Örümcek Kapanı - Cemil Kavukçu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Örümcek Kapanı kimin eseri? Örümcek Kapanı kitabının yazarı kimdir? Örümcek Kapanı konusu ve anafikri nedir? Örümcek Kapanı kitabı ne anlatıyor? Örümcek Kapanı PDF indirme linki var mı? Örümcek Kapanı kitabının yazarı Cemil Kavukçu kimdir? İşte Örümcek Kapanı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Cemil Kavukçu
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750718809
Sayfa Sayısı: 144
Örümcek Kapanı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Her şey öykü olur mu? Yazar, tanık olduğu, yaşadığı, işittiği her ilginç olaydan bir öykü çıkarır mı? Öykü fikri nereden gelir, nasıl gelişir ve okuru büyüleyen bir metne nasıl dönüşür? Örümcek Kapanı, bu konuların çevresinde dolaşan bir deneme kitabı.
Cemil Kavukçu, uzunca bir süredir yalnızca öykü değil, öykü sanatı üzerine yazılar da yazıyor. Örümcek Kapanı'nı özel bir kitap yapan, Kavukçu'nun kendi yazma yöntemlerini, öyküye ilişkin düşüncelerini tüm açıklığı ve yaşamından örneklerle anlatmış olması. Denemeleri okurken, 60'larla 70'lerin İnegölü'ne, anısı unutulmayan ilkgençlik yıllarına, sanatla tanışılan ve o zorlu örümcek kapanına girilen asi çağa uzanacak, bir yazarın kendi yaşamının içinden sanatını nasıl bir mücadeleyle söküp çıkardığını göreceksiniz. Kitapta Cemil Kavukçu'nun sevdiği öykücülerle ilgili düşünceleri, önemli bulduğu öykülerin çevresinde giriştiği çözümlemeleri de var. Edebiyat okurları için çok değerli bir el kitabı daha...
(Tanıtım Bülteninden)
Örümcek Kapanı Alıntıları - Sözleri
- Aradığım tek şey ne biliyor musun; huzur.
- Eskiden bir kitabı beğensem de beğenmesem de sonuna kadar okurdum.Zaman içinde beğenmediğim bir romanı, öyküyü, şiiri bırakmak gibi bir hakkım olduğunun farkına vardım.Kitapların dünyasına kaç ömür yeterdi ki.
- 1924 doğumlu Muzaffer Hacıhasanoğlu'nu 1985 yılında yitirdik. Ölümünden sonra uzun süre roman ve öykülerinin yeni basımları yapılmadı. Bugün Muzaffer Hacıhasanoğlu'nun adını kaç kişi bilir. Edebiyatımıza önemli katkıları olmuş, değeri bilinmemiş yazarlardan biridir. Ceyhun Atuf Kansu, Behçet Aysan, Çehov, Bulgakov gibi aynı zamanda tıp doktorudur Hacıhasanoğlu.
- Dostluklar ve arkadaşlıklar, akrabalıktan daha önemlidir.
- Aradığım tek şey ne biliyor musun; huzur.
- Edebi niteliği olmayan, zamana karşı direnemeyecek gelir geçer moda kitapların bile medyanın gücüyle abartıldığı bir döneme girdik.
- Yazmak, kendi sesini aramanın serüvenidir. Önceleri, kafanın içinde dönüp duran seslerin çoğu başkalarınındır. Sevdiğin, etkilendiğin yazarların gölgesi ister istemez yazdıklarının üzerine düşer. Okuma alanın genişledikçe bütün bunların sentezinden yavaş yavaş kendi sesini fark edersin. Arayış başlamıştır. Rüyalarındakine benzer bir durumla karşı karşıyasındır. Kendi sesine yaklaştığını sandığın anda onun ne kadar uzağa kaçtığını hissedersin. İşte bu noktada rakiplerinin başka yazarlar değil, kendin olduğunu anlaman için fırsat çıkmıştır önüne. Bunu değerlendirebilirsen sesinin peşine takılıp yani ülkeler keşfeden gezgin gibi keyifli bir yolculuğa çıkarsın
- "Kitaplığımız hafızamızın arşividir. Okuyup raflarına yerleştirdiğimiz kitapların her biri, düşünce coğrafyamızın, düşsel yolculukların belgeleridir."
