Osmanlı Sarayında Hayat - İlber Ortaylı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Osmanlı Sarayında Hayat kimin eseri? Osmanlı Sarayında Hayat kitabının yazarı kimdir? Osmanlı Sarayında Hayat konusu ve anafikri nedir? Osmanlı Sarayında Hayat kitabı ne anlatıyor? Osmanlı Sarayında Hayat kitabının yazarı İlber Ortaylı kimdir? İşte Osmanlı Sarayında Hayat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İlber Ortaylı
Yayın Evi: Yitik Hazine Yayınları
İSBN: 9789944766043
Sayfa Sayısı: 216
Osmanlı Sarayında Hayat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Topkapı Sarayı, devasa bir imparatorluğun, üç kıtayı üç buçuk asır yönettiği merkez Osmanlı'nın en parlak, en sönük; en muhteşem, en acı; en neşeli, en hazin günlerinin şahidi... Burada her köşenin bir hikâyesi vardır, her hatıranın bir izi.
Sarayda, Osmanlı padişahına selam vermek istemeyen Rus elçinin başına gelenlerden Enderun'daki talebelerin sabah uyanışına; padişahın bir gününü nasıl geçirdiğinden merasimlerdeki muhteşem disipline kadar neler yaşanmamıştır ki Osmanlı Sarayı'nda Hayat, Topkapı Sarayı'nın şahit olduğu nice hâdiseyi tarihin karanlık sayfalarından günümüze ilber Ortaylı'nın o hoş üslubuyla aktarıyor.
Kitabın sayfalarını çevirirken yeniçerilerin Divan Meydanı'ndaki nidalarını, aşçıların saraya yemek yetiştirme telaşlarını duyacaksınız. Canına kıyılan padişahın çığlığı ile ürperecek, yeni doğan bir şehzadenin şenlikleriyle neşeleneceksiniz. Hırka-i Saadet ziyaretleriyle hislenecek, III. Selim'in musiki nağmeleriyle rahatlayacaksınız.
Sarayda yaşananları; kulaktan dolma bilgilerden, dedikodulardan, ikinci sınıf romanlardan değil, Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı ilber Ortaylı Hoca'dan öğrenmek ve Osmanlı tarihine sarayın penceresinden bakmak için sizi eserin sayfalarına davet ediyoruz. Topkapı'yı turistlerden evvel kendimize öğretmek için.
(Tanıtım Bülteninden)
Osmanlı Sarayında Hayat Alıntıları - Sözleri
- "Meğer saltanat ile teneşir arası ne kadar kısaymış."
- Osmanlı devlet anlayışı bu sarayın her bölümünde ve her köşesinde göze çarpmaktadır. Topkapı Sarayı her şeye rağmen Osmanlı medeniyetini bütün görkem ve ihtişamıyla bize anlatır.
- 2. Abdülhamid Han, imparatorluğun tarihini romantik bir biçimde yeniden yorumlamak ve benimsetmek isterdi. Onun zamanında Bursa'da Osman ve Orhan Gazi'lerin türbeleri yaptırıldı.
- Bugün eğitime başlamak için çocuğun yedi yaşına gelmesinin beklenmesi özellikle dil eğitimi için çok geçtir.
- Osmanlı, Enderun ve Harem’de kan asaletine değil liyakat ve tırmanmaya yeteneği olan insanlardan oluşan bir yönetici ve saraylılar zümresi meydana getirmiştir.
- “Nasrun minallahi ve fethün kârîb ve beşşiril mü’minin [Ya Muhammed]” (Allah’tan bir yardım ve yakında gerçekleşecek bir zafer! Mü’minlere bunları müjdele. [Ya Muhammed]) -Saff Sûresi 13.ayet Bu ifade, aynı zamanda mehter takımının hücumdan evvel okuduğu ayettir.
- "Osmanlı Sarayı şiir ve musikiydi. Her padişahın bir zanaatı vardı. III. Selim büyük kompozitördü¹, III. Ahmed büyük bir kaligraftı. II. Mahmud hem kaligraf² hem musikişinastı³. Muhteşem Süleyman kuyumcuydu. II. Abdülhamid dâhi bir marangozdu. IV. Murad sporcuydu ve gayet ince bir kaligraftı. II. Mehmed (Fatih) Rönesans tipi bir hümanistti. Yunanca okur, Farsça şiir yazardı. Doğu ve Batı’nın efendisiydi."
