diorex
Dedas

Onbinlerin Dönüşü - Samim Kocagöz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Onbinlerin Dönüşü kimin eseri? Onbinlerin Dönüşü kitabının yazarı kimdir? Onbinlerin Dönüşü konusu ve anafikri nedir? Onbinlerin Dönüşü kitabı ne anlatıyor? Onbinlerin Dönüşü PDF indirme linki var mı? Onbinlerin Dönüşü kitabının yazarı Samim Kocagöz kimdir? İşte Onbinlerin Dönüşü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.03.2022 12:00
Onbinlerin Dönüşü - Samim Kocagöz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Samim Kocagöz

Yayın Evi: Literatür

İSBN: 9789750404627

Sayfa Sayısı: 293

Onbinlerin Dönüşü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1930'ların Almanya'sında hızla yükselişe geçen Nazizm, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yankı bularak, toplumun tüm kesimlerinde bir hareketlenmeye, kaynaşmaya neden olmuş, yoğunluk kazanan milliyetçilik hareketleri ve fikir ayrılıkları üniversite çevrelerine de yayılmıştır.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenim gören Recep ve Halit dünyaya bakış açılarıyla birbirlerine benzeseler de, duygusal açıdan farklı iki arkadaştır. Recep idealleri peşinde koşup, memleket uğruna mücadele verirken, Halit tutulduğu aşkın peşinden giderek toplumdan, yurt sorunlarından uzaklaşır. Ancak Halit zamanla yanıldığını, onca zenginliğin, paranın ve uyumsuz birlikteliğin mutluluk getirmediğini görecek, amaçsız bir yaşamın getirdiği umutsuzluğa ve vicdan azabına göğüs germeye çalışacaktır. İnsanın kim olduğunu yaptığı seçimlerin belirlediğini kavrayan Halit için geçen zamanı geri almak artık mümkün değildir. Ama yine de seçebileceği bir yol vardır.

Onbinlerin Dönüşü, Samim Kocagöz'ün İkinci Dünya Savaşı sürecinin Türkiye'deki yansımalarına ışık tuttuğu, sorumluluk bilincini, yurt ve millet sevgisini şoven duygulardan arındırarak ön plana çıkardığı sürükleyici bir roman.

Onbinlerin Dönüşü Alıntıları - Sözleri

  • İyi biliyorsun. Bildiklerinin üzerinde bundan sonra bir de dü­şünmeyi öğren desem, bana darılmazsın değil mi?
  • İnsanoğ­lunun en büyük sanat eserlerinden biri de, kendine göre yarat­tığı sevgisinin destanıdır. Her insan, yaratabildiği, hayal edebi­leceği kadar bir sanat eseri ortaya koyar. Bu da aşkıdır.
  • Bir gün delikanlı, Haşim'den bir şiir okumuştu. Kız, iri iri gözlerini açarak, "Bu da ne demek kuzum Halit?" demişti. O günden sonra Halit, Belma'yı defterinden sildi.
  • Sen hislerini , küçük ,anlamsız şımarıklıklarınla eziyorsun.
  • Karşımızda, Almanya kabardıkça kabaran, şişen, kafataslarımızı ölçüp biçen, yedi göbek sülalemizin içinde ka­nı bozuk arayan -bir insanın kanı nasıl bozuk olur, o da ayrı bir mesele ya- bir topluluk var.
  • Dünya yüzünde iyi yürekli, zeki insan olmak bile, toplumlara yön vermek için yeterli değildir ve diyeceğim ki, bir politikacı istediği kadar inanmış adam olsun, içinde yaşadığı toplum, onun inançlarına uygun olgunluk ve hazırlıkta değilse, hiçbir şey yapamaz...
  • Duyguları tahrik edip taraftar kazanmak; akla, mantığa sığınıp taraftar kazanmaktan kolaydır.
  • "Paranın şımarttığı hastayı, hiçbir akıl,hiçbir çare yola getiremezdi".
  • "Süleyman, o zamandan bu zamana Anadolu'da uygarlık kurmuş milletlerin bu topraklarda, biri kalkmış biri oturmuş gibi bir fikri kabul eder misin? Yoksa, uygarlıklarının ve in­sanlarının birbirine karıştığını, kaynaştığını mı düşünür­sün?"
  • Paranın şımarttığı hastayı , hiçbir akıl hiçbir çare yola getiremezdi.
  • "Kurbü sultan, ateş-i suzan!.. derler. ( Padişaha yakınsan ateşe de yakınsındır)
  • Çalışmadığımız takdirde, gelecek nesiller, her zaman bizi sorumlu tutacaklar. Bu sorumluluğu içimde hissediyorum.
  • ...Şüphesiz insana bir hayat arkadaşı elbette mutluluk getirir. Fakat bu mutluluğun yaratılması insanın kendisinin elindedir.
  • Rüyalar bazen, uyandıktan sonra hatırlanabilirse güzeldir. Fakat kişi için, tek başına gözü açık rüya görmek güçtür. Gözü açık rüya görmek adamı çoğu zaman kahreder. Düşünceleri, hülyaları, gerçekleşiverecekmiş gibi gelen ümitleri bir boşluğa yuvarlanır. Kahraman, bu umutsuzluklardan kendisini kurtarmasını bilendir
  • Paranın şımarttığı hastayı, hiçbir akıl, hiçbir çare yola getiremezdi

