Olmayalı - Oruç Aruoba Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Olmayalı kimin eseri? Olmayalı kitabının yazarı kimdir? Olmayalı konusu ve anafikri nedir? Olmayalı kitabı ne anlatıyor? Olmayalı kitabının yazarı Oruç Aruoba kimdir? İşte Olmayalı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Oruç Aruoba
Yayın Evi: Metis Yayıncılık
İSBN: 9789753424233
Sayfa Sayısı: 160
Olmayalı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Felsefesever okurlar için Oruç Aruoba’dan yeni bir kitap: olmayalı.
Kitap, Çokanlamlılıklar, kişinin yaşamının anlamı ve Felsefe üzerine birkaç not başlıklı üç bölümden oluşuyor.
Kitapta bir araya getirilen metinler 1994-1998 yıllarında yazıldı, Mart-Haziran 2003'de ise biçimlendirilerek düzenlendi.
Olmayalı Alıntıları - Sözleri
- “Felsefe , hiç anlaşılamayacağından dolayı , hep kavranabilir kılınmağa çalışılandır. Felsefe , anlaşılamayan kavranabilirliktir. Felsefe , anlaşılabilir kavrayamamadır. Felsefe , kavranamayan anlamdır…”
- “Yaşamın anlamıyla ilgili kesinlikle bilebileceğin tek şey, yaşamın anlamıyla ilgili hiçbir şeyi kesinlikle bilemeyeceğindir.”
- "Çoğalırken azalan, zenginleşirken yoksullaşan, oluşurken yiten bir şeydir, anlamı, yaşamının, kişinin."
- “Çoğalırken azalan , zenginleşirken yoksullaşan , oluşurken yiten bir şeydir , anlamı , yaşamının , kişinin.”
- "Hep yorgunluk bekler yaşamının anlamını arayan kişiyi- gidip arayınca bitkinlik; durup bekleyince, bezginlik..."
- "Kişinin yaşamının anlamı, hiçbir zaman tam olarak çözemeyeceği bir bilmece; çözümleyemeyeceği bir meseledir."
- “Kişi , zaman zaman , yaşamının anlamının ‘hesabını çıkarmağa ’ giriştiğinde , anılarını boydan boya gözden geçirirken , dizi içinde ‘ölüleriyle ’karşılaşır : Onlar , yaşamına katılmış ve bir noktada ölmüş kişiler — yakınları , dostları , sevdikleri…”
- “O umut : gittikçe daha akıllı olma , kendimizi dış şeylerden , hatta kendimizden , gittikçe bağımsız kılma umudundan , vazgeçemiyorduk. Özgürlük sözcüğü kulağa öyle güzel geliyordu ki , gözden çıkarılamazdı , tam da bir yanılgıyı niteliyor olsa bile.” Goethe
- “Belki de , her kurulmağa çalışıldığında , hep bozulmak zorunda olan bir şeydir, kişinin yaşamının anlamı — hep , kurulmağa çalışıp , her seferinde bozulan bir şey…”
- ••• (Kişinin bütün yaşamı, zaten, ilişkileridir...) .
- "Hatta, öyle olur ki, kişi, çok uzun süre, onu, bulur- görür- diye, olmayacak birçok yerde aramışken, birgün, birdenbire, bulmayı hiç beklemediği bir anda, bir yerde ( ama, işte, koşullar- sonradan- düşünülünce, tam da bulması en olası zaman ve yerde) buluverir, görüverir onu- ama bu kez, öyle olur ki, ilerleyip; ona başını çevirip bakmadan bile, öylesine, yanından geçip, yürüyüp, gider..."
- Felsefe kendi üzerine katlanan çatlaktır.
- Eskiden ‘şu taraftan’ görürken, sonradan, ‘ bu taraftan’ görmeye başlar; bu değişim de, yavaş yavaş, içten içe, sürebilir. Kendisi hiç değişmeden hep açı değiştiren bir şeydir, anlamı, yaşamının, kişinin.
