Ölüm Hükmü - Maurice Blanchot Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ölüm Hükmü kimin eseri? Ölüm Hükmü kitabının yazarı kimdir? Ölüm Hükmü konusu ve anafikri nedir? Ölüm Hükmü kitabı ne anlatıyor? Ölüm Hükmü PDF indirme linki var mı? Ölüm Hükmü kitabının yazarı Maurice Blanchot kimdir? İşte Ölüm Hükmü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Maurice Blanchot
Çevirmen: Berna Kılınçer
Çevirmen: Arzu Dalgıç Aydın
Orijinal Adı: L'Arret de Mort
Yayın Evi: Kabalcı Yayınevi
İSBN: 9789758240067
Sayfa Sayısı: 110
Ölüm Hükmü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
II. Dünya Savaşı sonrası Fransa'sının en güçlü edebiyatçı ve felsefecilerinden birisinin hayranlık uyandırıcı kitabı; bilinçlilik, ölüm ve olası anlatı dünyasının erotik üçgeninin romanı.
Maurice Blanchot, kesinlikle çağımızın en önemli yazarlarından birisidir; hem yazılarında hem öykülerinde yazma sorunun en uç noktasına kadar götürür. Ölüm Hükmü... onun başyapıtıdır.
Edmond Jabes
Maurice Blanchot'nun düzyazısı Henry James'inki gibi öyle kırılgan anlamlar taşıyor ki insana aktarılırken kırılabilirlermiş gibi geliyor.
John Updike
Maurice Blanchot'nun modern Fransız edebiyatının en özgün ve en büyüklerinden birisi olduğundan kuşkulanılamaz.
Susan Sontag
Ölüm Hükmü Alıntıları - Sözleri
- Tek güçlü noktam sessizliğimdi.
- Beni, öyleyse, körleştiren neydi? Açık görüşlülüğüm. Beni ne yanılttı? Sağlam ruhum. Şimdi, her defasında mezarım açıldığında beni tekrar yaşama döndürecek kadar güçlü bir düşünce uyandırmasını sağlayan ne? Ölümümün kendine özgü alaylı gülüşü.
- Dirençli bir düşünce tamamıyla şartlarının erişimi dışındadır.
- Ya tutku sözcüğü hangi anlama geliyor?Kendinden geçme sözcüğü? Kim tanıyor en yoğun duyguyu?
- Dünkü dünyanın gölgesi ona sığınanlar için hâlâ hoştur ama yok olup gidecektir. Ve geleceğin dünyası, geçmişin anısına bir çığ halinde düşmeye başlamıştır bile.
- "İki sene önce ölmüş olmanız gerekiyordu, yaşamayı sürdürdüğünüz her an sizin için bir ertelemedir."
- Çocuklar da böyledir; umutsuz bir isteğin coşkusuyla sessizce dünyaya emirler verirler ve bazen, dünya onlara boyun eğer.
- "Bu genç kadın karakterinde özgürlük ve tutsaklığın bir karışımını taşıyordu."
- Gerçek korkutmuyor beni. Sırrımı ele vermek gibi bir endişem yok. Ama sözcükler bugüne dek hiç istemediğim kadar güçsüz ve kurnazdılar.
- "Fakat düşünce bir kişi değildir, öyle yaşasa ve davransa bile."
