diorex
Dedas

Odysseus - Valerio Massimo Manfredi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Odysseus kimin eseri? Odysseus kitabının yazarı kimdir? Odysseus konusu ve anafikri nedir? Odysseus kitabı ne anlatıyor? Odysseus PDF indirme linki var mı? Odysseus kitabının yazarı Valerio Massimo Manfredi kimdir? İşte Odysseus kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 25.03.2022 12:00
Odysseus - Valerio Massimo Manfredi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Valerio Massimo Manfredi

Çevirmen: Zeynep Nazan Tezcan

Orijinal Adı: Ulisse: Il Mio Nome e Nessuno - Il Giuramento

Yayın Evi: Pena Yayınları

İSBN: 9786055057312

Sayfa Sayısı: 408

Odysseus Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Mutsuz olduğunda bir ordudan daha tehlikeli olabilecek bir kadın için yapılan Truva Savaşı’nın kahramanı Odysseus bu savaşa girmeyip ailesinden ve yurdundan uzakta kalmayabilirdi. Ya da bu savaşın bir parçası olup olmama konusunda daha fazla düşünebilir ve bambaşka bir karar da alabilirdi. Ama Odysseus ancak dünyanın en güzel kadını için yapılacak bir savaşın anlamı olabilecek tek savaş olduğunu da biliyordu. Savaşın beraberindeki yıkımların, acıların, yitip giden hayatların ve umutların, çaresizliklerin, öfkenin ve korkuların gerçekten bir anlamı olacaktı.

