Osmanlı'da Kadın - Fatma Aliye Hanım Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Osmanlı'da Kadın kimin eseri? Osmanlı'da Kadın kitabının yazarı kimdir? Osmanlı'da Kadın konusu ve anafikri nedir? Osmanlı'da Kadın kitabı ne anlatıyor? Osmanlı'da Kadın PDF indirme linki var mı? Osmanlı'da Kadın kitabının yazarı Fatma Aliye Hanım kimdir? İşte Osmanlı'da Kadın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Fatma Aliye Hanım
Yayın Evi: Ekim Yayınları
İSBN: 9789944159418
Sayfa Sayısı: 126
Osmanlı'da Kadın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
19.yüzyılın sonlarına doğru İstanbul'un varlıklı ve seçkin bir ortamında doğan Fatma Aliye, küçük yaştan itibaren babasının memuriyeti dolayısıyla doğudan batıya ülkenin en uzak yerlerini de görme imkanı bulmuştu.
Kendini çok iyi yetiştirmiş olan Fatma Aliye, gerek yetiştiği seçkin ortam nedeniyle sık sık karşılaştığı ve gerekse iyi derecede bildiği Fransızca'nın yardımıyla, okuduğu yabancı eserlerdeanlatılanlardan Avrupalıların Türkler ve Türkiye hakkında ne kadar yalan yanlış bilgilerle doldurulduklarına şahit olmuştu.
Fatma Aliye, Batılıların Türklere karşı olan inanılmaz yanlış kanaatlari karşısında sorumluluk duygusu olan bir Türk aydını tavrı sergilemiş; Batılılardaki yanlış bilgi ve kanaatlerin kaynaklarının nedenlerini araştırarak düzeltmek amacıyla eserler kaleme almıştır.
Bu eserler arasında en önemlisi cariyelik, çok eşlilik, kadınların aile içindeki yaşamları ve giyim kuşamları hakkında yazdığı elinizdeki bu kitabıdır.
Osmanlı'da Kadın Alıntıları - Sözleri
- “Eğer mutlaka Allah’ın emri olsaydı her erkek karısının üzerine evlenmeye mecbur olurdu. Cenabı Allah karılarınızın üzerine mutlaka evleniniz diye emretmemiş. İhtiyaç görüldüğü zaman izin vermiş. Eğer sizin dediğiniz gibi Allah’ın emri dahi olaydı ölüm de Allahın emri fakat istenilir mi? Ölümün Allahın emri olduğuna sizde bizim gibi inanırsınız ve lakin hiç isteyeseniz var mıdır?”
- " Avrupa'daki erkeklerin pek çokları bekar ve kadınların pek çokları evlenmemiş olarak kaldığından,metreslik denilen kötü âdetler yayılmıştır. Kadınların ikisini,üçünü bir kocaya ortak etmekten kurtaralım derken daha zararlı şeylere yol açılmıştır. "
- " Allah'ın emrine uymayan ve yasaklarından çekinmeyenler günahkâr olurlar ve yarın ceza gününde azabı hak ederler. Fakat yine Müslümandırlar. Sonuçta cennetin nimetlerine ulaşırlar. Cenabı Hak dilerse affeder,dilerse günahı kadar azap ettikten sonra,yine cennete dâhil eder. Allah ile kul arasına girilmez. Müslümanlar günahlarını affettirmek için Hıristiyanların kiliseye gitmeye mecbur oldukları gibi mutlaka camiye gitmeye mecbur değildirler. Tövbe ve istiğfar edecek oldukları hâlde bir köşeye çekilip Cenabı Hak'a yalvarırlar. Allah'tan başkasına sırlarını açıklamaya mecbur olmazlar. "
- " İnsan bazen dil ile soramayacağı bir şeyi gözleriyle güzel anlatır. Gözler kalbin tercümanıdır. "
- Kusuru önce kendinde aramak kadar yücelik olamaz.
- Müslümanın dini aşikârdır.
- Ağızdan çok yalanlarda çıkar. Fakat gözler sahtekârlık edemez. Ağız yalan söylerken gözlere bakılacak olursa gerçek anlaşılır.
- Gözler kalbin tercümanıdır.
- Yüksek ahlak ile eğitimin birleşimi işte böyle olgun bir insan meydana getiriyor.
- Gerçekten insan ne tarafa baksa ve her neyi düşünürse Cenabı Allah'ın birliğini ve büyüklüğünü açıkça görür. Ama herkes bunlara öyle nazarla mı bakar? Yoksa semanın renginin safiyeti, yıldızların parlaklığı ve deniz'in sükuneti, ayın ve güneş'in ışığı kendilerine hoş görünerek demin buyurdunuz gibi yalnız bu hazla yetinir mi?
