Öldürmeyeceksin - Hermann Hesse Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Öldürmeyeceksin kimin eseri? Öldürmeyeceksin kitabının yazarı kimdir? Öldürmeyeceksin konusu ve anafikri nedir? Öldürmeyeceksin kitabı ne anlatıyor? Öldürmeyeceksin PDF indirme linki var mı? Öldürmeyeceksin kitabının yazarı Hermann Hesse kimdir? İşte Öldürmeyeceksin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Hermann Hesse
Çevirmen: Kamuran Şipal
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750821479
Sayfa Sayısı: 216
Öldürmeyeceksin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yapıtında, yaşamın büyük karşıtlıklarını birbirine yaklaştırma özlemiyle sanat yerine düşünceye başvuran Hermann Hesse, dünyanın ve evrenin kutuplaşmayı aşarak ulaşacağı birliği kendisi için en kutsal hakikat sayar.
“Öldürmeyeceksin”de bir araya gelen denemeler; Hermann Hesse’nin yirmili yaşlarından olgunluk dönemine uzanan yazı serüveninde edebiyat, dil, yazma eylemi, okuma eylemi ve okurluk, teoloji, inanç, hayaller, eylemlilik, ilerleme, savaş ve barış, sanatçı ve psikanaliz, yaşlılık, bilgelik kavramları ve temaları odağında düşüncelerinin bir panoraması niteliğinde.
Hesse’den seçme denemeler, ses ve imge bombardımanı altında yaşadığımız çağda düşünceleri sadeleştirmek için iyi bir adım.
“Onun, sahip olduğumuz insan aklının savaş ve yok etmeye değil barışa ve uzlaşmaya daha uygun olduğuna ilişkin inancını paylaşıyorum; insan yaşamının çeşitliliği hakkındaki tavrını da benimsiyorum.” – Dalai Lama
“Gençliğimden itibaren beni yoğun biçimde etkiledi. Gücü, enerjisi ve canlılığı benim için hep örnek oldu.” – Patti Smith
“Bir şey doğru ise karşıtının da doğru olabilmesi gerekir. Çünkü her doğru belli bir kutuptan dünyaya bakarken başvurulan kısa bir formüldür, bir kutbun varlığı da karşıtı olmadan düşünülemez.” – Hermann Hesse
Öldürmeyeceksin Alıntıları - Sözleri
- "Henüz insan aşamasına ulaşmış değiliz, yalnızca insanlığa giden yolun üzerinde bulunuyoruz."
- Acı, ancak kendisinden korktuğun zaman canını yakar senin. Senin peşini bırakmıyorsa yalnızca ondan kaçtığın içindir. Onu sevmelisin.
- Eski yurdundaki tepeler ne kadar da yumuşak, ne kadar da yeşildi!
- Bütün dünyayı ele geçirmişsin de ruhun zarar görmüş bundan, neye yarar?
- İnsanların yaşamı iki kutup arasında sürüp gidiyordu: elde edileni elde tutmak ve eldekini atarak daha değerli olanı ele geçirmek.
- Düşünüyorum da, diyebilirim ki, yeryüzünde bu denli sevgiyle yaklaştığım, bu denli özen gösterdiğim, kendi kanımdan, canımdan bu denli sıcaklık bağışlayıp bu denli şiddetle arzuladığım başka hiçbir şey olmadı belki ya da pek az şey oldu.
- … kendimi kaptırdığım bir düşte, ideal insan yaklaşık şöyle anlatılıyordu: Genel olarak duygu ve düşüncelerinde herhangi bir baskılamaya başvurması gerekmeyen, kendi ruh dünyasında güven ve mutluluk içinde yaşayan “normal” kişi.
- Katlanmayı öğrenmek güçtür. Onu erkeklerden daha sık olarak ve daha güzel biçimde kadınlarda görürsünüz. Kadınlardan öğrenin katlanmayı!
- Nasıl ki yediği kurşunla bu dünyaya gözlerini yuman her askerle bir yanlış sürekli yineleniyorsa “doğru”nun da binlerce değişik biçimde durmadan yinelenmesi gerekmektedir.
