diorex

Ölüm Çiçekleri - Octavio Paz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ölüm Çiçekleri kimin eseri? Ölüm Çiçekleri kitabının yazarı kimdir? Ölüm Çiçekleri konusu ve anafikri nedir? Ölüm Çiçekleri kitabı ne anlatıyor? Ölüm Çiçekleri PDF indirme linki var mı? Ölüm Çiçekleri kitabının yazarı Octavio Paz kimdir? İşte Ölüm Çiçekleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 14.03.2022 04:00
Ölüm Çiçekleri - Octavio Paz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Octavio Paz

Çevirmen: A. Cengiz Büker

Yayın Evi: Okyanus Yayıncılık

İSBN: 9789757200109

Sayfa Sayısı: 62

Ölüm Çiçekleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İnsanoğlunun sonsuz ikilemleri olan ölüm-yaşam, bencillik-özgecilik, geçicilik-kalıcılık karşıtlarını sorgulayan bir halk anlatısının esin verdiği bu destansı oyun, daha çok okumak için yazılmış. Gerçeküstücü özgün şiirsel yapısıyla Paz'ın kişisel karakterine uyuyor. Düşsel, epik, dramatik tekniğiyle Klasik Tragedyaların tadını veriyor damağımıza.

Ölüm Çiçekleri Alıntıları - Sözleri

  • Ah, Kutsal Meryem! Bu ne kapris! Şimdiki gençler çıldırmış.
  • Akıl canavar yaratır.
  • Yok yok, ben gerçekçiyimdir. Gençler genellikle yaşlılardan, yaşlıların gevezeliklerinden sıkılırlar. Bu onlan rahatlatmak şöyle dursun, sinirlendirir bile. Çaresi yok, böyledir dünra.
  • Banş dileyelim tüm arayıp duranlara, barış dileyelim yapayalnız boşlukta dolananlara ... Çünkü ne dün var, ne de yarın. -Gün yalnız bugün, herşey burda, burda işte şimdi önünüzde. Geçmişse ... hep geçip durmakta...
  • madem beni yalnızlığa mahkum ettin, neden kör etmedin gözlerimi?
  • Ne kedim oldu, ne köpeğim, ne de kanaryam ... Kimse bana öğretmedi türkü söylemeyi, kimse oyun oynaınadı benimle. Kimse karanlık bir odada saklanıp benimle birlikte korkudan titremedi ... Tüm hayatım büyümek, soluk alıp vermek, bir bitki gibi olgunlaşmak oldu . .
  • "Hiçbir şey yapmadan da yorulabiliyor insan ; düşündükleri ağır geliyor mesela ."
  • İki cins, üç zaman, dört mevsim, dört yön ... İçimde birleşir kaynaşırlar.
  • Düşüyorum. İçeri doğru düşüyorum ama varamıyorum, ruhumun en dibine.
  • JUAN.- Yok yok, bahçe değil. Sizi bunca bilmedik bitki arasında görünce açıldı gözüm: yaşamdı, evet, benim asıl dileğim. Tıpkı bir çiçek gibi tanıdık, ama gene de benden çok çok uzak. Çöldeki kayalar arasından fışkırıp çıkan yaşam, tıpkı her yeni yılda ilkbalıann bizi ş aşırtan sadeliği. Tüm varlığıını yeşil yapraklar sarmaya başladı. Beynim, o karmakanşık düşünceleri üreten karamsar makina olmaktan çıkıp, yalnızca gökyüzünün renklerini ve yeryüzün Ü n diriliğini yansıtıp duran dingin bir göle dönüştü. O andan başlayarak artık düşünmeyi bıraktım, tek yaptığım yansıtmadır artık. Gözlerimi açsam da kapasam da, sizin imgenizden başkasını göremiyorum. BEATRIZ.- Dışdünyadaki geleneklerden haberim yoktur. Bebekliğimden beri yalnız yaşadım. Bu yüzden ne yanıt vereceğimi bilemiyorum. Yalan söylemeyi de beceremem. Becersem de söylemezdim zaten. Sözleriniz aklımı karıştırdı, ama şaşırtmadı. Çünkü bekliyordum.
  • "Bir tohumun yaşadığı hayatı yaşıyordum, yapayalnız, kendi içime kapanmış, kendi varlığımın tam ortasına ekilivermiş. Bir ada gibi yalıtılmış..."
  • Yalnızlık zarar vermez insana.
  • Hiçbir şey yapmadan da yorulabiliyor insan; düşündükleri ağır geliyor mesela.