- "Cülûs merasimi öncesi vefat eden padişahın naaşı yeni padişaha gösterilirdi. Böylece padişah dahi olsa bütün insanların sonunun nasıl olacağı hatırlatılmış olurdu."
- "1924 Mart’ında bütün Osmanlı hanedan üyeleri Türkiye topraklarını terk ettiler ve 1952’de kadın üyelere af çıktı, 1974’te de bütün erkek üyelere bir af çıkartıldı."
- Mağrur olma padişahım, senden büyük ALLAH var...
- Fatih, istese adını “Fethiye Camii” yapabilirdi; ancak insanlık mirasına duyulan Osmanlı saygısı gereği ne camiin adı ne de ana yapısı değiştirilmiştir.
- Fatih’in 1453’te şehre girdiği vakit Bizans kayserlerinin sarayında gördüğü manzara karşısında kime ait olduğu belli olmayan bir beyit söylediği rivayet edilir: “Bum nevbet mizened der tarem-i Afrasyâb Perdedar-i mikoned der kasr-ı kayzer ankebud” Afrasyab’ın balkonunda baykuş nevbet çalıyor, yani bando görevini yerine getiriyor. (Bizans hükümdarlarının kapısında bizim mehter takımı gibi nevbet vuran bir takım vardır.) Kayserin kasrında örümcek perdedarlık (protokol şefliği) yapıyor.
- Hırka-i Saadet: Hz. Peygamber’in Kâ’b ibn Züheyr’e hediye etmiş olduğu hırkadır. Kâ’b ibn Züheyr Huzur-u Saadet’te tövbe edip Müslüman olmuş ve Peygamberimize bir kaside okumuştur. Bunun üzerine Hz. Peygamber çok duygulanmış ve sırtındaki hırkasını, Kâ’b’a giydirmiştir. Bu hâdise bütün İslâm âleminde yankı uyandırmış ve bu hırka (bürde), İslâm devletlerinin hükümdarlarınca Peygamber yolunda gitmenin ve O’nun halifesi olmanın simgelerinden biri olarak kabul edilmiştir.
Osmanlı Sarayında Hayat İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Osmanlı Saray Hayatı Hakkında Harika Bir Eser: İlber hoca Osmanlı saray hayatını bir ressam ustalığında objektif bir şekilde okuyucuya tasvir etmiş , anlatmış . Osmanlı saray hayatını ayrıntılı olarak öğrenmek isteyenler için oldukça ideal bir eser . Toplumda Osmanlı saray hayatı hakkında yanlış bilinen daha doğrusu atılan bazı iftiralara da oldukça beyfendi bir üslupla cevap verdiği noktaları da düşünürsek kitap gerçekten okumayı fazlasıyla hak ediyor . Bunların yanında dili oldukça sade ve anlaşılır . Keyifli okumalar dilerim (Zakir Taş)
Okuma süreme baktığımda sonunda bitirebilmişim diye şaşırmaktan kendimi alamadım. O kadar uzun süredir kitabı okuyor vaziyette oluşuma şaşırdım. E-kitap olarak okumamdan mütevellit biraz yavaş gittiğimi düşünüyorum, bu tarz kitapları basılı şekilde okumak bana daha pratik geliyor. Elimde kalem altını çizmeli ve notlar almalıyım, e-kitap o keyfi veremedi. Öncelikle söylemem lazım ki kitabın ismi ile içeriği çok da uyuşmuyor. Evet, saray yaşantısı hakkında bilgiler var, ama kitaba adını verecek yoğunlukta değil. Kitap, Topkapı Sarayı’nın özellikleri ve mimarisi ile ilgili daha çok bilgi veriyor. İsim için ‘’Topkapı Sarayı’’ tercih edilse çok daha iyi olurmuş. Reşad Ekrem Koçu’nun ‘’Topkapı Sarayı’’ kitabını okumak istiyordum, ama bu kitaptan sonra pek de gerek kalmadı gibi. Belli olmaz, bir de ondan okuyayım sarayı diyebilirim ama, bu kitap da aynı amaca hizmet ediyordu. Topkapı Sarayını yıllar önce gezmiş biri olarak çoğu yeri gözümde canlandıramadım. Haliyle başlarda keyif alsam da peşpeşe gelen kapı, sofa, oda isimlerinden kafam karıştı diyebilirim. Bu kitaptan sonra sarayı tekrar gezmek lazım, yoksa bilgiler havada kalabiliyor. Ne yazık ki çok istememe rağmen şu sıralar bu pek de mümkün değil. Kitabın sonunda ‘’Bitirirken’’ adı altında yazılmış kısım, saray ile ilgili birkaç görüşe yer veriyordu. Tam hatırlayamıyorum, galiba geçen sene bir haber izlemiştim. Saraya o kadar fazla ziyaretçi geliyormuş ki zemin bile yıpranmış. Bu ziyaret durumları ile ilgili düzenlemeler olması gerektiği söyleniliyordu. Hayli üzülmüş ve endişelenmiştim. Böyleyimdir ben, nerede yıkık ve tarih kokan bir yapı görsem üzülürüm, niye yıkılmasına izin verirler diye düşünürüm. Burada bahsedilen ise Topkapı Sarayı, daha da üzücü. Saray artık bu ziyaretçi akınına dayanamıyormuş. Kitabın bitiş kısmında da bunlar yazıyor işte. Birçok eserin başka bir yerde sergilenmesi gerektiğini, çünkü oranın bir müze olarak tasarlanmadığını anlatmış İlber Ortaylı. Aynı zamanda yanlış mimariden, sarayın görünümünü bozacak yapılaşmadan da bahsetmiş. Selim İleri’nin ‘’Yaşadığım İstanbul’’ kitabında okumuştum; zamanında Peyami Safa Suriçi’ne dokunulmasın, şehir dışa doğru gelişsin demiş. Ne de güzel demiş, böyle şeyleri okurken çok hayıflanıyorum. Dediğim gibi kitap saray yaşantısını anlatmıyor, Topkapı Sarayını anlatıyor. O amaçla okuyacaksanız beklediğinizi bulamayabilirsiniz. Ama sarayın içeriği hakkında oldukça doyurucu bilgiler içeriyor. Keyifli okumalar dilerim… (Merve)
Elimde öyle bir eser var ki (iyi denk geldi) nasıl anlatacağımı şaşırıyorum. Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı olduğu dönemde Osmanlı Sarayında Hayat adı altında amacı sadece Osmanlı İmparatorluğunu kötüleyip de Cumhuriyetçiyim diyenlerden değil de Cumhuriyetçiyim ama Osmanlı da unutulup, inkar edilemez diyen (sözleriyle, yazılarıyla) bir İlber Ortaylı kalemini sanki karşısındaymışçasına okuyorsunuz. Yayınlayan kim mi? O da Osmanlı Devleti üzerinde yazdığı yarı gerçek yarı roman tarzı yazılarıyla tanınan editör Salih Gülen. (Rüyadan Devlete adlı kitabını okumuştum daha evvel) Böyle bol tarihçinin ve tarih seven insanın birlikteliğinden de güzel bir eser beklememek ne kadar mantıklı olurdu onun yorumu da siz değerli tarihçi arkadaşlara kaldı. Şöyle ufak bir saray girişimiz mevcut. Burada aslında söz edilen çiniler, nadide eserler, hediyeler gibi unsurların yanında benim en çok ilgimi çeken başka bir kısım oldu. Sarayın arşivi. Neredeyse bütün Avrupa ve Asya ile ilişkili belgelerin burada bulunması da çok yüceltilen ve kitaplarda bahsedilen Vatikan arşivinin gerisinde bir Osmanlı arşivi olamayacağını gözler önüne seriyor. İlber Ortaylı bu konuda şu sözlerle durumu özetliyordu. Aynen yazıyorum. "Bu arşiv incelenmeden, dünya tarihi yazılamaz." (s.14 - paragraf.3) Şimdi asıl konuya geliyorum dostlarım. Bu sefer çok uzun ve detaylı bir inceleme yapacağım. Büyük ihtimal Spoiler dediğimiz olaydan da bulunacak ama resimlerle süsleyerek güzel bir anlatım yapmak istiyorum. İnşallah özellikle Tarih konusuna ilgili arkadaşlarında beğenip doğrulayacağı bir eser olur. Şimdi başlayalım. İstanbul’un konumu ve öneminden bir bahis açılıyor ki burada yalnızca Doğu Roma yani bilinen adıyla Bizans ve ardından gelen Osmanlı için ne denli önemli olduğu vurgulanıyor ve bizi geçmişe sürükleyecek bir güzel resim de mevcut: https://i.hizliresim.com/yqGGZn.png https://i.hizliresim.com/pn55pn.png https://i.hizliresim.com/oVddMR.png Saraydan bahsedip, sarayın banisi yani kurucusu bir padişahtan ve dünyanın ilk en büyük Hümanist insanından bahsetmemek olur mu? Kimilerine göre vahşi, kimilerine göre Arap, kimilerine göre