Öldürmeyeceksin İncelemesi - Şahsi Yorumlar
hayatın o kadar içinden ki hesse... arkadaşımla akşamüstü oturup sohbet ediyormuşum gibi hissettirdi. hayata, yaşamaya, dinlere, dünyaya ve düzene, her şeye ama her şeye bir açıklık getirdi bana göre. hayatın içinde kafanızı deve kuşu gibi kuma gömüp düşünsel buhranlar geçiriyorsanız ve bazı sorulara yanıt arıyorsanız hepsine diyemem ama en azından bir kısmına gayet mantıklı bulduğum cevaplar veriyor yazar. muhteşem deneme yazarı. ilk deneme okuyuşumdu. çok keyif aldım. (ss belirsizdir)
Tevrat’ın 10 emrinden altıncısı: ’Lo tir’tsach.’ Ve yine, tüm ilahi dinlerdeki o büyük çağrı: “Öldürmeyeceksin” Öldürmek kan dökmeden ibaret değil… “Canına kıydığımız o kadar çok şey var ki! Öldürme eylemini yalnız o aptalca savaşlarda, devrimlerin budalaca sokak çatışmalarında ve idam sehpalarında gerçekleştirmiyor, adım başında bu cinayeti işliyoruz. Çaresizlik içinde bırakıp kendileri için uygun sayılmayacak meslekler edinmeye zorladığımız yetenekli gençleri öldürüyoruz. Yoksulluklar, çaresizlikler, yüz kızartıcı durumlar karşısında gözlerimizi yumarak öldürüyoruz.” Hesse, Doğu mistisizmi ile Batı’yı; iki kutbu birbiriyle harmanlayarak uzak diyarları öylesine birbirine yakınlaştırır ki, uzaklık bir mesafe, yalnızca bir rakam oluverir. Her yapıtında bu ‘yakınlaştırma’nın izleri görülür. Siddartha romanıyla kendini bulmak, iç seslere kulak vermek gibi alt mesajlar ile gerçek bilgeliğin münzevi bir yaşam biçiminden geçtiğini anlatır. Doğu klasiklerinden, Hayy Bin Yakzan ve özellikle Mantık’ut Tayr (Kuşların Dili) eserinin yansımaları görülür Siddartha’da. Sembolize edilen kuşların fani alemde uzun bir süre yaşamalarından sonra Varlık alemine geçmeleri, Siddartha’nın kendi gerçeğini bulma yolculuğu ile hayli benzer nitelik taşır. Olanı kabullenmez Siddartha, kimliğini, arzularını, hırslarını geride bırakır veya bu umudu yaşamı boyunca yüreğinde taşır. “Kader gayrete aşıktır.” Sözü, gelişim süreci boyunca kahramana şiar eder. Nitekim bir diğer romanı Bozkırkurdu’nda da aynı unsurlar görülür; anlam arayışı içerisinde olan kahramanın ruhu ikiye bölünmüştür, bir Harry Haller vardır, bir de Bozkırkurdu. Haller, düşkünlüğün temsili iken, Bozkırkurdu faniliğin ve geçiciliğin etkisinde, uzlete çekilerek gerçeği düşleyen bir yaşam felsefesini ortaya koyar. Hesse’nin iki romanında da farklı hamurlardan yoğrulmuş kahramanın kişilik bölünmelerine gelişim sürecinin de eklenmesiyle ortaya muazzam bir döngüsellik çıkar. Her kitabında uygarlığın arkaik kalıplarını kırmaya teşvik eden Hesse’nin samimi anlatılarını her bitirişimde, çizdiğim satırlara zaman zaman göz gezdirmek ve tekrar okumak üzere kitaplığıma kaldırırım. Nitekim Öldürmeyeceksin’i de aynı düşünceyle bitirdim. Cümleler öylesine sıkı ve güçlü ki, altını çizdiğim birçok yer tek okumayla geçilemeyecek kadar derin ifadelerle donatılmıştı. Değerlendirme ölçütü yalnızca kitabın akıcılığına dair klişe sorgulamalar olan bir okur için çok da uygun bir tercih olmayabilir Hesse, -ki bu düz bir okumadan öteye gitmez. Alman Edebiyatını bu derinlik yüzünden seviyorum. Goethe, Schiller, Mann, Böll, Schopenhauer, Rilke gibi sayamadığım birçok ekolü bünyesinde barındıran; felsefe, mitoloji ve halk hikayeleriyle çevrili bir edebiyat, bir düşün şöleni Alman Edebiyatı. Çelişki ve zihninde türettiği karşıtlıklarla mücadele içinde olan bir yazar Hesse. Siyah ve Beyazı, zayıflık ve gücü, çocukluk ve erişkinlik gibi ayrı kutuplarla etkileşim içinde olduğu görülür çok kez.