- Eskiden bir kitabı beğensem de beğenmesem de sonuna kadar okurdum. Zaman içinde beğenmediğim bir romanı, öyküyü, şiiri bırakmak gibi hakkım olduğunun farkına vardım. Kitapların dünyasına kaç ömür yeterdi ki . Erdal Öz anlatmıştı: Amerika'da, başvurduğu yayınevlerinden sürekli geri çevrilen yazar, okunmadan reddedildiğini düşünüyor. Bunu kanıtlamak için de dosyanın ortalarında bir yerde iki sayfanın arasına minik bir yapıştırıcı sürer. O çalışması da geri çevrilince dosyayı alır almaz yapıştırdığı yere bakar. Evet, ayrılmamıştır sayfalar. "Yazdıklarımı okumamışsınız bile," der. Yayın yönetmeni, bunu da nereden çıkardığını sorar. Yazar yapıştırıcının kerametini, kıvrak zekasının sonucunu dosyada gösterir. Yayın yönetmeninin cevabı kısa ve nettir: "Bir hıyarı ısırdınız ve acı çıktı; sonu kadar yer misiniz?"
- Hemingway öyküyü arayan, kovalayan değil, sabırla bekleyen biri. Bazen öyküyü biliyordur, bazen de yazarken oluşur öyküsü ve ortaya ne çıkacağını bilemez.Ben buna "Öykü Örümceği" diyorum. Yazar, yaşamın kuytusuna büyükçe bir ağ örüp beklemeye başlıyor. Sonra bir iz, öyküye dönüşebilecek bir tümce ya da gizemli bir sözcük o ağa takılıveriyor. O zaman da öykü örümceği sindiği köşeden fırlıyor ve çekirdeğin ipliksi salgısıyla bir koza örüyor.
- Değeri bilinmemiş, unutulmuş romanlar, öyküler vardır. Bunlar, zamana karşı direnemeyip yenik düştükleri için gözlerden ırak kalmış ürünler değildir; tuhaf yazgıları nedeniyle geçici olarak okurdan kopmuşlardır. Yapıt, gün gelecek değerini bulacak, okuruyla buluşacaktır ama ne yazık ki yazarının bundan haberi olmayacaktır. İşin trajik yanı da budur işte. Yazar, anlatmak istediklerini, kurguladığı dünyayı çekmecesinde saklamak için değil, okurlarla paylaşmak için yazar... Bugün Muzaffer Hacıhasanoğlu'nun adını kaç kişi bilir...
- Bazen de anlattığım bir olayı neden yazmadığımı sorarlar. Ben de "Yazacak olsam anlatmazdım" derim. Öykü, okunarak tadına varılan bir tür. Onu karşınızdakine anlatmaya kalktığınızda yalnızca konusundan söz etmiş olursunuz. Sözcük dizimini, ritmini, iç musikisini, atmosferini veremezsiniz. Beğendiğiniz filmi anlatmaya kalkışmak gibi bir şeydir bu.
- Horozlar, nasıl ki öterek güneşi doğurduğunu, köpekler sabah yürüyüşlerinde sahiplerini gezdirdiğini sanıyorsa, yazarlar da sözcüklere hükmettiğini düşünür; hatta bununla bir biçimde övünürler. Oysa onları kışkırtıp yönlendiren, baskı altına alıp, hem vezir hem de rezil edenin sözcükler olduğunun pek azı farkındadır.
- Edebi niteliği olmayan, zamana karşı direnemeyecek gelir geçer moda kitapların bile medyanın gücüyle abartıldığı bir sürece girdik.
- Eskiden bir kitabı beğensem de beğenmesem de sonuna kadar okurdum. Zaman içinde beğenmediğim bir romanı, öyküyü, şiiri bırakmak gibi hakkım olduğunun farkına vardım...
