Okurken Ne Görürüz? - Peter Mendelsund Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Okurken Ne Görürüz? kimin eseri? Okurken Ne Görürüz? kitabının yazarı kimdir? Okurken Ne Görürüz? konusu ve anafikri nedir? Okurken Ne Görürüz? kitabı ne anlatıyor? Okurken Ne Görürüz? PDF indirme linki var mı? Okurken Ne Görürüz? kitabının yazarı Peter Mendelsund kimdir? İşte Okurken Ne Görürüz? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Peter Mendelsund
Çevirmen: Özde Duygu Gürkan
Yayın Evi: Metis Yayıncılık
İSBN: 9786053160113
Sayfa Sayısı: 448
Okurken Ne Görürüz? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Edebi eserlerdeki betimlemeleri okuduğumuzda zihnimizde ne canlanır? Yazarın hayal ettikleriyle bizim hayal ettiklerimiz örtüşür mü, yoksa tamamen kendimize özgü karakterler/mekânlar mı yaratırız? Betimlemeler hiçbir zaman eksiksiz değildir, mutlaka atlanan detaylar kalır. Bu boşlukları nasıl doldururuz? Dahası, betimlemeler bazen peyderpey gelir; sözgelimi bir karakterin boyuna posuna dair bilgi edindikten yirmi sayfa sonra öğreniriz göz rengini ve biçimini. Peki o arada gözlere ne olur? Karakterimiz gözsüz mü idare eder?
Aslen kitap tasarımcısı ve aynı zamanda sıkı bir edebiyat okuru olan Peter Mendelsund, yönelttiği bu ve benzeri sorularla, okurken zihnimizde olup bitenleri daha detaylı düşünmeye çağırıyor bizi. Okuduklarımızın zihnimizde nasıl işlendiğini, görselliğin bu süreçte nasıl bir rol oynadığını irdeliyor. Bunu yaparken de hem Batı edebiyatının önemli eserlerinden hem de esprili ve yaratıcı görsellerden faydalanıyor.
Okumakla zihinde canlandırmak arasındaki incelikli ilişkiyi son derece özgün bir şekilde ele alan bu kitap, okuma deneyiminin kendisinin de en az okunan eserler kadar ilgi çekici ve üzerinde düşünmeye değer olduğunu gösteriyor bizlere.
(Tanıtım Bülteninden)
Okurken Ne Görürüz? Alıntıları - Sözleri
- Şayet kurmaca çizgisel olsaydı, zihnimizde canlandırmak için beklemeyi öğrenirdik. Ama beklemeyiz. Daha en başta, bir kitaba başlar başlamaz hayal etmeye başlarız.
- Okurken gördüğümüz şeyler, görmeye teşvik edildiğimiz şeylerdir.
- Yazarlar yazarken indirger, okurlar da okurken. Beynin kendisi indirgemek, ikame etmek, simgelerle temsil etmek için yaratılmıştır. Gerçeğe tıpatıp benzerlik yalnızca sahte bir put değil, aynı zamanda erişilmez bir hedeftir. Dolayısıyla indirgeriz. Ve indirgerken saygıda kusur etmeyiz. Dünyamızı bu şekilde kavrarız. İnsanlar böyle yapar.
- Kendi aşina olduğumuz şeylerle kitapları sömürgeleştirir ve karakterleri kendi vatanlarından ayırıp daha iyi bildiğimiz diyarlara sürgün ederiz.
- Roman, yorumlama kabiliyetimizi teşvik etmenin yanı sıra, zihnimizi oradan oraya avare avare dolaşmaya da davet eder.
- "Hayatın en büyük gizemlerinden biri, dünyanın bize kendini sunması ve bizim de onu bünyemize almamızdır. Dikişleri, çatlakları ve kusurları görmeyiz."
- Bana göre en iyi kitap: Yol boyunca arabamı hızla sürüyorum ama kendimi ara sıra durmak, arabayı kenara çekip manzaraya hayran hayran bakmak zorunda hissediyorum. Bunlar tekrar okunması gereken kitaplardır.
