Ölümü İnkar - Ernest Becker Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ölümü İnkar kimin eseri? Ölümü İnkar kitabının yazarı kimdir? Ölümü İnkar konusu ve anafikri nedir? Ölümü İnkar kitabı ne anlatıyor? Ölümü İnkar PDF indirme linki var mı? Ölümü İnkar kitabının yazarı Ernest Becker kimdir? İşte Ölümü İnkar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ernest Becker
Çevirmen: Arzu Tüfekçi
Yayın Evi: İz Yayıncılık
İSBN: 9789753559515
Sayfa Sayısı: 376
Ölümü İnkar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
1974'te Pulitzer ödülünü kazanan ve bir ömür boyu süren emeğin zirvesi olan Ölümü İnkâr Ernest Becker'ın, insanın varlık "nedeni"ne muhteşem ve etkileyici cevabıdır. Hâkim Freudçu düşünce okuluna cesur zıtlıkla Becker, hayatî yalan -insanın kendi ölümsüzlüğünü reddetmesi- problemini çözmeye çalışıyor. Böylece, insanoğlunun doğasını daha açık hale getiriyor ve yazıldıktan sonraki yirmi yıldan fazla süredir yankılanan bir hayat çağrısı sunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Ölümü İnkar Alıntıları - Sözleri
- " İlişkiler her zaman bir tür köleliktir, bu da suçluluk duygusu yaratır. "
- Yazar birinci kısım sayfa başında Ömer Hayyamdan bir alıntı paylaşmış çok hoşuma gitti aşağıya iliştiriyorum :) “ Bizim şarap içmemiz ne keyfimizden, Ne dine, edebe aykırı gitmemizden; Bir an geçmek istiyoruz kendimizden: İçip içip sarhoş olmamız bu yüzden…” Ömer Hayyam
- Bir yandan kişi etrafındaki dünyayla birleşir, onun bir parçası haline gelir ve böylece kendi yaşam iddiasını kaybeder. Öte yandan kişi kendi iddiasını gerçekleştirmek için dünyadan kopar ve böylece dünyada kendi şartlarında yaşama ve hareket etme yeteneğini kaybeder.
- Kahraman ruhlar âlemine, ölüler diyarına gidebilen ve oradan canlı olarak dönebilen kişiydi.
- Tren kaygısı elbette hafif bir yer değiştirmedir, ancak Jones'un kabul ettiği gibi bir fobi kadar da kontrolsüz değildir.
- Depresif bir yalnız için ölümü kahramanca aşmaya teşebbüs etmenin tek yolu, kişisel putperestliğin mükemmel bir köleliği ile benliğin bir başkasının kişiliğinde tamamen daraltılmasıdır. Adler'in mükemmel ifadesiyle kişinin o kadar az bireysel ağırlığı vardır ki kaybolmasını veya uçup gitmesini önlemek için başka bir insanı yutması gerekir.
- Cinsel birliktelikte beden ve bilinç birbirinden ayrılmaz; beden bu noktadan sonra artık kendimize yabancı olarak baktığımız bir şey değildir.
- Bu tür bir cesaret, kendilerini tarihsel figürler olarak gören insanlarda sıradışı değildir.
- ... Darwin, onların o “özel harikalık" duygularını ortadan kaldırdığında, kendilerini ölü gibi hissetmişlerdi.
- "...Ölüme insanın mutluluk iddialarının özündeki kurtçuk ismini vermiştir." (William james)
- Suçluluk hissetmeden cinsellik yaşamak çok zordur: ...beden kişinin iç özgürlüğüne gölge düşürür, "gerçek benlik” -cinsellik yoluyla- standart, mekanik, biyolojik bir role zorlanır. Daha da kötüsü, iç benlik hiç dikkate alınmaz bile; beden insanı tamamıyla ele geçirir ve bu tür bir suçluluk derûnî benliğin küçülmesi ve ortadan kaybolması hususunda bir tehdit oluşturur.
- Bu boyuttaki yaşamın sayılmayacağından, gerçek bir anlamı olmayabileceğinden korktuğumuz için, özellikle en çok dilediğiniz şeyi küçümseyerek kaygınızı giderirsiniz.
- İnsanlar doğal olarak nevrotiktir ve her zaman öyle kalacaktır. Ancak bazı zamanlarda gerçek durumlarını maskelemek diğer zamanlara göre daha kolaydır. İnsanlar kahramanlıklarını bir tür kendini aşan dramda güvenle yaşayabildiklerinde klinik nevrozdan kaçınırlar.