Örümcek Kapanı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Cemil Kavukçu günümüzün önemli öykücülerinden. Öykücü denince insan bir durup düşünüyor. Çehov ve Sait Faik'ten başka öykücü var mıydı ki? Bin kitaptaki en beğenilen ya da en popüler öykü kitaplarına baktığımızda, direkt öykücü diyebileceğimiz bir yazar göremiyoruz (Zweig belki, ama o da gazeteci aslında) Hemen hepsi çeşitli türlerde eserler veren yazarların hikayeleri. Peki var mı gerçekten öykücü diye bir şey? Burada Örümcek Kapanı'na dönelim isterseniz. Cemil Kavukçu'nun öykü hakkında yazdığı anı, anlatı ve denemelerinden oluşuyor kitap. Anı, anlatı diyorum ama yazıların hemen hepsi öykü ve öykücülük hakkında. Kendisini öykü yazmaya nelerin ittiğini, nasıl öykü yazdığını, ilham ya da öykü konusunun nasıl gelip onu bulduğunu, kendi öyküleri ve kendisini etkileyen öyküleri, yazma sıkıntısını, yazmayı bırakmayı, hayattan hikayelerin öykü olup olamayacağını ya da nasıl olduğunu daha bir çok şeyi anlatıyor Kavukçu bu kitabında hayatından film kareleri sunarken. Hikayelerdeki o yalın keyifli dil olunca okuduğunuz, sıkılmıyorsunuz hiç. Öyküleri, daha doğrusu öykü olacak hikayeleri kediye benzetiyor Cemil Kavukçu, biz istediğimizde değil kendisi istediğinde yanııza geliyor öykü – geldiğinde ise kaçmadan sıcağı sıcağına yazıya dökmek, başlayıp bitirmek gerekiyor, bu kadar kaprisli öykü. Başka bir yazıda, eserin ortaya çıkış yolculuğunu anlatıyor mesela. Döllenme ile başlıyor her şey, o kedinin gelmesi , ya da örümceğin yakalanmasıyla (gonderi/31333625), daha sonra zorlu hamilelik süreci geliyor. Bazen iki üç saat, bazen yıllar, bazen ölü doğum. Ama sonunda doğum geliyor ve eser dişil yazardan (her yazar dişil Kavukçu'ya göre) çıkıp gidiyor. Bir parça huzur ama daha çok boşluk ve hüzün var yazarda. Kitabın sonlarına doğru farklı yazarların öykülerine giriyor Cemil Kavukçu; Alice Munro, Hemingway,Joyce, Gide, Tabucchi, Salinger ve Cortazar'ı bir de onun değerlendirmeleri ile görüyoruz. Muzaffer Hacıhasanoğlu, Fadime Uslu ve İranlı Rıza Baba Mukaddem'in öykülerini tanıyoruz. Türk öykücülüğünün önemli bir ismi Cemil Kavukçu ve bu kitap da öykü sanatı üzerine yazılmış en güzel kitaplardan biri bence -fazla okumadığım için de böyle düşünüyor olabilirim tabii. Ama öykü yazmak , hatta okumak isteyen insanların faydalanacağı çok şey var kitapta. Baştaki soruya gelirsek , evet – öyküyü roman yazmak için ilk adım görmeyen insanlar da var ülkemizde bolca ve emin olun öykülerini okuyunca, bunların sadece tadımlık lezzetler olmadıklarını anlayacak ve belki bir romanın vereceği hazzın kat be kat fazlasını alacaksınız. İyi okumalar şimdiden. (Erhan)
Bir dergide tanıtımını görünce kitabı almaya karar vermiştim. İtiraf edeyim ki yazarın varlığından haberim yoktu. Henüz hiçbir öykü kitabını da okumuş değilim. Yazarla tanışmam bu deneme kitabı ile oldu. Öykü nasıl oluşur, nasıl ortaya çıkar, nasıl yakalanır, gerçek yaşamlar her zaman öykü olur mu, öykü adları nasıl ortaya çıkar dan başlayarak, bir sürü yazarı ve kitapları tanımaya giden bir yolculuk yaptırıyor Cemil Kavukçu bu denemesiyle. Kitap sever olarak çok şey öğrendim, bir edebi hazine, her okuyucunun kitaplığında olması gereken bir kitap. Alıntılar ekledim, belli bir noktadan sonra alıntı eklemez oldum, benden sonra kitabı okuyacakları düşünerek. Bir