- Hatta bir cümle bile karşıtlık kazanarak yeni düşünceler doğrurur dilinde.- Ancak, bu çelişkiler ve ayrımlar o kadar güzel vücut bulur ki cümlelerde, eseri güzel yapan işte bu çelişkiler, bu ayrımlar dedirtir insana. Tıpkı Raskolnikov’un ironik çelişkileri gibi. “Rastgele bir sözü alıp tersine çevirdiniz mi, sözcük üzerinde harf harf böyle bir işlem uygulandınız mı, çokluk iyi ve güzel düşüncelerden öğretici ve eğlendirici bir pınarın ansızın fışkırdığını görürsünüz.” (sf, 111.) Bir eğitmen edası görülür satırlarda. Ancak Coelho ve Sharma gibi kendi doğrularının penceresinden bakılmaz. Kapitalizmin beşiğinde olup, zorluklara ve zor olana dair yüksek perdeden klişe haline gelen nasihatler gibi değildir bu. “Kendini ve çevrendeki herkesi sev, geçmişi unut, geleceğe umutla bak” türünden hepimizin bildiği Polyannacılık mesajları içeren eserleri geride bırakarak Hesse’nin somut dünyasına girmem çok uzun sürmedi. Gerçek karşısındaki fazla iyimserliğin algısını kırarcasına, kendisinin savaş karşıtı olarak lanse edilmesine dem vurur, barış içinde olan bir dünya ancak hayal edilebilir ona göre. Görüntü bombardımanı ve fikir kirliğinin çepeçevre sardığı günümüz dünyasında, bunalımların getirdiği psikolojik yıkımlar insanın kendi kendisiyle olan savaşımını gözler önüne serer. Sahteliğin değerli olduğu bir zamanda yeryüzündeki bütün karmaşalardan sıyrılıp kendi sesine kulak vermek için yeni yollar bulması şarttır insanın, bunu fısıldar Hesse, insanı sorgulamalarla baş başa bırakır. https://www.youtube.com/watch?v=HgeFyUu-1WM “Günümüzde yaşamak ve yaşamaktan zevk almak isteyen birinin senin gibi, benim gibi bir insan olmaması gerekiyor. Zırıltı yerine gerçek müzik, eğlence yerine kıvanç, para yerine ruh, gelişigüzel etkinlikler yerine gerçek iş, oyun yerine gerçek tutku arayan birine bu dünya sevimli bir yurt olamaz.” Bozkırkurdu, (sf. 145) Ben’likle baş başa kalmak, bu eseri okuduktan sonra çok daha değerli ve önemli oldu benim için. Sinede barınan zenginliği gün yüzüne çıkarmanın ve gelişerek serpilmenin tadını diğer tatminlerden daha net ayırt edebilmeli insan. Hesse uzaklığı öngörür hep; güçlü olmanın dayanıklılıktan geçtiğini, başarının inatlardan doğduğunu ifade eder cümlelerinde. Yunus Emre nidasıyla şu cümleyi söyler özetleyerek: ‘Tanrı’nın saltanatı dışınızda değil, içinizdedir.’ “İnsanlığın bugünkü durumundan sorumlu iki manevi illet var; bunlardan biri teknolojinin, ötekisi de şovenizmin büyüklük hezeyanıdır. Her iki hezeyan günümüz dünyasına damgasını vurmakta, bu dünyanın benlik duygusunu oluşturmaktadır. Öyle hezeyanlar ki, şimdiye kadar bize acı sonuçlarıyla iki dünya savaşını buyur etmiştir, ortadan kayboluncaya kadar da benzeri daha pek çok savaşı başımıza saracağa benzemektedir.” (sf. 185) İnsan, seyirci kalarak öldürme eylemini gerçekleştirir, kötülüğün izleyicisi