse ağladığımı fark etmedi. “Ağladın mı sen?” sorusunu sadece boğazıma su kaçtığı için çok öksürdüğümden gözlerimden yaş geldiğini fark etmeleri sonucu duymuştum. Aslında bunu birisi sorduğunda da diğerlerinin de pek umrunda olmadığını fark etmiştim :) Bir yere ait hissedememe duygusunun nasıl olduğunu bilir misiniz? Hani herkes yerini bulmuştur, tüm puzzle parçaları yerine oturmuştur da siz puzzle çerçevesi içinde hiçbir yerde yeriniz olmadığını görürsünüz. Sizin dışarda kaldığınızı görünce zoraki bir iyilikle size yer açmaya girişirler ama nafile olduğunu bilirsiniz. Daha nasıl anlatılır bilmiyorum inanın. Çok küçüklüğümden beri hissettiğim yakamı bırakmayan lanet bir duygu bu belki benimle birlikte binlerce insanın yaşadığı. Asıl karakterimiz Salih’in de yaşadığı duygu bu. Annesi ve babası o daha ufakken öldüğünde başlayan ve onu başka bir ülkede yaşama kararına iten. Aslında Salihle bu konuda çok da farklı olmadığımızı görüyorum, aileden kaynaklanması bakımından. İnsanın kendini bulduğu ilk ev kendi ailesinin evi ve buraya bir kere ait hissedemezse de pek bir yere ait olamıyor galiba. Umutlara tutunuyor, belki başka bir şehirde, belki başka bir ülkede, belki kendi kurduğum ailede ait hissedeceğim kendimi diye. Bilmiyorum sanırım bunun sonu yok. İnsanın dünyada kendini piç hissetmesi kadar ağır gelen bir duygu yok belki de. Piç’in kelime anlamına bakıldığında babası belirsiz çocuk anlamında kullanırız halk ağzında. Yasal anlamı anne ile baba arasında evlilik bağı olmadan doğmuş çocuktur. Şu an bir ev içinde olabilirim ama neyim ben? Kimim? Hangi soyad benim? Öz babamın mı üvey babamın mı? Biyolojik bir babanın, hayatın ve evrenin yaşadığım duygular umrunda değilse piç değil de neyim ben? Annem babam olabilir çok sağlıklı mutlu huzurlu bir yaşantım da olabilir ama şu hayata ait hissetmiyorsam bir piç değil de neyim ben? İşte asıl piç denen şey bu! Duymayanlara duyrulur. Öyle babası belli değil diye ağızlara yapışan çocuklara yaftalanan o kelimenin asıl anlamı budur. Biliyorum bir varoluş sancısı bu. Bu bittiğinde bir bebek çığlığı duyulacak. Tertemiz hava görmemiş ciğerler solumaya başlayacak bir zamanlar bu sancıyı çekenler gibi. Hayat devam edecek, gözeneklerinde insanlar kendilerini hala önemli sayarak koştururken dünya dönecek.. dönecek… Bu kitaba tutunmamın en büyük sebebi bu sıralar iyice depreşen bu duygu yükünü bu kitabın içinde bulmamdı. Sımsıkı sarıldım bu yüzden. Okurken şunu fark ettim ki, belli şeyler yaşamayan insanlar bu kitaptan o coşkun hazzı alamayacak. Evet üzgünüm, bunun böyle olduğuna eminim hatta. Çünkü kitapta sizi çarpan en büyük şey yaşantılarınızda hissettiğiniz olaylarla bütünleşip nefes almaya başlaması. Sizden habersiz orada büyümüş bir varlığı karşınıza getirip bak, diyor.. Bunu sen büyüttün yüreğinde ama nasıl büyüdüğünü bile fark etmedin. Karşınızda onu görünce sarılıyorsunuz ona. Ve anılarınıza, ve geçmişinize ve bir zamanlar hayatınız olan o şeye/kişiye, o kokuya, o nefese, o görüntüye, o gözlere… Nefaset Lokantası sizi hayatınızın “hiç bitmese bu an…” dediğiniz anlara götürüyor. O size artık ağır gelmiş bedenlerinizden çıkarıp geçmişe götürüyor. Ve aslında en çok geleceğe… Yaşayamadığınız anlara, yaşamak isteyip yaşayamadığınız o geleceğin nostaljisine.. Tutamadığınız elleri tutuyorsunuz. Gidemediğiniz yerlere. Öpemediğiniz dudaklara… Yaşanmamış, cesaret edilememiş şeylerin acı