- Allah kötü tesadüflerden korusun!
- "Babaların himayesi, annelerin şefkati, âşıkların sevdası, dostların muhabbeti, düşmanların garezi hep gözlerden anlaşılır. İnsan bazen dil ile soramayacağı bir şeyi gözleriyle güzel anlatır. Gözler kalbin tercümanıdır."
- ..kusurlarım olmasaydı, belki bana da o zaman o gurur gelirdi de gururun kullara layık olmadığını anlayamazdım. Lakin bu kusurlarım bana kulun kusursuz olamayacağını ve bu noksanımız da gurura layık olmadığımızı bildirdiğinden onlardan şikayet etmem, haz duyarım.
- İnsanlar yetersizlikleri ve zayıflıklarını yüzlerine çarpan nice deliller arasında buldukları halde, yine kendilerini unutup da mağrur olmaya cesaret ediyorlar.
- Başlarına çöken heves belasını aşk sanarak birçok delilik yapan ne kadar zavallı gençler vardır. O yanılgı , onları ana babalarını kırmak, baba ocağından firar ile ailesini terk etmek derecelerine kadar götürür. Bari sonra o zan kendilerini bırakmasa da pişmanlığın acı tesirini duymasalar. Lakın heyhat !!! Başta aşk sandıkları o yanılgıdan sonra o kadar ikrah ederler ki sonları bir dram olur.
Osmanlı'da Kadın İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Konuşma havasında yazılmış bir kitap. Okumaktan keyif aldım. Yazarın yaşadığı devrin İstanbul yaşantısına ayna tutacak mahiyette. Ayrıca Osmanlı kadını nasıl yaşar bunu gayet açıklamış olarak okudum (Okuyan Bulut)
Osmanlı dönemindeki kadınların konumuna olan bakış açınızı değiştirecek ve önyargınızı kıracak nitelikte kaynak özelliği taşıyan bir kitap. O dönemlerde yaşayan bir kadın tarafından kaleme alınması da kitabı daha anlamlı kılıyor. Dönemin kadınlarının yaşamına dair bilgi edinebilmek adına bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar... (Hilal)
Fatma Aliye: 50 tl nin üzerindeki kadinin Fatma Aliye olduğunu öğrendiğim bir kitap. Genel olarak güzel, akıcı,osmanlida kadinin yerinin nasil olduğunu daha iyi anliyoruz, sadece bazi yerlerde diyaloglar çok sıkıcı geldiği için 2 puan kiriyorum (Kayip Prenses)
Osmanlı'da Kadın PDF indirme linki var mı?
Fatma Aliye Hanım - Osmanlı'da Kadın kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Osmanlı'da Kadın PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Fatma Aliye Hanım Kimdir?
1862′de İstanbul’da doğdu 1936′da yine İstanbul’da yaşamını yitirdi.
İlk kadın romancımız, ilk kadın felsefecimiz, edebiyatımızda ilk kez çeviri yapan, kadın haklarından ve kadın-erkek eşitliğinden ilk kez bahseden, hakkında ilk defa monografi yazılan yazar.
Tanzimat döneminin ünlü devlet adamı Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı. Babasının konağında özel öğretmenlerden Fransızca, tarih, edebiyat ve felsefe dersleri aldı. Yazmaya Fransızca’dan yaptığı çevirilerle başladı. İlk çevirisi George Ohnet’den Volente. O dönemde edebiyatla uğraşmak kadınlar için hoş karşılanmadığından çevirisi Meram adı ve “Bir Hanım” imzasıyla yayınlandı. Sonraları “Meram Mütercimi” olarak tanındı. Bir çok makalesi “Mütercime-i Meram” adıyla yayınlandı. Nisvân-ı İslâm adlı anı kitabı Fransızca, İngilizce ve Arapça’ya, Udî adlı romanı Fransızca’ya çevrildi. Fatma Aliye Hanım’ın felsefeye merakı gençliğinde başladı. Olayları dikkatle incelemesi, çeşitli ailelerdeki gözlemleri onu felsefeye götürdü. Felsefeye merakı arttıkça daha çok kitap okudu, babası ve arkadaşlarıyla felsefe tartışmalarına girdi. Babasıyla birlikte Aristotales ve Platon ile İbn-i Rüşt ve Gazali’nin felsefelerini karşılaştırdı. 1904′te ilk felsefe tarihini yazdı. Thales’le başlayıp ilk çağ felsefesini anlattığı bu kitabın ikinci bölümünü İslâm Felsefesine ayırdı. Kahramanları kadın olan öyküler ve romanlar yazdı. En önemli eseri sayılan Muhâdarât’ta bir kadının ilk aşkını unutamayacağı tezini çürütmeye çalıştı. Romanlarında zaman zaman toplumsal sorunları ele aldı, felsefeye yer verdi. Udî adlı romanında müziğin felsefe ile ilişkilerine değindi. Bu romanda, babasının etkisiyle müziğe ilgi duyan bir kızın daha sonra hayatını kazanmak amacıyla dersler vermesi anlatılır. Fatma Aliye Hanım, düşünceleri ve yaşam biçimiyle ilk kadın kadın hakları savunucularından. Döneminin toplumsal koşulları gözönüne alındığında düşünceleri ve savunduğu görüşlerin son derece cesur olduğu ortaya çıkar. Kadın-erkek eşitliğine inanan ve savunan Fatma Aliye Hanım, her iki cinsin aynı eğitim olanaklarından yararlanmasını istedi. Çok kadınla evliliğe karşı çıktı. Boşanmada kadınların da söz hakkı olması gerektiğini savundu.
