Ortaçağ Batı Uygarlığı - Jacques Le Goff Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ortaçağ Batı Uygarlığı kimin eseri? Ortaçağ Batı Uygarlığı kitabının yazarı kimdir? Ortaçağ Batı Uygarlığı konusu ve anafikri nedir? Ortaçağ Batı Uygarlığı kitabı ne anlatıyor? Ortaçağ Batı Uygarlığı PDF indirme linki var mı? Ortaçağ Batı Uygarlığı kitabının yazarı Jacques Le Goff kimdir? İşte Ortaçağ Batı Uygarlığı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Jacques Le Goff
Çevirmen: Uğur Güven
Çevirmen: Hanife Güven
Orijinal Adı: La civilisation de l'Occident médiéval
Yayın Evi: Doğu Batı Yayınları
İSBN: 9786055063733
Sayfa Sayısı: 454
Ortaçağ Batı Uygarlığı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yirmiden fazla dile çevrilen bu kitap, Ortaçağ’ın ruhunu keşfetmek isteyenler için yol gösterici bir rehber niteliğinde. Annales Okulu’nun ünlü temsilcisi Jacques le Goff, burada derin bir zihniyet okumasına girişir. Sözü edilen dönem, tümüyle bir “karanlıklar çağı” mıdır? Le Goff, zamanın ve mekânın gerçek boyutlarından eksiltilemeyeceğini tarihyazımındaki ustalığıyla kanıtlar. Ortaçağ, keşişleri, ruhbanları, savaşçıları, köylüleri, zanaatkârları ile bir yandan yaşam mücadelesi verirken öte yanda köy, şato ve kentler çevresinde bir araya gelmeyi başarmış, dünyevî koşulların ürettiği bilince ortak olmuş, makineyi, saati, üniversiteyi ve ulusları keşfetmiştir: “Sivri tonozdan ticari senetlere ve diyalektiğe kadar buluşlar yapılır, teknik alanda ilerlemeler kaydedilir, güncel konjonktürde süreğen açlık ve hastalıkların belirleyiciliği ya da tasarlayabilecekleri tüm ufukları karartan gelecek endişesinin ağırlığına karşın, 13. yüzyılda güzel bir Ortaçağ’dan söz etmemizi sağlayan bir dengeye kavuşur… Güzelliğin anlamı ortaya çıkar; saraylı aşkı, belirli bir lüks zevki, bilgilenme isteği öncelikle ilk İtalyan Rönesansı’nda yayılmaya başlar, daha sonra aslında karanlık bir çağ değil, Roma İmparatorluğu’nun kalıntıları üzerinde yeni bir uygarlığın doğması için bir olgunlaşma zamanı olarak niteleyebileceğimiz Ortaçağ’ın son yüzyılında büyük başarı kazanır. Bu olgunlaşma sürecinde yüzyıllar boyu Antikçağ mirasını koruyup geliştiren Arap uygarlığının katkısı ve önce Haçlı Seferleri zamanında oluşan kara ve deniz ağıyla gelişen ilişkiler, daha sonra Bizans’ın Türklerin büyük baskısı karşısında gerilemesi ve ortadan kalkması sonucu Avrupa’nın bu zengin mirasa yeniden kavuşması göz ardı edilmemelidir.”
Gözleri gökyüzüne çevrili olsa da toprağı dönüştüren, sembollerle süslenen bir evrene “aklı” dâhil eden bu çağ, söz ve yazı arasında belirli bir denge kurmuş, cennet ile cehennem arasına arafı yerleştirmiştir. Ortaçağ, dipten gelen zaman ve mekânın hareketleri, yüzeyde görünen durgunluğu ve aradaki çelişkileri ile zamanın asli bir parçası, Batının çocukluğudur. Le Goff’un deyimiyle, “Uygarlıkların tarihinde, tıpkı bireylerde olduğu gibi çocukluk dönemi belirleyicidir.”