ağza alınmayacak sıfatların yakıştırıldığı isim. Kim mi bu? https://i.hizliresim.com/Q2PPmG.png Akabinde sarayın bölümlerini görüyoruz. Babı Hümayun ve Birinci Avlu (Alay Meydanı), Babüs Selam ve İkinci Avlu (Divan Meydanı), Kubbealtı (Divanhane), Sarayın Mutfağı, Has Ahur, Mehterhanei Hümayun, Baltacılar, Adalet Kulesi, Eski Hazine Dairesi, Babüs Saade, Enderun Avlusu (Üçüncü Avlu), Kütüphane, Hazine Köşkü, Has Oda, Köşkler Bahçesi (Dördüncü Avlu), Harem, Hünkar Dairesi ve Çifte Kasırlar. Babı Hümayun ve Birinci Avlu (Alay Meydanı) için şöyle bir örnek verelim. Bu örnekleri çokça yapacağım. https://i.hizliresim.com/7DBQ8W.png Babüs Selam ve İkinci Avlu için: https://i.hizliresim.com/b6v9j8.png Kubbealtı Divanhane: https://i.hizliresim.com/oVdyAm.png Has Ahur: https://i.hizliresim.com/VDQBXv.png Mehterhanei Hümayun: https://i.hizliresim.com/pn528r.png Adalet Kulesi: https://i.hizliresim.com/moXRL4.png Babüs Saade: https://i.hizliresim.com/r10yEP.png & https://i.hizliresim.com/Q2Pyvg.png Enderun: https://i.hizliresim.com/nlbyQa.png & https://i.hizliresim.com/LDvGlz.png Kütüphane: https://i.hizliresim.com/WDXoXE.png Hazine Köşkü: https://i.hizliresim.com/2aOPP0.png & https://i.hizliresim.com/7DBQ1m.png Has Oda: https://i.hizliresim.com/7DBQrY.png Köşkler Bahçesi: https://i.hizliresim.com/PD7aoQ.png & https://i.hizliresim.com/vPaNZz.png Harem: https://i.hizliresim.com/GDZ48Z.png Hünkar Dairesi: https://i.hizliresim.com/vPaAyA.png Çifte Kasırlar: https://i.hizliresim.com/qvAQkQ.png Mesela Has Oda çok dikkatimi çekti çünkü saraya bizler de ziyarete gidince Hırka-i Şerif yani daha genelde Mukaddes Emanetler ziyaretlerimizi gerçekleştirip dualar ettiğimiz için, bir de biraz daha kendi kültürümüz olmasından dolayı içli dışlı diyebileceğimiz içten samimiyetimizden dolayı olan bilgimizden ötürü birtakım şeyler daha çok dikkatimi çekti arada paylaşıyorum. Köşkler Bahçesi konusunda da Sünnet Odası dikkatimi çekti ama aklınıza gelen anlamında olmadığını söyleyebilirim. Adının geldiği yer; padişahların burada namazın sünnetini eda ettikten sonra cemaate katılması nedeniyledir. Ayrıca abdestlerini de aldıkları yerdir. Bir de eklemem gerektiğini düşündüğüm 4. Murad var. İlber Hoca’nın da hiçbir konuda olmadığı gibi bu konuda da sevgi yönünden bizden geri kalmadığını hatta fazlasıyla 4. Murad hayranı olduğunu belirtmek gerek. 28 yaşında bu dünyadan ayrılmasaydı devleti yıkılış ve gerileme döneminde iyi idare eden 2 padişahtan biri olmaktan çok yeniden dirilten 3 padişahtan biri olarak anılacaktı. Ruhu şad olsun. Tüm konulara elinden geldiğince değinen İlber Hoca’nın, Harem konusunda da sert ve etkili ifadeleri vardı. Haremin günümüz tabiriyle ‘Sex’ yuvası olmadığı, aksine yasak ve mahrem yer anlamına geldiğini çok net anlatıyordu. Ben de bir Osmanlı kadınını paylaştım resim olarak ki bakıldığında üzerinden akan zerafete diyecek söz yok. Zaten kapısında “Hayırlı kapılar açan Allah’ım bize de hayırlı kapılar aç” yazan yere Kerhane sıfatının yakıştırılmasını ben kafatasında beyin taşıyan bir bireye yakıştırmıyorum. Gerçekler değişmez ama herkesin de ne düşündüğü tabii ki kendine. Böylelikle güzel bir tarih eserini daha bitirdik. Güzel bir anlatımla sohbet havasında anlaştık gene hocamla. Ellerine sağlık diyelim. Cümleten keyifli okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)
Osmanlı Sarayında Hayat PDF indirme linki var mı?