Odysseus Alıntıları - Sözleri

  • ¶¶ Nefret, insani duyguların en sık rastlananı ve en uzun sürenidir. ¶¶
  • "Savaşta ölmek yıldırım çarpması gibidir. O karmaşada düşünecek vakit yoktur. Oysa tam olarak ne zaman gerçekleşeceğini bilmeseniz de öleceğinizin farkında olduğunuzu, bunun yakında gerçekleşeceğini anladığınızı ve bir yatakta yatıp düşüncelere dalmaktan başka bir şey yapamadığınızı, bedeninizin saat saat eridiğini görerek, uzuvlarınızın kuruduğunu, kaslarınızın eridiğini, derinizin buruştuğunu, iskeletinizin parçalandığını bildiğinizi hayal edin. Ölümlü olarak doğduğumuzu bilsek de bu dayanılmaz bir durum. Bu durum hayatının baharında bir erkek için ne kadar zorsa, bir yaşlı için de o kadar zor çünkü ölüme yaklaştıkça hayata daha bağlı oluyor insan."
  • Bir gün, daha önce oralarda hiç görülmemiş olan çok yakışıklı bir genç saraya gelerek orada çalışmak istediğini söylemiş. Kral onu üç yıllığına sürülerin başına çoban yapmış, onu sevmiş ve ona cömert davranmış. İşini bilinçli yaptığının ve o ilgilendiğinden beri sürüsünün sayıca arttığının , hatta iki katına çıktığının farkındaymış. Hikayede anlatıldığına göre, genç de efendisini çok seviyormuş ve onun hoşuna gitmek için her şeyi yapıyormuş. Sonra bir gün genç geldiği gibi gitmeye karar vermiş... Genç, yola çıkmadan önce wanax Admetos'la vedalaşmak ister anlatılana göre sevgisini göstermek için ona büyük ve korkunç bir hediye bırakır." "Ne hediyesiymiş baba?" "Sadece bir tanrının verebileceği bir hediye. Apollo, diyorlar. İnsanların kaderini çizen Mireleri ikna ederek, ölüm zamanı geldiğinde, kendi yerine ölmeyi kabul eden birini bulursa bir kereye mahsus olarak ölümden kaçabilmesini sağlamış." "Bu olmuş mu peki?" "Bilindiği kadarıyla henüz değil. Ama kesin olan bir şey var: Tanrılar bizi sınavlara tabi tutarlar ve bize çeşitli dersler verirler. Onları görüntülerinden tanıyamayız. Çünkü her zaman farklı bir görüntüde gelirler karşımızda ama işaretlerini bırakırlar... Eğer bir tanrı değilse, kim sana dünyadaki en değerli hediyeyi, bir saniye daha bile olsa, hayatı hediye edebilir ki? Ve aynı zamanda kim başka bir insanın hayatıyla sana en ağır bedeli ödetir? Senin hayatını uzatmak uğruna kendi hayatını feda etmeye hazır olacak kadar seni seven birini feda etmek.. " "Peki, buradaki öğreti ne?" "Bana mı soruyorsun buradan çıkan ders varoluşumuzdaki en küçük bir mutluluğun bile bedeli olduğu. Sana bir hediye sunulduğunda, bu bir Tanrıdan bile gelse, diğer karanlık ve gizli güçleri ya da belki tanrının kendisine ödeyeceğin bir bedel her zaman vardır."
  • Ölümlü bir kadını ölümsüz bir tanrıçaya çeviren, onun güzelliğini ve büyüleyiciliğini sonsuz kılan insani bir duygudur, aşk.
  • Bakışlarını yere indirdi ve yenilmez, acımasız savaşçının gözyaşlarına boğulduğunu gördüm. Bu acı dolu bitmek bilmez yasın sebebi neydi? Birçok arkadaşımız ölmüştü ama hiçbir zaman bu kadar ümitsizliğe sürüklenmemişti. Gözlerimi ölü Patroklos'un beyaz bedenine çevirdim. Onu ölüme götürenden daha önemli bir görevi olmuş muydu? Hayır. Ya da hatırlanan bir şey yoktu. O sadece Akhilleus'un gölgesi olmuştu. Zafer hep Peleus'la gizemli deniz tanrıçasının oğlunun olmuştu. Ama kimse kendi gölgesi olmadan yaşayamazdı. Gölgesi olmayanın artık hayatı da olmazdı. Akhilleus bir görüntüden ibaretti artık.
  • "Uzun yaşamın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu kimse söyleyemez."
  • "Kötü biri olarak tanınıyorum çünkü kim olduğumu saklamıyorum. Diğerleri, benden çok daha kötü olanlar, kendi gerçek karakterlerini saklamayı başarıyorlar. Ben gördüğün kişiyim."
  • "Yay, güçlü bir silahtır: uzaktan öldürür ve sana güvende olma imkanı sunar. Birçok kişi yayın korkakların silahı olduğunu ileri sürerek, gerçek bir savaşçının kılıç kullanmayı bilmesi ve rakipleriyle göğüs göğüse dövüşmeyi gerektiğini düşünür." "Peki, öyle değil midir?" "Hiç de değildir. Savaşta en önemli şey kazanmaktır."
  • Son olarak bana kılıç kullanmayı öğretti. "Bu, en korkunç silahtır," dedi. "Vurabilmek için rakibine gözlerinin içine bakacak kadar, nefesini hissedecek kadar yaklaşman gerekir. Hamleni yaptığında onu boydan boya deşmelisin, kan üzerine sıçrayacaktır, iç organlar dışarı çıkacak, mide bulandırıcı bir koku duyulacaktır. 'Zafer' diye adlandırdıkları şey budur."
  • "Bir adam özgürlüğünü kaybettiğinde her şeyini kaybetmiştir. Özgürlüğünü kaybetmekten daha kötü tek bir şey var bu hayatta: hayatını kaybetmek."
  • Artık biliyordum ki en acımasız, en korkunç ve en korkutucu heyecanlar bile monoton bir hayatın hareketsizlik, uyuşukluk ve sıkıcılığından daha iyidir.
  • Hayat ölümdü, ölüm de hayat.
  • Kalplerimizde gölgesiz bir mutlulukla gülümsedik.
  • "Yerine geçeceğim ama uzun kalma. Benim de yapacak işlerim var: baklaları ekmem, koyunları kırkmam, kış için odun kesmem... ya da sadece aylaklık yapmam lazım. Biliyorsun ki bu da bir iş ve bunu hiç de üzülmeden yaptığımı fark ettim."
  • "Savaşta herkes kaybeder. Kimi az, kimi çok."

Odysseus İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yunan mitolojisine merakınız varsa bu tarz kitaplar gerçekten çok iyi. Hem üniversite de mitoloji dersi almış biri olarak hem de Truva savaşlarının konu olduğu yerde Çanakkale’de okuyarak zaten Odessa ve İlyada ile ilgili çok dazla fikrim vardı. Bu kitapta Odysseusun Truva Savaşı için evinden ayrılıp 10 yıl boyunca ta ki Atın içine insan saklama hilesini düşünene kadarki süreci anlatıyor. Severek okudum. (Miyase Tatlı Gündüz)

Odysseus PDF indirme linki var mı?