- “Kant sırasıyla —birbirini gerektiren— şu soruları sorar: “ Ne bile-bilirim ? [kann] “Ne yapma-lıyım ? [soll] “Ne uma- bilirim ? “[ darf] “İnsan ne-dir ? [ist]
- "Kişinin dünyası anlamsız olunca, yaşamı büzüşür, güdükleşir, hiçleşir; yaşamı anlamsız olunca da, dünyası daralır, küçülür, boşalır- anlamı olmayan dünyan, hiçleşmiş yaşamın; anlamı olmayan yaşamın da, boşalmış dünyandır."
Olmayalı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Güney'den Batı'ya döner rüzgar: sen de durup düşünüp sorarsın: ''Neler oldu, neler kaldı, neler var ?'', diye.. --Bir şey kesin: hiç bir şey kalmadı... --Ama, yok mu hiç olanlardan; var olmadı mı hiç bir şey?.. Ürker kişi, soruyu sorunca: ''Neler yok?'' diye sorsaydı, kolaydı-şimdiyse zor:- ''Neler var?'' --daha doğrusu, ''Neler vardı da, olmayalı, artık yok?''.. Saymağa çalışırsın:- Bir çekingen gülüş: Bir ürkek adım: Bir gizlenen sevinç-- --Başka?.. --Peki:- Bir incecik, kızıl pırıltılı saç teli- --anlamı yaşamının, kişinin... Syf 135.' Aruoba'nın okuduğum üçüncü kitabı olan olmayalı, 'olmayanın sancısını içerisinde barındırıyor.' Felsefe ile söz öbeklerinin ahenkli uyumu eserin barındırdığı anlam gerçekliğinin boyutlarını iliklerinize kadar hissettiriyor. Öyle ki okurken çoğu paragrafının sonunda kendi hayatınızın kesitlerine dalıp gidiyorsunuz. Deyim yerindeyse kitabın öznesi kendinizden meshul oluyor. Yaşamın ve kişinin anlamına dair derin kaideler içeren bu felsefe şölenini ise bize okumak idrak etmek düşüyor. 'olmayana', olması mümkünlere ve olmayalıdan beri.. Göğümüz mavi, umudumuz baki kalsın.. (Kerim Mert Aras)
-Ne kadar oldu olmayalı?- Yine enfes bir Oruç Aruoba kitabı. Kelimeleri kullanışındaki inceliğe hayran kaldığım güzel adam. Her cümlesinin üzerine uzun saatler düşebilir insan. Yaşamın ve kişinin anlamına dair anlatımlarında kendimizi buluyoruz. Aruoba'nın bana hissettirdiklerini hiçbir zaman kelimelere dökemeyeceğim. Her okuduğumda cümlelerinin lezzetinden aldığım haz inanılmaz. (Neslihan C.)
Epey oldu, olmayalı: Oruç Aruoba'nın ifade tarzını güçlü ve etkileyici buluyorum. Bu etkinin bana hissettirdiklerinden bahsedeceğim daha çok. Önce kısaca kitaptan: Olmayalı, Oruç Aruoba'nın ikinci koleksiyonundan bir felsefe kitabı. Üç bölümden oluşuyor. Sırasıyla; çok anlamlılıklar, kişinin yaşamının anlamı ve felsefe üzerine birkaç not. İlk bölüm biraz şiirsel ve daha çok estetik, uyumlu kelimeler ve anlamı çoklu cümlelerden oluşuyor. İkinci bölüm, uzun karmaşık ve biraz devrik ama çok etkileyici cümlelerden oluşuyor. Çünkü en çok sorduğumuz 'ne için, kim için yaşıyorum' gibi büyük soruların anlaması güç yanıtlarını barındırıyor. Üçüncü bölüm de felsefe tarihinden birkaç düşünür ve onların yazdığı veya anımsattığı kısa yazılardan oluşuyor. En çok onaylayarak ve hissederek okuduğum, kişinin yaşamının anlamı bölümüydü. Ve en çok çarpan buydu: gonderi/46852468 *** Uyandığımdan beri, yani uyandırıldığımdan, dünyaya büyük büyük açıp gözlerimi bakamadığımdan, bakıp da göremediğimden beri, görüp de anlayamadığım, anladığımı