Ölüm Çiçekleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Octavio Paz - Ölüm Çiçekleri İncelemesi: > Nasıl, gününüz güzel geçiyor mu? Ankara bugün güzel bir Mayıs sabahına merhaba dediyse de, hava az biraz serinledi ve yerini ılıman yağmurlu bir havaya bıraktı. Ben ne mi yapıyorum? Gene birlikteyiz ve şu anda dün akşam başlamış olduğum, yazar/Octavio-Paz’ın bu güzel eseri kitap/olum-cicekleri--87008’ne (orj. La hija de Rappaccini - Rappaccini's Daughter) klasik müzik eşliğinde bir şeyler karalamaya çalışıyorum. Bugün okuyacağınız bu incelemem biraz sanat ağırlıklı bir inceleme olacağı için belki bu bazılarınıza az biraz sıkıcı gelebilir. Ama ben kalıplaşmış okuma kültüründen çok, geniş perspektif okuma tarzına daha açığım ve okurken kitapların içeriğinden çımbızladığım, ilgimi çeken eserler ile bağlantılı giden bir okuma kültürünü benimsemiş durumdayım. Bu birazda manyaklık ötesi bir şey diyebilirim. Elinizin altında okunması gereken onlarca kitap varken, o kitaptan, bu kitaptan diye diye bibliyomani’ye yakalanmamak ne mümkün. Neyse, gene büyüklerimizin “Her şeyin fazlası zarar!” sözünü dinlemekte fayda var sanırım diyerek incelemeye geçmek istiyorum. Önce gideyim ve kahvemi tazeleyim, fişneli pop kekimi de sonra yerim. :) -yaşam / ölüm, aşk / nefret... tüm karşıtlıkların dengesini arayanlara- s.6 gonderi/44629966 Kitaba Dair: > Elimde tutmuş olduğum bu güzel kitap, A. Cengiz Büker tarafından dilimize tercüme edilmiş ve Mart 1996 tarihinde Okyanus Yayınları tarafından neşredilmiştir. Kitap, bana ikili diyalog ve sahnelemelerinde biraz yazar/Johann-Wolfgang-Von-Goethe ‘nin kitap/faust--1606 adlı güzel eserini de anımsatmadı değil. Bence bir şair yalnızca bir bölgeyi değil, bütün dünyayı temsil eder... Şair iyi yazmak zorundadır ve yazar aynı zamanda bir toplum eleştirmenidir. S.12 gonderi/44631298 > Gelmiş geçmiş edebiyat tarihinde genel olarak bu tarz tiyatro/opera türü eserler de birbirlerine olan benzerlikler ya da gidişatlar az çok görülmekte ve hissedilmektedir. Ben burada yaptığım ufak çaplı araştırma ile yazarın, MS 6. yüzyılda Vishakadatta'nın kaleme aldığı Mudra-Rakshasa adlı eserinden ilham aldığı düşüncesindeyim. Bu eser Kral, Chandragupta Maurya'nın Kuzey Hindistan'da iktidara gelmesiyle yükselişini ve bu süreç içerisinde yaşananları anlatan Sanskritçe bir oyundur. Sezar'ın hakkını Sezar'a veren, ama yüreğin hakkını yüreğe vermeyen adaletli erdemli kral! (s.18-19) gonderi/44633741 > Hikâyemiz yıllar evvel, genç bir öğrencinin, kuzey İtalya'da okumak için Napoli'deki evinden ayrılıp, garip çiçekler ve diğer bazı bitkilerin de dolu olduğu görkemli bir bahçenin yanındaki