okur bir kitaptan daha ne bekleyebilir ki; yeni yazarlar ve yeni kitaplar tanıdım, bir yazarın iç dünyasında dolaştım, bir yazarın gözüyle diğer yazarları gördüm, bir yazarın yalnızlığına şahit oldum ve tüm bunları öğrenirken kendimi bir yazar gibi hissettim, hissettiğimden ziyade hayal ettim. Ortak noktalar aradım, Cemil Kavukçu’nın babası ile olan ilişkisinin birebirini benim babamla yaşamış olduğumu gördüm. Yeni nesil romanlar yerine içinde kendimizi bulacağımız öyküleri yüceltmesini de kendimle yazar arasında ikinci ortak nokta olarak yakaladım. Burada yazmayı uygun görmediğim bir kaç ortak noktanın olduğunu da fark ettim. Sonuçta da kendim adıma bir acı gerçeği su yüzüne çıkardım, benden bir ----- olmaz. Daha insan bir kitaptan ne bekler. Şiddetle tavsiye ederim. (ihtiyar)
Cemil Kavukçu'nun kalemiyle yeni tanışıyorum. Bu kitap kendi öykülerini nasıl yazdığını anlattığı ve beğendiği yazarların öykülerinden, kitaplarından bahsettiği denemelerden oluşuyor. Anlatımına bayıldım, şiir gibi yazıyor; şiir gibi okudum... Kavukçu'nun eserlerini ve bu kitapta bahsi geçen kitapları okuma isteği uyandırdı. İyi ki okudum diyorum, deneme seviyorsanız okuyun. (Arzu)
Örümcek Kapanı PDF indirme linki var mı?
Cemil Kavukçu - Örümcek Kapanı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Örümcek Kapanı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Cemil Kavukçu Kimdir?
1951 yılında İnegöl'de doğdu. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi (1976). Öyküleri, 1980 yılından başlayarak çeşitli dergilerde yayınlandı.
Cemil Kavukçu, son yılların en usta öykücülerinden. Küçük insanların dünyasını başarıyla betimlemesini, onların iç dünyalarını olanca derinliğiyle vermesini biliyor. Eleştirmen Fethi Naci, Cemil Kavukçu için 'Elini neye değdirse öykü oluyor, tam bir anlatı ustası' diyor. Gerçekten de Cemil Kavukçu'nun öyküleri, sıradan insanları, sıradan yaşamları, küçük olayları alıp zengin dünyalar yaratıyor. Ayrıntılar ve diyaloglar (özellikle de kişiliklere özgü argo dil), onun öykülerinin vazgeçilmez öğeleri. Temiz, yalın bir Türkçeyle, kendi üslubunu yaratmayı başararak yazıyor Cemil Kavukçu. Bir başka deyişle, tutarlı bir dil ve üslup, bütün öykülerinde açıkça kendini gösteriyor. Okuru, öykünün içine çekip alıyor, sarıp sarmalıyor. Karşıdan değil, içinden okunan öyküler yaratıyor Cemil Kavukçu. Öykülerin bir kısmı da bir yap-boz'un parçaları gibi kırılıp yeniden bir araya geliyor. Son yıllarda tıkanır gibi görünen öykücülüğümüze yeni bir soluk getiren Cemil Kavukçu, 2000'li yıllarda da öykünün yollarında yürümeyi sürdürecek.
ESERLERİ
Patika adlı kitabıyla 1987 yılında Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü'nü kazandı. Yayınlanmış öykü kitapları: Pazar Güneşi (1983), Patika (1987), Temmuz Suçlu (1990), Uzak Noktalara Doğru (1995), Yalnız Uyuyanlar İçin (1996), Bilinen Bir Kitapta Kaybolmak (1997), Dört Duvar Beş Pencere (1999). İlk romanı Dönüş, 1998 yılında yayınlandı.
Cemil Kavukçu Kitapları - Eserleri
- Yalnız Uyuyanlar İçin
- Başkasının Rüyaları
- Uzak Noktalara Doğru
- Aynadaki Zaman
- Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz
- Tasmalı Güvercin
- Düşkaçıran
- Üstü Kalsın
- O Vakıt Son Mimoza
- Örümcek Kapanı
- Dört Duvar Beş Pencere
- Bilinen Bir Sokakta Kaybolmak
- Balyozla Balık Avı
- Bir Öykü Yazalım Mı?
