Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler - Kazuo Ishiguro Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler kimin eseri? Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler kitabının yazarı kimdir? Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler konusu ve anafikri nedir? Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler kitabı ne anlatıyor? Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler PDF indirme linki var mı? Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler kitabının yazarı Kazuo Ishiguro kimdir? İşte Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Kazuo Ishiguro
Çevirmen: Zeynep Erkut
Orijinal Adı: Nocturnes - Five Stories of Music and Nightfall
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750834547
Sayfa Sayısı: 152
Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Noktürnler'de bir araya gelen beş öykünün hepsi müzisyenleri ya da müziği yaşamının merkezine koymuş kişileri konu alıyor. Akşam saatlerinin alacalı ışığında kaygılar ile umutlar, düş kırıklıkları ile baştan başlama dürtüsü, pişmanlık ile inanç arasında döne döne ilerliyoruz.
Sona ermiş bir ilişkinin ilham veren finalini, unutulmuş bir yakınlığı dirilten geçmişten bir ezgiyi, kendi sesini bulmak için insanlardan kaçan genç bestecinin belki de gelecekteki haliyle yüzleşmesini, müziğini kitlelere ulaştırmak için akla gelmedik sıkıntıları göze alan saksofoncuyu ve ömrü boyunca müziğini içinde saklı tuttuğuna inanan gizemli kadını anlatan öyküler, Ishiguro'nun imzasını taşıyan bütün eserler gibi insanı sonsuz karmaşası içinde resmediyor.
Çağımızın en önemli romancılarından Kazuo Ishiguro'nun ilk öykü derlemesi olan Noktürnler, müziğe, müzisyenlere ve günbatımına dair incelikli bir beste.
Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler Alıntıları - Sözleri
- “Dün Rahmaninov çalarken adeta bir duygunun peşine takılmıştın. İşte o aşktı, hem de romantik bir aşk.”
- "Senin kelimelerin bana pencereler açıyor."
- Gençken insanın ufku sonsuz olmalıdır, ama bizim yaşımıza gelince ileri görüşlü olmak çok daha önemli.
- “Tilo burada olsaydı, sana hiçbir zaman cesaretini yitirmemeni ve Londra’ya gidince grubunu kurmanı öğütlerdi. Bir de, gayet tabii başarılı olacaksın derdi” dedi. “O böyledir işte.” “Ya sen ne derdin?” “Ben de aynı şeyi söylemek isterim; çünkü sen genç ve yeteneklisin, ama emin değilim. Maalesef hayat zaten hayal kırıklığıyla dolu. Bir de böyle hayallerin olursa...”
- “Sanırım geçen yıllar senin umutlarını söndürmüş. Küçük bir dokunuşla paramparça olacaksın.”
- Ben bir müzisyendim; neden illa ki bu oyunun içinde olmalıydım? Hücremde müziğimi çalıp kendimi geliştirirken gerçek müzikseverler tarafından keşfedilme ihtimalim yok muydu?Estetik cerrahla ne işim olabilirdi?
- " Müziğe inandığımız için çalıyoruz. "
- “Biliyor musun Ray, başkaları sana bir yere kadar fikir verir. Bir noktadan sonra yaşamının iplerini eline almalısın.”
- Söylediğim gibi, gözümü diktiğim her hedefe ulaşamamıştım ama bu hedefler daha çok uzun vadeli planlar olmuştu. Girdiğim bütün ses sınavları,gerçekten sıkıcı olanlar da dahil ,benim için paha biçilmez birer deneyimdi.
- "Hayır hayır, yanlış anladın eğer uçurumun kenarındaysam, dokununca paramparça olmam, düşerim."
- Eğer evde yalnızsam, dışarıda olan bir şeyleri kaçırıyorum duygusuyla gittikçe daha çok tedirgin oluyorum.
- Başkaları sana bir yere kadar fikir verir. Bir noktadan sonra yaşamının iplerini eline almalısın.
Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
*Noktürn: içli, duygulu, romantik anlatımı olan, özgürce bestelenmiş müzik parçası. Piyano parçalarını tanımlamakta kullanılan şiirsel formdur. Gece müziği anlamında kullanılır. Noktürn; İtalyanca gece müziği, serenat anlamına gelen 18. yüzyılda kullanılan Notturno kelimesinden türemiştir. *İlk öykü Aşk Şarkıcısı, Venedik’te geçiyor. (unutamadığım şehir) San Marco kahvelerinde gitar çalan bir müzisyenin öyküsü. Venedik denilir de anılar canlanmaz mı? San Marco’ya gittiğimde dikkatimi çeken ilk şeyi paylaşmak istiyorum sizinle. Çoğunuzun bildiği gibi kare şeklinde bir meydan ve dört tarafı kahvelerle çevrili, turist gurupları ise ortadaki meydanda dolaşıyor. Akşamları ise durum değişiyor çünkü canlı müzik çalınıyor. Dikkat çeken ise müzik kahvelerde sıra ile çalınıyor ve oturmayan, dolaşan turist gurupları müzik çalan yerin önünde ayakta durarak dinliyor. Sıra gelip müzik çalınan kahve değiştikçe ayakta dinleyen turist topluluğu da o kahvenin önüne kayıyor. Parça bittiğinde çalan müzisyenleri tüm meydan alkışlıyor. Ne gürültü, ne ses kirliliği var, müzik dışında çıt çıkmıyor. Olanları izler ve uyum sağlarken büyük bir keyfin yanında hem kızdım hem de utanıp üzüldüm. Çünkü aklıma bizim diyarlar geldi. Bizim canlı müzik yapılan Çiçek Pasajı, Kumkapı, Kadıköy Çarşı gibi turistik yerlerimiz maalesef böyle değil. Her yerde aynı anda ayrı müzik çalınıyor, oturanlar bağıra çağıra sohbet ediyor, çatal – kaşık, servis gürültüsü ayrı. Tam bir keşmekeş, ses kirliliği, sanki bir gürültü fabrikası. Büyük bir saygısızlık. Canlı müzik dinlemenin keyfini almaya imkân yok. Siz olsanız benim gibi hem kızıp hem utanmaz mıydınız? *İkinci öykünün adı olan “Come Rain or Come Shine” adlı şarkıyı Eric Clapton’dan dinledim, muhteşemdi dinlemenizi tavsiye ederim. Tabii öyküde geçen Cheek to Cheek (Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong), Begin The Beguine (Cole Porter), Here’s That Rainy Day (Frank Sinatra), It Never Entered My Mind (Miles Davis) adlı şarkıları dinledim. Caza doydum ( yalannn müziğe doyulur mu?). Dinlediğim son şarkı April in Paris (Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong). Hiç ilgileri olmasa da Ella Fitzgerald ismi bana F. Scott Fitzgerald’ı hatırlattı. Zaten okuduğum öykülerde F. S. Fitzgerald öyküleri tadındaydı. Kitabı bitirip yorumunu yazarken fark ettim ki Fitzgerald’ın son okuduğum kitabı; Caz Çağı Öyküleri. *Her öyküyü anlatıp sizi yormayacağım. Bu keyfi yaşamak istiyorsanız bir zahmet kitabı alın, okuyun :)) (Özgün Onat)