olarak. Zaman aşımına uğratarak öldürür, yerine getiremeyeceği sözler vaat ederek. Sevimli görünerek öldürür, maskenin arkasındaki çıkarı görünene dek. Dinlemeyerek öldürür, kayıtsızlığı gösterircesine. Göz yumarak öldürür, karşı koyma gücü olmasına rağmen. Susturarak öldürür, özgürlükleri hiçe sayarak. Aşağılamalarla öldürür, benliğini yüceltme uğruna. Hatta, severek de öldürebilir bir insan, diğer bir insanı… Bir kutsal çağrı Öldürmeyeceksin, tüm insanlığın kulak vermesi gereken bir çağrı. Ancak ölüm sadece fiili bir olay mıdır ki? Eylemden soyutlanmış biri, gün geçtikçe ölmez miydi? Neruda’nın Ağır Ölüm’ü yeryüzündeki en ezgili cevaptı belki bu soruya… http://www.izdiham.com/pablo-neruda-agir-olum/ (Sergen)
Öldürmeyeceksin'i ilk okuyuşumun üzerinden dört sene geçmiş. Bu dört senenin içinde kitaplığımdan bana baktı durdu. Sanki hep çağırdı beni, hep konuştu, hiç susmadı. Ben de onu dinledim, dinleyeceğim. "Öldürmeyeceksin" konuşan bir kitap. İnsanın aklıyla, ruhuyla konuşan. Onu olduğu yerden bambaşka gerçekliklere taşıyan. Hermann Hesse zaten, çağ ötesi bir yazar. Öldürmeyeceksin'i kaleme aldığı zamanlarda ise içinde bulunduğu ruh hali savaşın izlerini taşır vaziyette. Kitapta zaten bunu olduk.a hissediyorsunuz. İnsanın kendini sorgulayışı, dünyanın neresinde var olmaya çalıştığı, kurduğu toplumsal düzen, bu düzenin içindeki var olma çabası, aslında var olamayışı var bu kitapta. Felsefe, Doğu mistisizmi, varoluş felsefesi konularına ilgili duyanlara tavsiye edeceğim gibi sadece edebi üslubu için de hayranlıkla okunabilecek özel bir kitap. Kitabın ruhunu anlayan ruhların, birden fazla kez okuyacaklarına adım kadar eminim. (Çağla Özden)
Öldürmeyeceksin PDF indirme linki var mı?
Hermann Hesse - Öldürmeyeceksin kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Öldürmeyeceksin PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Hermann Hesse Kimdir?
1877'de Almanya'nın Calw Kasabası'nda doğdu. 1962 yılında İsviçre'nin Montagnola Kasabası'nda yaşamını yitirdi. İlk şiirini yirmi beş yaşında yazdı. Ardından Peter Camenzind, Çarklar Arasında, Gertrud, Rosshalde, Demian ve diğer romanları geldi. Birinci Dünya Savaşı'nda Alman militarizmini protesto etmek için İsviçre'ye yerleşti. İkinci Dünya Savaşı'nda hem Naziler, hem de antifaşistler tarafından sert şekilde eleştirildi. Bu eleştiriler, ayrıca sorunlu aile yaşamı ve savaş esirlerine yardım konusundaki yoğun çalışmasının sonucu ağır bir bunalım geçirdi. Jung'un öğrencisi Lang ona psikanaliz tedavisi uyguladı. Lang ile dostluğu ruhbilime ve Jung'a duyduğu ilgiyi körükleyerek şiirsel iç dünyasını zenginleştirdi. İnsancıllığı, barışseverliği ve insan yaşamını irdeleyen felsefesi, Bozkırkurdu, Narziss ve Goldmund ve Siddhartha adlı romanlarında özellikle belirgindir. Boncuk Oyunu adlı romanından sonra 1946'da Nobel Edebiyat Ödülü aldı. Doğu edebiyatına ve mistisizmine düşkünlüğü, ayrıca bireysel bunalımlara çözümü Doğu felsefesinde arayışı, 1960 yıllarında canlanan Budizm ve Zen Budizm akımlarının da yardımıyla özellikle Amerikan hippi gençliği arasında en çok okunan yazarlar arasına girmesini sağladı. Eserlerinin büyük bölümü Türkçe'ye çevrildi.
