diorex
Dedas

Ömrüm Benim Bir Ateşti - Beşir Ayvazoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ömrüm Benim Bir Ateşti kimin eseri? Ömrüm Benim Bir Ateşti kitabının yazarı kimdir? Ömrüm Benim Bir Ateşti konusu ve anafikri nedir? Ömrüm Benim Bir Ateşti kitabı ne anlatıyor? Ömrüm Benim Bir Ateşti kitabının yazarı Beşir Ayvazoğlu kimdir? İşte Ömrüm Benim Bir Ateşti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.03.2022 22:00
Ömrüm Benim Bir Ateşti - Beşir Ayvazoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Beşir Ayvazoğlu

Yayın Evi: Kapı Yayınları

İSBN: 9789758950768

Sayfa Sayısı: 360

Ömrüm Benim Bir Ateşti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ahmet Hâşim, ne yazık ki, uzun zamandır, dil bakımından yeni nesillerin ulaşamayacakları bir yerde duruyor. Bugünkü haline bakınca, Türkçe'nin bir zamanlar Bâki'leri, Şeyh Galib'leri, Ahmet Hâşim'leri, Yahya Kemal'leri, Necip Fazıl'ları yetiştirmiş olduğuna inanmak çok zordur. Onlar sanki başka bir dilin, başka bir kültürün şairleri. Başka bir kültürün dedim; çünkü yeni nesillerin, sadece edebiyatımızın geçmişi ile değil, dil ve edebiyat vasıtasıyla bugüne aktarılması gereken kültürle de irtibatı kopmuştur. Eserlerini otuz, kırk, bilemediniz elli yıl önce vermiş şairlerin dilini anlamayan başka bir toplum, dünyanın ne geçmişinde vardır, ne de bugününde. Başka milletler, Ahmet Hâşim gibi şairlerinin geride bıraktıkları her şeyi büyük bir titizlikle muhafaza ediyor, evlerini geride bıraktıkları her şeyi büyük bir titizlikle muhafaza ediyor, evlerini müze haline getiriyor ve haklarında her yıl beş on kitap neşrediyorlar. Bizse onların dillerini hızla eskitiyor, ucuz mizahi romanlarda ve filmlerde alay konusu haline getiriyoruz. Halbuki Ahmet Hâşim ve onun cinsinden şairler, tek başlarına bir insanın hayatını zenginleştirebilirler; hatta sadece Hâşim'i okuyarak dünyaya herkesten farklı bakmak mümkündür.

(Tanıtım Bülteninden)