Ortaçağ Batı Uygarlığı Alıntıları - Sözleri
- 13. yüzyıl, katedraller ve skolastik kitaplar yüzyılı olmaktan çok "laikleşme" yüzyıldır.
- Antik Çağ insanı doğru yahut dürüst olmak zorundaydı, Ortaçağ insanı ise sadık olmak zorundadır.
- Haçlı Seferlerinin Ortaçağ Hıristiyanlık dünyasında ticareti geliştirip büyüttüğüne artık hiçbir ciddi tarihçi inanmamaktadır. Aksine, Batı'nın ve özellikle şövalye sınıfının yoksullaşmasına yol açması, Hıristiyanlık dünyasının manevi birliğini sağlamak şöyle dursun, doğmakta olan uluslar arasındaki farklılıkları körüklemesi (diğer pek çok tanıklığın yanısıra Saint-Denis keşişi ve VII. Louis'nin papazı Eudes de Deuil'ün yazdığı ve her bölümünde Almanlar ve Fransızlar arasındaki nefretin biraz daha alevlendiğini dile getiren II. Haçlı Seferinin öyküsünü okumak yeterlidir), Batılılar ile Bizanslılar arasında kesin bir uçurum açması (bir seferden diğerine giderek belirginleşen Latin-Yunan düşmanlığı, 1204'te IV. Haçlı Seferi sırasında Constantinopolis'in Haçlılar tarafından alınması ile sonuçlanacaktır), gelenekleri esnekleştirmek şöyle dursun, kutsal savaş hırsının Haçlıları yolları üzerinde karşılaştıkları Yahudilere karşı katliamlardan her tür kıyım ve yağmalara kadar en korkunç aşırılıklara sürüklemesi (1099 Kudüs, 1204 Constantinopolis kıyım ve yağmaları, yalnız Hıristiyan değil, Müslüman ve Bizanslı vakanüvislerin anlatılarında okunabilir), Haçlı Seferlerinin giderlerini karşılamak bahanesiyle Papalık vergi sisteminin ağırlaştırılması ve akıl almaz endüljans uygulaması ve sonuçta Kutsal Toprakları savunmak ve korumakta yetersiz kalan askerî sınıfların her tür parasal ya da askerî zulüm yapmak üzere Batı'ya çekilmesi, işte bu seferlerin asıl ağır giderleri bunlardır.
- Başka önemli bir olay barbar istilacıların görüşlerini değiştirmişti. İçlerinden bir bölümü putperest kalsa da, azımsanmayacak bir bölümü Hıristiyanlığı kabul etmişti. Ama sonuçları ağır olacak garip bir rastlantıyla, bu din değiştiren Barbarlar Ostrogot, Vizigot, Burgon, Vandal ve daha sonra Lombardlar Ariusçu olmuşlardı ve Ariusçuluk İznik Konsili'nden sonra sapkınlık olarak kabul ediliyordu. Aslında Barbarlar 264'te Gotlar tarafından yakalanarak hapsedilen Kapadokyalı Hıristiyanların soyundan gelen "Gotların Havarisi" Ulfilas tarafından Hıristiyanlaştırılmışlardı. "Gotlaştırılan" bu çocuk, gençliğinde Constantinopolis'e gönderilmiş ve orada Ariusçuluğu benimsemişti. Dinini yaymak üzere rahip olarak Gotların yanına dönünce, onları yetiştirmek üzere İncil'i Got diline çevirerek onları birer sapkına dönüştürdü. Böylece dinsel bir bağ olması gereken şey, aksine, bir anlaşmazlık konusu olmuş ve Ariusçu Barbarlar ile Katolik Romalılar arasında sert savaşımlara neden olmuştur.