İlber Ortaylı - Osmanlı Sarayında Hayat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Osmanlı Sarayında Hayat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İlber Ortaylı Kimdir?
İlber Ortaylı (d. 21 Mayıs 1947, Bregenz, Avusturya), Türk tarih profesörü.
Avusturya'daki bir göçmen kampında 1947 senesinde doğdu. Kırım Tatarı kökenlidir. Stalin'in politikaları neticesinde anavatanlarından ayrılmak zorunda kalan ailesiyle birlikte 2 yașında Türkiye'ye göç etti. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladı. 1965 yılında Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun oldu.
Akademik kariyeri
1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni ve Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nin tarih bölümünü bitirdi. Viyana Üniversitesi Slavistik ve Orientalistik Bölümü'nde öğrenim gördü. Yüksek lisans çalışmasını Chicago Üniversitesi'nde Prof. Dr. Halil İnalcık ile yaptı. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde "Tanzimat Sonrası Mahallî İdareler" adlı tezi ile 1974 yılında doktor, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman Nüfûzu" adlı çalışmasıyla 1979'da doçent oldu. 1982 yılında devletin akademik politikalarına tepki olarak görevinden istifa etti. Bu dönemde Viyana, Berlin, Paris, Princeton, Moskova, Roma, Münih, Strazburg, Yanya, Sofya, Kiel, Cambridge, Oxford ve Tunus üniversitelerinde misafir öğretim üyeliği yaptı, buralarda seminerler ve konferanslar verdi. 1989'da Türkiye'ye dönerek profesör oldu ve 1989-2002 yılları arasında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde İdare Tarihi Bilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı. Yerli ve yabancı bilimsel dergilerde 16. ile 19. yüzyıllar arası Osmanlı tarihi ve Rus tarihi ile ilgili makaleleri yayınlandı. 2002 yılında Galatasaray Üniversitesi'ne, iki yıl sonra ise Bilkent Üniversitesi'ne konuk öğretim üyesi olarak geçti. Şu anda Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Türk Hukuk Tarihi derslerini vermektedir. Galatasaray Üniversitesi Senato üyesidir. Ayrıca İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı Kapadokya Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyeti üyesidir.
2005 yılında Topkapı Sarayı Müzesi başkanı oldu. 7 yıl bu görevde kalan İlber Ortaylı 2012 yılında yaş haddinden emekli oldu ve görevi Ayasofya Müzesi başkanı Haluk Dursun'a devretti.
Ortaylı, Uluslararası Osmanlı Etütleri Komitesi yönetim kurulu üyesi ile Avrupa İranoloji Cemiyeti ve Avusturya-Türk Bilimler Forumu üyesidir. Tarih Vakfı ve Afet İnan ailesinin işbirliğiyle iki yılda bir verilen Afet İnan Tarih Araştırmaları Ödülü'nün 2004 yılındaki sahipleri Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın da içinde bulunduğu jüri tarafından belirlenmiştir. 2009 yılında İzmir Kitap Fuarı'na katılmıştır. Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nın Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlediği Vefatının 150. Yılında I. Abdülmecit ve Dönemi Uluslararası Sempozyumu'nda açılış ve kapanış oturumlarına katılmıştır.