Hermann Hesse Kitapları - Eserleri
- Siddhartha
- Bozkırkurdu
- Masallar
- Gençlik Güzel Şey
- Peter Camenzind
- Demian
- Doğu Yolculuğu
- Kaplıcada Bir Konuk
- Çarklar Arasında
- Öldürmeyeceksin
- Boncuk Oyunu
- Gertrud
- Klingsor'un Son Yazı
- Knulp
- Rosshalde
- Narziss ve Goldmund
- Şeftali Ağacı
- Sevgi Üzerine
- Hermann Hesse'den Mektuplar
- Hermann Lauscher
- Küçük Dünyalar
- Bozkır Kurdu'nun Düş Yolculukları
- Yabancı Bir Gezegenden Tuhaf Haberler
- Klein ve Wagner
- Mektuplar
- Entelektüelin Kütüphanesi
- Seçilmiş Şiirler
- Görkemli Dünya
- İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez
- Ağaçlar
- Sevebilen Mutludur
- Wege nach innen: 25 Gedichte
- Gece Yarısından Sonra Bir Saat
- If the War Goes On
Hermann Hesse Alıntıları - Sözleri
- "Çiçeklerden örülmüş çelengi şen bir pervasızlıkla yuvarlak başlı kazıklardan çözüp aldım." (Gece Yarısından Sonra Bir Saat)
- Seni buna inandıracak kimse muhtemelen hiç gelmeyecek. Ama hayatta inançsız yaşanamayacağını zamanla sen kendin anlayacaksın; çünkü bilgi hiçbir şeye yaramaz. Her gün görüyoruz; çok iyi tanıdığımızı sandığımız birisi öyle bir şey yapıyor ki, bu yaptığının bilgiyle, iyi bilmekle ilgisi olmadığını gösteriyor bize. (Gençlik Güzel Şey)
- ... çocukluğumuzun geçtiği yerlerde her şey güzeldir, kutsaldır. (Gençlik Güzel Şey)
- "Her şeyden zor ele geçirilen şey , her şeyden çok sevilir." (Sevebilen Mutludur)
- Öyle ya, insan kötü bir şey yaptı mı, sonradan kendisi bilir kötü olduğunu, utanır yaptığından. Ama paylanıp azarlanırsa, o kadar utanmaz. (Rosshalde)
- Bir tez ne kadar sivri ve ödün vermez biçimde dile getirilirse, kendi antitezini davet edişi de o kadar kesinlik taşır. (Boncuk Oyunu)
- Her şeye bir 'anlam' veren tek yaratığın insan olduğunu bilmiyor musunuz? (Masallar)
- "gönlüm bu renksiz, sığ, belli normlara uydurulup sterilize edilmiş yaşama ateş püskürüyor." (Bozkırkurdu)
- Çoğu zaman böyleydi; birisi mutluluğu ya da erdemiyle övünüyor, böbürleniyorsa, onda bunun ikisi de yok demekti. (Knulp)
- "Yeniden inanç sahibi olacaksam, bu işi ancak, gelip beni buna inandıracak birisi başarabilir" Annem gülümsedi, yüzüme baktı; biraz düşündükten sonra dedi ki: "Seni buna inandıracak kimse muhtemelen hiç gelmeyecek. Ama hayatta inançsız yaşanamayacağînı zamanla sen kendin anlayacaksın; çünkü bilgi hiçbir şeye yaramaz. Her gün görüyoruz; çok iyi tanîdığımızı sandığımız birisi öyle bir şey yapıyor ki, bu yaptı- ğının bilgiyle, iyi bilmekle ilgisi olmadığını gösteriyor bize. Fakat insanın bir güvene, bir desteğe ihtiyacî vardır. Bir profesöre yahut Bismarck'a veya bir başka kimseye gitmektense, Hazreti isa'ya yönelmek her zaman için daha iyidir." "Neden?" diye sordum. "Hazreti İsa hakkında da da öyle fazla kesin bilgimiz yok ki!" 