Ömrüm Benim Bir Ateşti Alıntıları - Sözleri

  • "Bilirim, hayatında beni bir dakika sevmedin, bir dakika havamda rahat etmedin, bir dakika bana dost sıfatını tamamen vermedin. ben bunu bilerek dostun oldum ve hala dostunum, çünkü biliyorum ki ruhun benim ruhumun cinsindendi, çünkü biliyorum ki bedbahtsın ve mes'ud olmayacaksın, tıpkı benim gibi."
  • Solmuştu onun hüzn ile simâ-yi berîni, Bir ince tül altında duran zülf-i zerîni; Akşamları enfâsına düşmüş uçuşurken Sarmıştı o sâkin yüzü bir gölge semâdan Dalmıştı o gözler ebediyetlere… Yorgun, Yorgundu o gözlerle bakan rûh-ı melûlün; Akşam gibi a’sabı geren reng-i garibi…
  • İstiare yapmak kabiliyetini insan kendinde bulamazsa kimseden alamaz.
  • Bir hasta kadın, Dicle’nin üstünde her akşam Bir hasta çocuk gezdirerek, çöllere gül-fâm Sisler uzanırken, o senin doğmanı bekler.
  • Haşim, ikinci ünlü serbest müstezadı olan Zulmet'te ise Yollar'da inip hayal ülkesini görünmez kılan zalim karanlığı, hayal kırıklığını ve ümitsizliğini anlatmaktadır. Muhayyel birine, muhtemelen kendi çocukluğuna hitap ettiği bu şiirde, "büyük, derin ve soğuk bir denize" benzettiği karanlık, mutluluğu hiç tatmamış olan ruhunu ağır ağır boğmaktadır. Varlığını garip ve reddedilmiş hisseder; ancak o, hâlâ gözlerinde gümüş bir ayın nurunu taşımaktadır, öyleyse gitmelidir. Şairi bitkin bir yığın haline getiren karanlık, ona hayalin güzelliğini nakşedecektir. Gözleri yıldızlarla doludur; onların akıcı parlaklığı muhayyel sevgiliyi karanlığa ışıktan bir heykel gibi kazıyacaktır. Öyleyse "da'vet-i iklimi- ruhuna" uyup gitmeli ve o altın hayal ülkesinde bekleyen gözler eğer "Ne oldu, nerede o? diye sorarlarsa," miyah-ı sayede mevt-i feci'ini anlat"malıdır.
  • Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz. Sana yalnız bir ince taze kadın, Bana yalnızca eski bir budala Diyen bugünkü beşer, Bu sefil iştiha, bu kirli nazar, Bulamaz sende, bende bir mânâ,
  • Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir, Hepsinin gözlerinde hüznün var Hepsi hemşiredir veyahut yar.. -Ahmet Haşim-
  • Uyku, geceye bir panzehir gibi mürettep olmasa, insan, karanlıklar içinde duyacağı ve göreceği şeylerle kolaylıkla aklını oynatabilir. Uykusu kaçmış bir adam, oturduğu odanın penceresinden kendi bahçesine bile bakamaz; çitlerin genişlediğini, demirlerin, taşlarım, ağaçların çiçeklerin en akla gelmez şekillere istihale ederek bir şeyler fısıldaşmakta olduklarını tüyeri ürpererek görür. (…) Ölüm canları gece alır, acılar gece çözülür, kaza ve kader, gece işini görmeğe koyulur.
  • Sanatın dış dünyamın gerçekliği ile ilişkisi konusunda çağdaşlarından çok farklı düşünen Ahmet Haşim’e göre sanatın gayesi bir hakikati anlatmak ve realiteyi herhangi bir şekilde yansıtmak olmazdı. Sanat, “irfat ve mübalağa”nın, hatta “yalan”ın bir çeşidiydi. Nitekim “Sinema” başlıklı yazısında eski Yunan’da yalan tanrısı olan Hermes’in aynı zamanda sanatın da tanrısı olduğunu hatırlatmıştır
  • Aşk-ı Memnu’dan sonra kırk elli yıl sonra dikkate değer bir roman yazılamayacağını veya Rübab-ı Şikeste ile hakiki şiire erişildiğini zannedenler ne kadar yanılmışlardır. Haşim’e göre, mutlak anlamda iyi veya kötü sanat eseri, doğru veya yanlış sanat prensibi yoktur. Sanatta ebediyet iddiası gülünçtür, ölümsüz eser yaratmak, sadece sakat beyinlerin hayali olabilir. Muhtemelen kendi çağının en büyük şairi olan Homeros, bugün ancak “asar-ı atika” uzmanlarının şairidir. Her devrin özel bir havası vardır; orada ancak belirli nir hassasiyet, belirli bir anlayış tarzı geçerli olabilir.
  • "Asıl ölüm unutulmuşluk, asıl mezar da nesiller arasına dipsiz boşluklar açan bu yirmi beş senedir. Bu çeyrek asrın içine gömülen değerler milli varlığımızın temelleridir: Haşim'i okumayan, okusa da anlamasına imkan olmayan bir nesil yetişmiştir. Bu zavallı gençlik, Haşim'den Fuzuli'ye kadar bütün milli edebiyat tarih hazineleri arasında, bir resim sergisini gezen körler gibi, şaşkın ve avare dolaşır."
  • Mülkiye mecmuasının özel sayısındaki “Ahmet Haşim’in Hayatı” başlıklı yazıda, Haşim’in Paris’i pek beğenmediği, İstanbul’u çok sevdiği ve “Dostlarım ve düşmanlarım hep İstanbul’dadır. Haydi dostlarımdan vazgeçerim. Fakat düşmanlarımdan nasıl ayrılırım?” dediği ifade edilmektedir.
  • Şair, elinde ‘hayal’, çözülmüş bir yumak iplik gibi, bütün bir insanlığın harekâtını işgal eder. Bu insan, nebâtâtı aldatan bir kış güneşini de andırır. Ona inanıp filizlenen bütün ümitleri zehirli bir ayaz bekler.
  • Hâşim, dünya cennetini Dante’nin cehennemi haline getiren ve içinde tek başına yanan bir bahtsızdır.
  • "Kadınlar hesapta çok kuvvetlidirler, kendi yaşlarını daima iki taksim ederek söylerler, başka kadınların yaşlarına ise daima beş ilave ederler."