- Sonuçta bildiğimiz insan ortaya çıktı: Hiç olmadık yerde bile sürekli kaygı sebepleri icat eden süper endişeli hayvan.
- Freud, nevrotiklerin sefaletlerini, onları sadece hayatın normal sefaletine açmak için tedavi ettiğini söylüyordu; şüphesiz hiç kimse Freud kadar dürüst değildi.
Ölümü İnkar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
HAYATIN İKİLEMİ: Hiç sizinle konuşan bir kitap okudunuz mu? Bu kitap iç sesiniz gibi konuşuyor sizinle: “Bir insan yıllar geçiriyor, yeteneğini geliştiriyor, eşsiz yetenekler elde ediyor, dünya hakkındaki ayrımlarını mükemmelleştiriyor, iştahını genişletiyor, hayatın hayal kırıklıklarına katlanmayı öğreniyor, olgunlaşıyor, tecrübeli ve nihayet doğada eşsiz bir mahlûk haline geliyor, biraz haysiyet ve asaletle ayakta durup hayvanlık durumunu aşmaya çalışıyor ve bunların hepsi onlarca yılını alıyor; derken artık hırsını, tepkiselliğini kaybediyor ve herhangi bir kalıba dökülemez hale geliyor sonra da ta ta ta taaam gerçek trajediyle yüzleşme zamanı! Böyle bir birey yaratmak için ortalama altmış yıllık inanılmaz bir acıya katlanmak, bunun için çaba harcamak ve sonunda sessiz sedasız ölmek…” Bunları düşündü kadının elindeki toz bezi. Kadın toz bezini aldı ve odanın bir köşesinde ayaklığın üstünde duran elektro gitarı silmeye başladı. Tellere dokunmak hoşuna gidiyordu, çıkan sesler kulağa hoş geliyordu çünkü. Kadının avucunun içinde, gitarın parlak yüzeyinde dolaşmak, girinti çıkıntılarında oyalanmak tozlarla birlikte zamanı da siliyordu. Toz bezi insan olmanın çok zor olduğunu düşündü. Bu gitarı yapan, çalan, müziği bulan insan ölüyordu. Kadın odanın duvarındaki aynada kendini süzerken komodinin üzerindeki kitabın sayfaları arasından bir ses yükseldi; —Kendine dışarıdan bakabilmek aynaya bakmakla aynı şey değildir. Kadın irkildi, sesin geldiği yöne dönerek yüksek sesle cevapladı kitabı: —Hey siz cansız varlıklar! Ne sanıyorsunuz siz yaşamayı, insan olmayı! Bacağın kopsa travma, en sevdiğin ölse travma, ateş yakar, su boğar, yüksekten düşsen hiç şansın yok; yanında biri ölse bir hafta uyuyamazsın! Bez hak verdi kadına, kitap konuşmaya devam etti: — Erich Fromm bir keresinde, daha fazla insanın deli olmamasının bir mucize olduğunu, çünkü hayatın çok korkunç bir yük olduğunu söylemiş. Toz bezi, üzgün üzgün kadına bakarak ekledi: —İnsanlık durumunun sınırlarını aşmanın veya insanlığı mümkün kılan psikolojik yapısal koşulları değiştirmenin hiçbir yolu yoktur, dedi. Gitar öyle bir gürledi ki bez kadının elinden fırladı. Kitabın sayfaları uçuştu ayna asılı olduğu duvarda zangır zangır titredi. — Hadi dostlarım, hayatı olumsuzlamayı bırakın da onun üstesinden gelmeye çalışın! Her zaman bir şeylerin parçası olmaya çalışmak, sığınacak yabancı güçler aramak sizi merkezinizden uzaklaştırır ve güven verir. Eksik parçayı aramayı bırakın yahu, eğlenceyi kaçırıyorsunuz! Sonra odadaki her şey gitardan çıkan sese kaptırdı kendini, gitarın söyledikleri umurlarında bile değildi mühim olan müziğin ahengiyle oluşan güzellikti. Su gibi akıyordu ve her yeri kaplıyordu. Kadın masanın, yatağın kenarlarının dolabın ve çekmecelerin tozunu almaya devam etti. Dudaklarının kıpırtısı müziğe eşlik ediyor elindeki bez durduğu yerde duramıyordu. Açık pencereye konan kuş odada olan biteni etrafa ötüyordu. Balkondaki yaşlılar, karşı evin ikinci kat balkonundaki