'Yoo, var pekâlâ. Hem sonra... Devirler boyunca orada burada tek tük insan çıkmıştır; kendilerinden emin ve korkusuz insanlar. Sokrates için, daha birkaç kişi için öyle derler; ama çok değildir sayıları; pek azdır hatta. Böyleleri rahat görülle ölebilmişlerse, bu onların zeki olmalarından değil, kalplerinin, vicdanlarının temizliğindendir. Diyeceğim, tek tüktür böyleleri; her biri ayrı ayrı hakkı olabilir. Ama hangşmiz onlar gibiyiz? Böyle pek az kimsenin karşısında, beri yanda binlerce, binlerce insan görüyorsun; zavallı, basit insanlar; Hazreti İsa'ya inandıkları için yine de uysal ve memnun ölebilmiş insanlar. Büyükbaban kurtuluncaya kadar ıstıraplar ve sefalet içinde tam on dört ay yattı da sızlanmadı; ıstırabına ve ölümüne adeta sevinçle katlandı, çünkü tesellisini Hazreti İsa'da bulmuştu." sözlerini şöyle bağladı annem: "Bunların seni inandıramayacağını iyi biliyorum. inancın yolu akıldan geçmez, aşk gibidir o da. Ama günün birinde, aklın her şeye yetmediğini göreceksin; O raddeye geldin de darda kaldın mı, bir teselli gibi görünen her ne varsa ona uzanacaksın. Bugün konuştuklarımızdan bazılarını belki hatırlarsın o vakit" (Gençlik Güzel Şey)
- "Yani hayatımı, ona yeniden anlam katarak kurtarmak istiyorum." (Doğu Yolculuğu)
- Saatler,sesleri işitilmeyen kanat hareketleriyle geçip gidiyor üstümüzden. (Gece Yarısından Sonra Bir Saat)
- Genelde yaşanmaya değmez, çünkü amaçsız bir yaşamın tadı tuzu yoktur, amaçlı yaşam ise baş belasıdır. (Hermann Lauscher)
- Sabır öğrenilmeye değer biricik şey, en zor şeydir. (İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez)
- Her ölüm olayından sonra yaşam daha narin, daha incelikli niteliğe bürünür. (İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez)
- Gel, ağla haydi! Ağlayabildiğimiz sürece işimiz bitik sayılmaz... Belki de bizim en değerli varlığımız, bizim şiirimiz, bizim yolunu gözlediğimiz büyük ezgi bu gözyaşlarının ardındadır. (Hermann Lauscher)
- “…mutluluğun içinde bile bir pürüz vardı.” (Knulp)
- İnsan yaşamı derin ve kasvetli bir gece gibi geliyor bana. (Gertrud)
- Tanıdığım en güzel insanlar yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi, kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş insanlardır. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar... (Rosshalde)
- Sadece şunu biliyorum. Zaman zaman dış bir etki olmadan içimde karanlık bir etki oluşuyor. Dünyayı bir gölge sarıyor. Tıpkı bir bulutun gölgesi gibi. Sevinç yanlış ve müzik bitkin görünüyor. Can sıkıntısı her şeye yayılıyor. Ölmek yaşamaktan çok daha iyi. Bu melankoli, bir saldırı gibi zaman zaman geliyor başıma. Hangi aralıklarla olduğunu bilmiyorum. Gökyüzümü yavaşça kara bulutlar kaplıyor. Kalpte bir huzursuzluk başlıyor. Bunun nedeni bir kuruntunun uyarısı, muhtemelen de gece gördüğüm rüyalar oluyor. (Görkemli Dünya)