- Dahası, hiçbir Barbar hükümdar kendi kendini imparator ilân etmeye cesaret etmemiştir. Odoaker, 476'da, Batı Roma İmparatoru Romulus Augustulus'u tahttan indirdiğinde, İmparatorluk simgelerini Constantinopolis'teki İmparator Zenon'a göndererek, tek imparatorun yeterli olduğunu bildirir. Bir Barbar kral bir İmparatora, "Biz kendi unvanlarımızdan çok, imparatorların bize verdiği unvanları seviyoruz" diye yazar. En güçlülerinden Theodoric ise Romalı Flavius adını alarak İmparatora: ego qui sum servus vester et filius "köleniz ve oğlunuz olarak ben" diye yazar ve en büyük isteğinin krallığını "sizinkinin aynısı, rakipsiz İmparatorluğunuzun bir kopyası" yapmak olduğunu bildirir. Bir barbar yöneticinin kendini imparator ilân etmeye cesaret etmesi için 800 yılını ve Charlemagne'ı beklemek gerekecektir.
- Hıristiyanlık Roma'nın sahte bir müttefiğidir. Kilise için, Roma kalıpları içine girilecek bir çerçeve, dayanılacak bir temel, kendisini kanıtlayacak bir araçtır ancak. Evrensel bir din olarak Hıristiyanlığın herhangi bir uygarlığın sınırları arasında kapanıp kalması güçtür. Kuşkusuz Hıristiyanlık Roma kültürünü Ortaçağ Batı dünyasına taşıyan başlıca etken olacaktır. Ancak bu dışa kapalı din karşısında, Ortaçağ Batı dünyası dışa açık bir din de bulacak ve Hıristiyanlığın bu iki yüzü arasındaki diyalog bu geçiş döneminde belirleyici olacaktır.
- 476'da yaşanan küçük bir olay hemen hemen hiç fark edilmedi. Attila'nın kâtipliğini yapmış Panonyalı bir Romalı olan Oreste, efendisi ölünce, ordusundan geriye kalan Skir, Herul, Türk, Rug'leri toplayarak Roma İmparatorluğu'nun hizmetine sunar. Oreste milislerin efendisi olunca, bu durumdan yararlanarak İmparator Julius Nepos'u tahtından indirip yerine, 475' te kendi oğlu Romulus'u tahta geçirir. Ancak ertesi yıl, Attila'nın bir başka adamı Skir kökenli Odoaker başka bir Barbar topluluğunun başına geçerek Oreste'in karşısına çıkar, onu öldürerek genç Romulus'u tahttan indirir ve Batı Roma İmparatoru'nun nişanlarını Constantinopolis'teki İmparator Zenon'a gönderir. Bu olay, o zamanlar kimseyi pek üzmüşe benzemiyor.
- Doğu'da Charlemagne, katliam ile din değiştirme yani zorla Hıristiyanlaştırmanın birbirine karıştığı bir fetih geleneği başlattı, Ortaçağ uzun bir süre bu geleneği uygulayacaktı. Kuzey Denizi boyunca, 772'den 803'e kadar, sözde zaferler ile yenildiği iddia edilenlerin ayaklanmalarının birbirini izlediği bir dizi seferle önce Saksonlar ağır bir biçimde bastırıldı. Bu ayaklanmaların en görkemlisi 778'de Widukind komutasındaki ayaklanmadır. Frankların Süntel'de uğradığı bozgundan sonra korkunç bir baskı dönemi başlamış, Charlemagne Verdun'de dört bin beş yüz isyancının kafasını kestirmiştir.
- Ben, Hıristiyanların Haçlı Seferlerinden meyve olarak yalnızca kayısıyı getirdiklerini düşünüyorum.
- Kuşkusuz Barbarları kötüleyen metinlerin yazarları Eski Yunan-Roma kültürünün mirasçıları olarak, bu uygarlığı içerden ve dışardan yıkarak ya da bozarak ortadan kaldıran Barbarlardan nefret eden putperestlerdir. Ama Roma İmparatorluğu'nu Hıristiyanlığın ilahî beşiği kabul eden pek çok Hıristiyan da istilacılar için aynı nefreti duyar.