Ortaylı; Türkçe; ileri seviyede Almanca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve Rusça; orta seviyede Arapça, Farsça, Latince, İbranice, Sırpça ve Yunanca bilmektedir.
Özel yaşamı
1981 yılında Mersin eski Senatörü Dr. Talip Özdolay'ın kızı Ayşe Özdolay ile evlendi ve bu evlilikten Tuna adında bir kızı oldu. Daha sonra 1999 yılında eşinden boşandı. Ortaylı, bilgisayar ve internet kullanmayı sevmemektedir. Herhangi bir sosyal medya sitesinde adına açılmış hesapların hiçbiri kendisinin değildir. İlber Ortaylı'nın ayrıca çocukluğundan beri büyük bir tutku ve özenle biriktirdiği minyatür otomobillerden oluşan büyük bir koleksiyonu vardır.
Televizyon Programları ve Yazıları
2004 yılında TRT 2'de başlayıp TRT Türk'te haftasonları yayınlanan "İlber Ortaylı ile" adlı belgeseli sunmuştur. NTV'de "İlber Ortaylı ile Tarih Dersleri" adında bir program yapmıştır. Günümüzde Bloomberg HT kanalında "İlber Ortaylı ile Zaman Kaybolmaz" adlı bir program hazırlamaktadır. 2000 yılından beri Pazar günleri Milliyet gazetesinde, aylık Atlas Tarih ve üç aylık Doğu Batı dergilerinde makaleler yazmaktadır. Bir dönem yayınlanan Popüler Tarih ve Tarih ve Toplum dergilerinde ve Habertürk gazetesinin Habertürk Tarih ekinde de makaleleri yayınlanmıştır. Halen Doğu Batı ve NTV Tarih dergilerinin danışma kurulu üyesidir.
Aldığı Ödüller
Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Osmanlı Tarihinde Aile" isimli eserinin yanı sıra, tarih alanında 1970'li yılların başlarından itibaren yaptığı çalışmaları, yayınladığı makaleler ve kitapları, tarih biliminin yaygınlaştırılması çabaları, tarihi her yaştan Türk insanına sevdirme konusundaki faaliyetleri, yurtdışındaki bilimsel etkinlikleri ve Türk tarihçiliğinin uluslararası alanda önemli bir ismi olması da göz önüne alınarak tarih dalında 2001 Aydın Doğan Ödülü'ne değer bulundu. 2006 yılında İtalya'da Lazio bölge yönetiminin başlattığı ve her yıl devam etmesi öngörülen Akdeniz Festivali'nde, toplumsal ve kültürel tarih alanındaki "Avrupa ile Akdeniz arasında Lazio" ödülünün Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya verilmesi uygun görülmüştür. 2007 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin imzasıyla Rusya Federasyonu tarafından Rus dilini ve kültürel mirasını yayan, ülkelerin ve halkların birbirlerine yaklaşmasını sağlayan kişilere verilen Puşkin Ödülü'ne Türkiye'den Ortaylı layık görülmüştür.
İlber Ortaylı Kitapları - Eserleri
- Cumhuriyet'in İlk Yüzyılı (1923 - 2023)
- Defterimden Portreler
- Yakın Tarihin Gerçekleri
- İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
- İlber Ortaylı Seyahatnamesi
- Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek
- Türkiye'nin Yakın Tarihi
- Tarihin Gölgesinde
- Osmanlı Barışı
- Osmanlı Sarayında Hayat
- İlber Hocayla / Topkapı Sarayı
- Osmanlı Düşünce Dünyası ve Tarih Yazımı
- Avrupa ve Biz
- Osmanlı Toplumunda Aile
- Tarihin Sınırlarına Yolculuk
- Üç Kıtada Osmanlılar
- Son İmparatorluk Osmanlı
- Osmanlıda Değişim ve Anayasal Rejim Sorunu
- Osmanlı'da Milletler ve Diplomasi
- Gelenekten Geleceğe
- Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu
- Barış Köprüleri
- Tarihin Dönüşü
- Resmi Tarih Yalanları
- Tarihin Işığında
- İmparatorluğun Son Nefesi
- Eski Dünya Seyahatnamesi