eski bir evi kiralaması ile başlar. Bu evin balkonu Giacomo Rappaccini adlı botanikçi bilim insanın bahçesine bakmaktadır. Padova'da bulunan tüm genç erkekler Rappaccini’yi ve onun güzeller güzeli kızı İsabel’i tanımaktadırlar. Şehirde bulunan bütün erkekler, Rappaccini’nin kızına gönlünü kaptıracak kadar hayrandır, ama İsabel’in dünyası evinden ve bu botanik bahçeden ibarettir. İsabel zamanının çoğunu babasının bahçesinde bulunan güzel bir bitkilere ayırmaktadır ve işte balkonundan İsabel’i gören Juan, daha ilk görüşte kaçınılmaz bir aşkla tutulur genç İsabel’e. İşte ben toprağa bağımlıyım. İşte şu bitkilerden biriyim. Topraktan sökerlerse beni ölürüm. S.41 gonderi/44644200 > Bir zamanlar Juan’ın babasını tanıyan ve okumaya geldiği üniversitede tıp profesörü olan Dr. Pietro Baglioni, Juan’a bulunduğu şehirde ön ayak olmak istemektedir. Bu süreç içerisinde Dr. Baglioni, Juan’nın durumunu, haletiruhiyesini görür ve toyluğunun vermiş olduğu zafiyeti değerlendirerek, kendisini botanikçi bilim insanı Rappaccini'den ve onun güzeller güzeli kızından uzak durması için uyarır. Her ne kadar ona durum ile ilgili gerekli açıklamayı yapsa da, Juan duyguları ve gerçekler arasında kaldığı için neye inanacağını bilmemektedir. Biz doğunca ölmeye başlar bedenimiz; biz ölünce de yaşamaya... başka bir hayatla yaşamaya. S.25 gonderi/44634836 > "Ölüm Çiçekleri" adlı kitabımızın ana teması, Orta Çağ döneminde, İtalya'nın kuzeydoğu kesiminde, Veneto Bölgesine bağlı Padova ‘da zehirli bitkileri, çiçekleri bahçesinde yetiştiren tıbbi bir araştırmacı ve botanikçi olan Giacomo Rappaccini, kızı İsabel ve Padova’ya tahsilini yapmak için gelen genç Juan arasında geçmektedir. Rappaccini deneyimlerinden kazanmış olduğu bilgi birikimi ile kızının hayatını bitkiler üzerine inşa eder ve İsabel’in kendisini artık bu bitkilerin insanlar üzerindeki olası zehirlerine karşı dirençli hale gelmiştir. Fakat İsabel’in zehre bağışıklık kazanan vücudu kendisinden başka kişiler için gözle görünmez tehlikeli bir hal almıştır. Bu noktadan itibaren çok fazla içerik vermeyeceğim, zaten kitap topu topu elli sayfadan oluşuyor ve bir çırpıda okuyup bitirebileceğimiz türde bir eserdir. Çevrene dolanan zincirler, seni kuşatan görünmez halkalar boğabilirler seni. Yardım edersen, birlikte kırarız onları ! s.38 gonderi/44636044 Sevmek, bir anlamda seçmek demektir: seçmek ya ölümü ya da yaşamı!... s.19 gonderi/44633837 İşte son adımı atıyorum. Artık geçiyorum karşı kıyıya. (s.60-61) gonderi/44647409 Şimdiden keyifli okumalar dilerim arkadaşlar. Bir sonraki kitap yorumu ve değerlendirmesin de görüşmek dileğiyle. Esen kalınız! ~ A.Y. ~ (A.Y.)