Ortaçağ Batı Uygarlığı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Her Şeye Rağmen Okunmalı: Ortaçağ'ı Germen kavimlerinden tutunda insanların yaşam tarzı, dinlerin doğuşu, uğraştıkları ticarete kadar anlatan gayet güzel, geniş yelpazeli bir kitap. Genel olarak çeviriden şikayet ediliyor evet çevirisi mükemmel değil özellikle kitabın ilk sayfaları akmıyor fakat sonradan yavaş yavaş o dile alışıyorsunuz. Okunmayacak gibi değil yani. Benim için esas fiyasko olan Türkçe baskıya verilmeyen özen. Kitabın orjinal baskısı çeşitli fotoğraf ve kroki görsellikleriyle zenginleştirilmiş. Bunlara ek olarak bir de sözlükçe mevcutmuş. Fakat Türkçe baskısında ne var derseniz hiçbir şey yok. Herhangi bir dipnot ve açıklama da mevcut değil. Çevirmenlere göre bu içeriklere yer vermemelerinin sebebi "yazarın yarattığı gizemi keşfetmek ya da ilginç bulduğu ayrıntıları araştırmak zevkini okura bırakmak." Üşenmişsiniz ve özen göstermemişsiniz işte. Orjinal kitapta olan içeriğe biz neden erişemeyip kendimiz "keşfetmeye" çalışıyoruz? (Taha Aydoğdu)
Adlandırmanın, mülkü ele geçirmek olduğunun farkında olan büyük tarihçi Le Goff, putperest barbar Germen kavimlerinin bütün ortaçağ boyunca nasıl olup da hristiyan Avrupalı halklara dönüştüğünü bize çok akıcı şekilde izah etmektedir. Bu barbar kavimler bir yarısını ortadan kaldırıp diğer yarısı da siyasi politik alandan dışlanyıp(Roma imparatorluğu) işgalci olarak geldikleri Avrupa denilecek toprakların yeni efendileri olarak bu kavramın temelini atmaya başlamışlardır. Herşey biraz olabildiğince Fransız olarak görülüp anlatılsa da tarihi gerçekliklere uygun bir anlatıdır. Avrupa nedir nereden başlar sorusuna verilmiştir doyurucu bir cevaptır Le Goff'un eseri. (Moskovalı Müslüman)
Ortaçağ Batı Uygarlığı: Ortaçağ'ın erken dönemlerinden başlanarak, Ortaçağ'ın iktisadi, sosyal, sanatsal ve edebi taraflarını devletlerin bakış açısıyla Rönesans'a kadar inceleyerek genel bir çerçeve oluşturulmuştur. Okurken beni bir miktar sıkmıştı, güçlükle bitirdim ancak kıymetli bir çeviri eser olduğunu düşünüyorum. (Münevver Adıgüzel)
Ortaçağ Batı Uygarlığı PDF indirme linki var mı?
Jacques Le Goff - Ortaçağ Batı Uygarlığı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ortaçağ Batı Uygarlığı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Jacques Le Goff Kimdir?
Jacques Le Goff (d. 1 Ocak 1924, Toulon - ö. 1 Nisan 2014, Paris) özellikle 12. ve 13. yüzyıl Orta Çağ tarihinde uzmanlaşmış, Fransız tarihçi. Pierre Nora ile birlikte 1970'li yıllarda Yeni Tarih (Nouvelle histoire) akımının önemli isimleri arasında gösterilir.