çamaşır ipinde tek başına sallanan mavi sütyen, birbiriyle boğuşan kediler ve yavruları kuşun sesini duyuyordu ama ağzındaki kocaman ekmek parçasını çiğnemeye çalışan dev martı olanlarla hiç ilgilenmiyordu. Kuş uçtu. Bulutlar gitti. Güneş uyudu. Kadın işini bitirip duş aldı ve yattı. Uykusunda bu rüyayı gördü. Kendine bir gerçeklik seç ve bir süre oyalan nihayetinde öleceksin tadında, tüm soyut şeyler ölüm travmasını aşma çabasıdır kıvamında bir eser. Freud, Rank, Adler, Fromm, Jung ve daha nicelerini çarpıştırarak fikir bombardımanı altında bırakıyor. Sabırla okursanız kendinizden çok şey bulacaksınız. Hatta, İnsanı ters yüz eden bu kitabı okursanız eğer, kendinizi bir et parçasından daha fazlası olduğunuza ikna etmeniz zor olacaktır. Ama siz yine de müziğin ritmini kaçırmayın derim. Sonuçta hayattaki her şey ince bir dengeden ibarettir. Göz kararı yaşayın gitsin. Hayat karşısındaki tek başınalığımızın balkondaki çamaşır ipinde savrulup duran mavi bir sütyenden ne farkı var değil mi ama… Ama kitap efsane:) kitap/olumu-inkar--260233 (Özlem Özmen)
Sizce ?: Arkadaşlar kitap sanıyorum geçen Ocaktan beri ben de daha doğrusu annemin kanser olduğunu öğrendiğimden beri kitapçıda gezerken görmüş ve ilgimi çekmişti bugün okumaya başladım fakat kitapla ilgili sizinle tartışmak istediğim bir konu var yazarın narsizm ile ilgili bahsettiği bir bölüm ve insanların ölümü düşünmediği ile alakalı görüşlerim insanların ölümü düşünmediğini söylüyor bence herkes ölüm her an düşünüyor sadece bunu dışarıya yansıtmıyor çünkü bunu sürekli konuşmak insanı hastalıklı gösterir gibi geliyor insana ama hayatın kısalığına en azından ben hep düşünüyorum zaten ayrıca hayatta kalmayı bir narsizim olarak düşünüyor tam cümleleri tekrar yazarım buraya fakat aynı fikirde değilim bir insanın savaşta savaşırken hiç öleceğini düşünmediğini söylüyor hayır hiç öyle bir şey olabilir mi savaşta her an ölebiliriz bunu zaten biliyoruz Savaşan insan da biliyor ama ölmek istemiyor tabii ki böyle bir çok katılmadığım cümleleri var daha fazla vakit olunca yazacağım sizin de böyle oldu mu sizde bu konularda ne düşünüyorsunuz bana yazın merak ediyorum (Selin BY)
Ebedi yaşam arayışı eskiden beri süregelen bir tutku. Günümüze kadar gelebilen en eski mitolojilerden bir tanesi de Gılgamış Destanı: Egoist bir kralın ölümsüzlük bitkisini arama yolculuğunu anlatan destan. Ölümsüzlük sadece bir alt başlık. Esas hikaye bencilliğin alçak gönüllüğe dönüşümü. Ama öyle görünüyor ki, ne kadar nafile bir çaba olursa olsun, binlerce yıldır insanlar ölümden kaçmaya çalışıyor. Silikon Vadisindeki araştırmacılar, hayatın sadece çözülmesi gereken bir bilmece olduğunu, karanlığa doğru giden kaçınılmaz bir yürüyüş olmadığını iddia ediyorlar. Descartes hatalı değildi, sadece çok erken gelmişti dünyaya. Makinedeki hayalet gerçekten bir algoritma. Plastik cerrahlar, doğanın zalim makinesine karşı, zenginlere yardım ettikçe ünlenmeye başladılar. Ama hiçbir gerdirme ya da kaldırma organların ölümünü yavaşlatmıyor. Tek yaptığı şey, yaşlanmanın gerçeğini kabul edemeyecek kadar kibirli olan insanı, mutsuz bir hayvana dönüştürmesi. Bu iğnelerin ve ameliyatların ardındaki duygular; kıskançlık, depresyon, kaygı, ironik bir şekilde yaşlanma sürecine katkıda bulunmakta. Bu, tıpkı boğulmaya benziyor: Ne kadar çok çırpınırsan, o kadar hızlı yenilirsin. Panik