hüznü. Söylenmemiş sözlerin ağırlığı, boğazı düğümlerle doldurup konuşturmayan şimdilerde. Evet dönüş hep hafızayla mümkün geçmişe. Ama değiştirmek mümkün değil onu. Oysa gelecek tertemiz uzanmakta önümüzde. Belki onu da heba edeceğiz belki ufak mutluluklarla boyayacağız. Kitaba ilişiyor gözüm. Kapağında köşede duran kedi başını bana çevirmiş “Eee bu kadar mı anlatacakların?” diye soruyor. Hayır güzel kedicik. Henüz bitmedi, biraz daha ağrıtacağım başlarını okuyanların:) Tuğba Doğan, dilerim o kadar çok kitap yazar ki hepsinde kaybolmak sonra kendimizi bulup çıkmak nasip olur. İnsanı çeken, mıknatıs gibi bir dili var yazarımızın. Geçmişe dönüşler, kafa karıştırmadan karakterin duygu durumlarını ortaya koyuyor. Mesele olay örgüsünün özgünlüğü ve yaratıcılığından ziyade- ki bunlar da harika- romandaki her karakterde yaşamımızdan kişiler bulmamız ve onları içten bulmamız. Duyguların dile getirilişine tek kelime bulamıyorum. Her duyguda “evet bende bir zamanlar…” diye düşündürüyor insanı. Kendinizi ve kendinizden de öte ruhunuzu buluyorsunuz… Ve ayrıca rock_sema birlikte okumak ayrı özeldi, çok teşekkür ederim dostum<3 Ne diyeyim daha eyy ahalii! Oku okuttur. Tavsiye olunur! Ancak dikkat et ne olur “Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olur… Sevgiyle ve müzikle… https://youtu.be/WgX5F2BLMjI (İnci Küpeli Kız)
Neredeyse iki senedir okuma listemdeydi bu zamana nasipmiş okumak. Yazarla ilk tanışmam fakat kitap gerçekten çok güzeldi . Salih’in hikayesi alıp çok başka bir kıyıda bıraktı beni . (Kübra Genç)
Çok değişik ve güncel bir kitabı bitirdim, güncel diyorum çünkü çoğumuzun hayatında bu tarz gelgitler mevcut. Gitmek isteyip gidememek, başarmak isteyip başaramamak, hatırlamak isteyip hatırlayamamak, keşkelerle ve acılarla dolu, harika betimlemelerle bezeli, yalnızlık, pişmanlık, dostluk temalı ve dili kuvvetli melankolik bir hayat hikayesi okuduk. Kitap 3 bölümden oluşuyor, ilk bölümde kitabın baş kahramanı Salih, yıllardır çalışıp emek verdiği işinden kovulan bir gazeteci olarak, bir gün Brezilya'ya gitmek istiyor ve sürekli gittiği müdavimi olduğu Afitap Hanım'ın Nefaset Lokantası'nda yıllardır tanıdığı dostları ile rakı sofrası kuruyor. Bu sofradaki anılar yer yer güldürürken, yer yer de hüzünlendiriyor. Çok çarpıcı bir başlangıcı ve sonu mevcut. 2. bölümde baş kahramanımız Salih'in geçmişte Nihan ile olan yakınlaşması ve aşkını anlatıyor, bu bölümde de özellikle yurtdışındaki şehirlere gidip turist gibi değil oranın yerlisiymiş gibi dolaşma ve yerlileri takip edip yaptıklarını yapma fikrine bayıldım, yapmak isterim şahsen, başlarından geçen olayları eğlenceli bir dille anlatmaları çok hoşuma gitti :) tabi her eğlencenin de bir sonu var elbet, Nihan'ın mektubu da çok hüzünlüydü. Çok güzel mesajlar not ederek okuduğum yer yer keyiflendiren yer yer duygulandıran melankolinin tavan yaptığı çok hızlı akan en sevdiğim bölümdü diyebilirim. 3. bölümde de baş kahramanımız Salih'in çocukluk hikayelerini, anne babasının yaşantısını, sonraki zorlu süreci nasıl atlattığını, üniversite yıllarını, en yakın arkadaşı olan Metin ile tanışıklığını, hatta Metin'in karakteristik özelliklerinin hoş betimlemerle anlatıldığı ve ilk 2 konuya da bağlanarak merak uyandıran sürükleyici bir anlatıma sahip bu kitabı okumanızı öneririm arkadaşlar. İyi okumalar dilerim. (Egemen Yardımcı)
Nefaset Lokantası PDF indirme linki var mı?