- Osmanlı Mirası
- Tarihimiz ve Biz
- 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı
- Tarih Sohbetleri
- Tarihin İzinde
- Türklerin Tarihi
- Batılılaşma Yolunda
- Zaman Kaybolmaz
- Kırk Ambar Sohbetleri
- Osmanlı’ya Bakmak
- Türklerin Tarihi 2
- Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi
- İttihat ve Terakki
- Efsaneler ve Gerçekler
- Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti'nde Kadı
- Türklerin Altın Çağı
- Tarih Yazıcılık Üzerine
- Türk Tarihçiliğinde Dört Sima
- Türkler İslamiyet ve Hilafet
- İlber Ortaylı’nın Gözüyle İran
- Ters Lale
- Gazi Mustafa Kemal Atatürk
- Tarihe Yön Veren 100 Lider
- Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
- Ottoman Studies
- Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880)
- İstanbul'dan Sayfalar
- 500. Yıl Kutlamalarının Onuncu Yılında Nesim Benbanaste
- Mekânlar ve Olaylarıyla Topkapı Sarayı
- Tarihte İstanbul
- 19. - 20. Yüzyıl Yabancı Seyyahların Gözünden İstanbul
İlber Ortaylı Alıntıları - Sözleri
- "Ümitlerin yok olduğu bir çağda yaşıyoruz. Bu zamanda Türklerin tutunduğu isimlerin başında ise Atatürk gelmektedir." (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)
- Dolayısıyla Türkiye’nin kendi askeri gücünü iyi bilmesi, pazarlıklarda buna göre davranması ve dış politikada da uygun ittifaklara dayanarak barışcı politikayı götürmesi gerekir. Nihayet ABD ile alışverişin derece ve miktarını da bu sayede ayarlamak mümkündür. (Kırk Ambar Sohbetleri)
- İslam dünyasının söz de Batıcı modernleşmeci değer ve akımları da, Batı kültürünün ne olduğunu bilmediklerinden klasik kültürü ihmal etmektedir. (Tarih Yazıcılık Üzerine)
- "1924 Mart’ında bütün Osmanlı hanedan üyeleri Türkiye topraklarını terk ettiler ve 1952’de kadın üyelere af çıktı, 1974’te de bütün erkek üyelere bir af çıkartıldı." (Osmanlı Sarayında Hayat)
- Kitleler hakikatten çok onun sunuluş biçiminden, yani ambalajından etkilenmektedirler. Ve bunun sonucu olarak sır kabuğu düştüğünde çark geriye dönmektedir. (Resmi Tarih Yalanları)
- Tarihî geleneğinize sadık kalınız yeter; bunu yapmadığınız takdirde ne Batılı olursunuz ne ortak pazarlı olursunuz, ne de dünyalı olursunuz. Dünyadaki sıradan toplumlardan biri olarak kalırsınız. Toplumun geri kalmışı, insanlarını yeteneğine göre değerlendiremeyen toplum demektir. Dünya ülkelerinin ekserisi bu kategoridedir. Bir toplumun kendini üretme araçlarının en başında dil gelir ve dil, tarihle beraber düşünülür. (Avrupa ve Biz)
- Hepinizin de bildiği gibi Avrupa kıtasında kurtlar öldü. Yaşadığı tek yer Roma civarındaki Abruzzi'lerdir. Hâlâ orada kurt ulumaları duyarsınız ve birtakım meraklı turistler de hususi Abruzzilere giderler bunun için. (Efsaneler ve Gerçekler)
- Her savaş rüzgarı hortum gibi toplumları kapıp götürmez. Bazı savaşların dışında kalmak mümkündür; hırslardan, fırsatçılıktan, boş büyüme ve zenginleşme isteklerinden uzak duran devlet adamları ülkelerini böyle felaketlerden korur. İkinci dünya savaşında kim ne derse desin Türkiye bu korumayı başardı. (Kırk Ambar Sohbetleri)