sanıp hep yanıldığımdan beri, olmayalıdan beri. İkimiz varken ben olmayalı, sen olalı. Ben varken ben olamayalı. Sen varken, sadece sen, orada durup bana bakarken, düşlerimde oluşan sen olmayalı. Kendimi ne zaman tam hissetsem yarım, ne kadar oldu ki tam olmayalı. Olmadığını anlayalı, olmayalı dediğim, sahi ne zamandı? Kafa karışıklığına sürüklenebiliyor insan bu kitabı okurken. Ne zaman olduğunu, olup olmadığını, ne zamandır olmadığını, olduğunda kendi olup olmadığını, kendi olmanın sahip olduğu bir nesne değil içini saf halde görebilmek ve gösterebilmek olduğunu, kendi içini görüp tanımanın zorluğunu, başkasının senin için olup olmadığı, senin de kendin için olup olmadığın gibi sorgulamalara sürükleyen, bilinmezden bilinene, hislerden bilimsel bilgilere kadar çok çeşitli yollarla varoluş anlamlılığını bulmaya, bulamamaya davetlisiniz. İç içe cümlelerin ayırmına dikkat etmezseniz cümlelerde anlam belirsizliği oluyor. Çünkü bir cümle beş cümle gibi yazılıyor genelde. Karmaşık ve etkileyici. Zor olan, uğraştıran, çaba harcadığımız şeyleri genelde daha çok seviyoruz. Yaşamın anlamı zordur — zor olduğunda da güzeldir, anlamı, yaşamının... (syf. 126) Kısacık bir varoluş aktarımı için sözü Kierkegaard'a bırakıyorum. "Akıl ve bilim size çok şey anlatabilir ancak bir şeye anlam ya da değer veremez. Bunu siz yapmalısınız. Anlam, değer ve amaç ölçülebilir unsurlara indirgenemez, hayatının anlamının ne olacağına karar vermek özgür iradesiyle hareket eden bireye bağlıdır." Soren Kierkegaard (Dilek)
Kitabın Yazarı Oruç Aruoba Kimdir?
Ortaöğrenimini Ankara TED Kolejinde tamamladıktan sonra, Hacettepe Üniversitesine devam eden Aruoba, psikoloji bölümünden lisans ve yüksek lisansını aldı. Yine aynı üniversitede felsefe bilim uzmanı oldu. 1972 ve 1983 yılları arasında öğretim üyesi olarak görev yapan yazar, felsefe bölümünde doktorasını da tamamladı.
Aruoaba, 1976 yılında başlamak üzere bir yıl süreyle Almanyadaki Tübingen Üniversitesinde felsefe semineri üyeliği yaptı. Ayrıca 1981de Yeni Zelandaya giden yazar, Victoria Üniversitesinde konuk öğrenim üyeliğinde bulundu. 1983 yılında akademisyen olarak çalışmayı bırakıp üniversiteyle ilişiğini kesti. Bu dönemde İstanbul'a yerleşti ve çeşitli basın organlarında yayın yönetmenliği, yayın kurulu üyeliği ve yayın danışmanlığı yaptı. Ağırlıklı olarak yazı ve çeviri işleriyle uğraşan Aruoba'nın çalışmaları saygın edebiyat dergilerinde yer aldı.
Akademisyen olarak başladığı kariyerine yazar ve çevirmen olarak devam etmiş, edebiyata ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur. Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli düşünürlerden biridir. Hume, Rilke, Wittgenstein, Nietzsche, Von Hentig, Başo ve Celanın eserlerini Türkçeye çevirerek literatüre kazandırmıştır. Özgün ve yalın bir stille yazdığı haiku tarzındaki şiirleri yediden yetmişe bir çok okuyucuya ulaşmış ve sevilmiştir. Aruoba, aforizmalara dayalı felsefi metinleri oldukça başarılı bir biçimde kaleme almış ve Türkiye'nin Nietzschesi olarak anılmıştır.