Ölüm Hükmü İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bağlanım nevrozları temelinde ele alınılabilecek bir kitap fakat edebiyata oldukça hakim olan olguda ki nesnenin tartışılmazlığı durumu çok abartılı. Zira seven sevdiğinde ki kendini - varsaydığı kendini- sever. Bunu yaratır, adım adım işler ve alınan-verilen mesajlar uyumlu ise ilişki sürer. Karşının hayatını kaybetmesi yada bir şekilde hayatından çıkmasında abartılı duygusal dışavurumlar; kişinin gerçekte olduğu ile karşıda bıraktığı imaj arasında ki makas çok açılmışsa büyür, herşeyde onu görmeye başlar ve bu herşeyde onu görüş edebiyatın temel madenlerinden biri olmaktadır. Oysa ki; psikanalitik olarak, bir kişi neden kaybolmak istediği bir insan, kavram, eşya yaratır güzel sonuçlar veren çalışmalar yapılmıştır.Fakat edebiyatta genelde basılan eserlerde incelenmez, özellikle son 50-60 yılda bu konuda muazzam psikanalitik çalışmalar varken. Örneğin james masterson gibi khoubut gibi psikologlar nesne olarak seçilenin (ki kitapta kadına tekabül ediyor) temelde 4-8 yaşındaki yoksunlukların yarattığı bir arayış olarak ortaya çıktığını söylüyor. Bunların nasıl değişebileceğini ve tedavi edilebileceğini vs vs açıklıyor. Bu temelde edebi olarak bir takım hezeyanları okumak güzel o hisle hislenmek ha keza fakat artık günümüzün sorunu değil bu zorlanımlar zira; artık insanın problemi nesne seçimi temelinde bir karşı cinsi alması değil, teknoloji ile tüketim toplumu ile bir türlü özbenliği ile başbaşa kalamaması, ve bu kalabalık yanlızlığı anlamlandırmaya çalışmasıdır. Özellikle edebiyatta bu tarzın nesnenin sorgulanmadan üzerine kurulduğu hazinlik ise entellektüel bir nostaljiden başka birşey değil çünkü kimse kimseyi sevemeyecek kadar kredi kartı borcu ve hiç tanımadığı ama taşımak zorunda olduğu bir özbenliği var. Zaten son dönem kaliteli edebi yapılar tamda bu durumları açıklıyor örneğin günden kalanlar, (kazuo ishiguro) yorgunluk toplumu ( chul han) gibi kitaplar. Sistemin dişlileri içerisinde yok olmadan kalabilmek için sürekli varolmak görünmek “ölmedim ben” demek zorunda kalan insanların dramları, esasen walking dead çağında halen “nesne seçimi” ve bağlanma nevrozlarını temel bir eksen olarak almak artık sadece nostaljik bir okuma olabilir. Saygılar. (Gökhan Aşkın BEKTAŞ)
Farklı eserler okuma işine bu sefer bu kitapla giriştim. Öncelikle anlatım bakımından çok yorucu bir eser. Tamamen iç konuşmalar ağırlıkta. Ama bitirdiğim zaman beni baya bir düşündürdü. Konu olarak adamın sevdiği kadının ölmesine rağmen hala onu unutmaması ve hayatına giren diğer tüm kadınların bunun sıkıntısını çekmesi. Yanınızdaki ile değil aklınızdaki ile ölürsünüz sözü bu adam için geçerli olabilir. (Hakan Çelebi)