- Bir karakterin yaratılması ''sıfatlardan ziyade zarflarla ilgili'' Bir karakterin ''ne'' yaptığı, bunu ''nasıl'' yaptığı kadar önemli değildir. Oyun yazarları ''o kadar çok sıfat kullanmaz''. ''Şeyleri'' zihnimizde canlandırmaya kıyasla ''eylemleri'' hayal etmekte daha mı iyiyiz ?
- “Göz-ses mesafesi” bir sayfada gözümüzün baktığı yerle, (iç) sesimizin okuduğu yer arasındaki uzaklıktır.
- "Kurmacanın çizgisel olduğunu söylemek, düz bir çizgide okuduğumuzu söylemek değildir. Gözlerimiz sıçramalar yapar, zihinlerimiz de öyle. “Gözlerin hummalı kariyeri” diye betimlemişti Proust okumayı. Göz oradan oraya sıçrar. Hızlı bir okursanız ve dolayısıyla bir metinde yararlı bilginin nerede olduğunu rahatça görebiliyorsanız, kitaplarda bir ileri bir geri sıçrarsınız. Metne şöyle bir göz atıyorsanız, karakterlere ve fiziksel özelliklerine göz atabilirsiniz. Bir kitabı sadece bunlar için okuyabilirsiniz. Ama bu şekilde okusaydık, sadece fiziksel detaylara dikkat etseydik, her şeyi kaçırmaz mıydık?"
Okurken Ne Görürüz? İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Okurken Ne Görüyorum?: OKURKEN NE GÖRÜYORUM? Edebî bir eseri okurken zihnimizde ne canlanır? Karakterler,mekanlar,olaylar nasıl şekillenir? Yazarın anlattığı gibi mi yoksa bizim hayal ettiğimiz gibi mi? Okuduklarimizin ne kadarını anlarız? Yazarın anlattığı gibi mi yoksa kendi muhayyilemizin algıladığı gibi mi? Işte bu kitapta görsellikle birlikte zihnimizin okuma esnasında nasıl işlediğini anlatıyor. Keyifli bir okuma süreci yine son derece yaratıcı illüstrasyonlarla desteklenmiş. Bunun yanı sıra batı edebiyatından örnek romanlar ve yazarlarla da desteklemiş. Özellikle benim çok sevdiğim Deniz Feneri'ne bolca yer vermiş. Yine Tolstoyun meşhur Anna Karanina 'sına. Anna karakteri okuyucunun zihninde nasıl canlanır, üzerinde uzun uzun durmuş. Yazarın anlattığı gibi mi ki çok fazla tasvir yoktur, yoksa bizim hayalimizde canlandırdığımız gibi mi? Yazar sadece siyah,kıvırcık saçlı ve gri gözlü olduğunu söyler. Boyu bosu ,kilosu,kaşı hakkında pek bilgi vermez. Ya da yazarlar romanın içine dağılmış şekilde küçük ipuçları ile karakterlerini tarif ederler. Ya da aynı şey mekanlar içinde geçerlidir. Okurken tekdüze bir şekilde degil zikzaklar çizerek veya sarmal biçimde bir ileri bir geri bicimde okuruz aslında. Bazen olayların akışına kapılıp gideriz ama çoğu zamanda geri döneriz okurken. Ben bunu çok yaparım Karakteri veya olayı iyice sindirmek bir şeyi kaçırmamak icin sayfalar arasinda dolaştığım olur. Yazar çoğu okurun da bu şekilde bir okuma yaptığından bahsediyor. Yani kitap kadar okuma eyleminin kendisi de dikkat çekici aslında. Her okurun farklı bir yontemi vardir muhakkak. Önemli olan okurken hem kitaptan hem de okumak eyleminden keyif almak. Sahi siz nasıl okuyorsunuz? Okurken ne görüyorsunuz? Yazarın anlattığını mı, yazarın anlattıklarından yola çıkarak kafanızdaki hayalleri mi? yazar/i18016 kitap/kitap--48288 (Nazan Türk)