Octavio Paz'ın Tek Oyunu: Zamandan önceki zamanlarda, şiir ve din, bilim ve büyü, şarkı ve dans bir ve aynı şeydi... Octavio Paz'ı yalnız şiirleri ve edebi incelemeleriyle tanırken tesadüfen bir tiyatro oyunu olduğunu öğrendim. Tek tiyatro oyunu; tek perdelik Ölüm Çiçekleri... Oynanmak için değil de okunmak için yazıldığı fikrinden yola çıkarak ilerlemek istiyorum çünkü ben de böyle düşünüyorum. Bir çok tekniği ve tadı biraraya getirerek ortaya çıkmış bir eser bu. İlk olarak ele alınması gereken rol "Haberci" ye ait. Haberci rolünün, zamandan önceki zamanlarda yani Antik Yunan'daki koro görevinin modernize hali olduğu görülüyor. Ama Paz onu öyle bir konuşturuyor ki ne cinsel kimliği, ne yaşı, ne zamanı olmadığını hemen anlıyoruz. "Uzayın herbir elektrikli noktasında, zamanınsa herbir manyetik parçasındayım: dün bu gün, yarın da bugün. Herşey ne olacaksa o idi, şimdi de odur." Haberci başlangıçta, dördüncü, yedinci sahnede ve bitirişte monoloğunu sunup sahneyi diğer oyunculara bırakıyor. Peki bu hermoafrodit kişilikli haberci aslında kim? Bir büyücü mü? Bir Satyr yoksa bir bilgin mi yoksa bir içses mi? Juan'ın içsesi? Hepsi belki de hiç biri, ancak onun uzun monologları diğer oyuncuların diyalogları ile kıyaslandığında daha anlaşılması zor görünüyor. Ve sahneyi açıyor haberci: "Sevmek, bir anlamda seçmek demektir: seçmek ya ölümü, ya da yaşamı!.." Napoli'den Padova'ya; yalnızlığa, daha yoksul bir yaşama -öğrenciliğe- yolculuk Juan'ınki. Bir Don Juan'la mı tanışacağız yoksa yalnız kalma isteğinin bir ihtiyaç haline geldiği çağın insanıyla mı? Her ikisi de diyebiliriz.. "La hija de Rappaccini" (1953); oyun ilk kez bu adla sahneye konmuş, aslında çok şey ifade ediyor, Rappacini bir bilim adamı, Faustik yapıda "önceliklerini sapıtmış bir bilim insanı", özelde bir botanikçi... Toksikolojide "doz" zehrin ve panzehrin belirleyici unsurudur ve bu doz terazisini elinde tutan Rappacini en yakınından kızından başlayarak insanlığı bilimle yönetme fikrinde, Homodeuslaşmış bir bilgin ve oyunun en önemli rolü bana göre. Ve Beatriz; Bir çiçek, bir bitki. Rappacinin DNA'sını alan ve onu dilediğince mutasyona uğrattığı kızı. Ya da Beatrice'si Dante'nin. Juan'ın komşusu Beatriz, ilk görüşte aşık olduğu, şiirsel güzellikteki sözlerinin sahibi Beatriz... Aralarındaki tutku bana Dante'yi çağrıştırdı... Naif, yalnız, ürkek bir çiçek Beatriz, hayatının sınırlarının erkekler tarafından belirlendiği toprakta yaşayan bir bitki... Ve yan rollerde İsabel ve Baglioni, toplumdaki diğer sesler. Eğer tiyatro seviyor, tiyatro tarihi, türleri ile ilgili bilmeceler çözmeyi seviyorsanız bu eseri okumak keyifli olabilir. Bir araya gelen yapı taşlarından uzaksanız da tat alabilirsiniz ama bayılmazsınız. Ölüm Çiçekleri'nde Antik Yunan tiyatrosu ile başlayan ve biten bir sahne, romantizme evrilen bir aşk ve modern bilim insanın sınır tanımazlığını okudum. Ve Octavio Paz'ın verdiği hümanist mesajları.. İlgilisine tavsiye ediyorum. (Psyche)