İlk Türk kadın romancı olma özelliği ile Avrupa ve Amerika basınında kendisinden söz edilen Fatma Aliye Hanım'ın “Nisvan-ı İslâm” adlı eseri Fransızca ve Arapça'ya, “Udî” adlı romanı Fransızca'ya çevrilmiştir. Émile Julliard adlı bir Fransız yazarının Doğu ve Batı Kadınları adlı kitabını Fransız gazetelerine yazdığı bir mektupla eleştirmesi Paris'te büyük yankı uyandırmıştı. Eserleri 1893 yılında Şikago'da Dünya Kadın Kütüphanesi Kataloğu'nda sergilenmiştir. Fatma Aliye Hanım'ın II. Meşrutiyet yıllarına kadar yaygın bir ünü olmasına rağmen zamanla unutulmuştur.
Fatma Aliye Hanım, soyadı yasasından sonra Topuz soyadını aldı.
Fatma Aliye 13 Temmuz 1936 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Cenazesi Feriköy Mezarlığı'na gömüldü.
Fatma Aliye Hanım, ilk Osmanlı kadın feministlerden Emine Semiye Önasya'nın ablası, tiyatro ve sinema oyuncusu Suna Selen'in anneannesidir.
Adı, Beyoğlu'nda ve Çankaya'da birer sokağa verilmiştir.
2009 yılında tedavüle sürülen 50 Türk Lirası banknotlarının arka yüzünde portresi bulunmaktadır.
ESERLERİ:
ROMAN:
- Hayal ve Hakikat (Ahmet Mithat ile 1891)
- Muhâdarât (1891)
- Ref’et (1897)
- Udi (1899, Fransızca’ya çevrildi)
- Enin (1912)
ÇEVİRİ:
- Meram (Roman, 1889)
ANI-İNCELEME-MEKTUP:
- Nisvan-I Islam (Tefrika, 1891)
- Levayih-i Hayat (1897-1898)
- Taaddüt-ü Zevcata Zeyl (1898-1899)
- Namdaran-ı Zenan-ı İslamiyan (1899-1901)
- Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı (1912-1913)
TARİH:
- Kosova Zaferi-Ankara Hezimeti (1912-1913)
FELSEFE:
- Teracim-i Felasife (1899-1900)
Fatma Aliye Hanım Kitapları - Eserleri
- Refet
- Levayih-i Hayat
- Muhadarat (Fazıla)
- Udî
- Hayal ve Hakikat
- Nisvan-ı İslam
- Osmanlı'da Kadın
- Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı
- Enin
- İslam Kadınları
- İstila-yı İslam
- İslamda Kadının Gerçek Yeri
- Tedkîk-i Ecsâm
- Kosova Zaferi Ankara Hezimeti
Fatma Aliye Hanım Alıntıları - Sözleri
- " Allah'ın emrine uymayan ve yasaklarından çekinmeyenler günahkâr olurlar ve yarın ceza gününde azabı hak ederler. Fakat yine Müslümandırlar. Sonuçta cennetin nimetlerine ulaşırlar. Cenabı Hak dilerse affeder,dilerse günahı kadar azap ettikten sonra,yine cennete dâhil eder. Allah ile kul arasına girilmez. Müslümanlar günahlarını affettirmek için Hıristiyanların kiliseye gitmeye mecbur oldukları gibi mutlaka camiye gitmeye mecbur değildirler. Tövbe ve istiğfar edecek oldukları hâlde bir köşeye çekilip Cenabı Hak'a yalvarırlar. Allah'tan başkasına sırlarını açıklamaya mecbur olmazlar. " (Osmanlı'da Kadın)
- “”Edeceğim yemini tutabileceğimden emin olmaksızın nasıl yemin ederim? O halde daha büyük fenalıkta bulunmuş olmaz mıyım?” (Udî)