Uluslararası entelektüel çevrede Orta Çağ tarihinin önemli isimlerinden Le Goff, hocası Marc Bloch tarafından kurulan Annales Okulu üyelerindendir. 1972 yılında Fernand Braudel'in ardından, École des hautes études en sciences sociales’in başına geçti. Bu görevi 1977 yılında François Furet'in devralması ile birlikte Le Goff kendini, ortaçağ döneminde Batı Avrupa tarihsel antropoloji çalışmalarına adadı. Orta Çağ döneminde gerçekleştirilen başarılara ve değişime dikkatleri çekerek "Orta Çağ" ismine ve kronolojisine karşı itirazlarda bulunmuştur. Bunu yaparken özellikle 12. yüzyıl Rönesans hareketini örnek göstermiştir.
Jacques Le Goff Kitapları - Eserleri
- Ortaçağda Entelektüeller
- Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?
- Ortaçağ Batı Uygarlığı
- Ya Paranı Ya Canını / Orta Çağda Ekonomi Ve Din
- Avrupa'nın Doğuşu
- Ortaçağ Tüccarları ve Bankerleri
- Çocuklar İçin Ortaçağ
- Ortaçağ Kahramanları
- History and Memory
- Gençlere Avrupa Tarihi
Jacques Le Goff Alıntıları - Sözleri
- Haçlı seferlerinin arkasından baktığımızda oldukça olumsuz bir tablo görüyoruz. Olumlu hiçbir yanı yok bunların! Parasal ve insani açıdan çok pahalıya patlamıştır. Müslümanlarda bugün bile capcanlı olan bir hıncın doğmasına neden olmuştur. (Çocuklar İçin Ortaçağ)
- Doğu'da Charlemagne, katliam ile din değiştirme yani zorla Hıristiyanlaştırmanın birbirine karıştığı bir fetih geleneği başlattı, Ortaçağ uzun bir süre bu geleneği uygulayacaktı. Kuzey Denizi boyunca, 772'den 803'e kadar, sözde zaferler ile yenildiği iddia edilenlerin ayaklanmalarının birbirini izlediği bir dizi seferle önce Saksonlar ağır bir biçimde bastırıldı. Bu ayaklanmaların en görkemlisi 778'de Widukind komutasındaki ayaklanmadır. Frankların Süntel'de uğradığı bozgundan sonra korkunç bir baskı dönemi başlamış, Charlemagne Verdun'de dört bin beş yüz isyancının kafasını kestirmiştir. (Ortaçağ Batı Uygarlığı)
- İnsanlığın parlak bir dönemden çıkıp en az o kadar şaşaalı bir başka döneme girmeyi beklemekte olduğu fikrini ifade eden "Ortaçağ" terimi, daha önce de belirttiğimiz üzere, 15. yüzyılda esas olarak Floransa'da yayılır: Bu nedenle adı geçen kent hümanizmanın merkezi olarak gösterilmiştir. "Hümanizma" terimi de ancak 19. yüzyılda dolaşıma girer: 1840'a doğru düşüncenin ve toplumun merkezine insanı yerleştiren öğretiyi ifade etmek için kullanılır. (Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?)
- Voltaire'e göre bu dört asırdan ilki, Philippos, İskender, Perikles, Demosthenes, Aristoteles, Platon vb. kişilerin Antik Yunan'ıdır. İkincisi, dönemin büyük Romalı yazarları tarafından meşhur edilen Caesar ve Augustus asrıdır. Üçüncü asır, "Konstantinopolis'in II. Mehmed tarafından alınmasını takip eden" ve esas olarak İtalya'da tezahür eden dönemdir. Dördüncüsü ise XIV. Louis asrıdır ve Voltaire, "bunun, dört asır içinde mükemmeliyete belki de en çok yaklaşan" dönem olduğunu düşünmektedir: Bu dönemdeki başlıca ilerlemeler akıl, felsefe, sanat, bilim, ahlak ve yönetim alanında kaydedilmiştir. (Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?)