yapmadan rahatlamak en güzeli, ki bu da bizi Güney Kore’ye götürüyor. Hyowon Şifa Merkezi, insanların ölümle yüzleşmelerine yardımcı olmak üzere, cenaze hizmetleri veren bir şirket tarafından finanse ediliyor. İlk başta karmaşık bir iş gibi görünse de, aslında danışmanlar diğer kültürlerin çok uzun zamandır bildiği şeyi kullanıyorlar: Ölüme hazırlanmak, hayatın kıymetini bilmenizi ve ondan keyif almanızı sağlar. Seneca, ölümü Tanrının gerçek bir hediyesi olarak görürdü. Sokrates, ölüm korkumuzu bencilliğimiz ile ilişkilendirirdi: Bize ne olacağını bildiğimizi sanıyoruz, ama aslında bilmiyoruz. Bu yüzden ölümün kötü olduğunu düşünmek hatadır. Buddha, hayata bağlanmanın herhangi bir cehalet davranışı kadar tehlikeli olduğunu düşünüyordu: Bağlanmak yavaşça ve kabaca bağlandığın şeyi kaybetmektir. Güney Kore’de ki bir ritüelde, kişiler yaklaşan ölümlerini duyuruyorlar, kefenlerini giyiyorlar ve sonrada 10 dakika boyunca tamamen karanlık ortamda tabutun içine yatıyorlar. Bu bedava programa 4 yıl içinde 15 bin kişi katılmış. Katılımcılar, öz farkındalıklarının artması, intihar isteklerinin azalması gibi çok çeşitli motivasyonlar içine girdiklerinden bahsediyor. Programın yöneticilerinden biri şöyle diyor: Pek çok katılımcı bir şekilde bu ritüellerden sonra tazelendiklerini, hayatta gerçekten önemli olan şeyler hakkında yeni bir bakış açısı elde ettiklerini söylüyor. Son yüzyıl boyunca ortalama yaşam süreleri arttı ve dünya çapında yepyeni bir konu üretti: Yaşlıların bakımı nasıl olmalı? Hafifletici bakımın yaş sınırlamasının ve psikodeliklerin kullanımının artması, ölüm sürecini yavaşlattığımızı gösteriyor. Ernest Becker, yaşam ve ölümün doğasını üstlenmenin, kahramanca bir katkı gerektirdiğini söylüyor. Becker: Ritüeller düşünsel yaşam döngüsüyle ilgilenmenin bir yoludur. Bu süreçten kaçmak isteyenler, içki içer, farkındalıklı yaşamdan uzaklaşır ve zamanını alışveriş ile geçirir, ki bu da farkındalıksızlıktır. Endişeli zihinlerimizi meşgul eden sayısız avuntu mevcut. Kapitalist bilim dalı olarak kozmetik, güya gençlik aşılayan değişiklikleri geliştiren teknolojiler üzerinde çalışmaya devam ediyor. İnsanlar da bu esnada ölümü başlarından atabileceklerini düşünmeye devam ediyor. Tabut seremonisine katılan Güney Koreliler ise, Becker’in söylediği kahramanca cesareti gösteriyorlar: Bedeni şu anda olduğu gibi kabul et, böylece o ana kadar geçireceğin zaman zengin, bereketli ve dürüst olsun. (§edef)
Ölümü İnkar PDF indirme linki var mı?
Ernest Becker - Ölümü İnkar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ölümü İnkar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ernest Becker Kimdir?
(27 Eylül 1924 - 6 Mart 1974) bir Yahudi-Amerikan kültürel antropolog ve yazar idi. 1974 Pulitzer Ödüllü ''The Denial of Death'' adlı kitabı ile dikkat çekiyor.
Piyadede görev yaptığı ve Nazi toplama kampını kurtarmaya yardım ettiği askerlik görevini tamamladıktan sonra New York'taki Syracuse Üniversitesi'ne girdi. Mezuniyet sonrası Paris'teki ABD Büyükelçiliğine idari görevli olarak katıldı. 30'lu yılların başında Syracuse Üniversitesi'ne döndü ve kültür antropolojisi alanında yüksek lisans eğitimine devam etti. Doktorasını tamamladı. Dokuz kitabından ''Zen: A Rational Critique (1961)''nın ilki doktora tezine dayanıyordu. Kanada'daki Simon Fraser Üniversitesi'nde profesör oldu.