Psikoloji severler kitap başına! Tam olarak böyle söylemek en doğru yaklaşım olurdu bana göre ve ben de böyle söyledim. Ölüm hükmü nasıl verilir? Daha doğrusu kendini ölüm fikrinizi nasıl verirsiniz? Tabii ki duygusal cevaplar gelecek değil mi? Harika, o zaman başlıyoruz. Öncelikle şunu belirtmeliyim! Arkadaşlar asla pes etmeyin. Karşınızdaki bir insan olabilir, hedefiniz de olabilir. Önemli olan pes etmemek. Paran mı bitti, hayale devam. Yoruldun mu, mücadeleye devam. Bunu nasıl daha iyi anlatabilirim? Uçamıyor musunuz? Koşun. Koşamıyor musunuz? Yürüyün. Yürüyemiyor musunuz? Sürünün. Önemli olan, vazgeçmemek ve hedefe ilerlemek. Bunu asla ama asla terk etmeyin! Şimdi duygusal kısımdan devam edeceğiz. Arkadaşlar hepiniz sevdiniz. Kimi bir insanı, kimi parayı, kimi eşyayı. İnsanları sevenler üzgün oluyor genelde. Çünkü o kadar seviyor ki etrafı görmüyor. Kaybolmak istediğiniz, adeta içinize almak istediğiniz insanlar oluyor. Bu en ufak bir cinsellik içermiyor. Şahsen ben sevdiğimi adeta içime almak, kendimde çaya karışan şeker gibi yapmak isterim. Çünkü benim sevgim böyle. Sevgi de bu bence yani. Öyle laçka ilişkiler, arkadaş gruplarının insanları birbiri arasında dönmeleri ve buna aşk, sevgi falan demeleri değil. Eğer çağdaşlık buysa ben ilkel kalmaya devam edeceğim. Benim gibi ilkel biri elbet bulunur ne diyeyim. İşte bu kadar içimize aldığımız, her zaman kalbimizde olan insanlar bizleri incitebilir. Gönül almayı bildikçe, sevdikçe her şey çözülür. Çözülmüyorsa durum başka. Size fazladan bir bilgi de vereyim. Erkeğin vazgeçmediği, sevdiği ilişki gerçekten erkek vazgeçene kadar devam eder. Bu durum hiç şaşmaz. Erkekler sevgisiz, ilgisiz veya duygusuz değil aslında biliyor musunuz? Yalnızca pek çok erkek sadece 1 defa seviyor ve bir kere daha sevmeye korkuyor. Bu bilgiyi iyi saklayın çünkü bir erkeğin sevgisini kazanır ve o sevgiyi kullanmak yerine karşılık verirseniz belki dünyanın en mutlu insanı olmayabilirsiniz ama ikinizin dünyasının en mutlu, en huzurlu ilişkisi içinde olursunuz. İnanmayan denesin, 20 sene sonra bile gelip başıma çalabilir. Hepinize iyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)
Ölüm Hükmü PDF indirme linki var mı?
Maurice Blanchot - Ölüm Hükmü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ölüm Hükmü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Maurice Blanchot Kimdir?
1907'de Fransa'da, Saône-et-Loire'da doğdu. Roman, anlatı ve deneme yazarı. Ancak bu türler arasındaki ayrımları ve sınırları ortadan kaldıran bir tarzda yazdı. Georges Bataille'ın kurduğu Critique dergisinde Marcel Arland, Raymond Aron, Fernand Braudel, René Char, Michel Deguy, Michel Foucault gibi yazarlarla çalıştı. Daha çok edebiyat ile dil arasındaki ilişkiyi ele alan denemeleriyle tanınmıştır. Melville, Kafka, Bataille, Sade, Artaud, Proust, Musil ve Nietzsche gibi yazarlar ve Mallarmé, Char, Lautréamont, Rilke ve Hölderlin gibi şairler üzerine incelemeleri vardır. Blanchot'ya göre dil, dış dünyayı, gerçekliği yansıtmanın bir aracı değildir; aksine dil, edebiyatın nesnesi olarak, gerçekliği yıkar. Edebiyatın konusu da gerçekliğin yokluğudur. Dolayısıyla yazma eylemi, kelimelerin içlerinde barındırdıkları ölüm vasıtasıyla yokluk ve hiçliğe varır. Eleştiri ancak eserin özünde var olan sessizliği dile getirebilir. Hayatını bütünüyle edebiyata ve kendine özgü o suskunluğa adamış olan Maurice Blanchot, Bataille, Barthes ve Derrida gibi dilin özünü, yapısını ve sınırlarını tartışarak, yazma eylemini ve edebiyatın sorduğu "soru"yu sorgular.