Meşhur Meksikalı şairin tek tiyatro yapıtı. Yazarı şair olan bir tiyatro eseri haliyle lirik bir eser. Tek perdelik oyunun diğer ismi: Rappaccini'nin Kızı. Napoli'den Padova'ya hukuk okumaya gelen Juan ile doktor Rappaccini'nin kızı Beatriz arasında geçen bir hikaye. (Samed Zengin)

Ölüm Çiçekleri PDF indirme linki var mı?

Octavio Paz - Ölüm Çiçekleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ölüm Çiçekleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Octavio Paz Kimdir?

Octavio Paz (31 Mart 1914 - 19 Nisan 1998), Meksikalı yazar, şair ve diplomat. 1990 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü almıştır.

Yaşamı

Octavio Paz Octavio Paz Solórzano ve Josefina Lozano'nun oğlu olarak şu anda Meksika'nın bir parçası olan Mixcoac kasabasında doğdu ve burada büyüdü. 1945 yılında diplomatik görevlerine başlayan Paz 1962 yılına kadar Fransa'da kaldı. Burada şair Pablo Neruda ile beraber çalıştı. 1962 yılında Meksika'nın Hindistan büyükelçisi olarak bu ülkeye gitti. 1968 yılında Tlatelolco katliamından sonra hükümeti protesto amacıyla ülkesindeki bütün görevlerinden istifa etti.

Yapıtları

Çok sayıda şiir ve makale yayımlamıştır. Bu yapıtları aşağıda özgün isimleriyle listelenmiştir.

Octavio Paz Kitapları - Eserleri

  • Yalnızlık Dolambacı
  • Ölüm Çiçekleri
  • Çifte Alev
  • Kartal mı Güneş mi
  • Çamurdan Doğanlar
  • Güneş Taşı
  • Şiir Nedir? (Yay ve Lir)
  • Seçme Şiirler
  • Uzak Komşu
  • Güntaşı
  • Düşler Boyunca Yaratmak
  • Modern İnsan ve Edebiyat
  • Marcel Duchamp
  • Öteki Ses
  • Renga
  • Dönüş
  • Dört Yada Beş Dünya Bir Yeryüzü
  • Octavio Paz