Epistemoloji, etik, Hume, Kant, Kierkegaard, Nietzsche, Marx, Heidegger ve Wittgenstein konuları üzerine çalışmalar gerçekleştiren Aruoba, bu çalışmalarına günümüzde devam etmekteydi. Özellikle şiir sanatına yönelmiş ve Heidegger’in şiire yaklaşımını; “Ona göre insanın temel sözü şiirdir. Çünkü insan yaşayan, dünyanın içinde olan, diğer insanlarla ilişkisini dil aracılığıyla kuran varlıktır. İnsanın bütün etkinliklerinde yer alan, içinde yaşadığı dil ile (tarihsel olarak da) içinde yaşadığı varoluş arasında kurduğu temel anlam ilişkisi, şiirde ortaya çıkar. İnsanın bilinen bütün tarihi boyunca çeşitli biçimlerde görülen “şiir” adı verilen dilsel kuruluşlar, bu temel ilişkiyi ortaya koymaya (dile getirmeye) çalışan insan yöneliminin ürünleridir. Heidegger de buna ulaşmaya, (anlamlandırmaya, yorumlamaya) insanın dünya ile ve diğer insarlarla olan ilişkisini ilk biçimiyle yeniden kavramaya çalışır.” sözleriyle açıklamıştır.
Aruoba, Hume, Nietzsche, Kant, Wittgenstein, Rainer Maria Rilke, Von Hentig, Paul Celan ve Matsuo Bashō gibi düşünür, yazar ve şairlerin eserlerini de Türkçeye kazandırmıştır. Bir dönem Açık Radyoda Filozof Dedikoduları isimli programı da hazırlayıp sunan Aruoba, Wittengstein'ın eserlerini Türkçeye ilk çeviren kişi olarak da bilinmektedir. Aynı zamanda Aruoba, Japon edebiyatı kökenli bir şiir türü olan haiku’nun, Türk edebiyatındaki temsilcilerinden de biridir. Yazar, Nietzsche’nin “Antichrist” eserini de Almanca’dan Türkçe’ye kazandırmıştır
Felsefe Sanat Bilim Derneği’nin her yıl düzenlediği “Assos’ta Felsefe” etkinliklerine konuşmacı olarak katılan yazar, “Felsefenin Hayvanına Ne Oldu?”, “Bilim ve Din” gibi birçok başlıkta sunumlar gerçekleştirmektedir. Ayrıca, Füsun Akatlı Kültür ve Sanat Ödülü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen sempozyuma da konuşmacı olarak katılmıştır.
Oruç Aruoba, 2006 ve 2011 yıllarında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü yarışmasında Füsun Akatlı, Ahmet Cemâl, Doğan Hızlan, Nüket Esen, Orhan Koçak, Nilüfer Kuyaş ve Emin Özdemir ile birlikte seçici kurulda yer almıştır.
Aruoba’nın şiirlerinde kullandığı üslup ve noktalama işaretlerinin edebiyat kurallarının dışında olmasına rağmen bu durum akademik çevrelerce sanatçının üslubu olarak değerlendirmiştir.
