Oğlak Dönencesi - Henry Miller Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Oğlak Dönencesi kimin eseri? Oğlak Dönencesi kitabının yazarı kimdir? Oğlak Dönencesi konusu ve anafikri nedir? Oğlak Dönencesi kitabı ne anlatıyor? Oğlak Dönencesi kitabının yazarı Henry Miller kimdir? İşte Oğlak Dönencesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Henry Miller
Çevirmen: Avi Pardo
Orijinal Adı: Tropic of Capricorn
Yayın Evi: Siren Yayınları
İSBN: 9786055903503
Sayfa Sayısı: 342
Oğlak Dönencesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ölmeden önce okumanız gereken 1001 kitaptan biri!
Arkadaşlığın gerçek anlamını kavrayabilmek için insanın arkadaşlarından kopması gereken zamanlar vardır. Bunu söylemek biraz tuhaf kaçacak ama, bu kitabın keşfi etrafımda bulunan ve benim için artık bir şey ifade etmeyen arkadaşlarımı yaralayabileceğim bir silah, bir aygıt keşfetmekten farksızdı. Bu kitap dostum oldu çünkü bana arkadaşa ihtiyacım olmadığını öğretti. Bana tek başıma durma cesareti verdi ve yalnızlığın kıymetini bilmemi sağladı.
Sözünü sakınmayan dev bir yazardan, isyanla haykıran bir klasik: Oğlak Dönencesi.
Dünyaya biçili koordinatlara, medeniyet adı altında savaş, silah ve beton üreten düzene, insanı yok etmek pahasına köleleştiren sisteme karşı bir çığlık, gemlenemeyen bir ezgi ya da çağdaş yaşamın çarklarına atılan sert bir tekme... Henry Miller, Oğlak Dönencesi'nde rahimden mezara, kasıklardan zihne uzanıyor, benzersiz bir atlasın sayfalarını kendi renklerine boyayarak bambaşka bir dünya resmi ortaya koyuyor. Burada savaş saçma, yaşam beyhude; burada aşk siyah bir yıldızın gölgesinde ve ekmek aslanın ağzında... Burada kölelik özgürlüğü, yalanlar gerçekleri ve sürü bireyleri ezip geçiyor; burası Amerika, ama başka bir yer de olabilir; kitlelerin günbegün topluca cephelere veya işe yürüdüğü herhangi bir yer... Ve Henry Miller, akıntının tersine doğru gitmekte, kendi şarkısını haykırmakta kararlı.
Yayımlandığı günden bu yana yasaklarla boğuşan Oğlak Dönencesi, bir açıdan Henry Miller'ın yaşam öyküsü... Rahme düşmesinden aşka yuvarlanmasına, sürüye katılmasından kendi yazgısını ele geçirmesine ve dünyanın başlangıcından geleceğin müziğine varan bir öykü. Yaşam adı verilen sonsuz döngünün her zerresine uzanan bir varoluş çığlığı bu ve şiddeti dünyayı yerinden sarsmaya yetiyor.
Tek başına duracak, kendi doğrularınca yaşayacak cesareti olanlar için.
(Tanıtım Bülteninden)
Oğlak Dönencesi Alıntıları - Sözleri
- Bir mağarada oturup mum ışığında kitap okumak istiyordum... Gördüklerimi ve duyduklarımı derinlemesine düşünebilmek için bin yıl yalnız kalmak istiyordum – ve unutmak için. Dünyanın insan yapımı olmayan bir parçasını istiyordum... Bütünüyle toprağa ait, fikirden yoksun bir şey istiyordum... Bir daha asla konuşmamak, dinlememek, düşünmemek. Hem kapsanan hem de kapsayan olmak. Merhamet yok, şefkat yok. Sadece toprağa ait bir insan olmak; bir bitki, bir solucan, bir nehir gibi... dünyanın kendisi kadar kalpsiz.
- İnsanlar boşluğu hiçlik sanırlar, oysa öyle değildir. Boşluk uyumsuz bir doluluktur, ruhların keşfe çıktığı kalabalık bir hayaletler dünyası.