Octavio Paz Alıntıları - Sözleri

  • Şiirler tuhaf yapıtlardır; biri ile diğeri arasında , araçlar arasında var olan ve gözle görülebilen, açık akrabalık ilişkisi gerçekliklerdir. Teknik bir yöntemdir ve değeri, etkinliği ile orantılıdır, yani yinelenen uygulamalara duyarlı olduğu ölçüde anlamlıdır, yeni bir yöntem bulunana dek değerini korur. Teknik, geliştiren veya değersizleştiren tekrarlardır, bir öncekini devralır ve değiştirir... Ok ve yay yerini ateşli silaha bırakır. Ama Aeneid yerini Odysseus'a bırakmaz. (Şiir Nedir? (Yay ve Lir))
  • . Dünya benimle başlamadı / benimle bitmeyecek / Ben / çağlayan nehirde bir nabız atışı... ... (Seçme Şiirler)
  • Düşüyorum bitmek tükenmek bilmeden üstüne bu boşluğun. (Dönüş)
  • 'İnsanlık zamandır ve zaman benlikten sürekli ayrılıştır.' (Çifte Alev)
  • Düşüyorum. İçeri doğru düşüyorum ama varamıyorum, ruhumun en dibine. (Ölüm Çiçekleri)
  • On ikinci yüzyılda Fransa'da, aşk sonunda ortaya çıktı; artık bir sanrı, bir ayrıksılık, bir sapma olarak değil, bireysel yaşamın üstün bir ideali olarak. “Saraylı aşk”ın tansıksı bir özelliği var, çünkü ne dinsel vaazların ne de herhangi bir felsefi öğretinin sonucu. Oldukça sınırlı bir toplumda, eski Galya'nın güneyindeki derebeylik topraklarında bir grup şairin yaratısıydı. Büyük bir imparatorlukta doğmadı, eski bir uygarlığın ürünü de değildi: yarı-bağımsız birtakım soylu iktidarlarında, bir siyasal dengesizlik ama müthiş bir doğurganlık döneminde serpildi. Bir açılış bildirişiydi, bir bahar başlangıcı. On ikinci yüzyıl, Avrupa'nın doğduğu yüzyıldı, sonraları ondan uygarlığımızın büyük yaratıları -aralarında lirik şiir ve aşkın bir yaşam biçimi olma düşüncesi de vardı- gelişecekti. Saraylı aşkı bulan, şairlerdi. (“Provans Şiiri” hem dil hem de coğrafya açısından yanlış bir yakıştırma, ama gelenek onu bağrına basmış.). (Çifte Alev)
  • Aşk bir konuşma şeklidir.. (Öteki Ses)
  • "Güzelliği avuçlarımın arasına aldım, acıydı" (Şiir Nedir? (Yay ve Lir))
  • Kent dili fo rmüller ve slo g anlar arasında sıkışıp kalmış ve kaskatı kesilmiştir, bu yüzden de endüst r iyel üretime dönüşmüş olan popüler sanatla, insan ol­ maktan çıkıp gürü ha dönüşen-bire y lerin or t ak yazgısını pay­ laşır. (Şiir Nedir? (Yay ve Lir))
  • Kimse kendi ülkesinde peygamber olamaz. (Marcel Duchamp)
  • Modern bilim, Herder ve Almann rom a ntik l e r inin or t a ya koymuş oldu ğ u dü­ şünce y i tartı şm a sız olarak ona y l a m a k t a dır: "Aç ı k ç a görülü y or ki, başlang ı ç t a efs a ne ve di l bir birlerinden ayrılmaz karşı l ı k l ı llişki sa rmalı içinde var oldular ••• Her ikisi de simgelerin oluşm a sın a yönelik te mel eğiliml e r in dış a vuru m l arı idi: Yani, tüm si mge l e ş t i r m e ey lemler i n in kökeninde yat a n güç l ü ben­ zetme ilkesi. (Şiir Nedir? (Yay ve Lir))
  • "Octavia Paz'da belki tüm Meksikalılar'ın ikilemi yatar: Düşlerini saklamadan, kültürel kişiliğin karmaşık ve özgün yönlerinin çatışması içinde söyler ve bir yandan da bu düşselliğe karşı kendi gerçekliğini kanıtlamaya çalışır." --Adnan Özer (Uzak Komşu)
  • ''Düşlerine layık ol.. '' (Güneş Taşı)
  • “Görünmez olan, ne karanlık ne de gizemlidir; şeffaftır...” (Marcel Duchamp)
  • Biz zamanın çocuklarıyız ve zaman ümittir. (Dört Yada Beş Dünya Bir Yeryüzü)
  • Küller, encam. Bulutların ardından ayın doğuşu. Belirsiz, kof bir büzüşme, bir sızıntı, soluk bir leke: Senin gövdenden kendiminkine dönmüşüm (zaman) kendininkinden bana bakarsın (zamansız) (Kırılgan dizlerin için baldan alkımlar yazmıştım, Keşiş Şimon iken sanduka sinemalarda: gece yarısı, gelip geçenler çelebice yolu gösteriverdi) Karanlıktan çıkıp karanlık bir yola seğirttik bir kurutma kağıdına geçen mürekkep dişleriymişçesine (böyle gerekiyordu: kalamar ay loşluğun kıyısında dururdu) (Renga)
  • . Hayat ne zaman gerçekten bizim oldu? / Biz ne zaman biz olduk? ... (Seçme Şiirler)
  • Kenetlenmiş dişlerle özgürlük türküsü söylenemez. (Yalnızlık Dolambacı)
  • "Ölüm inancı, aynı zamanda bir bir yaşam inancıdır; tıpkı aşkın bir yaşam açlığı ve ölüm isteği olması gibi". (Yalnızlık Dolambacı)
  • İnsan kendi kendisine terkedilmiş ve dilinin orta yerinde dili tutulmuştur. (Şiir Nedir? (Yay ve Lir))

Yorum Yaz