Ömrüm Benim Bir Ateşti İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kavgalarla ve hüzünlü akşam yürüyüşleriyle meşhur büyük adam. Garb'ın gelişmişliğiyle Şark'ın büyük değerleri arasında var olmuş büyük şair. Mezarının dahi unutulduğu "Ölen en garip Şair"... (Fikri)

"Ahmet Haşim ": Merhaba... Beşir Ayvazoğlu' nun Ahmet Haşim' in hayatını anlattığı, anlatırken yer yer şairin yakın arkadaşlarının da şair hakkında dile getirdiği --- ki yakın arkadaşları hepimizin bildiği şairler başta gelmektedir. --- yazılardan oluşmaktadır. Anlatım sadeliği ön planda olup , yazarın şairimizin hayatına nüfus etmemizi sağlarken sıkmayacak bir anlatıma başvurduğunu da belirtmek gerekir. Ahmet Haşim'in çocukluğundan başlayıp, yer yer şiirleri ve de diğer eserleri hakkında bilgiler bulabileceğimiz, hakkında yazılmış yazılar ile örneklerle şairin iç dünyasında kendimizi bulabileceğimiz bir eser. Kısacası Ahmet Haşim hakkında bilgi sahibi olmak veyahut şairimizin küçüklükten başlayıp ölüm yatağına kadarki hayatı, eserleri, yakın çevresi, yazıları vb. birçok konuda bilgi sahibi olabileceğimiz, severek okuyacağınız çok güzel bir eser... Ahh Ahmet Haşim Ahhhh! Ne kadar kırılgan, yumuşak kalpli, içi hüzünle kaplı şairimizmişsin sen... Melâli anlamayan nesle âşina değiliz, der şairimiz... Son sözü şairimizden bir mısra ile bitireyim öyleyse : Bil, kalbimizin bahçelerinde, can verdi senin söylediğin gül, der... Yine hüzün, melankoli, bir burukluk hissi bırakır ardından... Okumanızı tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim... (Pınar)

Ahmet Hasim'in siirini anlamaktan uzak bizim kusak. Ama gazetelerde yayimlanan duzyazilarini okudum. O satirlardaki Ahmet Hasim ile siirlerindeki hulyali Hasim arasindaki ucurumu, bu kitapta Besir Ayvazoglu cok iyi yansitmis. Ya da bu kitabi okuduktan sonra bu ucurumu ben gozlerimle gordum diyebilirim. O derece iyi arastiriyor, o derece titiz olay orgusune kisiligi yediriyor Besir Ayvazoglu. O doneme merakliysaniz mutlaka okuyun derim. (Eylem Bilim)

Kitabın Yazarı Beşir Ayvazoğlu Kimdir?

Beşir Ayvazoğlu (1953 Zara, Sivas), edebiyatçı, şair, yazar, gazeteci.

Asıl ismi "Beşir Ayvaz" olup 11 şubat 1953 tarihinde Sivas’ın Zara ilçesinde doğmuştur. Sivas 'ta ilk ve orta öğreniminin ardından 1975'te Bursa Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü'nü tamamlamıştır. Çeşitli liselerde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yapmış, TRT’de uzman olarak çalışmıştır. Lise yıllarında mahallî gazetelerde amatör olarak yürüttüğü gazetecilik mesleğine Hergün, Tercüman, Türkiye, Zaman ve Yeni Ufuk gazeteleriyle, Aksiyon dergisindeki köşe yazarlığı ve yöneticilik ile devam etmiştir. 1985-1991 yılları arasında Tercüman gazetesinin “Kültür-Sanat” yönetmenliği yapmıştır. Yeni Ufuk gazetesinde ise genel yönetmen olarak çalışmıştır. Dergâh, Kubbealtı Akademi, Hareket, Hisar, İzlenim, Türk Edebiyatı, Türkiye Günlüğü, Yeni Türkiye gibi dergilerde birçok deneme ve makale yayımlamışltır. Bir ara Kültür Bakanlığı danışmanı olarak görev yapmıştır.[1]