Onbinlerin Dönüşü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Samim Kocagöz (1916-1993) romanını 1957 yılında yayımlamıştır. İkinci Dünya Savaşında Hitler Almanya'sında yükselen ırkçılığın ülkemizde yayılması ve Almanya'nın yenilmesiyle yaşanan geri dönüşler üzerine yazılmış. Baş kahraman, olayların çoğunun geçtiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenci daha sonra hoca olan Recep'tir. Bir aşk hikayesi eşliğinde, iç siyasetin dış siyaset ile ilişkilerini farklı bir gözle anlatıldığı (biraz sıkıcıydı) okunması gereken bir roman. Roman, M.Ö. 400'de  Hellen tarihçi Ksenophon'un Anabasis veya Onbinlerin Dönüşü ünlü düzyazı eserine göndermede bulunmuş olmalı. Hikaye kısaca liderlerini kaybeden paralı askerlerin sevinç ve gururla gittikleri seferden, üzgün ve perişan bir şekilde dönmesidir. (AdemYıldırım)

Sökeli ve yaşadığım toprakların yazarı Samim Kocagöz'ü geç keşfettim. Bu tamamen benim ayıbım olduğu gibi, okul kitaplarında, edebiyat derslerinde hiç bahsedilmemesi, bunun yanında hiç bir edebiyat öğretmenim tarafından da adının anılmamış olması bunda büyük bir etkendir. Bunun telafisi olarak önce Bütün Öyküleri" ni okudum, şimdi de "Onbinlerin Dönüşü"nü. 60'lı yılların romanlarına özgü kullanılan bazı kelimeler var. O dönemlerde ağızlara yerleşmiş kelimeler. Bunlardan biri de günümüzün "aynen" ine benzeyen "tastamam". Kitapta çokça kullanılmış. Günümüze gelememiş, 80'lerden sonra kullanılmayan sözcüklerden. (Mehmet Tekinbaş)

Onbinlerin Dönüşü PDF indirme linki var mı?

Samim Kocagöz - Onbinlerin Dönüşü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Onbinlerin Dönüşü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Samim Kocagöz Kimdir?

Samim Kocagöz (d. 13 Şubat 1916, Söke - ö. 5 Eylül 1993, İzmir). Türk romancı.

1942'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1942-1945 arasında Lozan Üniversitesi'nde sanat tarihi eğitimi aldı. Türkiye'ye döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret Okulu'nda edebiyat, Devlet Konservatuvarı'nda sanat tarihi dersleri verdi. Söke'de çiftçilikle uğraştı.

1950'den sonra İzmir'e yerleşti. İlk romanı İkinci Dünya 1938'de yayınlandı. Servet-i Fünun Uyanış, Ses, Hep, Bu Topraktan, Vatan, Fikirler, Yenilikler, Yeditepe gibi dergilerle Demokrat İzmir gazetesinde yayınlanan öyküleriyle bilinir.

