Nietzsche Ağladığında - Irvin D. Yalom Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Nietzsche Ağladığında kimin eseri? Nietzsche Ağladığında kitabının yazarı kimdir? Nietzsche Ağladığında konusu ve anafikri nedir? Nietzsche Ağladığında kitabı ne anlatıyor? Nietzsche Ağladığında kitabının yazarı Irvin D. Yalom kimdir? İşte Nietzsche Ağladığında kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Irvin D. Yalom
Çevirmen: Aysun Babacan
Editör: Müge Karalom
Tasarımcı: Sevinç Altan
Orijinal Adı: When Nietzsche Wept
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9789755391465
Sayfa Sayısı: 432
Nietzsche Ağladığında Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek...
Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyana'sı. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk.
Aktörler Nietzche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrı'yı öldürmüş. "Ümit kötülüklerin en kötüsüdür çünkü işkenceyi uzatır" diyor. Daha sonra, "Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenebilirsiniz?" diyecek. Ümitsiz.
Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca "ama" pozisyonunda yaşamış biri.
Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul.
Salomé: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var.
KONU Ümitsizlik. Bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salomé, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. "Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin" der. Breuer, Salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla "peki" der. Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar..
Kendisiyle ve hayatla yüzleşmekten çekinmeyenlere...
Nietzsche Ağladığında Alıntıları - Sözleri
- "İnsan dostunu düşmanından daha zor affediyor."
- Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.
- Hangi yıldızlardan düşüp geldik her birimiz buraya?
- "Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz."
- "Yıktınız ve zarar verdiniz"
- Uyuyamayacak kadar yorgunum.
- “.. sonunda sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz: Siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz!”
- Sanki bütün hayatım boyunca yanlış melodiyle dans edip durmuşum.
- "Bir kitap bizi alıp diğer kitapların üzerine çıkarmıyorsa o kitabın neresi iyidir?"
- Neysen o ol...
- "Ne kadın ne de erkeğin artık zayıflıklarıyla birbirlerine zulmetmeyecekleri günlerin geleceğini umuyorum.”
- "Sanki bütün hayatım boyunca yanlış melodiyle dans edip durmuşum."
Nietzsche Ağladığında İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Tek kelime ile efsanevi bir kitap. Kitap yalnızca okuması gereken bir kitap değil anlaşılması gereken bir kitap. Çok geç bitirdiğim nadir kitaplardan biri çünkü o kadar derin ki tekrar tekrar okumak gerekiyor bazen söylenen tek bir Kelime üzerinde saatlerce düşünebiliyor insan. Bu herkes okuyabilir ama önemli olan kitabı okuduktan sonra hala aynı kalıyor muyuz kalmıyor muyuz kendi adıma söyleyeyim çok farklı bakış açıları kazandım. Nietzche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrı'yı öldürmüş. "Ümit kötülüklerin en kötüsüdür çünkü işkenceyi uzatır" diyor. Daha sonra, "Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenebilirsiniz?" diyecektir. Bu kitabın arka kapağından Nietzsche'yi anlatan bir kesit. Aslında Nietzsche kitaplarını pek okumadım hatta hiç okumadım desem yeridir ama bu kitap Nietzsche'nin kitaptaki fikirleri o kadar etkileyici