- Tembellik tüm kötülüklerin anasıydı. (Ya Paranı Ya Canını / Orta Çağda Ekonomi Ve Din)
- Katedral IV. yüzyılda, Roma İmparatorluğu'nun önce "kabul edilmiş", ardından da "resmi" dini olarak Hıristiyanlığın yeniden keşfiyle ve piskoposların iktidar ve saygınlık sahibi kişiler arasına yükselmesiyle doğmuştur. (Ortaçağ Kahramanları)
- Roma mirası çok zengin bir mirastır çünkü Ortaçağ Avrupası doğrudan Roma mirası üzerine kurulmuştur. (Avrupa'nın Doğuşu)
- "Ben elleriyle çalışan bir işçi değilim." Rutebeuf, XIII. yüzyıl (Ortaçağda Entelektüeller)
- Zenginler genelde Yahudi hekimler tarafından tedavi edilir çünkü Yahudiler tıp alanında Antikçağ'ın izinde daha bilgilidirler. (Çocuklar İçin Ortaçağ)
- "Tembellik tüm kötülüklerin anasıydı." (Ya Paranı Ya Canını / Orta Çağda Ekonomi Ve Din)
- Başka önemli bir olay barbar istilacıların görüşlerini değiştirmişti. İçlerinden bir bölümü putperest kalsa da, azımsanmayacak bir bölümü Hıristiyanlığı kabul etmişti. Ama sonuçları ağır olacak garip bir rastlantıyla, bu din değiştiren Barbarlar Ostrogot, Vizigot, Burgon, Vandal ve daha sonra Lombardlar Ariusçu olmuşlardı ve Ariusçuluk İznik Konsili'nden sonra sapkınlık olarak kabul ediliyordu. Aslında Barbarlar 264'te Gotlar tarafından yakalanarak hapsedilen Kapadokyalı Hıristiyanların soyundan gelen "Gotların Havarisi" Ulfilas tarafından Hıristiyanlaştırılmışlardı. "Gotlaştırılan" bu çocuk, gençliğinde Constantinopolis'e gönderilmiş ve orada Ariusçuluğu benimsemişti. Dinini yaymak üzere rahip olarak Gotların yanına dönünce, onları yetiştirmek üzere İncil'i Got diline çevirerek onları birer sapkına dönüştürdü. Böylece dinsel bir bağ olması gereken şey, aksine, bir anlaşmazlık konusu olmuş ve Ariusçu Barbarlar ile Katolik Romalılar arasında sert savaşımlara neden olmuştur. (Ortaçağ Batı Uygarlığı)
- Entelektüel kelimesi, düşünmeyi ve düşüncelerini öğretmeyi meslek edinmiş kimseleri belirtmektedir. (Ortaçağda Entelektüeller)
- Yahudiler kiliseye itaat etmez, Hristiyan inancını paylaşmazlar, Çünkü İsa Mesih'in Tanrı'nın oğlu olduğunu kabul etmezler. Bununla birlikte, Hristiyan aleminde bütünüyle yabancı bir topluluk oluşturmazlar. (Çocuklar İçin Ortaçağ)
- Fernand Braudel 17. yüzyıla kadar Avrupalıların beslenmesinin esas olarak bitkisel gıdalardan oluştuğunu da vurgular. Sıra dışı bir şekilde etobur bir ülke olan Fransa, Rönesans yandaşlarının büyüme dönemi olduğunu iddia ettikleri 16. yüzyılda beslenmesi içindeki et tüketimi miktarının arttığına değil, tam tersine 1550'den itibaren çöktüğüne tanık olur. 16. yüzyıldan itibaren Avrupa dışındaki bölgelerden ithal edilen içecekler ve sebzelerin dağıtımı sınırlı kalır: Örneğin çikolata, çay (İngiltere, Hollanda ve Rusya ile sınırlıydı), hatta 17. yüzyıl ortasında Avrupa'ya ulaşan kahvenin tüketimi gerçek anlamda ancak 18. yüz yıl ortasından itibaren artarak Güney ve Orta Avrupa'nın gıda rejimindeki en önemli maddelerden biri haline gelir. 18. yüzyıla kadar buğday, daha doğrusu buğday türlerinin (buğday-çavdar melezi, çavdar, vb.) verimi düşüktür, gübre olarak insan ve hayvan dışkıları kullanılmaya devam eder. Devrim'e giden karışıklıkları tetikleyen olaylar arasında 1789 yazındaki kıtlık kuşkusuz önemli rol oynamıştır (Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?)