Kitapta bir araya gelen beş öykünün hepsi müzisyenleri yada müziği yaşamının merkezine koymuş kişileri konu alıyor. Sona ermiş bir ilişkinin ilham veren finalini, unutulmuş bir yakınlığı dirilten geçmişten gelen bir ezgiyi, kendi sesini bulmak için insanlardan kaçan genç bestecinin belki de gelecekteki haliyle yüzleşmesini, müziğini kitlelere ulaştırmak için akla gelmedik sıkıntıları göze alan saksafoncuyu ve ömrü boyunca müziğini içinde saklı tuttuğuna inanan gizemli kadını anlatan öyküler, Ishiguro'nun imzasını taşıyan bütün eserleri gibi insanı sonsuz karmaşası içinde resmediyor (Arka kapaktan). Bazı öykülerde karakterler aynı (Lindy Gardner vs) ve bağlantılı, dil akıcı fakat müziğe (Amerikan-İngiliz caz , klasik) ilginiz yoksa kolay sıkılabileceğiniz türden bir eser. Nobel edebiyat komitesi, ödül gerekçesinde ; " büyük duygusal güce sahip romanlarında, dünyayla bir bağlantımız olduğu yanılsamasının altında yatan dipsiz uçurumu açığa çıkaran" yazar olarak nitelemiş(Önsöz). Naçizane bu durumu kitap özelinde var olan hikayelerinde hiç hissetmedim. 5 yaşından beri Londra'da yaşayan muhtemel asimile bir yazarın eserlerinde, her zaman aradığım mistik duygu ve dokuları bulamamış olmam şaşırtıcı değil doğrusu... (Hayat Bu)
Nobel aldıktan sonra Ishiguro okuyacağım deyip duruyordum ancak Avunamayanlar'la başlamak istemedim ve bu kitaptaki öykülerin müzik temalı olması sebebiyle de bu kitabı tercih ettim. İyi ki okumuşum diyeceğim bir kitap oldu. Çok dokunaklı, duygusal bir tarzı var diyebilirim en azından bu kitap özelinde. Kitapta 5 öykü var ve ilk öykü hariç diğer hepsini çok sevdim, ilk öyküyü ise vasat buldum. kitabın arka kapağında her bir öykü birer cümle ile güzel şekilde özetlenmiş zaten o yüzden o konulara çok değinmek istemiyorum. Yalnız ilginç bir şey söyleyeyim, her ne kadar duygusal ve dokunaklı diye tanımladıysam da kitabı, özellikle ''Come Rain and Come Shine'' isimli öyküde Umut Sarıkaya hikayesi okuyorum sandım. Bazı yerlerde baya baya kahkaha atarak okudum kitabı, zaten favori öyküm de bu oldu. Ancak bu kadar mizahi bir dile rağmen kitabın en dokunaklı öyküsü olduğunu düşünüyorum bu öykünün. (Utku Turhan)
Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler PDF indirme linki var mı?
Kazuo Ishiguro - Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Kazuo Ishiguro Kimdir?
Kazuo Ishiguro, 8 Kasım 1954 doğumlu Japon asıllı İngiliz romancı. Nagazaki kentinde doğan İşiguro 1960 yılında ailesiyle birlikte İngiltere'ye göçtü. University of Kent'i bitirdikten sonra (1978) University of East Anglia'da yaratıcı yazarlık yüksek lisansı yaptı. 1982 yılında İngiliz yurttaşlığına geçti.
İngilizce edebiyat dünyasının çok sevilen yazarları arasında bulunan Ishiguro, 4 kez saygın edebiyat ödülü Man Booker Prize'a aday gösterildi. 1989 yılında ise "The Remains of the Day" (Günden Kalanlar) romanıyla Man Booker Prize ödülüne layık görüldü.
Yazar Kazuo Ishiguro, 2015 yılında yazdığı ve VI.yy. İngiltere'sini anlattığı " kitap/gomulu-dev--32830 " (The Buried Giant) adlı romanıyla 2017 yılında Nobel Edebiyat Odülüne layık görülmüştür.
2005 yılında yazdığı Beni Asla Bırakma (Never Let Me Go) romanı 2010 yılında yönetmen Mark Romanek tarafından aynı adla sinemaya aktarılmıştır.