ki onu tanımak için bence muazzam bir seçim olacaktır. Roman olmasının yanında edebi anlatımı, felsefik, psikolojik ve tarihi içeriğiyle de dolu dolu bir eser. Aslında doktor Breur'un asıl amacı Nietzsche'yi iyiletirmek ama kitabın ortalarına doğru roller değişiyor Nietzsche Breur'un doktoru oluyor günden güne birbirlerine açılan bu iki deha kendi sorunlarına o kadar felsefik çözümler buluyorlar ki aralarındaki felsefik konuşmalar inanılmaz zevk verici kesinlikle şiddetle tavsiye ediyorum aşırı ama aşırı güzel bir kitap keyifli okumalar dilerim KİTAPLA KALIN (ʘᴗʘ✿) (kelebek ✿)
Kendisini seven her insan bu kitabı okusun.: Kitabı yirmi bir günde bitirdiğimi görünce ben de kitabı süründürdüğümü düşündüm ama işin aslı kitabın beni süründürmesi ve süründüre süründüre kendini okutmasıydı. Her sayfasında kırk beş dakika düşündürüp üstüste sigara yaktıran kitaplara zor rastlayınca tadını çıkarıp yavaşça sömürmek istedim. Arada beynimin error verdiği zamanlarda da bu kitabın arasına iki kitap alarak kendime gelmeye çalıştım, işe de yaradı. Bazı yazarlar vardır, külliyatları vardır, okul gibidir o yazarlar ve o okullara başlamadan önce hazırlık olarak araştırılıp bilgi edinilmelidir ki, okuyunca daha iyi anlayın ve kavrayın diye. Mesela Dostoyevski okumaya başlayacağım zaman kronolojik sıralamasını öğrendikten sonra bir başka yazar Edward Hallett CARR'ın yazdığı ''DOSTOYEVSKİ'' biyografisini okudum. Gerçi akademisyenlerin işine yarayacak çok derin ve detaylı bir kitaptı ama olsun alacağımı almıştım. He, Dosto okumaya başladın mı diye soracak olursanız, hayır başlamadım :) aslında İNSANCIKLAR kitabına başlamıştım ki, beni bu kitaptan daha yoğun düşüncelere, iki dakikada bir sayfa okuyup tüm gün düşünmeye sevk ettiğini anlar anlamaz ''böyle entelektüelliğin ıstırabını!'' diyerek kendisini bir süre daha erteledim ve kendisiyle bir ilişkiye hazır olmadığımı anladım. Elbet bir gün. Irvin YALOM'u ve bu kitabı da sitede çok görürdüm ama görmemezlikten gelirdim. Çünkü en az Dosto kadar, üstelik adı zor, kendi zor, adı karışık, kendi karışık Nietzsche ile de yüzleşmeye hazır olmadığımı biliyordum ama bir yerden kendisiyle flörte başlamam lazımdı. Yine bir yazara-filozofa hazırlık için harika bir seçim yaptığımı düşünüyorum. Ve bu arada ilk kitabını okuduğum YALOM'a da hayran kalmamak mümkün değil. Yarı kurgu yarı gerçek bu romanda kişiler ve olaylar hayal ürünü değil, kişiler gerçek, olayların bazıları hayal ürünü ki yazar sonda notlar bölümünde çok güzel belirtmiş bunu. YALOM'un Nietzsche'yi sanki Nietzsche'nin babasıymış gibi anlatmasına, eserlerine ve düşüncelerine bu kadar hakim olmasına gıpta ile baktım. Yazar zaten yazardan önce Psikiyatrist, psikoterapist bir Doktor. Tıp fakültesinden ziyade Nietzsche'den de çok başarılı bir şekilde mezun olmuş. Gelelim beni sürüm sürüm süründüren kitaba. Yok, kimsenin bedduası değil sürünmem, kişisel tercihimdi, sevinmeyin :) roman karakterlerinin (Freud, Brauer, Bertha, Mathilda, Lou Salome cadısının, diğer karakterlerin ve assolist Nietzsche'nin) hepsinin gerçek karakterler olduğu 18.yy'da yaşadığı ama yazarın da üstün yarı kurgu ve gerçeklikle sentezlediği ve benim her zamanki gibi yine geç kaldığım bir kitap. Hakikat güneşine ne kadar uzun süre bakabilir, hakikatin ne kadarına dayanabilirsiniz? Varoluşun kan davalısı zaman-yaşlanma ve ölüm üçgeninde hapsolmuşsanız nasıl beraat edebilirsiniz? Hepimiz aslında bu