- Maviye Boyanmış Sular
- Gemiler de Ağlarmış
- Suda Bulanık Oyunlar
- Dönüş
- Gamba
- Temmuz Suçlu
- Yolun Başındakiler
- Pazar Güneşi
- Nolya
- Mimoza'da Elli Gram
- Angelacoma'nın Duvarları
- Masal Kurma Oyunu
- Selo'nun Kuşları
- Özgürlüğe Kaçış
- Havhav Kardeşliği
- Radde
- Patika
- Perişanız Gecenin Karanlığında
- Kafeste Bir Topik
- Nolya
- Yeşilcik
- Berk'in Gizli Gücü
- İlginç Bir Şey Yapmalıyız
- Three Stories
Cemil Kavukçu Alıntıları - Sözleri
- Alıştığım bir yokluk vardı, gelip onu bozdun. (Yalnız Uyuyanlar İçin)
- Geceler gariplerindir (Pazar Güneşi)
- En güzel yolculuklar, yanına hiçbir şey almadan ve bir plan yapılmadan çıkılan yolculuklardır. (Bilinen Bir Sokakta Kaybolmak)
- Uyanıyorum. Pencereden sızan ışığa bakılırsa gün ağarmış. Serin, insanın içini ürperten, kısacık kış günlerine hazırlık yapan bir güz sabahı. Puslu ve üşengeç. (Uzak Noktalara Doğru)
- Otoriteyle sağlanan düzenden değil dostlukla sevgiyle oluşturulan ama otoriteyi de zedelemeyen bir ilişkiden yanaydı Kemal kaptan. (Maviye Boyanmış Sular)
- Oysa yazmak, düşüncenin yıldırdığı yerde ("kırıldığı" demek daha doğru belki) güç veriyor insana; hele doğaçlama yazmak, dökülebilmek, hıçkıra hıçkıra ağlayabilmek kağıtlara; (O Vakıt Son Mimoza)
- Aynama dedim ki, bu rüyanın devamını göster bana. Gösteremem, dedi ayna, rüyaların devamı olmaz. O zaman bununla ilintili ikinci bir rüya göster bana. Bütün rüyalar birbiriyle ilintilidir, dedi. (Balyozla Balık Avı)
- üç şey söyledin, dedi, parasını, umutlarını ve düşlerini; bence ilk ikisini yitirince ölünmez, ama düşler yitirilince... (Nolya)
- Yitiren insanların yüzlerinde yaşamın çözülememiş gizlerinden biri oluşuyor;çünkü hızla değişip prizmanın öbür yüzünü görüyorlar. Kişinin kendi olma sınavının en zor basamakları... (Uzak Noktalara Doğru)
- “… deliysen denizci olursun, denizci olduktan sonra delirmen bir şey ifade etmez …” (Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz)
- Kuraldır; evler ölüme terk edilince önce camları kırılır. (Dönüş)
- " Yüzü gülen adam gösterin bana,” diye bağırıyorum, “yüzü gülen insan. Işıkları yakın,” diyorum, güneş nerde.. (Temmuz Suçlu)
- "Yağmuru çok seviyorsun değil mi?" (Yalnız Uyuyanlar İçin)
- Nereye varacağını bildiğin bir yolda yürümek birçok şeyi görmeden ilerlemektir. (Üstü Kalsın)
- Eskiden bir kitabı beğensem de beğenmesem de sonuna kadar okurdum. Zaman içinde beğenmediğim bir romanı, öyküyü, şiiri bırakmak gibi hakkım olduğunun farkına vardım... (Örümcek Kapanı)
- Bir yandan da gerçek duygularımı sesimden, yüz ifademden okumasından korktum. (Aynadaki Zaman)
- "Hep bir şeyler , hep bir şeyler kahroluyor." (Suda Bulanık Oyunlar)
- "Yalnızlıklar, iç boşluklar. Herkes, kendini anlayacak birini arıyor. Bulunca da tutunuyor." (Gamba)
- "İntegral. İntihar gibi bir şey." (Suda Bulanık Oyunlar)
- Millet... Ya da annemin dediği gibi; el âlem. Bütün yaşamlar o görünmeyen güce yaranmak için harcanıyor buralarda. (Başkasının Rüyaları)