- Bu durumu anlayabilmek için politika ve ekonomi asla birbirlerinden ayırmamak gerekir. Zira biri diğerinin ortaya çıkıp varlığını sürdürmesine yol açarken, diğeri onu tamamlar, pekiştirirz yasallaştırır ama aynı zamanda gerçekleştirdiği suistimalleri de yasallaştırır. (Ortaçağ Tüccarları ve Bankerleri)
- Haçlı Seferlerinin Ortaçağ Hıristiyanlık dünyasında ticareti geliştirip büyüttüğüne artık hiçbir ciddi tarihçi inanmamaktadır. Aksine, Batı'nın ve özellikle şövalye sınıfının yoksullaşmasına yol açması, Hıristiyanlık dünyasının manevi birliğini sağlamak şöyle dursun, doğmakta olan uluslar arasındaki farklılıkları körüklemesi (diğer pek çok tanıklığın yanısıra Saint-Denis keşişi ve VII. Louis'nin papazı Eudes de Deuil'ün yazdığı ve her bölümünde Almanlar ve Fransızlar arasındaki nefretin biraz daha alevlendiğini dile getiren II. Haçlı Seferinin öyküsünü okumak yeterlidir), Batılılar ile Bizanslılar arasında kesin bir uçurum açması (bir seferden diğerine giderek belirginleşen Latin-Yunan düşmanlığı, 1204'te IV. Haçlı Seferi sırasında Constantinopolis'in Haçlılar tarafından alınması ile sonuçlanacaktır), gelenekleri esnekleştirmek şöyle dursun, kutsal savaş hırsının Haçlıları yolları üzerinde karşılaştıkları Yahudilere karşı katliamlardan her tür kıyım ve yağmalara kadar en korkunç aşırılıklara sürüklemesi (1099 Kudüs, 1204 Constantinopolis kıyım ve yağmaları, yalnız Hıristiyan değil, Müslüman ve Bizanslı vakanüvislerin anlatılarında okunabilir), Haçlı Seferlerinin giderlerini karşılamak bahanesiyle Papalık vergi sisteminin ağırlaştırılması ve akıl almaz endüljans uygulaması ve sonuçta Kutsal Toprakları savunmak ve korumakta yetersiz kalan askerî sınıfların her tür parasal ya da askerî zulüm yapmak üzere Batı'ya çekilmesi, işte bu seferlerin asıl ağır giderleri bunlardır. (Ortaçağ Batı Uygarlığı)
- Katedral, tarihte eski bir yeri olan bir yapıdır. IV. yüzyılda ortaya çıkmış olup günümüzde halen çift yönlü bir hayatı vardır; kilise olarak, devam edilen bir tapınak işlevi, bir de düşsellikteki efsanevi varlığı. (Ortaçağ Kahramanları)
- Tarih, ölülerin dirilişidir. (Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?)
- Aziz Augustinus, Paulus'tan sonra Hıristiyanlığın yerleştirilmesi ve geliştirilmesinde en çok yeri olan kişidir. İtiraflar kitabı Ortaçağ'ın en çok okunmuş kitabıdır. Diğer çalışması ise Tanrı Devleti'dir (Avrupa'nın Doğuşu)
- Toplumun zirvesinde , papayla imparator vardır, soyut olarak ötekilerden daha güçlü kişilerdir bunlar. Papa kilisenin başıdır, bir hükümdar gibi gerçek bir liderdir. İmparator, gerçek anlamda otoriter biri olmaktan çok, ayrıcalıklı bir ''lider''dir. (Çocuklar İçin Ortaçağ)