Maurice Blanchot Kitapları - Eserleri
- Bekleyiş Unutuş
- Son İnsan
- Karanlık Thomas
- Ölüm Hükmü
- Ölüm Anım
- Günün Deliliği
- İtiraf Edilemeyen Cemaat
- Felaket Yazısı
- Sonradan Sonsuz Yineleme
- Yüceler Yücesi
- Hayalimdeki Michel Foucault - Maurice Blanchot: Dışarının Düşüncesi
- Yazınsal Uzam
- Kafka'dan Kafka'ya
- Öteye Adım Yok Ötesi
Maurice Blanchot Alıntıları - Sözleri
- Uyuyamayanlar; onlar, geceyi var ederler. (Yazınsal Uzam)
- Yeniden ayrı varoluşuma inanmam ve imgelerin hakikatine inancı eklemem için çok az şey yeterliydi. Oysa biliyorum ki, hatırlamaktır bu ve Ben denebilecek zaman kısıtlıdır, tehlikelidir. (Son İnsan)
- Yaşamadığı için ölüyor, ölecek bir yaşamı olmadan ölüyor... (İtiraf Edilemeyen Cemaat)
- Biz dünyayı kaybettik, dünya da bizi. (İtiraf Edilemeyen Cemaat)
- Sevme duygusunun nasıl gelebileceğini sorarsınız. Belki evrenin mantığında ansızın oluşan bir çatlakla, diye cevap verir kadın. İstemekle asla, der. (İtiraf Edilemeyen Cemaat)
- Düşünce, belli belirsiz düşünce, sakin düşünce, acı. (Son İnsan)
- “...başkasının mutsuzluğu düşüncesiyle beni avutamayacaksınız. Acısını çektiğim şey bana aittir.” (Sonradan Sonsuz Yineleme)
- Gerçek korkutmuyor beni. Sırrımı ele vermek gibi bir endişem yok. Ama sözcükler bugüne dek hiç istemediğim kadar güçsüz ve kurnazdılar. (Ölüm Hükmü)
- Her şey karardığında, kimi sözlerin duyurduğu ışıksız aydınlık hüküm sürer. (Felaket Yazısı)
- "Komünizm hayatımın en önemli sorunu ve temel deneyimidir. Kendimi daima komünizmin ifade ettiği özlemlerde buldum, bir başka toplumun ve bir başka insanlığın olabilirliğine de hâlâ inanıyorum." (İtiraf Edilemeyen Cemaat)
- ... bu çözümlenemez his, onda varoluştan geriye ne kalmışsa değiştirdi, böyle düşünüyorum ben. Sanki dışardaki ölüm bundan böyle yalnızca ondaki ölüme gelip toslayabilecekti. "Hayattayım. Hayır, sen bir ölüsün". (Ölüm Anım)
- Onu kendinize, yalnız kendinize saklama, bütün yasalara rağmen, bütün ahlaki baskılara rağmen onu alma, kaçırma isteğini duydunuz mu? Hiç bu isteği duydunuz mu?... (İtiraf Edilemeyen Cemaat)
- "İhmal edildiğimiz ölçüde çekiliriz." (Hayalimdeki Michel Foucault - Maurice Blanchot: Dışarının Düşüncesi)
- “Beni okumayın. Okunacak bir metin olarak ben, yazarken senden yavaş yavaş varlığını çekip alan tükenişle var kalıyorum.” (Sonradan Sonsuz Yineleme)
- "Seni duymamı istiyorsan konuşmayı bırak:' (Bekleyiş Unutuş)
- "Ama eğer bir nokta olmasaydı gökyüzü, en sivri iğnenin ucu kadar küçük olmasaydı nasıl dayanabilirdim ona? Gökyüzünün bize bir iğne ucu gibi saplandığını mı söylemek istiyorsun?" - "Öyle, kesinlikle öyle." (Son İnsan)
- “Gevezeliği bırakın,” diye bağırdım, “yalnız olmaya ihtiyacım var.” (Sonradan Sonsuz Yineleme)
- İşte savaş buydu: Birileri için hayat, diğerleri içinse vahşice katledilme. (Ölüm Anım)
- "Hayattayım. Hayır, sen bir ölüsün". (Ölüm Anım)
- Önemi yok: olmuştan yana mutluyum, olandan hoşnutum, olacak başımla beraber. (Günün Deliliği)