- Âşık Paşazade Şeyh Edebali'nin torunu Mehmet Paşa'yı tanımış. (Paşa terimi burada Osmanlı vezirlerinin ünvan olan Paşa değil, 13. yüzyıl ve 14. yüzyılda dervişlere verilen bir ünvan olarak kullanılan Paşadır. İkisini birbirine karıştırmamak lazım.) Edebali'yi ondan dinlemiş olduğunu ve tarihine koyduğu bu konudaki bilgilerin de bu kanalla kendisine intikal ettiğini söylüyor. Burada Edebali'nin yaşlılığında 2 defa evlendiğini, kimlerin kızlarını aldığını da söylüyor, bunlardan son hanımından olan kızı Mal Hatun'u da Osman Gazi'ye verdiğini belirtiyor. Bu bağlantıyı yalnızca Âşık Paşazade kullanıyor. Diğer Osmanlı kronikleri bu konuda Âşık Paşazade'yi naklediyorlar. O zaman bu, nereden çıkıyor? Kanaatimce burada yine bu işin mesulü olarak Âşık Paşazade'yi görmek lazım. Bence Âşık Paşazade, dedesinin isyanı ile ilgili psikoloji içerisinde kendi sülalesinin isyanla bağlantısına dair eskiden kalma rivayetleri hafızalardan silebilmek ve Osmanlı Devleti'nin başlangıcını da olabildiğince kendi soyuna, sülalesine, en azından kendi tarikatına bağlayabilmek için böyle bir senaryoyu ortaya atmış olmalıdır. Benim kanaatimce böyle bir ihtimal çok kuvvetli. Bu suretle, Osman Gazi ve ondan türeyecek olan Osmanlı hükümdarlarının soyu neye bağlanmış oluyor? Vefaiye tarikatına bağlanmış oluyor. Çünkü Edebali, Baba İlyas'ın çok önemli bir halifesidir. Bir Rum Abdalıdır. Mademki onun kızıyla evleniyor Osman Gazi, o zaman mesele tamamdır. Osmanlıların soyu böyle bir tarikate bağlanıyor. (Efsaneler ve Gerçekler)
- Bir kuzunun komuta ettiği bir aslanlar ordusu beni korkutmaz. Ama aynı şeyi, bir aslan tarafından komuta edilen kuzu ordusu için söyleyemem. -Büyük İskender (Tarihe Yön Veren 100 Lider)
- Sorunu abartmayı çözüm sanıyorlar. (Osmanlı Toplumunda Aile)
- Almanya Bismarck'tan sonra Rusya'ya açıkça cephe aldı. Ortadoğu'da ise İngiltere'nin tersine Osmanlı yanlısı görünen, daha doğrusu Osmanlı topraklarını konferans masalarında bölüştürerek değil de, İmparatorluğun kaynaklarından barışçı yollarla istifade etmeyi amaçlayan bir politika izlemeye başladı. (Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu)
- Türkiye tarihinde, bunun münakaşası hep yapılıyor, "matbaa niye gelmedi" diye... Matbaa gelmedi, çünkü insanlar ihtiyaç hissetmedi. Bu kadar açık. Matbaanın geldiği tarihte en çok okunan kitabın bugün kütüphanelerdeki saklanmış ve saklanabilecek, saklanması ihtimal dahilinde olan nüshalarına bakıyorsun, 100-150'yi geçmiyor. (Efsaneler ve Gerçekler)
- Üretimin artmadığı yerde her şey boş slogan olarak kalmaya mahkumdur. (Eski Dünya Seyahatnamesi)
- "Tarih sonsuz bir antrenmandır" (Tarihin Sınırlarına Yolculuk)
- Bizim gibi ülkelerde hiçbir zaman ekstrem akımların taraftar bulması ve idareyi ele geçiren insanların bile uç hareketler göstermesi mümkün değil. Konsensüs içinde olmak zorunda. (Tarih Sohbetleri)
- "Türk aydını maalesef dünyayı tanımıyor. Tanımadan konuşuyor, tanımadan düşünüyor ve ciddi şeylerle uğraşmıyor." (Tarihin Sınırlarına Yolculuk)
- "Bizim cevaplamamız gereken sual şu: 'Neden bu kadar meraksızız?'" (Tarihin Sınırlarına Yolculuk)
- Ankara'da Gençlik Parkı'nın Opera yanındaki girişinde, ışıklı bir Atatürk portresinin altında şöyle yazılı: " Atatürkçülük; Atatürk'ün yolunda ondan daha ileri gitmektir." (Resmi Tarih Yalanları)
- Bir dostuma,çok Zeki olan bir adam olan Kral Fahd, “İslam Dünyasında bir buçuk devlet vardır; biri Türkiye,yarısı ise İran’dır.” demiş. (Osmanlı Mirası)