- Kalben değişmedikçe hiçbir şeyin değişmeyeceği kanısındayım...
- Ömrüm boyunca varsıl ya da gerçekten mutlu birini tanımadım.
- Hiçbir şey kimsenin yanına kâr kalmaz...
- İhtiyarın cehaletine katlanmak, şiddetine katlanmaktan daha zor gelirdi.
- Dünyada bir başınasın! Yalnızsın... Yalnız... Yalnız. Acı bir şey yalnız olmak... Acı, acı, acı, acı. Sonu yok, akla hayale sığmıyor ve dünyadaki her insanın yazgısı böyle..
- Müzik hâlâ tarifsiz olanın panzehiridir, fakat bu, müzik değildir henüz. Dünyevi bir ateştir müzik, kendi içinde eksiksiz ve sadeleştirilemez; tanrıların yazı tahtasıdır müzik; şaft yerinden oynadığı için okumuşun da cahilin de içine ettiği abrakadabradır.
- Beethoven, büyük bir ruh hekimi, devasa bir paratoner. Güneşle hareket eden bir günebakandı... Ne iyimserdi ne de karamsar... Gördüklerini yazarak değil, müzikle kaydediyordu.
- Ekmeğin tadı gibi hayatın tadı da bozulur. Ekmeği elde etmek onu yemekten daha önemli olmaya başlar. Her şey hesaplanmıştır. Her şeyin bir bedeli vardır.
- Beni tanıdıklarını sanan arkadaşlarım hakkımda hiçbir şey bilmiyorlar çünkü gerçek ben sayısız kez el değiştirdi. Bana teşekkür edenler de bela okuyanlar da kiminle muhatap olduklarını bilmiyordu. Ben söz konusu olduğumda kimse yere sağlam basamıyordu çünkü kişiliğimi mütemadiyen tasfiye ediyordum.
- Yüreğini daraltan birşey olduğunu biliyorum.
- Sigaramı yakmak için sokak lambasının direğine yaslandığımda direği cana yakın buluyorum... Ellerimi direğin demir yüzeyine sürtüyorum. Konuşuyor benimle neredeyse. İnsani bir sokak lambası direği bu.
- Balina kadar büyük bir kalbim vardı... fakat kimse kalbime bakmıyordu.
- Beni rahimden çıkarıncaya kadar analarından emdikleri sütün burunlarından geldiğini öğrendim. Gayet iyi anlayabiliyorum. Kımıldamanın âlemi var mı? Her şeyin sana bedava sunulduğu rahat ve sıcak bir sığınak terk edilir mi hiç?
Oğlak Dönencesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
#OğlakDönencesi #HenryMıller Siren yay. 342 sayfa Merhaba kitap okurları, Alman göçmeni bir ailenin ilk çocuğu olarak 1891 yılında New York'da dünyaya geldi Miller. Yengeç Dönencesi ve devamı niteliğinde olan Oğlak Dönencesi yazarın en bilinen iki romanı. Her nekadar devamı denilsede bağımsız okunabilir. Her iki kitapta yazarın kendi hayatının bir karmaşasıdır.Karmaşa diyorum, çünkü konudan konuya atlayarak ilerlerken, siz hala konudan kopmazsınız. İlk sayfalarda nihilist bir yazım olduğunu düşündüm fakat sonra varoluşcu, gerçeküstücülük akımında yazdığını anladım. Oğlak Dönencesi güney yarımkürenin 23 derece 27 dakikalık enleminde, Güneş’in 23 Aralıkta, öğle üzeri dimdik durduğu çember. Yani çizilmiş bir çember yok, varsayılan çember var. Miller duyguları ve yaşamı da işte böyle varsayılan olarak niteliyor. Miller'in bu kitabı yıllarca Amerika ve Türkiye de yasaklı olmuş. Fazla müstehcen ve edepsiz bir yazar olmasından mı yoksa köleleştiren sisteme isyanında mı bilinmez Amerika'ya özellikle vermiş veriştirmiş.Bazı eleştirmenler kitabı boş bulurken kimi de felsefik bulmuş. Miller Dostoyevski hayranı.Ruh analizlerinde onu üstad gördüğünden ve hayranlığından bahsediyor. Ben severek