ESERLERİ
Tümceler, Bir Yerlerden Bir Zamanlar, 1990, Metis Yayınları
De ki İşte, 1990, Metis Yayınları
Yürüme, 1992, Metis Yayınları
Hani, 1993, Metis Yayınları
Ol/An, 1994, şiir, Metis Yayınları
Kesik Esin/tiler, 1994, şiir, Metis Yayınları
Geç Gelen Ağıtlar, 1994, şiir, Metis Yayınları
Sayıklamalar, 1994, şiir, Metis Yayınları
Uzak, 1995, Metis Yayınları
Yakın, 1997,Metis Yayınları
Ne Ki Hiç, 1997, haikular, Varlık Yayınları
İle, 1998, Metis Yayınları
Çengelköy Defteri, 2001, Metis Yayınları
Zilif, 2002, Sel Yayınları
Doğançay’ın Çınarları, 2004, şiir, Metis Yayınları
Benlik, 2005, Metis Yayınları
Meşe Fısıltıları 2007, Metis Yayınları
David Hume’un Bilgi Görüşünde Kesinlik, 1974
Nesnenin Bağlantısallığı (Hume – Kant- Wittgenstein), 1979
A Short Note on the Selby-Bigge Hume, Tebliğ, Edinburgh, 1976
The Hume Kant Read, Tebliğ, Marburg, 1988
Oruç Aruoba Kitapları - Eserleri
- Yürüme
- De ki İşte
- Yakın
- İle
- Uzak
- Sayıklamalar
- Ol / An
- Hani
- Benlik
- Meşe Fısıltıları
- Kesik Esin/tiler
- Geç Gelen Ağıtlar
- Tümceler
- Çengelköy Defteri
- Zilif
- Olmayalı
- Doğançay'ın Çınarları
- Ne ki Hiç
- Ne
- 101 Soruda Nutuk
Oruç Aruoba Alıntıları - Sözleri
- - Tersi : ateşini ne kadar kolaylıkla yakmışsan, o kadar geçici olur o da; seni de o kadar az ısıtır ... Şunu bil: ancak zorlukla yakılan ateş, temelden, gerçekten, yanar- ve ısıtır ... Ateşinin kolayına kaçamazsın.. (Yakın)
- Yorgunuz artık Göremeseniz de Yapraklarımız ağır Dallarımız bezgin (Doğançay'ın Çınarları)
- "Aşk Ney in göl ge si?" (Geç Gelen Ağıtlar)
- Yabancı bir ülkenin güdümüne girmeyi istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir. (101 Soruda Nutuk)
- O, şimdi uyumuyor mu : uyumuyorsa, beni düşünüyor olsa (Uzak)
- "Bitirmek istemiyorum; ama, belki, sürdürdüğüm, bitmiş birşeydir" diye düşünmüştüm. (İle)
- Ben, çünkü, yaşamamam gereken bir yaşam yaşamışım, demek ki. Aykırı yaşamışım. (Benlik)
- İlişki,bağlılık olmalıdır;bağımlılık değil... (İle)
- Toprağı sorun bize Karanlığı, acıyı, hiçi İsterseniz ölümü de Hepsini çekinmeyiz Ya da kendinizi sorun. Kimiz biz, neyiz diye Nereden geldik buraya Niye buradayız, diye Yanıt veririz size Niçin, neden, niye Tam bize uygundur Uzun soruya uzun yanıt Yeter ki sorun Ama sormuyorsunuz Susuyoruz biz de Susarız sorulmayınca (Doğançay'ın Çınarları)
- Yaşamı düğümlemeden çözemezsin. (De ki İşte)
- Ama içinde iğrenç bir boşluk vardı, artık hiçbir kaygı duymuyordu, hiçbir arzu; varoluşu zorunlu bir yüktü ona. Öylesine yaşayıp gitti. (Uzak)
- Benim umutsuz yolum bittiği yerde başlar (Sayıklamalar)
- "Hey koca şehir- uzaktan ne güzelsin; yakındansa,..." (Çengelköy Defteri)
- Son satır: O yok – onun gelmeyişinde de ne karlar var. (Ne ki Hiç)
- Her günümüz son günümüzdür. (Yürüme)
- Sözlerimiz seni aradı ama duvarda bir yazı vardı. Güneşten düştü bir ışın karardı. Bir kapı çarpıldı karanlıkta, kapandı (Geç Gelen Ağıtlar)
- Yitsinler artık – kafanda boşluklar içinde hiçlikler. (Ne ki Hiç)
- Sevişerek batırdık Güneş'i – Ay karşıladı bizi. (Ne ki Hiç)
- YOK UŞTAN İN ERKEN Yavaş inersin yokuştan Kar taneleri irileşirken Kimler bakmış uzaktan Yolunda hızla gelişirken Hep ileri yürürken Gözü kapalı güvenirken Boyuna düştüğün tuzaktan Sürünüp çıkmağa çalışırken Adımların kısalmış Işığını gece almış Zamanın geçişirken Artık anısı kalmış. (Geç Gelen Ağıtlar)
- İnsan yeryüzünün döküntüsüdür. (Sayıklamalar)