ADTYK Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul Şehir Tiyatroları Repertuar Kurulu, TDV İslâm Ansiklopedisi Türk Dili ve Edebiyatı Merkez ilim ve Redaksiyon Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur. Ayrıca CNN Türk’te Hilmi Yavuz’la birlikte iki yıl “Gökkubbemiz” adlı kültür programını hazırlamış ve Kasım 2001-Temmuz 2005 tarihleri arasında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesi olarak görev yapmıştır.[2] TRT 2’de “Bir Tepeden” adlı bir kültür programı hazırlayan yazar, halen Türk Edebiyatı Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yürütmekte ve Zaman gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. Türkiye Yazarlar Birliği, iLESAM, Çocuk Vakfı ve Sezer Tansuğ Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucu üyeleri arasında yer alıp Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in de üyesidir. Şiir, deneme, araştırma, inceleme ve biyografi alanında yayımlanmış çok sayıda kitabı bulunmaktadır.

Beşir Ayvazoğlu Kitapları - Eserleri

  • Güller Kitabı
  • Aşk Estetiği
  • Kuğunun Son Şarkısı
  • 1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi
  • Ateş Denizi
  • Bozgunda Fetih Rüyası

  • Ömrüm Benim Bir Ateşti
  • Defterimde Kırk Suret
  • Kahveniz Nasıl Olsun?
  • Saatler, Ruhlar Ve Kediler
  • Peyami
  • Siretler ve Suretler
  • Ney'in Sırrı

  • Yunus, Ne Hoş Demişsin
  • Yahya Kemal
  • Büyük Ağa Tarık Buğra
  • Tanrıdağı'ndan Hıra Dağı'na
  • Geceleyin Dersaadet
  • Kayıp Şiir
  • Divanyolu

  • Bir Ateşpare Bin Yangın
  • Fikret
  • Gel Söyleşelim Cümle Geçen Demleri
  • Edebiyatın Çanakkale'yle İmtihanı
  • Altı Çizili Satırlar
  • Altın Kapı
  • Bozgunda Fetih Rüyası

  • Şehir Fotoğrafları
  • He'nin İki Gözü İki Çeşme
  • Dersaadet'in Kalbi Beyazıt
  • Geleneğin Direnişi
  • Şiirler
  • İslam Estetiği ve İnsan
  • Yaza Yaza Yaşamak

  • Alatav'dan Şardağı'na Kültür Coğrafyamızda Gezintiler
  • Doğu-Batı Arasında Peyami Safa
  • Tarık Buğra - Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak
  • Her Kuyuda Bir Yusuf
  • İstiklal Marşı Tarihi ve Manası
  • Malik Aksel
  • Florinalı Nazım

  • Türk’ün Kültür Coğrafyasında Bir Gezinti
  • Derkenar
  • Geçmişi Yeniden Kurmak
  • Üçüncü Tepede Hayat
  • Kaknus
  • Güller Kitabı
  • Kahveniz Nasıl Olsun?

  • Halk Şiirinden Tarihe
  • Gel Söyleşelim Cümle Geçen Demleri
  • Turkish Coffee Culture

Beşir Ayvazoğlu Alıntıları - Sözleri

  • Muhteşem bir maziyi daha, muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim,diyen yiğit bir adamdı Cemil Meriç (Altı Çizili Satırlar)
  • Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz. Sana yalnız bir ince taze kadın, Bana yalnızca eski bir budala Diyen bugünkü beşer, Bu sefil iştiha, bu kirli nazar, Bulamaz sende, bende bir mânâ, (Ömrüm Benim Bir Ateşti)
  • Biz ki kaçak konar göçerleriz iskân edilmemiş hüzündür aşiretimiz (Kuğunun Son Şarkısı)
  • 'Bence sanat bir lüks, ziynet değildir, bir ihtiyaçtır. Aristokrasinin yahut yalnız küçük bir zümrenin keyfine hizmet eden bir vasıta olmaktan ziyade büyük bir kitlenin manevi gıdasıdır." (Malik Aksel)
  • Koruma şuuru, şehri tanıyıp sevmekle başlar. (Divanyolu)
  • Gök kubbe altında söylenmemiş söz yoktur… (Aşk Estetiği)