Kazuo Ishiguro Kitapları - Eserleri
- Beni Asla Bırakma
- Günden Kalanlar
- Gömülü Dev
- Uzak Tepeler
- Klara and the Sun
- Değişen Dünyada Bir Sanatçı
- Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler
- Öksüzlüğümüz
- Avunamayanlar
- Yirminci Yüzyıl Filmini İzlediğim Akşam ve Başka Küçük Keşifler
- The Remains Of The Day
- Come Rain or Come Shine
- When We Were Orphans
Kazuo Ishiguro Alıntıları - Sözleri
- Dünya sandığın kadar çok değişmedi sevgili çocuk. Seni biraz şok etti, o kadar. (Öksüzlüğümüz)
- İnsana televizyonu açmakla yaşayabileceği bir deneyimin aşağı yukarı aynısını sunacaksa , roman yazmanın ne anlamı vardı ? Yazıya dökülmüş kurmaca , eşsiz bir şey , başka formların yapamadığı bir şey sunmadıkça , sinema ve televizyonun kudreti karşısında tutunmayı nasıl umabilirdi ? (Yirminci Yüzyıl Filmini İzlediğim Akşam ve Başka Küçük Keşifler)
- (Klara and the Sun)
- "Dönüm noktaları”ndan söz etmek iyi güzel de, kişi bu gibi anları ancak geçmişe dönüp baktığında görüyor. (Günden Kalanlar)
- ‘Dayanırım. Dayanırım. Çok daha kötülerini yaşadım. Dayanırım.’ (Avunamayanlar)
- Sevişmemiz gerekmeyecek. O iş birbirini yeterince tanımayan, birbirinden nefret edip sonra tekrar sevmemiş genç aşıklar için. (Avunamayanlar)
- En iyi şeyler, derdi, gecede toplanır ve sabah gelince dağılır. (Değişen Dünyada Bir Sanatçı)
- Ömür boyu yaşadığın yerden ayrılmak kolay değil. (Gömülü Dev)
- Ne olursa olsun, temiz bir niyetle yapılan yanlışlar kesinlikle büyük bir utanç kaynağı sayılmamalı. Asıl büyük utanç kaynağı, yanlışları kabul edememek veya etmemek olur. (Değişen Dünyada Bir Sanatçı)
- “Saki insani güçlü yapar mı?” …” Saki insanı güçlü olduğuna inandırır. Ama gerçekte,…, onu içmeden önceki haline göre hiç de güçlü değilsindir.” (Değişen Dünyada Bir Sanatçı)
- İnsan oturup böyle olmasaydı nasıl olurdu diye ömür boyu kafa yoramaz. (Günden Kalanlar)
- Vaktinden önce geliyorlar, beklemeyi bilmiyorlar, sonra çekip gidiyorlar. (Avunamayanlar)
- Vakit öldürmek için nostaljik hayaller kuruyorum hepsi bu. (Beni Asla Bırakma)
- Kazanmak mı? Kazanılacak bir şey yoktu kayıkçı. Aptallıktı, gururdu, o kadar. Ve bir erkeğin kalbinin derinliklerinde pusuya yatmış daha ne varsa. Belki cezalandırma arzusuydu beyim. Sözümle, davranışımla affettim, ama uzun yıllar boyunca yüreğimin küçük bir bölmesinde intikam arzusunu kilitli tuttum. Alçaklık ettim, kötülük ettim ona, oğlumuza da. (Gömülü Dev)
- Yaşamımın geri kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde. (Günden Kalanlar)
- Ama izninizle söylüyorum, bence insan hayatının bir noktasında kararlarının arkasında durmayı öğrenmelidir. ‘Ben buyum, ben bunu yapmayı seçtim,’ diyebilmelidir. (Avunamayanlar)
- Ne zaman bir şeyler bulduğum kanısına varsam, o bulduğum şeyin yanlış bir yanının olup olmadığını uzun uzun araştırıyor, düşüncemi her açıdan inceliyordum. (Günden Kalanlar)
- Soğuk bir insan görünümü vermek gibi bir niyetim yok, ama başka türlü olmak için hiçbir özel çaba göstermediğim de doğru sayılırdı. Çünkü yaşamımın o noktasında hala yalnız kalmak istiyordum. (Uzak Tepeler)
- Gençler çoğu zaman eğlenmekten suçluluk duyarlar ve sanirim ben de öyleydim. (Değişen Dünyada Bir Sanatçı)
- İçimde bir şey vazgeçti... (Beni Asla Bırakma)