- Şu "seviyorum " kelimesi ne acayip bir kelimedir ! Ne çok söylenirse söylensin eskimez ! Anlamını yitirmez ! Modası geçmez ! Bir bedbahtın saadetine, bir aşığın felaketine sebep olabilir. Kimini canına kıydırır, kimini mutluluk içinde yaşatır. Nice defalar yalan yere söylenmiş, sahtekarların işine yaramış, nice masumların baştan çıkarılmasına hizmet etmiş, binlerce vaadin yerini tutmuş da hala bu söze itibar ediliyor. Her yerde söylenip duruyor ! Hala bir aşığın yüzünü güldürüyor. Bir bedbahtı bahtiyar ediyor. Her gün, her an ve her dakika bir yerlerde etkisini gösteriyor !.. (Muhadarat (Fazıla))
- ... bence sevmek için sevilecek adamın sevilmeye layık olması gerekir. (Levayih-i Hayat)
- Felaket insanı pişirir. Sıkıntı, insanı vaktinden evvel kocaltır. (Muhadarat (Fazıla))
- (...) Fransızcayı da kesb-i malumat için değil alafranga olmak maksadıyla öğrenmişler ve ahkâm-ı şeriyyeden bihaber oldukları gibi âdât-ı milliyelerini de terk ederek tamamıyla alafranga yaşamakta bulunduklarından bunlar ile görüşmek Beyoğlu'ndaki Frenk familyalarıyla konuşmak gibi olacağı cihetle kendilerinden hiçbir şey öğrenilemez. (Nisvan-ı İslam)
- Gözler kalbin tercümanıdır. (Osmanlı'da Kadın)
- “Şimdiye kadar hep âşıkların halini tarif ile vakit geçirilmiş aşk hakkındaki tarif ve tetkik ne kadar ihmal olunmuş bilir misin?” (Udî)
- Ağızdan çok yalanlarda çıkar. Fakat gözler sahtekârlık edemez. Ağız yalan söylerken gözlere bakılacak olursa gerçek anlaşılır. (Osmanlı'da Kadın)
- Güzellik şansla, talihle karşılaştırılamaz, güzel olan herkes şanslı olmuyor ki.. (Muhadarat (Fazıla))
- Sevmek için evet Mehabe, bence sevmek için sevilecek adamın sevilmeye layık olması gerekir. (Levayih-i Hayat)
- "Yârin bize bir selamı yok mu? İnsafın o yerde namı yok mu?" (Hayal ve Hakikat)
- Başkalarının giydiği kirli bir elbiseyi, insan olanın üzerine geçirmesi kabil olabilir mi ? (Muhadarat (Fazıla))
- “Onu tabiat kendi kendine hissettirir. Teneffüs eylediği hava nüfuz ettirir, nesim ta derununa üfler.” (Udî)
- "Zevçlerinin muhabbetleriyle iftihar edecek kadınlar varsa onlar da İslam kadınlarıdır Madam." (Nisvan-ı İslam)
- İnsanlar arzu ve niyetlerini istedikleri gibi düzenlerler... (Muhadarat (Fazıla))
- Hiçbir sözüm yoktur. Hiçbir sözümden caymıyorum ki. Ayıplanayım. (Hayal ve Hakikat)
- Kötü tecrübeler insanı pişi rir, olgunlaştırır. Sıkıntı, dert insanı çabuk yaşlandırır. (Muhadarat (Fazıla))
- Zira birbirleriyle aşk ve sevda ile tezevvüç edenler miyanında altı ay, bir sene sonra o aşktan kendilerinde eser kalmayanlar epeyce çoktur. (Nisvan-ı İslam)
- Başlarına çöken heves belasını aşk sanarak birçok delilik yapan ne kadar zavallı gençler vardır. O yanılgı , onları ana babalarını kırmak, baba ocağından firar ile ailesini terk etmek derecelerine kadar götürür. Bari sonra o zan kendilerini bırakmasa da pişmanlığın acı tesirini duymasalar. Lakın heyhat !!! Başta aşk sandıkları o yanılgıdan sonra o kadar ikrah ederler ki sonları bir dram olur. (Osmanlı'da Kadın)