üçgenin içinde yaşadığımız hayattan zaman zaman sıkılır radikal kararlar almayı düşünürüz. Çoğunlukla alamayız ama en azından düşünürüz. Radikal kararsızlıkların bana göre en büyük nedeni alınan kararlardan asla geri dönülememesidir. Ve içine tıkılıp kaldığımız o üçgende zaman-yaşlanma ve ölüm korkularını her seferinde birlikte yaşadığımız insanlara kakalarız. Aile, eş, sevgili, arkadaş... mutlaka bir suçlu ararız ama yanlış yerde ararız. Bu üçgen içinde birlikte olduğumuz insanları özgürlüğümüze ipotek koyan ipotekçiler gibi görür, suçlar ve onlardan kurtulmak için radikal kararlar almayı düşünürüz. Ne yaman bir yanılgıymış meğer. Düşmanı başka yerde aramak tam olarak zaman-yaşlanma ve ölüm düşmanını görmediğimiz, görsek de onlarla başedemediğimiz içindir. Günah keçileri seçer, kurbanlar yaratırız. Şimdi size desem ki, hayatınız ile ilgili hatta hayatınızın en önemli kararını alacaksınız. Sonu iyi mi olur, kötü mü olur bilinmez. Zaten iyi yada kötü bir sonuçtur. Bu bedeli ödemeye hazırsanız o karaları alır, uygularsınız, ne çıkarsa bahtınıza. Ama her tercih de bir vazgeçiştir aynı zamanda. Aldığınız radikal karar sonrasında kazandıklarınız kaybettiklerinize değecek mi değmeyecek midir asıl mesele. Bu kararı almak için yapacağınız ilk şey eyleme geçmektir. İşte bu eyleme geçmek için insan, ömrünün belki de yarısından fazlasını kararsızlık cehenneminde geçirir. Belli bir yaşın üzerine geldiği zaman bu radikal kararı uygulasa ne yazar, uygulamasa ne yazar? ''yeniden başlamak için çok yaşlıyım'' Şebnem Ferah'ın ''SİL BAŞTAN'' şarkısı belli bir yaş üzeri için yasaklanmalı bence arkadaşlar. Müzikte sahteciliktir bu :) Peki şimdi yine size desem ki, hayatınızla ilgili hatta hayatınızın en önemli kararını almak için hiçbir eyleme geçmeyeceksiniz, bir şeylerden vazgeçmeyeceksiniz ve hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz. Size aldığınız kararın sonrasında neler olacağı izletilecek, hissettirilecek, yaşattırılacak. Beğenirseniz kararı alacaksınız, beğenmezseniz hayatınıza olduğu yerden devam edeceksiniz? Nasıl? PATRON ÇILDIRDI! Güzel kampanya değil mi? Peki bu nasıl olacak? Psikanalizde kullanılan 18.yy'da kullanılmaya başlayan ve günümüzde çok daha etkili ama aynı zamanda dolandırıcıların sermayesi olan HİPNOTİZMA yolu ile. Kampanyanın adı bu, HİPNOZ! Ümitsizlik hastalığına yakalanan iki insan, biri ünlü bir Doktor BRAUER diğeri genç filozof Nietzsche. Bu kitap, hastasına hasta olan bir Doktor ile hastasına Doktor olan ümitsizlik hastalığına yakalanmış iki naçar ve kafası karışığın kafaları pırıl pırıl açan hikayesidir. Varoluş, psikoterapi, felsefe. Çağlayanlar gibi aktığım hayat uçurumumda akış yönümü değiştirecek ender kitaplardan biridir. Radikal kararlar almayı düşünenlere, neden doğdum diyenlere, zaman-yaşlanma-ölüm korkusu olan biçarelere, ümitsizlere, dertli gönüllere, kısaca HERKESE çare olabilecek ilaç gibi, hipnoz gibi bir kitap. Kendisini seven okusun. Teşekkürler :) (Çağlayan ASLAN)
Kitabın Yazarı Irvin D. Yalom Kimdir?
Yahudi asıllı Amerikalı psikanalist, psikiyatrist, psikoterapist ve yazar.
Profesör unvanına sahip olan Yalom, Standford Üniversitesi'nden emekliye ayrılmış olup, alanında oldukça zengin bir yapıya sahip, bilimsel kitapların ve romanların sahibidir. Yalom, varoluşçu psikoterapinin en önemli yaşayan temsilcilerinden biridir. Aynı zamanda Uluslararası Sigmund Freud – Psikoterapi 2009 ödülünün de sahibidir.