1950'de Yeni İstanbul gazetesi ve New York Herald Tribune gazetesinin ortaklaşa düzenlediği Dünya Hikâye Yarışması'nda "Sam Amca" öyküsüyle birincilik kazandı.

Gözlemlere dayanarak köy ve kasaba insanlarının sorunlarını, günlük yaşamlarını ve duygularını yalın bir dil ve gerçekçi tutumla yansıttı. Ölümünden sonra adına bir öykü ödülü kondu.

2006-2007 tiyatro sezonunda 50. Yılını yaşayan İzmir Devlet Tiyatrosu, yazarın hemen hiç bilinemeyen "Islak Ekmek" adlı oyununu repertuvarına aldı.

Samim Kocagöz Kitapları - Eserleri

  • Kalpaklılar
  • Doludizgin
  • Onbinlerin Dönüşü
  • İzmir'in İçinde
  • Yılan Hikayesi
  • Mor Ötesi
  • Nabi’nin Park Kahvesi
  • Tartışma
  • Eski Tüfek
  • Bütün Öyküler
  • Bir Çift Öküz
  • Sam Amca
  • Eski Toprak
  • Baskın
  • Gecenin Soluğu
  • Roman ve Yazarlık Onuru
  • Cihan Şoförü
  • Yağmurdaki Kız
  • Yolun Üstündeki Kaya
  • Zar Kanat
  • Bir Karış Toprak
  • Mor Ötesi / Simon Pepeta
  • Alandaki Delikanlı
  • Ahmet'in Kuzuları
  • Bu da Geçti Yahu