https://www.kitaphaber.com.tr/okurken-ne-goruruz-resimli-bir-fenomenoloji-k4686.html Okurken Ne Görürüz? Resimli Bir Fenomenoloji 04.04.2022 09:00 - Ülker GÜNDOĞDU "Okumak" denen bir hikâye var. Hepimiz bu hikâyeyi biliyoruz. Resimlerin ve "zihinde canlandırma"nın hikâyesi bu. Okumanın hikâyesi hatırlanan bir hikâyedir. Okurken esere gömülürüz. Ne kadar çok gömülürsek, zihnimizin analitik yapısını mevcut anda bizi içine çeken deneyime o kadar az odaklayabiliriz. Dolayısıyla okuma hissini tartıştığımız zaman aslında okumuş olmanın anısından bahsediyoruzdur. Ve bu okuma anısı sahte bir anıdır. Okuma deneyimini hatırladığımızda, durmaksızın birbirini izleyen birtakım imgeler hayal ederiz. Peki, okurken ne görürüz? Gözün sözü resimdir. Sözün görüntüsü nasıl olur? Yapıtlardaki betimlemelerin görüntüsü zihinde nasıl canlanır? Bir film izlemeye kitapları tam da bu yüzden yeğlerim. Bir film hayal edilmiş bir sürü sahnelerin sunumudur. Senarist alın benim hayalim, seyirci gözünün sözüdür der adeta. Peki, yazar eserini alın benim hayalim diye okuruna, kendi hayalini kurdurabilir mi? Yazarın eserini yazarken kurduğu hayal, okurunun eseri okurken kurduğu hayali ile örtüşür mü? Yoksa okurken tamamen kendimize özgün karakterler, mekânlar mı tasarlarız? Eksiksiz betimleme olmaz. Mutlaka atlanan detaylar kalır. Ya da benim yapmaya çalıştığım gibi okurun hayal gücüne bırakılır. Peki, okur bu boşlukları nasıl doldurur? Bir kitapla hayalinizi dilediğiniz gibi kurabilirsiniz. Kitapların en sevdiğim kazanımı tam da bu; yeni bir dünya hayali kurdurma gücüne sahiplerdir. Filmlerin hayal sunumu gibi yeknesak kalmaz kitaplar. Okurken, izlerken olduğu gibi birçok kötü sahneyi görmek zorunda değilsinizdir. Tasarlanmış bir bahçe görülen bir kare ile betimlenmiş bir bahçe ve okurun zihninde oluşturduğu bahçeler arasında değişenler nelerdir? Peyderpey gelen betimlemeler; karakterin saç rengine dair bilgi edinildikten sayfalar sonra göz rengini öğreniriz. Bu arada gözlere ne olur? Karakter gözsüz mü olur? Edebi karakterler fiziksel olarak muğlaktır; sadece birkaç özellikleri vardır. Bu özellikler yalnızca karakterin anlamının belirginleştirilmesine katkıda bulunmaları nedeniyle önemlidir. Karakter betimlemesi bir nevi tehdit gibidir. Karakterin fiziksel özellikleri onun sınırlarının çizilmesine yardımcı olur ama bu özellikler bir insanı gerçek anlamda zihnimizde canlandırmamıza yardımcı olmaz. Flaubert'in eseri boyunca Madam Bovary'nin göz rengi, değişmektedir. Mavi, kahverengi, simsiyah... bunun bir önemi var mı? Yok. Okurken Gördüklerimiz Mendelsund, Okurken Ne Görürüz? eseri üzerinden yönelttiği bu ve benzeri sorularla, okurken okurun zihninde olanları on dokuz konu başlığı altında mütalaa etmeye okuru çağırmaktadır. Eserini kızlarına adayarak kaleme aldı. Edebiyat ve felsefe eğitimi aldı ayrıca piyanist olan Peter Mendelsund, kariyer değişikliğini kitap tasarımcısı olarak yaptı ve aynı zamanda çok iyi bir edebiyat okurudur. Halen sanat yönetmenliği yapmaktadır. Mendelsund, okuduklarımızın zihnimizde nasıl işlendiğini, görselliğin rolünü irdeliyor. Okura bu süreci Batı edebiyatının etkili eserleri ve yaratıcı görseller ile okumak ve zihinde canlandırmak arasında incelikle kurulması gereken ilişkiyi kurduracak özgün bir tekniği espriyle aktarmaktadır. Bir eseri ilk açtığınızda ne bu dünyada ne de o dünyada; sözcüklerin işaret ettiği metafizik mekânda, bu çok boyutluluk okuma hissini tarif eder. Aynı anda birçok yerdedir. Calvino bu "arada kalma durumu"nu şöyle betimlemektedir. Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, eseri bir tren istasyonunda başlamaktadır. Bir lokomotif duman çıkarmakta, pistondan çıkan buhar birinci bölümün girişini gölgeliyor, bir duman bulutu ilk paragrafı örtmektedir. Okuduğumuzda durumları gözümüzde canlandırma sürecimizde belli bir şekilde düşünerek yola koyuluruz. Derken elli sayfa sonra kendi zihinsel jokerimizden önemli bir farkı olduğunu keşfeder ve yeniden ayarlama yaparak okumayı sürdürmekteyiz. Okurken kelimeleri her seferinde tane tane kavramayız. Okurken bir göz dolusu kelimeyi birlikte kavramaktayız. Kelimeleri su gibi yudumlarız. Okurken hikâye boyunca hayal gücümün yoğunluğunun eserin sonlarına doğru artmadığını fark ettim. Bu durum görmek ve anlamak arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. Biz okurlar okurken olacakları önceden tahmin etmemiz gerekmektedir. Bizim gibi okurların çizgisel, yazılı dilin çıkmaz sokakları, hıçkırıkları, boşlukları ve ulantılarıyla bu şekilde üstesinden geliriz. Görmemiz söylenen şeyi zihnimizde canlandırırız. Aynı zamanda, ileriki sayfalarda görmemizin söyleneceğini düşündüğümüz şeyleri de zihnimizde canlandırırız. Köşeyi dönen karakterin karşısına neyin çıkacağını tahmin ederiz, yazar söylemese bile. Okurken gözlerimiz ve zihnimiz önden gider. Bir bölüm zihinde canlanırken diğer bölümden bilgi toplarız. Biz okurlar bir yudumda; bir cümle okuruz, sonraki cümleleri okuruz, okuduğumuz cümlelerin içeriğini aklımızda tutarız. Bütün olan biteni aklımızda tutarız. Zaman, kitapları zihinde canlandırma sanatının asli bir parçasıdır. Aristoteles benliğin bir eylem olduğunu ve bir şeyin doğasını onun amaçlarını öğrenerek keşfettiğimizi iddia etmektedir. Misal bıçak keserek bıçak olur. Öznesi ve nesnesi olmayan eylem neye benzerdi? İmge sadece eylemden oluşabilir mi? Fiillerle bir cümle oluşturmak ne kadar mümkün olursa bu da o kadar mümkündür. Kafa karıştırıcı bir yere geldiğimizde, zaman ya da mekânda bir kayma olduğunda, bilinmeyen bir karakter ortaya çıktığında, önemliymiş gibi görünen anlatısal olguyu bilmediğimizi hissettiğimiz ikilemde geri dönmek veya devam etmek noktasında ben geri dönüp bölümlere tekrar bakarım. Okur nasıl okuyacağı veya hayali konusunda seçimler yapar. Böyle durumlarda, kilit bir öğeyi, kitapta önceden geçmiş bir olay veya açıklamayı kaçırdığımıza karar vermekteyiz. Yönümüzü bulana dek tekrar tekrar okumaya devam ederiz. Edebi gizem, metafizik gizem veya kronotopik bir gizem bütün iyi kitapların özünde olan tek şey gizemdir. Sonuç olarak; okuma esnasında zihnimizde beliren görüntülerin ya da tahayyüllerin pasif alıcıları olduğumuza inanırız. Okurken hayal gücümüz temelde mistik bir deneyimdir, mantıkla indirgenemediği gibi bir nevi vahiy gibidir. Bizim bir parçamız değildirler, bize gelirler. Bu tahayyüller okurla yazar arasında meydana gelen metafizik birleşmeden kaynaklanıyordur. Yazar evrensel olana ulaşıp onun için bir aracıya dönüşüyordur belki. Edebiyatın tahayyüllerinin gerçekliğin kendinden daha gerçek olduğu iddia edilebilir mi? Daha derin