Valerio Massimo Manfredi - Odysseus kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Odysseus PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Valerio Massimo Manfredi Kimdir?

Valerio Massimo Manfredi, bilimsel yayınlarının yanında, antik dünyayı ve kahramanlarını konu alan birçok popüler kitap da kaleme alarak, tarihi güncel bir dille binlerce okura taşıdı. Bunun yanı sıra, çeşitli İtalyan gazetelerine tarih hakkında makaleler yazmaktadır. 

Valerio Massimo Manfredi Kitapları - Eserleri

  • Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya
  • Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları
  • Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi
  • Ejder İmparatorluğu
  • Odysseus
  • Odysseus
  • Hayalet Kalesi Büyülü Rüzgar Sayı: 1

Valerio Massimo Manfredi Alıntıları - Sözleri

  • "Uzun yaşamın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu kimse söyleyemez." (Odysseus)
  • "... Tuhaf, yaralılarını kendi hekimlerime tedavi ettirdim ve ölülerini şanla gömdürdüm." dedi İskender. "Sorun da bu işte. Pers'ler ölülerini gömmezlermiş." "Ne?" "Pers'ler toprağı ve ateşi kutsal, cesedi murdar sayıyor, bu nedenle ölüyü gömmekle toprağı zehirlediklerini, bizim yaptığımız gibi yakmakla da onlar için bir tanrı olan ateşi kirlettiklerini düşünüyorlar. Cesetlerini tepelerde, dağlarda inşa ettikleri yüksek kulelere koyup zamanla çürümelerini, yırtıcı kuşlara yem olmalarını sağlıyorlar. Bu yapılara da "sessizlik kuleleri" adını veriyorlar." İskender, tek bir söz bile etmedi. Kalkıp kendi çadırına yürüdü. Değer verdiği bir ulusun geleneklerini anlamayıp, istemeden de olsa ters davrandığı için utanıyordu. " Üzülmemelisin bunu bilemezdin.." dedi onun hala hüzünlü olduğunu gören Eumenes. " Onun için değil, düşünüyordum da.. " " Neyi?" "Perslerin şu geleneklerini.." "Bence hala göçebe oldukları döneme ilişkin bir töreyi koruyorlar.." "Törenin büyüklüğü de burada zaten, atalarını unutmadıklarını gösteriyor bu. Dostum şunu bil ki, eğer savaşta ölürsem ben de sonsuzluğa dek o sessizlik kulelerinde uyumak isterim!" (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
  • "Kral o olacak," dedi Ephestione. "Bir bahçıvan mı?" diye sordu şaşkınlıkla çevirmen. "Evet. Kendisinin bile olmayan bir bahçenin bitkilerini kurtarmak için ölmeye hazır olan bir adam, halkını korumak ve kentini onurla geliştirmek için kimbilir neler yapar?" (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
  • Sisygambis yaşlı gözlerini kaldırdı ve içini çekti: "Sonuç ne olursa olsun, benim için yaslı bir gün olacaktır. İşler nasıl giderse gitsin, savaşın sonucu ne olursa olsun benim için fark etmeyecektir. Sen yenersen ben oğlumu ve ülkemi, kaybedersen ya da öldürülürsen, sevmeyi öğrendiğim bir insanı yitireceğim. Bana bir oğul sevecenliğiyle davrandın ve bütün aileme hiçbir hükümdarın gösteremeyeceği kadar saygı gösterdin. (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
  • Dikkatli ol. Bir aslan her zaman aslandır. Yaşlandığında bile. (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
  • Sözlerin, kılıçlardan daha öldürücü olabildiğini bilmiyor muydun? (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
  • Uçsuz bucaksız topraklarda büyük ordular yok olmuş, geriye yalnızca anıları kalmıştır. (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
  • “Önce ay battı sonra da yedi yıldızı ülkerin Gece yarısı, akıyor çağ, yalnızım yatağımda.” (Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya)