  • Bütün dinler ve mistik doktrinler, az yemeyi, perhizi tavsiye etmişlerdir. Tasavvufi eserlerin kanaatle ilgili bölümlerinde az yemekle ilgili hikâyeler anlatılır, öğütler verilir. Mesela Şirazlı Şeyh Sadi'nin Boston ve Gülistan'ında bu konuda hoş hikâyeler vardır ve bu hikâyelerin özü şu beyittir : " Ne ağzından taşasıya çok ye, Ne zayıflıktan ölesiye az ! " (Saatler, Ruhlar Ve Kediler)
  • Yunus bir söz söylemiş hiç bir söze benzemez Münafıklar elinden örter ma'ni yüzini (Yunus, Ne Hoş Demişsin)
  • Nuri Bey'e göre,zannedilenin aksine, hürriyetin en büyük düşmanı paradır, çünkü sizi -kendi şartlarını benimseterek- esirleştirir. (Defterimde Kırk Suret)
  • Aşk, bir bakar ki seyre başladığı yerdedir; Aşk Hüsn'den, Hüsn de aşktan başkası değildir. (Kuğunun Son Şarkısı)
  • Anlamıyorum; bugün gölgesinde dinlendiğimiz ağaç, yarın yerini iri yarı bir apartmana bırakıyorsa, bugün penceremizde ışıldayan gökyüzü, öbür gün beton bir blokun arkasında kalabiliyorsa, bu topraklarda asıl mânâsında nasıl mekân tutabiliriz? (Şehir Fotoğrafları)
  • Ey kırk yıl önce dudağımı değdirdiğim fincanın sahibi; müddetimi doldurduğum günden beri seni aramaktayım. Nerdesin? (Kahveniz Nasıl Olsun?)
  • Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan, Rü’yâma girdi her gece bir fâtihane zan! (Bozgunda Fetih Rüyası)

  • Nazım, "Eski dost düşman olmaz" atasösünün de "ozanca bir dilekten başka bir şey olmadığını" söyler. şarabın yıllanmışı makbuldür ama, dostluğunki çok zaman tam tersine olur, "yılların içinde durgun sular gibi kurtlanır, yosunlanır, tortulanır. Bunun için de düşmanların büyüğü çok kez eski dostlardan çıkar. Eski dost düşman olur, hem de nasıl!" (Peyami)
  • Resûlullah Efendimiz (a.s.m) bir gün otururlarken, kedisi cübbesinin eteğine kıvrılıp uyumuştu. Resûlullah (a.s.m) kediyi uyandırmaya kıyamayıp cübbesinin o kısmını keserek yerinden kalktı. (Ateş Denizi)
  • “Akşam, geceye ihtişamlı bir ön sözdür.” (Geceleyin Dersaadet)
  • Mütareke devridir. 1919 yılının sonlarına doğru bir gün Ba biâli'den Fâtih'e kadar tam elli beş çeşme ve sebil sayan Emiri Efendi, hepsinin susuz olduğunu ve sanatkârane kitabelerinin toz toprak içinde kalarak okunmaz hâle geldiğini gördüğü için çok üzülür ve "Vicdannâme" başlığını uygun gördüğü bir rapor yazıp sadaret makamına arz eder. (Divanyolu)
  • " Fransız toprağı bin yılda Fransiz milletini yaratti." Bu cümleyi okuduktan sonra milliyetin en mühim unsurunun toprak olduğunu anladim. Bizim milliyetimiz de Anadolu ve Rumeli toprağının eseriydi. (Bozgunda Fetih Rüyası)
  • Şiir galiba sesini bulduktan sonra kendi kendini inşa eden bir şey... (Ateş Denizi)
  • Aşığın çıkardığı âhın adı zefredir. Bu âhı çıkaramayan aşık, sıcak hava kalbin üst kısmındaki soğuk kısma girerek rutubete dönüştüğü için aşkını ağlayarak açığa vurur. Bu kadar da değil; İbnü'l Arabi, kalpten ciğerlere sirayet etmesi halinde âh sadasıyla birlikte çıkan nefesten yanık kokusunun yayılacağını söylemektedir... Eğer ateş kalbi ve ciğeri yakıp pişirirse, hâl sahibi ölebilir. Nitekim evliya menkıbelerinde sema meclislerinde ruhlarını böyle teslim edenlerin isimleri zikredilmiştir. İbnü'l Arabi yorumcusu Ahmet Avni Konuk "Bunlar aşk-ı İlahi'nin şehidleridir." diyor. (Kuğunun Son Şarkısı)

Yorum Yaz