bir sahicilik biçimine mi işaret ederler? Yoksa gerçek dünyayı taklit etmekle onun sahici olmadığına mı işaret ederler? Jean Piaget bize düşüncenin "zihinsel temsil" olduğunu söylemektedir. Ne tür bir temsil? Kodalar mı? Semboller mi? Kelimeler mi? Önermeler mi? Resimler mi? Edebi karakterlerin zihinsel temsillerini çıkarmış olunca bu ruhların temsili mi olur? Biz okurlar frenologlarız der Mendelsund. Zihinlere bakarak fiziksel ve ruhsal özellikler çıkarıyoruz. Dünya bizim için yapım aşamasıdır. Ve ondan ne anlıyorsak, zaman içerisinde onları sentezleyerek anlarız. Bildiğimiz tek şey bu sentezlerdir. Yazarlar deneyim kuratörleridir. Dünyayı filtreleyip becerebildikleri en saf haliyle düzensizlikten bir anlatı ortaya koymaktadırlar. Bu anlatıyı kitap biçiminde sunar ve akıl sır ermeyen bir biçimde okuma deneyimini yönetmektedirler. Ama yazarların okurlara sunduğu bilgiler ne kadar saf ne kadar özenle filtrelenmiş ve sağlam çatılmış olursa olsun, okurların beyinleri çözümlemeye, elemeye ve sınıflandırmaya devam edecektir. Okur eseri bünyesine alır zihinlerimizin süzgecinden kendi dünyamızla karşılaştırarak bu ikisini birleştirip benzersiz bir şey ortaya koymaktayız. İşte bu okumanın okurdaki mucizesidir. Okurun yazarı ve eseri anlamasında görsellik üzerinden çıkarımlarla böylesine farklı bir görünge sunarak; okurun zihninde okuma bilincini açmaktadır Mendelsund. Hiçbir şey kaçırmış değiliz. Der Mendelsund ve ekler, Okurken gördüklerimiz dünyayı okurken gördüklerimizdir. Peter Mendelsund Okurken Ne Görürüz Metis Yayınları 437 Sayfa Kasım 2015 Ulker_Gundogdu kitap/kitap--48288 yazar/i18016 (Ülker Gündoğdu)
Belki biraz beylik bir başlangıç, ama kitap okurlarının, okuma tutkularının sebepleri arasında sayılabilecek en önemli unsurlardan birisinin, okurken hayal güçlerinin inanılmaz derecede harekete geçmesi olduğu söylenebilir. Peki, hayal gücümüzde yazarın kelimeleriyle, cümleleri ve hatta noktalama işaretlerini kullanış şekilleriyle dahi bir hikâye inşa ederken, ne görüyoruz? Fiili bir görmeden bahsedilebilir mi? Yoksa gözümüzün önünde -esasında hayal gücümüzde- canlandırdığımız şeyler nelerdir? Peter Mendelsund'un Metis Yayınları tarafından yayımlanan kitabı bu sorulara çok derin izler bırakacak yanıtlar veriyor. Bu cevapları verirken, kendi mesleğinin yani kitap tasarımcılığının da hakkını vererek görsellerle desteklenmiş ilginç bir okuma deneyimi vaat ediyor. Örneklemek gerekirse, bir sayfaya bakan ortalama okurun ilk etapta ne gördüğünü göstermek için metinlerin belirli yerlerinin üzeri çizilmiş görselini bırakıyor bir sayfaya. Yahut bu zamana dek bir roman karakterinin farklı zihinler tarafından yapılmış çizimlerine yer veriyor. Görsel anlatım, yazılı metinde aktarılanların zihinde pekişmesini kolaylaştırdığı gibi künyesinde 448 sayfa gözüken eseri bir çırpıda bitirmenizi de sağlayabiliyor. Zira dikkat çekici, görsel imgelere yoğunlaştıran mizanpajı, aslında 100 sayfadan fazla olmayacak bir metni bu hâle getirmiş durumda. Burada eleştirilebilecek en önemli husus, bir sayfanın sadece bir cümleye ayrıldığı bölümler. Yayımlanma safhasında temel mantığın, kitabın orijinal dizaynı ve mizanpajına sadık kalınması