6 Mart 1974'te kolon kanserinden öldü.
Ernest Becker Kitapları - Eserleri
- Ölümü İnkar
- Escape from Evil
- The Birth and Death of Meaning
Ernest Becker Alıntıları - Sözleri
- All of man’s higher spiritual ideals were a continuation of the original quest for energy-power. Nietzsche was one of the first to state this blatantly, and he shocked the world with it: that all morality is fundamentally a matter of power, of the power of organisms to continue existing by reaching for a superhuman purity. (Escape from Evil)
- ... primitive religion “starts the first class distinction.” That is, the individual gives over the aegis of his own life and death to the spirit world; he is already a second class citizen. The first class distinction, then, was between mortal and immortal, between feeble human powers and special super-humanbeings. (Escape from Evil)
- Speech, then, is everything that we call specifically human, precisely because without speech there can be no true ego. Every known language has the pronouns “I,” “thou,” and “he,” or verb forms which convey these reference points. And this is forced logic because, as we said, without the personal pronoun there would be no true ego and hence no human group with language. (The Birth and Death of Meaning)
- solitude is the greatest terror of childhood (The Birth and Death of Meaning)
- Tren kaygısı elbette hafif bir yer değiştirmedir, ancak Jones'un kabul ettiği gibi bir fobi kadar da kontrolsüz değildir. (Ölümü İnkar)
- Envy is the signal of danger that the organism sends to itself when a shadow is being cast over it, when it is threatened with being diminished. (Escape from Evil)
- Depresif bir yalnız için ölümü kahramanca aşmaya teşebbüs etmenin tek yolu, kişisel putperestliğin mükemmel bir köleliği ile benliğin bir başkasının kişiliğinde tamamen daraltılmasıdır. Adler'in mükemmel ifadesiyle kişinin o kadar az bireysel ağırlığı vardır ki kaybolmasını veya uçup gitmesini önlemek için başka bir insanı yutması gerekir. (Ölümü İnkar)
- man talks about spiritual aims; what he really means is aims for merits that qualify him for eternity. This too, of course, is the logical development of organismic ambitions. (Escape from Evil)
- İnsan arzuları dünyası büyük ölçüde kurgusaldır ve bunu anlamazsak insan hakkında hiçbiŕ şeyi anlayamayız. (The Birth and Death of Meaning)
- İnsanlar doğal olarak nevrotiktir ve her zaman öyle kalacaktır. Ancak bazı zamanlarda gerçek durumlarını maskelemek diğer zamanlara göre daha kolaydır. İnsanlar kahramanlıklarını bir tür kendini aşan dramda güvenle yaşayabildiklerinde klinik nevrozdan kaçınırlar. (Ölümü İnkar)
- Özsaygıya sahip olmadığında insan harekete geçemez, parçalanır. (The Birth and Death of Meaning)
- Man has always casually sacrificed life for more life. (Escape from Evil)
- ... Darwin, onların o “özel harikalık" duygularını ortadan kaldırdığında, kendilerini ölü gibi hissetmişlerdi. (Ölümü İnkar)
- magic is religion we don’t believe in, and religion is magic we believe in. (Escape from Evil)
- By means of micro- and macrocosmization man humanized the heavens and spiritualized the earth and so melted sky and earth together in an inextricable unity.By opposing culture to nature in these ways, man allotted to himself a special spiritual destiny, one that enabled him to transcend his animal condition and assume a special status in nature. No longer was he an animal who died and vanished from the earth; he was a creator of life who could also give eternal life to himself by means of communal rituals of cosmic regeneration. (Escape from Evil)
- In this book I attempt to show that man’s natural and inevitable urge to deny mortality and achieve a heroic self-image are the root causes of human evil. (Escape from Evil)
- Freud, nevrotiklerin sefaletlerini, onları sadece hayatın normal sefaletine açmak için tedavi ettiğini söylüyordu; şüphesiz hiç kimse Freud kadar dürüst değildi. (Ölümü İnkar)
- Cinsel birliktelikte beden ve bilinç birbirinden ayrılmaz; beden bu noktadan sonra artık kendimize yabancı olarak baktığımız bir şey değildir. (Ölümü İnkar)
- Bir yandan kişi etrafındaki dünyayla birleşir, onun bir parçası haline gelir ve böylece kendi yaşam iddiasını kaybeder. Öte yandan kişi kendi iddiasını gerçekleştirmek için dünyadan kopar ve böylece dünyada kendi şartlarında yaşama ve hareket etme yeteneğini kaybeder. (Ölümü İnkar)
- Bu boyuttaki yaşamın sayılmayacağından, gerçek bir anlamı olmayabileceğinden korktuğumuz için, özellikle en çok dilediğiniz şeyi küçümseyerek kaygınızı giderirsiniz. (Ölümü İnkar)