okudum. Biraz alıntı bırakıyım siz karar verin. İhtiyarın cehaletine katlanmak, şiddetine katlanmaktan daha zor gelirdi Grover’a. Dante kendini cehennemde bulduğunda bu türde muazzam bir çöküş yaşamış olmalı; dip değildi dokunduğu, çekirdekti, zamanın kendisiyle hesaplaşılan ölü bir merkez. Komedya burada başlar... Bu kitap dostum oldu çünkü bana arkadaşa ihtiyacım olmadığını öğretti. Bana tek başıma durma cesareti verdi, yalnızlığın kıymetini bilmemi sağladı. Oturduğu anda hamur gibi yumuşadı. Erkek değildi artık, koca bir çocuktu. Onun gibi milyonlarca erkek olmalıydı, ellerindeki makineli tüfeklerle bütün bir alayı temizleyebilecek koca çocuklar; fakat iş hayatının siperlerinde, belirsiz bir düşmana karşı silahsızken karınca kadar çaresizdiler. Her şey ekmek parası meselesi etrafında dönüyordu. Ekmek parası ve kira uğruna savaşılacak tek şey buydu. Okuyunuz efendim (Efsuni)
Dağınık bi anlatım tarzı.. konudan konuya geçiş bazen çok saçma gelen bağlantılarla oluyor.. bir dengesi ve odağı yokmuş gibi.. yine de nadiren de olsa anlamlı, önemli görünen bir şeyler yakaladığınız hissine kapılıyorsunuz. Elbette sayfalarca sıkıcı, absürd bi anlatıya sabretmeniz karşılığında. Beğendiğimi söyleyemem.. Amerikanvari işte! (Mâî Efkâr)
Henry Miller ile tanışma olanağı bulduğum bu yapıtı, yazarın derin ve anlamlı düşünceleri eşliğinde fazlasıyla sorgulayarak okudum. Yapıt uzunca bir süre başta ABD olmak üzere, birçok ülkede müstehcen içerik dolayısıyla yasaklı kalmış ve yapıtın basımına engel olunmuştur. Ancak bana göre cinsellik unsuru yapıtın ara öğelerinden biri. Yani yapıtın çoğu yerinde insan hayatında cinselliğin kavranmasına yönelik ve insan hayatında cinselliğin önemine dair anektodlar sunsa da yazar, benim bakış açım dolayısıyla beni rahatsız etmedi. Hâlâ birçok insan tarafından ağır olumsuz eleştirilere maruz kalsa da yazar, bence olağanüstü bilinçakışı tekniğiyle gerek felsefi düşüncelerini, gerek insan hayatında savaş olgusunu, gerek "insan" kavramını, gerek de modernite üzerine sağlam bir üslup ve bakış açısıyla ruhunda yaşadıkça oluşan düşüncelerini aktarmış. Otobiyografik bir eser olarak da nitelendirilebilecek bu yapıtta, gözlem tekniğiyle birlikte Amerika'daki hayatın bir kâbus olduğuna dair güçlü kanıtlarla yaşamındaki izleri ustalıkla anlatmış Henry Miller. Ana temalardan biri yalnızlık güdüsüdür. Yalnızlıkla beraber insanın kendi içinde nasıl boğulduğunu ve boğulurken kendi benliğinden ne derece uzaklaşacağını ve yaşama dair edindiği deneyimleri büyük bir dürüstlükle anlatmış yazar. Öyle ki çoğu zaman, bu dürüstlük olgusu yazarın kendisine dair en büyük tedirginliği olmuş. Sistem karşıtı olması yönüyle de dikkat çeken bu yapıtı okumak zor gelebilir, kimilerine göre. Çünkü yazarın dikkat çektiği noktalar ,ilk paragrafta belirttiğim noktalar haricinde, yer yer metaforik ve simgesel bir anlatım da kullanmış oluşundan da geçiyor. Çoğu yerde kendimi yazarla konuşurken buldum aynı zamanda ve bu durum beni keyiflendirdi. Vakit ayrılması gerektiğini düşündüğüm yapıtlardan biri haline geldi Oğlak Dönencesi. Herkese iyi okumalar diliyorum. (Gülce Yılmaz)
Kitabın Yazarı Henry Miller Kimdir?