Tuğba Doğan - Nefaset Lokantası kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Nefaset Lokantası PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Tuğba Doğan Kimdir?
Tuğba Doğan 1981’de doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yüksek Lisans programından “Kaybetmenin Anlatısı: Mai ve Siyah, Huzur ve Tutunamayanlar” başlıklı teziyle mezun oldu. Çeviri ve denemeleri Cogito, Toplumbilim, Notos, Yeniyazı gibi dergilerde ve çeşitli derleme kitaplarda yayımlandı. Çevirmenlik ve senaryo yazarlığı yapıyor.
Tuğba Doğan Kitapları - Eserleri
- Nefaset Lokantası
- Musa'nın Uykusu
Tuğba Doğan Alıntıları - Sözleri
- “insanın evi kitaplarının olduğu yerdir” (Nefaset Lokantası)
- Hayatın boyunca kimseye 'Efendim' deme oğlum.İnsan efendi değildir. (Nefaset Lokantası)
- İnsanlara söylemeyi en çok sevdiğim kelime "Haklısın" Birine durmadan haklısın dersen onu etkisiz hale getirirsin. (Nefaset Lokantası)
- Hah işte buna şaşırmadım, Ruhi de onlardan, Ruhi de duygusal'ı küfür olarak kullananlardan. (Musa'nın Uykusu)
- Siz kalbinizi ne sıklıkla kullanıyorsunuz?.. (Musa'nın Uykusu)
- Defalarca kendini öldürmenin geometrisidir edebiyat. (Musa'nın Uykusu)
- Sen de neyi aradığına dikkat et ha! Yoksa onu gerçekten bulursun. (Musa'nın Uykusu)
- "Kimse kimseyi gerçekte tanımıyor." (Nefaset Lokantası)
- Gecenin bu saatinde mavinin bu kadar mucizevi olduğunu unutmuştu. (Musa'nın Uykusu)
- İnsan her şeye alışır. İnsan güzel şeylere daha çabuk alışır. (Nefaset Lokantası)
- "İnsanoğlu ne kadar iyimser. Mutluluğu çoktan geçmiş değil de hep gelecek bir şey gibi düşünüyor." (Nefaset Lokantası)
- "Sevgiyi anlamanın tek yolu sevmektir." (Nefaset Lokantası)
- “Bundan sonra da bu şarkı, Afitap Hanım’ı hiç ummadığı bir anda avlayan anevrizma gibi onu en olmadık yerlerde yakalayacak, herhangi bir olay ya da sözle bir yerlerde bir düğmeye basılmış gibi tekrar tekrar çalmaya başlayacak, Salih kendinden başka kimsenin duymadığı bu şarkıyı ömrü boyunca olur olmaz yerlerde defalarca dinleyecek, Nihan’ın adını upuzun bir ah gibi içinde gezdirecekti.” (Nefaset Lokantası)
- Duygularını düşünebilmeli ve düşüncelerini de mümkün olan her şekilde hissedebilmelisin Salihciğim. O zaman varlığın bir vehim olmaktan çıkıp bir gerçeklik olabilir. (Nefaset Lokantası)
- (...)bunlar bizden tam olarak ne istiyor, ne istiyorlarsa söylesinler onu yapalım o zaman, birileri artık gerçekleri konuşsun birileri bu oyunu bozsun, birileri bizi kendi sesimizin tortusundan korusun! (Musa'nın Uykusu)
- "Düşmanlar birbirini dostlardan daha iyi tanır." (Nefaset Lokantası)
- Gelmeni bekledim, beni uykumun uçurumundan kurtarmanı bekledim. (Musa'nın Uykusu)