  • Lysippos şaşkınlık içinde, sessizce kralını dinliyordu; nasırlı büyük elleri kımıltısız bedeninin yanında sarkıyordu. İskender onun ellerini tuttu; "Bu eller mucize yaratabilir, biliyorum. Üstesinden gelemeyeceğin hiçbir şey yoktur, yeter ki iste. Sen benim gibisin Lysippos; bu nedenle senden başka hiçbir heykeltıraş benim heykelimi yapamaz. Biliyor musun, Mieza'daki evimizde benim ilk portremi yaptığın gün, Aristotales ne demişti? "Tanrı varsa, Lysippos'un ellerine sahiptir.' Şimdi şehit arkadaşlarımı tunçta canlandıracaksın. Bunu yapacak mısın?" "Yapacağım İskender ve bu dünyayı hayrete boğacak bir yapıt olacak. Sana yemin ediyorum." (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
  • Ve şimdi gitme zamanıdır; ben ölüme, sizler yaşama... (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
  • Hiçliğin içinde yok olup gitmeden önce insanoğlu yaralara, hastalıklara, acılara ve ölüme katlanmak zorunda kalıyor. Ama saygın bir biçimde davranmak, elinden geldiğince yüce gönüllülük göstermek insanın seçimi ve becerisidir. Dünyaya gelirken insana tanınmış olan tek onur, sonsuz gecenin karanlığı başlamadan parlayacak tek ışık budur. (Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya)
  • "Sen gerçekten dünyanın yuvarlak olduğunu mu düşünüyorsun?" diye sordu Aristotales'e. "Böyle düşünmüyorum. Bundan eminim," dedi düşünür. "Tutulmalarda dünyanın ay üzerine düşen gölgesi yuvarlaktır. Ve bir geminin önce güvertesinin, sonra direğinin yok olduğunu görürsün. Yaklaşan bir gemide de tersi olur." (Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya)
  • Hiçbir insan, yaşadığına fazla sevinmemelidir. Çünkü ertesi gün kendisini neyin beklediğini bilemez. (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
  • "Bir adam özgürlüğünü kaybettiğinde her şeyini kaybetmiştir. Özgürlüğünü kaybetmekten daha kötü tek bir şey var bu hayatta: hayatını kaybetmek." (Odysseus)
  • "Neden söz ediyorsun?" Adam fenerini suyun kaynadığı kayanın duvarcığına yaklaştırarak Kral'ın bilmediği harflerle kazılmış bir yazıyı aydınlattı. "Şundan söz ediyorum," dedi yazıyı göstererek. "Peki sen okumayı biliyor musun?" Kahinin sesi tuhaflaştı, sanki boğazından bir başkasının sesi çıkmaya başlamıştı: Asya'nın efendisi geliyor, Gözlerinde hem gündüzü, Hem geceyi taşıyan adam. (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
  • "Tanrılar benim düzeyimde olan tek düşmanımla dürüst bir karşılaşmayı bana çok gördüler," (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
  • "Babana hayrandım, onu kendime layık tek hasım olarak görüyordum ve günün birinde onunla teke tek dövüşebilmenin hayalini kuruyordum. Onu asla zehirletmeyi düşünmedim; ben düşmanlarımla yüz yüze karşılaşmayı, kılıcımı ve mızrağımı kullanmayı yeğlerim. Annene gelince; aslında kurban benim; her an onu düşünüyorum, uykularım ve huzurum kaçtı. Aşk bir tanrıya ait olan, önlenemeyen, kaçınılmaz bir güçtür. İnsanoğlu yağmuru ve güneşi, doğumu ve ölümü engelleyemediği gibi, ne aşktan kaçabilir, ne önüne geçebilir." (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
  • Nomen est omen. ( Kaderin adında gizlidir.) (Ejder İmparatorluğu)
  • Asya'nın kralı, orduların güçlü efendisi, Bir yıldırımın çarptığı ağaç gibi yatıyor yerde. Terkedilmiş bir ağaç kütüğü gibi, adsız bir bedenle... (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
  • Ama her kadının evladını dünyaya getirirken kendisine yalnızca bir başka kadının dokunmasını istediğini bildiğinden ebeye öncelik tanıdı. Ne olsa yeni bir can yaratılırken çekilen yalnızlığı ve acıyı ancak bir kadın anlayabilirdi. (Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya)

Yorum Yaz