olduğunu idrak edebiliyorsunuz. Zira Metis Yayınlarının yayımladığı kitaplar arasında bu eser gibi bir örneğe de henüz rastlamadım. Buna rağmen bazen bir cümle okuyup, sağ veya solundaki görsele bakıp anlamlandırmaya çalışmak kitabın okurda uyandırmaya çalıştığı etkiyi uyandırmayabiliyor. Nihayetinde giriş kısmında kitaptan alıntıladığım metinde de belirttiği gibi okurken tek gördüğümüz kelimeler. Ancak bu eleştiri kendi içerisinde olumlu bir yöne de evriliyor. Zira bazen kitaplarda kelimelerin arasında kalan boşluklar, kelimelerden daha önemli olup, daha fazlasını anlatabilirler. Bu boşlukları, yazarın anlatmak istediği şeyi kuvvetlendirip, pekiştirmek maksadıyla sunduğu görsellerle doldurması bu yönüyle kitap için sunacağım olumsuz eleştiriyi nötr hâle getiriyor. Mendelsund, samimi ve sıkı okurları kışkırtacak sorular da soruyor bu eserde. Anna Karenina'yı gözümüzde canlandırmamızı istediğinde, Tolstoy'un tasviriyle zihnimizdeki imgenin farklılığının sebebini izah ediyor. Yazarların aslında yaptıkları tasvirlere çok yoğunlaşmadığını izah ediyor, hatta roman içerisinde fiziksel özellikleri değişen ünlü roman karakterlerini gözümüzün içine sokuyor. Daha da önemlisi edebiyatın neden okurlar için mühim olduğunu gösteren bir tespite sürüyor zihnimizin gemilerini. Bir kitabın asla tek başına yazarın eseri olmadığını, onu okuyanların zihinlerinde canlanan farklı imgelerin, farklı görsellikte hikayeler yarattığını anlamamıza yardımcı oluyor. Kitap içerisinde anlatım teknikleri üzerinden okuduğumuzu nasıl algıladığımızı gösteren bölümler de var. James Joyce'un Ulysses'indeki Buck Mulligan'dan, Herman Melville'in Moby Dick adlı şaheserindeki Ishmael'e uzanan, okurun hayal gücü üzerine örttüğü perdeyi kaldırmaya çalışan, kelimeleri 'görme'nin aslında görmek olmadığını aklımıza kazıyan bir eserle karşı karşıyasınız. Sıkı bir edebiyat okuru olduğunu iddia edenler için muhakkak okunması gereken eserler kapsamında olduğunu söylemeliyim. Öyle ki, bu kitabı okuduktan sonra elinize bir öykü kitabı veya roman aldığınızda, Mendelsund'un size sorduğu, sizi kışkırttığı noktalara özellikle dikkat eder hâlde buluyorsunuz kendinizi. Eserin zihninize yerleştirdiği bu sorular yüzünden okuma serüveniniz büyük ihtimalle farklılaşabilir. Ancak ben bunun olumlu bir farklılık olduğuna inanıyorum. Zihnimizde canlandırdığımız imgeleri gerçekte görme eyleminden tamamen bağımsız bir dürtüyle şekillendiriyor olmamız, bunu bilmemiz ve roman karakterleriyle, mekanlarını kendi algımızla doğru orantılı olarak şekillendiriyor olduğumuz gerçeğinin, okuma deneyimimizi şekillendirmekle kalmayacağını düşünüyorum. Yazarı kadar çaba ve emek harcamasak da, onun bize bıraktığı izler, kıstaslar üzerinde kendi hikayemizi inşa etmekte olduğumuz hakikatinin kitaplardan aldığımız keyfi arttıracağı fikrindeyim. Bu görüşlerime delil olarak da Peter Mendelsund'un Okurken Ne Görürüz kitabını rahatlıkla sunabilirim. (Tamer Sağcan)
Okurken Ne Görürüz? PDF indirme linki var mı?
Peter Mendelsund - Okurken Ne Görürüz? kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Okurken Ne Görürüz? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Peter Mendelsund Kimdir?