Washington, DC'de dünyaya gelen Yalom'un Yahudi kökenli ailesi, I. Dünya Savaşı'nın bitmesinden kısa bir süre sonra Polonya sınırlarına yakın bir Rus kasabası olan Celtz'ten ABD'ye göç etmiştir.
ABD'nin en etkili psikanalistlerinden biri olarak kabul edilen Yalom'un, kendine akıl hocası olarak kabul ettiği kişi Jerome D. Frank'dı. Yalom, psikanalistler içinde sürekli olarak kritize edilen psikanalizin geliştirilmesinde öncülük yapmış ve aynı zamanda psikanalizdeki uzun ama etkileyici yeni rehabilitasyon yöntemleriyle insanın psikolojik rahatsızlıklarını yeniden ve daha iyi anlamayı sağlarken, uyguladığı yöntemlere has içeriklerle dolu yazdığı romanlar onun edebiyat dünyasında da yer edinmesine yardımcı olmuştur.
Irvin David Yalom, toplum bilimci ve yazar Marily Yalom ile evlidir. Bu evlilikten dört çocukları olmuştur. Kaliforniya, Palo Alto'da yaşamaktadır. Yazdıklarında kullandığı genel metafor psikanalitiktir ve felsefeyle de iç içedir. Grup terapilerinde uyguladığı varoluşçu yöntem, klasik bir yöntem olsa da Yalom, bunun günümüz psikanalizinde deforme olmasını engelleyen çok daha sonuç alıcı bulgularla devam ettirmiştir.
Irvin D. Yalom Kitapları - Eserleri
- Nietzsche Ağladığında
- Spinoza Problemi
- Divan
- Her Gün Biraz Daha Yakın
- Bağışlanan Terapi
- Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri
- Bugünü Yaşama Arzusu
- Annem ve Hayatın Anlamı
- Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek
- Varoluşçu Psikoterapi
- Depresyon Terapisi
- Günübirlik Hayatlar
- Anksiyete Terapisi
- Okul-Çağı Çocuklarının Terapisi
- Ergen Terapisi
- Okul-Öncesi Çocuklarının Terapisi
- Evlilik Terapisi
- Yeme Bozuklukları Terapisi
- Alkolizm Terapisi
- Cinsel Terapi
- Grup Psikoterapisinin Teori ve Pratiği
- Kısa Süreli Grup Terapileri
- Ölüm Korkusunu Yenmek
- Şizofreni Terapisi
- Psikoterapi Seti
- Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu Terapisi
- Din ve Psikiyatri
- Bir Psikiyatristin Anıları
- Yalom Seçkisi
- Psixoterapiya Vergisi
- Çocuk Terapisi
- Çift Terapisi
- A Matter of Death and Life
Irvin D. Yalom Alıntıları - Sözleri
- "Bir sürü soru soruyorsun, ama tek bir cevabı var: Kendi başıma yaptım." (Ölüm Korkusunu Yenmek)
- Hepimiz aynı korkuyla, ölümlülük yarasıyla, varoluşun özündeki kurtla karşı karşıyayız. (Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek)
- “Bir şeyin korkutucu, değersiz, arzu edilesi ya da beş para etmez olduğuna karar veren zihindir, dolayısıyla değiştirilmesi gereken şey sadece ve sadece zihindir. ” (Spinoza Problemi)
- Ölmek hayatın bir parçası. Onu kaçırmak, o gerçekleşirken uyumak, hayatın büyük maceralarından birini kaçırmaktır. (Annem ve Hayatın Anlamı)
- Çocukken tanıdığı insanlara benziyorlardı. Basit ama düşünceliydiler. Birbirleriyle mutlu ve huzurluydular. (Spinoza Problemi)
- Öfkeliyim , çünkü buradaki herkesten daha iyiyim ve kimse bunu fark etmiyor. Daha zekiyim, daha hızlıyım, daha iyiyim ve lanet olsun kimse beni takdir etmiyor. (Varoluşçu Psikoterapi)
- Bir daha hiç incinmemenin yolunu bulmuştum; eğer kimsenin benim için önemli olmasına izin vermezsem bir daha asla kayıp yaşamazdım. (Annem ve Hayatın Anlamı)