Henry Valentine Miller, yaşadığı dönemdeki edebiyat formlarının dışına çıkarak roman, otobiyografi, felsefe ve mistizmi karıştırarak kendi tarzını yaratmıştır. Kendi hayatından aldığı gerçekleri tekrardan kurgulayarak kitaplarına aktarmıştır.
Alman göçmeni katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası terzi Heinrich Miller, annesi ise Louise Marie Neiting'di. Çocukluğu Brooklyn'de geçti. Gençliğinde çeşitli işlerde çalıştı ve kısa bir süre New York Şehir Üniversitesi'nde okudu. 1928 ve 1929 yıllarında ikinci karısı June Edith Smith (June Miller) ile birlikte birkaç ay Paris'te geçirdi. 1930 yılında tek başına Paris'e taşındı ve II. Dünya Savaşı patlak verene kadar burada yaşadı. Bu dönemde meteliksiz bir şekilde arkadaşlarından geçinerek avare bir hayat sürdü. Anais Nin, Alfred Perles, ve Lawrence Durrell gibi yazarlarla dostluk kurdu. 1931'in sonbaharında Alfred Perlés vasıtasıyla Chicago Tribune'un Paris baskısında bir iş buldu. Sevgilisi Anais Nin'in desteğiyle 1934 yılında ilk kitabı Yengeç Dönencesini (Tropic of Cancer) yayımladı. Ardından Kara İlkbahar (Black Spring) (1936) ve Oğlak Dönencesini (Tropic of Capricorn) (1939) yazdı. Kitapları ABD'de müstehcen bulunduğu için yasaklandı. Ancak elden ele ulaştırılan kitapları ona belli bir ün kazandırdı.
1940'da ABD'ye döndü ve California'da Big Sur'a yerleşti. ABD'nin kültürel değerlerine ve ahlâkî tavrına meydan okuyan çalışmalarına devam etti. Hayatının son yıllarını Pacific Palisades'de geçirdi.
Yengeç Dönencesi'nin 1961 yılında ABD'de yayımlanması bir müstehcenlik davasına neden oldu. 1964 yılında ABD Yüksek Mahkemesi kitabın bir edebiyat çalışması olduğuna karar verdi. Bu olay cinsel devrimin kilometre taşlarından biriydi. Kitabın basılmasını savunan avukat Elmer Gertz ve Miller sonraki yıllarda yakın arkadaş oldular.
Edebiyat çalışmalarının yanında Miller bir ressam ve amatör bir piyanistti.