Amerikalı kitap tasarımcısı, yazar. Cambridge, Massachusetts’te doğdu ve büyüdü. Columbia Üniversitesi’nde felsefe ve edebiyat öğrenimi gören Mendelsund bir süre konser piyanistliği yaptıktan sonra kariyer değişikliğine giderek kitap tasarımcılığına yöneldi. Kısa zamanda dikkat çekici kapak tasarımlarıyla ünlendi ve çalışmalarını Cover (Kapak, 2014) adlı kitapta bir araya getirdi. Halen çeşitli yayınevlerinin sanat yönetmenliğini yapan Mendelsund, eşi ve iki kızıyla birlikte Manhattan’da yaşıyor.
Peter Mendelsund Kitapları - Eserleri
- Okurken Ne Görürüz?
Peter Mendelsund Alıntıları - Sözleri
- Bir karakterin yaratılması ''sıfatlardan ziyade zarflarla ilgili'' Bir karakterin ''ne'' yaptığı, bunu ''nasıl'' yaptığı kadar önemli değildir. Oyun yazarları ''o kadar çok sıfat kullanmaz''. ''Şeyleri'' zihnimizde canlandırmaya kıyasla ''eylemleri'' hayal etmekte daha mı iyiyiz ? (Okurken Ne Görürüz?)
- "Kurmacanın çizgisel olduğunu söylemek, düz bir çizgide okuduğumuzu söylemek değildir. Gözlerimiz sıçramalar yapar, zihinlerimiz de öyle. “Gözlerin hummalı kariyeri” diye betimlemişti Proust okumayı. Göz oradan oraya sıçrar. Hızlı bir okursanız ve dolayısıyla bir metinde yararlı bilginin nerede olduğunu rahatça görebiliyorsanız, kitaplarda bir ileri bir geri sıçrarsınız. Metne şöyle bir göz atıyorsanız, karakterlere ve fiziksel özelliklerine göz atabilirsiniz. Bir kitabı sadece bunlar için okuyabilirsiniz. Ama bu şekilde okusaydık, sadece fiziksel detaylara dikkat etseydik, her şeyi kaçırmaz mıydık?" (Okurken Ne Görürüz?)
- Bana göre en iyi kitap: Yol boyunca arabamı hızla sürüyorum ama kendimi ara sıra durmak, arabayı kenara çekip manzaraya hayran hayran bakmak zorunda hissediyorum. Bunlar tekrar okunması gereken kitaplardır. (Okurken Ne Görürüz?)
- "Hayatın en büyük gizemlerinden biri, dünyanın bize kendini sunması ve bizim de onu bünyemize almamızdır. Dikişleri, çatlakları ve kusurları görmeyiz." (Okurken Ne Görürüz?)
- Kendi aşina olduğumuz şeylerle kitapları sömürgeleştirir ve karakterleri kendi vatanlarından ayırıp daha iyi bildiğimiz diyarlara sürgün ederiz. (Okurken Ne Görürüz?)
- Roman, yorumlama kabiliyetimizi teşvik etmenin yanı sıra, zihnimizi oradan oraya avare avare dolaşmaya da davet eder. (Okurken Ne Görürüz?)
- Şayet kurmaca çizgisel olsaydı, zihnimizde canlandırmak için beklemeyi öğrenirdik. Ama beklemeyiz. Daha en başta, bir kitaba başlar başlamaz hayal etmeye başlarız. (Okurken Ne Görürüz?)
- Yazarlar yazarken indirger, okurlar da okurken. Beynin kendisi indirgemek, ikame etmek, simgelerle temsil etmek için yaratılmıştır. Gerçeğe tıpatıp benzerlik yalnızca sahte bir put değil, aynı zamanda erişilmez bir hedeftir. Dolayısıyla indirgeriz. Ve indirgerken saygıda kusur etmeyiz. Dünyamızı bu şekilde kavrarız. İnsanlar böyle yapar. (Okurken Ne Görürüz?)
- “Göz-ses mesafesi” bir sayfada gözümüzün baktığı yerle, (iç) sesimizin okuduğu yer arasındaki uzaklıktır. (Okurken Ne Görürüz?)
- Okurken gördüğümüz şeyler, görmeye teşvik edildiğimiz şeylerdir. (Okurken Ne Görürüz?)