- Hepimizinki günü birlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın... ______ Marcus Aurelius Düşünceler (Günübirlik Hayatlar)
- .... "Ölüm her zaman bir şok etkisi yaratır." ______ Gözünü açıp kapıyorsun ve bir bakıyorsun ki hayat bitmiş. İşte bu kadar. Saklanacak yer yok. Güvenlik diye bir şey yok. Geçicilik ... yaşam geçici ... Bunu biliyordum zaten ... Herkes bilmez mi? Ama üstüne pek düşünmemiştim. Düşünmek de istememiştim. .... Ölümün kalıcılığını düşünüyorum. Sonsuza kadar ölü olmayı düşünüyorum. Nedense bu düşünce, yani sonsuza kadar ölü olma düşüncesi, bir türlü aklımdan çıkmıyor. (Günübirlik Hayatlar)
- Stresin hem bağışıklık sistemini hem de hormonal dengeyi etkileyerek hastalığa direnci azalttığına dair çok sayıda bulgu vardır. (Varoluşçu Psikoterapi)
- Her insan kendisini diğer insanlardan daha çok sevdiği halde neden kendi fikrine diğer insanlarınkinden daha az önem verir? (Günübirlik Hayatlar)
- "ilk gençlik yıllarında," der Schopenhauer, "önümüzdeki hayat üzerine düşünürken, tiyatro salonundaki yerini perde açılmadan önce almış, oyunun başlamasını sabırsızlıkla bekleyen, heyecanlı çocuklar gibiyizdir. İleride neler olup biteceğini bilmememiz düpedüz bir lütuftur. Şayet olacakları önceden görebilsek, o çocuklar gözümüze mahkum olmuş tutuklular gibi görünürdü; ölüme değil de hayata mahkum olmuş, ama hükümlerinin ne anlama geldiğinden o ana dek tamamen bihaber tutuklular gibi." (Din ve Psikiyatri)
- Din ve kültür bazen insanları o kadar güçlü motive edebilir ki, bu, psikoterapistleri sadece şaşırtabilir. Bizler, olasılığı çok çok küçük hava felaketlerine ilişkin korkuları nedeniyle bizden yardım almaya gelenlerin en azından uçağa binmelerini sağlayacak, bu fobileri yok etme amaçlı yollar geliştirmeye çalışırken, adamlarını kesin bir ölüm için uçaklarına gönderen Kamikaze komutanlarına korkuyla karışık saygı duyarak bakıyoruz. Biz, bazı İslamcı liderlerin canlı bombalarına öldükleri anda cennete gideceklerine dair verdikleri motivasyonu, panik ataktan öleceğini düşünen agorofobikleri bir otobüse bindirmeye çalışırken sağlayamadığımız için de üzgünüz. (Anksiyete Terapisi)
- “Sözünden dönmene ya da kendine olan güvenini yitirmene neden olabilecek hiçbir şeyi avantaj sayma.” ( Marcus Aurelius|Düşünceler) (Günübirlik Hayatlar)
- 10 dakikalık içten gülüş ağrı kesici etki yapar (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu Terapisi)
- Gen çalışmaları doğuştan gelen farklılıkların anksiyete bozuklukları geliştirmedeki etkilerini kanıtlayabilirler, ancak öyle görünüyor ki genler ana nedenler olmaktan çok yatkınlığa neden olan faktörler olarak kalacaklar. (Anksiyete Terapisi)
- Kâh dilden dökülür, kâh kalem yazar. En hazin sözler “Keşke” ile başlar. (Divan)
- Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır. (Nietzsche Ağladığında)
- Dinlemek yaratıcı bir iştir, terapist zihni ölçerken çarpıtır.. (Annem ve Hayatın Anlamı)
- 1.Kendim için yarattığım dünyayı sadece ben değiştirebilirim. 2. Değişmek tehlikeli değildir. 3. Gerçekten istediğim şeye ulaşmak için değişmek zorundayım . 4. Değişebilirim. Bunu yapabilirim. (Yalom Seçkisi)
Editör: Nasrettin Güneş