Henry Miller Kitapları - Eserleri
- Uykusuzluk
- Yengeç Dönencesi
- Oğlak Dönencesi
- Seksus
- Clichy'de Sessiz Günler
- Neksus
- Pleksus
- Kara İlkbahar
- Cinsellik Dünyası
- Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş
- Cennette Bir Şeytan
- Marousi'nin Devi
- Çılgın Üçlü
- Aşk Mektupları
- Rimbaud ya da Büyük İsyan
- Hatırlamayı Hatırlamak
- Edebi Bir Tutku
- Big Sur ve Hieronymus Bosch'un Portakalları
- The Time of the Assassins
Henry Miller Alıntıları - Sözleri
- Kayıtsız, anlık da olsa duygulanma yetisine sahip, kerterizden yoksun, asıl merkezinden her an kopabilen bir yürek. Kendine yarattığı dünya ne kadar iğrenç ve kısıtlı olursa olsun, mükemmelce yaşıyordu içinde. Güç veren bir şeydi bu basbayağı. (Yengeç Dönencesi)
- . Uzağa bakma. Her şeye düz bak. İyisiyle kötüsüyle gözünün içine bak. ... (Aşk Mektupları)
- Now it is either heaven or hell, no in between is possible any longer. And by all indications we will choose hell. (The Time of the Assassins)
- İnsan ne kadar dönüp dolaşırsa dolaşsın, daima yine olduğu yerde kalıyor. Bir türlü kabul edilemiyen 'şimdi'nin olduğu yerde. (Neksus)
- Ay gibi ölü bir gezegene ulaşma düşüncesi insanlara, dünya üzerindeki diğer insanlarla iletişim kurma düşüncesinden daha heyecan verici geliyor. Dünyayı kurtarmak, hatta kendi kendimizi kurtarmak bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren bu gezegenden kaçmak. Bize sunduğu vaadi yitirinceye kadar yeryüzünü kuruttuk. (Hatırlamayı Hatırlamak)
- "Asla kendini kaybetme!" (Uykusuzluk)
- Bana kollarında birkaç gün huzur ver,buna çok ihtiyacım var. Yıkıldım,yıprandım,yoruldum.Ondan sonra dünyayla yüzleşebilirim. (Edebi Bir Tutku)
- What devils are these who look like you and talk like you, who wear the same dress, eat the same food, and who hound you like dogs? Are these not the worst enemies a man can have? The others I can find excuses for, but for one's own kind I can find no excuse whatever. (The Time of the Assassins)
- ...kitabın açılışında bir dünya yatıyordu ne denli kendine özgüdür büyük yapıtların sayfalarının açılışları... (Neksus)
- "Senin suskunluğunun hiçbir anlamı yok benim için; benim suskunluğum seninkini bastıracak" (Uykusuzluk)
- Dudaklarından soğuk, neşeden yoksun bir kahkaha döküldü – yalnızca ıssızlığın ortasında duyulabilecek bir kahkaha. İnsanca şakaları anlayabilecek biçimde eğitilmiş bir köpeğin salıvereceği türden bir kahkaha. (Çılgın Üçlü)
- Dünyada bir başınasın! Yalnızsın... Yalnız... Yalnız. Acı bir şey yalnız olmak... Acı, acı, acı, acı. Sonu yok, akla hayale sığmıyor ve dünyadaki her insanın yazgısı böyle.. (Oğlak Dönencesi)
- Unwittingly and unconsciously we have made the world one, but one in nullity. We must go through a collective death in order to emerge as genuine individuals. (The Time of the Assassins)
- Kendin olmak, yalnız kendin olmak çok büyük bir şey. (Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş)
- "Çevremdeki insanlar harika göründüğüm, gittikçe gençleştiğim ve bunun gibi bir dolu zırva laf ediyordu. Ruhumdaki kıymıktan haberleri yoktu." (Uykusuzluk)
- Yoluma çıxan insanlar, hər gün baş verən və başqası üçün boş şey kimi görünə bilən hadisələr - hamısını mənim düşüncəmdə xüsusi bir məna kəsb edirdi. (Cennette Bir Şeytan)
- Sizin objektifinize nasıl göründüğümden bana ne? (Big Sur ve Hieronymus Bosch'un Portakalları)
- "Dünyayı sarsan ulusal ve ırksal dramların dışında, daha büyük bir oyun sahneleniyor;dünya dramı." (Cinsellik Dünyası)
- ...Uzun, upuzun 1zaman geçiyordu; bildiğim tüm sessizliklerden daha anlamlı 1sessizlik içinde. Söyleme gücünü kendimizde bulamadığımız herşey, bu karşılıklı dilsiz oyununda dile geliyordu... (Cinsellik Dünyası)
- Sonunda her şey tek bir gerçeğin içinde erir: Hatırlayış. (Hatırlamayı Hatırlamak)