Samim Kocagöz Alıntıları - Sözleri

  • ... babamım dilinden düşmeyen, kasabalıların bulutlar için söylediği bir tekerlemesi vardı ki benim de dilime dolandı: 'Bulut gider Aydın'a, bak sen işine kaydına; bulut gider Ada'ya, sen gir kapan odaya!' (Nabi’nin Park Kahvesi)
  • Dünya yüzünde iyi yürekli, zeki insan olmak bile, toplumlara yön vermek için yeterli değildir ve diyeceğim ki, bir politikacı istediği kadar inanmış adam olsun, içinde yaşadığı toplum, onun inançlarına uygun olgunluk ve hazırlıkta değilse, hiçbir şey yapamaz... (Onbinlerin Dönüşü)
  • ... istiklal davamıza ihanet edenler, Mustafa Kemal Paşa'nın zafer çelenklerinin üstüne oturup, milleti Osmanlı dönemindeki gibi yine soymaya başladılar. Osmanlıdan iliklerimize işleyen, bilinçaltımıza yerleşen huylarımızı da Mustafa Kemal Paşa, düşmanı süngüsüyle denize attığı gibi, nasıl ülkenin dışına atsın? Politik taktik ve dehasıyla dize getirdiği batılı siyasileri yendiği gibi, içimizdeki şeytanı nasıl yensin? (Nabi’nin Park Kahvesi)
  • Şu memleket bir kurtulsun, bütün bir gelecek bizim... (Kalpaklılar)
  • " Onlar, şehitlerimiz, bu topraklarda yattıkça, bu topraklar bizimdir." "Bizimdir" "Topraklarımıza basan düşmanların çizmelerini başlarına geçireceğiz. Hak bizimdir, bizimdir " ️ (Kalpaklılar)
  • Kasabanın sessizliği içinde horozlar kıyametler koparıyordu. Bu horoz sesleri beni sabahın sersemliğinden uzaklaştırır; önümde kocaman bir gün bulunduğunu hatırlatır. (Nabi’nin Park Kahvesi)
  • İnsanoğ­lunun en büyük sanat eserlerinden biri de, kendine göre yarat­tığı sevgisinin destanıdır. Her insan, yaratabildiği, hayal edebi­leceği kadar bir sanat eseri ortaya koyar. Bu da aşkıdır. (Onbinlerin Dönüşü)
  • Biliyorsunuz, biz burada misafir sayılırız. Halk bizi istediği müddetçe , severse oturacağız. Yunanlılar gibi zorbalık edecek değiliz. Bu sözlerim , İtalyan hükümetinin de düşüncelerini ifade eder. (Doludizgin)
  • Bize BÜROKRATLAR, her seferinde 'Kalkın Ey Ehli Vatan!' diyorlar; hepimiz ayağa kalkıyoruz. Sonra da ONLAR, hemen kalktığımız yere oturuveriyorlar... Bizler de hemen her seferinde ayakta kalıyoruz! Bir türlü halkla birleşme, işçi ile bütünleşme yolunu, olanağını bulamadık, başaramadık. (Tartışma)
  • "Buralarda adettir; büyük toprak sahipleri, köylüye topraktan başka tohum, bütün yıl yetecek ürün alıncaya dek dayanma _yiyecek, içecek, tarlaya bakım masrafı- verir; buna karşılık köylü de, bir çift öküzü ile tarlada çalışır, sürebildiği denli toprak sürer, ürün kalkınca kazanca ortak olurdu." (Bütün Öyküler)
  • Bakın şu şehrin damlarında yuva kuran leyleklere. Evlerin saçaklarındaki kumrucuklara: Ekmek belâsına bizler gibi sağa sola uçuşur dururlar. Ama onların hali bizden iyi. Geçimlerinin yeri yöresi belli... (Yolun Üstündeki Kaya)
  • " Sizi, Müjgan Hanım" dedi, "memleketim kadar, Türkiye kadar sevdim. İnanınız" (Kalpaklılar)
  • Aradan yıllar geçti. Ondan kalan kitapları karıştırırken sırrını çözdüm. Kafamdaki soruların karşılığını buldum. (Nabi’nin Park Kahvesi)
  • ''Milletin malı, millete gerek arkadaşlar!'' ''Allah'ın emri, Mustafa Kemal Paşa'nın kavli bu: Hak milletindir! dayanın kardaşlar!'' (Doludizgin)
  • (Türkiye bugün, sosyalist bir mücadele yapacak aşamada değildir. Türkiye'nin feodal yapısı ve yarı-bağımlı olması, buna engeldir. Öyleyse önce, anti feodal ve anti emperyalist mücadele verilmelidir. İlk sorun demokratik özgürlüklerin ve bağımsızlığın sağlanmasıdır. Sosyalizme ancak bu aşamaya geldikten sonra geçilecektir. Anti - emperyalist mücadele, devrimci eylemin «milli» olmasını gerektirir. Bu nedenle anti - emperyalist mücadeleye, işçi sınıfından başka bütün öteki «milli» güçler de katılacaklardır. Sınıflararası bir ittifak, bir güçbirliği söz konusudur.) (Tartışma)
  • "Biz halkımızdan bu denli koptuk mu? Hani Haziranda tankların üstünden atlayan işçi kardeşlerimiz? Hani bizi destekleyen köylülerimiz? Hani partili, partisiz aydınlarımız!..." (Tartışma)
  • "İktidarın maşaları, kendisi de ya, illa bilimcilerle, sanatçılarla uğraşacak. Kitaptan, yazıdan ödleri kopuyor." " Ee.. hak veririm, neden korkacaklarını biliyorlar. Hiç olmazsa bu denli akılları var." (İzmir'in İçinde)
  • ''Daha neler kaldıracağız... Ali Kemal namussuzu istediği kadar Peyâm-ı Sabah gazetesinde bir yerlerini yırtsın. ''İki buçuk baldırı çıplak Anadolu'da isyan etmiş diye yazıyor ya... Görür o iki buçuk baldırı çıplağı...'' (Doludizgin)
  • Demek çıban, yara sandığımızdan da derin, büyük. Bizim kuşağın çoğunlukta olan namuslu kişileri, Balkan denildi dövüştük; seferberlik denildi, koştuk; İstiklal Harbi deyince, canımızı ortaya koyduk. (Nabi’nin Park Kahvesi)
  • ''Söyle Hasan oğlum,'' dedi, ''söyle Kumandan'a biz ne Yunan'ı ne de İtalyan'ı istiyoruz... İyi anlat.'' (Doludizgin)

Yorum Yaz